İnsan Kuranla Niçin Ve Nasıl Buluşmalı?

Bu, (öyle bir) kitaptır ki, onda hiç şüphe yoktur. O muttakilere doğru yolu gösterendir.
Post Reply
User avatar
_Zişan_
Posts: 136
Joined: 09 Jul 2009, 17:37

İnsan Kuranla Niçin Ve Nasıl Buluşmalı?

Post by _Zişan_ »

Prof. Dr. Ahmet Turan ARSLAN

İnsan, yaratılmışların en üstünüdür; eşref-i mahlûkâttır. Akıl gibi büyük bir nimetle donatılmış ve şu varlık âleminde kelâm-ı ilâhiye muhâtap olmak gibi bir ayrıcalığa sahiptir insan…

Kendisine Yaratıcısı tarafından gönderilen bir mesaj demek olan Allah kelâmının ne demek olduğunu anlamaya çalışmak ise, elbette, bu üstün niteliklere sahip olan yaratığın, yani insanın görevi olmalıdır. Şu halde, insan için, kelâm-ı ilâhiden murâd-ı ilâhinin ne olduğunu anlamaya çalışmamak gibi bir noksanlık düşünülemez. Sözün özü şu ki; insan, kendisine Yaratıcısı tarafından bağışlanmış ve kendisini diğer varlıklardan ayırıcı niteliği olan yüksek akıl nimetini, yine O’nun mesajını anlamak gibi yüce bir gaye uğruna sarf etmelidir ve bu onun en başta gelen görevidir.

Kelimenin tam ve kâmil manasıyla azamet ve büyüklük sahibi olan Allahu zülcelâl, Rahman’dır; yarattıklarına acıyandır. İnsan, kulluk görevini yerine getirirken şaşırabileceği, bütün donanımlarına rağmen aciz kalabileceği için merhamet sahibi Allah, ona bir de kılavuz göndermiştir. Bu kılavuz ilk peygamberden başlamak üzere gönderilen sahife ve kitaplardır. İnsana şu dünya hayatını nasıl geçirmesi gerektiğini göstermek üzere gönderilen son kılavuz ise, Son Peygamber Muhammed (a.s.) ile gönderilen Kur’an’dır. Kur’an’ın bu özelliğini anlatan âyetin (İsrâ suresi.9) meâli ise şöyledir:
“Şüphesiz ki bu Kur’an, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.”

Kur’an’ın içinde bulunan gerçekleri ve insanlık için nasıl bir kurtuluş reçetesi ve kılavuzu olduğunu Allah Resûlü (s.a.v) meâlen şöyle açıklamıştır:
“Muhakkak ki ileride karanlık gece parçaları gibi fitneler olacak."
Ey Allah’ın Resûlü ondan kurtuluş nasıl olur? denildi. O buyurdu ki: "Yüce Allah’ın kitabı... Onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin haberleri ve sizinle ilgili hükümler vardır. O bir eğlence vasıtası değildir. Hak ile bâtılı ayıran bir kelâmdır. Onu kibirlenerek terk edenin Allah belini kırar. Kim doğru yolu ondan başkasından ararsa Allah onu sapıklığa düşürür. O Allah’ın sağlam ipidir. Ve apaçık nurudur. Hikmet dolu Kur’an’dır. Doğru yoldur. Nefsânî arzuların sapıtmamasına, görüşlerin dağılmamasına yegâne sebep odur. Âlimler ona doymaz, Allah’tan korkarak günah işlemekten çekinenler, ondan usanmazlar. Onun ilmini bilen ileri gider, onunla amel eden sevap kazanır. Onunla hükmeden adalet eder. Ona sımsıkı sarılan doğru yolu bulur.
” (Ahmed bin Hanbel, Müsned,1,91, Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili. (Sadeleştirilmiş baskısı)1,223)

