GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Tasavvuf büyüklerinin hayatları ve menakıbı.
Post Reply
User avatar
anchebout
Posts: 82
Joined: 25 Oct 2007, 22:20
Kan Grubu: B (+)

GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Post by anchebout »

"Unutmayın ki, dîninizin elden gitmesi dört şeyden dolayıdır:

1.Bildiğinizle amel etmiyorsunuz
2. Bilmediğinizle amel ediyorsunuz, (ilimsiz amel fayda vermez).
3.Bilmediklerinizi öğrenmeğe çalışmıyorsunuz, bilgisiz kalıyorsunuz.(Halbuki beşikten mezara kadar ilim tahsil etmekle emrolundunuz)
4.Halkı da bilmediği şeyleri öğrenmekten alıkoyuyorsunuz (âdeta engel oluyorsunuz. İlmin kapısını kapamak, o kapıdan girmek isteyenlere mâni olmak çirkin bir cinâyettir).

?Allah?ın velî kulları (O?nun dostları) diğer insanlara nisbetle sağır ve kördürler; kalbleri Allah?a yakınlık peydâ edince başkasının sözünü duymaz olurlar, başkasını görmez olurlar. Yakınlık onları mestu hayran eder, ilâhî heybet onları kendilerinden geçirir.Muhabbet onları mahbublarının huzuruna bağlar.

Artık onlar Celâl sıfatiyle Cemâl sıfatının tecellileri arasında bir mevkidedirler, ne sağa ne de sola meyletmezler.Onların, ötesi olmayan bir önü var; insanlar, cinler, melekler ve sair yaratıklar onlara hizmet eder. İlim ve hikmet onların susuzluğunu giderir.Allah?ın fazlü kereminden yerler, dostluk şarabından içerler. Halkın sözü onları meşgul etmez. Evet, onlar bir vadide, halk da ayrı bir vâdidedir. Halka, Allah?ın emrettiğini emrederler Peygamberlere vekâleten, halkı Allah?ın men ettiği şeylerden men ederler. Hakikatde Peygamberlerin vârisleri bunlardır.?

?Allah?ın velîleri, O?nun huzurunda edep makamındadırlar. Hak?tan sarih bir izin olmadıkça hareket etmezler, bir adım bile atmazlar. Kalblerine açık bir müsaade ilhâmı vâki olmadıkça mubâh şeylerden yemezler, giymezler, nikâh yapmazlar ve hiçbir sebepde tasarrufta bulunmazlar. Onlar Hak ile beraberdirler; kalbleri ve gözleri evirip çeviren yegâne mutasarrıf ile kaimdirler. Rablerine şu dünyada kalbleriyle, ahirette cisimleriyle kavuşmadıkça hiçbir kararları olmaz. Yani gönül rahatlığına erişemezler, Allah?a kavuşmadıkları müddetçe...?

?Allah?ı bilen kimsenin nefsinin, tabiatının, nefsan-i arzularının ve nihayet vücudunun dili söylemek hale gelir. Ama kalb, sır, hal ve makam diline gelince o nâil olduğu nîmetleri izhâr etmek için konuşur.?

?Halvet, kalb cihetiyle bütün eşyadan sıyrılıp arınmaktır. Öyleki iç âlemin eşyadan arınıp soyununca artık o dünyasız, âhiretsiz ve Hak?dan başka olan şeylersiz bir mârifet içinde tecerrüd elde etmiş olur.?

?Genç kardeşim! Sen ne nefisle beraber ol, ne de şehvânî arzularınla... Ne dünya ile beraber ol, ne de âhiretle... Hak?dan başkasına uyma... Böyle yapacak olursan tükenmek bilmiyen bir hazineye kavuşursun. Artık Azîz ve Celîl olan Allah?tan sana arkasında delâlet olmayan bir hidâyet gelir...

Senin azmü gayretin yeme, içme, giyme ve evlenme gibi basit şeyler olmasın. (Çünkü bunlar gaye değil, gayeye ulaşmak için vasıtadır.Vasıtayı gaye yerine koyma). Unutmaki bunların hepsine olan istek nefis ve tabiattan gelmektedir. Kalb ve sırrın azm-u gayreti nerede? Asıl onu bilmek ve bulmak lâzımdır. Şüphen olmasın ki, bu Hakk?ı talepten başka bir şey değildir. Senin himmetin, en önemli meselen olmalıdır. O halde azm-u himmetin sadece Rabbin ve O?nun katındaki şeyler olsun...?

?Şu dünyada terkettiğin her şeyin en hayırlısını âhirette bulursun. Artık sen ömründen tek bir gün kalmışcasına hazırlıklı ol... Ölüm meleğinin gelmesine kendini hedef olarak kebul et, bir gün o ok sana da dokunacaktır.?

?Evet, mü?mine gereken önce farz ibâdetlerle meşgûl olmak, onları dosdoğru yaptıktan sonra sünnetlerle ve sonra da nâfile ve fâziletlerle vakitlerini değerlendirmektir. Farzları yerli yerince yapmadan nâfilelerle iştigâl etmek ahmaıklık ve bilgisizliğin tâ kendisidir. Zira farzlardan önce nâfile ibâdetlerle meşgûl olmak kabule şayân değildir.?

