Bir Köşe Yazısı

Post Reply
User avatar
Yusuf Esad
Genel Yetkili
Genel Yetkili
Posts: 361
Joined: 29 Jun 2007, 17:08
Kan Grubu: B (+)
Location: İmtihan Dünyası

Bir Köşe Yazısı

Post by Yusuf Esad »

Bekir Coşkun'un 15 Ağustos Günü Hürriyet Gazetesinde yayınlanmış bir yazısı...
[orta]O benim ?cumhurbaşkanım? olmayacak...[/orta]
Image
GÖRDÜĞÜNÜZ gibi AKP merkeze oturmuş falan değil.

AKP; laik cumhuriyetle ve Atatürk devrimleriyle hesaplaşması olan, din merkezli bir partidir.

O "AKP merkez sağ parti oldu" iddiası ise, sadece bir kandırmacanın ve körlüğün gizlenmesiydi.

İşte en yakın kanıt:

Türban için Türkiye Cumhuriyeti?ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?ne veren Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır.

Daha kanıt ne istersiniz?..

*

Artık türban devletin başındadır...

Devletin temsil edildiği birinci sıradaki kamusal alana tesettürün adım atmasıyla; AİHM?nin, bizim Anayasa Mahkemesi?nin, Yargıtay?ın, Danıştay?ın ve evrensel hukukun tüm "Laik yönetimlerde dini simge olmaz" kararları çöpe atılmaktadır.

Bizim 235 türbanlı eşe sahip TBMM tarafından...

Bundan böyle tesettürü tapu dairelerinde, nüfusta, bankalarda, karakollarda, belediyelerde, okullarda, üniversitelerde nasıl yasaklarsınız?

*

Ve artık kimse "laik devlet"ten söz edemez.

Dincilerin, bu ülkeye el koyma ve karşı devrimi gerçekleştirme planları aksamadan tıkır tıkır yürüyor.

"Siyasi İslam" bir adım daha attı.

Devleti tesettür temsil edecek.

Bir anda Türkiye?nin fotoğrafı size "Atatürk Türkiyesi"ni değil, "Ilımlı İslam Türkiyesi"ni anlatacak.

Ve ordularımızın "başkumandanı" Abdullah Gül?dür.

Bundan böyle bir gecede çıkartılacak ve Çankaya?da yirmi dakikada imzalanacak yasalarla, neler olacak göreceksiniz.

*

Doğrusunu isterseniz "Göbeğini kaşıyan adam"ın zaferidir bu.

Taa genel seçimlerde kararı o verdi.

Çocukları için aydınlık Türkiye isteyenler meydanlara dökülürken, o uzakta bıyık altından güldü, göbeğini kaşıdı ve dinci devletin yolunu açtı...

Abdullah Gül tam ona göredir.

Zaten onun cumhurbaşkanı olacaktır.

Benim değil...
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/708 ... ?yazarid=2

Yorum sizin...
"Aşıkların tüm sırları aşîkardır." Rumî
User avatar
Musefmansuffe
Posts: 27
Joined: 08 Aug 2007, 20:52
Location: Sükûtun kıyısı...

Re: Bir Köşe Yazısı

Post by Musefmansuffe »

Yorum mu? Sadece komik...(boşluk)Komik insanların basit yazıları...(boşluk)Allah ıslah etsin..


(İmlâ kurallarına dikkat ediniz. Bknz: Forum Kuralları, Madde 4.1)
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma;
Sessiz yaşadım; kim, beni, nereden bilecektir...
tan_vakti
Posts: 2
Joined: 25 Aug 2007, 02:55
Kan Grubu: A (+)

Re: Bir Köşe Yazısı

Post by tan_vakti »

Onun Cumhurbaşkanı olmasa da eksilen bir şey olmaz . Benim Cumhurbaşkanım olur :D
Allah korkusu nedir bilen birisi gerek başımıza. Hesap korkusu olan birisi atacağı adımlarda daha dikkatli olacağına inanıyorum inşallah hakkımızda hayırlısı olur.


