HAKKA BAĞLILIK DUYGUSU :
Muhterem kardeşlerim !
Bir mü'minin , bir Müslüman’ın zihninde tüm hareketlerine hâkim olan en önemli duygu Hakka bağlılık duygusudur , hak sevgisidir.
Sizde de bu olsun ! En önemli duygu budur.
Bu temel düşünce hakka bağlılık , hakka riayet , hakkı arama , hakkı destekleme , hakla beraber olmak Müslüman’ın en önemli duygusudur .
Peygamber SAV Hazretleri :
" Nereye ait olursa olsun , hangi cephede bulunursa bulunsun , hakla beraber ol ! " diyor.
Hakkı istemeli , gerçeği aramalı , onu sevmeli ve saymalı.
ÖNCE HAKKIN NE OLDUĞUNU ÖĞRENİN :
Tabii hakla beraber olmak için , hakkın ne olduğunu bilmek lâzım.
Hazret-i Ali Efendimiz de öyle diyor : ( i'rifil hakka ta'rif ehleh )
Önce hakkın ne olduğunu öğrenin ; öğren diyor da , ben çoğul ifade ediyorum.
O zaman kimin hak ehli , kimin batıl ehli olduğunu daha iyi anlarsınız."
" Önce hakkı bil , kimin hak ehli olduğunu o zaman anlarsın ! " diyor. "
Hakkı bilirseniz , kimin hak ehli olduğunu anlarsınız.
O adamın , bu adamın peşinde koşmaktan önce , hakkı bil !
Hangi adamın hakkın ehli olduğunu , beraber yol arkadaşlığı yapılabilecek insan olduğunu o zaman anlarsınız. " diyor.
O halde önce bizim yapmamız gereken , hakkın ne olduğunu , gerçeğin ne olduğunu tesbit etmektir.
Onun kaynakları bilinsin diye... Bu çok önemli !
Bir insanın doğru hareket edebilmesi için önce doğrunun ne olduğunu bilmesi gerek .
ASIL VAZİFEMİZ :
Asıl vazifemiz. Hakkı bilmek ve Hakla beraber olmaktır.
Tek başına olabiliriz , babamız karşı olabilir.
İbrahim ( as ) hakkı temsil ettiğinden dolayı bir kişi de olsa cemaattir.
Bütün şehir halkı tefrikadadır .
HAYATTA BİR ÇOKLARI DOĞRUYU BİLEMİYOR , BULAMIYOR :
Hayatta bir çokları doğruyu bilemiyor , bulamıyor ; doğru diye eğrilere , yalanlara , yanlışlara , hatâlara sarılıyor ; ömrünü boşa harcıyor , günaha giriyor , iyi sonuca ulaşamıyor , ziyan ediyor , hüsrana uğruyor .
Hakkı , hakîkati , doğruyu , iyiyi , uygunu , münasibi , mütenâsibi aramak , bulmak , saymak , sevmek , tebcîl etmek , baş tacı eylemek , rehber edinmek her olgun , ergin , bilgin , bilge , erdemli , değerli kişi için en başta gelen şarttır.
Bu çok büyük bir nimet , çok ulu bir devlet ve saadettir ; çok muazzam bir servet , çok muhteşem bir âtıfet ve inâyettir.
Ne mutlu hakkı bilenlere , doğruyu temyiz , tefrik ve takdir edebilenlere !
HAKKI SEVMEYİ ÖĞRENİN / HAKLA BERABER OLMANIN ZEVKİNİ TADIN :
Hakkı sevmeyi öğrenin !
Hakla beraber olmanın zevkini tadın ; onunla beraber olmayı öğrenin...
Bu ölçüyü alamazsa bir insan , bu hayatta onu çok aldatırlar...
Bu ölçüyü alamamış insanı çok aldatırlar , çok kandırırlar.
“ O SÖYLEDİ " DİYE KABUL ETMEYİN :
Hazret-i Ali Efendimizden bir söz olarak nakledilir. Çok takdir ediyorum.
Hazret-i Ali ( RA ve KV ) Efendimiz buyurmuşlar ki :
( Lâ ta'rifil hakka bir ricâl, i'rifil hakka ta'rif ehleh )
Hakîkati kişilerin ağzına bakarak , bazı kimseleri severek , sempati duyarak , sayarak ,
" O söyledi . " diye kabul etmeyin !
Onunla anlamaya çalışmayın ! " Bu biliyordur , bunu dinleyin !
Bunun söylediğine göre böyle olsun ! " diye bir yaklaşımla , bu yönden yaklaşmayın !
HERKES HAKİKATE RÂM OLSUN :
Söz ilmin olsun... Herkes hakikate râm olsun , hakîkate teslim olsun...
Çünkü Peygamber SAS Efendimiz bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki :
( Zül meal hakkı haysü zâle ) " Hak nereye giderse , hakla beraber ol !
Belli bir cephede , belli bir yerde durup da inad etme ; hak nereye giderse , onunla beraber ol !
BULUNDUĞUN YERDEN HAK AYRILMIŞSA ORDAN SEN DE AYRIL :
Peygamber Efendimiz diyor ki : " Hak nereye giderse hakla beraber ol ! " Yeni mahalleye gitti , Yeni mahalleye git ! Hacı Bayrama geçti , Hacı Bayrama git. Keçi örene gitti , Keçi örene git ! İlle Yeni mahallede kalacağım , ille şurada kalacağım deme , hak nerede ise hakla beraber ol ! Bulunduğun yerden hak ayrılmışsa , oradan sen de ayrıl !
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki :
( Zül meal hakkı haysü zâle ) " Hak nereye giderse hakla beraber ol ! "
Bunları ben makalelerde yazdım , herkes bilsin , öğrensin diye...
Birlik ve beraberliğin kanunlarını bilsin diye öğretmek için hadis-i şeriflerden misal aldım.
Hakkın eteğine yapış , hakla beraber ol ; bir kişi bile olsa... O zaman kurtulursun. Yoksa koca kalabalığa , koca kavme uyarsan , yandın ! Herkes plaja gidiyor, biz gitmeyecek miyiz ?
Gitmeyeceksin !
Herkes eğlenceye gidiyor , biz gitmeyecek miyiz ? Gitmeyeceksin !
HAKKI SÖYLEMEK LÂZIM , HAKTAN DÖNMEMEK LÂZIM :
Biz bu orucu niçin tutuyoruz ?
Nefsi ıslah etmek , irademize hakim olmak , ahlâkımızı güzelleştirmek için tutuyoruz. Orucun bir âdâbı da neymiş ? " Nefsimi de ıslah etmeye niyet ettim yâ Rabbi ! Ben akşama kadar nefsimle de cihad edeceğim. " demekmiş. Hay Allah razı olsun , şu Çarşamba müftüsü Seyyid Hulûsî Efendiden... Allahu alem yine tarikatla , dervişlikle ilgisi varmış ki , böyle diyebilmiş .
Herkes diyemez bu lafları... Müftüler bile diyemez , başkanlar bile diyemez. Bunu demek için çok doğru sözlü olmak lâzım !
Öyle rüzgâr gülü gibi , kuyruklu pervane gibi , rüzgâr ne taraftan eserse o tarafa dönüyor ; öyle olmaz !
Hakkı söylemek lâzım , haktan dönmemek lâzım !
SÖZÜN DOĞRUSUNU SÖYLEMEK LÂZIM :
Sıhhatli olmayan sözleri söylemek vebaldir İslâm’da...
Doğruyu söylemek lâzım , sıhhatli sözü söylemek lâzım ; sıhhatsiz , hasta , yamuk , bozuk söz söylememek lâzım !
Rivayet yoluyla da olsa , sözün doğrusunu söylemek lâzım !
Karşı taraf beğenmese de , biz hakkı söylemekle vazifeliyiz.
Karşı tarafın beğenmesi bizim için önemli değil , Allahın beğenmesi önemli !
Çünkü , İslâm da en kutsal kavramlardan birisi doğruluk kavramıdır, hak ve hakikat kavramıdır.
DOĞRU SÖZÜ SÖYLEMEK TIYBÜL- KELÂMDIR :
Tabii tatlı söz , dalkavukluk demek değildir Aziz ve sevgili kardeşlerim , onu da hemen söyleyeyim.
Kimisi tatlı sözü , içinden gelmediği halde , hakîkaten öyle düşünmediği halde tatlı sözler söylemek sanıyor. Hayır , öyle değil...
Peygamber Efendimiz SAS , " Acı da olsa , hak sözü söyleyin ! " buyuruyor. Hak sözü söylemek , doğru sözü söylemek tıybül – kelâmdır .