?Allah?a itaat ve tekvâ üzere bulunman, şeriatın zâhirine gerekli olman, göğsünü selâmette tutman, nefs-i ferağate, gönül açıklığı içinde cömertliğe, mütebessim bir çehreye sahip olman, karşılıksız vermen, ezâ ve cefâyı bırakman, eziyyet ve fakirliğe katlanmanla vasiyet ederim.

Büyük zatlara saygılı ol, din kardeşlerinle iyi geçin, küçüklere ve büyüklere karşı son derece hayırhah davran. Başkasiyle çekişme, kimseye hasım olma. Şefkat ve merhameti şiâr edin. Fakirleri kendi nefsine tercih et. Servet toplamaktan ?meşru bir yoldan değilse- kaçın. Kendini hak ve hakikate verenlerin mertebe ve tabakasında olmayan düşüklerle sohbeti terket. Dinî ve dünyevî hususlarda Müslümanlara yardımcı olmaya çalış.?

?Sizden (Müslümanlıktan) evvelkilerin güneşleri battı. Bizim güneşimiz ebedi olarak gök yüzünün en yüce yerlerinde kalacak, batmayacaktır.?

?Dört şey kalbin düzelmesine medar olur:

1-Yenilen lokmaya dikkat etmek,

2-İbâdet için zaman ayırmak,

3-Kerameti muhafaza etmek (gizli tutup etrafa duyurmamaya çalışmak),

4-İnsanı Allah?tan alıkoyan şeyleri terketmek.?

?Helâl yemek bir nûr ise, haram yemek boğucu bir karanlıktır. Haram yemek kalbi öldürür. Helâl lokma ise gönlü diriltir.?

?Hiçbir amel ile aldanıp mağrur olma. Çünkü ameller Hâtimesiyle (son durumuyla) ölçülür.

Dünya denizinde tetik üzere bulun, son derece hassas ol. Çünkü o denizde birçok kimseler boğulup kaybolmuştur.?
********
"Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar olsan da bir ota değmezsin." Mevlana
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Post by Leyla Hanne »

Gavs-ül Azam ın Abdülkadir geylani hz. olduğunu kesin olarak bilinmekte mi yada kaynağı nedir?birde her devirde bir bir gavs olduğunu söyleyenlerde var? Bir rivayettede bizim silsilemizdeki her şeyhin o devrin gavsı olduğu söylenmekte?
Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.
selametle...
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Post by Abdüllatif »

Gavsu'l-Azam sadece bir kişi değildir. Zamanın gavsı, zamanın gavsu'l-azamıdır diye biliyorum. Bilmem yanlış mı biliyorum.

Diğer konuya gelince, insan kendi şeyhini elbette en büyük şeyh görecek. Ama başkasının yanında benim şeyhim en büyük şeyhtir, gavstır, kutuptur demek doğru değil. Bu başkalarını kırıcı, kendi nefsini kabartıcı bir harekettir.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Post by Leyla Hanne »

Evet her tarikat kendi şeyhini o dönemin yada devrin gavsı olduğunu söylemekte ama ben Nureddin hocamız şu an die duydum hem bizim cemaatimizden hemde başka bir kaç cemaatten...
Her tarikat kendi şeyhi sansada o devrin gavsı tektir diorlar o zaman bu da ikilemi getiriyor....
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: GAVS-ül A'ZÂM'ın(Abdülkadir-i Geylânî Hz.) SOHBETLERİNDEN

Post by mehmetemin »

bu konuya bende araştırdım.

bir devirde ,yani bir gavsın olduğu zaman tek bir kişi oluyormuş.ama kim olduğunun tesbiti mümkün değil ,zaten bir şeyh ben gavsül azamım demişse bilinki o asla gavs değildir.mürşidlik mütevaziliği ,edebi buna izin vermiyor.

o zaman ne oluyor herkes kendi mürşidine gavs odur diyor.bundada bir problem yok ,zaten kendi efendimizi biz hep en iyisi ,en üstünü göreceğiz ,lakin abdüllatif beyinde dediği gibi müridanın taasubu ve rekabet tarzı şeylerle bu işi abartmak olmaz.ancak kendi camiası bünyesinde demesine mahzur görülmüyor ve tasavvuf tarihindede bu bir adet olmuş.

Abdülkadir geylani hz lerinin bu sıfatla anılır olmasının sebebi onun zamanında bu konuda çok kimsenin onun üzerinde ittifak etmesinden kaynaklanıyor diye biliyorum.

gerçek gavs kendini açık açık ilan etmez ,ancak hal ehli güvenilir insanların tesbiti olursa onlarda güvenilebilir.
yani öyle bir durum olmuşki bütün gavslar anadoluda türkiyede ,dünyada başka müslüman ülke başka mürşidler yok mu.pakistanı afganistanı ,arabistanı, afrikası . tesbiti mümkün değil ,en iyisi herkes kendi mürşidine (sahih bir mürşid ise)sıkı sıkıya yapışsın onun izinden yolundan gitsin kalbini mutmain tutsun.bu yol bu usul şüpheye ,etrafa fazla bakınmaya ,izin vermiyor.
Post Reply

Return to “Sûfiler Tabakası”