(İmlâ kurallarına dikkat ediniz. Bknz: Forum Kuralları, Madde 4.1)
aişetü'l-büşra
Posts: 4
Joined: 21 Aug 2007, 23:14
Kan Grubu: A (+)

Re: Bir Köşe Yazısı

Post by aişetü'l-büşra »

Bu şekilde yazılar yazmak ile yalnızca kendilerini küçültmüş oluyorlar.. Halkın büyük bir kısmı razı ABDULLAH GÜL'den ve bu insanlar razı olmuş olmamış pekde mühim değil.. Hayırlı günler..
"NAKŞİBENDİ DERGAHIDIR BU MAKAM-I DİL KÜŞA. İŞTE MEYDAN-I MUHABBET; GEL AZİZİM MERHABA"
User avatar
isfendiyar
Posts: 6
Joined: 08 Aug 2007, 13:16
Kan Grubu: A (+)

Bir başka Köşe Yazısı

Post by isfendiyar »

Sen çekip gitmek nedir bilir misin Bekir Amca?
SENAİ DEMİRCİ
Geçmiş zamanlardı, Bekir Amca. Nazenin genç kızlar yurtlarından çekip gitmek zorunda kaldılar. İstemeye istemeye. Ayaklarını sürüyerek gittiler. Analarını son defa koklayarak. Çekip gittiler. Babalarına bir daha sarılamama korkusuna sarılıp gittiler.
Genceciktiler. Kelebek gibiydi kalpleri. Al aldı yanakları. Moldova?ya gittiler, meselâ. Dillerini anlamayan ve dinlerini bilmeyen adamlardan medet umdular.. Romanya?ya uçtular. Hollanda?da hasret çektiler. Orta Asya?nın demir perde artığı soğuk ve suskun şehirlerine çekildiler. Viyana?ya çekip gittiler. Niye mi? Dillerini bilen, dinlerini bilen, Bekir Coşkun amcaları gibi taze mısır ekmeğinin mis gibi kokusunu seven büyüklerinden, kırılgan hayallerine analık etmelerini bekledikleri kadınlardan, tazecik umutlarına babalık etmelerini umdukları adamlardan çektiler. Varlıkları, yere göğe sığmayan bir ayıpmış gibi sınıftan uzaklaştırıldılar. Sınavdan kovuldular. Umutlarını nokta nokta dizmeye hazırlandıkları kurşun kalemlerini gözyaşları içinde çektiler kâğıttan. Başları önde, çekip gittiler.

Çekip gitmesini bildi o incecik kızlar. Rantiye hesaplarının üzerine perde olarak çekilen laik-Müslüman çekişmesinin gerilimini 13-14 yaşlarındaki dal gibi kızların saçlarının ucuna bağladılar. Kızlar da ?Bana mısın!? demediler, çektiler. Çekip gittiler. İhale takipçilerinin aç gözlerine sürme yaptığı ?irtica geliyor!? tehditlerinin kapkara dehşetini 17?lik kızların omuzlarına yıktılar. Kaçmadı kızlar. Kaçamadılar. Çaresiz, çektiler. Ağlayacak gibi olsalar da, belli etmediler. Boylarını aşan hıçkırıklarını içlerine çekip gittiler.