Diyelim ki birisi çocukları arasında ayırım yapıyor ; birisine çok mal veriyor , mülk veriyor , iltifat ediyor da , ötekisinden kaçırıyor.
Ona tıybül – kelâm , hoşça konuşmak nedir ?
" Sen bu adaletsizliği yapma ! " demektir.
Yoksa , " İyi yaptın , hoş ettin , mâşâallah... " filân diye dalkavukluk yapmak , yağcılık yapmak demek değildir. Onu da bu arada kesin olarak söyleyelim .
ZARİF BİR TARZDA , GÜZEL BİR TARZDA SÖYLEMEK LÂZIM :
Hakkı söylemek , ama hakkı münasib bir üslûb ile , zarif bir tarzda , güzel bir tarzda söylemek lâzım , aziz ve sevgili kardeşlerim !
ALİMİN EN ÖNEMLİ VASFI :
Alimin en önemli vasfı da , hakkı söylemek , gerçeği ketmetmemek , ilminin gereğini yapmaktır. Söylenecek yer gelmişken susan şeytan-ı ahras , Yani dilsiz bir şeytandır.
Kıyamet gününde böylelerine cehennem ateşinden gem takılacak ve öyle azablandırılacaktır .
ACI DA OLSA HAKTAN , ADALETTEN AYRILAMAYIZ :
Kur'an-ı Kerim buyuruyor ki :
" Senin bizzat kendinin de aleyhinde olsa , anne ve babanın aleyhinde bile olsa , haktan hakîkatten , adâletten ayrılma ! "
Rabbimiz bizi gerçeğin tarafını tutmağa , hakkı söylemeğe , doğruluktan ayrılmamağa teşvik buyurmuştur.
Kendimizin , ebeveynimizin ve akrabamızın aleyhine de olsa haktan , adaletten ayrılamayız ; acı da olsa haktan , adaletten ayrılamayız ; acı da olsa hakkı , gerçeği söyleriz ; hak , hakikat neredeyse o tarafta yerimizi alırız.
İyi bir Müslüman doğruyu söyler, haktan yana olur , zayıf da olsa haklı olanı tutar, destekler.
Bu ona , Allahın emridir ; kendisinin , ana – babasının, yakınlarının aleyhinde bile olsa adaletli , insaflı , hakkaniyetli davranacak ; özü , sözü , işi doğru , güzel , mükemmel insan olacaktır.
OLAYLARIN İÇ YÜZÜNÜ İYİ BİLENLER SUSMASIN :
O halde olayların içinde yaşayanlar , iç yüzünü , perde arkasını iyi bilenler susmasın , gerçeklerini söylesin , ilgilileri aydınlatsınlar , vebalde kalmasınlar , hakkı söyleyenlerin yanında yer alsınlar , zâlimleri desteklemesinler ki , Allah'ın gazabına uğramasınlar !
ÇİĞNERİM , ÇİĞNENİRİM , HAKKI TUTAR KALDIRIRIM :
Bakın şimdi burada güzel huylu olmak ve ahireti düşünmek derken , bazen insanın iyi bir şeyi yapmak için , kendini tehlikeye atması da gerekebilir.
Meselâ çocuk yolda yürüyor , otomobil geliyor ; kendinizi tehlikeye atarak , atlayıp onu otomobilin altında kalmaktan kurtarıyorsunuz...
Veya birisi suya düşmüş , atlıyorsunuz onu kurtarıyorsunuz... Veyahut yanlış yolda giden bir insanı doğru yola çekiyorsunuz , onun için de şunu yapıyorsunuz , bunu yapıyorsunuz...
Demek ki insanın bazen , fazilet için kendisini tehlikeye atması , vatan için tehlikeye atması , dini , îmanı için tehlikeye atması olabilir.
Gerekirse gözü pek de olup faziletleri icrâ etmek için , fazileti hâkim kılmak için , cesur olarak hakkı söylemekten yılmamak , çekinmemek de lâzım !
Rahmetli -- mekânı cennet olsun -- Mehmet Akif ne güzel söylüyor :
Çiğnerim , çiğnenirim , hakkı tutar kaldırırım !
Yâni çiğnemek olabilir , çiğnenmek de olabilir. Ama mühim olan hakkı tutmak , hakkı pâyimal etmemek , ayaklar altında çiğnettirmemek , perişan etmemek...
Bütün bunların hepsinin temelinde ahiret inancı var , ahireti mâmur etme düşüncesi var.
HAKTAN HİÇ AYRILMA :
Resulullah efendimiz de s.a.s bir hadis-i şerifinde ( zül maal-hakkı haysü zale ) :
" Gerçek neredeyse sen de orada ol , onun peşi sıra git , haktan hiç ayrılma..." buyurmuş.
Demek ki bütün mü'minler hakkı istemeli , gerçeği aramalı , onu sevmeli ve saymalı , her işlerinin doğru , her sözlerinin hak olmasına büyük dikkat ve itina göstermelidir.
Hakkın yanında ol ! Hakikatın , gerçeğin , doğru olan şeyin yanında ol ! " buyuruyor.
Peygamber SAS buyuruyor ki : ( Zül meal-hakkı haysü zâl )
" Hak nereye giderse sen ondan ayrılma , onun yanında ol ! "
Düşmanının yanında bile olsa , ona haklısın diyeceksin.
İster bu tarafta olsun , ister yukarıda , ister aşağıda , ister çocuğun sözünde olsun...
Bazen çocuk bir söz söyler, büyüğü mahcub edebilir. Kabul etmesi lâzım büyüğün...
" Tamam , aferim , sen haklıymışsın. " demesi lâzım ! Bizim İslâmî terbiyemiz budur.
PEYGAMBER EFENDİMİZ SAS HAKKI SÖYLEMEKTE TÂVİZ VERMİYORDU :
Peygamber Efendimiz SAS hakkı söylemekte tâviz vermiyordu.
Hakkı söylemekte merhale ve kademe kabul etmiyordu.
" Önce şöyle yapalım da sonra onu yavaş yavaş iknâ ederiz." demiyordu.
Düşmanına benzemiyordu. Düşmanı gibi görünüp hasmına fikren ve görüntü olarak tâviz vermiyordu. Müşrik başkaydı , mü'min başkaydı. Mü'minler gelip müşrike ; " Allah birdir , şeriki nazîri yoktur. Sizin putlarınız yanlıştır , yalandır. Sizin bu putlara tapmamanız lâzım ! " diyordu. Bir mücadele devam ediyordu. Ama ertesi gün gelip aynı sözü yine söylüyorlardı. İşte bu bizim üslûbumuzdur , hakkı söylüyoruz.
SİZ BİR DÂRÜL – FÜNÛNSUNUZ , BİR EKOLSUNUZ , MEKTEPSİNİZ :
Onun için çok değerli bazı konuşmacılar , bilim adamları bizim grubumuz hakkında diyorlar ki : " Siz bir dârül – fünûnsunuz , bir ekolsunuz , mektepsiniz.
Yâni başlı başına kendine özgü , özel , güzel tutumu olan , çizgisi olan saygın bir topluluksunuz." diye söylüyorlar. Bunun böyle olmasını gerektiğini siz de bilesiniz diye naklediyorum. Hak ne ise onu kabul etmek durumundayız. Hasmımız haklı olduğu zaman kabul etmek durumundayız .
Bize düşmanlık eden kimse haklı bir şey yaptığı zaman onu desteklemek durumundayız. Dostumuz yanlış bir şey yaptığı zaman da , " Sen bunu yanlış yapıyorsun ! " diye söylemek durumundayız.
HAKİKATLE BERABER OLAN CEMAATTİR :
Hep duymuşsunuzdur , Müslüman’ın cemaatle beraber olması tavsiye edilir.
Cemaatten ayrılmama tavsiye edilir. Fakat çok kimsenin bilmediği bir şeyi söyleyeyim .
Toplulukla beraber olmak , cemaatten ayrılmamak , tefrikaya düşmemek , kalabalıkla beraber olmak demek değildir ; hakla beraber olmaktır ! Hakikatle beraber olmaktır !
Toplulukla beraber olmak , cemaatten değildir. Hakikatten kopmuş olan milyarlarca da olsa tefrikadadır. İnsanın hak ile beraber olması birlik ve beraberliktir ; batıl ile beraber olması tefrikadır. Tek başına olsa bile , bir kişi bile olsa , hakikatle beraber olan cemaattir.
Hakikatten kopmuş , ayrılmış olan tefrikadadır. Yüz binlerce de olsa , milyonlarca da olsa , milyarlarca da olsa tefrikadadır ; bunu bilin ! Bunun delillerini size ayetlerle , hadislerle söyleyebilirim.
