Bir Hatıra..

M. Es'ad Efendi hakkında bilgiler, hatıralar, vs.
Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

(…)
Bu kadar keskin hafıza olur mu? Olur ya.. Sen günahdan kaçınırsan Allah-u Teala hafızana pırıl pırıl bir parlaklık verir çok güzel bilirsin..

Bizim Ankara’da bir arkadaşımız vardı, halen libya’dadır kendisi, bir mektup yazmış bir rapor yazmış, altına el-mühendis-ül alim, el-müfessir, el-muhaddis diye imza atmış, yani yüksek mühendis tefsirci hadisçi falanca diye imza atmış, biz de o raporu görünce ayıpladık, o arkadaşı severdik ama, o şeyi beğenmedik, böyle de yazılır mı ayıp dedik, yani herkese muhaddis denmez ki, muhaddis denmesi için insanın şu kadar hadisi senetleriyle bilmesi lazım, müfessir denmesi için şu şu sıfatlara sahip olması lazım diye, bir usulü var, şimdi bana ben yüksek tahsilli bir kimseyim diye doktor unvanı verirler mi, hasta tedavi ettirirler mi? ettirmezler, usulü var, bana makine mühendisi derler mi? demezler, benim saham başka, makine mühendisine de hoca derler mi? demezler, sahası farklı..
Ayıp olmuş bu dedik, kime hadisçi denir, hadisçi denmek için çok hadis bilmek lazım falan dedim, içeri giriyor çıkıyor mutfağa çay getiriyor götürüyor, meyva getiriyor felan, yirmi otuz kişiyiz, pervasız konuşuyoruz, Allah için; hoşumuza gitmedi söylüyoruz duyarsa duysun darılırsa darılsın, yanlış bir şey söylemiş;
Şöyle geldi, gözlüğü var, bize doğru eğildi, gözleri de böyle kocaman kocaman, iri iri, ceylan gözü gibi maşaallah, dedi ki: şuan da yüzbin hadis-i şeriften senetleriyle imtihana hazırım dedi..
Yani demek ki laf değilmiş.. Hayatta da öyle insanlar varmış, yüzbin tane hadis-i şerifi başında rivayet zinciriyle senetleriyle imtihana hazırım dedi.. Var demek ki, olmuş demek ki.. Zamanımızda olduğuna göre, Buhari hazretleri birmilyon hadis-i şerif biliyormuş, bilir, Allah’ın veli kulu, her hadis-i şerifi abdest alıpta okuyan insan, o aşkla şevkle o manevi huzur ile Allah açar, bildikleriyle amel eden insana Allah bilmediği ilimlerin kapısını açar, sen de bildiğini tatbik et sen de haramdan gözünü koru!

Bir hocaefendiyle şeyh efendiyle, talebesi yolda gidiyorlarmış karşıdan da bir dünya güzeli erkek gelmiş karşılarına, boylu poslu, yakışıklı, burma bıyıklı, siması, çok güzelmiş yani. Hocam demiş; karşıdan o geliyor şöyle bir bakmış: Allah Allah, Allah neler yaratıyor, hocam acaba Allah-u Teala bu kadar güzel yarattıktan sonra bu adamı cehenneme atıpta yakar mı acaba demiş.
Hocası da şöyle bakmış ona; sen ona o kadar dikkatli mi baktın? demiş. Öyle gözünü diktin, güzelliğine uzun boylu baktın ha demiş, görürsün akıbetini, görürsün başına gelecekleri demiş.
Eve gittim diyor hafızamdan Kur-an’ı Kerim silinmiş diyor, risale-i kuşeyri’de yazıyor.
Kur-an’ı Kerimi söküvermişler alıvermişler hafızasından..

Ben bu arkadaşa yüzbin hadis-i şerifi ezbere bilen arkadaşa, seksen günde biri hafız olmuş dedim de; elhamdülillah bize de bir aydan az bir zamanda nasib oldu dedi.
Seksen gün ikibuçuk ay eder, ikibuçuk ayda birisi hafız olmuş dedim de, elhamdülillah bize de bir aydan kısa bir zamanda nasib oldu dedi. Bir ayda altıyüz sayfa Kur-an’ı Kerim ezberlemek, hafız olmak,bunlar hayal gibi şeylerdir yani..

Yani bütün bu şeyleri, hafızanın gücünden kuvvetinden ibaret olan bu sözleri neden naklettik? Hadis alimleri ne kadar doğru sözü söylemeye nakletmeye önem vermişler, eğriyi doğrudan nasıl ayırmaya dikkat etmişler onu göstermek için söyledik.

