Anmaktan Anılmaya
İbrahim EMİNOĞLU
İki hafta arayla, Mehmed Zahid Kotku ve Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendileri hayırla ve çeşitli programlarla andık. Hicri 12 Rebiülevvel 1431 tarihinde de Peygamber Efendimizi Mevlid Kandili münasebetiyle muazzam programlarla anacağız inşallah.
1980 Yılı 13 Kasım’ında vefat eden Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi 20 yıl kadar bu tarihte, yani ölüm yıldönümü münasebetiyle anılmıştı. 4 Şubat 2001 tarihinde vefat eden M.Es’ad Coşan Hocaefendi ise iki yıl ölüm yıldönümünde özel programlarla anıldı. Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendinin tavsiyesi üzerine 2004 yılından itibaren, her iki Hocaefendinin de Hicri tarih ve doğum yıldönümleri esas alınarak anılması kararlaştırıldı. Aynı zamanda Peygamber Efendimizin doğumunun da, son zamanlarda yaygınlaşan şekliyle Miladi 20 Nisan’da değil, Hicri 12 Rebiülevvel ayında kutlanması tavsiye edilmişti.
M. Zahid Kotku Hocaefendi, doğumunun 116. yılı olan, Hicri 30 Muharrem 1431, Miladi 15 Ocak 2010 Cuma günü ikindi namazını müteakip Süleymaniye Camii haziresindeki kabirleri başında, akşam namazını müteakip ise İskenderpaşa Camii’nde özel programlarla ve hatim dualarıyla, AKRA FM’de ise gün boyu süren özel yayın akışıyla anıldı.
Prof. Dr. M. Esad Coşan Hocaefendi, doğumunun 74. yılı olan, Hicri 13 Safer 1431, Miladi 28 Ocak 2010 Perşembe günü ikindi namazını müteakip Eyüp’teki kabirleri başında, akşam namazını müteakip ise İskenderpaşa Camii’nde özel programlarla ve hatim dualarıyla, AKRA FM’de ise gün boyu süren özel yayın akışıyla anıldı.
Her iki Yâd programına yurdun ve dünyanın değişik bölgelerinden hatimlerle ve dualarla gönülden katılım olduğu gibi, pek çok ilde de özel salon ve cami programları düzenlendi.
Peygamber Efendimizi anma programlarımız ise, son yıllarda hem özellik ve güzellik bakımında müstesna bir seviye kazanmaya hem de asli tarih olan Mevlid Kandili gecesine odaklanmaya başladı. Ayrıca son üç yıldır belirli bir konseptle ve Türkiye çapında yaygın bir programlar zinciri şeklinde icra edilmeye başlandı.
BİNDER derneği, geçen yıl organize ettiği El-Emin(SAV) programıyla “Bir Belirsizlik Çağında Eminlik Vasfının Yeniden İhyası” konusunu gündeme getirmişti. Bu yıl ise, El-Muallim(SAV) ismiyle ”Sen öğretmeseydin, biz bilemezdik” diyor.
Program hazırlık ekibi ile Zinde Sosyal Gelişim Derneğinde geniş bir istişare ve değerlendirme yaptık. İnternet sitesinden afişlere, salondan uydu yayın tekniğine, belgesel film hazırlıklarından, onlarca ilim adamıyla yapılan görüşmelere, tasavvuf musikisinden görsel anlatımlara kadar çok çeşitli, kaliteli, özgün, özverili ve titiz bir çalışmaya şahit olduk. Bu alanda ihtisaslaşan ve bütün Türkiye’ye hizmet verme potansiyeline sahip, heyecanlı, gönüllü ama profesyonellere fark atacak bir ekip, bir kurum vardı karşımızda.
Bu tür programların gerek düzenleyenler, gerekse izleyenler, katılanlar üzerinde bir programdan çok öteye, deruni etkileri olduğunu, olması gerektiğini düşünürüm. Yoksa, sayılamayacak kadar çok benzer programlar varken bunca çaba, zaman, kaynak, zahmete ne gerek var?
Hocaefendiler bize Allah(CC) ve Resulünü (SAV), Kur’an ve Sünneti öğrettiler, sevdirdiler. İbadeti, itaati, sevgiyi, saygıyı, hassasiyeti, gönlü ve ruhu takviyeyi, nefsi terbiyeyi, ilme iştiyakı, mahluka merhameti, insana hizmeti, nezaketi, zerafeti, güzel ahlakı, helal ve harama dikkati, günahlardan kaçıp sevaplara yönelmeyi, ölümü hatırlamayı, dünyaya kapılmamayı, adaleti, ihsanı, salavatı, zikir ve tesbihatı …tatlı tatlı, anlata anlata gönlümüze ve zihnimize bir nakış gibi işlediler.
Rahmetli Es’ad Hocamızın, bir radyo sohbetinde, günlük mutad tesbihat dersi içindeki Salavat-ı Şerifelere ilaveten, Cuma günlerine mahsus 1000 defa Salavat-ı Şerife getirmeyi tavsiye hatta vasiyet ettiğini hatırlıyorum. Günlük hatırlamayı ihmal etmeden, haftalık bir yoğunlaşma tavsiyesi. Bunu zaten Cuma hutbesi öncesi müezzinler de Kur’an’dan bize hatırlatıyorlar..
