Üç Flaş Gelişme

Türkiye gündemi, önemli haberler, duyurular, siyasi ve dini gelişmeler...
Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Üç Flaş Gelişme

Post by Halil Necati »

http://www.kritik-analitik.com/NewsPopUp.aspx?Id=175

Üç Flaş Gelişme

Türkiye, dün Askeri Savcılık, Jandarma Kriminal ve Erzurum'dan gelen 3 şok edici haberle sarsıldı. Askeri Savcılık, 1. Ordu'da yapılan Balyoz Seminer Planı'nın "Darbe Planı" olduğunu, Jandarma Kriminal laboratuvarı Islak İmza'nın Dursun Çiçek'e ait olduğunu açıkladı. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise HSYK'nın yeni atadığı özel yetkili savcıların hazırladığı, 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Erzurum Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner'in örgüt üyesi olduğu yönündeki iddianamesini kabul etti.

HSYK'nın atadığı yeni savcıların hazırladığı iddianame'yi Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti.

HSYK'nın skandal bir şekilde görevden aldığı savcılar yedine görevlendirdiği Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nca tamamlanarak, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianame kabul edildi. Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında göreviyle ilgili suçların yer aldığı dosyanın Yargıtay'a gönderilmesine, örgüt kapsamına giren kişisel suçların Erzurum'daki dosya kapsamında 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesine karar verildi. Bu arada, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in soruşturma kapsamında ifadeye çağrılıp çağrılmamasıyla ilgili sürecin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirileceği öğrenildi.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in Ergenekon terör örgütü üyesi olarak suçlandığı iddianamede, ifade vermeye gelip gelmeyeceği tartışılan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk de 17 sanık arasında ilk sırada bulunuyor. Cihaner'in ardından 3. sırada İl Jandarma Alay Komutanı Ali Tapan var.

Cihaner hakkında, 'Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, resmî evrakta sahtecilik, tehdit ve hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek' suçlarından dava açıldı. İddianamede, Cihaner'le ilgili soruşturma için Erzurum Başsavcılığı'nın yetkili ve görevli olduğuna dair mütalaaya da yer veriliyor.

Orgeneral Saldıray Berk ise 'Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, tehdit, resmî belgede sahtecilik, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek'le suçlanıyor. Cuma günü mahkemeye sunulan iddianamenin önemli ayrıntılarından birini ise dosyadaki suçların ayrılması oluşturuyor. Başsavcı Cihaner'in göreviyle ilgili suçlarına Yargıtay'daki ilgili daire bakacak. Ancak Cihaner, iddianamede kişisel olarak görülen örgüt kapsamındaki suçlarla ilgili Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Başsavcı'nın göreviyle ilgili suçların yer aldığı dosya ise Yargıtay'a gönderildi.

14 sanıklı iddianamede şöyle deniliyor: "Örgütün, TSK içinde son derece gizli bir yapılanma içinde olduğu kadar, yukarıda açıklandığı gibi örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesinde çok önemli gördüğü istihbarat örgütü içinde de kadrolaşmaya çalıştığı açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır.''

Çiçek: İmzalı belge Erzincan'da uygulanacaktı
İddianamede örgütün Erzincan yapılanmasıyla ilgili olarak da bilgiler veriliyor: "(...) Dursun Çiçek tarafından imzalanmış bulunan İrticayla Mücadele Eylem Planı, Erzincan ilinde hayata geçirilmek istenmiş, bu amaçla Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren şüpheli Saldıray Berk liderliğindeki yasa dışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur. Bu çerçevede Gülen cemaatinin Erzincan'daki evlerine veya okullarına silah, uyuşturucu vs. suç unsurları ile yasa dışı illegal dokümanlar konularak sonrasında bu yerlerde eşzamanlı olarak operasyonlar yaptırılması ve böylece Gülen cemaatinin silahlı terör örgütleri kapsamına alınmasının sağlanmasının hedeflendiği ortaya çıkmıştır.''

İlk duruşma Erzurum'da
Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Cihaner ile ilgili iddianamenin cuma günü mahkemeye ve daha sonra Yargıtay'a gönderildiğini açıkladı.

