2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Edebiyat adına herşey...

Moderator: VYZ

User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Değerli kardeşlerim,acizane sizlerle bu mübarek aylarda Hac anıları paylaşmak istedik,olurki bir kardeşimizin etkilenip o güzel beldelere gitmesine sebep olabilirsek ne mutlu bize,saygılarımla ....

Bismillahirrahmanirrahim

Hac yolculuğunu hep arzu ederdim ama istemeye utanırdım...Ne zamanki Mehmet Zahit Kotku(k.s.)hocaefendinin sohbetinde bir sözünü duydum:''Her sene hacca niyetlenin gidemezseniz bile...''diye devam ediyordu devamını yanlış yazmamak için noktaladım tam hatırlamıyorum devamını ama hatırladığım çok güzel bir mükafatı vardı niyetlenene...
O sene Hacca niyetlendim...2002 yılıydı inşaallah...Hatta arkadaşlarım bu kurban bayramında nereye gideceksin deseler Hacca derdim,Mekke'de olacağım inşaallah diyordum...Şaşırıyorlardı..Bende onlara sebebini açıklıyordum,o yaz babamdan teklif geldi beni Hacca götüreceğini söyledi, çok sevinmiştim, heyecanla bekliyordum lakin Kader imtihanı babam felç geçirdi,ölümden döndü o yaz ve kış babamla ilgilendik,hamdolsun düzeldi, bazı arızalar kalsada yinede her işini kendisi yapabiliyor artık,Mevlama hamdolsun...

Sonra bir gece rüyamda babam beni hacca götürüyordu hazırlık yapıp hatta uçağa bindiğimizi dahi görmüştüm...Hayırdır inşaallah dedim ve beklemeye başladım...Bu seferde abimden teklif geldi ,bende tabi hemen kabul ettim hiç düşünmeden, teklifin Mevlamdan geldiğini düşünerekten...Evet artık davet gelmişti heyecanda başlamıştı...ilk yazıldık herkes gibi, ama talep o kadar çoktuki hele birde İstanbul olunca rakam daha çok oluyor...

Heyecanlı bir bekleme sürecinden sonra 2. kurada numaramız çıktı 1731.sıradaydık ve hamdolsun artık gidecek kafile içine adımız kayıt olmuştu....Artık mutluluğumuzu kelimelerle anlatma imkanı yoktu ve hazırlıklara başladık...Çok kutsal bir yolculuktu bu ve Mevlamın kutsal kıldığı mübarek topraklara gidiyordum,şükürler olsun Mevlam....

İlk önce ilmi araştırmalara başladım bu kutsal görevimi hakkıyla yerine getirmek istiyordum,günlerce hacla ilgili kitaplar okudum daha gitmeden Haccın tüm farizalarını öğrenmiştim,okudukça heyecanım artıyor bir an önce oraları görmek istiyordum...İnsan tanıdıkça sevgisi artıyordu bilmediği şeyi anlayamıyor ve çözemiyordu ama öğrendikçe muhabbet oluşuyordu...

Tüm eşim, dostum, arkadaşlarım, akrabalarım,komşularım ile helalleşiyordum,bana ziyarete geliyorlardı. Mevlam hepsinden razı olsun,hazırladıkları hediyeleri sunuyorlardı götür bizden hediye diye...Bir defter tutmuştum onların arzu ettikleri dualarıda yazıyordum isim ,isim.... (iyiki yazmıştım faydasını Hac'da gördüm) ...

Bu arada Hac seminerlerine katılıyordum bu kutsal yolculuktaki arkadaşlarımızı tanıyor ve orada nasıl hareket edeceğimizi öğreniyorduk,Mevlam hepsinden razı olsun o kadar faydalı olmuştuki bu seminerler,bilinçli olmak başkaydı bu güzel ve önemli uyarılar bize ışık oluyordu...

Artık uzun yürüyüşlere başlamıştık daha burdan idman yapıyorduk o mübarek beldelerde rahat edebilmek için çünkü orada çok yürüyecektik...(Gerçektende öyle oldu...)
Last edited by muhteremnur on 10 Dec 2007, 19:01, edited 2 times in total.
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Artık yavaş yavaş yolculuk günü yaklaşmıştı,tüm hazırlıklarım tamamlanmıştı,bavulumu hazırladım,yanıma orada okuyacağım Kuran-ı kerimimi (Hasan Tahsin Feyizli'nin mealli )

Sevgilinin evine doğru-Senai Demircinin Hac anılarını yazdığı kitabını,arkadaşlrımın yazdıkları mektupları, dua taleplerini ve onların hazırladığı kıymetli hediyeleri(hatimleri,salavatları,tevhidleri) ve diğer tüm hediyelerini ayrıca selam ve muhabbetlerinin yazıldığı not defterimide aldım ...

Hacda okuyacağım dua kitabımı,günlüğümü ve orada yaşadıklarımı kayıt edeceğim özel defterimide aldım,tüm eksikler tamamlanmıştı...Artık sıra yolculuk gününe geldi son güne yakın kayınvalidem ve eşimin kızkardeşi bize geldiler ben gidince evin ve çocuklarımın sorumluluğu onlara kalacaktı... Mevlam razı olsun beni kırmadı ve geldiler...Artık bu dünyadan kopuyordum aklım hep o mübarek beldelerdeydi...Sanki herşey benden kopmuştu hiçliğe bürünmüştüm ne eş,ne çocuk ne ev,ne sosyal konumum hepsi yavaş yavaş siliniyordu ölmeden önce ölmek gibi bir şeydi bu, dünya beni terketmeden ben onu terketmiştim ve bu bana huzur veriyordu her şeyin sahibi yüce Mevlam'dı, benim olmadığım yerde mutlaka yerime görevli tayin ederdi bırakırmıydı hiç...

Ben kimdimki sadece bir kul ..........................
Bu hayat filminde rolunu oynayan bir kul.........................

son gecemde artık vedalaştım ailemle, kayınvalideme sözüm şu olmuştu:Anneciğim, annemin evinden size gelin geldim, sizdende Mevlamın evine gelin gidiyorum, inanın aynen böyle hissediyordum gelin gibi, yüce sevgilime,yüce Mevlama kavuşmak için sabırsızlanıyordum ....
Sefer namazı ve ihram namazı kılarak yola çıktım artık ihramlanmıştım, biz Kıran haccına niyetlendik en zoru ama en güzeliydi, onu istedik belki bir daha gidemeyecektim neden en güzeli olmasındı,her şeyin en güzeli olmalıydı,Haccında en güzeli olmalıydı....
Havaalanına gelince bizim gibi bu kutsal yolculuğa hazırlanmış kardeşlerimle karşılaşmıştım,Türkiye'nin her tarafından kardeşlerimiz gelmişti,bizim şirketimizle gidecek olan herkes gelmişti... Erzurum ve diğer şehirlerden onlar bizden daha çok yorulmuşlardı ama prosedür gereği böyle olmuştu,nasip....

Havaalanı beyaz hacılarla doluydu,hepsinde bir tebessüm bir mutluluk ve öyle güzel bir heyecanki tarifi mümkün değil,ben biraz gezintiye çıktım,tefekkür ettim...

Dünyanın her tarafına uçak yolcuları sıraya girmişti kimi Almanya'ya kimi Fransa'ya kimi başka bir ülkeye, herkes gideceği şehre göre giyinmişti ama ya Hacca gidenler Allah'ım öyle farklı ve güzeldiki... Hac yolcuları başka yolculara hiç benzemiyordu,gidecekleri beldenin nuru şimdiden yüzlerine inmişti,hayran kalmamak mümkün değilki....