Amerika tefrikadadır. Rusya tefrikadadır. Dört milyar insan tefrikadadır , dünya üzerinde..... Hakla beraber olan cemaattir.
Koca bir şehirde hakikati bilen , gören , yaşayan ve tutan insan o... O dur cemaat !
Koca şehir ahalisinin ondan gayri bütün fertleri , hepsi tefrikadadır ; hepsi aynı şeyleri düşünseler bile... Bu gerçeği iyi bilin !
İbrahim AS , putlara tapmadı , Allahın varlığını kabul etti ; o , cemaattir. İbrahim AS'ın yaşadığı şehrin bütün ahalisi , akrabaları , babası , amcası -- bilmem ne ise artık , o Azer denilen şahıs -- hepsi tefrikadadır.
HAKLI OLDUĞUNUZ KADAR KUVVETLİ OLMAĞA ÇALIŞIN :
O halde , nerede olursanız olun , - yurt içinde veya dışında - yaşadığınız toplumla , toplumun meseleleriyle yakından ilgilenin ; derneklere , teşkilâtlara , partilere , yönetimlere iştirak edin ; iyi insanlarla iş birliği sağlayın ; haklı olduğunuz kadar , kuvvetli olmağa da çalışın ; güçlü , titretici , korkutucu , caydırıcı , ürkütücü olun ; zalimden mutlaka intikam alacağınız , haksızdan muhakkak hesap soracağınız kesinlikle bilinsin ki , zulüm , olmadan engellensin , herkes haddini bilsin , hizaya gelsin , hakka tabi olsun !
HAKKI TUTMAKTA KINAYANIN KINAMASINDAN KORKMAMAK DURUMUNDAYIZ :
Ve bu hakkı tutmakta bizim diğer topluluklardan bir üstün farkımız vardır .
Biz hakkı tutmakta kınayanın kınamasından , tehdit edenin gürültüsünden patırtısından korkmamak durumundayız.
VAHDETİN ESRARI ve KANUNLARI BUDUR :
Hakla beraber olacaksın ! Vahdetin esrarı ve kanunları budur.
Hakkını koruyacaksın yâni...
Hakkını korumak için , malını korumak için mücadele edeceksin.
" Yâhu amma nekes adammış , malını vermemek için öldü boş yere ! " diyebilirler ama , öyle değil...
Öbür adam bunun karşısına çıkıp , o harâmîliği yapmayacaktı , yolu kesmeyecekti.
Bunun müdafaası meşrûdur. O meşrû müdâfaa esnasında ölürse, şehid oluyor.
ÜMİDİM HAKKI GÖREBİLME KABİLİYETİNİZDE :
Muhterem kardeşlerim !
Kâfir doğrudan doğruya Türkiye’ye gelip de Mü'minlerle uğraşmaz ! Nasıl uğraşır ?
Onların gelişmemesi için düzenler kurar , öyle uğraşır.
Onun için benim burada ümidim , hakkı görebilme kabiliyetinizde...
İRFAN TERAZİNİZ ile TARTIN :
Yâni , hakkı görebilirseniz , görürsünüz. Göremezseniz ; siz de bir yere takılırsınız , eveler gevelersiniz...
Çocukların dişleri çıkacağı zaman, plastik bir şey veriyorlar eline ; elinde tutuyor , boyna ısırıyor...
Dişlerinin kaşıntısı geçiyor , o kadar. Bir iş yaptığı yok , bir yemek filân değil.
Bir şey değil , sadece eveleme geveleme oluyor .
Onun için hizmet ediyorum diyen insanları , hizmet ediyorum diyen organizasyonları ,
İrfan ile irfan teraziniz ile tartın ! Kimseye peşin bir ön yargı söylemiyorum , hürsünüz !
Allah akl-ı selim versin , irfan versin ; irfan teraziniz ile tartın.
KUL KULA MUHTAÇ OLMAMALIDIR :
Allah’ın huzurunda insanlar tarağın dişleri gibi eşittir.
Kul kula muhtaç olmamalıdır.
Benim hiç birinizden bir şey beklediğim yok.
Sizin de hiç birinizin , bizden bir şey beklediği yoktur , olmamalıdır.
Kimseden bir şey istediğimiz yok !
Ne yardım , ne destek , ne para , ne pul , ne gülücük , ne tebessüm , ne şunu , ne bunu...
ALLAH SEVSİN KAFİ :
( İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în ) " Biz ancak Allaha ibadet ederiz, ancak Allahtan isteriz."
Bizi Allah sevsin kâfî ! Tek başına olabilir insan. Allah bizi sevsin kafi !
“ Ancak Allaha ibadet ederiz , ancak Allahtan yardım dileriz. ”
Yaratanımız Allah c.c. hazretleri bütün Müslümanlara , doğruluğu , hakkaniyeti , adaleti emreder , kendilerinin veya ana - baba ve akrabalarının aleyhine bile olsa !
HAKKI BİLDİĞİ HALDE GEREKEN İLGİ ve İHTİRAMI GÖSTERMEYENLER :
Hakkı , doğruyu , iyiyi , güzeli bildiği halde ona gereken ilgi ve ihtiramı , izzet ü ikramı göstermeyen , ittibâ ve iktidâ etmeyen, râzı ve tâbi olmayanlar çok büyük bir gabâvet ve dalâlet içindeler, çok feci bir suç ve cinayet işlemiş oluyorlar.
Kendilerine yazık ediyor , hüsran ve ziyana adetâ çanak tutuyor , hezîmet ve hızlânı peşîn olarak tercih etmiş bulunuyorlar .
HUKUKUNUZA SAHİB OLUN :
Siz de hukukunuza sahib olun lütfen !
Çünkü insanın hürriyeti en güzel şeydir .
Haklarını insanın takib etmesi , bilmesi , koruması , kollaması lâzım !
HAKSIZLIKLARIN KARŞISINA ÇIKMA ALIŞKANLIĞI EDİNMELİYİZ :
Haksızlıkların karşısına çıkma alışkanlığı edinmeliyiz .
Durmak , uyumak zamanı değil ; malı mülkü , canı başı ortaya koymak , birleşmek ve çok ciddi çalışmak zamanı .
BEDAVADAN , BELEŞTEN HAK ve HÜRRİYET OLMUYOR :
Neden hristiyan belde de dinî hürriyet varken , Müslüman belde de baskı ve zulüm var ?
Bu çelişki nerden kaynaklanmakta ?
Bizim Müslümanlığımızın gevşek olduğundan , içtimaî terbiyemizin zayıf olduğundan , haklarımızı koruyamadığımızdan kaynaklanmakta.
Yâni İngiltere'de de , Amerika'da da , Fransa'da da adamlar zamanında krallık yapmış , despotluk yapmış , zulüm yapmış , derebeylik yapmış...
Ama halklar haklarını korumak için mücadele etmişler , etmişler , bir seviyeye gelmişler . Yâni hakları mücadeleyle almışlar.
Bizde böyle bir mücadele yapılmamış .
Bedavadan , beleşten hak ve hürriyet olmuyor arkadaşlar ! Benim aldığım sonuç bu...
Mafialar çatır çatır insanın parasını pulunu alıyor.
Bedava olmuyor. Ter dökmek lâzım , uğraşmak lâzım. Hürriyetin bedeli var.
Hakların bedeli var. Hakları almak için çalışmazsan olmaz .
BİZ HAKKIMIZI ARAMADIĞIMIZ İÇİN , ZALİM FIRSAT BULUYOR :
Hristiyan belde de hadi bakalım bir haksızlık yap !
Bak , arkadaşlar anlatıyor :
" Ben ilk geldiğim zaman sıraya uymamıştım. Kuyruk vardı , otobüse en önden binmek istedim. Hepsi bağırdı , indirdi." Diyor .Türkiye'de bağırmıyoruz da ondan karışıklık oluyor.
Burada bağırıyorlar. Bağırıyor adam , hakkını arıyor. Biz hakkımızı aramadığımız için , zalim fırsat buluyor. Bir de zalime destek oluyorlar. Burada zalimi alaşağı ederler .
Bir bakan bir zulüm yapsın , bir yolsuzluk yapsın. Hoop , hemen gider. İstifaya zorlarlar . İstifa etmezse taşlarlar , bilmem ne yaparlar , canına okurlar . Türkiye'de öyle olmuyor , ondan zulüm oluyor.
İCTİMÂÎ TERBİYEMİZ ZAYIF :
Sonuç itibariyle kabahat bizim. Sosyal , yâni ictimâî terbiyemiz zayıf . Vatandaşlık çalışmamız az. Vatandaşlık duygusu eksik .