Kuş, iddianame kabul edildiği takdirde duruşma tarihi belirleneceğini ve ilk duruşmanın Erzurum'da yapılacağını ifade etti. İddianamenin Gizli Tanıkların ifadeleri ile ilgili bölümlerde, irticayla Mücadele Eylem Planı'ndan imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in Savcı İlhan Cihaner ile Orduevi'nde görüştüğü ve Erzincan'da Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) harekete geçirilerek Türk-Kürt ve Alevi-Sünni kışkırtıcılığı yapılması için eylemler planlandığı da ileri sürülüyor. İddianamede ayrıca şüphelilerin, 27 Ekim 2009'da Çatalarmut Baraj Gölü'nde ihbar sonucu bulunan el bombası ve mermilerin de suni olarak Erzincan Emniyeti ile irtibatlandırmaya çalıştıkları da belirtildi.

Gizli tanık Munzur: "Gizli çekim yap" dediler
İddianamede gizli tanıklardan ''Munzur''un şu ifadeleri yer aldı:''Ben Erzincan'da bir iş yeri sahibiyim. İş yerime komutanlar gelip gitmeye başladı. Şenol Başçavuş ile tanıştım... Ortamı hazırladığım sırada Şenol komutan bana bir kalem kamera vererek, 'Savcı bey geldiğinde onun bayanlarla olan ilişkisini bu kalem kamerayla çekeceksin' dediği için üzerimdeki kalem kamera ile savcı beyi karşılamıştım, ancak savcı bey ortama girmeyince çekim işi de ortada kaldı.''

Gizli tanık Efe
İddianamede gizli tanık ''Efe''nin ifadelerine şöyle yer verildi: ''Erzincan ve çevresinde Ergenekonun faaliyetlerini maddeler halinde anlatmak istiyorum. Başsavcı ilk önce adliye içerisinde başlayarak fişleme işine başlamıştır." İddianamede ayrıca, ''Gizli tanık Efe, Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu, 2009 yılı Ocak veya Şubat aylarında Erzincan'da 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk tarafından düzenlenen seminer adı altındaki darbe toplantısına katıldığı söylenen bir kısım rütbeli personeli ayrı ayrı teşhis etmiştir'' denildi. Şüpheliler hakkındaki sevk maddelerinde ise şüpheli Saldıray Berk'in, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, şüpheli İlhan Cihaner'in yine Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan 314/2 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla işlediği resmi belgede sahtecilik suçundan TCK'nun 204/2-3, tehdit suçundan TCK'nun 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi talep edildi. Diğer şüphelilerin de ''Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'' üyesi olma suçundan ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istendi.

Orgeneral ve Savcı Ergenekon'dan yargılanacak
HSYK'nın skandal bir şekilde görevden aldığı savcıların yerine görevlendirdiği Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nca tamamlanarak, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan Ergenekon soruşturmasına ilişkin iddianame Mahkeme tarafından kabul edildi.

Erzincan'ı karıştırma planı
İddianamenin Gizli Tanık ifadelerinde, Albay Dursun Çiçek'in Savcı İlhan Cihaner ile Orduevi'nde görüştüğü ve Erzincan'da Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) harekete geçirilerek Türk-Kürt ve Alevi-Sünni kışkırtıcılığı yapılması için eylemler planlandığı da ileri sürülüyor. İddianamede ayrıca şüphelilerin, 27 Ekim 2009'da Çatalarmut Baraj Gölü'nde ihbar sonucu bulunan el bombası ve mermilerin de suni olarak Erzincan Emniyeti ile irtibatlandırmaya çalıştıkları da belirtildi. ® 10'DA

Özbek: Usul açısından müdahil olduk
Hakİmler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında dava açılmasıyla ilgili olarak, "Kesinlikle dosyanın içeriğiyle ilgili Kurulun herhangi bir değerlendirmesi, ilintisi ve ilgisi yoktur. Biz sadece usul açısından ve usulün yol açabileceği insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından olaya müdahil olduk. Bakacağız, değerlendireceğiz" dedi.

Askeri savcılık: Balyoz Darbe Planı
Askerİ Savcılık, "Balyoz Seminer Planı" olduğu iddia edilen belgeleri incelemesi için bir Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan'ı görevlendirdi. Binbaşı Erdoğan bilirkişi raporunda, "Belgelerin tümü gerçekse bu devlet idaresine el koymayı öngören bir plandır" dedi.