Vakit geldi:6 ocak 2006 yılı sabah 6.30 da uçağımız hareket etti...

İstanbul semalarından bir nurlu kafile kalkıyordu içerde telbiyeler getiriliyordu...

Lebbeyk. Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ve?n-ni?mete leke velmülke la şerike lek:
Buyur emret, ey varlığı mutlak lazım olan Allah?ım, emrine hazırım ve ilahi iradene itaat ederim. Senin benzerin ve ortağın yoktur.
nidaları işitiliyordu artık ....
__________________
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Uçakta cam kenarını tercih etmiştim,Mevlamda nasip etmişti, niyetim tefekkür dolu bir yolculuk yapmaktı...Ben Erzurum'lu bir çiftin yanına oturdum, bayan kardeşim doktordu ve 7 aylık hamileydi,ismi Lale'ydi adı gibi kendide çok mübarek bir kardeşimdi...

Ve tefekkür başladı,uçağımız sanki bir kuş gibiydi,onun kanatlarında kendimi güvende hissetmiştim,yükselirken manzara görülmeye değerdi,bütün yer küçülüyordu sanki tüm dertlerde küçülüyordu,her yerde rengarenk İstanbul ışıkları hakimdi...

İstanbulun sabah namazı vakti çok güzeldi,gökyüzünden görünen İstanbul resmi sanki mavi saten üzerine siyah bir tül örtülmüş gibiydi...Siyah tülünü ve mavi satenini kaldırdıkça gece, sabah nurlu bir Türkiye manzarası bize selam veriyordu... Sanki benden de selam götürün der gibiydi, taşın toprağın selamı duyuluyordu sanki, tüm nebatat selam gönderiyor gibiydi...

Bulutların üzerinde gezmek bambaşka bir duyguydu hiç bir dert yoktu aksine huzur ve sukunet vardı, hakimdi...Kendimi tüy gibi hafif hissediyordum tefekkür ettim,yükseldikçe dertlerde yok oluyordu...Halktan uzaklaşıp Hakka yaklaşan Allah C.C. dostlarının neden bize gülümseyerek baktıklarını anlamaya başlamıştım,dertler fikren ve ruhen yükseldikçe azalıyordu,TESLİMİYET geliyordu, kula RIZA geliyordu...Ahhh neden daha önce düşünememiştim bunu...

Yine telbiye sesleri uçağımızda yankılanıyordu,gözümüz haritaya takılıyordu arada ne kadar yaklaştık diye biz 3 saatlik yolculuğa zor dayandık, hasretine yandık, ya 6 ay bu yolculuğu çekenler ya Rabbb ne kadar zorlandılar kimbilir......

Uçağımız ilk olarak Cidde'ye indi,buraya indiğimde doyasıya toprağı öpmek istedim, sanki annemin evine gelmiş gibi hissetmiştim ve sonradan öğrendimki H.Z Havva annemiz burada medfunmuş sonradan özel ziyaretine geldik annemizin...

Pasaport kontrollerinden sonra, artık Mekke yolculuğuna başlıyorduk, otobüslerle 2 saatlik bir çöl yolculuğu vardı önümüzde, ama her şeyi güzeldi, hafif bir çöl fırtınası bile yaşadık o bile öyle güzeldiki, yine telbiye ve tekbirlerle devam etti yolculuğumuz biz bayan olduğumuz için bağıramıyorduk ama abilerimiz sesli olarak getiriyordu ama biz istiyorduk daha çok sesli söyleseler öyle ya....

Buyur emret, ey varlığı mutlak lazım olan Allah?ım, emrine hazırım ve ilahi iradene itaat ederim. Senin benzerin ve ortağın yoktur.

bunu söylemek ne güzeldi,insan coşa coşa söylemek istiyorduiçimizdeki sevinci frenlemek öyle zorduki....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Çölün içinden geçerken çok duygulandım,çölün tozlarını bile yutmak istiyordum,her şeyi kıymetliydi buraların,
çünkü buralarda Mevlamın Beytullahı vardı,Peygamberimiz (s.a.v. )bu topraklarda doğmuştu,hem hüzünle hem mutlulukla karışık duygularla giriyorduk Mekke'ye,hüznüm layık olmadığım halde bu kutsal topraklara gelmemdi, mutluluğum Peygamberime(s.a.v.) yaklaşmak ve Beytullah'ı görmenin vereceği heyecandı....


Mekkenin girişine geldik çok enteresandı, tam girişte büyük bir Kur'an rahlesi yapmışlardı, giriş semboluydü, tefekkürümüz bize ''siz Kur'an beldesine geldiniz'' der gibiydi bu öyle güzel bir huzur veriyorduki,Kur'an-ı Kerimin şehrine gelmek onu doyasıya yaşamaktı bu...

Mekke'ye gelince önce otellerimize yerleştik, ama aslında yolu bilsek durmayacak direk Kabe'ye gidecektik, öyle bir sabırsızlıkla bekliyordukki ...Fakat önce ağırlıklarımızdan kurtulmamız gerekiyordu,tüm yüklerimizden kurtulmalıydık,Otelimizi bilerek iyisinden seçtik istedik biz burada hiç bir hacı kardeşimizin gönlünü kırmayalım ibadetlerimizi daha güzel yapabilelim ...
(Ve iyikide böyle bir karar almışız çok büyük bir huzurla Haccımızı eda eyledik)

Hamdolsun, hiç bir kardeşimizi incitmemeye çalışarak haccımızı yerine getirdik...İhramlı olmak ne demekti, vebali vardı, bırak görünür tartışmaları yapmamayı, kalbinizden bile kötü düşünce geçmeyecekti,çok önemliydi bunlar, SAF bir müslüman olabilmeliydik ne elimizden, ne dilimizden, kimse incinmeyecekti,bizde incinsek bile affedecektik kardeşliğin gereği buydu,

dövene elsiz, sövene dilsiz, derviş gönülsüz gerek gibi olmalıydı burda...Aslında her yerde..... :cry:

Önce biraz uyuduk ve dinlendik,tüm yol yorgunluğunu attık ve en güzel hazırlıklarımızla Kabe'ye gitmek üzere yola çıktık,Osman Küpeli hocamız ve Hüseyin hocamızın rehberliğinde KABE'YE geldik,ilk mescidin dışına otobüslerle getirildik,tüneller geçtik Kabeye erişmek için, Ferhad misali dağları delerek, sanki YÜCE SEVGİLİMİZE MEVLAMIZA kavuşmak için,

gözüm bu arada hep dağlardaydı, Mekke'de dağ çoktu hep tefekkür ettim acaba hangi dağa o yüce Peygamberimin (s.a.v) gözü ilişti diye çünkü dağlar değişmemişti eski haliyle aynı kalmıştı, belkide bu yüzden o taşlar bana çok kıymetli gelmişti ,bu tefekkürleri ederken Mescid-i Haram'a geldik, artık Kabe'nin yakınındaydık..Her yer ışık hüzmesi nur gibiydi, zaten Mekke'de hiç gece olmuyorduki gecesi ve gündüzü nerdeyse aynıydı....Allah'ım bu ne güzellikti,hiç resimler gibi değildi, çok farklıydı çok büyük ve derin anlamlı bir yerdi ihtişamlıydı...

