Ebu Talib'in İmanı Hakkında Bilgiler

Forumda uygun kategori bulamadığınız yazılar...

Moderators: VYZ, Leyla Hanne

Post Reply
maneviyat

Ebu Talib'in İmanı Hakkında Bilgiler

Post by maneviyat »

Bu konuda biraz araştırma yapmıştım istifade etmek isteyenler için bazı sitelerde ki açıklamaları aşağıda paylaşayım ;

Ebu Talib'in İmanı
Fethullah Gülen
13.05.2006
Ebû Talib'in iman edip-etmediği konusu üzerinde öteden beri farklı mülâhazalar söz konusudur. Bazıları Ebû Talib'in Abdülmuttalib'in dini üzerine' sözüyle vefat ettiğini delil getirerek ahirete imansız olarak gittiğini söylerken, bazıları da onun, Allah Resûlü'ne olan cibilli bağlılığı ve onu koruma uğrunda yaptığı fedakarlıkları nazara alarak, şefaat-i Muhammediye ile kurtulacağını ifade ederler.

Rivayetler açısından meseleye baktığımız zaman Ebû Talib'in kelime-i şehadeti söylemeden öldüğü kesin gibidir. Buhari ve Müslim'de yer alan 'Cehennem azabının en ehvenine Ebû Talip maruz kalacaktır. O (ateşten) iki nalın giyecektir ama onun (sıcaklığından) beyni kaynayacaktır.' mealindeki hadis, bunun delilidir. Bu arada 2. Dünya Savaşında ölen Hristiyanlar hakkında bile çok yumuşak düşünen ve bir fetret dönemi yaşandığından ötürü mazlum olarak ölen o insanların kurtulabileceklerini ihsas eden Hz. Bediüzzaman'ın bile, Ebû Talib'in iman edemediği ve Cehennemde en az azaba düçar olacaklar arasında bulunacağı şeklindeki mülâhazası da bu düşünceyi desteklemektedir.

Mesele sahih bir hadiste, bu şekilde vuzuha kavuşturulmuş olmasına rağmen, cibilli yakınlık göz önüne alınarak farklı değerlendirmelerde bulunmaya gelince evvelâ şunu ifade etmeliyiz ki, 'Fazl-ı ilâhi ve lütf-u ilâhiden öte fazl ve lütuf, kat'iyen fazl ve lütuf değildir. Belki de bu bir zulümdür.' Burada meselenin temeli Ebû Talib'in Allah Resûlüne yakınlığı ya da yaptıkları değil, O'nun Allah ile olan irtibatıdır. Şayet Ebû Talip, dünyada iken bu irtibatı kuramadı ise -ki kuramamıştır- öyle ise rahmet-i ilâhiden nasip alacağını düşünmek- bizi aşar. Evet, bizim böyle bir durumda, ilâhî rahmetten ona bir pay ayırmamız, Allah'a karşı saygısızlık olabilir. Onun için değerlendirmelerde, kıstasların ve ölçülerin çok iyi tespit edilmesi lâzımdır.

Meseleye farklı bir zaviyeden bakıldığında, Ebû Talib'in, Hz. Peygamber (s.a.s)'e yapmış olduğu iyilikler de inkâr edilemez. Bu iyiliklerin, tekevvün döneminde İslâm'a çok büyük faydası olmuştur. İnsan bunları nazara alarak Ebû Talip için illa bir şey diyecekse bana göre Hz. Ebû Bekir'in dediği gibi demelidir: O, yıllar sonra babası Ebû Kuhafe'yi elinden tutup Nebiler Sultanının huzuruna getirmişti.. getirmiş ve şehadet ikrarından sonra, sevineceği yerde ağlamaya başlamıştı. Allah Resûlü'nün,

- Neden ağlıyorsun? sorusuna, o büyük insan,

- Ya Resûlallah ne kadar arzu ederdim, şimdi Müslüman olan babam yerinde Ebû Talip olsaydı!

Bu düşüncesi ile Hz. Ebû Bekir, Allah Resûlü'nün hissiyatını kendi hissiyatına tercih ettiği için, büyüklüğünü bir kez daha ortaya koyuyordu. Bu itibarla, Ebû Talib'in imanı veya imansızlığı karşısında, en uç ve ileri noktada ancak bu denilebilir. Bunun ötesi, Allah'ın tasarruf alanı içine girer ve Rububiyyetinin tecellilerini kabul etmemek anlamına gelir.

Bu konu ile ilgili olarak farklı, farklı olduğu kadar da önemli bir hususa da kısaca temas etmek istiyorum. Şöyle ki siyer kitaplarının kaydettiğine göre, Allah Resûlü (s.a.s) ölüm döşeğinde amcasına 'Kelime-i şehadeti söyle, ahirette sana şefaat edeyim.' demiştir. Peygamberliğin 10. senesinde, kendisine şefaat hakkı verildiğinin bildirilip-bildirilmediğine dair net bilgiye sahip değiliz. Şahsen ben o dönem itibarıyla Efendimiz'e bunun açıkça bildirildiği kanaatinde değilim. Bu varsayımdan hareketle, Allah Resûlünün 'Sana şefaat edeyim.' sözüne, şu şekilde açıklık kazandırabiliriz: O'nun Medine döneminde açığa çıkacak bütün hâlleri, ihraz edeceği konumu ve ifade buyuracağı bütün sözleri veya bir başka tabirle, hakikat-ı Muhammediye hâlinde zuhur edecek her şeyi, hakikat-ı Ahmediye olarak o kutsî mahiyetinde mündemiçdi. İbtida-intiha çerçevesinde meseleye yaklaştığımızda, karşımıza çıkan sonuç budur.

