SAHİP OLDUĞUMUZ İMKANLAR
Posted: 08 May 2009, 00:08
HER ŞEY ZIDDI ile ZÂHİRDİR :
" Her şey zıddı ile zâhirdir. " derler.
Ne demek ? Her şey aksi ile daha iyi anlaşılır.
Karanlık olmasa aydınlığın kıymeti anlaşılmaz.
Dağ taş , toprak yol , çamur ; orda arabanla gidiyorsun tangur tungur , teker batıyor , çıkıyor , aksları kırılıyor... Bilmem ne...
Asfalta çıkıyorsun , " Oh yâ , asfalt ne nimetmiş ! " diyorsun.
Basıyorsun gaza , orada yüz elli ile gidiyorsun. Öbür tarafta yirmi ile gidiyordun , onla gidiyordun.
Neden ? Devlet baba yol yapmış , asfalt döşemiş ; kayıp gidiyor araba...
Bunun güzelliği nerden anlaşılıyor ?
Sen bir toprak taşlı yolda git de , gör asfaltın kıymetini...
Karanlıkta , ışıklar gitsin de gör bakalım aydınlığın kıymetini...
Bir mahrumiyet bölgesine git de , gör bakalım şehirdeki nimetlerin kıymetini...
İşte her şey aksiyle , zıddıyla zahir oluyor , anlaşılıyor .
NİMETLERİN ÇEŞİTLERİ VAR :
Nimetlerin çeşitleri var.
Sıhhat , büyük nimet ;
Evlat , çoluk çocuğu olması ;
Kazancı , evi olması ;
Sofrasının bol olması ;
Gözünün görmesi ;
Kulağının işitmesi , elinin tutması ;
Camiye geliyor elhamdülillah ! İbadetini yapıyor ; büyük nimet.
KADEME KADEME SIRALAYACAK OLURSAK :
Elhamdülillah ülke ve halk olarak , eşsiz güzelliklere , sayısız zenginliklere sahip bulunuyoruz.
Kademe kademe sıralayacak olursak.
Öncelikle Harika manzaralar , pırıl pırıl güneş , taptaze hava, sıhhat dolu kırlar, karlı dağlar, yeşil ormanlar, şahane yaylalar, münbit ovalar, temiz denizler, nefis koylar, bol ve çeşitli av hayvanları , türlü meyveler , çeşitli sebzeler , şifalı otlar , sayısız ılıca ve kaplıcalar , akarsu – göl, deniz ve denizaltı imkan ve varlıkları… gibi imrenilen tabiat zenginlikleri hatıra ve göz önüne gelir.
Bunlardan sonra çeşitli medeniyetleri temsil eden sayısız harabe - şehirler , muhtelif siyasi hakimiyet devirlerinden kalma yapılar , abideler , büyük mimari külliyeler , irili ufaklı saraylar , köşkler , konaklar , yalılar , şirin şehir ve taşra evleri , hanlar , kervansaraylar , hamamlar , medreseler, nadide eserler , değerli el – yazmaları , kitabeler , kaleler… gibi tarih ve medeniyet zenginliklerimizi sıralayabiliriz.
Üstelik pak dinimiz , safi imanımız , yüksek ahlakımız ve bunlardan kaynaklanan engin insan sevgimiz , olgunluk ve görgümüz, hayır ve hizmet anlayışımız , ali - cenaplık , merhamet , cömertlik, misafirperverlik gibi meşhur hasletlerimiz , sağlam aile ve cemiyet bünyemiz , köklü töremiz , ilim aşkımız , hakikat sevgimiz , alime saygımız , sabrımız , tahammülümüz , cesaretimiz , kahramanlığımız , zengin folklörümüz , bol çeşitli giyim ve mutfak geleneğimiz , muazzam müziğimiz , şahane bedii sanatlarımız , el hüner ve ustalıklarımız , muhteşem dil ve edebiyatımız… gibi iftihar edilecek sosyal ve kültürel değerlerimiz var.
NİMETLERİN İÇİNDE YÜZÜYORUZ , FARKINDA DEĞİLİZ :
Dışarıdan iyice görülüyor ki hiç bir kimseden eksik yanımız yok !
Türkiye çok değerli ve şerefli konumda , tabii aynı zamanda çok sorunlu ve nice tarihi görevlerle yükümlü.
Elinde dini , kültürel , sosyal , jeopolitik , askeri , ekonomik... pek çok avantajlar var.
Bunları iyi tesbit etmeli , yerinde ve zamanında iyi kullanmalıyız.