Yine tefekkür hücüm etti beynime,sanki Kabe'nin etrafı bir okyonus, gelen kafileler bir nehirdi, okyonusa akan deniz ve nehirler gibiydik...Kabe'ye gelince tüm ayrılık ve gayrılıklar yok olmuştu, hepimiz bir olmuştuk, BİZ olmuştuk,
peki biz hacılarmı neydik, ahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh.....
Sadece bir su damlasıydık...............................

Yalnızlıktan kurtulmuş UMMAN-I AŞKA dalmış bir su damlası...

Gözlerimizi kapadık, Kabe'yi göreceğimiz vakit yaklaştığımızı öğrenince açtık ve daha önceden Osman hocamızın bize öğrettiği duayı Kabe'yi görür görmez yaptık o anda çok makbulmuş dualar,ama ya heyecanım nasıl anlatayımki ya Rabbim, bu kadarmı güzel olur bu kadarmı, doyamadım Allah'ım, doyamadım Beytulah'ına....

Image
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Allah'ım geldim, ya Mevlam EBEDİ SEVGİLİM,sana geldim neden neden bu kadar geç kalmisim, neden bunca zaman oyalanmışım,yıllarıma acıyorum senden uzakta geçen yıllarıma ahhhhhhhh,
yanıyor yüreğim yanıyor......

Bu kadarmı güzel olur, bir sevgiliki ebedi, ölümsüz, hiç bırakmayan, hiç terketmeyen muhabbet kapısı her daim açık yeterki git sen ona, yeterki niyetlen, gel görki ne aşıklar varmış sen gibi,sen ne sandın sırf seven senmisin, ahhhhhhhhhhhhhh... ....

Bu öyle bir YÂR ki seveni çok, paylaşmak zorundasın ama merak etme o çok zengin hepinizin sevgisine yetecek kadar muhabbet dolu,Allah'ım bu güzelliği kelimelere nasıl dökerim, sana aşıklarla bitmeyen bir tavafta, kelebekler gibi, kuşlar gibi, atomlar gibi, gül başında bekleyen bülbül gibi,samanyolunda dolaşan gezegenler misali, bitmeyen bir dönüş bu,uçuş bu, dalış bu,kayboluş bu............


Kabem kara bir gül misali,ben garip bülbül dilinde daim dua, sevgilisini nasıl methedeceğini şaşırmış bir bülbül,Kabem bir derin nur kaynağı ta arşa dek çıkan ben ışıkta kendini feda etmeye talip kelebek,ancak yansam kanatlarım kavrulsa bu yüreğimde kor gibi, yakut gibi yanan ateşimin sönebileceği bir kelebek...

Allah'ım bu tavaf ne kadarr güzelmiş, hep dediler büyüklerim: Mekke'de en makbul ibadet tavaf diye, hikmetini buraya gelince anladım, tavaf demek AŞK demek EBEDİ SEVGİLİNİN evinde pervane misali dönmek demek, pervane hiç yorulurmu, yazın sıcaklığında bizi serinleten pervaneyi şimdi bizzat ben yaşıyorum,ancak döndükçe yanan ateşim serinliyor hiç yorulmak yok bitiyor yine yeni baştan başlıyoruz,bunun adını buldum hani derlerya bitmeyen aşklar vardır, Kabe'de öyle oluyor hacılar, bitmeyen aşkı yaşıyorlar,şimdi bu anda ben bunu yazarken bile orada dönen aşıklar var sadece vakit namazında duruyor bu aşk dönüşü, sonra yine yeniden başlıyor,zaten aşıkların arasına girince bırakmıyorlar seni kendi haline, kendi muhabbet girdaplarına senide çekiyorlar, ama bu öyle güzel bir kayboluşki , hakiki sevgilinin .....................

Ahhhhh Hallac-ı Mansur (K.S)seni anlıyorum, seni anlamayanlarıda anlıyorum, aşk herkese nasip olmayan yüce bir duygu,tüm sevdiklerinden geçmek herkesin harcı değil.....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Yine daldım değilmi tefekküre, çıkayım biraz tefekkür deryasından ve size gözlemlerimi anlatayım,Kabe'de tavafımızı, Osman hocamız şu şekilde yaptırdı..: Erkek kardeşlerimizden bize bir dikdörtgen oluşturdu, bizi dikdörtgenin içine dahil etti, bayanların daha rahat tavaf etmesi için bu sistemi genelde hep uyguladı hocamız,hem rahat bir tavaf yaptık hem de birbirimizi kaybetme dururumumuz olmadı,kafile kalabalık olunca helede hac mevsimi ise mecburen grubu korumak zorundasınız, hocamızı saygıyla anıyorum... Mevlam gani gani razı olsun diyorum...

Burada dilimizde daim dua ile Hacer'ül esved hizasından yeşil ışığın oradan Hacer'ül esved-e sağ elimizi kaldırarak selam verdik, avcumuzun içini öperek Bismillahi Allahü ekber diyerek tavafa başladık, bu anı bile size nasıl anlatırım bilmiyorum,gönül isterdiki Hacer'ül esved-i öpebileyim ne mümkün..................

Öyle aşıkları varki, onu öpmek için yarış yapan, ahhhhhh..............

Yaklaşmak ne mümkün, çünkü orada can bile verirsiniz, o kadar kolayki hac mevsiminde orda can vermek, sakın kınamayın bu nasıl olur demeyin aşık değilseniz anlayamazsınız onları, H.z Mevlana'ya(k.s.) sormuşlar :Aşk nedir? Ben olda bil demiş, sahi siz hiç aşık oldunuzmu? Mecazi aşktan ilahiaşka geçişi yaşadınızmı? Bırakın ilahiyi mecazını bile yaşamadıysanız molla Kasım gibi Yunus'ları eleştirmeyin sonra çok pişman olursunuz... Bilirsiniz kişi kınadığını yaşamadıkça ölmez, mutlak bu aşk bir gün sizin kapınızı da çalar yanarsınız, Mevlana ve şems misali....
Tavafta devam ederken çevreme baktım tanımaya çalıştım benim gibi sevdalıları, her renktten aşıklar burdaydı, yaşlısı genci ve ve ve biliyormusunuz o küçücük aşıkları bir görseydiniz tavaftaki çocukları en çok onlardan utandım...

Onlar gibi küçük yaşta Mevlam'a aşkı neden yaşayamadım neden bize başka sevdaları öğretmişlerdi, neden banada Mevlamın aşkını öğretmemişlerdi, biliyormusunuz şimdi önüme gelen çocuklara hep Mevlamın aşkını anlatıyorum, mecazi aşk denizinde boğulmasınlar ve ilahiaşka ulaşsınlar diye ben 23 yaşında öğrendim ilahiaşkın varlığını çok geç kalmışım değilmi, ahhhhhh....

Meğer biz ne çok şeyi bilmiyoruz, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimiz konusunda çok eksiklerimiz var özellikle din konusunda, yine dalmayım derinlere, suyun yüzüne çık ey aşık sonra vurgun yersin.........::: :cry:
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Tavafta Hacer'ül esvedden başlayıp tekrar Hacer'ül esvede geldiğinizde ilk şaftı tamamlamış oluyorsunuz,bu şekilde 7 dönüş yaşamanız lazım ancak o zaman bir tavaf yapmış oluyorsunuz,burada hissetiğim güzel duygulardan biride ben İstanbul'dan Kabe'me yöneliyordum,bir başka kardeşim Endonezya'dan, bir diğeri İran'dan, bir diğeri Almanya'dan, bir diğeri Pakistan'dan, bir diğeri Avusturalya'dan, evet evet şimdi ayrılık ve gayrılıklar bitti, mesafeler küçüldü,harita birleşti, kullar birleşti VAHDET var burda Kabe'mizin hemen yanındayız artık, ahhhhh, siz birde namazdayken Kabe'yi seyretseniz, sanki GÜL gibi oluyor; Kıyamda gülün açılmış hali, secdede iken gülün gonca hali.....