Bu hadis-i şerifte de ne diyordu: “Kişiye yalancılık olarak kafi gelir; her işittiği şeyi gelip söylemesi, nakletmesi..”
Her işittiğini söylemeyecek; ölçecek biçecek tahkik edecek, ondan sonra..

15.08.1982 Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan (ks) Hazretleri
seyir

Re: Bir Hatıra..

Post by seyir »

Allah(cc) razı olsun.
Tevafuk, bu sabah da bir Hadis-i şerif kitabının girişinde, İmam Buhari Hazretlerinin(ra) kısa hayatını ve hadis ilmindeki zirveliğini okudum. Sahih-i Buharideki hadisleri 600 bin Hadis-i Şerif içinden seçmiş. Mübareği test etmişler bir yerde. 100 Hadis-i Şerifi 10 kişiye metinlerini sened zincirlerini karıştırarak 10 ar adet dağıtmışlar ve İmama bu 10 kişiyi dinletmişler. İmam hepsinede böyle bir hadis bilmediğini söyleyip ardından 100 hadisin senetleri ile beraber doğrusunu kendisi sıralamış. Aynı zamanda büyük fakih imiş. 11 yaşında iken hocasının kitaplarındaki yanlışları tesbit etmesiyle ilgi odağı olmuş. 18 yaşında iken ihtilafa düşen bazı alimlerin başvuru mercii olmuş...
Allah(cc) makamını âlâ derecesini yüksek eylesin.
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

(Ve ezzin finnâsi bilhacci) "İnsanların arasında seslen, hacca gelmeleri için... (ye'tûke ricâlen ve alâ külli dâmirin ye'tîne min külli feccin amîk.) Sen ey İbrâhim AS, bu Beytullah'ı yaptın; seslen insanlara!.. Onların kimisi yayan, kimisi binekli dağların arasındaki yollardan, vâdilerden akıp akıp buraya gelsinler!" diye Allah-u Teâlâ Hazretleri böyle buyurmuş.

Ama şu Beytullah var ya, bu Beytullah'ın çok tekrar tekrar binâsı yapılmıştır. İlk binâsı melekler tarafındandır. İbrâhim AS yaptırmıştır deniliyor ama, İbrâhim AS'ın duasında ne diyor?.. İbrâhim AS diyor ki:


(Rabbenâ innî eskentü min zürriyyetî bivâdin gayri zî zer'in inde beytikel muharremi) "Yâ Rabbi, Ben zürriyyetimden bir kısmını, hanımı ve çocuğumu, ekin bitmez bir vâdiye; (inde beytükel muharremi) senin muhterem, mukaddes evinin yanındaki ekin bitmez vâdiye, zürriyyetimden bir kısmını iskân ettim. Yâ Rabbi sen onlara rızıklar ver, meyvalar ver, sebzeler ver... Yesinler, içsinler; mahrum bırakma, rızıkları bol olsun!.." diyor. Demek ki, İbrâhim AS, biliyor ki orada, daha evvelden mukaddes bir mahal vardı. Evet, o yapmış ama, zâten tekrar tekrar sökülmüş, yapılmış; yıkılmış, yapılmış.


O kalenin olduğu taraf, Ecyâd tarafından sel gelirmiş. Peygamber Efendimiz'in evi tarafından, yâni Cebel-i Ebû Kubeys tarafından da sel gelirmiş ve buraların duvarlarını, binâsını zaman zaman seller tahrib edermiş. Hattâ bizim bir hemşerimiz var, o anlattı: "Bir gece rüyamda Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafını su doldurmuş, yüzerek tavaf ettim." dedi. Rüyâsında Kâbe'yi yüzerek tavaf etmiş. Ertesi gün gelmiş, Kâbe-i Müşerrefe'ye... Bir yağmur, bir sağanak, bir sel... Kâbe'nin etrafı sel sularıyla dolmuş. O da rüyayı hatırlamış; rüyada yüzerek tavaf etti ya... Yüzmeyi de çok iyi biliyor. "Cump..." atlamış suya... Size bize nasib olmayan bir şekilde yüzerek tavaf etmiş. Meraklı bir insan... Halen sağ o, bizim hemşeri... Yâni, yakın zamanda bile demek ki, su gelip doldurabiliyormuş.

