Bugün Ne Öğrendim?

Moderator: Leyla Hanne

Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Esselamu Aleykum Muhterem Kardeşlerim

Dün bir hadis okurken aklıma bir fikir geldi. Biliyorsunuz " İki günü birbirine denk olan aldanmıştır, ziyandadır." diye bir hadis-i şerif var. Bende bundan yola çıkarak bu konuyu açtım. Bu hadisi hayatımıza yerleştirmeyi her günümüzü bir öncekinden ileri kılmayı istiyorum Allahın izniyle. Bugün öğrendiğimiz herşeyi yazabiliriz: bir ayet, bir hadis, bir kıssa, bir şiir, bir beyit, bir kelime, sahabeden bir olay, pratik bir bilgi, yeni bir yazar, yeni bir fikir, yeni bir düşünce, ya da yaşadığımız olaylarla ilgili bir kritik aklınıza gelecek herşey olabilir. Biz buraya birşeyler yazarak o gün birşey öğrenmemiş ya da vakit bulamamış arkadaşlarımızda sizin sayenizde yeni bir şeyler fark etmiş olacaklar. Hayra girmiş olacağız böylece. Biliyoruz ki Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. :)

Aman ha efendim bugün birşey öğrendik ikinci şeyi öğrenmiyelim, öğretmiyelim diye yazmaktan vazgeçmeyin. :)

İnşAllah bu başlık hayra vesile olur. Allah hepinizden razı olsun.
seyir

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by seyir »

Aleykümselam ve Rahmetullah. Allah(cc) razı olsun.

Acizane bahsini etmek istediğim konu; "boş merak".

Evde, işte, yolda, otobüste, tvde, radyoda, internette... Hasılı her yerde ve her durumda birşeylere meraklanıp dikkat çeker, ona adapte olur, bağlanır, ilgi duyar, izler dururuz. Önemli önemsiz değerlendirmeden merakımız bizi o yöne çeker ve işimiz irtibatımız zihnimiz o meraklandığımız şey olur. Bu iş bir gaflet işi ise zarar. Heleki baktığımız dinlediğimiz takib ettiğimiz bir haram ise... Bir tv dizisi olur, futbol maçı olur, iki kişinin konuşmasına kulak vermek olur veya başka birisinin sizi kendi boş merakına çekmesiyle olur..
Hasılı merak kaynaklı bu gaflet çeşidinin farkına varıp, nelere merak saldığımıza, önemsiz nelerle meşgul olduğumuza, vakit öldürdüğümüze gün içerisinde sürekli dikkat etmeye çalışıp "Ben neyle ilgileniyorum" diye sık sık kendimizi sorgulayıp uyandırmaya çalışıp boş meraklardan sıyrılmak. Allah(cc)'ın huzurunda olduğumuzu unutmamak.

İnanıyorum ki, bu boş meraklardan bir nebze sıyrılabilirsek "Hûş der dem (her nefeste şuurlu olmak)" kaidesini ve Hocamısın(ks) “Analitik ve kritik düşünmeyi öğreten kitaplar alın ve anlayarak okuyup, günlük hayatınızda tatbik edin.” tavsiyelerini bir nebze yerine getirmiş oluruz inş.
maneviyat

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by maneviyat »

Allah razı olsun :)

ABDULLAH BİN ÜMM-İ MEKTÛM

Abdullah bin Ümm-i Mektûm, Peygamberimizin İslâmiyeti anlatmaya başladığı ilk zamanlarda îman ile şereflenerek Müslüman oldu. Mekke’de kâfirlerin zulüm ve eziyetlerinin dayanılmaz hâle gelmesi üzerine ve Medîneli Müslümanlara din esaslarını ögretmek için, Medîne-i Münevvereye hicret etti.
Sesi çok gürdü

Âmâ olup, sesi çok gürdü. Sabah namazında, önce Hz. Bilâl, sonra İbni Ümm-i Mektûm ezan okurdu. Kâfirlerle silahlı mücâdele başlayınca, harplere katılıp, gür sesiyle düşmanın moralini bozardı.

