Görüntüde Dindarlaşmak

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Görüntüde Dindarlaşmak

Post by Halil Necati »

Görüntüde Dindarlaşmak

Türkiye'de dindarlık azaldı mı arttı mı? Yapılan anket ve istatistikler ihbar vazifesi gördüğünden memleketin dindarlaşması birilerine dolaylı anlamda mesaj anlamı taşıyor. Camilerin Cuma namazlarında sokaklara taşması, başörtülü sayısında yatay ve dikey artış, hapşırırken elhamdülillah diyenlerin sayısının geçmiş yıllara nazaran çoğalması Türkiye manzarasını bir anda yeşile boyamaya yetip artıyor.

Eğer bir toplumun dindarlaşması için görüntü yeterliyse, evet Türkiye hızla dindarlaşmaktadır, diyebiliriz. Ama dindarlık dinin kalplere nüfuzu ise burada birazcık durmak lazımdır. Müslümanlık kalitesi açısından düne göre bugün daha iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebilir miyiz acaba?

Daha modern, daha rasyonel, daha çağcıl olmak adına din ekseninde yaşananların önemli bir kısmı modern hurafelerden oluşuyor. İçe sinmeyen elbisede kalan bir din. Anlama sirayet etmeyen sözde kalan bir Müslümanlaşma, kimlik kartlarına sinen şahsiyete dönüşmeyen bir İslam, bu mudur hızla artan dindarlık?

İnsaf sahiplerinden yana olmak, sömürü düzenine dur demek, zulmü alkışlamamak dindarlık ötesi insani bir durumdur. Oysa bu ülkede eşcinselliği tasvip etmemek bile tek başına dindar olmak için yeterli görülüyor. Dindar kimliklerinin her on yılda bir belli önyargı istasyonlarında güncellendiğini herkes biliyor artık.

Dünün Türk filmlerinden, mizah dergilerinden ve köy romanlarından kesilip yapıştırılan karikatür dindar imajı şimdilerde değişmiş durumda. Yeni versiyonuyla dindarlık tipleri sürüldü piyasaya.

Cuma kılan dindarlar, cenazede bir kenarda duvara yaslanıp durmak yerine tabuta yakın saf düzeninde yerini alan dindarlar, birahanesini kandil sebebiyle bir geceliğine kapatan dindarlar, evinden çıkarken ya da kontağı açarken besmele çeken dindarlar, başörtülülerin bol olduğu alışveriş merkezlerinde onlarla birlikte alışveriş yapan dindarlar.... Sanki din öylesine asgari şart ve ölçütlerde dindar alımına başlamış ki önüne geleni kendine üye yapıyor sanırsınız.

Bu gidişle beli bir zamanla nikâhlı beraberlikler, cami önünden geçmeler, zeytin ve hurma yiyip meşrubat içmeler bile nerdeyse dindarlık kıstaslarından sayılacak. Müslüman bireyin dinden talepleriyle paralel bir şekilde hak ve özgürlükler bağlamında devletten talepleri de azaldıkça din ve dindarlık alanı da gittikçe küçülmektedir.

Kandil programlarının Türk seyircisinin yüzde 55'i tarafından izlenmesi bile bu ölçekte bir dindarlaşma olarak değerlendirilip gazetelerde yer alabiliyor. Çok geçmez kandil simidi satışlarıyla dindarlık arasındaki ilgi de istatistik konusu olur.

Anlaşılan o ki bu memlekette sadece din değil dindarlık da bilinmiyor. Bilinmiş olsaydı hayatını tavizsiz bir şekilde dini umdelere göre tanzim etmeye karar kılmış bir insana sıfat olabilecek bir kelimeyi dine kıyısından köşesinden bulaşmış bir kişiyi tanımlamakta kullanma yanlışına düşülmezdi.

Ilımlı İslam anlayışı dindarlığın terminolojisini bile tersyüz etmiştir. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan-sadece ılık suya sokan Müslüman'a sanırım ılımlı Müslüman deniyor. Elini hep ılık suda tutan Müslüman'a da herhalde dindar denir.

Geçtiğimiz aylarda özel bir üniversiteden iki profesör 53 ilde 453 denek üzerinde dindarlık araştırması yaptı. Bu araştırmada toplumda Allah'ın varlığına inananların oranı % 93 olarak tespit edilirken, nasıl ve ne için dua edersiniz sorusuna verilen cevaplar oldukça ilginçti. Buna göre, araştırmaya katılan deneklerin % 90'ı dua ettiklerini beyan ederken dua etme sebepleri arasında felaketten korunmak amacı % 97 ile ilk başta yer alırken, iyi eş bulup evlenme, sınavda başarılı olma, taraftarı olduğu futbol takımının yenmesi yine en çok edilen dualar arasında yer alıyor.

Türkiye'de toplumsal hayata yansıyan dindarlık 'görüntüde dindarlaşmak'la açıklanabilir bir dindarlıktır. Hâlbuki ne çok deruni bir dindarlığa ve derinlikli dindarlara muhtacız. Gerçek anlamda Müslüman olsak "dindarlık" gibi bir kimliğe ihtiyaç duyar mıydık acaba? Hiç sanmıyorum. Teslim olmuş bir insanın dinle yüzey ilişkisi bitmiş eşyanın künhüne vakıf olmuş, kabuğa değil öze sadakatle bağlanmıştır. Kabuğa bağlı dinarlığı her zaman yedeğinde başka bir kimlik besler. Bu nevzuhur kimliğin adı da dini darlık (dar görüşlü dinsel bakış)tır.

Hüseyin Akın - 18 Mart 2010/Milli Gazete
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”