Kamuoyunda , Beyazıt ve Fatih Camilerinin Cuma namazı esnasında bombalanması ve kendi jetimizin düşürülmesi gibi sarsıcı olayları öngördüğü için dehşetle karşılanan Balyoz Darbe Planı'nı Askeri Savcılık da kabul etti. Taraf Gazetesi'nde yayımlanan Balyoz Darbe Planı'nın, 2003 yılında hükümeti devirmek için hazırlandığı ve 5 bin sayfadan oluştuğu ortaya çıkmıştı. Plan için Askeri Savcılık da soruşturma başlattı. Askeri Savcı Albay Bülent Münger, sivil savcıdan gelen belgeleri incelemek için bilirkişi olarak Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan'ı görevlendirdi. Binbaşı Erdoğan, kendisine teslim edilen 3 DVD ile 1 CD'deki dokümanları inceledi ve 32 sayfalık raporunu İstanbul Savcılığı'na gönderdi. Raporunun başına, "Belgelerin gerçek olduğu" varsayımına dayanarak hazırlanmış notu düşen Binbaşı Erdoğan'ın bilirkişi raporunda, "Belgelerin tümü gerçekse bu devlet idaresine el koymayı öngören bir plandır" dedi.

Hükümeti yıkma planı
Üç DVD ve bir CD üzerinde bilirkişinin yaptığı inceleme sonucu yazılar raporda şu ifadelere yer verildi: "Görüşülen alternatif harekat planlarının EGEMEN Harekat Planı ile ilgili olabileceği gibi seminerde yapılan bir takdimde bazı siyasetçilerin fotoğraflarının kullanılması ve silahlı kuvvetlerin yetki alanı dışına çıkan konuşmalara rastlanılması nedeniyle seminerde "BALYOZ Güvenlik Harekat Planı"nın ifşa olmayacak bir seviyede görüşülmüş olabileceği..." "BALYOZ Sıkıyönetim Komutanlığı'nca hazırlandığı anlaşılan "BALYOZ Güvenlik Harekat Planı"nın ise sıkıyönetim uygulama esaslarının ötesinde tedbirleri ve faaliyetleri içeren bir plan olduğu ve hükümeti devirip devlet idaresine el koymayı öngören bir plan olduğu..."

"Ast birliklerin çalışmalara daha fazla ağırlık vermeleri nedeniyle kolordu plan tatbikatlarının ve ordu plan seminerinin başlangıçta konulan maksatlardan uzaklaştığı, nitekim seminer uygulama emri ile seminer sonuç raporunda yazılan maksatların bile tamamen farklı olduğu..." "Darbe koşullarını oluşturmak maksadıyla" Çarşaf, Sakal, Oraj ve Suga planları 1. Ordu Komutanlığı Semineri'nde yer almadığı..."

"26'sı general 147 subayın katıldığı "Balyoz" toplantılarında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emirleri açıkça ihlal edildiği..." "Seminerde bazı siyasilerin fotoğrafları kullanılmış, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yetki alanı dışına çıkılan konuşmalara rastlandığı..."

Genelkurmay: Islak imza gerçek
Emniyet, Adli Tıp, TÜBİTAK ve Jandarma'nın ardından Askeri Savcılık da, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in imzasının "gerçek" olduğunu açıkladı. Masum insanlara suç ve iftira atarak onları askeri mahkemelerde yargılatmayı öngören Plan'daki imzayı "kağıt parçası" olarak niteleyenler olmuştu.

Emniyet, Adli Tıp, TÜBİTAK ve Jandarma'nın ardından Askeri Savcılık da, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in imzasının "gerçek" olduğunu açıkladı. Masum insanlara suç ve iftira atarak onları askeri mahkemelerde yargılatmayı öngören Plan'daki imzayı "kağıt parçası" olarak niteleyenler olmuştu. Askerî savcılığın talebi üzerine 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın altındaki imzanın Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı tarafından da tescillendi.

Askeri Savcılık, kamuoyunda "Gülen Cemaati ve AKP'yi bitirme planı" olarak bilinen, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda imzası olan Albay Dursun Çiçek'in imzasının orijinal olduğunu belirledi. Askeri savcılık, belge fotokopi olduğu gerekçesiyle daha önceki soruşturmada 'kovuşturmaya gerek yok' kararı vermişti. Belgenin aslının ortaya çıkması üzerine yeniden soruşturma açan askeri savcı, Belgenin gerçekliğine dair delillerin elde edilmesi üzerine Dursun Çiçek için tutuklama talebinde bulundu.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde konuyla ilgili yayımlanan notta, "16 Şubat 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 'belge'nin Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderilmesini müteakip, söz konusu belgenin ıslak imzalı aslının mevcudiyeti iddialarını doğrulayabilecek bazı delillerin elde edilmesi nedeniyle, 24 Haziran 2009 tarihli karara esas teşkil eden gerekçelerin yapılmakta olan soruşturmada geçerliliğini yitirmiş olduğu dikkate alınmış ve Genelkurmay Askeri Savcılığınca verilen 'kovuşturmaya yer olmadığı kararı' kaldırılmıştır. Bu kapsamda devam olunan soruşturma sırasında, ifadesi Askerî Savcılık tarafından yeniden tespit edildikten sonra, Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek tutuklama talebiyle Askeri Mahkemeye sevk edilmiş ve 01 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından tutuklama talebinin reddine karar verilmiştir. Soruşturmaya Askerî Savcılık tarafından devam edilmektedir" denildi.