Dönüş devam ediyor, Allah'ım o da ne! Yerde sürünen bir kardeşim var, aman Allah'ım o kardeşimki ayakta duracak hali yok ve ayakları rahatsız, ama bu aşk ne kadar güzelki onu tavaftan geri koymamış o kadar utandımki yine kendimden, bende bu kadar aşk varmıydı? Ayaklarım rahatsız olsaydı, geri kalırmıydım buraya gelmekte?

Ama o geri kalmamıştı, tüm biz yürüyen aşıklara meydan okurcasına sizinki aşkmı dercesine............

Tavafta çok tatlı bir duygumda şu olmuştu, Vuslatı bilirmisiniz hani kavuşmaktır sevdiğine burada onu yaşadım, lakin ahhhh birde firak olmasaydı, ayrılıklar niye vardiki..... :cry:

Anladımki hasret aşkı pişiriyordu, oteldeyken yalnız bayandım ve abimi beklemem gerekiyordu, tavafa gidebilmek için,o bekleyişler beni ne hale getiriyordu ahhhhh, otelin lobisindeki gece telaşı vardıki hacı kardeşlerimin tavafa gitmek için geceyarısı hazırlıkları, dua ediyordum abimde beni götürse ya, ben niye oteldeyim ...

Bir kaç gece gidememiştim abimin rahatsızlığı nedeniyle ama yüreğim öyle bir yanmıştıki gidemedim Kabe'ye diye, ne zamanki abimle gece tavaflarınada başladık sabaha kadar yarış ettik...

Kim daha çok tavaf edecek diye :)

Bize gündüzler yetmiyordu artık geceleride gitmek istiyorduk.... :)

Tavafta her Hacerül esvede gelişte o öpücükleri avcuma öyle bir konduruyordumki gönlümden akan büyük bir muhabbetle...

Makam-ı İbrahim'de tavaf sonu namazlarımızıda ikame ettik,ve zemzem içerken dualarla içiyorduk her zemzem yudumu dualarla içiliyordu,doymak ne mümkün ya onu baştan aşağıya döken abilerimi görünce, tatlı bir tebessüm ediyorduk, bazılarının muhabbetleri farklıydı....

Dikkatimi çeken bir noktada burda kadın erkek ayırt edemiyorduk, bu nasıl güzel bir kardeşlikti ya Mevlam, halbuki normalde başka yerlerde bayan ve erkeklerin bir arada olduğu yerde mutlaka bir huzursuzluk çıkıyordu ama burası öyle bir gönül birliğiydiki bayan erkek ayrımı yoktu, hatta tavaf ediyorsunuz öyle bir dalıyorsunuzki bu Mevlamın aşk deryasına yanınızdaki erkekmi kadınmı ayırt etmeniz çok zor...

Ve onca kalabalığın öyle güzel bir anlaşması varki size tarifim mümkün değil gelsinler ve kardeşliğin güzelliğini bilmeyenler burada bir kere seyretsinler bir bayanı değil bir karıncayı bile incitmekten haya duyan kardeşlerim, hepinize sonsuz hürmetlerimi sunuyorum...

Image
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Umremizin tavafını bitirince umremizin SAY'ine geçtik,Safa ile Merve arası yürüyüşü çok anlamlıydı,bu ayaklarımız nerelerde gezmediki,okul yollarında,sahillerde, alisverislerde lakin bu çok başka bir yürüyüştü,hac bedenle yapılan bir ibadet evet işte bu ayaklarım, Mevlam'ın emrinde onun istediği yolda yürüyordu, o kadar güzeldiki sadece o istiyor diye yürümek ve onun yolunda din kardeşlerimle beraber yürümek, bir yanda H.z Haceri'n yaşadığı o duyguları yaşamak, bir yanda Kabe'yi gözlemek,bir tarafta kendini olgunlaştırmaya çalışanlar, ama aynı zamanda çevresine ve çocuğuna da öğretenler;öğrenen ve öğretenler....

Annenin kutsallığı, evladı için çektiği çileler...

Bir yanda çok çalışmamızın gerekliliği,bir yanda Mevlamıza tevekkülün gerekliliği sen çalışacaksın ama o istediği yerde nasip edecek mükafatı...

H.Z. Hacer safa ve mervede koştu, su H.Z.İsmail'in(a.s) topuklarının altından çıktı, bir yanda H.Z. HACER'in koşturması, H.Z. İsmail'in (a.s)acziyeti ve duaların kabul anı, çalışmak ve mükafat...

Bu öyle bir tefekkür getiriyorki bana, ŞU anki hayatta bu zincirle gitmiyormu sanki,gece ve gündüz dünya ve ahiret sen elinden geleni yap, takdiri Mevlam'a bırak...O seni nereden güldüreceğini bilir...Safada ve mervede h.z Hacer'de seyretteğim, kendin için değil başkaları için çırpınmak vardı,evet evladın için çırpınmak onu yaşaması için çırpınmak, Allah'ım ne büyük bir onur, aslında bu tefekkür benim bir yaramıda deşti istemeyerek,bu devirde anneliği basit göstermeye çalışanlara inat bağırmak istiyorum, en kutsal meslek annelik, bir insan yetiştirmek ne demek, senenin 365 günü bir ömür boyu onunla ilgilenmek, geceni gündüzünü evladına vermek malesef başka meslekleri öyle çok ön plana çıkardılarki, annelik değersiz gibi kaldı, çocuklar ihmalden kötü arkadaşlarda kötü yollarda, anneler nerde, çocuk yetiştirmenin değeri pahayla ölçülebilirmi; 1 insan yetiştirirsin,binlere yüzbinlere faydalı olur ,H.z Mevlana'lar,H.Z.İmam-ı Gazali'ler(RH.A) H.Z.Abdulkadir Geylani'ler(K.S), H.Z.Nakşibendi'ler(K.S.)....Amaki ya birde yetiştiremezsen? İhmal edersen katil,cani, hırsız...

1 hırsız yetiştirdin, binlerin yüreğini yaktı, sorarım ikisini yetiştirende anne ama nasıl anneler, biri H.z Hacer gibi sorumluluğunun bilincinde, diğeri............?

Bu şekilde bir yanda dilimde dular bir yanda bedensel koşturma içinde bir yandan beynimde tefekkürle ve soru yumaklarıyla bu anlamlı ve derin ibedetimizide yerine getirmiştik,bir sürü ders alaraktan.....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Cumartesi günümüz dinlenmekle geçti,Kıran haccımızın umresini dün gece tamamlamıştık,yarın sabah Mina'ya çıkacaktık hala ihramlıydık,bu gün dinlenmeli ve hac ibadetlerimize hazırlanmalıydık...

Akşam otelde seminer verildi,Mina ve Arafatta yapacaklarımız anlatıldı, sabah yolculuğa çıkacaktık,gece dinlendik ve sabah erkenden Mina'ya hareket ettik, zilhiccenin 8. günü Mina'da kalmak Peygamberimiz (s.a.v) sünnet_i seniyyesi idi. Biz haccımızı tüm güzellikleriyle yaşamak isityorduk,Mevlam gani gani razı olsun hocalarımızdan bizi çok güzel yönlendirdiler....

