Doğruluk payı var mı ??

Forumda uygun kategori bulamadığınız yazılar...

Moderators: VYZ, Leyla Hanne

Post Reply
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Doğruluk payı var mı ??

Post by Duru »

Image

Bir gün, Rasulullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Ali (r.a) ile sohbet ederken, kimseye anlatmaması şartıyla ona ilahi aşkın sırlarından bahseder. Hz. Ali, Efendimiz’den öğrendiği sırların ağırlığı altında adeta ezilir. Taşıyamaz olduğu bu hal onu alır, Medine şehrinin dışına kadar götürür. Ne kadar zamandır yürüdüğünü bilmediği çölde, yolu suyu çekilmiş bir kuyuya varır. Gönül dünyasına akmaya devam eden ilahi sırlar benliğine sığmaz olduğunda Hz. Ali dayanamaz artık, feyiz ve muhabbetle bezenmiş duygularını kupkuru kör kuyuya döker. Hz. Ali’nin dilinden dökülen sırların güzellikleriyle dolan kuyu da coşarak deruni bir heyecanla sel olur taşar. Taşan suların bereketi ile kuyunun etrafında bir bir kamışlar boy verir.

Aradan günler geçer ve kuyunun başına bir çoban gelir. Kamışlardan birini keser. Kestiği kamışın gövdesine çeşitli yerlerinden delikler açar. Sonra dudaklarına götürüp üfler. Çoban nefesini verir vermez kamıştan aşıkane inleme ve feryat sesleri yükselmeye başlar. Kamış her işiteni hayran bırakan seslerle birlikte ününü de yaymaktadır.

Efendimiz, kalbe vecd ve heyecan veren bu sesleri duyunca işin aslını anlar. Hemen Hz. Ali’yi çağırıp “Sana anlattığım sırrı açıkladın mı?” diye sorar. Hz. Ali “Evet, ya Rasulallah! O yüce sırrı kalbime sığdıramadım. Suyu çekilmiş bir kuyuya söylemeye mecbur kaldım” diye cevap verir. Mevlana’nın aktardığı bu hikayeye göre o kuyunun etrafında boy veren kamışlar “ney” diye bilinir.


-----------------

Arkadaşlar Ney için anlatılan bu öykünün gerçeklik payı var mı?
Ve Ney üflemenin hükmü nedir?
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by nisanur »

Durucum bende aynı senın gibi hikayesini duymuşum ney üflemeninde haram olduğuna dair bir bilgi yok hatta bazı ruh hastalıklarına iyi geldiğide söylenmekte,bende çok severim ney taksimlerini ruhu dinlendiriyor abuk subuk şeylerle kafaları doldurmaktansa ney dinlemeyi tercih ederim hem sendende dinleriz bir ara inşallah .
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by mehmetemin »

öykünün gerçeklik payı var mı? bunu belgelemek mümkün değil.çünkü hiçbir hadis eserinde böyle bir rivayet bulunmaz.ispatlanamaz.

ikinci görüş ise söyleyen kişinin durumuna göre gerçeklik payının olup,olmadığına inanmaktır.bu subjektiftir.

mutasavvıf larda genel temayül ise inanma yönündedir.keşf durumunun anlamı kalmaz yoksa.
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by Duru »

cevaplarınız için teşekkür ederim.

bende haram değildir diye biliyordum..ki haram olması içinde hiç geçerli bir neden yok :(

Ama İmam Gazali H.zlerinin haramdır diye fetvası var..

nisanur wrote:hem sendende dinleriz bir ara inşallah .
inşaAllah ablacım (:

(haram olsa ilahiyat mezunu hocalar ders vermezdi di mi :?: )
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by Abdüllatif »

Duru wrote:(haram olsa ilahiyat mezunu hocalar ders vermezdi di mi )
Bir konunun ilahiyat mezunu hocalar tarafından ders olarak verilmesi onun haramlığını helalliğini göstermez.
Duru wrote:bende haram değildir diye biliyordum..ki haram olması içinde hiç geçerli bir neden yok
Yada kişisel yorumlarla bir konu hakkındaki hüküm belirlenemez. Haram olduğunu söyleyen alimlerimiz çok da güzel nedenler sunuyorlar.

Musiki konusu çok tartışıla gelmiş bir konudur. Haram olmadığını söyleyen alimlerimizin görüşlerine bakarak, hocalarımızın uygulamalarına bakarak caizdir görüşünü benimsiyoruz. (Misal, Mevlânâ Hz.leri; Es'ad Hocaefendimiz'in katıldığı anma programlarındaki musiki konserleri, Nureddin Hocamız'ın Kuşadası programındaki Musiki Konseri vs. vs.)