Bâzı savaşlarda Peygamber efendimiz, onu Medîne-i Münevverede vâli olarak bırakırdı. Peygamberimizin zamanında, onüç defa Medîne’de kalıp, vâlilik ve imamlık yaptı. Resûlullah efendimiz kendisine çok iltifat edip, dâima gönlünü alırdı.

Medîne’de vâlilik ve imametle vazifelendirilmesi, âmâ hâliyle sefer ve muharebelere katılmasının güç olmasındandır.

Bir defasında Resûlullah efendimiz, insanlara dînimizin esaslarını anlatırken, İbni Ümm-i Mektûm yanına geldi. Peygamberimiz, meşguliyetlerınden dolayı, alâkalanmakta geç kaldılar. Daha cevap veremeden Kur’an-ı kerimin sekseninci sûresi olan Abese sûresinin ilk on âyet-i kerimesi indi.

İlâhi emir üzerine, Peygamberimiz, daha fazla alâkalanıp, iltifatını artırdı. Hatta ona, "Merhaba! Ey Rabbimin bana hitâb ve ikâzında bulunmasına sebep olan kişi!” diye iltifat edip, yanına oturtu, hâlini, hatırını sordu.

Hâne-i saadetine alıp, onunla sohbet ederdi. Bir defasında, yine Peygamber efendimizi ziyâret için evine gelmişti. Resûlullahın huzuruna girmek için müsaade istedi. O sırada, Peygamberimizin mübârek hanımları da huzurundaydı.

Resûlullah efendimiz, onun eve girmesine müsaade ettikten sonra, hanımlarına, çekilmelerini emir buyurdular. Bunun üzerine hanımları, gelen kimsenin gözlerinin görmediğini bildirerek, çekilmelerinin sebebini suâl ettiler. Bunun üzerine buyurdu ki:

- O görmüyorsa, siz de görmüyor değilsiniz ya!

Abdullah İbni Ümm-i Mektûm, Vedâ Haccına katıldı. Peygamberimiz Vedâ Hutbesini okurken, gür sesiyle hutbeyi tekrarladı. Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinde müezzinlik, Hz. Ömer devrinde de İslâm ordusunda vazife aldı.

Cemaate gelirdi

Abdullah bin Ümm-i Mektûm hazretleri, Kur’an-ı Kerimi ezbere bilenlerdendi. Kur’an-ı Kerimin kıraatını öğretirdi. Resûlullahın buyurduklarını unutmamak için, sohbetlerinde devamlı hadis-i şerif rivâyet ederdi.

Evi Mescid-i Nebeviye uzakta olmasına rağmen, dâima cemaate gelirdi. Mescide gelirken Hz. Ömer yardım ederdi. Mücâhid olup, cihâdlara dâima katılmak isterdi. Fakat gözleri görmediği için, fiilen katılamamaktan dolayı çok üzülürdü.

Katıldıklarında da gür sesiyle düşmanın moralinin bozulmasına sebep olurdu. 636 senesinde yapılan Kadisiye savaşında, elinde sancak oluduğu hâlde, bir tepeye çıktı. Gür sesiyle düşmanın moralini bozdu.

İbni Ümm-i Mektûm’un bu muharebede şehit olduğu veya dönüşünde vefâti rivâyet edilir
seyir

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by seyir »

Paylaşım için Allah(cc) razı olsun.
Ne mubarek bir Zât imiş. Radyallâhu anh. Allah(cc) şefaatlerine nail eylesin. Ruhuna da hediye gönderelim inş.
Hiç aklına gelirmiyidi acaba, ta 1400 sene sonra kendisinden bahsedile ve hayırla dualar edile... Hemde böyle elektrikli bilgisayar gibi icatlar vesilesi ile?
Allah(cc) nelere kadir. Elhamdulillahi Rabbil Alemin.
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Evet, hakikaten katılıyorum Seyir Ağabeye. :) Rabbim makamını, derecesini artırsın daha da. Bizede cennette komşuluğunu nasip eylesin. :)
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Bende bugün Asr-ı Saadetten bir olay öğrendim ve kendime tutdum aynayı.

