Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Forumda uygun kategori bulamadığınız yazılar...

Moderators: VYZ, Leyla Hanne

Post Reply
maneviyat

Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by maneviyat »

Evet bugünlerde aklıma bu konu takıldı.Tamam susmak her zaman iyidir kurtuluştur hatta fitneden de kaçınılmalıdır fakat haksızlık karşısında da susmalı mıyız? Hakkımızı aramak, bizim veya yakınlarımızın aleyhine olacağını düşünsekte hakkımızı aramayacak mıyız? peki susarsak bu haksızlık aynı şekilde başkalarına devam etmiş olmayacak mı? Birde neden bazen çekiniriz, acaba belli bir süre haksızlık yapan şahıslara mecbur olduğumuzumu düşünürüz? Yoksa birşeyleri kanıtlayamamktan ve bizi anlamayacaklarında mı korkarız?Başkasına yapılan bir haksızlığı, zulümü görünce eğer bu şahıs hakkını arayamayacak biriyse biz o haksızlığın karşısına çıkıp duyarlı olmamız gerekirken neden bazılarımız onun sorunu diye bakıyor olaya? Ayrıca not olarak şunuda belirteyim bu sorularım devletle, yönetimle alakalı değil..Örneğin bir öğretmenin öğrencisine yaptığı haksızlık, bir doktorun hastasına yaptığı haksızlık yada zulüm, bir işverenin işçisine yaptığı haksızlık, bir arkadaşın bir arkadaşa yada bir komşunun komşuya yaptığı haksızlık vb. gibi:)
asım
Posts: 280
Joined: 01 Sep 2007, 17:58
Kan Grubu: A (+)

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by asım »

gülesevda wrote:...haksızlık karşısında da susmalı mıyız?
Aslında hemen hepimiz kendimize karşı yapılmış haksızlıklar karşısında tepkili, diğerlerine karşı yapılanlar karşısında ise suskun kalırız, genellikle.

Doğru olanın: her iki halde de suskun kalmamak gerektiği fikri gelir aklımıza. Çünkü suskun kalınır ise “haklı” ve “haksız” arasındaki adalet sağlanamamış ve “haksız” taraf yarar sağlamış olur. Bu aynı zamanda haksızların yanında yer almak ve onları bu hareketlerinde cesaretlendirmek ve bu yola (daha birçok kimse için) yol açmak olur ki, haksızlıklar/zulüm zirveye ulaşır.

Sevgili peygamber efendimiz (s.a.v.) henüz peygamberlik vazifesi verilmeden evvel de haksızlıkların önlenmesi ve ortadan kaldırılması için “hılfu’l-fudûl” içinde yer almıştı.

Mü’minlere (tabiri caizse) namaz ve oruç gibi yüklenmiş diğer bir yükümlülük “iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek” vazifesidir. Maalesef bunun şuurunda değiliz. Yüce Allah (c.c.) “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” diye hitap ederken bunu “iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah’a iman edersiniz”e bağlamaktadır.

Bu meyanda sevgili peygamber efendimiz (s.a.v.)’de “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Eliyle değiştirmeye gücü yetmiyorsa, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmiyorsa kalbiyle o kötülüğe buğz etsin. Ancak bilin ki bu imanın en zayıf derecesidir” buyurmaktadır.

O halde “hayırlı ümmetin” içinde miyiz ve “imanımızın derecesi” nedir? sorusuna fert fert cevap aramalıyız.

Bunun böyle olması toplumda fitne ve anarşinin, haksızlığın yaygınlaşmasına engel olunması içindir. Çünkü emredilen gibi davranılmadığında hastalık bütün topluma yayılır ve tedavi edilemez dereceye yükselir. “Her koyun kendi bacağından asılır” sözünü doğru anlayabilmek lazımdır. “Emr-i ma’ruf, nehy-i ani’l-münker” yapan bir Allah dostunu komşuları kadıya şikayet ederler. Adamlar “Ne karışıyor, her koyun kendi bacağından asılır” diye müdafaa eder ve kadı Allah dostu’na bu hareketinden vazgeçmesini söyler. Mahkemeden çıkan zât bir koyun keser ve yüzmeksizin bacağından evinin bahçesine yol tarafına asar. Birkaç gün geçtikten sonra koku mahalleyi kaplar ve yine kadıya şikayetçi olunur. Bu sefer savunma Allah dostundadır: “Kadı efendi! Malum olduğu üzere her koyun kendi bacağından asılır amma, kötü kokusundan tüm çevresi rahatsız olur” buyurmuşlar. Gerçekten de, kontrolsüz ateş yakan birini uyarmamak, mani olmamak tüm mahallenin yanmasına sebep olabilir. Bugün bize dokunmayan yılan, yarın bizi sokabilir.

