Benim esas değiştirmem gereken kendim!

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
User avatar
hakyolu
Posts: 64
Joined: 14 Aug 2007, 14:42
Kan Grubu: A (+)
Location: İSLAMBOL

Benim esas değiştirmem gereken kendim!

Post by hakyolu »

Delikanlının biri, vaktiyle, aradıklarını Tasavvuf kitaplarında bulmuş... Kitapları okudukça merakı artmış! Çok etkilenmiş... Öğrendiği hakikatler karşısında hayretler içerisinde kalmış... ?Hay Allah? demiş, ?Hakikatin ne olduğundan kimsenin haberi yok oysa! Dünya alem bilgisizlik ve gaflet içinde yaşıyor. İnsanlar daha Allah?ı bilmiyorlar, kendilerini tanımıyorlar... Din diye putlara ya da hayallere tapıyorlar. Boş yere de kavga gürültüyle birbirlerini üzüp kırıyorlar? demiş. ?Bu yaşta bunları farketmem çok iyi oldu!? diye düşünmüş. ?Benim şimdi esas işim bu bilgileri tüm dünyaya yaymak, insanlara işin gerçeğini açıklamak olmalı. Eğer, insanlar bu hakikatleri farkederse, herşey değişir, kimse karşısındakine zarar veremez; o zaman dünya güllük-gülistanlık olur, insanlar huzur içinde yaşar... Ben de insanlığa iyi bir hizmet vermiş olurum...?

Derken düşmüş yollara, bir memleketten ötekine başlamış dolaşmaya. Gittiği her yerde anlaşabildiği insanlarla dostluklar kurup, bildiklerini başlamış paylaşmaya! Dinleyen buldukça anlatmış; anlattıkça kendisi de yeni şeyler farketmiş... Yıllar geçmiş. Gel zaman git zaman, yaşı gelmiş yirmilerden otuzlara... Bir gün, sakin bir köşeye çekilip düşünmeye başlamış. Geçen zamana dönüp şöyle bir bakmış; gösterdiği gayreti ve olup-biteni muhakeme etmiş. Bakmış ki sonuçta dünya yine hep aynı, değişen hiç bir şey olmamış! Dostluklar da, kavga gürültüler de aynen eskisi gibi devam edip gidiyor... Bilen biliyor, bilmeyen bilmiyor... ?Ya hu? demiş, ?ülkeler değiştikçe, insanlar da değişiyor; her milletin farklı değer sistemi, farklı birikimi ve farklı bakış açıları var. Bilip tanımadığım toplumlara benim bu bilgileri anlatıp, birşeyleri değiştirebilmem çok güç! En iyisi ben kendi memleketime emek vereyim! Kendi lisanımdan anlayanlarla daha iyi paylaşırım bu bildiklerimi?...

Başlamış bu kez, köy köy, kasaba kasaba gezmeye memleketini... Her gittiği yerde ilgiyle karşılanmış. Sohbetler etmiş, kitaplardan pasajlar okumuş... Derken, yaşı gelmiş kırklara... Bakmış ki, kendi memleketinin insanları da çeşit çeşit. Her bir köyün farklı adetleri, farklı anlayışları var. Kime ne söylerse söylesin, kolay kolay vazgeçmiyor insanlar bildiklerinden... Kimi söylenenleri öyle anlıyor, kimi böyle! Bilen yine biliyor, bilmeyen bilmiyor! Seven yine seviyor, söven yine sövüyor... ?Hey hat? demiş, ?bu insanlara benim bir faydamın olması çok zor! İçlerinde tek tük anlayan çıksa da, onlarla da bütün ömrümü geçirmem mümkün değil! Ben bunun yerine, hiç olmazsa kendi eşime-dostuma yöneleyim. Biraz onlara tatlı dille birşeyler anlatayım. Başkaları nasıl olursa olsun, beni tanıyıp sözümü dinleyenlerle sevgi ve hoşgörü yayan örnek bir topluluk olalım, bari...

Ama ne fayda sonuçta bir kez daha aynı gerçekle karşılaşmış... Bu arada kırklı yaşlar da kalmış geride. Derken, son çareyi bulmuş! ?Ben kimseden mesul değilim, kendi ailem ve çocuklarımdan başka?, demiş. ?O zaman kalan zamanımı çoluk çocuğuma ve yakınlarıma bildiklerini anlatarak değerlendirmeye bakayım? demiş...

Başlangıçta herşey yolunda gitmiş. Adam, her sabah yeni bir hevesle uyanmaya başlamış. Derken, zaman her zamankinden hızlı geçmeye başlamış! Yıllar birbirini kovalamış... Yaş ellilere varınca, yine bir gün durup düşünmüş. Bakmış ki, aslında ev halkında da değişen pek birşey yok. Herşey değişmiş, iyi gidiyor gibi görünse de, birgün ola ki tabiatlarına ters gelen birşeyle karşılaşsalar, al takke ver külah, yollar yine karışıyor. Konuşulanlar unutuluyor, herkes kendi tasasının peşine düşüyor. Büyükler büyüklüğünü, küçükler küçüklüğünü devam ettirip gidiyor... Çaresiz, adam çekmiş elini eteğini etraftan. ?Demek ki takdir böyle? demiş; ?benim pek de yapabileceğim birşey yokmuş?...

