İslam Âlimlerinin, İslam Tasavvufu Hakkındaki Görüşleri

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
User avatar
muhteremnur
Posts: 289
Joined: 19 Oct 2007, 03:48
Kan Grubu: B (+)
Contact:

İslam Âlimlerinin, İslam Tasavvufu Hakkındaki Görüşleri

Post by muhteremnur »

İslam Âlimlerinin, İslam Tasavvufu Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya
duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'.

Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci
sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci
cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.

İmam Ahmed İbni Hanbel,

Rical-i sofiyye ile sohbete başlamasından önceki günlerde oğlu Abdullah'a der
ki:

'Oğlum! Sana hadîs ile meşgul olmanı tavsiye ederim. Kendilerine sofî diye ad
takan kimselerle düşüp kalkmaktan sakındırırım. Çünkü onların içinde ahkam-ı
dine cahil olanlar vardır'.

Sonradan kendisi sofiyyûndan Bağdadlı Ebû Hamza'ya mülaki olunca ve sofilerin
ahvalini öğrenince oğluna dedi ki:

'Sofîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri
feyz ile, Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve
abeslerinden uzak kalmakla ve alî himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir'. Bu söz
1332 hicrîde vefat eden Şeyh Emin Kürhî'nin 'Tenvîru'l-Kulûb' isimli eserinde
zikir ve beyan edilmiştir.

Keza, 1188'de vefat eden Allame Muhammed Sifarinî, 'Gızau'l-Elbab li Şerhi
Manzûmeti'l-Adab' adlı eserinin, birinci cildinin 120'nci sayfasında
İbrahim bin Abdullahi'l-Kalanisî'den naklen,

İmam Ahmed İbni Hanbel'in sofiyye için

'Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum' dediğini nakleder. Bir de aynı
eserde: 'Onları vecidleriyle bir müddet bırakınız, ferahlasınlar' buyurmuştur.
'Onlar ilham alırlar ve vecde müstağrak olurlar' dediği de rivayet edilmiştir.


İmam Şafiî

Celalüddin-i Suyûtî'nin 'Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye' adlı eserinin 15 inci
sayfasında der ki: 'Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade
ettim:

1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir.


Herat'da 606 hicrî tarihinde vefat eden müfessir İmam Fahrüddin er-Razî

'Müslimlerle Müşriklerin İtikadları' adlı eserinin sekizinci babında sofiyye
ahvalinden bahsederken der ki:

'İslamî fırkalar arasında sofiyyeyi zikretmemek hatadır.
Zira sofiyye sözlerinin hülasası şudur: Allah'ı bilmenin yolu, kalbin masivadan
tasfiyesi ve alâik-i bedeniyyeden tecerrüddür. Bu ise güzel bir yoldur'.

Yine İmam-ı müşârünileyh buyurur ki:

'Mutasavvife tâifesi Hakk'ı tefekkür ile meşgul olurlar, alâik-i cismaniyyeden
nefsi tecrid ederler, rûhlarının ve kalblerinin zikr-i Hak'dan hali kalmamasına
çalışırlar, diğer ef'al ve tasavvurlarında kemal-i edeble Hakk'a inkiyad
ederler. İşte onlar Adem oğullarının en hayırlı fırkasıdır'.

İmam-ı Nevevî rahimehullah 'el-Makâsıd' adındaki eserinde der ki

'Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır

1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek,
2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak,
3. İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek,
4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek,
5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir'.

Gırnatalı, Malikî mezheb 'el-îmamu'ş-Şatibî' lakabıyla meşhur İbrahim İbni Musa
Selefî olan bu zat 'Kitabü'l-İ'tisam' adlı eserinde
İslamî tasavvufun, dinin rûhundan olduğunu ve asla bid'at olmadığını beyandan
sonra der ki:

'Birçok cahiller sofilerin ahkam-ı şer'iyyeyi iltizamda mübalatsız olduğunu
itikad ederler. Ben onları, söylenen bu sözden ve bu itikaddan tenzih ederim.
Onların tarikatleri sünnet-i seniyye üzerine bina olunmuştur. Ona muhalefetten
sakınırlar'.

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya
duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'. Bu sözü
Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci
sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci
cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.
Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”