Geç Kaldınız

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Geç Kaldınız

Post by Halil Necati »

http://www.analitikbakis.com/NewsDetail.aspx?id=20045

Recep Koçak

Geç Kaldınız

Deniz Feneri Derneği Yönetim Kurulu üyeleri Cuma günü İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu ziyaret etti. Siirt ve Diyarbakır valiliklerinden sonra İstanbul valiliği görevini üstlenen Mutlu tebrik edildi, başarı dilekleri iletildi.
Vali Mutlu, Deniz Feneri’nin dünya çapında yaptığı yardım çalışmalarını takdirle takip ettiğini ifade ettikten sonra, özellikle de Siirt ve Diyarbakır’da görev yaptığı dönemde derneğin çalışmalarına yakından şahit olduğunu, bazı açılışlarına bizzat katıldığını dile getirdi.
Mutlu’ya, Deniz Feneri’nin 2010 yılında yaptığı yardımlarla ilgili bilgi verildi. Yardımın hacmini öğrendiğinde rakamların büyüklüğü karşısında takdir hislerini paylaşan Mutlu, Deneri Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz’e, “Bu kadar yardımı kaç personelle organize ediyorsunuz?” sorunu yöneltti.
Vali Mutlu personel sayısını duyduğunda bir kez daha şaşırdı ve işin sırrını öğrenmek istedi.
İşin sırlarından birisi “gönüllülük” kavramında gizli idi. Türkiye ve dünya çapında organize edilen onca yardım, binlerce gönüllünün beden gücü, el emeği ve gönül desteği ile gerçekleşiyordu.
Vali Mutlu, yardım kuruluşlarımızın önemine işaret ettiği değerlendirmesinde, “Devletin üzerindeki yükün bir kısmı yardım kuruluşlarımızın çalışmaları ile alınıyor, bunu çok önemsenmeli ve sivil toplum kuruluşlarımızın gönüllülük esasına göre yürüttükleri bu çalışmalar teşvik edilmeli” dedi.
Vali Mutlu İstanbul’daki bir Deniz Feneri etkinliğine, -önceki görev yaptığı illerde olduğu gibi- katılabileceği sözünü vererek dernek yönetimine, yıllardır sürdürdükleri samimi ve kararlı çalışmalarına sabırla devam etmeleri tavsiyesinde bulundu.
Vali Mutlu Deniz Feneri yönetiminin gözlerinden, ulaşılması gereken onbinlerce aileden bazılarına gidemeyişin üzüntüsünü okudu. Yardım götürülen bazı ailelere bir süre önceye kadar yapılan miktarda destek verememek ya da bazı adreslere vaktinde yetişememek bir üzüntü kaynağı idi.
Vali Mutlu’nun yürekten tavsiyeleri, duaları ve temsil ettiği makamın ağırlığına yakışır kalitedeki yaklaşımı takdire şayandı.
Mutlu, kendisi ile paylaşılan her bilgi, istatistiki veri ve değerlendirmeyi dikkatle dinliyor, bunca yıl devlet hizmetinde bulunmuş ve halen Türkiye’nin en büyük vilayetinin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bir bilge kişinin yaklaşımıyla, konuklarının ihtiyacına uygun, onların iç dünyalarındaki yaralara merhem olacak sözler sarf ediyordu.
Onu dinlerken iki hafta önce Deniz Feneri Derneği Genel Merkezinde gönüllülerle yapılan toplantıdan iki tablo canlandı hafızamda.
Hiçbir dünyevi kaygı gözetmeden yardım işlerine gece gündüz koşan gönüllüler kendilerine sunulan bilgi ve raporları dinledikten sonra kürsüye çıkarak yaşadıkları birbirinden çarpıcı hatıraları paylaştılar.
Kürsüye ilk çıkan gönüllü Mustafa Nuri Özel sözlerine, “Konuşurken dayanamayıp ağlayabilirim, peşinen özür dilerim” diyerek başladı. Daha ilk cümlelerinde gözlerinden yaşlar boşanan Özel şunları anlattı:
“2005 yılında Deniz Feneri’ne gönüllü oldum. Esenyurt’ta bir aileyi araştırmam istenmişti. Verilen adresi tam üç saat aradım. Aradığım sokağı bir türlü bulamıyordum. Çevreden kaç kişiye sordumsa da tanıyan çıkmadı. Umudumu yitirmeye ramak kalmıştı. Ama başladığım işi bitirmeliydim, aramaya devam ettim. Adresi bulmakta bu kadar zorlanınca, ‘Bu adresi bulmam lazım, burada bir iş var ‘ diye kendi kendime telkinde bulunmaya başladım.
Sonunda aradığım adrese ulaştım. Evde araştırmasını yapmak üzere gittiğim aileden kimseyi bulamadım. Ailenin komşusu bir teyze, “Geç kaldınız!” dedi. Aile reisi uzun bir süre işsiz kalmış, bunalıma girmiş, intihar etmiş. Kocasını kaybeden kadın ise Avcılar’da bir işyerinde çalışırken yanlış işlere karıştırılmış, hapse düşmüş. Evin iki çocuğundan birisi yetimler yurduna verilmiş, birisini ise akrabaları yanına almış.
Komşu teyzeyi dinleyince dizlerimin bağı çözüldü. Ne yapacağımı bilemedim. Tam ayrılmak üzere idim ki teyze, “Benden 90 lira borç almışlardı. Borçlarını ödeyemediler. ‘Deniz Feneri gelecek, bize yardım edecek. O zaman borcumuzu ödeyeceğiz’ diyorlardı. Ama yuva dağıldı. Artık 90 liranın bir önemi kalmadı” dedi.
Bu ailenin hikâyesi beni öyle sarstı ki, tam dört ay kendime gelemedim. Komşu teyzenin, ‘Geç kaldınız!’ cümlesi aylarca beynimi zonklattı…”

