Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Forumda uygun kategori bulamadığınız yazılar...

Moderators: VYZ, Leyla Hanne

User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

s a e-posta kutuma gelmiş olan bir maili siz değerli kardeşlerimle paylaşıyorum; daha önceleri de defaatle belirtilmişti televizyonun zararları, televizyonun izlenmemesi ve eve sokulmaması gerektiği, fakat bu vesile ile bir defa daha hatırlatmış olalım; elhamdulillah evimizde televizyon yok, kaç yıldır televizyon seyretmediğimi de hatırlamıyorum, şimdi televizyonu açtığınız zaman, ki haberleri kastediyorum, yoksa dizilerdir, reklamlardır vs insanın dinini alır götürür de insanın haberi bile olmaz, haberleri kastediyorum, bayan çıkıyor beyin bakması haram, bey çıkıyor bayanın bakması haram, baştan aşağı haram, zaten açtığında haramın çıkacağı belli, aşikar, açar-açmaz haram, yakalandığın an haram, neden çünkü çıkacağı belli, haramın çıkacağını bildiğin halde açıyorsun; sonuç olarak evlerimizde asla televizyon olmamalı, şimdiye kadar seyrediyorsak tevbe edelim bir dahi izlememeye azm-ü cezm-ü kasteyleyelim, televizyonu kat'i olarak hayatımızdan çıkaralım, ayrıca internetten vs.'de asla film vb. seyretmeyelim, ben yıllardır seyretmedim ve hiçbirşey kaybetmedim, Hocalarımız Rh.A'lerin bu televizyon konusunda çok nasihatleri var, mesela forumdan bazı kardeşlerimiz bulup bizimle paylaşabilirler, bende rica etmiş olayım. Yine aklıma gelen mesela haberler; Rh.A Hocamız derdi ki; haberler sizi bulur, internette takip edilebilecek birkaç haber sitesi var, onları dikkatlice açıp takip edebilriz, mesela aklıma gelen habervaktim ile analitik bakış, hava durumu için meteorolojinin resmi sitesi var, gazete olarakta vakit ve yeni asya'ya zaruret miktarınca ve dikkatlice bakılabilir, fakat yenişafak ve zaman asla uygun değil..
Aşağıya eklediğim yazı uzun fakat okumanızı rica edeceğim.. Ayrıca bu konudaki görüşlerinizi de yazmanızı rica ediyorum.. (Televizyon ile ilgili görüş ve düşünceleriniz)


TİTREŞİMLE ŞUUR-ALTI TELKİNLERİ - ve 25. Kare‏


ŞUUR-ALTI TELKİNLERİ - 25. Kare
SUBLİMİNAL MESAJLAR



Şuuraltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “şuuraltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin şuuraltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.



Bunlardan en çok kullanılanları :

1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.

2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla şuur-altına itilen 25. kareler.

3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.



Bu yöntem; bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya, psikolojik savaşa, uluslararsı ilişkilere, yanıltıcı bilgilendirmeye kadar varan geniş bir yelpâzede kullanılmaktadı r. Görsel ve işitsel olarak (şuurlu) algılananlar değil; şuur-altı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.



Bunlardan en çok kullanılanı dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. .



Peki sistem nasıl işliyor?

İnsan kulağı sâdece belirli ftitreşim sıklığı aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanı z, bu sizin duyabileceğiniz titreşim aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz: “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz. Yani, kulağımız ancak belirli bir titreşim aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.

Şuuraltı ve şuuraltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak, şimdi öncelikli olarak bu “subliminal mesajlar”ın (şuur-altı telkinlerin) neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.



8-12 hertz dalga boyundaki Subliminal mesaj içeren bir MP3′ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli-mesajı beyniniz dinler. Bu esnâda kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında şuuraltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.

Mesela, en korkunç uygulamalardan sadece biri: “Amerika, Irak’ı işgal etmeden önce bir yıl boyunca (daha fazla da olabilir) Irak radyolarında Kur’an yayınının altından, çok düşük bir titreşimde, kulakla duyulmayan, ancak dimağla algılanarak Iraklıların şuur-altına gönderilen: “Direnmeniz faydasız” gibi mesajlar verilmiş ve bir ülke işte bu şekilde şuuraltı mesajlar ile işgâle hazır edilmiştir.



25inci KARE


Kişinin şuur-altına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25inci Kare tekniğidir. Peki nedir bu 25inci Kare

Gördüğümüz bir ânlık görüntü : 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur.

Sinema şeridinde, saat, dakika, sâniye olarak bir diziliş vardır. Her sâniyeden sonra bir yabancı kare gelir ve bir sâniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25inci kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare ânlıktır. Yani görüntü sâniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve ânında kaybolur. Genellikle göz ve beyne görünmez, daha doğrusu görülür ama şuuraltında kalır.

25. karenin temel mantığı da mesajı şuur-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanâyii’nde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25 karelerle şuur-altınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara ma’ruz kalabiliyorsunuz.