Zamanla adamın saçı sakalı ağarmış, bembeyaz olmuş. Altmışlar da birer birer tükenmiş... Artık, ömrünün son günlerinin yaklaşmakta olduğunu hissetmiş. Günler geceleri, geceler gündüzleri takip ederken, yine bir gün sabaha doğru rüyasında nur yüzlü, ak saçlı bilge zatı görmüş ve ondan yaşamın gerçeğine dair şu sözleri işitmiş:

?Kalktığın bir sabah kesinlikle son sabahın olacaktır!?

O an kafasında bir ışık yanmış: ?Hey hat? demiş, ?Dünya alemi değiştirmeye çalıştım, ömrüm geçti!.. Meğer gözüm hep dışardaymış! Oysa, benim esas değiştirmem gereken kendimdi, kendime bakmalıydım; onu unuttum!.. Herşeyi yerli yerince göremedim, değiştirmeye çalıştım! Onun için de hiç değişemedim, hiçbir şey de değişmedi...?

Ve seslenmiş kendisine gün doğduğunda: ?Uyan ey gözlerim uyan!.. Uyan uykusu çok olan uyan!..?

?Kalktığın bir sabah kesinlikle son sabahın olacak!?
Sevginin gereği uymaktır, söz dinlemektir, sevgilinin istediği şeyi yapmaktır...

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (Rh.A)


asım
Posts: 280
Joined: 01 Sep 2007, 17:58
Kan Grubu: A (+)

TAVUK OLARAK ÖLEN KARTAL!

Post by asım »

es-selamü aleyküm!


?Tarih tekerrürden ibarettir? diye tarif ediyorlar. Merhum Mehmed Akif de :

?Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi??

diyor.

Aslında bir bakıma ?ibret ve hisse tam alınmadığı? zaman tarihin tekerrür ettiğini geçmişi okuduğumuz zaman görüyoruz. Geçmiş göstermiştir ki herhangi bir zamanda, herhangi bir topluluk ?yol rehberlerinin örnek hayatını ilim-amel birlikteliği ile uygulamış, Onların ahlakı ile ahlaklanmış ise bulundukları zamana hakim ve o zamanda denge unsuru olmuşlardır.

Yüce Kur?ân bize : 'Bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah da onları değiştirmeyecektir' (Ra'd, 13/11) ihtarını yapmaktadır.

O halde, emanete sahip çıkan ve bu sebeple azîz ve başlara taç kılınan bu ümmetin/milletin islâmın sancaktarı, bayraktarı olan bu milletin zelîl olmasına, ayaklar altına düşmesine hiçbir vicdanın razı olmaması gerektir. Ancak ilâhi vaadi de duymamazlıktan gelmemek lazımdır.

O halde, ?Allah?ın razı olacağı bir hale kavmini değiştirmek? için öncelikle nefsimizde başlayacağımız mücadele/mücahedenin, hemen yanıbaşımızdan yer ve inanç yönünden en uzağımıza doğru devam ettirilmesine bağlıdır.

Böylece bu değişiklik ilahî vaadin tecellisine yol açacak ve mü?minler dünyada azîz ve diğerlerine baş olacaktır. Bu baş olma sevdası değil, kendilerine peygamberleri tarafından emanet edilen bir büyük dâva ve bir büyük gayenin gerçekleştirilmesi içindir. İ?lây-ı kelimetûllah için nizâm-ı âlem ? Allah?ın kelâmını yüceltmek ve hakim kılmak için âleme düzen verme? davasının gerçekleşmesi ve aynı zamanda dünya ve ahiret saadet ve selametinin anahtarı olan ?Yüce İslâm Ahlâkı?dır.

Ve bu dava bugün yaşayan müslümanlar üzerindedir. İmtihan büyüktür. Ancak unutmamak lazımdır ki, bir zamanlar müslümanlar hemen bütün dünyaya hakim olmuşlardı. Bu vazifeyi elimizden alan Yüce Rabbimiz, yine bize verebilir. Yapmamız gereken bunun şuuruna varıp ve önce kendi nefsimizden başlayıp sonra halka halka yayılacak tebliğ, irşad, iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme vazifelerini hakkıyla yerine getirebilelim ve hayatımızın her anını ve her hareketimizi ?bize güzel bir örnek? olarak sunulun sevgili efendimiz (s.a.v.)?in sünneti ile özdeşleştirelim.

Yazımıza bir kıssa/hikaye ile son verelim ve merhûm Akif?in sözü ile geçiş yapalım :

?Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi??

TAVUK OLARAK ÖLEN BİR KARTAL!

