Bir başka açıdan başörtü meselesi

Post Reply
User avatar
Yusuf Esad
Genel Yetkili
Genel Yetkili
Posts: 361
Joined: 29 Jun 2007, 17:08
Kan Grubu: B (+)
Location: İmtihan Dünyası

Bir başka açıdan başörtü meselesi

Post by Yusuf Esad »

MAKSAT sahiden anlamaya çalışmaksa öncelikle, yirmi yıl önce bu çabaya girişmiş biri olarak şunu hatırlatmak isterim: Başörtüsü takıp saha araştırmaları yaparak, başörtülü kadınları veya başörtüsü meselesini anlamak konusunda fazla bir yol alınamaz.

Yok, hayır... İşi "başörtüsü mistiği"ne katkıda bulunmaya veya "onları kimse anlayamaz" mecrasına sokmaya çalışmıyorum... Sadece haksızlık yapmamaya çalışıyorum.

Şu kamusal alan meselesine, yani "Bu düzen başörtülülere hálá ’bara gidemezsiniz demiyor, okula giremezsiniz diyor" faslına da giremeyeceğim. Zira o da ayrı bir yılan hikáyesi.

"Başörtülü kadın bir kadın olarak neler hisseder, áşık olur mu?" gibi cevap bulması daha da çetrefil, dahası sorulması gerekli mi olduğu da tartışmalı mevzulara dalmaya da hiç niyetim yok.

BUGÜNE BAŞÖRTÜLÜ GELMEK

Sadece basit bir şeyi, "bugün başörtüsü takmak" ile "bugüne başörtülü gelmek" arasında bile çok zalimce bir fark olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Bugüne başörtülü gelmenin hafıza kayıtlarında okul kapısından çevrilmek var. Mesela tıp doktoru olunsa da, okuma yazma bilmez muamelesi görmek var. Açıkça olmadığı zaman hissedilir biçimde burun kıvrılmış olmak var. Birçok ortamda istenmeyen misafir olarak kalmak var.

En bilinen ifadesiyle buna, "öz yurdunda garip, öz vatanında parya" gibi hissetmek diyebiliriz.

Bu "hafıza kaydı"nın varlığı, insanı bazen güvensiz, ürkek; bazen öfkeli, bazen (yeni edinilmiş iktidar şımarıklığı ile) neredeyse saldırgan kılabilir.

Ama her durumda, aklına esip başörtüsü takmış birinden çok ama çok farklı kılar. En azından bunu aklımızın bir kenarında tutup, ne söyleyeceksek ona göre söyleyelim.

Dediğim gibi, tüm bunları artık bir "mistik" halini alan "başörtüsü zulmü" edebiyatına katkı olarak söylemiyorum. Dahası bu mistiğin de artık uzun uzun konuşulması, mevcut kalıplarının dışında tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

BİR MARAZİ HAL

Kalkış noktası son derece anlaşılır ve haklı olan bu "mistik", hem siyasi hem toplumsal anlamda birçok marazi sonuç yarattı.

Bu zulüm, kurbanlar verdiği gibi, iktidarlara da yol verdi. Muazzam hak gaspları doğurduğu gibi, hak edilmemiş kariyerler de üretti. Birçoklarının hayatını karartırken, bazılarına "Yürü ya kulum!" yolu döşedi.

Yine de tüm bunlar, bir büyük "karanlık devri" unutmuş gözükmek, bir büyük haksızlığı görmezden gelmek, yaşanmış birçok sıkıntıyı hafife almak için geçerli mazeret, bir pişkinlik gerekçesi olmamalı.

Sonuçta diğer birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye’nin geldiği yer, bir marazi halden diğerine geçiş oldu. Halihazırda sivil iktidar sahiplerinin çoğunun, (kendisinin değil) ’eşi’nin başörtülü olduğu ama başörtüsü ile üniversiteye girilemeyen bir tuhaf ülkede yaşıyoruz.

