Müslümanlar, siyaset ve Hocaefendi

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Müslümanlar, siyaset ve Hocaefendi

Post by Halil Necati »

Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit

Müslümanlar, siyaset ve Hocaefendi


Kadim dostum Hüsnü Aktaş aradı geçen gün. Hem de tam umreye hazırlanırken. Epey zaman oldu görüşememiştik.. Dualaştık. Bana şu “Tarikat ve siyaset” başlıklı yazımla ilgili olarak bazı hatırlatmalarda bulundu ve bu arada Esat Coşan hocaefendinin bir makalesini gönderdi. “İşte ölçü bu” diyeceğimiz bir makale. Bu arada dostlar, bu konularda kardeşleri kırmadan ve ümmet içinde tefrika ve gereksiz tartışmalara sebeb olmadan gavli leyin ile bazı hatırlatmalarda bulunmanın gerekliği konusunda hatırlatmalarda bulunuyorlar. Hepsine teşekkür ederim..
Esat Coşan hocaefendinin (bizim dostluk ve muhabbetimiz, onun doktora talebesi yıllarına kadar gider) “Mahalli seçim ve Müslümanlar” başlıklı Mart 1989’da İslam dergisinde yayınlanan BAŞMAKALELER-1 (2. Baskı-İstanbul 2007) isimli kitabın 180-182. sayfalarında yer alan makalesini, talebeleri için ve okurlarım için köşeme almayı bir görev biliyorum:
Önümüzdeki günlerin en önemli sosyal olayı mahalli seçimlerdir. Toplumla ilgili görevleri, dilekleri, idealleri olan hiçbir kimse bu kadar önemli bir olaya lakayt kalamaz ve kalmamalıdır.
Müslüman siyasetle, politikayla ilgilenir mi? Elbette ve muhakkak ve mecburen ve mutlaka ilgilenmelidir. Çünkü İslâm, toplum dinidir, fertlerin ve onların teşkil ettiği toplumun düzenine, mutluluğuna, korunmasına, faydasına, gelişmesine, ilerlemesine, kurtuluşuna adamıştır kendisini... Nereden çıkmıştır, “siyasetle ilgilenmemek” saçmalığı? Bu zihniyet, görevden kaçmaktır ve işin en ilgi çekici tarafı, kişiyi Allah (celle celâlüh) indinde vebalden, sorgudan, sorumluluktan da kurtarmaz üstelik! Hele kötüler seçilir, başa geçerse, o zaman onlar çok büyük vicdan azabı çekeceklerdir herhalde.
İşin doğrusuna bakılırsa, aslında halkımızın büyük bir kısmı siyasetle bir hayli derinden meşguldür, heyecanlı ve hızlıdır. Ama gerçekleri tam göremiyor; yanlış bir fikre takılıyor veya ters bir muhakeme yolu tutturmuş gidiyor. Bir kısmı da bu kadar önemli ve ciddi bir konuda işi, futbol takımı tutar gibi bir tesadüfi seçmeye veya inada bağlamış, alışkanlığını, taassubunu yenememekte... Ne kadar yazık!
Seçimin mahallî olması, seçmenin seçeceği adayları yakından tanıması bakımından çok faydalıdır. Herkes bu adayları bir bir incelemeli, evsafını, ahlâkını, ilmini, irfanını, liyakatini göz önünde tutarak tercihte bulunmalıdır. “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım, şunun ve bunun tarafından bana empoze edilen yöne oylarımı atarım” tekerlemesi ile robot gibi seçim yapılmaz.
Mutlaka namuslu, dürüst, işe ehil, idealist, adaletli, becerikli, halka hizmet aşkına, Hakk’a kulluk şuuruna bağlı kişileri seçmelisiniz. Rüşvetçi, menfaatçi, eyyamcı, akşamcı, mafyacı, örgütçü, zalim, cahil ve gafilleri seçerseniz onların hâkim oldukları devre boyunca yaptıkları bütün haksız ve veballi işlerin suç ortağı olmuş sayılırsınız; altından kalkamayacağınız tonlarca günah yükü yüklenirsiniz; dünyanız da âhiretiniz de mahvolur; memlekete de yazık edersiniz. Niçin başkalarının vizr ü vebalini boş yere yükleneceksiniz? Aksine iyi ve hayırlı kimseleri seçerseniz, onların kazandığı bütün sevaplar size de gelir; çünkü Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ed-Dallü ‘alâ’l-hayri ke-fâ’ilihî = Hayra delâlet eden, iyi bir işin yapılmasına sebep ve vesile olan da o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır”( Enes b. Mâlik’ten nakledilen hadis için bk. Tirmizî, İlim”, 14, hadis no: 2670; Ebû Ya’lâ, el-Mûsned, VII, 275, hadis no: 4296.) buyurmuştur. Bu derece külliyetli bir sevap hiç kaçırılır mı?
O halde bu seçime önem verin, eğer isabetli karar veremiyorsanız oyunuzu kullanmadan önce gerçek alimler ve ariflerle meşverette bulunun. Aman istişare yapacağınız kişiyi de iyi seçin; çünkü: “îzâ kâ-ne’l-ğurûbu delile kavmin le-ye’tîhim ilâ’l-ardi’l-ciyâfi = Bir topluluğun kılavuzu karga olursa onları mutlaka leşlerin bulundukları yere götürür” ( Bk. İsmail Hakkı Burusevî, Tekir (54/Kehf, 82. âyetin tefsirinde) demişlerdir.
Bir derviş, bağlı olduğu zât yanılır ve yanlış bir hedef gösterirse ne yapacak? Vicdanının sesine uyacak; aklının, meşveretinin gereğini yapacak; yapmazsa ferdî sorumluluktan kurtulamaz. Bu gibi haller için Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “İstefü kalbeke ve in ef-tâkel-meftûn = Fetvacılar sana fetva verseler bile sen yine de kalbine sor, danış” (Ebû Sa’lebe el-Huşenî’den nakledilen hadis için bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 194, hadis no: 17777; Ebû Nu’aym, Hilyetul-evliyâ, II, 30.) buyurmuştur. Din ve dünya işlerini bilmeyen, ülkenin gerçeklerini görmeyen o kişiler de bari lütfen sorsunlar, müntesiplerini din namına şaşırtıp yanıltmasınlar. Dine, imana, İslâm’a taban tabana zıt insanları seçtirmesinler.
“İzâ vüsside’l-emrü ilâ gayri ehlihî fe’ntezıri’s-sâ’ate = İş, nâ-ehline verildiği zaman bekle kıyameti!”( Ebû Hüreyre’den nakledilen hadis için bk. Buhâri, “ilim”, 2; İbn Hibbân, 1, 307, hadis no: 104; Ahmed b. Hanbel, II, 361, hadis no: 8714.)
Hocaefendi için Allah’tan rahmet diliyorum.. Selam ve dua ile.
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”