“Kur’an” sözü, bir manası da toplamak ve bir araya getirmek demek olan, (Karae) fiilindendir. Bundan dolayı bazı bilginler bu kitaba Kur’an diye isim verilmesini onun Allah’ın diğer kitaplarının semeresini (meyve, fayda, netice ve mahsul) toplayıcı olduğuna ve hatta bütün ilimlerin semeresini toplayıcı olmasıyla açıklamışlardır. Bu açıklamadaki diğer ilâhi kitapların “semeresi=meyvesi” ifadesi dikkat çekicidir. Zira bahçelere dikilen ağaçlardan maksat bizzat kendileri değil meyveleri ve onlardan elde edilecek faydalardır. Bir ağacın faydası meyvesinde toplandığı gibi ilâhi kitapların faydalarının toplandığı meyve de Kur’an’dır. Böyle bir özetlemenin nasıl mümkün olduğunu ise, yüz binlerce sayfalık kitapları, küçücük bir hard diske sığdıran zamanımız insanının aklı herhalde rahat kavrayacaktır. Bu yüzdendir ki Kur’an indiğinden itibaren her çağda yaşayacak insanlara hitap edecek bir kitaptır. Kıyamette de Cenabı Hak insanları Kur’an ile muhakeme edecektir. Bu hakikate inanmayanlara ise Kur’an’ı tebliğ etmek, ama asla zorlamamak gerektiğini yine Kur’an âyeti bize bildirmektedir.

Meâllerden istifadeyi teşvik ederken burada bir noktaya dikkat çekilmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Unutulmamalıdır ki Kur’an, anlaşılmaz bir kitap değildir. Kur’an düşünülüp ibret alınsın diye indirilmiştir. O kendisini bütün insanlığa duyurmak ve anlatmak için inmiş ve duyurmuştur.

İmam-ı Gazali’nin benzettiği gibi, bir hükümdardan bir kimseye içinde bir takım emirler ve yasaklar bulunan mektup/mesaj gelse, o kimse de o emir ve yasaklardan hiçbirine dikkat etmeksizin o mesajı tekrarlayıp dursa nasıl olumsuz, yakışıksız bir durum sergilemiş olursa, Kur’an’ı tekrarlayıp duran ama onun kendisine yönelik emir ve yasaklarını hiç düşünmeyen kimse de aynı duruma düşmüş olmaz mı?!


Ancak, meâlleri okurken düşüne düşüne, kendisine ibretler ala ala, dersler çıkara çıkara okumalı ama “meâlciliğe” sapmamalıdır. Yani yeterli donanıma sahip olmayan kimselerin yaptığı gibi iki satır meâl okuyup kendisini müftü, müctehid zanneden gafiller gibi davranmamalıdır. Haddini bilmelidir. Şair ne güzel demiş:
Çeşm-i insaf gibi akıle mizan olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz “

Şu atasözümüz de anlayanlar için çok ibret vericidir:İslam’ın şartı beştir. Altıncısı haddini bilmektir.”
Kur’an’ıKerim’i/meâlini/tefsirini sahabeler ve bu işe gönül vermiş kimseler gibi can-u gönülden okumalı; ilkbaharda bereketli yağmur damlalarıyla canlanan, yeşeren toprak gibi Kur’an’ın feyziyle gönüllerimizi uyandırmalıyız. Rabbimizin sözlerini, gaflet uykusundan uyanmış olarak ve şöyle bir yakarış içinde okuyup anlamaya çalışalım:
“Allah’ım Kur’an’ı kalbimin ilkbaharı eyle!”
Hak kulundan intikàmın yine kul ile alır,
Bilmeyen ilm-i ledünnü onu kul yaptı sanır.
Cümle işler Hàlik'ındır, kul eliyle işlenir;
Hakk'ın emri olmaz ise, sanma bir çöp deprenir.
ziyaret
Posts: 69
Joined: 18 Mar 2009, 21:32
Kan Grubu: B (+)

Re: İnsan Kuranla Niçin Ve Nasıl Buluşmalı?

Post by ziyaret »

zişan kardeşim cokgözel olmuş
Post Reply

Return to “Kuran”