Sonra ne yaptılar?.. Safa ile Merve'nin dışında hani mermer kaplı bir yer var ya, oraya otomobiller, kamyonlar girecek gibi kanal açtılar. Beytullah'ın altından kanalı götürdüler, Mesfele tarafına akıttılar. Yâni sel bir daha gelirse, binânın içine girmesin ve orada taşma, dolma yapmasın diye... Ama daha önceden çeşit çeşit taşmalar, dolmalar olmuş; hattâ buraya sellerin getirdiği molozları atmak icin günlerce çalışmış insanlar... Böyle seviyesi yükselmiş etrafın...

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (ks) Hazretleri - 7 Haziran 1993 / MEKKE
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

Bir kötülük işlediğin zaman; hemen onun arkasından bir tevbe ortaya koy.. Bir dönüş, o kötülükten bir vazgeçiş, onu silecek bir tevbe ortaya koy; gizliyse gizli, aşikâre ise aşikâre..

Hani insan içinden bazen bir kötülük işler; mesela birisine karşı bir kötü zanda bulunur, su-i zanda bulunur, halbuki öyle bir şey yoktur..

Mesela ben geçen gün bir yerde yemek yiyordum, koca sakallı beyaz sakallı birisi var, yeni tanıyorum, baktım sol eliyle yemek yiyor. Sol eliyle yer mi Müslüman? Sağ eliyle yiyecek Peygamber Efendimizin tavsiyesi.. Sol eliyle yemek yiyor, adam da hoca.. Şimdi adam da hoca olunca ona; “mubarek sağ elinle ye” desen, yani demek lazım belki ama, diyemedim ben, biraz yutkundum, utandım adamdan, diyemedim..

Sonra kalktık vedalaşırken baktım; bana gene sol elini uzatıyor vedalaşmak için, baktım sağ eli çolak adamcağızın, çalışmıyor, ondanmış yani.. Demek ki biz yanlış bir düşüncede bulunduk, o zaman tevbe Ya Rabbi.. Bu adamın boş yere günahını almışız, bu adam hocayken tabi sağ eliyle yemeyi bilirdi ama ne yapsın ki sağ eli hatalı, sakat, çalışmıyor, onun için, ondan yiyor..

Yani böyle şeyler olabilir, çeşitli misâlleri vardır bu işin, hatırınızda olsun; yapılan bir iyilik az önce işlenmiş bir kötülüğü inşaallah siler, o bakımdan en iyi çare hemen kötülüğün arkasına bir iyilik yapmak oluyor..

09.05.1993 Rh.A Prof. M. Es’ad Coşan (ks)
kalb-i mecruh
Posts: 0
Joined: 18 Apr 2010, 12:39

Re: Bir Hatıra..

Post by kalb-i mecruh »

Allah'ım(c.c) razı olsun..mevlam hocamızın şefaatlerine nail eylesin bizleri..
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

Süfyân-ı Sevri (ks) birgün evinden dışarı çıkmış, dalgınlıktan abasını ters giymiş sırtına.
Yolda, efendim demişler abayı ters giydin çıkart demişler.
Bak demiş, ben bu abayı üstüm örtünsün diye Allah rızası için giymiştim, giyimde bile niyeti Allah’ın rızası, ben bunu Allah rızası için sırtıma giymiştim, şimdi Allah rızası için giydiğim şeyi, kulların rızası için sırtımdan çıkartmam demiş. Ters giymiş yani ama kulların rızasına aldırmamış.

Ebu Süleyman ed-Darani (ks) o da meşhur evliyaullahtan bir zat, tasavvufinden, büyük zatlardan bir kimse. O da bir talebesinin evine gitmiş; adam bayram etmiş, aman büyük alim, büyük faziletli veli bizim evimize teşrif eyledi diye, hoş geldi safa getirdi diye, deli divane olmuş, sofra hazırlamış, hanımına seslenmiş, aman hanım, aman, hani ikinci Hacdan getirdiğimiz çok güzel tabak takımları var ya, hocama yemekleri o tabaklara koy da öyle gönder, deyince Hocası demiş ki:
Mürai, riyakar, senin iki Haccında battal oldu, ikisi de boşa gitti, var yeniden hacceyle demiş..
Neden? Ne oldu? Birinci Haccımızda getirdiğimiz değil, ikinci Haccımızda getirdiğimiz tabaklar var ya onlara koy dedi, iki haccını zikretti, şimdi orada Hac söylemenin zamanı mıydı? Değildi. Şu renkli tabakları deseydi olurdu. İbadetini söyledi diye, gösteriş oluyor diye azarlamış. Seni mürai seni demiş. İki haccın battal oldu git yeniden Haccet demiş. İşte gösteriş veya gösterişsizlik, samimiyet veya samimiyetsizlik hakkında iki küçük fıkra.. Olmuş hadiselerden iki menkabe..