Selman-ı Farisi Hz. ensardan iki müslüman ile akşam eve geldiklerinde yiyecek birşey yoktu. Selman-ı Farisi'ye rica ettiler. "Efendimiz'e durumumuzu bildir dediler.
Selman-ı Farisi Hz. efendimize müracaat etti:

- Ey Allah'ın Resulu durum böyle böyle.
Daha anlatmaya başlarken;
- Dön Ey Selman!Onlar karınlarını doyurdular, buyurdu.

Selman-ı Farisi döndü ve biraz da sitemli olarak "Niçin karnınızı doyurduktan sonra beni yolladınız Efendimiz' e diye sordu. Çünkü Efendimizi meşgul etmekten çekinirdi. "Yok dediler.Ey Selman biz senin bıraktığın gibiyiz. Bunda bir hikmet var. "dediler.

Hemen efendimizin yanına koştular:
-Ey Allahın Resulu biz hiçbirşey yemedik.."

Efendimiz:
"Selman'ın etini yediniz" buyurdular.

Selman-ı Farisiyi gönderip arkasından "Selman da kurutur, birşey bırakmaz ki" gibi hani bize çok basit gelen, çok hafif şeyler söylemişlerdi." Efendimiz;

- Tükürün, dediği zaman, onların ağızlarından kanlı et parçaları düşmüştür.

Rabbim bizi muhafaza eylesin, dedikodudan, gıybetten, koğuculuktan ve her türlü ahlaksızlıktan...
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Allahu Teala Kuran-ı Kerimde Tahrim süresinde 4 kadından bahsetmektedir. Ve de iki seçenek sunmuştur;inkar edenler için ve inananlar için. Allahu Teala bizi de inananlardan, Hz. Asiye ve Hz. Meryem gibi saliha hanımlardan eylesin.

10-Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal verdi. Bunlar, kullarımızdan iki sâlih kulun nikâhı altında idiler. Böyle iken onlara (dinde) hıyanet ettiler. (O iki peygamber) Allah’(ın azabın)dan onları, hiçbir şekilde kurtaramadılar. (O iki kadına:) “Girin ateşe (diğer) girenlerle beraber.” denildi.

11. Allah, iman edenlere de Firavun’un karısını misal gösterdi. (O Firavun’un işkencesi sırasında:) “Ey Rabbim! Bana katında, cennetin içinde bir ev yap ve beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Hem de beni o zalimler topluluğundan selamete çıkar.” demişti.

12-(Yine inananlara) İmran’ın kızı Meryem’i de (misal verdi). O ki, namusunu sağlamca korudu. Biz de ona ruhumuzdan üfledik. Hem o, Rabbinin (bütün) kelimelerini ve kitaplarını tasdik eden ve (Rabbine) gönülden itaat edenlerdendi.
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Beyazad-ı Bestami Hz. talebesi olan Ebu Musa Hz. bir hikaye anlatırmış. Şöyle ki;

Kıyamet günü bir adamı tutup cehenneme giden yola getirirler. Bir adamı da cennete giden yola getirip korlar. Son derece ferahlatıcı ve huzur verici olur. Cehennem yolu üzerinde bulununan adamın elem ve ıstırabını artırmak için cennet yolu üzerinde bulunan ve son derece neşeli olan adamı gösterirler ve " Bu gördüğün adamı tanıyormusun?" diye sorarlar. O da gösterilen adama dikkatlice bakınca onu tanır ve" Evet dünyada iken ismini duydum" der. Onun bu sesini cennet yolundaki adama Allah duyurur. O da yerinden ayrılmayıp beklemeye koyulur.Kendisine "Niçin cennete girmiyorsunuz?" diye sorarlar. O da "Benim ismimi dünyada duyan şu kimse beraberimde olmadıkça girmem" diye cevap verir. Bunun üzerine şöyle bir ses gelir: "Onu da bağışladık"