Genelkurmay Başkanlığı'nın 'İrticayla Mücadele' adı altında 2009 yılının Nisan ayında yeni bir eylem planı hazırladığı yönündeki iddialar gündemi sarstı. Taraf Gazetesi, 12 Haziran 2009'da 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşetiyle belgenin detaylarını yayımladı.

Habere göre, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' Genelkurmay Harekât Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmıştı. Altında ise Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek'in imzası vardı. Dursun Çiçek, planın altındaki imzanın kendisine ait olmadığını öne sürerken, bazı gazeteler ise sürekli planın fotokopi olduğunu, delil sayılamayacağını savundu.

Askerî savcılık başlattığı soruşturma kapsamında Emniyet, TÜBİTAK ve Adli Tıp'tan belgeyle ilgili rapor istedi. Çiçek'in talebi doğrultusunda belge Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu'na gönderildi. 11 kişilik heyet tarafından incelendi. 7'ye karşı 4 oyla belgedeki imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğu burada da doğrulandı. Fakat askerî savcı, bütün bu raporlara rağmen kovuşturmaya gerek olmadığına hükmetti.

Askerî savcılık gelişmeler üzerine yeni bir soruşturma açtı ve belgenin aslını sivil savcılardan istedi. 16 Şubat 2010'da belgenin aslı Genelkurmay'a gönderildi. Askerî savcı, belgeyi incelemesi için Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı'na gönderdi. Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı 'El yazısı inceleme kısım amirliği' uzmanları tarafından, basınç, hız, kalem kaldırma, yazı vasıtasının pozisyonu, çizgilerin başlangıç ve bitiş noktası ve gidiş yönü açısından incelendi. Çiçek'e ait 20 farklı imzayla belgenin altındaki imzanın karşılaştırması yapıldı. Hazırlanan rapor, 23 Şubat'ta Genelkurmay Askerî Savcılığı'na gönderildi. Raporda, yapılan karşılaştırma ve analizler sonrası imzanın Dursun Çiçek'in elinin ürünü olduğu sonucuna varıldığı bildirildi.

Askeri savcı: "Çiçek tutuklansın"
Askeri Savcılık, kamuoyunda "Gülen Cemaati ve AKP'yi bitirme planı" olarak bilinen, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda imzası olan Albay Dursun Çiçek'in imzasının orijinal olduğunu belirledi. Askeri savcılık, daha önceki soruşturmada 'kovuşturmaya gerek yok' kararı vermişti. Belgenin aslının ortaya çıkması üzerine yeniden soruşturma açan askeri savcı, Belgenin gerçekliğine dair delillerin elde edilmesi üzerine Dursun Çiçek için tutuklama talebinde bulundu. ® 10'DA

Diker: Komutanlar görevden alınsın
Emekli Yarbay Tevfik Diker, millete komplo planında Dursun Çiçek'e talimat verdiği iddia edilen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ve Ergenekon davasından şüpheli duruma düşen 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in istifa etmelerini, aksi durumda ordu komutanlıklarından alınmaları gerektiğini söyledi.

Emekli Yarbay Tevfik Diker, millete komplo planında Dursun Çiçek'e talimat verdiği iddia edilen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ve Ergenekon davasından şüpheli duruma düşen 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in istifa etmelerini, aksi durumda ordu komutanlıklarından alınmaları gerektiğini söyledi. Diker, görevden almanın, TSK'nın imajı ve devam eden soruşturmanın selameti açısından şart olduğunun altını çizdi.