Göz bunları görmüyor ama sâniyenin 3 binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü şuur-altına ulaşıyor, orada depolanıyor. Bu gizli mesajlar sâyesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı “25inci Kare”lerle şuuraltına göndermiş oluyor.



PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ

BU 25inci KARELERDEN?



Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?

Cevâbı çok basit : Çünkü, gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü, kişi, şuurlu bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya red ediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek getirilmiş oluyor.

Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızı n tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut red etme gibi bir imkânımız var mı? Elbette hayır.

İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin şuurlu tercih hakkını gaspederek, onları gizlice zehirlemek!



* * *

Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanilistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak “İnsanınasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticarî hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu şuur-altı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.





25inci KARE NE ZAMAN ve NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?



Şuur-altının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadı r.

1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü illüzyon gösterisi yaparken şuur gücüyle algıalanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.



İşte buradan hareketle şuur-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına “Subliminal Mesajlar” (Şuur-Altı Telkinler) denilen bu tür reklamlar ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, sâliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda: “patlamış mısır ye” ve “Kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları şuurla algılayamadığı hâlde, şuuraltına hitap eden bu sloganlar neticesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.

Bu şekilde, şuur-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür.



İşte o gün bugündür uygulanan 25inci kareler sâdece bir insanı ya da bir topluluğu değil ; bütün insanlığı tehdit edegelmektedir.

Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsâne olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli-mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.



İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve âile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddî ve hayatî bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni-yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.

Televizyon karşısında uyuyan/uyutulan bir çağda yaşıyoruz!



Uyan ey toplum ve uyandırın uyuyan ruhları!

Şuur-altımızı başkaları değil ; biz yönetelim!



ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR

Şuur-altı teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride şuur-altında hapsoluyor.. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.



Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın şuur-altına kazımıştır.


“BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR”



Sizler, televizyonları nızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken: “

BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR”

uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?



Peki ne demek “Sanal Reklam?”

Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi :

"Sanal reklam"; hukûken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile, halihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”



Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…



O halde en can alıcı soru şu : Niçin sanal reklam?

Çünkü, şuur-altına telkin göndermenin en iyi yolu da ondan.



25. Kare'nin uygulandığı bir film :

DÖĞÜŞ KULÜBÜ / The Fight Club



Niçin bu film?

Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.

“Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar!” sloganı ile modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan bir filmdir döğüş kulübü.

Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almış ve 2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülü” ne lâyık görülmüştür.



Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :

“Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar”

“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”

“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”

“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”

“Sizler paranız kadar iyisiniz.”

“Siz işiniz değilsiniz…”

“Bindiğiniz araba değilsiniz..”

“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.



Şimdi, “Dünyanın bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25inci kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her sâniyeyi kare-kare izleyebilmek için önce :



1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.

2. Media player ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda.

3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her sâniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksini z.



SONUÇ:

1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin (sexomaniac) olduğunu bulduk.

2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.

3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brat Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.

4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.

5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu şuur-altına yerleştirilmiş.

6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.

7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare-kare izleyebilir.



06:02= elinde sigara olan Brat Pitt resmi,

31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,

31:14 = cinsel öğeler,

46:41 =cinsel öğeler,

49:09 = cinsel öğeler,

50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…

02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.



***



Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30uncu dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)

Şu ifadeler 30uncu dakikadan sonra aynen filmde geçmektedir :

“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz ; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYA BİLİRSİNİZ?”



DİKKAT : Yaptıkları işi aynı filmde anlatıyorlar!



REKLAMLARLA ŞUURU ÇALINAN İNSANLAR



İnsan beyninde şuur-altının tepki verdigi iki mühim olay var : “doğum” ve “ölüm”. Şuur-altımız bu 2 vak’aya çok daha fazla tepki veriyor. Bu 2 mesaja daha duyarlı.

“Sex” (cinsellik) mesajı doğum arke-tipinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm arke-tipinde karşılanıyor. Bu simgeler, verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde şuur-altı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde, bu öncelikli depolanan veriler davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.




ŞUUR-ALTI TELKİNLER YASAK DEĞİL Mİ?

Şuur-altı reklamlarının etkisinin ispatlanmasını n ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK şuur-altı reklamı: “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.



Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve şuur-altı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı Yasanın 20. maddesi: "Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırdedilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, şuur-altı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini" hükme bağlamıştır.

Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: "Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikç e ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır."



1964`te İngiltere, 1974`te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusya'nın Ekatirinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve yayın lisansının 2 ay iptal edilmesine neden olmuştur.



Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde şuur-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri şuur-altı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.


ŞUUR-ALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ



Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların şuur-altımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız şuur-altımızın gücünün ve öneminin farkındayız?

Şuur-altı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram şuurumuzun farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Şuur-altı, alt-benlik, şuur-dışı olarak da adlandırılan şuur-altı kişiliğimizin farkında olmadığımız, denetimimiz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.



Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hâfıza deposudur. Tecrübelerinizi hâtıralar şeklinde depolar. Şuur-altı heyecanlarımızı , sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaaliyete dökülmesinden de sorumludur.



Şuuraltımız, zihin telkin yoluyla iknâ olunmaya müsâittir.

Şuurlu zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir.

Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hâfızada kayıtlı bilgiler arasındadır.

Şuur-altı zihin delillerle ne iknâ edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Şuur-altının en mühim özelliği ise: şuurumuzun farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz 5 katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama şuur-altınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hâtıralar şuur-altı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.



Şuur ise aynı anda 3 ilâ 7 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan şuur-altı hafıza deposuna aktarılır. Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız herşey şuur-altına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer.



İşte tam da bu aşamada şuura değil ama şuur-altına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar derin algılarımıza yöneliktir.
GERÇEK : GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?



Şuur-altı dediğimiz alan, şuurun binde 999'unu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde 1 seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.

Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen alan sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri şuur-altına atıyor. Bunlar bilimsel verilerdir. İsteyen araştırsın....



Biz, normal şartlarda, gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanmış şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde 10 tane deterjan arasından 1 tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, şuur ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.



Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve şuur-altımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.


Şimdi neden bu kadar derin bir uyku içinde olduğumuzu, niye bu kadar tepkisiz olduğumuzu, neden aslımızı unuttuğumuzu anlayabiliyor musunuz...???

Ben nerdeyse 6-7 yıldır televizyon seyretmiyorum... Gerekirse sadece dinliyorum... Gittiğiniz filmlere de dikkat lütfen, özellikle filmlerin başı ve sonunda çok kullanılan şekil ve sayısal simgelere bakmamaya çalışın...! AÖ
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Abdüllatif »

Halil Necati wrote: bayan çıkıyor beyin bakması haram, bey çıkıyor bayanın bakması haram, baştan aşağı haram, zaten açtığında haramın çıkacağı belli
Zamanında Hocamız Ak Televizyonu kurdurmuştu. Hadi televizyonda bayan çıkmadı. Erkek de çıkmazsa o zaman haberi kim sunacak, programı kim yapacak? Hocamız neden kurdu televizyonu? Ak Televizyonda çocuklar mı program sunuyordu? Ankara'da yayın olmadığı için ben takip edemedim ama herhalde sadece çocuklardan oluşan bir kanaldı o zaman.. Öyle mi?

Ya da hocaefendimizin video sohbetlerine ne diyeceğiz?
O zaman hanım kardeşlerimizin sohbetleri izlemesi de haram olur. Sadece dinlemeleri lazım?

İslam'da kadın ile erkek avret mahalli açısından eşit midir?
Erkeğin yüzüne bakmak mı haramdır, yoksa şehvetle bakmak mı?
Yada şehvetle baktığın zaman erkeğin yüzü örtülü bile olsa mı haram olur?
Yada kadın gerçekten şehvetliyse hiç bir yere bakmadan, başka şeyler yaparak da günah olmaz mı?

Erkeğin kadına bakmasında haklısınız, çünkü kadının bütün heryeri avret mahallidir.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

İlahiyatçı olmadığım için yazmaya çekiniyorum, çünkü yanlış ve eksik olabilir..

Aklıma geldi mesela; SAS Efendimiz Hazretleri ve yanında Hanımları R.Anhalar, ki onlar Mü'minlerin anneleridirler; o esnada karşıdan görülüyor ki Abdullah ibn-i Ümmü Mektum RA geliyor, SAS Efendimiz buyuruyorlar, içeri geçin diye, R.Anha Annelerimiz diyorlar ki: o bizi görmez, göremez ki diyorlar, SAS buyuruyor: siz onu görmüyor musunuz diye.. elbette bu konuda çok hadis-i şerif vardır, yani bizim gönlümüz o mübarek Annelerimizden daha temiz değildir..

Yine SAS Efendimiz Haclarında yanında akrabasından olan genç bir erkeğe RA uyarıda bulunuyor, bu öyle bir gündür ki bugün gözüne hakim olan kazanır, herhalde hacda ve SAS Efendimizin yanında bulunan o gençten daha temiz değil bizim gönlümüz, ayrıca Hac yapmakta olan hanım sahabilerde R.Anha en az günümüz hanımları kadar tesettüre riayet ediyorlerdı..

Hanımın sesi erkeğe haramdır, erkeğin sesi ise caizdir, mesela erkek imam olur bayanlarda cemaat, fakat hanım imam olupta beyler cemaat olamaz, herhalde hanım imamken şehvetle Kur'an okumaz ama bak olmuyor işte.. Burada kadın ile erkek arasında bir fark var, ses konusunda böyle bir fark var. Ayrıca tesettür için erkek-kadın arasında fark var, erkeğin göbekle-dizkapağı arası, hanımda ise eli ve yüzü haricinde ( bazıları eli de katmış, bazıları ise ayakta helal demiş, şuan araştırma yapamadım) yani tesettürde de fark var. Bayanlar özel olmuş oluyor, bayanın herşeyi özel, tabi bütün bu konularda dinimiz hanımı korumuştur, bu kurallarla hanımlar korunmuştur, bu kurallar hep hanımların lehine ve menfaatinedir.