Bazıları, okul kapısında bir kuytuya çekildi. İlk defa ulu orta. İlk defa herkesin göreceği yerde. Ak duvağının arkasına koymak üzere cevher gibi sarıp sarmaladığı saçlarını yağmalatırcasına. Sadece helâlinin bakışına sakladığı zülüflerini çamura yatırırcasına. Her defasında ilk defa yapıyormuşçasına gibi ezilerek. Utanarak. Çekinerek. Sıkılarak. Yutkunarak. Ağlayarak. Ağlamıyormuş gibi yaparak, başından örtüsünü çekti. Çekip gitti sınıfa. Bazıları da elini eteğini çekip gitti. Okuma hayallerini kirli bir mendil gibi katlayıp, köşelerine çekildiler. Şimdi, ülkenin aydınları olarak çıkacakları üniversite kapılarının önünden, başını örterse, kızını nerede okutacağını kara kara düşünen ?oku(tul)mamış ev hanımları? olarak iç çeke çeke geçiyorlar. Yaralı geçmişlerini, ezilmiş gençliklerini hatırlıyorlar: Arkadaşlarının yanında aşağılanmışlardı, utandırılmışlardı. Kardeşçe sarmaş dolaş oldukları, sırdaş edindikleri başı açık arkadaşlarıyla aralarına s/ağır mı s/ağır setler çekmişlerdi. Başı açık olanlar da çekmişti. Onları da utandırmışlardı. Yanı başından kaldırılan arkadaşının ardından sınavı terk etme ?delikanlılığı? ile sınavı verip okulu bitirme ?pısırıklığı? arasında, vicdanları yalım yapalak bir oraya bir buraya çekilmişti. Okul kapısında bekletilen ?kanka?larının yüzüne bakamadan, kendilerini en çetin hesaplara çekip de gitmişlerdi amfiye.

Kimisi hazırlık sınıfına başlayamadan. Kimisi diplomasına birkaç ay kala. Çekip gitmişti. Bekir amcalarının güzelce tarif ettiği o yeri, kendisi ya da eşi başörtülü ya da başörtüsüz olsa da, kendisi ya da anası/kızı/kız kardeşi çarşaflı yahut dekolte olsa da, ?her insanın asla kovulamayacağı, kovuldukça kalacağı, gönderilmek istendikçe yerleşeceği, atıldıkça geleceği? o yeri arayıp durdular. Her defasında, karşılarında, ?kamusal alan? uydurması etrafına çekilmiş dikenli teller buldular. Ülkelerinin orta yerinde, habire genişletilen ve nerede kardeşlik umudu varsa üzerine sünger çeken o dikenli tellerde kanadı hayalleri.

Dün ben de çekip gittim. Kamusal alandan rahmetsel alana attım kendimi. Medine?deyim. Başını örteni de, örtemeyeni de, örtmek istemeyeni de, örteni istemeyeni de huzuruna alan Muhammed-i Emin?in [asm] huzurundayım. Kin ve nefret çöllerinden kardeşlik vahaları yeşerten Sevgili?nin yurdundayım. Çekip gelse, Bekir Coşkun?u da R. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül kadar sımsıkı kucaklayacakları, kırk yıllık dost gibi ağırlayacakları, teklifsiz sofraya buyur edecekleri yer burası. Çekip gitmiş kızların, kendilerine çektiren büyüklerini görecek olsalar, ömürlerinde görmedikleri içten bir sevgiyle, her şeyi unutarak kucaklayacakları yer burası. Kardeşler arasına ayrıkotları dikenlerin ayakları altına gül dikenlerin bağı burası. Misilleme, rövanş ve intikam duygusunu yanağında serinleten O Gül?ün [asm] gülüşleri çoğalttığı yer burası. İstanbul?un sokaklarına serin huzurların taştığı pınar başı burası. Ankara?da komşuyu komşuya sevdiren sırrın doğum yeri burası. Bekir?i, Abdullah?ı, Tayyip?i birbirine kardeş yapan muhabbetin mayalandığı yer burası. Benim ülkemi de baştan başa dost sıcağıyla ısıtan Muhammedî medeniyet güneşinin doğduğu yer burası. [email protected]
Sayı: 39
Bölüm: Yazarlar

(Lütfen site standartlarını bozacak şekilde yazıların boyutlarını büyütmeyin! Bknz: Forum Kuralları, Madde 4.1)

Geh abdin eder geh arif
Geh eymen ü geh haif
Her kalbi O dur sarif
Meval görelim neyler
Neylerse güzel eyler...
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”