Bir hatırasını paylaşmak üzere kürsüye gelen Deniz Feneri gönüllüsü Necla Toksöz de, “Ben de ağlayabilirim. Şimdiden özür dilerim” sözleri ile başladı.
Toksöz gözyaşları içerisinde şunları anlattı:
“Ben Deniz Feneri Derneği’nde gönüllü olarak sosyal inceleme yapıyor, başvuru yapan ailelerin durumunu araştırıyorum. Bundan bir süre önce araştırma yaptığım mahallelerden birisinde oyun oynayan bir grup çocuk dikkatimi çekti. Onların yakınında bir köşede boynu bükük oturan bir kız çocuğuna yaklaşıp neden kendisinin de oyuna dahil olmadığını sordum. Çocuk bana cevap vermek üzere başını kaldırdığında iki gözünde de ileri derecede şaşılık olduğunu, gözlerinin siyahının neredeyse görünmez halde olduğunu gördüm.
Kızdan, beni evlerine götürmesini istedim. Birilikte gittik. Evde bedensel engelli bir baba ve zihinsel engelli bir anne ile karşılaştım. Aile çok fakir idi. Yoksulluktan kızlarını doktora götürememişler.
Deniz Feneri’ne müracaatlarını yaptırdım. Sosyal inceleme raporunu hazırladım. Kızı, anlaşmalı hastaneye götürdük. Muayene sonunda doktor, “Bu çocuk bir yıl daha geç kalsaymış gözlerinden birisi tamamen kör olacakmış. Bir süre daha gecikildiğinde ise ikinci göz de kör olacakmış. İyi ki şimdi gelmişsiniz” dedi.
Kızın ameliyatı yapıldı, gözleri normalleşti. Küçük kız o günden sonra artık benimle ne zaman karşılaşsa, ‘Necla anne sen benim gören gözümsün!’ diyor. Şükür ki Deniz Feneri gönüllüsü olmuşum. Gönüllü olduktan sonra hayata bambaşka bir pencereden bakıyorum artık.”
Deniz Feneri’nde ya da başka yardım kuruluşlarında, hepsi birbirinden ilginç bin bir türlü gönüllü hikâyesi var. Gönüllüler, yardım çalışmalarının gizli kahramanlarıdır. İyilik destanlarının her satırında onların alın teri, göz nuru ve yürek sıcaklığı var.
Yardım kuruluşlarına zarar verecek her söz ve her tavır sahibinin başına büyük derttir. Söyleyenleri tasdik etmek, yanlarında sessiz kalmak da büyük sorumluluk olsa gerek.
Acil ihtiyaç sahibi olduğu halde gidilemeyen her ailenin hesabı, o adrese ulaşmayı engelleyen herkesin vebal hanesine yazılmaz mı?
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”