KUZU GİBİ OLMAYACAĞIZ :
Kuzu gibi olduğumuzdan kurtlar geliyor , bizi parçalıyor. Kuzu gibi olmayacağız. Ne gibi olacağız ?
Aslan gibi olacağız. Aslan gibi olursak kurt gelip parçalayamaz . Kuzu gibi olursak kurt da parçalar , çakal da parçalar , tilki de parçalar. Herkes parçalar.
EL-ADLÜ ESASÜ'L - MÜLK / ADALET :
Bizde " el-adlü esasü'l - mülk " denmiştir. " El - adl ", yani adalet ; esas :
Temel ; mülk : egemenlik... ( Yani emlak manasına, taşınamaz mallar manasına değil ) mülk , egemenlik demek. Meliklik , malik olmak ; bir toplumun yönetimine sahip olmak demek. " “ Egemenliğin , hakimiyetin , idareye sahip olmanın temeli adalettir. ”
Dinimiz böyle buyuruyor. Toplum hayatının temeli , bizim dinimizde çok net olarak görüldüğü üzere , adalet .
Peygamber s.a.s. Efendimizin hayatından başlayarak , düşman bile olsa haklıya hakkının teslim edilmesi ve hukuka riayet edilmesi emrediliyor , bize. Yani adaletin yerine gelmesi , hakkın çiğnenmemesi , haksızlığın yapılmaması İslâm’da en önemli işlerden birisidir.
Peygamber SAS Hazretleri bize emrediyor ki : " Hak neredeyse orada olunuz ! " Yâni , " Hakikat , gerçek ne tarafsa ; o tarafı tutunuz ! " demek...
Kur'an-ı Kerim bize buyuruyor ki :
" Kendinizin aleyhine de olsa , ana babanızın aleyhine de olsa , akrabalarınızın , yakınlarınızın , sevdiklerinizin aleyhine de olsa hakikati söylemekten , adaletten , doğruluktan ayrılmayın ! "
ADÂLET MÜSLÜMANIN VAZGEÇİLMEZ VASFIDIR :
Muhterem kardeşlerim ! Adâlet bir Müslüman’ın vazgeçilmez , mecbûrî vasfıdır.
Hepimiz Müslüman olduğumuz için âdil olmağa mecburuz.
İslâm dini adalete çok önem vermiştir. ( Velev alâ enfüsiküm evil vâlideyni vel akrabîn )
Kendimizin aleyhine bile olsa , anne ve babamız tehlikeye girecek bile olsa , akrabalarımız zarara uğrayacak bile olsa , adalet etmek zorundayız.
Allah bize bunu emrediyor . Adâlet Müslüman’ın vazgeçilmez vasfıdır.
Kendisi hapse girecek olsa , doğru söyleyecek. Hükmünde âdil olacak insan .
Ondan sonraki kavramlardan birisi de adalet kavramıdır.
( İnnallahe ye'muru bil adl ) Yâni " Allah adaleti emrediyor. " Hem hanımımıza karşı , hem çocuklarımıza karşı , hem komşularımıza karşı , hem mahkemelerde tarefeyne karşı , hem insanlar arasındaki yargılamalarımızda , her şeyde adaletli olmak zorundayız .
Müslüman olarak , Allahın yer yüzüne gönderdiği en hayırlı ümmetin bir ferdi olarak , kendimizi adaletle yükümlü ve hakikati bulmakla sorumlu hissediyorum.
Onun için gerçekleri arayın !
Müslümanların sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri de adâlet , Yani adil oluştur.
O kadar ki , isterse kendisinin veya ebeveyninin veya akraba ve ehibbâsının aleyhine bile olsa , haktan , doğruluktan , adâletten aslâ ve kat'â ayrılmayacak , gerçeği acı da olsa söyleyecek , zayıf da olsalar mâsumların , haklıların yanında yer alacak , haksızın ve zâlimin karşısına dikilecektir.
CİHADIN EN ÜSTÜNÜ :
Hattâ cihadın en üstünü , en sevaplısı , zâlim sultanın karşısında hak sözü çatır çatır söylemektir. Mütekebbirin karşısında ezilip büzülmemek , bil'akis onun haddini bilmesini sağlamak için karşılık ve cezâ olarak tekebbür göstermek , sadakadır .
ANTİPATİLERLE HÜKÜM VERMEK YOK... :
" Sizin sevgileriniz , sempatileriniz veya antipatileriniz , kızgınlıklarınız hükmünüzü yanlış vermenize yol açmasın ! " diye hadis-i şeriflerde tavsiye var...
Yâni , ben falanca adama kızıyorum , o karşıma geliyor ; kızdığım için , haklı olduğu halde haksız çıkartıyorum.
Bu da yok İslâm’da... Yani kızgınlıklarla , sevgilerle , antipatilerle hüküm vermek yok...
ZULÜM NEDİR ? ADALETSİZ DAVRANMAKTIR :
Zulüm nedir ? Adaletsiz davranmaktır , birisinin hakkını yemektir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki :
" Fukarayı zekât vereceğiniz adamı kapıda bekletmek bile zulümdür.
Zenginin fakiri kapıda bekletmesi bile zulümdür."
Her şey de incelikler var , dikkat etmek lâzım , güzel yapmak lâzım !
ZALİME DESTEK OLAN :
Zalime destek olan , zalimin yaptığı zulmün bütün veballerine ortak olur.
Mutlaka olur. Ortak olunca o zalimin vebali azalmaz , aynısı buna da gelir.
Kim sebep olmuşsa , destek olmuşsa...
Ben bunu dergilerde yazdım , çok öncelerden yazdım , ikaz ettim.
ZALİMİ DESTEKLEYEMEZSİNİZ :
Onun için zalimi destekleyemezsiniz. Bak , " Tebessüm bile etmeyin ! " diyor.
Desteklemek değil , tebessüm bile caiz değil...
ONLARA MUHABBET DUYANLAR ONLARLA OLUR :
Onlara muhabbet duyanlar onlarla olur mu ? Olur , o tehlike de var...
Zalimi sevmeyin ; mazlumu sevin !
Müslüman’ı sevin , dürüst insanı sevin , doğru insanı sevin !
Adaletli insanı sevin , hakkı tutan insanı sevin ! Sevecek bir şey mi bulamadınız ?
SAKIN ZULMEDENLERE MEYLETMEYİNİZ :
( Velâ terkenû ilellezîne zalemû fetemessekümün-nâr )
" Sakın zulmedenlere meyletmeyiniz ; sonra size de cehennem ateşi gelir ha !
Size de yapışır , sizi de yakar. " Buyruluyor Kur'an-ı Kerimde...
Onun için , zalimi alkışlamayacağız , pohpohlamayacağız , desteklemeyeceğiz.
Zalime meyletmeyeceğiz.
ZALİME YARDIM ZALİMİ ZULMÜNDEN VAZGEÇİRMEKTİR :
Hakkı söylemezsek , hakkı yerine getirmeye çalışmazsak ; zalime , " Sen zalimsin , bu zulmü bırak ! " demezsek , Allah kızar. Allahın hışmına , gazabına uğranılabilir.
Onun için zalime de yardım edeceğiz ! ? Zalime yardım , zalimi zulmünden vazgeçirmektir , zulmünü engellemektir.
Yoksa ;Buyur , sen istediğin günahı işle , ben sana ses çıkarmam ; çünkü senin arkadaşınım ! Öyle şey yok ! Doğruyu söyleyeceğiz , yaptırmağa çalışacağız .
Zulmün , eğrinin , haksızlığın , yanlışlığın da karşısına çıkacağız.
ZALİMİN HASMIYIM DA ONDAN :
" Ben mazlumu severim , zalime düşmanım ; irticâ dediğiniz bu mu ? " diyor.
Tamam ben mürteciyim ! Neden ?
Zalimin karşısındayım ; Amerika’nın her dediğine evet demem , Avrupa’nın her dediğine evet demem , Yahudi’nin her dediğine evet demem , büyük gazetelerin her dediğine evet demem , büyük televizyon kanallarının her dediğine evet demem...
Neden ? Zalimin hasmıyım da ondan , mazlumu severim de ondan...
ZALİM OLMAK MAZLUM OLMAKTAN DAHA FENADIR :
Zulme uğramak da zor , zalim olmak da fena.
İkisinin de akibeti kötü ama , mazlum oldu mu inşaalah ahirette zalimden hakkını alır hiç olmazsa. Ama zalim olmak , mazlum olmaktan daha fenadır.
GÜNAH YAPMAYA SUÇ İŞLEMEYE HÜRRİYET YOK :
Günah yapmaya suç işlemeye hürriyet yok . Ona hürriyet demezler .