Şimdi bayanın yüzü avret değilse o zaman bayan resimlerini niye koymuyoruz, hanım kullanıcılar avatar olarak fotoğraflarını koysunlar ne dersiniz? olmaz değil mi, hanım tesettüre riayet etse bile fotoğrafı mahremdir, avrettir, özeldir, bakılması kesinlikle haramdır, tesettüre riayet edildiğinde dahi bakamazsın, bakarsan kalbinde nifak hasıl olur, ayağın hemen kayıverir, erkekler içinde böyle, hanım bakarken boş bulunurda, dikkatsizce bakıverirse gönlü hemen kayıverir, erkeklere bakması uygun değil bir kere, tasavvufi açıdan zaten uygun değil, azimete göre uygun değil, fıkhen ise bilmiyorum hüküm nedir, bu konular ciddi konulardır, günümüzn en önemli imtihan soruları hep bu konudan gelmektedir, bir mü'minin, hele ki dervişin bu konuda çok dikkatli olması gerekir, büyükler aynaya bakmayı doğru görmemişler, evlere arabalara vs vs bakmayın demişler, tabi bunlar tasavvufi açıdan, fakat fıkhende kalkıpta diyemezsin hanım tesettüre riayet edince ona bakabilirisn diye, çünkü MEC ks buyurmuştu ki tesettür evden çıkmamasıdır diye, MZK ks hatm-i hacegana gitmesin buyurmuştu, MEC ks ise evden çıkmasın diyordu, zarureten çıkabilir fakat zaruretinde tanımını yapmak lazım, ayrıca çıkarsada Allah affetsin, tevbe eder, Ya RAbbi affet der, başaramıyorum der, fakat kalkıpta helal diyemez.. Erkeklerde avatar olarak mesela kendi resimlerini koysalar uygun olur mu, hanım kardeşlerimize soruyorum uygun olur mu? Almayız televizyonu olur biter, yok kadın çıktı, açık çıktı, dekoltesi varmış, hanım bakabilir ben bakamam, ben bakarım hanım bakamaz, erkek çıktı ama erkek tahrik edici tarzda hanım sen bakma mı diyeceğiz.. Rh.A MEC ks ahirete irtihal eyledi, ak tv'de yok şuanda.. SAS Efendimiz Hanım Sahabiler R.Anha gördüler olabilir, Hocalarımızın ks sohbetlerini de hanımlar seyredebilir,izleyebilir bunun hükmü budur.. Fakat Hocalarımızın hanımları için böyle değildir, erkekler asla onlara bakamaz.
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Televizyon izlemesek, eve televizyon sokmasak kıyamet mi kopar?

1980 öncesi televizyon için MZK ks hocamız; vasat müslümanın evinde televizyon olmasın, film seyretmesin diyorlardı, sormuş birisi efendim kumanda elimizde kapatırız diye, evladım evliya olmak lazım demiş kapatmak için, fakat bunlar 1980 öncesi için geçerli.. Tabi MZK hocamız izlemeyin derken MEC hocamız izleyin, seyredebilirsiniz demiş olabilir!

Günümüzde ise haberlerde dahi bir haber çıkar gidersin gürültüye, biraz sonra diğer haberde de hanım gider gürültüye, inna lillahi ve inna ileyhi raciun.. kalmaz geriye birşey.. nazar ber kademin bir manası da bu olsa gerek..

Televizyon konusunu uzatmaya hiç gerek yok, isterseniz deneyin, hanım, çoluk-çocuk oturun, Hocalarımız Rh.A'ler ve SAS Efendimizde yanınızda olduğunu düşünerekten murakabe ederekten, açın bakalım televizyonu, izleyebilecek misiniz, izleyemeyecek misiniz? Televizyonda, tahrik olur, göz zinası olur, gönül zinası olur, şirk olur, Allah'a asi gelme olur, her türlü muzırlık müstehcenlik edepsizlik olur, sonuçta da insanın dinini alır götürür, ferasetide basireti de kapanır, artık hiçbir şeyden tat almaz olur..

Kardeşlerimizin bu konudaki görüşlerini yazmalarını rica ediyorum, tevafuk oldu böyle bir mail geldi, televizyonun, film ve sinemaların kritik-analtiğini yapıp, güzel bir istişare ve fikir alış-verişinde bulunalım inşaallah..

Ayrıca posta kutuma gelen maili sizinle paylaştım, okumanızı rica ediyorum, biraz uzun ama sabırla okuyun lütfen..
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Leyla Hanne »

25 kare olayı aynen anlattığınız gibi, biz bu mailleri ilk okuduğumuzda arkadaşlara söylediğimizde bir grup insan inanmamıştı ama gerçekler ortada işte. Tv hiç eve sokulmaması gereken bir alet zaten. Anne baba muhlis çocuklar fena; bunların altında yatan sebepler hep bunlar işte.

