Kitaro?nun dünyayı dolaşma macerası, Tayland, Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerine yaptığı gezilerle devam eder. Felsefi anlamda olgunlaştığı bu dönemlerde, gezip gördüğü yerlerden aldığı etkileri müziğine yansıtmayı da iyi başarmıştır. Hayata bakışını kendi ağzından şöyle özetler, ?İç huzuruma kavuşmamı sağlayan olay, doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta ve de ona kesinlikle benzemeyen bir başka ülkede, mesela Kalküta?nın herhangi bir sokağındaki bir dilenciyle eşit olduğumu farketmemdir?.
Müzikal anlamdaki bilinen ilk çalışmaları 1980?lerin başından itibaren ortaya çıkmaya başlar. Bu dönemden sonra müziğinde de olgunluk dönemine geçer. Yaptığı müziğe kesin bir etiket koymak yanlısı değildir; genel olarak ?müziğinin ruhsallığı çağrıştırdığını ve önemli olan şeyin dinleyiciyi düşünme ve hissetmeye sevketmesi? olduğunu söyler.
Nota bilgisi olmadığı için kendi tarzını kendisi yaratmıştır, notalar yerine resimler çizer. Enstrüman çalma becerisi ise çeşitlidir, birçok tuşlu, vurmalı ve üflemeli sazı çalabilme yeteneğine sahiptir. Felsefi inanışı ise Budizm ve Şinto geleneklerini temel alır.