İnsan Kan Pıhtısından Yaratılmış Değildir!

Forumda uygun kategori bulamadığınız yazılar...

Moderators: VYZ, Leyla Hanne

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

İnsan Kan Pıhtısından Yaratılmış Değildir!

Post by Halil Necati »

http://www.kuranimiz.net/detay.asp?haberID=497
Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan (ks)

İnsan Kan Pıhtısından Yaratılmış Değildir! [1]

İnsanoğlunun en önemli meziyeti ve en üstün kabiliyeti “konuşma” melekesidir. Eski filozoflar insanı, “Konuşan canlı: Hayavân-ı nâtık” diye tarif etmişler. Konuşma, “düşünme”nin sonucu ve ürünü, sözle ve sesle ifadesi olduğundan, “söz” de çok önemlidir. Sevimli şairimiz Yunus bu konuda, ne güzel söylemiş:
Keleci (kelam, konuşma) bilen kişinin yüzünü ağ ide bir söz!
Sözü bişirüp diyenün işini sağ ide bir söz!
Söz ola kese savaşı,
Söz ola bitüre (iyi ede) başı (yarayı)
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ide bir söz![2]
İnsan sözü böyle önemli iken Cenâb-ı Hakk’ın sözü elbette çok çok daha önemlidir: çünkü dinimizin kaynağı, imanımızın dayanağı; başımızın tacı, maddî-mânevî-dünyevî-uhrevî dertlerimizin ilacıdır; onun her kelimesi, hatta her harfi özel bir önem taşır, bir harften bazen tüm mâna değişir, ahkâm farklılaşır, işin çehre ve veçhesi başka yöne döner; bir âyet-i kerîme nice gayrimüslimin hidayete ermesine, nice bîtaraf ve insaflı alimin imana gelmesine sebep olur. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm esrar hazinesi, ilimler membaı ve layık olanlar için hidayet kaynağıdır.
Yıllar önce duymuştum, bir Batılı, bir çeşme taşında yazılı güzel bir yazıyı göstererek mânasının ne olduğunu sormuş, onlar da: “Kur’ân-ı Kerîm ayetidir”, “ve ce’alnâ mine’l-mâ’i külle şey’in hayyin, efelâ yü’minûn: Her canlı varlığı sudan var kıldık, hâlâ inanmayacaklar mı?”[3] yazıyor demişler, hayretler içinde kalmış ve “Ne kadar bilimsel, ne kadar çağdaş, ne kadar doğru!” diye hayranlığını ifade etmiş.
Yine; yıllar yılı ilahiyat yani teoloji yüksek tahsili yapmış, Hıristiyanlığı ve diğer dinleri incelemiş bir Alman’ın, İhlas sûresini (yani. Kul huva’llâhu ahad) okuyucunca müslüman olduğunu, “Yüce Allah’ı şirkten, küfürden tenzih eden ve O’nu bundan daha güzel tarif eyleyen hiçbir metin, dünyada, başka hiçbir din kitabında mevcut değil.” diye söylediğini, bu mübarek sureyi her okuyuşta coştuğunu ve yeniden duygulandığını, Avustralya’da ihtisas yapan değerli bir doktor kardeşimizden dinlemiştim.
Sözü, buradan, doktorları, tıp bilginlerini ve müslüman münevverlerimizi ilgilendiren bir noktaya getirmek istiyorum:
Geçen Cuma günü namaz kıldığımız camide hem vaiz, kürsüden, hem hatip, minberden İkra sûresinin ilk âyetlerine temas ettiler, cemaati okumaya, öğrenmeye, ilme, irfana teşvik buyurdular ama âyetlerin meali ve tercümesi tıp ilmi yönünden hatalı verildi. Âcizâne bu hatayı belirtmek ve düzeltmek gerektiğini düşündüm.
Bahis konusu âyetler şöyle:
“Bismillâhirrahmânirrahîm: İkra’ bi’smi rabbike’llezî halak. Halaka’l-insâne min alak... = Senin Rabbinin adıyla oku ki o yarattı (seni ve her varlığı): O yarattı insanı “alak”tan...”[4]