Zaten hürriyet bu manada hiç bir yerde yoktur. Suç işlemeye hürriyet hiç bir yerde olmaz. Elektrikli sandalyeye oturturlar , zehirli gaz odasına koyarlar . Amerika’da da böyle. İdam cezası kaldırılsın. Hiç bir yerde kaldırılmıyor.
HÜR İNSAN ALLAH'A KUL OLANDIR :
Mevlana Celaleddîn-i Rumî ne güzel söylüyor :
" Ey kardeşim " diyor , " ey evladım " diyor , " ey evlat " diyor.
" Kopart şu zincirleri de Allah'a kul ol " diyor.
Asıl zincir ötekiler. Asıl esaret Allah'tan gayriye takılıp kalmakta.
Allah'a kul olan insan hür olabilir. Hür kim olabilir ? Allah'a kul olan hür olabilir.
Allah bizi kul eylesin , kendisinden gayriye boyun eğdirmesin , kendisine mutî eylesin , kendisinden gayriye itaat ettirmesin , yolunda yürütsün , kendisinin yolundan gayri yola iliştirmesin.
HAKSIZLIĞI ENGELLEMELİYİZ :
Peygamber Efendimiz hadis-i şerif de ne buyuruyor :
( Men üzille indehû mü'minün ) "
Kimin bulunduğu mecliste bir mü'min horlanıyorsa , kötüleniyorsa , zillete uğrattırılıyorsa ; ( fe lem yensurhü ) olay önünde cereyan ediyor , oluyor , onu gördüğü halde o mü'min kardeşine yardım etmiyorsa ; ( ve hüve yukdiru alâ en yensurahû ) yardım etmeğe kudreti yettiği halde yardım etmiyorsa..."
Tabii kendisi de eli kolu bağlı , kelepçeli ; karşısındaki mü'mine işkence ediliyor , horlanıyor , zelil duruma itilmeye çalışılıyor , eli kelepçeli , bir şey yapamıyor , tamam... "
Bir kişi yardım etmeğe gücü yettiği halde kendisinin önünde horlanan , zillete uğratılmak istenen mü'mine yardım etmezse ; (ezellehullàhu alâ ruûsil-eşhâdi yevmel-kıyâmeh.) bütün insanların gözleri , bakışları önünde , şahitlerin huzurunda , Allah o yardım etmeğe gücü yettiği halde yardım etmeyen kişiye ahirette zillet verir , perişan eder .
Mahkeme-i kübrâ da bu dünyadaki ihmâlini burnundan acı acı , feci feci çıkarttırır , cezâsını orada verir. "
Muhterem kardeşlerim , bu hadis-i şerifte bir fazilet kaidesini daha görüyoruz.
Ne yapmamız lâzım ?
Bir haksızlık yapıldığı zaman sesimizi yükseltmemiz lâzım ! Haksızlığı engellemeliyiz.
Birisine zulmediliyorsa , mazlumun yardımına koşmalıyız. Birisi horlanıyorsa , horlanana yardımcı olmalıyız. Ama tanıdığımız , ama tanımadığımız , ama dostumuz , ama düşmanımız ; haksız yere zulmediliyor , haksızlık var.
Yani bir suç işlemiş de , onun cezâsı verilme gibi bir durum değil de , bir haksız durum var. O kişi de ona yardım etmiyor , o zaman Allah ahirette onu yardım etmediği için perişan edecek.
BURDAN ŞU ÇIKIYOR MAZLUMLARA YARDIMCI OLUN :
Buradan şu çıkıyor :
Ey güç , kuvvet sahipleri ! Ey elinde , iktidar olan , imkân olan , güç , kuvvet olan , pazusu olan , makamı olan, mevkii olan kimseler ! Dünyanın neresinde olursa olsun , mazlumlara yardımcı olun !
HERKESİ MEMNUN EDECEĞİZ AMA ADAM DİNE KARŞI :
Haa , o kadar da uzun değil... Allahın emrini tutacaksın , Allahın emrine uymayana da söyleyeceksin. " Bu yaptığın Allahın emrine aykırıdır , bunu yapma ! " diyeceksin.
İSLÂM’DA MÜSAMAHANIN DA HUDUDU VAR YERİ VAR... :
Ona taviz yok ! Günahı işlemeğe müsaade ve taviz var mı ?
Radyolar , televizyonlar söylüyor. İslâm da hoş görü varmış , müsamaha varmış...
O kadar uzun yok… Var biraz müsamaha var ama o k adar uzun değil...
İslâm da müsamahanın da hududu var , yeri var... Bugünkü kanunlarda da öyle...
Bugünkü kanunlarda da müsamahanın hududu vardır. Müsamahanın hududunun bittiği yerde polis karşına çıkar. Ya trafik cezası yersin , ya mahkemeye gidersin , ya hapse girersin ; ya şöyle olur , ya böyle olur...
İSLÂM DEMOKRASİ DE DEĞİLDİR :
İslâm demokrasi... İslâm demokrasi de değildir. Demokrasi de herkese hürriyet var.
İSLÂM DA HERKESE HÜRRİYET YOKTUR :
İslâm da herkese hürriyet yoktur. Kötülüğe hürriyet yoktur.
Meselâ içki yasaktır. Demokraside içki serbest... İmâli de serbest , satması da serbest , sunması da serbest , içmesi de serbest... İslâm da serbest mi ? Yasak...
Demek ki öyle demokrasi memokrasi yok , İslâm da demokrasiden daha güzel şeyler var...
DEMOKRASİ ONLARIN UYDURDUĞU BİR ŞEY :
Demokrasi onların uydurduğu bir şey... Orda birbirleriyle çarpışmışlar , çarpışmışlar , anlaşma yapmışlar , denge kurmuşlar.
DEMOKRASİ ONLARIN DENGE REJİMİDİR :
Demokrasi onların denge rejimidir.
Dindarla masonlar arasında , dinsizler arasında , komünistler arasında denge düzenidir.
Yâni , kimse kimseye karışmasın , işimiz yürüsün diye.
İSLÂM EN GÜZELİ YAPMAĞA ÇALIŞIR :
İslâm öyle değildir. İslâm yüksek fikirlidir , mefkûrecidir , en güzel olanı yapmağa çalışır.
Yâni mevcudu kabullenmez en güzeli yapmağa çalışır.
“ BEN SİZDEN FARKLIYIM ARKADAŞ ” ! DİYECEKSİN :
Bunları anlatamıyoruz , anlamıyorlar , dinlemiyorlar. Konuşanlar da gerçeği söylemiyorlar. Ya utanıyor , ya korkuyor ; karşı taraf hücum edince ;
" Tamam tamam ben sizin fikrinize aynen iştirak ediyorum ! " diyor. Dur yâ sen Müslümansın , onların fikrine nasıl iştirak ediyorsun ?
Onlar gayr-i İslâmî şeyi savunuyor. Kalabalığı görünce , " Tamam ben de sizin gibi düşünüyorum ! " diyor , bir çuval inciri berbad ediyor.
Sen onlar gibi olur musun yâ ? " Ben sizden farklıyım arkadaş ! " diyeceksin. Bak sakalın var , kıyafetin başka , sarığın var... Ben hocayım diye başıma sarık sarmışım , başkaları da başlarına başka sarık sarmışlar.
Neden ? " İslâm da sarıkla kılınan namaz , sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplıdır." diye rivayetler var , o rivayetlere dayanarak öyle yapıyor.
BİRİSİNE YARANACAĞIM DİYE İSLÂMDAN KOPMAYIN :
Aklınızı başınıza toplayın, birisine yaranacağım diye İslâm dan kopmayın ! Kur'an okuyun , Peygamber Efendimizin hadislerini okuyun , aklınızı başınıza toplayın ! Ona buna kapılmayın birilerinin hazırladıkları havalara girmeyin !
ZÂLİM YÖNETİCİ :
Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki :" Her hangi bir vali yoktur ki , Müslümanların başına geçer , onlara zulmederek ölürse ; ( harramallahu aleyhil -cenneh ) Allah ona cenneti haram kılar . "
ÜÇ GRUP İNSAN VARDIR Kİ :
( Selâsetün leantühüm ) " Üç grup insan vardır ki , ben onlara lânet ederim." buyuruyor Peygamber Efendimiz.
Rasûlüllah SAS kimseye beddua etmezdi , " Ben lânet edici bir peygamber olarak gönderilmedim." Buyururdu.
