Mevzilerimizi değil, değerlerimizi koruyalım

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Mevzilerimizi değil, değerlerimizi koruyalım

Post by Halil Necati »

http://www.darulhikme.org.tr/?sf=haber& ... 890&ktg=18

Serdar Demirel


Mevzilerimizi değil, değerlerimizi koruyalım

Perşembe günü bu köşede yayınladığımız “İtaatkâr Kadınlar Kulübü” başlıklı yazıya, farklı kesimlerden farklı tepkiler geldi.
Yazıyı destekleyen hanımlar olduğu gibi kızan hanımlar da vardı. Kızgın olanların genel yaklaşımı, erkeklerin, köle kadınlar istediği; bu kulübe üye olanların da köle ruhlu hanımlar olduğu yönündeydi.
Tepkisini küfür etme noktasına vardıran hanımları ise anlayamıyorum. Hakâret edenlerle toplumsal bir meselenin sâkince ve ilmî zeminde ele alınamayacağı açıktır. Müslüman bir hanımın küfürbaz olması beni ayrıca dehşete düşüren bir husus. Hâlbuki mesele şahsi bir mesele değil, değerlerimizle alakalı ve hepimizi ilgilendiren önemli bir meseledir.
Ali Bulaç yayımladığı bir yazıdan dolayı kızı yaşındaki başörtülü kızların hakâretine maruz kaldığını yazmıştı da, câmia bunu pek önemsememişti. Hâlbuki bir dejenerasyon hâlini işaretlediği için önemliydi.
Neyse.
İlim ehli dostlardan gelen yorumlar ise gâyet önemliydi. Bu meyanda iki dosttan gelen bazı mülâhazaları sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak Abdullah Ateş Hoca’nın bazı mülâhazaları.
“Bu konuyu gündeme taşımanızdan dolayı şahsım adına teşekkür ediyorum. Özellikle son 10 senede Türkiye’de aile ciddi anlamda dejenere oldu ve aynı hızla menfi anlamda bir çöküş devam ediyor. Artık bu çöküşü durdurmak bireysel gayretlerle çok zor gözüküyor..
Şehirleşmeler gittikçe mega projelerle daha karmaşık hâle geliyor. Yani şehirde yaşayan bizler için artık "BEN" yok "BİZ" var. (…)
Bu gidişle 10 sene sonrası bugünden daha kötü duruma gelecek. Bizim gibi hassasiyeti olan dert ve sancı çeken insanların ciddi ciddi muhasebe yapması gerekir. Yani irtifa kaybını önleyecek çılgın projeler üretmemiz gerekir. Eğer bugünden gayret göstermezsek yarın şikayet etme hakkımız olmaz.”
Bu satırlarda dile getirilen şey, iktisadi anlamda kalkınsak da manevi anlamda toplum olarak ilerlediğimizi söylemek pek mümkün gözükmüyor tesbitidir.
Yine ilim ehli olan Abdullah Ünlü Hoca gönderdiği elektronik iletide şu önemli hususlara dikkatimizi çekiyor:
“Kıymetli Serdar Hocam.
Her ülkenin kendi gerçekleri var. Ama İslâm dünyasının ortak sıkıntısı (özellikle de gelişmekte olan ülkeler) dejenere edilen aile müessesesidir... İtaatkâr Kadınlar Kulübü Malezya’da tutabilir, bizde tutmaz, çünkü, kadın tek sorumlu değil ki bu memlekette...
“İtaatkâr Kadınlar, Âdil ve Sâdık Erkekler Klubü” gibi çift taraflı bir faaliyet belki çözüme kapı aralar...
Hükümetin el atacağı ilk icraatlardan birisi, “AİLE VE GENÇLİĞİ KORUMA BAKANLIĞI” olmalı.... Bağıranlara çağıranlara, irtica yaygarası koparanların gürültüsüne bakmadan bu konuda radikal kararlar almalı...
Ayda 15 bin çiftin boşandığı bir memleket asla iflah olmaz. Bir çoğumuzun vaktiyle küçümsediği geleneksel aile yapımızı dahi arar olduk...
Daha zamanı var, hele durun gibi oyalama taktiği ile kaybedecek zamanımız yok..
Altından kalkamayacağımız vebali, kendi ellerimizle boynumuza asmayalım diyorum.”
Ben de sarsılan aile kurumunun geleceğimizi tehdit eden bir mesele olduğuna inanıyorum. Gerek hükümetin, gerek STK’ların bu konuyla yakından ilgilenmesi gerekir. Öncelikle de cemaatlerin tabiî...
Mesele, ne erkeği ne de kadını cinsiyet temelinde kayırma meselesi değildir. Mesele, erkek ve kadından müteşekkil ailenin, değerler zemininde, nasıl korunup geliştirileceği ve toplumsal sorunların nasıl çözüleceği meselesidir.
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”