Kaynak : Nuray Mert - Hürriyet
[email protected]



YuSUFÎ Es'ad
"Aşıkların tüm sırları aşîkardır." Rumî
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Bir başka açıdan başörtü meselesi

Post by nisanur »

Yıllar evvel ilk kamuda örtü yasagının sert oldugu şu mübarek!! ecevit zamanlarında hemşire arkadasımın biri başını acmak zorunda oldugunu bana anlatmış çok utandıgını nasıl yapacagını gururlarıyla oynandıgının derdını yanmış ben e çok üzülmüştum,teyzem erzurumda okurken silah zoruyla bir askerin kapıda dikilmiş sınava gec kalma heyecanıyla kapıdan tam içeri girerken 'basınızı acında öyle girin diyen askerin yanında nasılda ağladıgını 'kardeşimin sınıfta çok dindar bir kız arkadaslarının önceleri basını actıgı zaman kı sıkıntısının sonradan sacını ve yüzlerini boyatığına ,hatta hemsire arkadasımın aradan zaman gectıkce dısardada acık gezmeye başladıgında beni gördüğünde eliyle basını örtmeye çalıştığını unutmuyorum unutmayacağım.Hiç birşey bu kadar basit eğil ,örtü illada basa örtülüyorsa sebebi var sanki başını acan kimselerin yavaşca diğer azalarınıda actıgına şahıdım.moda diye algılayıp türlü türlü hallere girenler veya kendince yorum katanlar veya örtününde olmadan ahlaklı olunacabılecegını cokca duymaya kızımın ahlakı yerınde olsun örtmesede olur diyen anneler çocuklarımızı bir etkiliyoruz ,zor oldugunu sanıp yanılanlar onların cehenneme gitmesine vesile oluyor haberleri yok, geçen gün bir yakınım kursta kız öğrencilere ders veriyor biz çocuklaar verdiğimiz islami eğitimden anneleri şikayetci oluyor okulda sınav urdasınavıkıstırma yapmayın üstü kapalı anlatın onlar kendileri karar versin diyorlarmış ,Çok üzüldum örtündüğüm zaman yakınlarımdan gördüğüm sıkıntılar aklıma geldi aşağalanmalar basite alınmalar bizi yıldırmadı aksine dahada tetikledi bu konuda fikrimi ,ne diyebilirim ki başka her zorlugun ardında bir rahatlık var Allah kuluna yükleyemeyeceği şeyi yüklemez kimse yapamam demesin nefisimizi yenmeyi onunla mücadeel yapmayı öğrenmeliyiz . saygılar
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Bir başka açıdan başörtü meselesi

Post by nisanur »

Arkadaşlar yazdıgım yazıyı düzelteyim derken imla kuralalrına dikat etmeden yazdığım için düzletmelerde düzeltme değil de başka bir söylem gibi olup çıkmış neyse anlayan anlar sanırım .Tamda örtüyle ilgili bahsettiğim sevgili teyzem Rabia yener (uzun)un bir yazısını okudum sizlere sunmayı da uygun gördüm ..

Ters açı
“Gözünüzü dört açın” derler ama, siz inanmayın, Uyanıklık gözünü kapamakla mümkündür… Kapamak ve iç alemine açmakla…

Bazen bilmek için yakın değil uzak olmalı insan. Uzaktan seyretmeli olup biteni. İçindeyken anlamadığınız olaylara hemen değil, uzun zaman sonra tekrar bakmalı.

İbret almak istiyorsan, bazen bir karıncaya, bazen bir çiçeğe, bazen uçan bir kuşa ve sık sık sonsuz semaya çevirmelisin bakışını.

İnsanların seni dinlemesini istiyorsan, önce susman ve dinlemeyi bilmen gerekir.

Karşındakini anlamakta zorlanıyorsan, önce kendini anlamalı, kendi sırrını çözmelisin.

Sulhun değerini bilmek için, savaşın tam ortasına düşmelisin. Mahrum olmadan hamdetmeyi… Kaybetmeden önce kıymet bilmeyi… öğrenmelisin.

Hatalarından ders almalısın ki tevbe edebilesin. Kalbinin ta derinliklerinde günahının acısını duymalı, gözlerinden sıcacık dökülen yaşlarla seccadeni ıslatabilmelisin.

Sevgiyi, kaybetmeyi, kazanmayı, hastalığı, neşeyi, derdi, sıkıntıyı, varlığı, yokluğu.. her hali yaşamalısın. Yaşamalısın ki kemale erebilesin.

Soru sormalısın… Önce kendine… Sonra bir bilene… Araştırmalısın ki, iki cihan serverinin buyruğu yerine gelsin, “iki günü bir olan bizden değildir“..

Hayırlı iste acele etmeli, öfkeli anında beklemelisin…. Öfke hoş değildir, kalbi yorar, insanı mutsuz eder. Ama kimi zaman öfkeli olmalıdır insan.