Bir çiftçi, yerde bulduğu bir kartal yumurtasını, tavuk yumurtası sanarak çiftliğine götürmüş. Kuluçkaya yatan tavuğun altına koymuş. Tavuk, kartal yumurtasını da kendi yumurtası sanarak kuluçka döneminde koruyucu kanatları altında tutmuş. Civcivler ve kartal yavrusu yumurtadan çıkmış.

Kartal yavrusu, tavukların ve civcivlerin davranışlarını taklit ederek kanat çırpmış, eşinmiş, darı tanelerini ve solucanları yemiş. Kendisinin bir tavuk olmadığını düşünmek aklına bile gelmemiş. Bir gün küçük kartal, gökyüzünde uçan kocaman bir kuş görmüş. Bu olağanüstü yaratığa hayranlıkla bakmış. En yakınındaki tavuğa bu kuşun ne olduğunu sormuş.

Tavuk:

?O kartaldır.

?Ben de kartal olmak istiyorum" demiş küçük kartal.

?Saçmalama, demiş tavuk ve devam etmiş:

?Haddini bil. Sen asla kartal olamazsın. Sen bir tavuksun. Bunu kabul et.

Küçük kartal boynunu eğerek, toprağı eşelemiş.

?Galiba haklısın, demiş. Küçük kartal yaşamı boyunca tavukların arasında yaşamış, gökyüzünde özgürce dolaşabileceğini bilmeden, kendi gücünü görmeden? Beş?on santimetre yükseğe kadar kanat çırpıp daha fazlasını yapabileceğini, gökyüzüne ulaşabileceğini hiç düşünmemiş. Tavuklardan farklı şeylerle de beslenebileceğini aklına bile getirmemiş. Çünkü kartal olmanın imkânsız olduğuna inanmış.

VE KARTAL, BİR TAVUK OLARAK ÖLMÜŞ...
"Biz herkese hüsn-ü zan eder, kimsenin aleyhinde bulunmayı sevmeyiz. Rahmetli babamdan aldığım ders şudur ki: Oğlum "herkes iyi, ben yaman, herkes buğday, ben saman" de ve öylece kabul et." Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A.)
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Benim esas değiştirmem gereken kendim!

Post by mehmetemin »

arkadaşlar güzel konulara temas etmişler .kendimizi olumlu yönde değiştirmeye mahkumuz diyorum.çünkü iki günümüz eşit olsa ziyanda olacağımız açıktır ve asr suresi bu konuya temas eder. ziyanda olmayanlar iman edip salih amel işleyenler biribirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerdir.iki tipi işte bu ayetten anlarız salih amel işleyenler ,kimse kimsenin yerine ibadet yapamaz.{istisnaları mevcuttur) [namazdır,oruçtur,zekattır,sadakadır,cihaddır,ilim öğrenmedir,] bunlar kişi ancak halis niyetle yaparsa kendi hanesi için salih amel olur ve o kişi salihler zümresine adım atar.diğeri ise hakkı ve sabrı tavsiye etmek işte bunuda mürşidler yapar mürşidden kastım irşad eden demek ,klasik manasında kullanmıyorum onlar mürşidi kamillerdir .her ne şekilde hakkı söyleyen kimse bir nevi mürşiddir ,tabi bu mürşidde salih ameli işleyecekir .kişinin arkadaşı ,bir öğretmeni ,mahallesindeki bir yaşlı amacası ,annesi,babası vb onun için birer mürşid olabilir.işte kişi önce kendini değiştirmeli demiş arkadaşımız olumlu yönde kendimizi değiştirmeli ve kendimizi olumlu yönde değiştirecek kimselerede fırsat vermeliyiz.

işte toplum bu şuurla yaşarsa felah bulur ,aksi halde sorunlar herşeyi ,heryeri sarar.çatlak sesler olmaz mı ,kötü insanlar olmaz mı elbette olacaktır ,çünkü denge zıddıyla sağlanır ama istisna olmalı geneli bozmamalıdır.
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Benim esas değiştirmem gereken kendim!

Post by nisanur »

Bütün yazıları okudum, gercekten cok güzeller di, evet değişim istiyorsak önce kendımızden başlamalıyız, dışarkadılerın yanlışları bize cok batıyor amma kendımız sankı gökten inmişcesıne davranyoruz ,hatalarımızı hemen unutuyoruz .Buda ne kadar Müslümanızı getiriyor, Allah bizi doğruluktan ayırmasın ne diyelim .
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

Re: Benim esas değiştirmem gereken kendim!

Post by muhteremnur »

Kendini bilen Rabbini bilir....

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Eğer kendin bilmezsen
Bu nice okumaktır...

Yunus Emre

Mevlam razı olsun, çok anlamlı bir konuydu...

Asıl değişim kendimizden başlamalı, dışarıya tesir edebilmek için onu yaşamak çok önemli,kardeşlerime ve büyüklerime saygılarımı sunuyorum ...
Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”