Sevgili peygamber efendimiz (s.a.v.)’in bir diğer mübarek sözleri : “Mazlum da olsa, zalim de olsa, kardeşinize yardımcı olunuz”dur. Böyle buyurunca sormuşlar “”Ey Allah’ın Elçisi! Mazluma yardımı anladık da, zalime nasıl yardımcı olacağız?”. Efendimiz (s.a.v.) : “Zulmüne engel olarak” buyurmuşlar.

Sevgili peygamber efendimiz (s.a.v.)’in ve varisi alimlerin hayatlarını okuyunca görüyoruz ki, hayatı boyunca kendi şahsına/nefsine karşı yapılanları bağışlamıştır. Bundan genellikle rahmet hasıl olmuş ve muhatapları ıslah olmuş, Salihler safhına dahil olmuşlardır. Ancak yine görüyoruz ki: din-i mübine ve kendi şahısları/nefisleri haricindekilere karşı yapılan haksızlıklara karşı durmuşlar hakkın ilgilisine teslimi için her şeyi yapmışlardır. Özellikle Allah yolundaki çabalarında kendilerine karşı gösterilen zulmü “Kim Allah’tan korkar ve sabrederse muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatsız bırakmaz” müjdesine ermek için bağışlamışlardır.

Sevgili peygamber efendimiz mal ve para talep ederken peygamber efendimizi inciten henüz edep ve erkandan habersiz bir bedeviye bir müddet sonra kararan/moraran yerini göstererek “sana kıyas gerekir mi?” diye sorunca bedevi :”Hayır” der “çünkü sen kötülüğe kötülükle cevap vermezsin”. Nakledilen bir diğer hadise ise : Kendisine has ismiyle hitap ederek “İki devemi de yükle. Sen ne kendi malından ne de babanın malından veriyor değilsin” diyen henüz edep dairesine girememiş birine ashabın gösterdiği tepkiye engel olarak, istediğini vermesidir.

Cennetmekan hocamızın sohbetlerde tekrarladığı sözlerden biri de :”Kötülüğe kötülük her kişinin harcı, kötülüğe iyilik er kişinin harcı” idi. Gerçekten de nefsimize yapılanları güzellikle savuşturabilirsek karşılığında hem haksızlığı yapanın ıslahına hem de vaat edilen mükafatlar ereriz, Allah’ı izniyle.

Bunun yanında başkalarına yapılan haksızlıklara, toplumun haklarına karşı yapılan zulümlere ve imanımıza/değerlerimize karşı yapılanlara ise makamımız/mevkimiz nisbetinde müdahil olabilmeli ve haklı ile haksızı ortaya koyararak haksızlığı ortadan kaldırılması için çalışmalıyız. Bu makam/mevkimizin verdiği güç oranında “Fiilen”, “Lafzen” veya “buğzen” olabilir. Buğzen mücadele hiç olmazsa İbrahim’in (a.s.) ateşini söndürmeye su taşıyan karınca misalidir. Ama yukarıda da naklettiğimiz gibi sevgili peygamberimiz (s.a.v.) “buğzen” olanını imanın en alt derecesi olarak görmektedir. Peki haksıza zalime buğz dahi edemiyor isek biz iman bakımından ne derecedeyizdir?

Mehmet Akif merhumun dili ile :

“Zulmü alkışlayamam,zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

Bu tavır, tebrik edilesi bir tavırdır. "Zulmü alkışlamamak, zalimi ASLA sevmemek, bir menfeat için geçmişe sövmemek, mazlumun halinden (bir vücudun azaları olmak hasebiyle) etkilenmek, zulmü ortadan kaldırmak için kamçı-çifte yemek, kayıtsız kalmamak, hakkı tutup kaldırarak hak sahibine vermek" ne büyük bir onurdur.