"--Yâ Rasûlallah bu müşrikler bize işkence ediyorlar . Bunlara lânet et de Allah bunları kahretsin ! " dedikleri zaman ;
" -- Ben lânetçi bir peygamber olarak gönderilmedim. Yâ Rabbi , kavmim bilmiyor , bunları hidayete sevk eyle , bunları affeyle , bunlara doğru yolu göster." diye böyle merhametle dua eden Peygamber Efendimiz , " Üç sınıf insana ben lânet ederim. " diyor .
Rasûlüllah Efendimizin hiç sevmediği ve mutlaka lânet edeceği , lânet ettiğini kesin olarak belirttiği üç sınıf insan kimmiş , bunları da görelim ; çünkü bunlar da çok önemli :
ZÂLİM EMİR :
( Emîrun zâlimün ) Zâlim bir emir ; yâni kendisinde emretme hakkı , salâhiyeti , mevkii makamı dolayısıyla emretme imkânı olan ama zâlim olan bir kimse...
Peygamber Efendimiz ona lânet ediyor.
Tabii emir deyince , meselâ Müslümanların başındaki kimselere emîrül - mü'minîn , mü'minlerin emîri denir .
Ama her işin başındaki sorumlu kişiye de emir denir .
Meselâ Devlet Su İşlerinin başındaki kimse de , bu Arapça kelimenin kullanış şekline göre emirdir .
Kara yollarının başındaki de emirdir , Demir yollarının başında ki genel müdür de emirdir .
Veyahut Tarım Bakanlığında Toprak Mahsulleri Ofisi'nin başındaki kimse emirdir .
Neden ? Emretme salâhiyeti var .
Yâni hak ve salâhiyet sahibi , emir komuta elinde olan kimse emirdir .
Yalnız asker değil , ümmetin işini görmek üzere bir görevin başına getirilmiş , makamı dolayısıyla emretme hakkına , salâhiyetine sahip olan her kimse emirdir .
Hepsinin başındaki de sultandır , o en büyük emirdir , emîrül - mü'minîn dir.
Ötekiler derece derece daha küçük sorumlulukları yüklenmiş emirlerdir .
Emir , yönetici , emir ve komuta sahibi , komutan , kaymakam , genel müdür veya sorumlu bir kişi eğer adaletle hareket ederse , Allah sever .
Ama zulüm yaparsa , haksızlık yaparsa , baskı yaparsa , ezerse , haklıya hakkını vermezse , haksıza iltimas geçerse ; veyahut mazlumları , zayıfları ezer , inletir , ağlatırsa ; tamam , Rasûlüllah Efendimiz böyle bir kimseye lânet ediyor .
Rasûlüllah Efendimiz de bir kimseye lânet etti mi , o dünyada da , ahirette de iflah olmaz.
Dünyada da cezasını çeker , ahirette de belâsını bulur .
GÜÇ KUVVET SAHİBİ ALLAHIN HUZURUNDA SORUMLUDUR :
Bu hadis-i şerifin altında bir başka rivâyet daha var :
Bu da sorumlulara yönelik , elinde güç kuvvet olanlara yönelik bir ilâhî cümle Peygamber SAS ’ in mübarek ikâzı... Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki :
" Hiç bir vâli yoktur ki , Müslümanlar dan bir gruba , bir görev alarak onların başına geçmiş olsun , onlara samîmîyetle hizmet etmiş olması , onlara hiyânet etmiş olsun , cezâsını bulmasın ; mümkün değil.
( lem yecid râihatel-cenneh ) O sorumlu görevli , yönetici , yüksek şahsiyet cennetin kokusunu bile duyamaz. "
Demek ki , güç kuvvet sahibi Allahın huzurunda sorumludur , Allaha hesap verecek.
Ama nerden hesap verecek ?
Yönetici olarak tâyin olunduğu yerde , kendisinin vazifelerini yapıp yapmadığından sorgu suale tâbi olacak. Millete , halka hizmet edip etmediğinden sorumlu olacak.
Onlara hile mi yapmış , aldatmış mı , yoksa samîmî davranmamış mı , yan gelip yatmış mı , işleri ters mi götürmüş ? Oradan sorgu suale uğrayacak. Eğer öyle bir ters durumu varsa , aldatmışsa , ya da onlara samîmî hizmet yapmamışsa , cennetin kokusunu bile koklayamaz , cennet ona haram olur , ahireti mahvolur.
Bunu duyan bir insan , keyfi bilir , nasıl hareket ederse etsin , mü'minse...
BAZI İNSANLAR ÎMANLI DEĞİL :
Tabii bazı insanlar îmanlı değil , inançlı değil , Müslüman değil , Mü'min değil...
Yâni bir insan Müslüman olmayıp da samîmî yahudi olsa , samîmî hristiyan olsa , yâni Hazret-i İsâ'nın , Hazret-i Mûsâ'nın istediği tarzda bir insan olsa , yine haktan ayrılmamalı !
Türkiye de ki olayların arkasında Batı var , Amerika var , Avrupa var... Yapmaması lâzım !
Yâni gerçek hristiyansa , hiç bir kimsenin hakkını çiğnememesi lâzım , zulmetmemesi lâzım ! Gerçek yahudiyse , Filistin de zulmetmemesi lâzım , başka bir yerde bir haksızlık etmemesi lâzım ! Dinlerin kökü hepsi aynı olduğundan , o hak peygamberlerin hepsini Allah gönderdiğinden , esas itibariyle hepsi aynı konuda birleşirler.
BİR İNSAN YÖNETİCİ OLARAK MÜ'MİNSE MESELE YOK :
Yâni bir insan yönetici olarak mü'minse , mesele yok...
Amma îmanı yoksa , kıpkızılsa , kapkaraysa , işte o zaman çok fena oluyor.
Çünkü sorumluluk duymuyor, hesaba çekileceğini bilmiyor.
Sadece , " Hesabı nasıl atlatırım , teftişi nasıl geçiririm , insanların gözünü nasıl boyarım , işimi nasıl yürütürüm ? " diye dünyadaki mahkemeyi düşünüyor.
Allah bizi öylelerinden korusun , çünkü bunlar en tehlikeli insanlar...
HUKUK DEVLETİ OLMAK YETMEZ :
Sayın reisi cumhurun bir konuşmasını az önce okuyordum , bana Hamburg da faks etmişler.
Hamburgdan gelen arkadaşım yeni getirdi , hangi gazetede olduğunu , tarihini fark edemedim ama diyor ki :
" Hepimizin hukuka saygılı olmamız lâzım , Türkiye bir hukuk devletidir. " diyor.
Tabii ben bunu duyunca hemen " Hukuk devleti olmak yetmez ! " dedim.
Çünkü en ilkel toplumda bile bir hukuk vardır.
Hukuk yetmez , sayın reisi cumhur , hukukun arkasından söylüyor .
Hatta hukuk olması , kanunlar olması yetmez , kanunların âdil olması lâzım , insan haklarına uygun olması lâzım !
Devlet tecrübesi yüksek olan , bakanlık yapmış olan , baş bakanlık müsteşarlığı yapmış olan çok sevdiğim , çok hürmet ettiğim bir zât-ı muhterem de diyor ki :
" -- İnsan haklarına aykırılık varsa , özgürlüklere , çağdaşlığa aykırılık varsa , o değiştirilir , orda inat etmemek lâzım !
Bundan ne olacak , öyle olsa ne olur , böyle olsa ne olur ? "
Aziz ve Muhterem kardeşlerim !
Yöneticilerin Allah’dan korkması lâzım , korkmazsa her türlü kötülük oradan çıkıyor dedik.
MÜ'MİNLERİN YÖNETİCİLERE DUA ETMESİ :
Mü'minlerin yöneticilere dua etmesini de Peygamber SAS Efendimiz tavsiye ediyor.
Onun için cuma hutbesinde de eskinden yöneticilere dua edilirdi. Hepimiz dua edelim.
Allah yöneticilerimize akıl , fikir , iz'an , irfan ihsân etsin... İman-ı kâmil , ahlâk-ı hasene nâsib eylesin... Hepimize , bütün İslâm ülkelerine iyi yöneticiler ihsân eylesin…
Tüm dünyada bütün idârecilerin iyi insanlar olmasını temennî ediyoruz .
MİLLETE GÖLGE ETMESİNLER :
Kötü niyetli , art niyetli , geri , olmamış , ham , çiğ , ekşi , turşu insanlar da kenara çekilsinler de , millete gölge etmesinler de , millet başka ihsân istemeyecek...
KÖTÜYE DE HOŞGÖRÜ VAR MI ? :
"-- İslâm sevgi dini , şefkat dini , rikkat dini , hassaslık dini..."
İyi , güzel , doğru , yanlış değil amma bir de dünyada azılı kötüler var, azılı zâlimler var , azılı kâtiller var...