Allah yolunda olan iyi kişilerin isimlerini duymak insana bu kadar fazilet kapısı açarsa, ya onlarla görüşmek, sohbetlerine iştirak etmek neler kazandırmaz? Ebu Musa bunu çok iyi bilenlerdi. Bu sebeple kendisini Beyazıd hz. gibi büyük bir zatın hizmetine ve sohbetine vermiştir. Allah hepsinden razı olsun.
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

TASAVVUF'TA 4 KAPI VARDIR

1- Şeriat Kapısı
2- Tarikat Kapısı
3- Marifet Kapısı
4- Hakikat Kapısı

Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır.
Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş;
"Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum.
Bana anlayabileceğ im bir lisanla anlatır mısınız?"
"Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş.
-Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım."
Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş.
Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış.
Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var.
Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış.
Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.
Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış.
Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.
Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş.
Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.
Mevlana; "İşte sana istediğin örnekler....
- Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi.
Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.
- İkinci, tarikat kapısındadır .
Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki,
tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi.
"Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu.
- Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir.
İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bilir, inanır.
Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.
- Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir.
İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.
Onun için dönüp bakmadı bile...
Mevlana
seyir

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by seyir »

K.Kerim kendisinde indirilmeden evvel de Kadr (Kadir) Gecesinin 1000 aydan daha hayırlı bir gece olduğunu...
Buluğu'l-Meram
maneviyat

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by maneviyat »

Biraz önce şu bilgileri okudum ;

İlm-i kelam ile uğraşıp sapıtmak yanında, büyük günah işlemek hafif kalır. Ehl-i sünnet itikadını iyi öğrenmeden önce, ilm-i kelam ile uğraşmanın zararı bilinseydi, kelam ilmi ile uğraşmaktan, aslandan kaçar gibi kaçınılırdı. (İmam-ı Şafii)

Bid’at ehli ile kelamcıların şahitlikleri kabul değildir. (İmam-ı Malik)
Kelam ilmi ile uğraşan hep şüphe içindedir, iflâh olmaz. (İmam-ı Ahmed)

İman bilgilerini anlatan derin ilme ilm-i kelam denir. Kelam ilmini, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri itikadı öğrenecek ve bunları akıl ve nakil ile ispat edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar okumak farz-ı ayn olup, bundan fazlasını öğrenmek, ancak din âlimlerine lazımdır. Başkalarına caiz değildir. Başkaları bu ilimle meşgul olursa, bâtıl yollara kayar, sapıtıp zındık olur. (Hadika)

ve akabinde Hadika'yı merak ettim :) Abdülgani Nablüsi Hz.lerine ait bir eser olduğunu öğrendim belki hepiniz biliyorsunuzdur ama ben ilk defa duydum.Abdulgani Nablusi Hz.lerinin kim olduğunu araştırıp hayatını okudum ;