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salavât getirirler. Ey iman edenler! Siz de onun için (tam bir teslimiyetle) salât ve selam getirin.”AHZAB, 56.
Açıklama: “Yüce Allah’ın peygamberine salavâtı; ona Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salavât getirirler. Ey iman edenler! Siz de onun için (tam bir teslimiyetle) salât ve selam getirin.(x)rahmet etmesi ve onun şânını yüceltmesidir. Meleklerin salavâtı Peygamber’in şânını yüceltme ve mü’minlere bağış dilemesidir. Mü’minlerin de Hz. Peygamber’e salât ve selam getirmesidir. Selef imamlarına ve müfessirlere göre bu emir, hükmün vâcip olduğunu ifade eder. Salât ve selam Allah’ın rahmetine, Peygamber’in şefaatine ve duaların kabulüne vesiledir. İsmi anılınca salavât getirmeyenlere, gerek Hz. Peygamber’in gerekse meleklerin bedduaları vardır. Salavât “Allâhümme salli alâ Muhammed” demek, selam “es-Selâmu aleyke eyyühennebiyyü” demektir; birçok çeşidi de vardır” (Zebîdî, XI, Hadis no: 1725; Elmalılı, V, 3923).( Feyz’ul Furkan)
Şimdi biz, ilahi emre, üstelik haftalık hatırlatmalara rağmen, ihmalkâr davranırsak, muhakkak çok büyük bir fırsatı kaçırmış oluruz. Bu fırsat Resulullah’(SAV)a yakınlıktır, O’nunla kesintisiz iletişimdir. O’nun sevgisi ve şefaatidir.
6471 - Ebu'd-Derda anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cum'a günü bana salavatı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salavatlar meşhuddur, melekler ona şahidlik ederler. Bana salavat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salavatı bana ulaştırılmamış olsun”
Buradan anlaşılıyor ki, Resulullah (SAV)i anmak, hem melekler hem de Resulullah nezdinde bir anılmaya vesile oluyor. Ne muhteşem bir anma ve anılma. Meleklerin şehadetiyle Allah Resulü (SAV)ne Selam olsun.
Her anma programının; bilgi, duygu planında gelişme yanında, bizi O’na yaklaştıran pratik bir yönü de olmalı. Kendimizi böyle bir pratiği elde etmeğe yönlendirmeliyiz. Mesela Salavat alışkanlığı edinme, bize ömrümüz boyunca Resulullah (SAV) ile iletişim imkanı sağlayacaktır. Nerede var böyle muazzam bir iletişim teknolojisi!?
Allah (CC)ı anmanın önemi biz dindarlar dahil, insanımız tarafından yeterince anlaşılmış değildir. Oysa Kur’an bize bildiriyor ki; Zikir inanan insanlar için terk edilemez bir görevdir.
“Ey iman edenler! Allah’ı çok anın (zikredin).” AHZAB 41.
Üstelik bu, sadece insanlara has bir görev de değildir.
“Görmez misin ki, göklerde ve yerdekiler ve havada kanat çırparak uçan (sıra sıra) kuşlar, bizzat Allah’ı tesbih ederler! Her biri duasını da, tesbihini de kesin şekilde bilir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir. “ NUR 41.
Yerdekiler, göktekiler, kuşlar bile Allah’ı tesbih ederlerken, üstelik duasını da tesbihini de kesin şekilde bilirken, insanların O’nu anmaktan gafil olmaları ne acıdır.
Şöyle bir bakalım çevremize, medyayla dünyaya: Her yerde sayısız sıkıntılar, problemler, krizler, dengesizlikler … Tatminsiz, huzursuz bir insanlık.
“O (Allah’a yönele)nler, iman eden ve Allah’ı anmakla kalpleri huzura kavuşan kimselerdir. Şunu iyi bilin ki gönüller, (ancak) Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” RA’D 28.
Allah (CC)ı hakkıyla anma konusunda acziyet içindeki insan, diğer bütün yükümlülükleriyle birlikte, zikre ve tesbihata gayretle, Allah(CC)ın lütuf ve ihsanına ulaşıyor ve “anılan” konumuna yükseliyor.
“O halde beni (ibadet ve itaatle) hatırlayın ki, ben de sizi (sevap ve mağfiretle) anayım; bana şükredin (ibadetsizlik ve itaatsizlikle) bana nankörlük yapmayın.” BAKARA 152.
Burada da anma ve anılmanın en yüce, en muhteşem şekliyle karşı karşıyayız..
Allah (CC) bizleri zikrinden, ibadet ve itaatten ayırmasın. Amin.
http://www.zinde.info/zduyurular.php?su ... m=&ucat=18
Anmaktan Anılmaya
Moderators: VYZ, Leyla Hanne
Re: Anmaktan Anılmaya
Doğum günlerimizi Hicri Takvime göre kutlamayı daha yaygın hale getirmeliyiz. Sadece kendimiz için değil, öncelikle ihvanımız arasında (hala bilmeyenler var, bizzat doğum tarihlerini alıp kendimiz netten çevirebilirz) ve bütün diğer müslümanlar arasında.
Sene de iki kez kutlama alır olduk yavaş yavaş hicride sabitleyelim inş. : )
Sene de iki kez kutlama alır olduk yavaş yavaş hicride sabitleyelim inş. : )