Ne kadar söylesen , gülüp geçiyor.
Sen , "Allah CC böyle buyurdu , şöyle buyurdu…" diye âyet okuyorsun , imansız olduğu için , senin imanla dolu sözlerini kabul etmiyor.
Demek ki , öyle insanlar var ki ne söylesen tesir etmiyor.
Bilimsel gerçekleri söylüyorsun , âyetleri söylüyorsun ; " Avrupa da böyle diyorlar , Amerika da ilim ilerlemiş , şöyle bir şey bulunmuş , bu Kur'an-ı Kerime falanca Amerikan senatörü inanmış , Müslüman olmuş , filanca ilim adamı Müslüman olmuş..." diyorsun , kalbi yumuşamıyor.
Yumuşasın , yumuşamasın , o kendisine âit , kişisel , özel bir durum .
Tamam , inançsız olduğu için , kâfir olduğundan ne olacaksa olacak ama onunla da kalmıyor yâni kendi özel halinde kalmıyor, bir de başkalarına zulmü , haksızlığı , cevri , cefası devam ediyor .
O zaman ne olacak ?
Tamam , Müslümanlık merhamet din , şefkat dini , re'fet dini , yumuşaklık ünsiyet dini , saygı dini , hoş görü dini ama ; kötüye de hoş görü var mı ?
Yâni T. C. kanunlarında hırsıza müsamaha var mı , katile merhamet var mı veyahut dolandırıcıyı koruma var mı ?
Olmaz , hiç bir yerde olmaz . Neden ?
Suç kötüdür , o sevilmez ama haksızlığı , suçu işleyen kişi belki iflah olabilir.
O kötülük yapmağa devam ederse sonu ya hapis olacak ya dar ağacı olacak ya da teneşir paklayacak , yıkılıp gidecek.
"— Bırakın , kötü kötülüğünü yapsın ! "
Olmaz ! Bir zâlimin , öteki insanlara kötülük yapıp dururken , kötülük yapmasına müsâade etmek , merhametsizliktir , hoş görüsüzlüktür , bu yanlış bir şeydir .
Onun için güzel ahlâk , yeri geldiği zaman iyi işleri yapmak , yeri geldiği zaman suçluyu da affetmek , bağışlamak , hoş görmek...
Çocuğa da , " Bir daha yapma bakayım ! " demek .
Ama temerrüt varsa , inat varsa , ısrar varsa , uslanmazlık varsa , onu da durdurmak , kötülüğün kaynağını kurutmak , kötülüğü de yaptırmamak var. O da önemli .
CEZÂYI HAK EDEN CEZÂYI YER :
Bazıları bunu anlayamıyor. Bu , dünyanın her yerinde her zamanında şarttır , gerekmiştir.
Onun için , suç olduğu yerde cezâ vardır. Cezâyı hak eden cezâyı yer .
Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki :
" Kim suç işlemişse onun cezâsı verilmelidir. Âciz , nâçiz , halktan , vasıfsız sıradan insanlardan birisi suç işlediği zaman , kanunları uygulayıp da ; eşraftan , âyandan , yüksek tabakadan bir insan suç işlediği zaman onu kıvırttırmak , cezâyı ona vermemek , hoş görmek , atlatmak , kayırmak , kollamak veya korkmak olmaz .
MERHAMETTEN MARAZ OLUR :
Ona da cezâ verecek. O hususta merhametliliğiniz tutmasın ! "
( Ve lâ te'huzküm bihimâ re'fetün fî dînillâh ) "Allahın verdiği cezâda , onu uygulama da merhamet etmeyin ! " Çünkü merhametten maraz olur , suça teşvik olur , kötülük yapanlar çoğalır , kötülük yapma arzusu çoğalır , kötülük yapmaktan korku kalmaz .
HERKESE MERHAMET ETMEK :
Bu merhamet , acıma , şefkat , sevme , sevip de acıma , iyiliğini isteme , kötü durumunu görüce üzülme duygusu , çok yüksek bir duygudur , çok önemli bir duygudur .
Dinimiz de yeri çok büyük olan bir duygudur. ( Men lâ yerham lâ yürham )
" Merhamet etmeyen merhamet bulamaz , merhamete mazhar olamaz ."
CENNETE ANCAK MERHAMETLİ KİŞİ GİRECEK :
Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki :
( Lâ yedhulül-cennete illâ rahîmün )
" Cennete ancak merhametli kişi girecek , merhameti olmayan girmeyecek. Ancak merhametli olan , rahîm olan, rahmet sahibi , şefkat sahibi , acıma duygusuna sahip kişi girecek."
Şöyle bir göstermelik , nümûnelik miktar değil...
Müslüman’ın bayağı merhametli olması lâzım , gözü yaşlı olması lâzım !
Rahîm sıfatını kesb edecek kadar merhametli olması lâzım.
Hepsine acıyacak , ayırım yapmaksızın , topluca herkesin iyiliğini isteyecek.
" Herkesin iyiliğini istemedikçe rahîm sayılmaz. "
Demek ki bir Müslüman’ın topluma karşı merhameti olması lâzım , herkesin iyiliğini istemesi lâzım !
İSLÂMI İYİ ANLAMAK LÂZIM :
Demek ki İslâm’ı iyi anlamak lâzım ! Suçlu kurtarılmağa çalışılır ama suç sevilmez.
Kötü her zaman kötüdür , kötünün engellenmesine çalışılacak.
İnsanın İslâm da hele hele topluma karşı büyük sorumluluğu vardır.
İslâm toplum dinidir , topluluğu koruma dinidir. Hem kişiyi koruyor , hem toplumu koruyor , hem ikisinin arasında bir denge kuruyor.
BU İNSANLARIN SUÇU NE ?
Burda televizyonun karşısına geçiyorum , Türk televizyon kanallarını izliyorum.
İsrail de hudutları kapatmışlar , Müslüman iş yerine gidemiyor , ticaret yok , pazarlar boş , halk sefil... Ailesinde on sekiz ferdi olan bir manav gösteriyor , aç kalmışlar ; karpuz yiyiyorlar , kabuklarını kemiriyorlar, çekirdeklerini topluyorlar , atmıyorlar.
Bu insanların suçu ne ?
Buraları onlarındı , yahudiler geldi , modern imkânlarla , çağdaş donanımlarla işgal ettiler.
Ondan sonra da çalışma fırsatı vermiyor , zulmediyor , işkence ediyor , vuruyor , kırıyor yâni güç kullanıyor.
Acımak lâzım , bu haksızlığı durdurmak lâzım , yardımına koşmak lâzım !
İşte merhamet bu...
ONUN ARKASINDA AMERİKA VAR , O ZAMAN SUSALIM :
Onun arkasın da Amerika var , o zaman susalım... Olmaz !
Kimin arkasında kim olursa olsun. Amerika da da aklı başında , vicdanı olan , dindar olan insanlar var.
Yâni zulüm her yerde hoş olmayan bir şey , onu sevmeyen insanlar var.
Herkesin zâlime zulmü yaptırmamağa çalışması lâzım !
O halde Müslüman’ın da kulağının üstüne yatması , ilgilenmemesi doğru değildir. İlgilenecek , engelleyecek...
GÜNAHA YAĞCILIK YAPMAK :
Günahkâra iltifat , günahkâra tebessüm , suç işleyeni alkışlamak , kötü yolda gideni , yanlış iş yapanı desteklemek olmaz.
MAYMUN VE DOMUZ SÛRETİNDE BA'S OLUNACAKLAR :
Öyle olursa ne olur ? Günahlara müdâhene ettikleri için , yâni yağcılık ettiklerinden , alkış tuttuklarından , dalkavukluk yaptıklarından , maymun ve domuz sûretinde ba's olunacaklar.
Tabii bu cezânın başlangıcı... Ahirette de , " Niye yapmaları gereken görevi yapmadılar ? " diye , onun hesabı ayrıca sorulacak.
Peygamber Efendimizin bildirdiğinden anladığımıza göre , demek ki , dünyadayken zâlimin karşısına çıkmayan , haksızlığı engellemeğe çalışmayan bir insanın , kabre konulduğu zaman manevî cezâsı , azabı başlıyor.
Ondan sonra da , kabirden kalkarken maymun ve domuz sûretinde mahşer yerine gidecek , sonra mahkeme-i kübrâda muhakeme edilip , cezâsı neyse o cezâya çarptırılacak. Cezâ böyle devam ediyor.
Tabii işin bir de topluma olan tarafı var. Yâni insanlar topluma karşı görevlerini yapmayınca , zâlimin karşısına dikilmeyince , haksızlığı karşı durmayınca , haklıyı desteklemeyince toplumun düzeni bozulur. Böyle toplumlar felâkete uğrarlar ; dünyevî bakımdan da felâkete uğrarlar , yıkılırlar.