Şimdi Müslümanların niyeti iyi olacak, Allah rızası için olacak, insanların beğenmesi beğenmemesi için olmayacak. Mü’minin vasıflarından bir tanesi nedir? Kınayanın kınamasından korkmaz Müslüman.. Ben müslümanım, müslümanlığımın gereği budur, beğenen beğensin, beğenmeyen beğenmesin ben bu işi böyle yaparım.. neden? Allah böyle emrediyor..

24.06.1984 Prof. M. Es’ad Coşan (ks)
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

Rahmetli Ömer Nasûhi hocamız.. muhterem bir alim, çok sükûti bir insandı.. biz tabi genciz, çocuğuz; böyle onun o sukûti duruşuna: ‘ya alim böyle mi olur ya, konuşsa ya, anlatsa ya’ falan diye, böyle susardı, talebe gibi yani susardı, ama tabi derya gibi insan, yazdığı kitaplardan belli.. hafızası kuvvetli, bilgisi kuvvetli, her şeyi güzel.. seviyorduk tabi, hürmet ediyorduk, fakat bir şey daha öğrendik ki; meğerse aynı zamanda bizim Gümüşheneli dergahına bağlı, bizim şeyhlerimizin birisinden ders almış.. dervişmiş de gık dememiş yani hiç kimseye belli etmemiş..

Hoşuma gitti yani.. Hem ketumluğu hoşuma gitti, hem de öyle bir büyük alimin aynı zamanda mutasavvıf olması; çok güzel bir ekmek kadayıfının üzerine halis bir kaymak gibi birşeydir yani..

Çünkü hem alim hem de derviş yani.. Ne güzel takva ehli bir kimse olmuş oluyor..

04.02.1992 Rh.A M. Es’ad Coşan (ks)
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

Allah rahmet eylesin Yuvalı Hoca varmış Ankara’da.. Çok gözü yaşlı bir vaiz imiş. İhlaslı bir kimseymiş. Bizim komşular anlatırdı, yani biz tanımaya fırsat olmadan, Ankara’ya gitmeden önce yaşamış, vefat etmişte; çok ihlaslı olduğunu söylerlerdi, medhederlerdi. Böyle çok güzel anlatırmış cemaate inceden inceye nasıl abdest alacağını, nasıl abdest bozacağını filan.. Çok güzel anlatırmış ki; çünkü her şeyin bir anahtarı var, girişi var, namazın anahtarı abdest, yani abdest güzel olmazsa namaza giriş olmaz. Giriş güzel olmaz. Abdestin güzel olması için de yüz numaradan işin tedbirinin güzel alınması lazım..

21.03.1993 Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan (ks)
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

"...kadınlar da ihramlı olduğu zaman peçe takamazlar ve eldiven giyemezler" diyor..
Şimdi; insan karşılaşınca yeri gelince söylemeli..
Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki: kadın yüzüne nikab yani peçe almasın diyor ihramlı iken hacca niyet etmiş iken peçe almasın eldiven giymesin diyor..

Bundan ne çıkar?

Peygamber Efendimizin zamanında, Haccın dışında, kadınların yüzlerine peçe örttüğü ve ellerine eldiven giydiği çıkmaz mı bu ifadeden? Çıkar!

Allah cc; Efendimizin sünnetine aykırı işler yaptırtmasın..

15.03.1987 Prof Dr M Esad Coşan (ks)
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

..bizim arkadaşlardan birisi, birisi daha, iki yaşlı amcamız, burada i'tikafa girmişler, tesbih çekmişler, Allah demişler, oruç tutmuşlar, riyazet yapmışlar, sonra bitirince işi Hocamızın (ks) kapısına giderken; birisi müftü, müftü olana ötekisi diyor ki:
-"Bak şimdi Hocamızın kapısına doğru yürüyoruz ya kapı kendiliğinden açılacak"
-'Deme ya öyle şey de var mı?' diyor müftü efendi..
Kitaplarda yoktur bu ama ilm-i hal derler buna hal ilmi..
Kapıya doğru yürüyorlar çat kapı açılıyor birbirlerinin yüzüne bakıyorlar giriyorlar içeri.. İki gün önce söyledi bana başından geçen hadise olarak yani..

06.02.1983 Prof Dr M Esad Coşan (ks)
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Bir Hatıra..

Post by Halil Necati »

"evliyalar mahfuzdur, enbiyalar masumdur, biz ise mukadderat-ı ilahiyyenin altında yuvarlanır gideriz.." MZK (ks)
Post Reply

Return to “Prof. Dr. M. Es'ad Coşan Rh.A”