1937'de neler oldu?

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

1937'de neler oldu?

Post by Halil Necati »

1937'de neler oldu?

Onur Öymen'in Meclis'in 13 Kasım oturumunda Kürt sorununun çözümü sadedinde 1937 Dersim olayını örnek olarak öngörmesi bir sorgulamanın da başlamasına yol açtı.

Edebiyatta olduğu gibi, tarihte de bazen söz kendinden daha fazlasını ifade eder.

Metin, içinde amaçlanmamış amacı da barındırır.

Nitekim beyan sahibi mazeret sadedinde: “Ben Atatürk'ü referans alarak konuştum” diyor. Belli ki, onu referans alarak konuşunca konuşmasının layüsel (sorgulanamaz) olarak kalacağını düşünmüş. Öyle düşünüyor. Bu, tipik bir dogmatik kafa yapısını yansıtıyor.

Oysa şimdi Türkiye'nin her yanında konu sorgulamaya açıldı. Nereden nereye?

Gerek 1937'de olanlar sorgulanıyor, gerekse tümüyle dönemin özelliği sorgulamaya açılıyor.

Bizim, Maraş lisesine devam ettiğimiz yıllarda, bir defasında lise müdürü helâ kapılarından birinde bir yazı görmüş, orada, kurşun kalemle: “ben Atatürk'ü sevmiyorum” cümlesi yazılıymış. Vay sen misin bunu yazan? Bütün okul sorgulandı. El yazısı örneklerimiz çıkartıldı. Kapı yerinden sökülüp Ankara'daki veya İstanbul'daki Adli Tıp kurumuna gönderildi. Birkaç ay sonra oradan gelen rapor üzerine öğrencilerden birinin yazısı o kapıda yazılan yazıya benzetildiği için çocuk mahkemeye verildi. O öğrenci bizim sınıfta olduğu için sınıfça ağır ceza mahkemesine celbedildik. Tanık olarak... Sonunda öğrenci haliyle beraat etti. Fakat hem okuldan, hem Maraş'tan ayrıldı. O günden bu yana da o çocuğun izine bir daha rastlamadım. Çalışkan bir öğrenci idi. Ama sanırım çocuğun hayatını kaydırdılar...

Fakat bakın, bu gün neler sorgulanıyor. Ve kim bilir belki daha neler sorgulamaya açılacak. İşte Selahattin Duman'ın 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi'ndeki vurgulamaları (ben internetten ulaştım). Bu vurgulamalar bir köşe yazarının Atatürk'ün yalnızlığından bahsetmesi üzerine kaleme alınmış. Sayın Duman, kabahat kimde demek istiyor. İşte, Mustafa Kemal'in yalnızlığının nedeni sayılabilecek birkaç vukuat:

“İstiklâl Savaşı'nın bir numaralı askeri gücüne sahip Kazım Karabekir Paşa.. İdamdan döndü.. Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı..

En yakın arkadaşlarından ve komutanlarından Ali Fuat Cebesoy Paşa.. İdamdan döndü.. Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı..

Refet Bele Paşa.. İdamdan döndü.. Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı..

Cafer Tayyar Paşa.. İdamdan döndü.. Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı..

Yakın arkadaşı ve başbakanı Fethi Okyar.. İdamla yargılanmamak için yurt dışına kaçtı..

Yakın arkadaşı ve başbakanlarından Rauf Orbay.. Asılma ihtimaline kadar yurt dışına kaçtı..

Kurtuluş Savaşı'nın Rüştü Paşası.. Emekliydi.. Niye asıldığını bile anlamadı.. Anadolu'ya geçerken annesini emanet ettiği ve Şişli'deki evinin anahtarını verdiği İsmail Canpolat.. Asıldı..

Lozan'da İsmet Paşa'ya teknik bilgi anlamında büyük yardımlar yapan Maliyeci Cavit Bey.. Asıldı..

Cephe ve sofra arkadaşı Albay Ayıcı Arif.. Asıldı.. Sadık adamlarından Sarı Edip Efe.. Asıldı..

Eşi Latife Hanım.. Anadolu Ajansı'nda yayınlanan iki satırlık bir tebliğle kendisini boşanmış halde baba evinde buldu..

Çankaya'nın savaş yıllarındaki gözdesi, annesinin büyüttüğü Fikriye Hanım.. Sırtından girip göğsünden çıkan yirmi iki kalibrelik bir kurşun ile tuhaf biçimde intihar etti..

Gazi'nin arkadaşlarını asan İstiklâl Mahkemesi'nin korku veren hakimi Kel Ali (Çetinkaya) yaka paça sofradan atıldı, bir daha köşke dönemedi..

Yazar Halide Edip.. Ölene kadar muhalif yaşadı.. Kocası Adnan Bey asılma ihtimali üzerine kaçtı..”

Duman, yazısını şu sorularla bitiriyor:

“Bunu da anlat bana Reha Abi? Asılanlar, sürülenler, kaçanlar olmasa o devrin Çankaya'sı daha şenlikli olur muydu olmaz mıydı?

O sofranın güzelliklerini polislerden, garsonlardan, uşaklardan okuyacak yerde bu ağızlardan da dinler miydik dinlemez miydik?”

Rasim Özdenören

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Defaul ... mOzdenoren
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”