DUA EDİLSE , O CEZÂ KALKMAZ :
Emr-i ma'ruf yapılmıyor , nehy-i münker yapılmıyor , zulüm boyu aşmış , zâlimler zulmünü icrâ ediyor , mazlumların yardımına koşulmuyor , haksızlıkların karşısında dur denilmiyor...Ne olur ? Allah'ın cezâsı gelir, dua da edilse , o cezâ kalkmaz.
BUNLARIN HEPSİ ALLAHIN CEZÂSI OLABİLİR :
O zaman acaba , İslam âleminin her yerindeki bu üzücü olaylar...
Nereye baksan kan , savaş , baskı... Cezayir de bilmem şu kadar insan öldürüldü , bu kadar insanın boynu kesildi...
Cezayir de öldüren ve ölenler , iki taraf da Cezayir halkı...İşte Orta doğuda ki olaylar , bizim sınırlarımızın çevresinde olan olaylar... Bunların hepsi Allah’ın cezâsı olabilir diye korkuyorum , aziz ve sevgili kardeşlerim !
BİZİM VAZİFEMİZ VAR :
Bizim vazifemiz var , Allah vermiş bu vazifeyi... Allah diyor ki : ( Küntüm hayra ümmetin uhricet lin- nâs )
" Halk için , insanlar için ortaya çıkartılmış , özel olarak imal edilmiş bir ümmetsiniz siz ! " diyor Allah sizlere ve bizlere... Bırakın başka şeyleri , ayet okuyun !
Kimisi kasılmış kenarda , kravat takmış , sinek kaydı traş olmuş , kasılmış , diyor ki :
--Ben Kur'andan başka bir şey tanımam ! Yalancı , alçak , yalan söylüyorsun ! Kur'an-ı Kerim de bizim söylediğimiz her şey var... Sen onları yapmıyorsun , sen Kur'ana da tâbi değilsin.
-- Ben hadis kabul etmem ! E , Kur'an-ı Kerimde Allah , Rasûlüllaha tâbi olmayı emrediyor.
İSLÂMIN TEK TARAFINI ANLAYIP :
Bir de İslâm’ın tek tarafını anlayıp , İslâm merhamet dinidir deyip , kulağının üstüne yatıp , mazlumların feryadını duymamak da insanlık değil...
EN GÜZEL NİZAM İSLÂMDIR :
Onun için İslâm en güzel nizamdır.
Demokrasi filân aşağıda kalır.
Mutlakıyet , meşrutiyet , demokrasi , cumhuriyet , kraliyet... hepsi insanoğlunun koyduğu sistemler ; İslâm en güzel nizam !
Neden ? İslâm’da insanlara her yönden emirler yağıyor ; dıştan da , içten de ; kalbine , niyetine de, aklına , kafasına da...
Dış hareketlerini de düzenliyor , içini de düzenliyor .
Kapitalizm kişiyi korumuştur , kişiye çok serbestlik vermiştir , patronun işçiyi ezmesine yol açmıştır.
Sosyalizm , komünizm topluma önem vermiştir , kişinin haklarını küçümsemiştir , önemsememiştir.
Toplumun lehine kişiye zulmetmiş , hürriyetlerini gasb etmiştir .
Yâni bu rejimler dengesiz olmuştur.
Bu idâreler , insanın mutlu bir yaşam sürmesini sağlayamamıştır.
İnsana ve topluma , kişiye ve topluluğa hakları ölçülü şekilde verip , ne onu ezdiren , ne ötekisini bozduran en güzel sistem , en güzel nizam İslâm dır.
Onun için İslâm’ın bu kadar ölçülü , bu kadar olgun , bu kadar dengeli olduğunu çok güzel anlamak lâzım !
Bir insan topluma merhamet edecek , herkese merhamet edecek. Suçluya da merhamet edebilir , suçluyu suçtan kurtarmak için çalışabilir.
Peygamber Efendimiz buyurdu ki :
"-- Zâlimi zulmünden alıkoyarsanız , zulmü yaptıramaz duruma getirirseniz , zulmü yapmasını engellerseniz ; bu da ona yardımdır."
Demek ki zâlime yardım , zulmü yapmamasını sağlamak ; mazluma yardım , zulme uğradığı zaman imdâdına koşmak...
Bu çok önemli , İslâm’ı böyle doğru anlamak lâzım !
ÇARE :
Çare olarak da , hepimizin Kur'an-ı Kerime sarılmasını , sarılmayanlara da emr-i ma'ruf , nehy-i münker yaparak , doğruları öğretmemizi Peygamber Efendimiz söylüyor , ben de naklediyorum .
Herkes etrafındaki eşine , dostuna , akrabasına , yakınlarına , sevdiklerine İslâm’ı anlatacak , tebliğ edecek , sahabe gibi olacak...
Kur'an-ı Kerimin ehli olacak , bilecek , Kur'an-ı Kerimi öğretecek , yanlış bilene doğruyu öğretecek , emr-i ma'ruf , nehy-i münker yapacak...
İslâm âlemi ile ilgilenecek , Müslümanlarla ilgilenecek , zâlimlerin zulmünü engelleme yollarını düşünecek , mazluma yardımın çârelerini düşünecek , ona iyilik yapacak , zulmünü engelleyerek ona da iyilik yapacak ki bu belâ kalksın...
Böylece cezâdan kurtulacak...
Hocamızdan Hak Sözü Söylemek
M. Es'ad Efendi hakkında bilgiler, hatıralar, vs.
Return to “Prof. Dr. M. Es'ad Coşan Rh.A”
Jump to
- ↳ Gucdüvanî
- ↳ Duyurular!
- ↳ Makaleler
- ↳ İmla Kılavuzu
- ↳ Kurallar
- ↳ Tanıtım
- ↳ Sizden Haberler
- ↳ Hocaefendilerimiz'in Kitapları
- ↳ Kampanyalar
- ↳ Bereketnâme
- ↳ Gurur Tablomuz
- ↳ 300. Üye
- ↳ Sessizliğe Son
- ↳ İskenderpaşa
- ↳ Peygember Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)
- ↳ Mehmed Zahid Kotku Rh.A
- ↳ Prof. Dr. M. Es'ad Coşan Rh.A
- ↳ H. Necati Coşan Rh.A
- ↳ Gündem
- ↳ Türkiye
- ↳ Köşe Yazıları
- ↳ Türkiye Meselelerine Çözümler
- ↳ Dünya
- ↳ Önemli Gün ve Geceler
- ↳ Tebrik Mesajları
- ↳ İslâmi İlimler
- ↳ Tasavvuf
- ↳ Gümüşhanevi Dergahı
- ↳ Silsile-i Şerif
- ↳ Tasavvuf Yolu Nedir?
- ↳ Sûfiler Tabakası
- ↳ H. Necati Coşan KS Özel
- ↳ Kardeşlik
- ↳ Diğer İslâmî İlimler
- ↳ Kuran
- ↳ Kelâm
- ↳ Tefsir
- ↳ Hatm-i Şerif
- ↳ Meal
- ↳ Sünnet
- ↳ Sünnet
- ↳ Siyer
- ↳ Hadis
- ↳ Fıkıh
- ↳ Kadın-Erkek İlişkileri
- ↳ Tebliğ ve İrşad Çalışmaları
- ↳ Çocuklara Yönelik
- ↳ Projeler
- ↳ Makaleler
- ↳ Gençlere Yönelik
- ↳ Projeler
- ↳ Makaleler
- ↳ Halka Yönelik
- ↳ Projeler
- ↳ Makaleler
- ↳ Kritik Analitik Düşünce ve Kişisel Gelişim
- ↳ Tefekkür
- ↳ Kulağa Göze ve Gönüle Hitaben
- ↳ İlim, Kültür, Sanat, Edebiyat
- ↳ Kütüphane
- ↳ Şâirâne
- ↳ Sanat Ziyafeti
- ↳ Sâzende ve Hânende
- ↳ Sazlar
- ↳ Güfte ve Beste
- ↳ Çeşitli Sanatlar
- ↳ Edebiyat
- ↳ Kıssa ve Hisse
- ↳ Türkçemiz
- ↳ Görsel
- ↳ Görüntü
- ↳ Ses
- ↳ Grafik
- ↳ Diğer
- ↳ Diğer Konular
- ↳ Anketler
- ↳ Latîfe ve Fıkra
- ↳ Afiyet Olsun
- ↳ Teknoloji
- ↳ Bilim ve Teknoloji