Bizim üstünlüklerimizi gören , nimetlerimizi kıskanan düşmanlar da çok.
Demek ki , bizim farkına varamadığımız nimetler var.
Nimetlerin içinde yüzüyoruz , farkında değiliz.
DÜNYANIN EN GÜZEL YERLERİNE SAHİBİZ :
Biz kâinata nizam vermeye , potansiyel olarak gücü yetecek bir toplumuz.
Dünya üzerindeki her beş kişiden bir tanesi Müslüman ve dünyanın en güzel yerlerine sahip , dünyanın en stratejik mallarına , madenlerine , petrollerine sahip ; jeopolitik yönden fevkalâde güzel bir konumda , tarih yönünden fevkalâde iyi örnekler sergilemiş bir mâzisi var ve bu bir kişinin beş kişiye yön göstermesi de mümkün...
JEOPOLİTİK DURUMUMUZ FEVKALADE MÜSAİT :
Jeopolitik durumumuz fevkalade müsait…
Ekonomik imkanlarımız , hiç kimseye el açmaya lüzum bırakmayacak kadar yeterli...
Ve elhamdülillah - bizden önceki nesillere göre - sizler ve bizler , çok rahat bir dönemde yaşıyoruz.
NE MUTLU BİZLERE Kİ :
Ne mutlu bizlere ki şu ecdad yadigarı topraklarda elhamdülillah , camilerimiz , tekkelerimiz , vakıf şubelerimiz , derneklerimiz , sıcak toplantılarımız , samimi sohbet halkalarımız , kardeşçe ziyaretlerimiz , cömertçe ziyafetlerimiz , evliya büyüklerimiz , melek küçüklerimiz , fırtına gençlerimiz , mücahide kızlarımız , vefakar kardeşlerimiz , fedakar ihvanımız , candan yaranımız , hayırlı ahbabımız , muhlis duacı dostlarımız var .
MUAZZAM BİR POTANSİYELE SAHİBİZ :
Muazzam bir potansiyele sahibiz ve bu potansiyeli Avrupa görüyor , Amerika görüyor...
İngilizce , Almanca , Fransızca kitaplar neşrediliyor ; " Müslümanlar geliyor , İslam yayılıyor ! " diye. Rusya da kitaplar yayınlanıyor , siyasilerin dilinden gazetelere dökülüyor.
Şimdi bizde un var , şeker var , yağ var ; helva yapmıyoruz.
Gıdasızlıktan kenarda aç biilaç serilmiş yatıyoruz. Durumumuz bu.
Yahudiler , Ermeniler, Yunanlılar ; İspanyollar ; İngilizler ; Fransızlar ; İtalyanlar dünyanın her yerine dağılmış , yayılmış , köşe başlarını , zengin kaynakları ele geçirmiş ; ama bizim de onlar da bulunmayan bazı üstünlüklerimiz var , bizler de muazzam bir potansiyele , emsalsiz şeref ve itibara , büyük prestij ve avantajlara sahibimiz .
Her şeyden önce ilmi ve mantıki , yüce ve asil , doğru ve safi bir dinimiz var .
En büyük sermayemiz bu . Bununla hem dünya izzeti hem de ahiret saadeti kazanılır.
Sahabe-i Kiram rıdvanullahi aleyhim ecmain , Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem efendimizden sonra nasıl kendi yurtlarını terk etti , nice uzak diyarlara gitti , İslam’ı cihana yaydı , nice izzet ve şeref hürmet ve itibar , mal ve mülk , mevki ve makam, nam ve şan kazandı ise ; bizler de aynı şekilde İslam’ı yaymak için tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz . Ancak bu yolla o mükafatlara erilebilir ; Allah’ın lütfu , nusret ve inayeti , dünya ve ahiret saadeti ancak böyle elde edilebilir.
İnsanlığa hizmet için , elhamdülillah her şeyimiz vardır ; Müslümanlar olarak çok büyük imkanlara sahibiz .
Nüfus , petrol , para , jeopolitik müstesna durum , ham madde , geniş arazi , birikmiş tecrübe , ilim adamı , teknik personel …. v.s.
İDEOLOJİK BAKIMDAN , EMSALSİZ BİR İDEOLOJİYE SAHİBİZ :
İdeolojik bakımdan , emsalsiz bir ideolojiye sahibiz.
Dünya , Müslümanların elindeki potansiyeli görüyor , korkudan tir tir titriyor ; bunu bilin !
Yayınlarında da var , tir tir titriyorlar ; "Aman bu Müslümanlar gelirse , uyanırsa , halimiz ne olur ? " diye. Allah bize böyle bir imkan vermiş.