Yüce Allah (c.c.) bizi kendisine inanan kullarından eylediği gibi, haksızlıklar karşısında (gücünün son noktası ile) mücadele edenlerden eylesin. (âmin)
"Biz herkese hüsn-ü zan eder, kimsenin aleyhinde bulunmayı sevmeyiz. Rahmetli babamdan aldığım ders şudur ki: Oğlum "herkes iyi, ben yaman, herkes buğday, ben saman" de ve öylece kabul et." Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A.)
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by mehmetemin »

bu mesele ahlak ile ilgili.

ama kastettiğim ahlak iyi huyluluk ,iyi yaşam şeklindeki ahlak değil.biz ahlak dendiğinde hep müspet ahlakı anlarız.
negatifini düşünmeyiz.haksızlık ,zulüm,istismar vb gibi durumlarda susmayı biz bir ahlak zaafiyeti olarak görmeyiz.bunu türkiyede 100 kişiye sorsan 99 böyle der.neticede sonuç böyle oluyor.yaşam tarzımızdan ve anlayışımızdan gelen bir sonuç olarak görüyorum.
maneviyat

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by maneviyat »

Allah razı olsun açıklama ve bilgilendirmeleriniz için.Yani bazıları sadece kalben karşı koymak zorunda kalıyorlar ama yapabileceğin elinden gelen birşey varken bu haksızlığı ve zulmü düzeltmemek yada elinden geldiğince birşeyler yapmamak bence bizim zayıflığımızı gösterir..Mesela ben bir örnek vermek istiyorum( tabi birsürü farklı örnekler verilebilir bu konu da ama yakın zamanda şahit olduğum bir örnek vermek istiyorum) okul çevresinde bir şahsın bir çocuğun evine dönerken üzerine köpeğini saldırttığını duydum.Allah'tan çocuğa birşey olmamış sığınacak bir yer bulmuş.Dehşet yani resmen sapıklık..bunun üzerine tabi yetkili yerlere başvurdum sivil takibe alındı.Şimdi aslında konuyu şuraya getireceğim bazıları boşverin suç duyurusunda bulunulmasın işte butür insanlar şikayette bulunan kişiyle uğraşırlar dedi, kimi işte çok önemli mutlaka bildirilmeli dedi, kimisi zaten okul çevresinde giriş ve çıkış saatlerinde görevli polisler olmalıydı dedi yani değişik düşünce ve öneriler oldu..ama ilk yazdığım düşünce kısmen haklıda olsa yani diğer şahsı düşünse de ve bizler daha da dikkat edelim çocukları yanlız bırakmayalım dese de bence yanlış çünkü bugün eğer herkes susmayı birşeyler yapmamayı duyarsız kalmayı seçerse yarın bu sapıklar başkalarına zarar verecek..Sonra evine yanlız giden birsürü çocuk var,Annesi babası çalışan veya olmayan veya bazı sebeplerden okulundan evine yanlız giden çocuklar mevcut.böyle bir yaşanmış ürperten gerçek var ama bizlerde neden bu sapıklara karşı korku var? Bakın bu korku çocuğa bile yansımış, etkilemiş ve ne diyor; ''lütfen adama birşey demeyin polise söylemeyin sonra adam bizi bıçaklar falan'' yazık ya..Allah cümlemizi tüm zalim ve kötü niyetlilerden korusun.
seyir

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by seyir »

Henüz çocukluğumuzdan, Ayet-i Kerime, Hadis-i Şerif, gibi dinimizin emir/nehy' lerinden haberimiz olmadan dahi haksızlığın karşısında durmamız, haksızlığa razı olmamamız, böyle durumlardan rahatsızlığımız; bize yetiştiğimiz çevre, fıtrat, aile gibi unsurlardan yansıyan bir özelliktir. Yetiştiğimiz çevreyi ve böyle ahlaklı anne babaları da İslamiyeti yaşamış atalarımıza ve daha doğrusu İslama borçluyuz. Yani üzerimizde iyi ahlaktan ne kaldıysa bu İslamdan... Sonrasında, büyüyüp ilim tahsil etmeye başladığı zaman (Âsım abinin paylaşımları gibi) hallerinin kaynağını görebiliyor insan.

Zalimin evladı genelde zalim olur. Kızını diri diri gömen çevrelerin ve ailelerin evlatları da kızlarını diri diri gömer. Böyle olmaması nadirdir.