Cihan Haber Ajansı'na konuşan Diker, eski Yarbay Diker, Jandarma Kriminal'in millete ve demokrasiye tuzak kurulan planının altında bulunan imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğunu belirlemesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı'nın ve Orgeneral İlker Başbuğ'un zor durumda kaldığını ifade etti. Başbuğ'un Çiçek'in imzasının bulunduğu kağıt için 'bu bir kâğıt parçası' dediğini hatırlatan Diker, "Jandarma Genel Komutanlığı kriminal raporu, ıslak imza Albay Çiçek'e aittir dedi. Askeri savcı, Albay Çiçek'in tutuklanmasını istedi. Albay Çiçek, askeri mahkeme tarafından tutuklanmadı. Bu durumda akıllara gelen ilk soru şudur; Albay Çiçek'e kim emir verdi?"

"İstifa en iyi çözümdür"
Emekli Yarbay Tevfik Diker, TSK bünyesindeki üç ordu komutanından ikisi olan 1.Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in şüpheli konumda olduklarını hatırlatan Diker, "İddialar, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız'ın Genelkurmay 2. Başkanı olduğu dönemde Albay Çiçek'e talimat verdiği şeklinde. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ise Erzurum'da açılan davada 1. şüpheli durumunda. TSK mevcut durumdan zarar görmekte ve yıpranmaktadır. TSK'nın yıpranmasını önlemek için 1. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız ile 3.Ordu Komutanı Org Saldıray Berk'in Genelkurmay Başkanı Başbuğ tarafından istifası istenmeli." Diker, bunun Türk Silahlı Kuvvetler'in yıpranmaması ve halen devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasının sağlıklı yürümesinin selameti açısından hayati önemi haiz olduğunu vurguladı.

Soruşturma eksik yapılıyor
Mardin Barosu Başkanı Azat Yıldırım, devam eden Ergenekon soruşturmasının eksik yapıldığını, Ergenekon'un Fırat'ın doğusu olarak tabir edilen bölgede daha etkin bir şekilde çalıştığının herkes tarafından çok iyi bilindiğini söyledi.

Mardin Barosu Başkanı Azat Yıldırım, devam eden Ergenekon soruşturmasının eksik yapıldığını, Ergenekon'un Fırat'ın doğusu olarak tabir edilen bölgede daha etkin bir şekilde çalıştığının herkes tarafından çok iyi bilindiğini söyledi.

Yıldırım, "Buzdağının görünmeyen yüzü, bütün NATO ülkelerinde kurulan gladyo örgütlenmesidir. Özellikle araştırılması gereken Ergenekon'un Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıkıyönetim ve olağanüstü hal zamanında çok sayıda faili meçhul cinayetlere bulaşarak, birçok haraç, adam kaçırma, yol kesme gibi birçok olaylara karışmasıdır. Yüksekova çetesinde gördüğümüz gibi uyuşturucu bağlantılarının deşifre edilip bağlantıları araştırılmalıdır. Bu araştırmalar yapılmadan Ergenekon soruşturması yüzeysel bir soruşturma olacak ve gizli kalan yerleri deşifre edilmeden devlet içinde yargı yürütme içindeki kolları deşifre edilmeyecektir. Zaman zaman bu yöndeki işaretlerde kamuoyunda şüphelere devem edecektir." dedi

HÜKÜMET ACİLEN ANAYASA VE YARGI REFORMUNA GİTMELİ
Özelikle Türkiye'de sivil anayasa tartışmaları bütün kamuoyu tarafından ciddi bir destek bulduğunu hatırlatan Mardin Barosu Başkanı Azat Yıldırım, "Anayasa değişikliği için birçok taslak kamuoyuna paylaşılmıştır. Bugüne kadar özellikle seçimlerde bu konu neredeyse bir referanduma dönüşmüştü. Bugünkü iktidar yüzde 49 bir oyla aslında halk nezdinde yeni bir anayasa çıkarma yetkisi vermişti. Ancak hükümet bugüne kadar sürekli kamuoyunu oyalamak sureti ile bu reformları gerçekleştirmedi. Bugün de hükümetin karşı karşıya kaldığı asıl problem ve sorun budur. Yeni bir anayasa yeni bir yargı reformu dün de vardı, bugün de var. Bugünkü olaylarla bu yargı reformu bu olaylara kurban edilmeyecek derecede acil ve ivedilikle yapılması gereken önlemler olarak görüyoruz. Hükümet acil bir şekilde yeni bir anayasa ve yargı reformuna gitmesi gerekir." şeklinde konuştu.