(Trabzon Kız Meslek Lisesi. Şimdilerde bina müzeye çevrilmiş)

İmam hatiplerin bugünkü kadar yaygın olmadığı zamanlarda,dindar aileler kızlarını Kız Meslek Liselerine gönderirlerdi. Ben de onlardan birisiydim. Kız meslek liseleri şimdi hangi işlevi görürler bilmem ama o zamanlar başörtülü kızların gitmek zorunda kaldığı bir okuldu. Amaçları genç kızları, iyi bir ev hanımı olarak yetiştirmek olan bu okulların, ikinci önemli görevi, tuzaklarına düşmüş mazbut aile kızlarının başörtülerine musallat olmaktı. Abartmıyorum inanın.

Bir öğretmen, sanırım başka görevi yoktu, bahçeye bakan pencere kenarında oturur ve içeri giren öğrencinin başörtüsünü açmaları yolunda bitmez tükenmez bir sabırla (!) uyarıda bulunurdu. Bir de gür (!) sesleri olurdu bu hatunların sormayın. Gören, duyan cenke gidiyor sanırlardı. Eee ne de olsa kutsal (!) bir görevi yerine getiriyorlardı. Kendilerine verilen asli görevi bırakıp, gönüllü olarak yaptıkları bu işleri öyle abartanlar olurdu ki, sokakta bile görseler, kızcağızların başörtülerini çekiştiriverirlerdi. Ne zaman, ağlayan bir kız görsem, içimden bir öfke seli kopardı adeta…

Lise birinci sınıftaydım sanırım. Öğretmenlerin bu huylarını bildiğimden olsa gerek, arkadan yaklaşan herkesi başörtümü çekiştirecek sanıp, bir tik geliştirmiştim kendimce, “dokunanı yakarım!” cinsinden…

(Yanda,Trabzon Kiz meslek Lisesinin bahçesinden bir görünüş)

Bir gün okulun bahçesinde bir elin arkamdan usulca yaklaştığını hissettim. Tam başörtümü çekecekken, avını bekleyen avcı misali, arkamı döndüm. Kimin çekiştirdiğine aldırmadan tokatı yapıştırdım. Neyse ki bana şaka (!) yapmak isteyen bir arkadaşmış sadece. Bu kızcağızın bana yaptığı son şaka oldu tabi… Aslında bu öğretmenlere bir gözdağı idi, “denerseniz sonunuz bu olur” diye… Laf aramızda işe yaradı…

Hanımlar derneğinde çalıştığım zamanlarda, seçim zamanı yaklaşınca, derneğimiz siyasetçilerin nezaket ziyaretlerine(!) uğrak yeri olurdu. Bunlardan biri, bir zamanlar İçişleri Bakanlığı yapmış Meral Akşener`di. Meral hanım, 28 şubat sürecinden sonra, İstanbul polisinin sarıklı ve cübbeli bir çok insanı evinden veya sokaklardan toplayıp götürdüğünü anlatırken, bu olayın dindar halkımızı çok üzeceğini ve öfkelendireceğini ve insanların haklı olarak olaylardan İçişleri Bakanlığını sorumlu tutacaklarını düşünmüş. Şimdi ben ne yapacağım, insanlara ne cevap vereceğim diye endişe etmiş. Telefonların ardı arkası kesilmez sanmış. Ama ne olmuş dersiniz? Akşama kadar beklemiş ve tek bir telefon dahi gelmemiş. Ne ertesi gün ve ne de sonrasında… Sonra bize döndü ve “sizi bu olay öfkelendirmezse ne öfkelendirir Allah aşkına” diye sordu. Sahi bizi ne öfkelendirirdi?

Yıllar önce, sıcak bir yaz günü, kiz kardeşimle, İzmit/Değirmendere`de bir arkadaşımızı ziyarete gitmiştik. Otobüs durağında beklerken, orta yaşlı bir hanım bizi gördü. Gözlerine inanamamış olacak ki, uzun uzun süzdükten sonra dayanamadı ve içindeki bütün kini ve öfkesiyle konuştu. “Siz hiç aynaya bakmıyor musunuz, çok çirkinsiniz” deyiverdi. Bakın şu öfkelenene hele…

Bir kimse olumsuz gözle baksa,Yusuf`un yüzünün güzelliğini çirkinliğe yorar.

Çirkin şeytana sevgi gözüyle bakarsan,gözüne üstün bir melek görünür.*

Bizimkiler (!) böyle düşüne dursun, Amerika`lı hristiyan bir hanım,yanınıza yaklaşıp ” başörtünüz bende, sakinlik ve huzur hissi uyandırdı” deyince, eski günleri hatırlayıp, derin düşüncelere dalıyorsunuz…

Bernard Shaw İslamiyete atıf yaparak “Namaz, 21. yüzyılda doktorların sağlık reçetesi olacak” demiş.