Şahsen insanımızın %80' inin içinde genel olarak gücü ve irâdi hamlesi tembelleşmiş zayıflamış da olsa, şahlanmaya hazır bir haksızlık karşıtlığının var olduğuna inanıyorum. Bir kişinin ateşlemesi ile bu özelliğin ön plana çıktığını çoğu zaman görürüz. Nitekim otobüsün camından pet şişeyi dışarı atan birisine kimse birşey demezken bir kişi çıkıpta niye attın deyince diğer suskunların da dillerinin çözüldüğü ve atan kişiye sataştığı âşikardır... veya yere düşüp bayılan birisine kimse dokunmazken, bir kişi "aman aabi nooldu sana" diye yanaştığında diğer potansiyel yardım bireylerini de işe ortak edebilir. Tabi bu zulmün aşikarlığı ile doğru orantılı. Bâriz hatada bu cevherin ortaya çıkması muhtemeldir. Lakin ilişkili, ilintili, başka kaçkın ihtimallerle sıyrılabilecek vesveselere meyilli durumlarda o tembel kalmış cevherin önüne daha kuvvetli sebepler geçip haksızlığa karşı suskunluğu devam ettirip kendine başka haklı sanılan yalanları kabul ettirebilir. Çoluk çocuk var, birşey olursa, boşver karışma, para yok, kimimiz var, şu stresli zamanda bela mı aliym, şunların işi, zamanım yok benim işim daha önemli...vs.

Mehmed Akif merhumun keskin sözleri kadar olamasak da, ateşleyici olup, iyiliği doğruluğu ön plana, yani sahnenin önüne çıkarmaya, sahnede zulüm oynamaya başladığı ve nefsin-şeytanın, oyuncuları(insanları) kendi yazdıkları rollere bürüdüğü zaman bu sahnenin önüne yeni bir sahne çekip iyilik oyununu başlatmaya, hakkın adaletin rollerini yaymaya çalışmalı.
Allah(cc) muvaffak eylesin.

Allah(cc) cümlemize rızası doğrultusunda yaşayıp, bol bol hayırlar yapabilmeyi ve hayırlı bir akıbet ile huzuruna hayırlı olarak varabilmeyi nasib etsin.
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by nisanur »

Çok katılamıyorum vakit bulamadığım için çok uzun yazamıyacağım, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diye biliyorum ben, bazan susmak kadar konuşmakda erdemdir, veya konuşmaktan ziyade haksızlıga karsı kesin karşı çıkmalı diyorum, bu sahabenın hayatında çok var özellikle hanım sahabeleri okurken çok şahid oldum, öyle aciz gözüken hanımlar kimsesiz kaldıklarında bile koca hükümdarlara karşı çıkmışlar ,Asiye anamızın firavuna karşı durması mesela ,Hz Musa .as ona gidip içinden gizlice iman etmesini söylemiş ama o karşı çıkmışti çünkü eziyetlerine dayanamıyordu.
Ama konuyu bazı aile meselelerıne gitirecek olsak veya kişisel şeylerde susmayı tercih etmeliyizden yanayım ..
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Haksızlık Karşısında Susmalı mıyız?

Post by Duru »

Yazılar çok uzundu hiçbirini okuyamadım ancak başlığa bakıp cevap yazıcam (:

Bigün çok yakın bi yakınım alış verişte kasa kuyruğunda iken bi bayan haksız bişekilde buna sataşmaya çalışmış söylenmiş durmuş birsürü şey saymış..bu bizim bizimkide hiçbişe dememiş susmuş ki haklı olan O ..Daha sonra bu diğer mağazadan alış veriş yapmış evine dönerken az evvelki sorun yaşanan dükkanın önünden geçerken bakıyoki orda bi kalabalık var..yaklaşıo ne olmuş die merakla ve bakıyoki o az önceki kendisine sataşan kadın boylu boyunca yerde yatıo : )) düşmüş artık sebep neyse..

Sonra bigün yanında ben varken o mağazaya yine gittiğimizde kasayer kız tanıdı çok yakın yakınımı ve o günü hatırlatarak "teyze gördünmü Allah'ın sopası yok"dedi..

Yani Allah'a havale etmek en güzeli..Bide konuyla ilgili birsürü hadis var bunlardan bitaneside "haklıyken tartışmayı terkedene cennette bir köşk verileceği" tam metin olmasada özetle böyle..

Tabi burda nerde susup nerde konuşmamız gerektiği ayrımını iyi belirlememiz lazım,
Hakkın yanında susan dilsiz şeytandır..Bunuda unutmayalım (:

konuya tam vakıf olamadım ama aklıma gelen anektoduda paylaşmadan edemedim :))
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
Post Reply

Return to “Diğer Konular”