8.günü Terviye günü Mina'da 5 vakit namaz kılacak kadar kalmak Peygamberimiz (s.a.v) sünnetiydi.Bizde o şekilde yaptık,çadırlarımıza yerleştik burası sanki çadır şehirdi.Çadırlarımız klimalı ve halılıydı sanki küçük bir dünya kongresi vardı burda.Her ülkenin ve grubun ayrı çadırları vardı ve buralarda mekan değil insan önemliydi,sadece insana değer vardı. Tüm rütbeler yok olmuş, kulluk ortaya çıkmıştı ya güzel ahlakınızla din kardeşlerinizi mesrur edeceksiniz yada negatif kişiliğinizle mutsuz....

Evet hiç düşünmedik belki çoğu zaman biz kimiz aslında, tüm rütbe ve varlıktan sıyrılınca nasıl bir insanız, elimizden dilimizden zarar görüyormu din kardeşlerimiz, Peygamberimiz (s.a.v)gibi islam ahlakını taşıyormuyuz üzerimizde, elimizden dilimizden zarar görüyorlarmı kardeşlerimiz, yoksa herkesin hayır dua ettiği Mevlamın razı olduğu kullardan olabildikmi...!

Bunu burada daha güzel seyrediyor insan, çünkü maddi imkansızlıklarda kişilikler ön plana çıkıyor, Mina'da benim en çok dikkatimi çeken nokta belki bu islam ahlakının kişinin üzerindeki SEYRİ....
Mina Arafata hazırlıktı burada ibadetleri ayrı bir huzurla ikame ettik bol bol Kuran-ı Kerim okuduk. Mevlam kabul etsin inşaallah... O kadar güzeldiki vakit namazlarımızı cemaatle hocamız diğer çadırdan kıldırıyor bizde cemaate tabi oluyorduk,namaz bitiyor herkes Kur'an ve tesbihatına dalıyordu, öyle güzel bir huzur hakimdi ki kalabalıktık ama Hak'la beraberdik halk içinde Hak'la bir olmanın güzelliği idi bu, gönül istiyor hiç bitmesin....
Az dışarı çıktım tefekkür için ,sanki haritanın üzerinde geziyordum,Antep,Maraş,Ankara çadırları... Duygularımı kaleme dökmekte zorlanıyorum,Mevlam bu güzelliği tüm okuyan kardeşlerime ve gitmek isteyip gidemeyen tüm yüreği yanıklara nasip etsin,aramızdaki tek engel çadırların perdeleriydi, yoksa hepimiz Bir'dik...
Image
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Almanya,Pakistan,Endonezya,Amerika renk renk insanlar, renk renk giysiler....

Ayrıca dikkatimi çeken bir noktada ihramlıyken bizler sanki gezen ölüler gibiydik,mahşeri yaşıyorduk, herkes mezardan grup olarak kalkmış, mahşeri yaşıyor,yerlerde yatanlar küçük çadırlarda kalan aileler,abdest almak için gittiğinizde dünyanın her köşesinden kardeşinizle aynı anda abdest alıyorsunuz,şükranlıkla kalbim dolup boşalıyordu,tatil tatil diye her yere para harcayan kardeşlerime burayı tavsiye ederim hem ibadetinizi yerine getirmiş oluyor hemde çok değişik güzellikleri yaşıyorsunuz,hemde tüm günahlardan arınmak hacı olunca,tüm dünyadaki kardeşlerinizle tanışmak ve iletişim kurmak için bir fırsat, birde unutmadan illede yabancı dil lazım, hemen yanında kardeşin ama sen onun dilini anlayamıyor derdini dinleyemiyorsun :cry:

Burada en çok kullandığımız dil beden dili.. :)

Gece hepimiz uymuştuk, sabah Arafata çıkacaktık,tam dalıyordum ki çadırın üstüne yağan o tatlı yağmur damlalarının sesine doyum olmadı sanki Mevlam bizden razı olmuş ve Mina'ya tatlı bir rahmet yağmuru göndermişti,bu bize hediye gibi geldi uyanık olan kardeşlerimizde tatlı bir tebessüm oluştu....

Sabah namazını kılınca ARAFATA yola çıktık,arafattaki çadırlar daha mütevazi idi,o kadar güzeldiki toprak bir başka havası bir başka idi,nerede hangi milletin sana yardımı dokunacağını bilmiyorsun,yine beden diliyle anlaşıyorsun,dil susuyor hal konuşuyor burda hani derler ya kâl ehli değil hâl ehli olun diye,bunu hacda çok yaşıyorsunuz......

Arafatta öğle namazı ve ikindi namazını cem ederek kıldıktan sonra arafatta vakfeye durduk.Osman hocamız ve diğer hacı abilerimiz çadırın diğer kısmından sesli duaya başladı, bizde iç kısımdan dualara aminlerle iştirak ettik,hepimizde göz yaşları,zaten tüm arafat dualarla çınlıyordu bu anı size anlatmam öyle zorki,yaşamanız lazım her çadırdan dua sesleri, hıçkırıklar gözyaşları dalga dalga yayılıyordu,Mevlam ne kadar güzel bir sahne bu,Kabe'de Mevlam'ın evini tavaf etmiştik ama ya burda, Mevlamız ileydik duanın içimize işleyen etkisi ile Mevlamıza daha bir yakınlık hissettik,arada hiç bir engel yoktu dua ile O'nunla konuşuyor, tüm dertlerimizi O'na anlatıyorduk, dua ne kadar güzel bir ibadetti yakınlıktı.....

Tüm din kardeşlerimize dualar ettik,hatimlerimizi ve hediyelerimizi sunduk Mevlamıza, bu coşkun dua anında...

Vakfe duamız bu derin duygularla eda edildikten sonra herkes kendi kabına çekildi yine, ben arafatın her anını değerlendirmek istiyordum İstanbul'dan getirdiğim dostlarımın mektuplarını açtım,sanki o mektupları yazan kardeşlerimde yanımdaydılar, tek tek okudum o duygu dolu mektupları ve duaları, en çok etkilendiğim mektupların içindeki çocuk mektuplarıydı yine,o saf ve masum dillerin Mevlama yazdığı inci gibi sözleri okurken yüreklerindeki sevgiyi kağıda ve kaleme döküşleri tarifi mümkün olmayan hisleri uyandırdı bu aciz kardeşinizin yüreğinde,onların her bir dualarına amin dedim ama bu dualara tüm ümmet-i Muhammed'ide kattım biz ayrı olamazdıkki, birimiz hepimiz için hepimiz birimiz içindi.....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Dışarıya biraz tefekkür için çıktım,aman ya Rabbim,dünya birbirinin içinde,hiç bir engel yok,herkes bir adım ötende,herkesin burda tek bir gayesi var,Allah.c.c rızası ilahiyesi,başka hiç bir amacımız yok ne güzel rıza-i ilahiye.....
Bizim hacılarımız genelde yeşil-mavi renkteler. Türkiye'nin denizinin mavisini ve bitkilerinin yeşilliğini cem etmişler üzerlerinde,,bu kıyafeti gören diğer hacılar Türkî diye bizimkileri sesliyorlar,bizimkiler hem çok, hem rahat tanınıyorlar...Türk kardeşlerimi hacda bu kadar çok gördüğüme ayrı bir sevindim, özellikle gençlerin çok olması ayrı bir dikkatimi çekti yeni nesilde hacca karşı merak ve iştiyakın artmış olması çok güzel bir gelişme,özellikle en çok bedenle yapılan böyle kutsal bir ibadeti gençken yapmak daha bir güzel...
Mevlam sayılarını arttırsın genç hacılarımızın,diğer ülkelerde çok fazla genç nesil hacılar, bizde daha çok olmamış genç nesilin hacca gitmeye başlaması...Ama çok büyük bir gelişme var genç nesilde hamdolsun,Mevlam nurunu öyle bir tamamlıyorki....