Dün bir arkadaşlada bu konuyu konuşmuştuk bizde tevafuk oldu hakikaten. Başka bir arkadaşımız anlatıyor, cemaatimizin kreşinde yaşanan bir durum bu. 4 yaşlarında bir erkek çocuğu, bu bebek boyutlarında kız çocukları varya onu soymuş kendisine soyunmuş sarılmış oyuncak bebeğe bırakmıyor, sağından tutuyorlar solundan tutuyorlar sonunda bıraktırmışlar. Hemen aileyi çağırmışlar tabi, ne sorunu var? Evde bir şey mi yaşandı diye? Halbuki anne babanın davranışlarında bir problem yok herşey televizyondan kaynaklanıyor. Çocuklar maddi manevi herşeyi artık tvdan öğrenir oldu. Bu da gelişim sürelerini, seviyelerini bozuyor. Olmaması gereken davranışlar ortaya çıkıyor.

Tv'ların ahlaki boyutları zaten berbat, bir de maddi boyutlar var. Bütün programlar, diziler,filmler ağa Paşa zengin iş adamı evler saray kıyafetler ayrı bir boyutta. Özendiriliyor özellikle kadınlar, böyle evim olsun şu kıyafetim olsun, şu filmdeki manto var ya onun gibi diktireyim bende işte...Tabi maddi imkanlar da sınırlı, kimde para babası değil bu da karı koca geçimsizliğini doğuruyor ve boşanma oluyor sonuç. Yani ne tarafta bakarsak bakalım zararlı birşey, kötü bir şey. Hocamız da hep diyor ya zaten sohbetlerinde Allah haramları boş boşuna koymamıştır, hepsi kötüdür, zarar vericidir, pistir diye...
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Abdüllatif »

Ben televizyon izlenebilir demiyorum. Televizyona ben de karşıyım.

Ancak görsel yayınları tamamen silip atamayız.
Görsel yayın şu an en etkili eğitim aracı, aynı zamanda en etkili silah. Hocamız televizyonu bu yüzden kurdurdu.,
Halil Necati wrote: Rh.A MEC ks ahirete irtihal eyledi, ak tv'de yok şuanda..
Yoksa siz de bazıları gibi "Hocamız yanlış yaptı, şimdi burada olsa onunla kavga ederdim!" mi diyorsunuz?
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Abdüllatif wrote:Zamanında Hocamız Ak Televizyonu kurdurmuştu. Hadi televizyonda bayan çıkmadı. Erkek de çıkmazsa o zaman haberi kim sunacak, programı kim yapacak? Hocamız neden kurdu televizyonu? Ak Televizyonda çocuklar mı program sunuyordu? Ankara'da yayın olmadığı için ben takip edemedim ama herhalde sadece çocuklardan oluşan bir kanaldı o zaman.. Öyle mi?

Bu yazmış olduklarınızdan çıkaracağımız sonuç nedir o zaman siz söyleyin; mesela samanyolu tv var bu tv kime ait, zaman gazetesi kime ait, yani mesela bu gruba mensup kişiler bu yayınları takip etseler helal mi olmuş oluyor, ak tv'de haram olan birşey çıksa Hocamız kurdu diye helal mi olmuş olacak yani seyredebilecek miyiz, siz burada ak tv'yi zikrederken, tv'yi ister istemez meşru hale getiriyorsunuz, elbette televizyon seyredebiliriz, televizyon alabiliriz Hocamız bile ak tv'yi kurmuştu demiş oluyorsunuz; ben tv seyretmeyin zararları var, haramdır vs derken siz ak tv'yi zikrediyorsunuz, bak sen haram diyorsun ama Hocamız tv kurdurmuştu, demek seyredilebilir demek istiyorsun; bu cümleden çıkacak mana bu..
Abdüllatif wrote:Yoksa siz de bazıları gibi "Hocamız yanlış yaptı, şimdi burada olsa onunla kavga ederdim!" mi diyorsunuz?
Rh.A ahirete irtihal eyledi 2001.. 2010'u konuşuyoruz; keza MZK hocamızda 1980 öncesinin televizyonundan bahsediyordu, Rh.A Hocamız ise ekseriyetle 1995 ve öncesi televizyonundan bahsediyor, oysa 2010 yılına girmiş bulunuyoruz, herkes takdir eder ki arada muazzam bir fark ve yozlaşma var, televizyon eski televizyon değil; sonra ak tv nasıldı, nasıl proğramlar vardı, hangi proğramları Rh A isityordu, acaba Rh A her proğrama razı mıydı, bu soruları çoğaltabiliriz, Rh A ahirete irtihal eyledi, yıllar geçti bu tv durumu çok çok kötü bir hale geldi, RhA bu durumu, şuan ki durumu görse kim bilir nasıl tepki verirdi, Rh A ahirete irtihal eyledi bu konuyu kendisine sorma imkanımız yok, elimizde ise Rh A'in televizyon aleyhine söylediği sayfalarca konuşması var, kastettiğim bu..
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Tekkemizin kitabı Hadis-i Şerif kitabı olan Ramuz'u şeriftir, Hadis-i Şerifler bir bakıma Ku'an-ı Kerim'in tefsiridir, açıklamasıdır, uygulamasıdır.
Abdüllatif wrote:Ya da hocaefendimizin video sohbetlerine ne diyeceğiz?
O zaman hanım kardeşlerimizin sohbetleri izlemesi de haram olur. Sadece dinlemeleri lazım?