Osmanlılar devrinde yetişen, alimlerden ve evliyadan. İsmi, Abdülgani, babasının adı İsmail olup, Nablüsi diye meşhur olmuştur. 1640 (H. 1050) senesinde Şamda doğdu. 1731 (H. 1143)de aynı yerde vefat etti ve oraya defnedildi.
Babası ona küçük yaşta Kuran-ı kerim okumayı öğretti. On iki yaşına kadar İslam terbiyesiyle yetiştirdi. On iki yaşındayken babası vefat edince, ilim tahsiline başlayıp, zamanın en büyük alimlerinden edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tasavvuf ve diğer ilimleri öğrendi. Nakşibendiyye yolunu Şeyh Said Belhiden talim eyledi. Yirmi yaşına geldiği zaman, ders okutmaya, talebe yetiştirmeye ve kitap yazmaya başladı.
Peygamber efendimizi metheden çok güzel bir şiir yazdığında, bazıları bu şiirin kendisine aid olmadığını iddia edip, inanmadılar. Bunun üzerine Peygamber efendimize bağlılığını ifade eden bir şerh (açıklama) ve ikinci bir şiir daha yazdı. Bir müddet sonra insanlardan uzak kalmak, dünyayı terk etmek için evinde inzivaya çekildi. Yedi sene sonra kapısını ilim öğrenmek isteyenlere tekrar açtı. Şöhreti çok yayıldı. Çok uzaklardan akın akın talebeler geldi. Çeşitli ilimlerde iki yüze yakın değerli kitab yazdı. 1664 senesinde İstanbula gelip bir müddet burada kaldı ve ders okuttu. Mısır, Bağdad ve Hicaza giderek ilminden istifade etmek için koşanlara dersler verdi. Tasavvufta ilerleyip, evliyalıkta yüksek derecelere erişti. Gerek zamanının meşhur evliyasını tanımak ve sohbetlerinde bulunmak, gerekse önceki evliyanın kabirlerini ve mukaddes makamları bulup ziyaret etmek için çeşitli yerlere seyahatlerde bulundu. 1688de Bikaya, bir sene sonra Lübnan, Kudüs ve Halilürrahmana, 1693te Mısıra, 1696da Hicaz ve 1700de Trablusa gitti. 1702de yeniden Şama gelerek Salihiyyeye yerleşti. Şamdaki Selimiyye Cami-i şerifinde ders okutmaya devam etti. Şamda vefat etti.
Fıkıh, tefsir, hadis ilimlerinde emsali az bulunur alimlerden olan Abdülgani Nablüsi, güzel ahlak ve beğenilen sıfatlar ve huylar ile süslenmişti. Herkese iyilik yapmak için elinden geleni yapardı. Çok kerametleri görülmüştür.
User avatar
nisanur
Posts: 518
Joined: 13 Nov 2007, 18:10

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by nisanur »

Allah razı olsun çok güzel bilgiler sunulmuş ,kaynağını bilemediğim bir ibadetten bahsetmek istiyorum sizlere M Z.Kotku hz de böyle yaptığını okumuştum ama nerde ne zaman okudugum hakkında bilgim yok acıkcası unuttum.
Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri 4 rekat kılınırsa Allahu alem kul borcunu Allah c.c kendi üstüne alacak diye bir bilgi .Ben buna devam etmeye çalısıyorum ,yanlız kul borcunu Allah c.c üzerine alma meselesını ben arkadaşımdan duydum M.Z.K nun böyle bir yazısını okumadım..
Dinle neyden duy neler söyler sana
Sızlanır hep ayrılıklardan yana
Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Bugün dün okuduğum sahabeden bir olayı anlatacağım inşallah.

Birgün uzaklardan bir kişi Efendimiz'i görmeye mescidi nebeviye geliyor. Soruyor sahabeye;
"Muhammed hanginizdir?"
Hiç birimiz değiliz, neden arıyorsun onu diyor sahabeler. O da cevap veriyor.
"Onu görmek ve konuşmak istiyorum." diyor.
Birazdan namaz kıldırmaya gelecek bekle diyor sahabelerimiz de.
Merakla çevresine bakmaya başlıyor yabancı, mescidi izliyor bu sırada küçük abdesti geliyor. Dışarı çıkıp müsait bir yer arasa Efendimizi göremem diye telaş edeceğini düşünüp mescidin sakin bir köşesine gidiyor. Onun yaşadığı toplumda bu uygun göründüğü için hemen kalkıyor gidiyor, Sahabeyi kiram çok şaşırıyor tabi hemen yanına gidip yabancıyı yaka paça tartaklamaya başlıyorlar.

Bu sırada Efendimiz mescidi teşrif ediyor. Durun! Kim bu adam diye soruyor. Sahabe anlatıyor durumu onu şikayet ediyorlar Efendimize. Efendimiz yabancının elinden tutup tebessüm edip şöyle diyor sahabeye;
"Sizler şimdi hayırlı bir iş yapmak istermisiniz" diyor.
"Evet ya Resulullah " diyor sahabe.
" Ohalde gelin su getirin, temizleyin mescidi "diyor Efendimiz.

Sahabe ortalığı temizlerken Efendimiz yabancıya nereden geldiğini, neler yaptığı soruyor. O da anlatıyor Yemenden geldiğini, onu görmek istediğini..