Tekrar yine yolculuk başladı,bu sefer Müzdelife çadırlarına yerleştik,akşam ve yatsı namazlarını cem ederek kıldık,buradaki çadırlarımız halılıydı,hepsi biz hacı adayları için hazırlanmıştı, tüm emeği geçen kardeşlerimden Mevlam gani gani razı olsun...

Bizim dışarıdan taş toplamamıza izin vermediler tehlikeliydi gece vakti dışarda olması bayanların, dışarısı çok kalabalıktı,bizde halıların altından taşlarımızı topladık,nedense bana çok zor oldu bu şeytana atılacak taşları seçmek ancak 3. seferde seçebildim...


70 taş toplandı onları yıkadık bir güzel,keseler koyduk evet silahımız hazırdı,savaşa gidiyorduk bu beni öyle derin tefekkürlere çektiki...

Hep kokusuz sabun kullanıyoruz,hala ihramlıyız,çok dikkat ediyoruz,saç taramıyoruz,tırnak kesmiyoruz...


Bu çadırda bir hacı kardeşimin döktüğü gözyaşlarını hala unutamam, çok hastalandı üşütme ve sıtma tutuyordu,bu bayan kardeşim ve gidemeyecekti şeytan taşlamaya, halbuki hastalığı bile,O'na çok büyük ecir kazandırıyordu ama O'nun güzel gönlü tüm ibadetini eksiksiz yapmak isteyişi yüzünden hüzünlüydü,adı Asiye'di biz Peygambrimiz'in (s.a.v)sünnetine binaen ona Cemile ismini vermiştik, O'nu çok sevmiştim halada görüşürüz çok vefalı bir kardeşimdir kendisi, tüm diğer kardeşlerim gibi...


Sabah namazında kafilemiz Mina'ya areket etti uzun bir yürüyüşten sonra ancak gelebildik Minaya,yürüyüşümüz Çanakkale gurubu ile oldu 400-500 kişiydiler.Bazen espri bile yapıyorduk,biz Çanakkale'yi geçtik diye.. :)


Birbirimizi çok dikkatli takip ediyorduk,kaybolmak an meselesi...
Hep beraber Mina çadırları arasında sabah namazını cemaatle eda eyledik...Bu çok değişik bir bayram sabahıydı, İstanbul'daki bayram sabahlarından farklıydı,burada derin anlamlar vardı,tüm bu sembollerin hikmeti vardı...


Evet şeytan taşlama yerine gelmiştik,öyle müthiş bir kalabalıktı ki,tarifi mümkün değil,sadece flamaları takip edebiliyorsunuz,eğer bayrağınızı kaybederseniz yandınız,düşen terliğinizi bile alamıyorsunuz,ezilebilirsiniz,bu kadar kalabalık insanın hele birde hepsinin müslüman oluşunun muhteşem güç birliğini müşahade bile anlatılamaz,bazen öyle anlar oluyorduki bırakın flamayı takibi,sadece öünündeki hacı arkadaşınızı takip ediyorsunuz,çok dikkatli bir şekilde şeytan taşlama görevimizde bitti,aslında oraya attığım her taş kendi içimdeki kötü huylarımı terk ediş belki bu yüzden öyle bir kurtulmak istiyordumki daha bir şevkle attım her birini,
ayrıca bir hassas noktada şu idiki zalime karşı Hakkı söylemenin gereğinide anlatıyordu bu taşlama, zalimin karşısında susmamak ,yanlış yapıyorsun diyebilmek ,her babayiğidin harcı olmasa gerek ama işte. Mevlam bize bunuda burada öğretiyordu,cesur müslüman olmamızı istiyordu....

Bu okuldanda çok dersler alarak yola devam ettim.....

Şimdi sıra otelimize dönüş yolundaydı, yine yürümemiz gerekiyordu bayram boyunca servisler çalışmıyordu, zaten çalışmasıda öyle zorduki, her yer hacı adaylarıyla doluydu, bu çok farklı bir yarıştı, bu çok güzel bir yarıştı ,bu tarifi mümkün olmayan bir arınma dönemiydi, mükafatı ise tertemiz bir kul olmaktı...

Bundan daha güzel bir hediye hangi yarış sonunda verilirdiki,hangi hediye tertemiz bir kul olmaya denk olabilirdiki.Mevlam nasip etsin cümle ümmeti muhammede bu arınmayı ...


Otelimize geldik bu arada otelimizin adını söylemeyi unuttum SAMAH oteldi, çok sevdim bu oteli,öyle hoş demlerimiz olduki tatlı hatıralar bıraktık o otelimizde,bir örnek şu ki,Muhammed isminde Bangladeşli bir kardeşimiz bize çok hizmet etmişti, genelde orada fakir ülkelerden gelen kardeşlerimiz çalışıyor ve öyle güzel hizmet ediyorlarki Mevlam cümlesinden gani gani razı olsun, çok ince düşünüşlü bir kardeşimdi ,Muhammed bana getirdiği çay tabağıma nane yaprakları koyardı, ablam derdi, ailesinden uzaktaydı, burada kazandığı parayı çok fakir olan ailesine ve kardeşlerine gönderiyordu,yaptığı hizmeti öyle severek yapıyorduki hayran olmamak mümkün değildi, soruyordum bende kendime, acaba bende Mevlam'a böyle can-ı gönülden kulluk yapıyormuydum.... :cry:

Yine çok hoş sohbetlerimiz oldu hacı arkadaşlarımızla, bu otelimizde dolu dolu geçirdik tüm vakitlerimizi...


Şeytan taşlamadan dönüşte gayet yorgun ve bitkin ama bir o kadarda huzurlu bir şekilde odalarımıza geçtik... Kurbanlarımızın kesildiği haberi gelince ihramdan çıkmış bulunduk,ihram cezalarımız kalktı,temizlendik, uyuduk vedinlendik....

Farklı bir bayram geçirdik....

Bu bayram diğer yaşadığım bayramlara hiç benzemiyordu ....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

İstanbulda kurban bayramında genelde her evden kavurma kokuları gelirdi, burada onu duymuyorduk, ama çok düşündüm neydi kurban?

Biz neyi kesmiştik?
Bizim kurbanımız fakir ülkelere gitmişti,ama kurbanın bir anlamı olmalıydı. Mevlamın bize bir anlattığı ders vardı yine, haccın geneli bir eğitim yeriydi,kurban Kurb ân-ı demekti.Belki yakınlaşmak, nesfinin hakimiyetinden kurtulup Mevla'ya dönmek, haccın genelinde zaten bu hakimdi, O'nun istediği an her şeyi bırakıyoruz, saçımızı bile taramıyoruz izin verdiği an tarıyoruz, tırnağın bile kesilmesinin yasak olduğu anlar ve kurban kesilmesi bunların hepsi ne kadar aciz bir kul oluşumu anlatıyor ve çok yüce bir sahibimin varlığı, tüm azalarım bile O'ndan değilmi bize hediye,elbetteki tüm bu güzellikleri bize ikram eden yüce Mevla'mıza itaat.... Evet buldum İTAATTİ burdaki hikmet, itaat ne kadar önemli bir haslet aklıma yazarken geldi, çok sevdiğim bir kıssadır AYAZ'IN kıssası, padişah hizmetlisi Ayaz'ın kıssası....

