Hazret-i Hüseyin'in Şehâdeti

Kaçırılmaması gereken fırsatları kaçırmamak dileğiyle...
Post Reply
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Hazret-i Hüseyin'in Şehâdeti

Post by nisanur »

Ben hep Hz. Hüseyinin şehit edilişini okurken Yedizt hakkında bilgi alırken yorum yapmaya korkuyordu konuyu konuştugumuz arkadaslar , Şimdi okuyorum ki Hocamızdan yezid in ceza alması var, bu konuda başka bilgisi olan var mı acaba ?


Hz. Ali Efendimiz'in mübârek oğlu, seyyidüş-şühedâ Hazret-i Hüseyin Efendimiz Kerbelâ'da 10 Muharremde şehit edildi; yürekleri parçalayan, acı, tarihî bir olay... Bunu da elbette hiç unutmamamız lâzım! Hazret-i Hüseyin Efendimiz'in ruhu için çeşitli dualar, sûreler okuyup, hatimler indirip ona hediye edebiliriz. Yanındaki ailesiyle, çoluk çocuğuyla, sevdikleriyle beraber şehit edilmişti.

Bu Kerbelâ olayı çok acı bir olaydır ve bu hususta çeşitli kitaplar yazılmıştır, edebiyat kitaplarına girmiştir. Meselâ Fuzulî'nin bile Hakîkatüs-Süedâ isimli eseri vardır. Daha başka şairlerin, âlimlerin bu hususta yazdıkları eserler vardır. Acı bir olay...

Tabii olayı biliyorsunuz; Kûfe âhâlisi, Hz. Hüseyin Efendimiz'i ümmetin başına halife olsun diye çağırdı:

"--Gel seni başkan seçmek istiyoruz; sen Peygamber SAS Efendimiz'in mübarek torunusun, mübarek aileden geliyorsun!" dediler.

Oda çoluk çocuğunu alarak Hicaz'dan, Medine-i Münevvere'den yola çıktı. Fakat zamanın Emevî idâresi, Yezid ibn-i Muâviye onun gelişinin kendi saltanatının sonu olacağını düşünerek, ordu gönderdi. Kerbelâ'da yolunu kestiler, Kûfe'ye ulaşmadan çoluk çocuğuyla beraber çok acı bir şekilde, fecî bir şekilde, hepsini şehid ettiler. Kökünü kazırcasına bir katliam icrâ edildi. Maalesef, Kûfe halkı da kendisine yâr ve yardımcı olamadı. Yâni gidip de onu karşılayıp, koruyup da böyle bir fecî muameleye maruz kalmasını engelleyemediler.

Allah-u Teàlâ Hazreteri'nin tabii çeşit çeşit hikmetleri oluyor. Allah-u Teàlâ Hazreteri alnımıza mukadderât olarak hayırlar yazsın, cümlemize hayırları göstersin...


Tabii o olayda bu katliamı yapanların, elbette katil olarak çok büyük cezâlara uğrayacağı muhakkak... Fakat alınacak çok büyük ibretler de var. Yâni siyâsî ihtirasın, siyâsî çatışmaların ne kadar korkunç boyutlara ulaşabileceğini gösteriyor. Siyâsetin bir çirkin tarafını, çirkin mücadele yönünü görmüş oluyoruz.

Peygamber SAS Efendimiz'den sonra ümmetin idâresinin aslında nasıl olması gerekirdi?.. Ebûbekr-i Sıddîk Efendimiz nasıl seçildi? Ömer Efendimiz nasıl seçildi? Osman Efendimiz, Ali Efendimiz nasıl seçildi?.. Bir umumî tasvibe mazhar olarak, teklif daha önceki halifeden gelmek sûretiyle de oldu, ötekiler tarafından tasdik edildi veyahut doğrudan doğruya bir heyet tarafından seçilme şeklinde oldu. Ama böyle saltanat şekli, yâni idârenin bir ailede babasından --layık olmasa bile-- oğluna, torununa vesaireye geçmesi şekli İslâm'daki ilk idâri bid'at oluyor, halkın isteği yerine gelmemiş oluyor. Ama bu kerbelâ olayında halkın isteğine karşı, elinde güç kuvvet bulunduran bir takım zorbaların halkın isteğini bastırması olayı ile karşı karşıya bulunuyoruz ki, bu da çok acı ve fecî bir durum.

Tabii burada herkes kendi yapabileceği şeyleri yapmak ve yapmamak yönünde sorumluluğa düşüyor. Yâni hakkı tutması lâzım, haksızı tutmaması lâzım! Haksıza cesaret vermemesi lâzım, haksızın yanında yer almaması lâzım, zâlimi desteklememesi lâzım!..


Peygamber Efendimiz'den rivâyet edilmiş bir hadis-i şerif beni daima düşündürür. Vaazlarımda da kardeşlerime söyledim. Peygamber Efendimiz'in hadis-i şerifinde, kendisinin beyan ettiğine göre: Bir şahıs kabre konulduğu zaman azaba mâruz kalıyor, azab melekleri onu kafasına ateşten bir topuz vurarak azaplandırmağa başlıyorlar, bu da diyor ki:

"--Ben müslümanım, beni niye azaplandırıyorsunuz? Ben mü'minim, Allah'a, Peygambere inanan bir kimseyim!"

Ama kafasına ateşten bir topuz vuruyorlar ki, kabrin içi ateş doluyor. Melekler diyorlar ki:

"--Evet, müslüman bir kimseydin amma, sen yaşıyorken bir yerden geçiyordun. Zalimler bir mazlum müslümanı almış ona işkence ediyorlardı. Sen mazlumun yardımına koşmadın, mazluma yardımcı olmadın; onun için bu azabı çekiyorsun!" diye bildiriyorlar..."

Yâni bu hadis-i şeriften insanların birbirlerine karşı sorumluluklarını görüyoruz ve hakkı tutup, haktan yana olmaları gerektiğini görüyoruz.

Zaten Peygamber SAS bir hadis-i şerifinde de buyurmuş ki:

(Zül me'al hakkı haysü zâle) "Hak nereye giderse, sen hakla beraber git, yâni daima hakkın yanında ol!" diye Peygamber SAS Efendimiz'in tavsiyesi var.

Demek ki, Hazret-i Hüseyin RA Efendimiz'in bu Âşure Günü'nde, mübarek günde oruçluyken, çölde yolu kesilerek, çoluk çocuğuyla, torunuyla şehit edilmesinden çok büyük acımız var... Günlük hayatımızda çıkaracağımız ders ise, daima hakkı tutmak, haktan yana olmak, haksızlığa yandaş olmamak, yardakçı olmamak, destekçi olmamak gibi hususlardır.

Allah-u Teàlâ Hazretleri, o seyyidüş-şühedâ Hazret-i Hüseyin RA Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nâil eylesin... Daima haktan yana olmayı, hakkı tutmayı, haklıyı tutmayı, hakkı desteklemeyi nasib eylesin...

Prof.dr.Mahmud Es'ad Coşan (Rh.a.)
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
Post Reply

Return to “Önemli Gün ve Geceler”