Netice itibarıyla Ebû Talib'in, inanmadan ahirete irtihal ettiği kesindir ve tabiî bu kesin kanaati bildiren nasslara rağmen, farklı mütalâalarda bulunmak da doğru değildir.
http://tr.fgulen.com/content/view/11415/3/
Last edited by maneviyat on 06 Sep 2009, 22:17, edited 1 time in total.
maneviyat

Re: Ebu Talib'in İmanı Hakkında Bilgiler

Post by maneviyat »

Sual: Hazret-i Ali’nin babası ve Resulullahın amcası Ebu Talib, imansız mı öldü?
CEVAP
Evet imansız ölmüştür. Bu husustaki hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Cehennemde en hafif azap Ebu Talib’e yapılır. Ayaklarında ateşten iki nalın olacak, bunların sıcaklığından beyni kaynayacaktır.) [Müslim]

Bu hadis-i şerif, Ebu Talib'in diriltilip iman etmesinden sonra, İmam-ı Kurtubi ve İmam-ı süyuti hazretlerinin bildirdiği (Amcam Ebu Talib, diriltildi ve iman etti) mealindeki hadis-i şerif ile nesh edilmiştir.

Ebu Talib’in diriltilerek iman ettiğini bildiren hadis-i şerif Kurtubi’den naklen İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Nimet-ül-kübra kitabında da yazılıdır.

Ebu Talibin diriltilerek iman ettiği Şifa-i şerif şerhinde de vardır. İmam-ı Süyuti hazretleri, Ebu Talib’in imanlı olduğunu ispat eden kıymetli bir kitap yazarak, 12 hadis âliminden de delil getirmiştir. (Mirat-ül harameyn s.1096-1112)

Sana kimse dokunamaz
İslamiyet kuvvetlendikçe müşriklerin düşmanlıkları arttı. Fakat Ebu Talib’den korktukları için bir zarar yapamıyorlardı. Müşrikler, Ebu Talib’e gelip "Ya yeğenini bize teslim et, yahut putlarımıza hakaret etmesin" dediler. Ebu Talib, müşriklerin arzusunu yeğenine bildirdi. Resulullah kabul etmedi. Ebu Talib, "Ey oğul sen vazifeni yap, ben hayatta olduğum müddetçe kimse sana dokunamaz" dedi. Müşrikler Ebu Talib’den çekindikleri için, Resulullaha bir şey yapamadılar. Fakat, Beni Haşimle her türlü alakayı kesip bir de ahdname yazarak Kâbe’nin duvarına astılar. Münasebet kesme [boykot] uzun sürdüğünden, Beni Haşim taraftarları perişan oldular.

Ebu Talib, Resulullahı korumada çok titizdi. Her gece kılıcı ile Peygamberimizin evinin etrafında sabaha kadar dolaşırdı. Peygamber efendimiz (Cebrail geldi. Müşriklerin astığı ahdnamedeki yazıları bir güvenin yediğini bildirdi) buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talib, "Senin mabudun haktır. Sen doğru söylersin" diyerek müşriklerin yanına gitti. "Yeğenimin Rabbi, bir böcek gönderip ahdnamenizdeki yazıların hepsini telef etmiş. Yalnız Allah ismini bırakmış" dedi. Müşrikler alaylı bir şekilde gülünce, Ebu Talib, "Eğer o sözünde yalancı ise, onu size teslim edeceğim. Eğer doğru çıkarsa düşmanlığı bırakın" dedi. Razı oldular. Gidip bakınca Allah ismi hariç, diğer yazıların yok olduğu görüldü. Müşrikler mahcup oldu.)

Yeğenime tâbi olun
Medaric-ün-nübüvvede diyor ki:
(Ebu Talib, hasta olunca, ziyaretine gelenlere dedi ki: "Kâbe’ye hürmet edin, sıla-i rahmi bırakmayın, zayıflara yardım edin, fakirlere ihsan edin, emanete riayet edin, yeğenim Muhammed’e tâbi olun! O Arabın eminidir. Sözünde sadıktır. Davet ettiği şeyi akıl da kabul eder. Arabın, Acemin onu tasdik edip ona teslim olacağına inanıyorum. Ona yaklaşın, mal ve canınızla yardım edin!"

Ebu Talib, ölüm döşeğinde iken, Resulullah yanına gelip (İman et) buyurdu. Ebu Talib "Ey yeğenim, söylediğinin iyilik olduğunu biliyorum. Lakin ölüm korkusu ile imana geldi denilmesinden çekiniyorum" dedi. Öleceği zaman bir şey söyledi. Fakat hâlsiz olup sesi yavaş çıktığından herkes işitemedi. Yakınında bulunan Hazret-i Abbas (Kardeşim iman etti) dedi. Fakat Peygamber efendimiz (Ben işitmedim) buyurdu."
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3163
maneviyat

Re: Ebu Talib'in İmanı Hakkında Bilgiler

Post by maneviyat »

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpa ... e&aid=5733

Alıntılamadım buraya.Linkteki açıklamalardan da istifade edilebilir.
Post Reply

Return to “Diğer Konular”