İtaati en fazla O'nun kıssasında öğrenmiştim ve hep O'nun gibi olmayı arzu ediyordum,onun padişahın emrine olan kayıtsız itaati gibi bende Mevla'ma kayıtsız şartsız itaat etmeliydim.....

Kurban aslında benim nefsimi O'nun yolunda feda etmem ve O'na yakınlık yaşadığım bir DEMDİ...

Burda çok sevdiğim bir sözü yazmadan geçemeyeceğim,taşıdığım en kıymetli şey neydi CAN'dı, işte Can'ı onun yolunda vermek, YÜCE SEVGİLİ'ye feda etmek demekti kurban... İbrahim'in en çok sevdiği İsmail'di ve O istenmişti Mevla tarafından, ne zamanki İbrahim teslim oldu emre, itaate hazırdı, İsmail yerine koç kabul edildi, işte ben en çok neyi seviyorsam Mevlam'ın yolunda ondan geçebilmeliydim, yeri geldiğinde...

Ahhhhh çocuğum var diye namaz kılmayanlar,işim engel diye namaz kılmayanlar,mesleğim engel diye başörtüyü çıkaranlar...

Sevdiklerinden Mevla'mızın yolunda O'nun için geçmek, H.Z.İbrahim (A.S)imtihanı...

Ya kendinse feda etmen gereken?

nefsinse?

Mevla yolunda tüm benliğinden geçmek en sevdiğin CAN'dan geçebilmek.

H.Z İsmail (A.S) imtihanı olsa gerek, İsmail olmak daha zor, kurban bize bunu öğretiyordu ,daldım yine tefekkür deryasına çıkmam lazım, aman Allah'ım meğer her Peygamberi defalarca okumalıymışım, bu güzel ibretli kıssalar bizim hayatımızda bile yol gösterici, niye Kuran-ı Kerim'de defaatle anlatıldığını daha iyi anlıyordum okumak ve okutmak lazım Peygamber kıssalarını ....

Mevlam Senin Didarını Seyrede Seyrede Canımı al,Sen benim Gönlümün Sultanısın,canım Sana feda olsun....
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Bayramın 1. gününün akşamında Kabe'ye gittik yine Ziyaret tavafımızı ve Say'imizi yaptık,dualarımızı devam ettirdik,teheccüd kıldık,sabah namazı vakti girmişti, sabah namazımızıda eda eyledik ne güzeldi, Kabe'de sabahlamak...

Şu an bunları yazarken bile sanki hep oralardayım,size anlatmayı unuttum. Kabe'de teheccüd ezanı okunuyor bu çok hoşuma gitti öyle güzelki, herkes teheccüd namazına koşuyor bu ezanla seher vaktini uyanık geçiriyorlar, hele ufak bebekler bile var o saatte oraya gelen, cemaat arasında ufak yaşta bu güzelliklere alışarak büyüyorlar, Say da koşan çocuklar, Kabe'de tavafta çocuklar, birde o güzelim cemaatin arasında namaz kılarken çocukların oluşu, onların ruh dünyalarındaki huzuru anlayabiliyorum, temiz bir yaşantı ile çocukluk geçirmek ne güzel, inşaallah Mevlam tüm çocuklara nasip etsin....
Sabah namazımızı da kılarak hepimiz otelerimize dinlenmek üzere geri döndük,bayramın 2. ve 3. günü yine Mina'ya yürüyerek gittik ve şeytan taşlama görevlerimizi eda ettik...

3. gün taşlamada izdiham olmuştu biz gelmeden önce biz Hanefi mezhebi olduğumuz için geç gitme şansımız varmış, diğerleri belli vakitte bitirmeleri gerekiyormuş, izdihamda 375 kişi ölmüştü. Mevlam gani gani rahmet ihsan eylesin,TÜM VEFAT EDEN HACI KARDEŞLERİME... Hocamız haber almıştı, bizi son ana kadar geciktirdi, izdihama dahil olmayalım diye...

Gerçektende gittiğimizde savaş alanı gibiydi sanki,her yer toz ve dumana bulanmıştı koşa koşa gittik ağzımıza maskeler taktık yoksa nefes almanın imkanı yoktu, ölümle az önce tanışmıştı 375 kardeşim :cry: :cry: :cry:

Bu duyguyu size anlatmak öyle zorki bir yanda bu kutsal topraklarda kalmalarının verdiği huzur bir yanda artık geri dönemeyecek olmaları değişik bir denge hakim....!!!

Osman hocamız artık Hacı oldunuz demişti, tam Hacı oldunuz,bu ne büyük bir güzellikti Ya Rabbim,tertemiz olmak tüm günahlardan arınmış olmak, yıllarca boynumda taşıdığım günah yükünden kurtulmak, sanki yeniden doğmuştum,öyle hafif hissettimki kendimi, üzerimde tatlı bir hafiflik,sanki ayaklarım yere basmıyordu...

Bu psikolojiyi tarif etmem mümkün değil. Mevlam hepinize nasip etsin inşaallah, inanın ben bunları Hacda gördüğüm bir rüya üzerine size yazıyorum, rüya bana kalsın demekki yazmam gerekiyor, yoksa bu kardeşiniz aciz bir kul sadece, biz genelde Haccın hep negatif tarafını anlatan hacıları dinledik malesef küçükken, ama istedimki size Haccın tüm gül demetlerinden sunabileyim, tabi mümkün değil,ben ancak o gülistanın sadece bir kaç gülünü sunabilirim. Dilerim yüce Mevlam'dan sizede Haccın en güzelini yaşamanızı nasip etmesini ve bu duyguları birebir yaşamanız belki daha çok güzelini.........

Ahhhhhhhhhhhhhhhh....Yandı yine yürek, tuşlar elimden kayboluyor,
zor yazıyorum bu satırları..... :cry: :cry: :cry:
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Allah'ım herkes görebilse tavafın güzelliğini...

Kabe'yi 3. kattan seyretme imkanı buldum, zaten bu kadar büyük olmasına rağmen, sabah namazı kılmak için yer bulamayışımız çok şeyi anlatıyor. Biz normal de memleketlerimizde onca rahatlıklar içinde namazları ihmal ederken burda namaz için yer bulamamak ...

O merdivenlerde kılanları bir görseniz durmaz hemen namaza başlardınız bunca kardeşimiz namaza bu kadar değer verirken bize ne oluyorda namazlar ihmal ediliyor... Namaz dinin direği değilmi? Direk olmazsa bina ayakta dururmu...

Aklıma bir konu geldi burda paylaşmak istiyorum sizinle, genelde memleketimde abla derler bana, dini konuda yardımcı olmaya çalışırdım çevreme, ben çok zorluklarla öğrendiğim için isterdim elimden geldiğince faydalı olayım din kardeşlerime...

Bana kızım kapanmıyor diyenlere, derdimki siz önce namaza alıştırın evlatlarınızı günde 5 vakit yüce Mevla(Yüce Sevgili) ile buluşan kul hiç yanlışa düşermi, düşse bile kalırmı, ama ya kılmayan nasıl sırat-i müstakimi koruyacak :cry: ben çok gördüm namaza başlayan başı açık kardeşlerimi, gün geldi Mevlam tesettür nasip etti onlara...

Ama öyleleride gördümki namaz yok baş kapalı lakin tesettürün hakkını veremeyen... :cry: :cry: :cry:

Günde 5 defa buluşmak var ya HUZUR'da, hiç bırakırmı o Yüce Sevgili seni kendi haline.... TAVAF=AŞK NAMAZ=TESLİMİYET simgeliyor gibiydi,Kabe'nin gecesi gündüzü yoktu, gece Kabe'de mor bir gökyüzü vardı....