Efendimiz sahabeye dönüp "Uzaklardan gelmiş olan bu kardeşinizi kim doyurmak istiyor." Herkes seferber oluyor, misafir doyuruluyor. Efendimiz arada sırada yabancının elini ve dizini okşuyor, diz dize oturuyorlar. Yabancı çok mutlu oluyor . Orada bir sohbet veriyor ve yabancı çok etkileniyor. Efendimize tabi oluyor, şahadet getiriyor.Bir süre daha kalıp Yemen' dönüyor.

O gittikten sonra Efendimiz sahabeye soruyor;
"Sizinle benim misalim neye benziyor biliyormusunuz" diyor.
"Neye benziyor Allah Resulu "diyorlar.

Sizde ben atı kaçmış adama benziyorsunuz. Siz kaçmış atınızı bulmak, yakalamak için elinize bir sopa alıp hiddetli, şiddetli sesler çıkararak ata doğru seyirtiyorsunuz, Ben ise kaçmış atımı yakalamak için elime atın yem torbasını alıyorum içine atın çok sevdiği yemi koyup onu da ata göstererek dilimde onun sevdiği bir ses yavaş adımlarla yaklaşıyorum. Şimdi söyleyin bakayım kaçmış olan atı siz mi yakalıyabilirsiniz yoksa ben mi?
"Siz yakalayabilirsiniz Ey Allah'ın Resulu" dedi sahabe.

Bu misal Efendimiz'in talebelerine verdiği bir iletişim dersiydi. Bir atı ya da insanı kazandıracak prensıpler temelde fark etmiyordu,aynıydı.Kaçmış olan atı yakalamak bir bakıma onunla yeniden iletişim kurmak demekti.İletişim kurduğumuz kişiyide gönlünden yakalamış oluruz. Bir gönle girmek, iletişim kurmak ,bir sevgiye layık olmak ancak sağlıklı iletişimle mümkündü.

İşte bu yolu Efendimiz, Güzeller Güzeli 1400 kusur yıl önce sadelikle anlatıyordu, açıklıyordu. Bir gün Medine açıklarında bir grup kişi gördüler, düşman olabileceklerini düşünüp Efendimiz' e haber verdiler. 100lerce atlı medineye geldi. Bir baktılar başlarında bizim yabancı, meğer Yemen'de bir komutan, kabile reisiymiş Efendimiz'i anlatmış onlara biat için gelmişler. Böylece efendimizin iletişimi binlerce kişiyi kısa bir zamanda etkileyip bereketlenmiş.

Bu hikayeyi sevgi uslubu başlığı altında Vehbi Vakkasoğlu'nun Ailede Sevgi İletişim adlı kitabından okudum ve yazdım. Çok önemli misaller verdi bana. Kitabın tamamı aynı güzellikte öneririz bizde. :) Allah razı olsun okuduğunuz için..
seyir

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by seyir »

Allah(cc) razı olsun.
Bir önceki mesaj için de, "Allah(cc) muvaffak eylesin." Yine Öğle ve yatsı son sünnetlerinin 4 rekat kılınması ile ilgili ; birisinde kadir gecesinde namaz kılmış sevabı verildiğini ve diğerinde de teheccüd namazı sevabı verildiği ile ilgili hadisi şerif dinlemiştim. Tergib-Terhib Kitabından okunmuştu yanılmıyorsam.

Bir önceki mesaj için; Allah(cc) bizleri yolundan ayırmasın, imanımızı kemale ulaştırsın. Ara ara hidayet-dalalet durumlarını düşününce her ikisinin de Allah(cc)'a çok kolay olduğunu görüyoruz. İman etmeyene şaşan insan olduğu gibi iman edene şaşan insanlar da mevcut. Allah(cc) aklımızı karıştırmasın. Hazır iman nimeti ele geçmiş, onu itaatle ibadetlerle kullukla kuvvetlendirip kemal derecesine yakîne eriştirmek yerine, ham kafa ile kelamcıların söylemlerini ve daha ilerisini anlamaya çalışıp yolu şaşırmak ve eldekini de yitirmek muhtemel. Allah(cc) korusun. Bazı örnekler mevcut. Allah(cc)'a inandığını ve Onu bildiğini söyleyip, başka başka sistem türetenler var. Ben Allah(cc)'ı ve dinin böyle anladım, dolayısıyla bu da bunu gerektirir diye aciz aklıyla başka bir din geliştirip, Kur'an'a ve Sünnete aykırı işlere meyledenler, aklına tapanlar...