Burada geçen “alak” kelimesi nedir?
Hem vaiz, hem hatip bu kelimeyi “pıhtılaşmış bir kan” diye tercüme ettiler; tabii kendiliklerinden değil, okudukları meal ve tefsir kitaplarında da öyle yazıldığı için...
Yani “Allah, insanı pıhtılaşmış bir kan parçasından yaratmış.” diye tercüme yapıldı.
Halbuki bu tercüme hiç de doğru değil, kesinlikle yanlış ve Kur’ân-ı Kerîm’in diğer surelerindeki ilgili ayetlerine de aykırı! Ama böyle tercüme çok yaygınlaşmış, herkesin diline, hafızasına yanlış yerleşmiş. Mutlaka düzeltilmesi gerekiyor; çünkü insanın ana rahminde yaratılışı ile ilgili ilmî bilgilere ters düşüyor. Kur’ân-ı Kerîm’i iyi bilmeyen bir aydın kişi bu sözleri duyunca bocalar, şüphe ve tereddüde düşer, Kur’ân-ı Kerîm’i ilme aykırı sanabilir.
Bereket versin ki alak’ın (ve alaka) menşeinin kan pıhtısı değil, “nutfe” (yani erkeğin ve kadının ilkah olmuş üreme tohumları) olduğunu başka bir âyet-i kerîme açıklıyor”... ve (ana karnında) nutfeyi alaka haline, alaka’yı mudğa haline getire getire (bebeği) halk eyledik...” buyruluyor.[5]
Müdekkik ve alim müfessirlerimize göre alak kelimesi, ya müfrettir (tekil), ya da cem’dir (çoğul). Ekseriyetle alaka kelimesinin çoğulu olarak kabul edilmiştir. Mânası, yapışıp, ilişmek kökünden gelir ki bu kökten alaka: ilişki ve taalluk: ilgili olmak kelimelerini kullanıyoruz.
Yani alak, ilişken ve yapışkan nesneye denir. Yapışıp iliştiği için sülüğe de bu ad verilmiştir. Dişinin yumurtası erkeğin spermi ile ilkah olduktan sonra ana rahminin cidarına yapışıp kök salıp oradan beslendiği için rahimdeki bu dutuğ’a alaka denmiştir.
Rûhanî ve mânevî olarak, bir çeşit yapışma ve ilişki olduğu için aşk ve muhabbete de “alak” denilmiş, tohumdan, ya “küntü kenzen mahfiyyen”[6] mânasında ve Fuzûlî’nin “Kad bedâ bil-aşkı fî’l-ekvânı küllü mâ bedâ: Kâinâtta ne halk olduysa o ilahî aşk ve muhabbet sebebiyle oldu.” diye ifade ettiği ezelî aşktan; ya da ana-baba arasındaki cinsiyet muhabbetinden halk eylediğini bize bildiriyor. Ama asla kan pıhtısından veya pıhtılaşmış kandan değil...
Kur’ân-ı Kerîm’in sonsuz deryasına dalınca nice inci, mercan, cevher ve hazineleri; nice nice ulum, esrar ve maarifi bulunduğu hemen anlaşılıyor.
Allahu Teâlâ bizleri dinde fakih eylesin, nazm-ı celîlinin esrarına aşina kılsın, iki cihanda saadet ve selamete erdirsin. Âmîn bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîn ve âlihî ecmaîn et-tayyibîn et-tâhirîn.

[1]Panzehir Dergisi Başmakaleleri, Panzehir, sy. 25 (1992), http://www.iskenderpasa.com/42501AAC-10 ... 12CC1.aspx , 25/04/2011.
[2] Yûnus Emre Dîvânı, II, 157.
[3] 21/Enbiyâ, 30.
[4] 96/Alak, 1-2.
[5] Bk. 23/Mü’minûn, 14.
[6] Kudsî hadis olduğu bildirilen bu rivayet aslî hadis kaynaklarında geçmemektedir. Fakat Aliyyü’l-Kârî mânasının doğru olduğunu söyler. Bk. Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, hadis no: 2016.
Post Reply

Return to “Diğer Konular”