Balyoz tam demokratikleşme sağlamaz
Balyoz Soruşturmasını önemsediğini söyleyen Siyaset Bilimci Maya Arakon, "Evet, Türkiye sivilleşiyor ancak bu sivilleşmenin ülkeyi tamamen demokratikleşme yoluna götürdüğünü söylemek doğru değil. Demokrasinin yerleşmesi için diğer alanlarda da demokratikleşme gerçekleşmeli" dedi.

Türkİye''ilginç' zamanlardan geçiyor. "En kudretli," "dokunulamaz" denilen isimler bir bir 'darbe' suçlamasıyla gözaltına alınıyor, sorgulanıyor ve hatta cezaevine konuluyor ve bütün bunların ülkeyi hızla bir demokratikleşmeye, sivilleşmeye götürdüğü söyleniyor. Balyoz'da faydalanılacak ve tutuklanacak listesinde olanlar her gün ekranlarda ve gazete köşelerinde kavga ededursun ayakları yere basan, bu ülke ve geleceği için gerçekten "endişelenen" isimlerin sesleri de bu hengamede oldukça cılız kalıyor. Balyoz soruşturmasının oldukça önemli bulduğunu söyleyen Siyaset Bilimci Yard. Doç. Dr. Maya Arakon, Milli Gazete'ye verdiği demeçte, "Evet, Türkiye sivilleşiyor ancak bu sivilleşmenin tamamen demokratikleşme gibi algılanması çok doğru bir çıkarım olmaz" dedi.

'Demokratikleşmenin tamamen yerleşebilmesi için diğer alanlarda da demokratikleşmenin sağlanmasının şart olduğunu belirten Arakon, "Askeri vesayetin hüküm sürdüğü bir ülkede demokrasiden söz edemeyiz ancak başka alanlardaki demokratikleşmelere de bakmalıyız. Kadın hakları, sendikal haklar, ifade hürriyeti gibi alanlarda da acilen bir demokratikleşme gerekiyor. Balyoz soruşturması kesinlikle önemli bir adım, ancak bu kendi başına tam demokratikleşmeyi getirmiyor" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin sivil vesayet rejimine gittiğine inanmadığının altını çizen Arakon, "Türkiye'deki darbelerin şekil değiştirip siviller tarafından yapıldığı söylenmeye başlandı. Ben bu sivil darbe lafına inanmıyorum. Sonuçta iktidarlar seçimle geliyor ve halk istemediği iktidarı başından atabilir" şeklinde konuştu.

Acil ihtiyaç: Yeni ve sivil Anayasa
Türkiye'nin en acil ihtiyacının sivil ve demokratik bir Anayasa olduğunu belirten Arakon, "12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan bir Anayasayla za ten tam demokratikleşmenin gerçekleşmesi

nin imkanı yok! Umut ediyorum muhalefet de yeni Anayasa konusunda yapıcı bir çalışma orta ya koyar" dedi. Muhalefetin temsil yetkisinin daha güçlü olduğunu ve bu konuda yapıcı davranması gerektiğini vurgulayan Arakon, "2007 seçimlerinde AKP yüzde 47 ile iktidara geldi ama aslına bakarsak AKP'yi istemeyen yüzde 53'lük bir kitle var ve muhalefetin temsil yetkisi toplamda daha fazla. Bu temsil yetkisini kullanarak da yeni anayasa çalışmalarına katılabilir. Ama Türkiye'nin yeni Anayasaya olan ihtiyacı gözden kaçmamalı" ifadelerini kullandı.

Seçim barajı demokrasiyle bağdaşmıyor
Yüzde 10 seçim barajı uygulamasının oldukça yanlış bulduğunu söyleyen Arakon, "Seçim barajı kesinlikle kaldırılmalı. Büyük bir seçmen kitlesinin temsil hakkı meclis dışında kalıyor ve demokrasiyle kesinlikle bağdaşmayan bir durum. Seçim barajının indirilip toplumun farklı kesimlerinin ve farklı ideolojilerin de mecliste temsil edilmesi gerekiyor. Doğru ve mantıklı olan zaten budur" şeklinde konuştu. Seçim barajının indirilerek terör ve şiddetle bağlantılı oldukları iddia edilen partilerin sistem içinde eritebileceğini söyleyen Arakon, "Sonuçta bütün Kürtler BDP'ye oy veriyor, BDP'yi destekliyor diye bir şey yok. Seçim barajını indirilmesiyle diğer partilerin yolu açılacağından terörle bağlantılı oldukları iddia edilen partiler marjinalleşir" dedi.

http://www.milligazete.com.tr/haber/uc- ... 154820.htm
Post Reply

Return to “Türkiye”