Bu soruya yukarıda cevap verilmişti ama tekrar edeyim, nasıl hanım sahabiler r.anha'lar SAS Efendimizi görmüşler, sohbetlerine iştirak etmişler, soru sormuşlarsa, yukarıdaki sorduğunuz içinda aynısı geçerlidir, mürşid-i kamiller SAS Efendimizn varisleridirler, ümmet onlara emanet edilmiştir, o yüzden hanımlarda video sohbetleri seyredebilirler, zamanında da seyretmişlerdir ve Rh.A izin vermiştir, seyretmeyin sormayın vs vs dememiştir, sohbetleri seyredebilirler dinleyebilirler vs vs; fakat bu soruyu sormuşsunuz bu sorudan çıkacak sonuç hanımlar Rh.A'i seyredebilirler, binaenaleyh tv vs.'de de erkeklerin konuşmaları vs. proğramları da seyredebilirler, sonuçta bu çıkar, bu soru insanı bu sonuca götürür, hatta sami yusufun klibine dahi bakabilirler, neden mi? çünkü bey hanıma bakamaz, hanım; mahrem avret, erkek ise öyle değil, hanım erkeğe bakabilir gibi bir sonuca götürebilir ki Allah korusun.. ben yalnızca sorunuza cevap veriyorum; Hocamız Rh.A'in sohbetlerini video vs. seyredebilir ve dinleyebilirler.. neden mi? eğer mahzurlu olsa idi Rh.A müdahale ederdi, seyrettirmezdi, müsade etmezdi de ondan..
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Abdüllatif »

Halil Necati wrote:haberleri kastediyorum, bey çıkıyor bayanın bakması haram
Diyorsunuz. Sonra,
Halil Necati wrote: ak tv'de haram olan birşey çıksa Hocamız kurdu diye helal mi olmuş olacak yani seyredebilecek miyiz,
Diyorsunuz.

Benim karşı çıktığım nokta şu. Siz TV baştan sona haramdır, haram olmayan tarafı yoktur diyorsunuz. Ben de diyorum ki madem baştan sona haram, Hocamız niye kurdu o zaman diyorum.

Mesele TV'de haram çıktı mı çıkmadı mı meselesi değil. Eğer baştan sonra haramda hocaefendi niye kurdu?
Ama TV'de de haram olan ve olmayan şeyler var derseniz, ondan sonrası yayıncı arkadaşların imanına kalmış bir şey.

Halil Necati wrote:Hocamız Rh.A'in sohbetlerini video vs. seyredebilir ve dinleyebilirler.. neden mi? eğer mahzurlu olsa idi Rh.A müdahale ederdi, seyrettirmezdi, müsade etmezdi de ondan.
Hocamızın videosu izlenebiliyorsa, misal erkeklerin katıldığı bir açık oturum neden seyredilmesin.
Kaldı ki hocamız bir başyazısında izlediği bir filmden bahsediyor. Demek filmlerin de izlenebilir olanları varmış.
http://esadcosan.awardspace.com/arsiv/b ... s9110.html
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Abdüllatif wrote:İslam'da kadın ile erkek avret mahalli açısından eşit midir?
Erkeğin yüzüne bakmak mı haramdır, yoksa şehvetle bakmak mı?
Yada şehvetle baktığın zaman erkeğin yüzü örtülü bile olsa mı haram olur?
Yada kadın gerçekten şehvetliyse hiç bir yere bakmadan, başka şeyler yaparak da günah olmaz mı?
Erkeğin kadına bakmasında haklısınız, çünkü kadının bütün heryeri avret mahallidir.