Tekrar tekrar tartışmaya da gerek yok diye düşünüyorum. Zaten yıllar önce tartışılmış, alimler görüşlerini belirtmiş. :x
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
ziyaret
Posts: 69
Joined: 18 Mar 2009, 21:32
Kan Grubu: B (+)

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by ziyaret »

slm tek huuuuu sesinin neyden cıktıgını biliyorum başka calgı aletınten cıkmıyor diye
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by Duru »

wrote:Tekrar tekrar tartışmaya da gerek yok diye düşünüyorum
Amacım asla tartışmak değil,ciddi anlamda merak ettiğim için açtım konuyu.
Asıl gayem içimi rahatlatmaktı diyebilirim :))
Yada kişisel yorumlarla bir konu hakkındaki hüküm belirlenemez.
Tabiki..Aksini idda etmedik zaten : ))
(Bi hocamın(fıkıh) helal-haram konularındaki açıklamasına binaen öyle yazdım ama uzatmanın anlamı yok:))
Haram olduğunu söyleyen alimlerimiz
Haram olmadığını söyleyen alimlerimizin
işte bu konu kafamı karıştırdı..neden tek bir hüküm yok bu konuda!..

Neyse..
Biri "haram" olduğunu söyleyip canımı sıkmıştı..Ama şuan itibariyle gönlüm rahat

ziyaret wrote:slm tek huuuuu sesinin neyden cıktıgını biliyorum başka calgı aletınten cıkmıyor diye
Zaten "hu" diye üflüyosunuz Ney'e : )
Birde insan sesine en yakın enstrüman olduğu söylenir..

Tekrar yorum yazan herkese teşekkür ederim.
Söz dinleyip konumuza burada "nokta" koyalım.
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by Abdüllatif »

Duru wrote: Haram olduğunu söyleyen alimlerimiz
Duru wrote: Haram olmadığını söyleyen alimlerimizin
Duru wrote:işte bu konu kafamı karıştırdı..neden tek bir hüküm yok bu konuda!..
Mesela bir yerinin kanaması, şafide abdesti bozmazken hanefide bozar. Bu tür konularda tek bir hüküm olmuyor zaten, alimlerin farklı görüşleri olabiliyor. İtikadi konularda değil tabi; bu tür konularda. İşin ayrıntısını anlatamıyorum çünkü konunun ehli değilim. İlahiyatçı arkadaşlarımız yada Asım Abimiz daha ayrıntılı bilgi verebilir.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by nisanur »

Ney üflemek çok zor ve nefesle yapıldığı için Gazalının haram demesı bana sanki mantıklı geldi sen daha iyi biliyorsun durucum ,bazı alimler boşa geçen vakti bile haram diye nitelemiş,ama senin bakış açında çok önemli fetvayımı alıyorsun yoksa takvayımı .
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
asım
Posts: 280
Joined: 01 Sep 2007, 17:58
Kan Grubu: A (+)

Re: Doğruluk payı var mı ??

Post by asım »

Abdüllatif wrote:
Duru wrote: Haram olduğunu söyleyen alimlerimiz
Duru wrote: Haram olmadığını söyleyen alimlerimizin
Duru wrote:işte bu konu kafamı karıştırdı..neden tek bir hüküm yok bu konuda!..
...... İlahiyatçı arkadaşlarımız yada Asım Abimiz daha ayrıntılı bilgi verebilir.

s.a.

İşin ehli “ilahiyatçı kardeşlerimiz/arkadaşlarımız”dan bilgi gelmeyince, iş “Abdurrahman Çelebi”ye düştü.

Kıymetli kardeşlerim,

“Cibril hadisi” olarak adlandırılan ve sahih hadis kitaplarında yer alan hadis-i şerifte iman ve İslâm’ın tarifi yapılmıştır. Bunlar tüm Müslümanlarca imanın/islamın şartları diye sayılan şeylerdir.

Mezhepler ise muhakkik alimlerin (müçtehidlerin) kitap ve sünnetten yola çıkarak, onları esas alarak ulaştıkları neticelerdir/düşüncelerdir/yorumlardır. Dolayısı ile müçtehidlerin içtihadı başlıbaşına İslâm değildir.

Yani Din, Yüce Allah’ın vahiy aracılığı ile bildirdiği ilahi kurallardır. Mezhepler (biz buna Din anlayışı diyelim) ise dinin, insanlar tarafından bulundukları mekana ve şartlara göre algılamaları ve yorumlamalarıdır. Bu sebeple din ile din anlayışı (mezheb) birebir aynı şey değildir. Din Kur’an ve Sünnet’e dayanmakta, din anlayışı ile bunlardan hareketle düşünerek bir sonuç çıkarmaktır. Dolayısı ile İslam tek iken mezhepler (dinin anlaşılması) farklı olmaktadır. Din değişmez, mutlak hakikatı ifade ederken, mezhebi düşünceler/içtihadlar zamana ve mekana göre değişikliğe uğrayabilir. Ancak yanlış anlaşılmasını önlemek için tekrar etmekte fayda var, mezhep/içtihad hiçbir zaman dinin özüne ters düşmez/düşmemelidir.