Bugün ne öğrendim?

Az önce sohbette dinledim.
Sadâkatın ne olduğunu bir Veliye sormaya giden kişi köşede bir yılanla karşılaşmış ve korkmuş. Veli Zât ~"Allah(cc)'ın gayrısından korkan kimse kamil imana eremez" demiş. Kişi; Efendim sadâkat nedir demiş. Veli Zât sobadaki kızgın kor demiri çıplak eli ile tutarak "sadakat budur" demiş. Yani zararı meydana getirenin yalnızca Allah(cc) olduğuna inanmak.
Mehmed Zahid Kotku(rha) Ruhuna Fatiha.
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: Bugün Ne Öğrendim?

Post by Leyla Hanne »

Allah razı olsun bir önceki mesajınız, ve fatiha için. Okuduk, nasiplendik.:)

Bende dün gece(bugün) bir hocadan hadis dinledim. Bir kulun mahşerde işte mizan kurulmuş, günahlar sevaplar denk gelmiş birbirine. Allahu Teala Hz. kuluna söylemiş, denkken olmaz git demiş ailene,arkadaşına,dostuna sor. Sana bir sevap versinler o öne geçsin alım seni cennete.

Bizim kul gitmiş annesine demiş böyle böyle benim eksik sen bana 1 tane sevap ver, annesi demiş oğlım benimde durum belli yani daha mizana gitmedim nasıl gelir kalır bilemem veremem sana demiş. Ayne şekilde babasına gitmiş babasıda kemküm etmiş bizimde belli değil demiş. Eşine gitmiş eşide aynı şekilde karşılık vermiş bizim hal belli değil daha demiş.

Gitmiş üzüntülü üzüntülü Allahu Teala Hz. kimse bana vermedi sevap ne olacak benim bu halim demiş. Rabbim demiş bir dostun,kardeşin ihvanın da mı yok senin git birde onlara sor demiş. Bizimki gitmiş dünyadan bir zikir arkadaşına, ihvanına anlatmış durumu bir sevaba ihtiyacım var demiş. İhvanı tamam demiş benimde durum belli değil ama gönlü gani ya verim sana demiş. Almış bir sevabı gelmiş Rabbim'in huzuruna. Buldum buldum demiş,
(ama kimden bulduğunu, bulduğu kişinin ne halde olduğunu atlamış kul değilmiyiz işte, kapatmış o bahsi. :) )

Rabbim sormuş kimden buldun bunu? Kul cevap vermiş falanca verdi dünyada kardeşimdi birlikte sohbet ettik, kuran okuduk,zikir çektik demiş. "E peki onun hali tamdı da mı sana verdi, fazla mı geldi ona" demiş. Kul da bilmemki onunda herhalde tam değildir diye düşünmüş öyle cevap vermiş. Sen gir cennete demiş, onuda peşinden cennete yollamış. O kardeşi onun hiçbirşeyi iken ona annesinin babasının yapmadığı yardımı yapmış da ben Onun Rabbiyken nasıl onu yarı yolda bırakırım demiş Allahu Teala Hz.

Yani bu hadisten benim çıkardığım ders ihvanlık mühim, gönül ayrı sade dünyada değil ahirette de kardeşiz inşallah. :) Bu hadisi ben önceki aylarda bir cuma derside farklı bir hocamdan dinlemiştim, müridlik adabı kardeşlik adabı başlığı altında. Bu vesileyle sizlerle le paylaşmış olduk. Allah(c.c) razı olsun.
Post Reply

Return to “Kritik Analitik Düşünce ve Kişisel Gelişim”