Şükür ve Sabır

Moderator: Leyla Hanne

Post Reply
Derviş
Posts: 14
Joined: 03 Nov 2007, 11:13
Kan Grubu: AB (+)

Şükür ve Sabır

Post by Derviş »

ŞÜKÜR VE SABIR

Ey iman edenler sabır ve namaz ile Allah`tan yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.(Bakara?153)
Ey gönül dostları, Yüce Mevla insanoğlunu hep imtihan üzere yaratmış ve yaşadığı sürece hep imtihan üzere tutmuştur. Genel bir bakış açısından bakıldığında bütün imtihanlar sabır ve şükür çerçevesi içerisinde yer alır. Bazen sabırda denenirsiniz bazen şükürde bazen de sabır ve şükürle beraber denenirsiniz. Önemli olan imtihanı kazanabilmek, huzuru ilahiye ak bir yüz ile çıkabilmektir.
Sabır, Mevla`dan gelene gönül hoşnutluğu ile katlanmaktır. Aile hayatımızda, iş hayatımızda, sosyal çevremizde gerçekleşen her şeye ?Allah`tandır? diye katlanmak, isyan etmemektir.
Sabır Ne Zaman Gösterilir
Peki, sabrı ne zaman göstermemiz gerekir? Peygamber efendimiz, ?sabır musibet ilk geldiği anda gösterilir? buyurarak sabrı en zor anda iş işten geçmeden gösterilmesi gerektiğini bizlere anlatmıştır. Bunu şöyle açabiliriz. Bir annenin daha yedi sekiz yaşların da çok sevdiği yavrusunun herhangi bir sebepten ölmesinin verdiği inanılmaz acıyı, o kadar zor olmasına rağmen tam bir soğukkanlılıkla karşılaması, acısını kendini yerler atıp şuurunu kaybedecek kadar durumu daha zor hale getirmemesi, ağzında çıkan cümlelere sözlere dikkat edip isyana sürüklenmemesi, ağlarken parçalanırcasına ağlamaması, sakince O`ndan gelene razı olma şeklinde olmalıdır. Hele bu durum cana değil de mala gelmesinde sanki verenin Allah değil bir başkası gibi isyan varacak davranışlardan kaçınılmalı, alan Allahın tekrar vereceğini unutmamalıdır. Bu ise sağlam bir iman ile gerçekleşir. Çünkü iman isyanı engeller.
Sabrın Sınırı Var mıdır?
Peki, sabrın sınırı var mıdır? Sabır, Allah`a boyun eğmek isyan etmemektir. Var olan olumsuz durumumuzu daha iyi hale getirebilmek için çalışmak, tevekkül edip sonucu Allah`a bırakmak gerekir. Buna karşılık haksızlık karşısında sabredilmez. Elimizden geldiğince hakkımızı aramamız gerekir. ?Bu benim kaderimdir? deyip kenara çekilmek olamaz. Tevekkülü elden bırakmamak gerekir. Sabırdan kasıt arzulanan durum gerçekleşene kadar Allah`a isyan etmemektir. İstenilen durum zuhur edince de şükür edilmesi gerekir. Zalim zulmüne mazlum sabretmesi gerekir, lakin bu zulümden de kurtulma yollarını aramalıdır. Buda fiili şükürdür.
Sabırda Allahın yardımı muhakkak vardır. Eğer hakkı ile sabredilirse, asla ve asla sabırda geri düşülmemişse, her şeyin bitti sanıldığı, aslında bittiği anda Allah yardımını gönderir. Yüce Mevla Ali İmran süresinde mealen şöyle buyuruyor.
? Eğer sabreder ve (Allah`a itaatsizlikten) sakınırsanız ve (bu arada) onlar (düşmanlarınız) hemen üstünüze geliverse, Rabbiniz size nişaneli (özel işaretli, teçhizatlı) beş bin melekle yardım eder.?(3/125)
Bu ayeti celiliyi, şahıs, birey bazına indirgersek ve şu ayeti celile ile beraber düşünürsek, tekil olarak neler yapmamız gerektiğini daha iyi anlamış olacağız
?(Ey mü`minler) Yoksa siz sizden önce geçip giden (mü`min)lerin başlarına gelen sıkıntılar sizinde başınıza gelmeden ( hemen ) cennete gireceğinizi mi sandınız. Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki hatta, peygamber ve onunla olan müminler: ? Allahın (vaat ettiği) yardımı ne zaman? diyecek (duruma gelmiş) lerdi. İyi bilin ki Allahın yardımı çok yakın dır.? (2/214).
O nişaneli melekler bizlere de yardım edecektir. Tek başına, uygun an ve zamanda, canı ile malı ile cihad edenlere ve bu uğurda Allah için sabır ve sebat gösterenlere de Allahın vaadi geçerlidir. Zaman zaman İslam adına yapılan az bir hizmeti kendi tasavvurumuzda öyle büyütürüz ki ulaşılamayacak noktada hizmet yapmış sanır ve nefsimizde bir kabarma olur. Oysa ki Allah yukarıdaki ayette .. ?sizden öce ki mü`minlerin çektiklerini çekmeden cennete mi gideceğinizi sanıyorsunuz? buyurarak bizleri hemen rehavete kapılmamızı yapılan amale değil de Allahın affına güvenmemizi, umulan şefaati beklememizi bizlere açık bir şekilde bildiriyor.
Yokluğa sabredeceğimiz gibi varlığa da şükretmemiz gerekir. Şu da bir gerçek ki şükretmek sabretmekten daha zordur. Çünkü nimete boğulan insan, verenin Allah olduğunu unutup Mevla`ya teşekkür etmeyi unutur, hatta buna gerek bile duymaz. ( O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz!)(Mü?minun?78) İşte o zaman imtihanı kaybetmiş olunur. Zaten Allah birçok kavmi nankörlükleri ve şükürsüzlüklerinden dolayı helak etmemiş midir?
?Hani Rabbiniz, (size) şöyle bildirmişti: ? Andolsun ki eğer yerine getirirseniz, elbette size nimetimi artırırım Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok çetindir.?(İbrahim?7)