Keşke bu soruların cevabını da yazsaydınız çünkü benim bilgim yetersiz bu konularda, fıkhen yanlış şeyler yazabilirim, bu yüzden hata edersem kardaşlerimiz lütfen düzeltsinler, erkeğe bakmak haram mıdır, yoksa bakınca zaten şehvet galebe mi çalar, şeytan anında aklını mı çeler, iyi niyetli iken bile olmadık şeyler mi getiriverir aklına onu ben bilemeyeceğim, fakat bakınca mı şehvet galebe çalar yoksa bakmayınca mı, şehvetle bakmak zaten haram, bakınca da fıtraten yaratılıştan gelen duygularla şehvet oluşabileceği için hiç bakmamak mı gerekiyor yoksa..
avret mahaline zaten ister şehvetli ister şehvetsiz bakmak haramdır, mesela bir erkek bir erkeğin göbekle diz kapağı arasına bakamaz, şehvetsizde bakamaz, şehvetsiz bakması da haramdır, şimdi hanımlar içinde öyle, hanımlar arası göbekle diz kapağı arası ya, televizyon film vs. malum kadının heryeri açık, açık olmasada yapışık olsa vs o zamanda açıkmış gibi olur, hanımın diğer hanıma bakmasıda haram göbekle diz kapağı arası; hanım-erkek içinse, hanımlar erkeğin göbekle dizkapağı arasına bakamaz, erkekler ise hanımın eli ve yüzü hariç hiçbir yerine bakamaz.. fakat bu şart şehvetsiz bakış için geçerlidir, işin içine şehvet girince çarşaflıda olsa bakamaz, bilmem anlatabildim mi; zaten tv'leri baştan silin siz, hiçbir erkek tv'ye bakamaz, şehvetsiz olaraktan dahi olsa katiyyen bakamaz, hanımlarda mesela hanım proğramı açıyor kadının göbekle dizkapağı arası ya açık ya dar, e ne oldu haram oldu, hanım karşıdaki kadın olduğu halde şehvetsiz olaraktan baktığı halde haram oldu günah oldu, hanım erkeğe bakabilir mi, baksa ne olur, şehvetsiz bir erkeğe nasıl bakılır, zarureten bakılabilir mi, yoksa bunca fitne içersinde şehvetsiz bakması mümkün değil midir, kaldı ki erkeklerinde tv'de avrer mahali ortadadır, tahrik edicidir, zaruret olmaksızın hanımlar erkeklere bakabilir mi diyeceğiz, veya şöyle söylesek hanımlar ne der acaba, hanımların yüzü avret değil ya, erkekler şehvetsiz olaraktan hanımların yüzüne bakabilir, başörtülü hanımlara bakmak caiz midir diyeceğiz? Zina'ya yaklaşmayın buyuruluyor, günümüz alimleri bile fitneye sebep olacak ise bakış, haramdır, biliyorsun ki yanlış şeyler düşüneceksin, şehvet galip gelecek, gönlün yamulacak böyle bir ihtimal var, seziyorsun, öyleyse bakamazsın, bakman haramdır diyorlar, bizimde bu çerçeve de değerlendirmemiz lazım..
evvabin
Posts: 40
Joined: 30 Nov 2007, 21:51

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by evvabin »

HOCA EFENDİMİZİN televizyon hakkındaki görüşü Şeytanın Penceresi


http://www.youtube.com/watch?v=xsBVHZlYALU
Ümitsizlik Yok, Zafer İnşallah Mü'minlerindir
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Televizyon, video, vcd gibi yayınları göz önüne aldığımızda şöyle bir değerlendirme yapmak gerekiyor;
Beyler için:
1-Bir erkeğin, bir bayanın avret mahaline yani eli ve yüzü haricindeki vücudunun herhangi bir yerine şehvetsiz olarak bakması haramdır.
2-Bir erkeğin, başka bir erkeğin göbekle-diz kapağı arasından herhangi bir yerine şehvetsiz olarak bakması haramdır.
3-Bir erkeğin, ister erkek ister hanım olsun şehvetle vücudundan herhangi bir yerine bakması haramdır.
4-Zaruret durumunda hanımın yüz ve eline şehvetsiz olarak bakılması konusuna gelince, alimlerimiz bir hanımı nikahına alma, bir olay olduğunda şahitlik yaparken teşhis etmek vb. durumları zaruret olarak göstermişken, ayrıca ikinci bakış şeytandandır buyururken SAS Efendimiz, tv'de vs.'deki bayana dakikalarca zaruretsiz bakmak acaba nasıl izah edilebilir, ayrıca bir hanıma şehvetsiz nasıl bakılır, ki tv'deki spikerlerden tutunda dizi, reklam vs.'deki kadınlara bakmak zaten avret mahalli kapsamına gireceğinden bakmak baştan haram. Bu yazılan maddeler doğrultusunda ve günümüz şartlarında bir erkeğin tv vs.'ye bakması caiz demek mümkün değildir. Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak istemiyorum, durum bu kadar açık, plaj kenarında kadın gördüğünde onun ilk görmesi mi olur, senin ne işin var plajda, oraya gidince ne göreceğin zaten belli, tv vs. içinde öyle açınca ne olacağı belli, açınca da yakalanmak vs. bahis konusu değil, çünkü zaten çıkacağı belli, kadınların bulunduğu, haber sunduğu ki spikerin başı açıki dudağı boyalı, makyajlı, göüğüs dekolteli ve hemen hemen hepsi böyle, diziler, tğrk sinemaları, reklamlar vs vs hep bayanlar var ve bunların avret mahalli açık, tahrik edici, şehvet kabartıcı, uyuyan ejderhayı uyandırıcı, insanı manen mahvedici, ben haberler dedim çünkü en az müstehcenlik onda diye, mesela belgesel var açıyorsun, hayvanların cinselliğini vs. anlatıyor, yani bunlar gözönüne alındığında, kapsamlı ve sakin olarak düşünüldüğünde bir erkeğin tv, video, klip vs. gibi şeyleri fıkhen, ruhsat kabilinden dahi izlemesi caiz,uygun, hela, görünmüyor. Yoksa tasavvufi açıdan, azimet kabilinden, dervişane bakarsak olaya kesinlikele ve kesinlikle izleyemeyiz..
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Halil Necati »