1983 yılında Günaydın gazetesi”nde yayınlanan bir haberde; ” Alman doktorlar romatizma hastalarına namazı ya da namaz hareketlerine benzer hareketler tavsiye ediyorlar. Çünkü namazın eklem yerlerini çalıştıran, vücuda son derece faydalı mükemmel bir antreman olduğunu düşünüyorlar” denilmiş. Aynı yıllarda Türkiye`de namaz kılmak için fakültelerinde bir yer tahsis edilmesi için müracaatta bulunanlar “hangi asırda yaşıyorsunuz” cevabını alırlardı.

Olaylara olumsuz gözle bakmak,bize has bir şey midir? Dünya gözünü pırıl pırıl parlayan bir cevhere dikmişken biz nereye bakıyoruz? Niye pencerelerimizi sıkı sıkıya kendi üstümüze kapamışız?

Dünyanın bakış açısıyla, bizim aydınlarımız ve yaşadıklarımız arasında bir terslik mi var? Yoksa bana mı öyle geliyor?

Rabia YENER
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
User avatar
Ya HUU
Posts: 111
Joined: 14 Jan 2008, 22:00
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Bir başka açıdan başörtü meselesi

Post by Ya HUU »

lale_zar wrote:Yıllar evvel ilk kamuda örtü yasagının sert oldugu şu mübarek!! ecevit zamanlarında hemşire arkadasımın biri başını acmak zorunda oldugunu bana anlatmış çok utandıgını nasıl yapacagını gururlarıyla oynandıgının derdını yanmış ben e çok üzülmüştum,teyzem erzurumda okurken silah zoruyla bir askerin kapıda dikilmiş sınava gec kalma heyecanıyla kapıdan tam içeri girerken 'basınızı acında öyle girin diyen askerin yanında nasılda ağladıgını 'kardeşimin sınıfta çok dindar bir kız arkadaslarının önceleri basını actıgı zaman kı sıkıntısının sonradan sacını ve yüzlerini boyatığına ,hatta hemsire arkadasımın aradan zaman gectıkce dısardada acık gezmeye başladıgında beni gördüğünde eliyle basını örtmeye çalıştığını unutmuyorum unutmayacağım.Hiç birşey bu kadar basit eğil ,örtü illada basa örtülüyorsa sebebi var sanki başını acan kimselerin yavaşca diğer azalarınıda actıgına şahıdım.moda diye algılayıp türlü türlü hallere girenler veya kendince yorum katanlar veya örtününde olmadan ahlaklı olunacabılecegını cokca duymaya kızımın ahlakı yerınde olsun örtmesede olur diyen anneler çocuklarımızı bir etkiliyoruz ,zor oldugunu sanıp yanılanlar onların cehenneme gitmesine vesile oluyor haberleri yok, geçen gün bir yakınım kursta kız öğrencilere ders veriyor biz çocuklaar verdiğimiz islami eğitimden anneleri şikayetci oluyor okulda sınav urdasınavıkıstırma yapmayın üstü kapalı anlatın onlar kendileri karar versin diyorlarmış ,Çok üzüldum örtündüğüm zaman yakınlarımdan gördüğüm sıkıntılar aklıma geldi aşağalanmalar basite alınmalar bizi yıldırmadı aksine dahada tetikledi bu konuda fikrimi ,ne diyebilirim ki başka her zorlugun ardında bir rahatlık var Allah kuluna yükleyemeyeceği şeyi yüklemez kimse yapamam demesin nefisimizi yenmeyi onunla mücadeel yapmayı öğrenmeliyiz . saygılar
Evet, bizim sınıftada aynen öyle biri vardı. Kapıda örtünürdü ilk geldiği zamanları. Okulla kaldığı yer arasında 1km felan vardı. Gel zaman git zaman okuldan eve örtüsüz gitmeye başladı. Daha da zaman ilerleyince her yerde açık gezmeye başladı. Bazı yerleri yazasım bile gelmiyor. Mezuniyet törenimizde birde baktım ki; ooo bizim sınıftaki vatandaş baya asortikleşmiş.
Üzücü. Ana babalar bunun hesabını nasıl verecekler bilmem!
Düşüncelerine dikkat et ki; sözlerin olur.
Sözlerine dikkat ki; davranışların olur.
Davranışlarına dikkat et ki; alışkanlıkların olur.
Alışkanlıklarına dikkat et ki; kaderin olur...
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”