Allaha şükür, emirlerine itaatle gerçekleşir. Şükrü yerine getirmek, Rabbın rahmetinin, şefkat ve iltifatının şükür sahibine yönelmesine sağlar, basireti açar. Şükrü yerine getirmek nimeti verenin tanındığına ve kalpteki imanın dinamikliğine işarettir. Şükürsüzlük nankörlüğe, nankörlük ise nimetin er geç elden gitmesine, helak ve azaba sebep olur
Şükür kuru bir söz ile, ?teşekkürler? demekle olmaz. Tam bir teslimiyet içerisinde, gerektiği gibi şükredilmesi gerekir. İşin durumuna göre şükrün şekli değişebilir. Örneğin malın şükrü zekâttır, bedenin şükrü sıhhattir (oda oruçla olabilir). Hayatın şükrü İse teslimiyettir.
? Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.?(Duha-11)

? Ey iman edenler size verdiğimiz rızıkların temiz/helal olanından yiyin; eğer sadece ona kulluk ediyorsanız Allah`a şükredin. (ona karşı diliniz bedeniniz ve malınızla kulluk borcunuz olan şükrü yerine getirin)?(Bakara?172)
Yukarıdaki ayette açıkça belirtildiği üzere şükür bir kulluk borcudur. ?(..sadece O` na kulluk ediyorsanız Allaha şükredin )? ibaresi şükretmeyen kulun şirkle karşı karşıya olduğunu tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Çünkü şükürsüz bir kalp, nimetin kendi varlığından kendi güç ve kuvvetinden, çalışıp çabalamasından sanır. Sonunda bütün tasavvuru ?ben? den ibaret olup ben ben demeye başlar. Din günün maliki olan Allah`ta son nefesinde onu kendi ile baş başa bırakır. O ise hale benlikle uğraşır. Son nefesini de ise Allah yerine ben der.
Allah`u Teala Asr süresinde sabredenleri şöyle müjdeliyor. ?Asra yeminler olsun ki, insanlar kesin bir ziyan içerisindedir. Ancak iman edipte Salih amel (ve hareket)lerde bulunan hem de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariçtir(onlar ziyandan kurtulmuşlardır)?. Bizde sabır ve şükür halinde olup birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmemiz gerekir.
Sabır ve şükür, birbirini tamamlayan teslimiyetimizin en belirgin ispatı, kul olmanın bir gereği olan, insanın Allah katında derecesinin artmasını sağlayan iki mükemmel bir anahtardır. Önemli olan sabrederken de şükrederken de samimi olunmasıdır. Çünkü sabır ve şükürde samimiyet olumlu netice almamızın başıdır.
Sabır ve şükürde samimiyet ise Allah`ın kullar üzerine verdiği ödevleri yerine getirmek ile olur. En başta Rabbimizin bizlere verdiği şu can nimetine ve bizleri insan olarak yaratmasına şükretmek gerekir. İnsan olarak ve can nimetinin şükrü ise Allah`ı tanımakla onun gücü ve kudretini, tek oluşunu kabullenmek ile olur. O ne gafilliktir ki Allahın varlığından, birliğinden habersizlik. O ne nasipsizliktir ki, Allahtan başka ilahlar edinip onun ahkâmını kabullenmemek.
Allaha kul olmak demek, her an başa sıkıntı, meşakkat gelmesi demektir. Bazen kelle koltukta, bazen sıhhat ile bazen mal ile bazen kadın(veya erkek) ile bazen mevki ile bazen ilim ve bilim ile devamlı bir şekilde imtihana tabi oluruz Bunların zorlukları ve fitnelerine sabır ve şükür içinde olup, Allah`a kulluktan uzaklaşmamalıyız. Yüce Mevla kulluğun zor olduğunu ve de sabretmek gerektiğini şöyle bildiriyor.
?(O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O'nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur). (Meryem?65)
Hak Teâlâ hazretleri iyiliği de kötülüğü de asla karşılıksız bırakmaz, muhakkak ceza veya mükâfatını verir. Şükretmek Allah-u Teâlâ ya tazimde bulunmanın en güzel yoludur.
?Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.?


Mevla?mız bizi sabreden sâbir, şükreden şâkir, zikreden zâkir kullarından eylesin.
Post Reply

Return to “Makaleler”