Geceleri bir başka güzel Kabe'nin gündüzü bir başka güzel...
__________________
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: 2006 yılı Hac anılarım,saygı ve hürmetlerimle....

Post by muhteremnur »

Bayramın 4. gününün sabahı NUR DAĞINA yolculuk vardı,daha hocamız haber verir vermez yerimde duramaz oldum. Allah'ım heyecan basıyordu yine, ne büyük güzelliklerdi bunlar,Peygamberim'in (S.A.V)çıktığı Nur Dağına çıkacaktım ve O'nun (S.A.V)o mübarek ayağını bastığı taşlara bende ulaşacaktım,Yüce Sevgili ile buluştuğu Nur Dağını görebiliecektim...


Sabah saat 4 te hocamız hazır olun dedi, nasıl uyudum bilmiyorum, uyudummu onuda bilmiyorum, hatırlamıyorumki... :cry:

İşte gelmiştik Nur Dağının eteklerindeydim,ALLAH'IM şükürler olsun sana lutfettin bu anları yaşamamı, evet hayat AN'dan ibaretti....Şu andan itibaren sanki ben Asr-ı Saadet'teyim peygamberimin(S.A.V) ayak izini takip ediyorum,O'nunlayım(S.A.V)...


Basamaklar çok dar, taşlar hala çok bozulmamış, zaten bozulmayan ender yerlerden biride burasıydı,çıkıyoruz hacı arkadaşlarımla,yarış yapıyoruz kim daha önce çıkacak kim daha önce yetişecek zirveye, ama çok zor dizlerimiz isyan ediyor, kalbimiz artık durma noktalarına geliyor ama olsun razıyım, duracaksa burada dursun, ne olurdu böyle kutsal bir yolculukta dursun, bundan büyük onur ve şeref ,mükafat olurmu...


Bazı kardeşlerimin ve teyzelerimin yüzleri iyice kızarmıştı belliydi çok zorlanacaklardı, bende aynı olmuştum ama bu bizi yıldırmıyordu, çıkacaktık ulaşacaktık o zirveye,aşkla çıktık, yaşamamız lazımdı bu DEM'ide....

Nihayet zirveye geldik bu anda sabah namazı okunmuştu artık biz çıktığımızda orada başka kardeşlerimizinde olduğunu gördük ...


O anki duygularım şunlardı: Allahım Peygamberim H.z Muhammed (S.A.V)ne kadar bunaldı o zaman diliminde ki kendini buraya atmıştı, biz bir defasını zor çıkmıştık, ya O devamlı çıkıyordu...

Neydi bulduğu HUZUR burda, burdaki sır neydi?....

Aşktı evet aşktı, biz O'na olan aşkımızla çıkmıştık... Ya O O'da Yüce Mevla'ya (Yüce Sevgiliye )olan aşkıyla çıkmıştı bu zirveyi...
Burada benlikten geçmek var, sadece küçük bir mağara ama içinde kendini bulmak var...

Şimdi anlıyorum evini geniş tutuğu halde huzuru bulamayan kardeşlerimi, huzur önce insanın içindekini yakalamasıymış,kendini bulmasıymış, Kendini bilen Rabbini bilir DEM'ini yaşamakmış,Vuslatı yaşamak, Sevgili ile başbaşa olmak, Mir'ac gibi, Uzlet gibi, halktan Hak'ka kaçış gibi...
Sanki ruhumda Peygamberim'in(s.a.v) yaşadığı sıkıntıları hissettim, bir an bunalmıştı bir şeylerden ve kendine burada sığınak bulmuştu, Huzuru bulmuştu, her şeyden geçerek eşi H.z Hatice'den(R.A) uzak, çocuklarından uzak, dostlarından uzak ama Hak'ka yakın, Mevlamıza yakın, demekki bazen gerekiyordu bu dinlenmeler, aklıma İmam-ı Azam'ın şu sözü geldi.'' O iki sene olmasaydı NUMAN helak olurdu'' sözü....

Demekki insan-ı Kamillik yolunda bazı dinlenme anları gerekiyordu, kendini bulmak ve kendini keşfetmek için, aslında bu içe doğru yapılan bir yolculuktu, özüne süveyda derununa, GÖNÜL yolculuğuydu bu...Önce bu yolculuk gerekiyordu sonra irşad belki ...


Zirvedeyiz,az aşağıya iniyoruz tekrar,Hira- Nur mağarası oarada ,çok dar 2-3 kişi zor namaz kılar,etrafında Peygamber aşıkları dolu sanki O'ndan bir koku bir işaret bekler gibi ,bu mübarek saatlerde burdalar,ben içeri giremiyorum aslında kimseyi incitmek istemedim belki bu yüzden, müsait olsa girecektim ama utandım bir kardeşimi incitmeye,seyre daldım çevremi...


Kabe uzaktan görünüyor ama çok uzakta, çok büyük bir zirvedeyiz,Mekke tüm önümüzde seyrediyoruz, kalabalık cemaatler sabah namazında burada bulabildikleri yerde...

Bu zor yolculuğa Peygamberimiz (s.a.v)devamlı çıkarmış H.z Hatice'de(R.A.) O'na (S.A.V)gizli gizli yemek getirirmiş ve rahatsız etmeden bırakırmış eşini seyreder gidermiş...

O zamanlar 55 yaşında H.z. Hatice (R.A.)ama öyle bir aşk varki aralarında, eşi için katlanıyor bu zorlu yolculuğa ve O'na yemek getiriyor kendi isteği ile, bunu sırf Peygamberimiz'i(s.a.v) çok sevdiği için yapıyor...


Bunun adı AŞK, aşk ne zorlukları kolay ediyor değilmi....

Peygamberimiz(S.A.V) bazen burda 3 gün kaldığı olurmuş,sabahın 4 dünde oraya çıkarken güneş doğuyordu,herşey ayrı bir güzellikteydi,karınca misali çıkanlar ve bir yanda inenler Hasretle çıkanlar- Vuslatla dönenler bunu nereden anladık...


Çıkarken çok hızla çıkılan bir yol ama inerken, inmek istemeyen bir tavırla iniş, ayrılmak istemeyen aşıklar gibi... :cry: :cry:

Herkes olması gerektiği gibiydi,her yerde onun aşkı vardı,aşk varsa akıl gidiyordu, o yolda canını verenler olmuş, size anlatayım bu kıssayı da paranteze alayımki konu çok dağılmasın...


(Medine'de Peygamberimiz'in(s.a.v) mescidinde sıramızı bekliyorduk Ravza-İ Mutahhara'ya girebilmek için,bir teyzemiz çok ağlıyordu sebebini sordum :cry: Başladı anlatmaya: Hacca eşi ile gelmişler, eşinde büyük bir aşk ve şevk varmış, boş durmak fuZuli uyumak istemiyormuş hiç, ahhhhhhhhhhh.....


Bir gece yine arkadaşlarına demiş biz buraya uyumayamı geldik, hadi Nur Dağına gidelim ve gelmişler buraya, mübarek Hacı amcamızın kalbi dayanmamış ve burada vefat etmiş. Medine'ye teyzemiz yalnız gitmiş...) :cry:


İşte bu yüzdendi ağlaması, nice böyle güzel anılar var hacda, yeterki siz dinleyin onları....
Post Reply

Return to “Edebiyat”