Büyük mutasavvıflar, Allah'ın veli kulları, evliyaullah büyüklerimiz; gözün afetlerini sayarlarken, göz zinasından hiç bahsetmemişler bile!, neden? çünkü o hiç olmayacak! öyle birşeyin olması ihtimal bile değil, bahis konusu bile değil, göz zinası oldu mu ne dervişlik kalır ne mü'minlik kalır ne de insanlık.. Bu sözü Rh.A Tasavvuf Sohbetlerinde söylemişlerdi.. Onun için tarikatımızın prensiblerinden biri de nazar ber kadem'dir. Bu gözleri korumak çok çok mühimdir. Hocamız MZK ks Tasavvufi Ahlak kitabında uzun uzun anlatır bu konuyu.. Yine MEC ks Hocamızın yazılarından foruma da eklediklerimiz oldu. Gözlere sahip olmak.. Zaten ilahi ente maksudi ve rıdake matlubi derken bir taraftan, Hocalarımız Rh.A'ler mübahlardan bile kaçınmamızı bizlere nasihat ederlerken, ruhsat değil de azimetlerle amel etmek gerekirken, şüphelilerden bile kaçmamız gerekirken, bu tv, video, kilp vs. konusunda bu inadımız niye? izlemeyiz olur biter, almayız, bakmayız olur biter.. Bakmazsan ne olur? Bakarsan ne olur? Bakmayınca ne olduğunu ancak bakmayınca, bakmamağa başlayınca anlarsın.. Bakınca ne olduğunu ise asla anlayamazsın, kalp karardıkça kararır, kapkara katran karası olur gider de anlayamaz, ancak ölürken veya ahirette anlar, yalnız şöyle de anlayabilir, hiç bakmayan bir kimse sonradan bakmaya başlarsa, ilk bakışta iliklerine kadar anlar, akıllanmaz da bakmaya devam ederse yavaş yavaş oda hiç hissetmez hale gelir ve mazaallah helak olur gider.. Bu mesele bu kadar ciddidir ve dervişlik yolunda ilk adımdır. İnsan kendini buna kaptırırda alışkanlık haline gelirse bu bakmalar, Allah korusun hiç mesafe katedemez. Yukarıda ben kaç tane örnek verdim bakma konusunda, hanımda erkeğe bakamaz diye SAS Efendimizin ailesinden örnek getirdim ve bu konuda örnekler o kadar çok ki, kalkıpta bu konuda halen hanım erkeğe bakabilir, helaldir, caizdir demek mümkün değil, anlayamayan kardeşlerimiz olursa tekrar daha kapsamlı açıklama yapmaya çalışayım. Fakat ilahiyatçı olmadığım için çok kapsamlı ve delilli açıklama da yapamıyorum; Rh.A adını yazıpta konu öyle kestirilip atılamaz, cevap yazılıyorsa, fikir çürütülmeye çalışılıyorsa güzelce delil getirilir, açıklama ve izahat yapılır yoksa Rh.A'in adını yaz kaç, bizim yazdıklarımızda boşa gitsin, sahihliği tartışılır hale gelsin, okuyucunun aklında soru işaretleri oluşsun, bu hoşta olmaz, etikte olmaz. Delilleriyle olaya yaklaşmak lazım..
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Abdüllatif »

Ortaya bir şey atıp kaçmak yok.

TV hakkında söylenenlere katılmıyor muşum gibi arkadaşlarımız sürekli TV hakkında yorum yazıyor, video linki veriyor. TV'nin zararları, hocalarımızın TV'ye karşıtlığı konusunda bir şey demiyoruz zaten.

Ama TV'de zararlı yayınlar var diye bu TV yi kötü yapmaz, TV deki yayınları kötü yapar.

Ben TV alınsın, herkes izlesin, hiç bir şey olmaz demiyorum. Yayının kötüsü olduğu gibi pekala iyisi de olabilir. Şu an hiç bir TV kanalının iyi olduğunu sanmıyorum. Ama bu olamayacağı anlamına gelmez.

Yada TV kanalları kötü diye bütün filmleri çöpe atmak olmaz. Hocamız kendisi izlemiş bir film, hakkında makale yazmış. Ben buun diyorum, siz hala TV'nin zararlarını anlatıyorsunuz.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Titreşimle Şuuraltı Telkinleri ve 25. Kare

Post by Abdüllatif »

Halil Necati wrote: Delilleriyle olaya yaklaşmak lazım..
Ayrıca ben delil de sundum. Ak TV dedim, "Bir Filmin Düşündürdükleri" dedim.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
Post Reply

Return to “Diğer Konular”