Herkesin "fâ diyez"i Kendine

Musikîmiz...

Moderators: VYZ, Abdüllatif

Post Reply
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Herkesin "fâ diyez"i Kendine

Post by Abdüllatif »

http://www.umutrehberi.com'dan alınmıştır.

HERKESİN ?FA DİYEZİ? KENDİNE?

Vakti ile; Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça İstanbul Radyosunda yönettiği topluluğun çalışmasını ?Olmuyor! Fa diyezler tutmuyor, farklı basılıyor? diyerek keser. Baştan alınır, hoca beğenmez; üç-dört derken topluluğun ritim sanatçısı Nezih Uzel üstadımız dayanamaz, feryad eder:
?- Yeter hocam, herkesin fa diyezi kendine! ?(Kahkahalar?)

Bendeniz bugünlerde bu cümleyi, herkesin sanat zevki ve müzik anlayışına saygılı olmakla birlikte kendi duruşumuzu ifade için - pek severek ? kullanıyorum. Ehlinin malumudur; dört koma Fa diyez (Eviç perdesi) belalı bir sestir. Bu perde kağıt üstünde dört koma gösterilse de, ?Neva üzerinde Hicaz geçkisi? yapan makamlar icra edilirken, her makamda az ya da çok farklı basılır. O bakımdan, bu sesi doğru çıkarmak için doğru duymak, yani fem-i muhsinden (güzel okuyan ağızdan) ?meşk? etmek gerekir?

Meşk, geleneksel müziğimizin asırlar boyu- nota icad olup mertlik bozuluncaya dek -kullandığı yegane eğitim metodudur. Daha önceleri de ebced notası, Hamparsum notası gibi nota türleri bulunmuş ise de yaygın olarak kullanılmamış, - ne hikmetse ? musiki üstatları bu yönteme soğuk bakmışlardır. (1)

Soğuk bakmak şöyle dursun, Bolahenk Nuri Bey meşk sırasında bir şeyler not alan talebesine önce güfteyi yazıyor zannederek ses çıkarmaz; sonra ?yazdığın nedir?? diye sorar. Talebe de: ?Nota diyorlar efendim? deyince:
?- Ben bu eseri hocamdan 3 ayda meşk ettim, sana bir günde kaptırır mıyım?? deyip bastonu ile talebeyi kovalar.(Meşk usulünde klasik eserler, bölüm bölüm, parçalar halinde talebeye hazmettirilerek geçilir. Bir oturuşta nota ile geçilen eserler çabuk unutuluyor çünkü nota öğretim değil tesbit yöntemidir). Eski hocalar, emaneti ehline vermek gayesi ile olsa gerek ?cami avlusundaki güvercinlere yem verir? gibi her hevesliyi de hemen meşke kabul etmezlermiş; kabul ettikleri zaman da eserleri kağıda değil, talebenin hafızasına nakşederlermiş ki usta ? çırak ilişkisi içinde musiki bayrağı nesilden nesile kendi orijinalitesi ile aktarılabilsin? Geçmişte saray fasılları v.s. gibi ortamlarda diğer hanendelerin bilmediği eserleri okuyarak üstünlük temin etme niyeti ile notaya karşı çıkan ?tekelci? musikişinaslar görülmüş ise de, büyük çoğunluğun ?meşk zincirini? notaya tercih etmelerinin sebebi, ?hasislik? değil kültür mirasını ?bozulmadan ? orijinal hali ile? kendinden sonrakilere bırakma arzusu olmuştur!

Gözden kaçırılan bir diğer husus ise şudur: ?Meşk? ederken hocadan sadece müzik öğrenilmez, aynı zamanda üslup ve tavır incelikleri, san?atkar edebi de öğrenilir. Hocanın sanat tecrübesi, felsefesi, ahlaki değerleri, müziğe bakış açısı da talebeler tarafından özümsenir, adeta emilir. Bu nimetten mahrum yetişmiş bazı mektepli(!) müzisyenlerin ? notayı tersinden çalacak kadar müzik bilgi ve yeteneğine sahip olmakla birlikte ? çabuk olgunlaşan ama tadı olmayan ?sera domatesi? gibi manevi tesirden yoksun icralarının sebebini burada aramak gerekir. Bu açığı ?gerçek üstat?ların kayıtlarını dinleyerek ?Tanrı?nın lütfettiği teknoloji sayesinde- kapama imkanı varsa da unutmayalım ki MP3 çalar v.s. aletler, en güzel, en doğru icrayı dinlettirir ama asla talebenin yanlış bastığı perdeyi yakalayıp düzeltemez! Elbette konservatuar eğitiminin gerekliliği tartışılamaz; notasız müzik düşünülemez ama eldeki diplomaya aşırı güvenmek, meşk zincirinden kopuk yetişmiş (?) müzisyenleri ?pusulasız bir gemi? gibi ?kayalıklara? sürükleyebilir. Örneğin, geçtiğimiz yıl izlediğim bir konserde, Konservatuar hocası biri tarafından yönetilen 40 kişilik bir koro, Itri?nin meşhur ?na?tı?nı topluca ? üstelik Fahte usulünde ? okumuştu. (Na?t bir kişi tarafından, serbest ? usule bağlı kalmaksızın ? okunur).

Bu facia karşısında:
- Herhalde ?Guiness Rekorlar Kitabına? girmeye niyetleri var, diyerek kendimi teselli etmiştim ve hatırıma musiki tarihimizin bir başka ?fa diyez? olayı gelmişti:
Dar-ül-elhan Tasnif Heyetinde, Dellalzade?nin Yegah makamında ?Gönül ki aşk ile pür-sinede hazine bulur? güfteli zencir usulündeki bestesinde geçen bir ?Fa? notası hakkında, kurulun başkanı olan Ziya Paşa ?Eviç perdesidir?, Zekaizade Hafız Ahmet Efendi de ?Acem perdesidir? diye ısrar ederler; ancak Ziya Paşa?nın diretmesi üzerine Ahmet Efendi reise karşı gelmez, 10 altın maaşı terk edip istifa eder. Soranlara şöyle der:
- Bu eseri pederim, Dellalzade?den meşk etmiş; ben de ondan meşk ettim. Peder merhum, besteyi meşk ederken ?Aman Hafız dikkat et! Vehleten Eviç gibi geliyorsa da Acem perdesidir? diye ikazda bulunmuştu. Ben bu perdeyi eviç okursam Dellalzade ve Zekai Dedenin ruhları muazzeb olur! Nerede eskiler, nerede biz?...

Abdullah UYSAL
(1) Evvela teknik olarak, tampere sisteme uygun nota yazımı ile iki tam sesin, 24 eşit olmayan aralığa bölünmesi sureti ile oluşan perdeleri eksiksiz göstermek mümkün olmuyor.
(Bir takım teknik ve teorik tartışmalar ile okuyucuyu bunaltmayalım?)
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
Post Reply

Return to “Sanat Ziyafeti”