Sevgili peygamber efendimiz başka bir beldeye yönetici olarak gönderdiği sahabeye (zannedersem Muaz r.a.’a) bir mesele ile karşılaştığında ne ile hükmedeceğini sorduğunda: “Allah’ın kitabı, rasulünün sünneti” cevabı karşısında, “ya onlarda bulamazsan” diye sormuş ve “Kendi görüşümle” cevabını aldığında hem o sahabiyi bundan men etmemiş ve hem memnuniyetini ifade etmişlerdi. Hatta tüm çabasını sarfederek içtihad edenin hata etmişse dahi bir ecir kazanacağını, isabet etmiş ise iki ecir kazanacağını buyurmuşlardı.
Bu, düşüncenin önüne set çekilmemesi demekti. Ancak mihenk taşı her zaman “Allah’ın kitabı ve rasulünün sünneti” olacaktı.

Mesela abdestte başı meshetmek konusunda bütün mezhep imamları farz olduğunda birleşmişler bunun uygulaması konusunda ise anlayışlarına göre tamamının/bir kısmının/dörtte birinin/birkaç saç telinin konusunda görüş bildirmişler/içtihad etmişlerdir.
Kadına dokunmanın abdesti bozduğuna dair bütün mezhep imamları aynı kanaattedirler ancak bunun uygulaması konusunda: fahiş mübaşeret halinde/lezzet ve şehvet duyulması halinde/tenlerin birbirine temas etmesi halinde/şehvetsiz dahi olsa herhangi bir şekilde herhangi bir yerine teması halinde bozacağı konusunda görüş bildirmiş/içtihad etmişlerdir.

Kendi nefislerini ve diğer Müslümanları hayra eriştirme, Allah’ın rızasına uygun bir amele düşünceye/amele sevketme gayreti ile elde ettikleri düşüncelerinin sorgulanabilir olduğunu da bizzat kendileri :

-“Bu Numan bin Sabit’in reyidir. Çıkarabildiğimiz reylerin en güzel ibudur. Kim bundan daha güzelini ileri sürürse, doğruya daha yakın olan odur.” (İmam-ı Azam Ebu Hanife r.a.)

-“Ben bir insanım. Bazen hata, bazen de isabet ederim. Rey ve içtihadımı inceleyin. Kitap veya sünnete uygun bulursanız, kabul ediniz, bulamazsanız reddediniz.” (İmam Malik r.a.)

-“Bir söz söylediğimiz vakit onu Allah’n kitabı ve Rasulullah’ın sünnetine arzediniz. Eğer onlara uyuyorsa kabul ediniz, uymuyorsa reddediniz ve sözümüzü duvara çakınız”” (İmam Şafi r.a.)
demişlerdir.

Böylece “İslami Düşünce”’nin statikleşmesinin önünü kesmemişler; İslam her devirde dinamik kalmış ve çağın ihtiyaçlarına cevap vermiştir. Henüz hayatta iken önceki görüşlerine aykırı yeni görüşler kendileri ve/veya talebeleri tarafından verilebilmiştir. Hemen her devirde şartları taşıyabilen alimler geçmiş devirlerden gelen fetvaları sonraki devirlerde ortaya çıkmış yeni bilgiler ve verilen fetvaların illiyetini/ilişkisel bağını inceleyerek önceki görüşlere aykırı görüşler de belirtmişlerdir.

O halde bizde içtihad edebilirmiyiz. Kur’an mealini okuyarak, hadis kitaplarından hadis okuyarak hüküm verilmesinin doğru bir davranış olmadığını unutmamalıyız. Hüküm vermek belli bir ilmi birikimin yanı sıra daha birçok meziyetler de ister. Hatta iki farklı içtihad/fetva arasında tercih yapmak bile bir birikime ihtiyaç gösterir. Bu sebeple belli bir birikime sahip olamayanlar içtihada da ehliyetli olmadıklarından bir mezhebe/mezhebin görüşüne bağlanmışlardır. Aynı mezheb alimlerinin aynı görüşteki farklı fetvalarını kalblerine (nefislerine değil) havale ettiklerinde hangisine ısınmışlarsa ona uyabilirler. Ancak farklı mezheblerin aynı konudaki farklı fetvalarına uymaları ancak zaruret anında ve zaruret miktarınca olmaktadır. Çünkü mezheblerin düşünceleri/içtihadları/fetvaları belli bir usule/metoda göre oluşmaktadır.

Bir alimin benzetmesi ile; binalarımızı mühendislere, sağlık sorunlarımızın teşhis ve tedavisini hekimlere bırakmaz isek sonumuz ne olur.

Aslında meseleyi dağıtmadan anlatmayı beceremem diye bekledim, ancak başka (ehil) kardeşlerden ses/yazı çıkmayınca yazmak durumunda kaldım.

Haklarınızı helal ediniz. Yanlış yazmış olduğumu düşündüğünüz şeyler için lütfen uyarınız. Tekrar mütelaa edelim, inşaallah.

Yüce Allah (c.c.) rızasına uygun bir hayat yaşamayı ve nimetlere ermeyi cümlemize nasib ve müyesser eylesin. (âmin)
"Biz herkese hüsn-ü zan eder, kimsenin aleyhinde bulunmayı sevmeyiz. Rahmetli babamdan aldığım ders şudur ki: Oğlum "herkes iyi, ben yaman, herkes buğday, ben saman" de ve öylece kabul et." Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A.)
Post Reply

Return to “Diğer Konular”