DÜNYA ÜZERİNDE MÜTHİŞ BİR SAYI ÜSTÜNLÜĞÜNE SAHİBİZ :
Nüfus imkanımız , kalabalıklığımız yeterli... dünyadaki her beş insandan bir tanesi Müslüman ; yani , dünyanın beşte bir nüfusuna sahip bulunuyoruz.
Dünya üzerinde müthiş bir sayı üstünlüğüne sahibiz. Bu çok büyük bir avantajdır.
Eğer reklam ve propagandaya , eğilim ve haberleşmeye hakim olursak zor oyunu bozacak ve bize zulmeden , insafsız , bencil , mutlu ve putlu azınlığın saltanatından kurtulacağız.
AVANTAJLAR BİZİM ELİMİZDE :
Bütün avantajlar bizim elimizdedir. Bu imkanları kullanmamamızın bize vebali olabilir .
Jeopolitik durumumuz , fevkalade müsait . Ekonomik imkanlarımız , nüfus imkanımız yeterli .
Müslümanlar hizmetlerin başına gelmiş durumdadırlar. Bu kadro personeli patlama noktasına gelmiştir. Harb görmeden uzun bir zaman geçirmiş nesil çok büyük bir avantajdır . Bu geniş imkanları Allah bizden sorar !
Ümitsiz değilim . Çünkü Türkiye'nin pek çok avantajları vardır .
Genç nüfusu var . Genç nüfusun kültürel durumu İslam’a yaklaşma istikametindedir .
Ümitsiz değilim , çünkü Türkiye’de pek çok avantajlar vardır , genç nüfusumuz vardır ve genç nüfusun kültürel durumunu İslam’a yakınlaşma istikametindedir.
Nüfusun ortalama yaşının aşağıda olması ; milli kültürünü , tarihini bilen , seven insanların çoğalması , Orta Asya'nın , Kafkasya'nın bize açılması güzel bir şey . Orta Asya’nın bize yakınlaşması güzel bir şey !
Ecdadımızın bize bıraktığı şanlı miras dolayısıyla ; Türkiye’mizin kendine her yönden yeterli , bütün hudutları kapansa , kendi kendine yaşayabilecek imkanlara sahip bir devlet olması güzel bir şey .
Orta Doğu’nun, Kuzey Afrika’nın, Uzak Doğu’nun bize sempati duyması iyi bir avantaj….
Türkiye’mizin kendine her yönden yeterli bir devlet olması güzel bir şey .
Bilimsel yönden gelişiyoruz , yükseliyoruz. Bizim de yapacağımız şeyler var . “ Lütfen siz de düşünün " diyorum .
21. ASIR MÜSLÜMANLARIN LEHİNE AVANTAJLARA SAHİP :
Tek tek olayların parçaları bir araya getirilse 21. asrın Müslümanların lehine avantajlara sahip olduğu ortada .
Müslümanların bu avantajlarını Avrupalılar daha önce sezdikleri için ; bu avantajların bizim elimize geçmemesi için yoğun çalışma içindeler . Çok mühim günlerdeyiz.
Devletin kalkınmak için yaptığı 5 yıllık planlar gibi planlar yapmamız gerekiyor .
BİZDEN ÖNCEKİLERİN HAYAL VE TAHMİN EDEMEYECEKLERİ KADAR :
Bizden öncekilerin hayal ve tahmin edemeyecekleri kadar , hareket imkanlarına şu anda sahibiz. Yani , bundan 40 yıl önceki insanlar , belki bu diyarlarda İslam’ın bekasından ümidlerini kesmişlerdi…
Elli yıl önceki insanlar belki , " Artık buralarda Allaha ibadet edilmez ” diye düşünüyorlardı… Ama şu anda , onların hayallerine sığmayacak kadar , tahmin edemeyecekleri kadar hareket imkanına sahibiz.
Elhamdülillah Müslümanlar , memleketini seven insanlar , bu imkan ve fırsatlara sahip olmuş durumdadırlar…
Hizmetlerin başına gelmiş durumdadırlar … Çalışma ve hizmet fırsatı var… Çalışma ve hizmet fırsatı oluştu , doğdu ve karşımızda duruyor. Bu kadro personeli patlama noktasına gelmiştir.
BUNLARA İYİ SAHİP ÇIKAMIYOR KORUYUP KOLLAYAMIYORUZ :
Var amma , doğrusu istenirse , bunlara iyi sahip çıkamıyor , koruyup kollayamıyoruz.
Bu acı ve feci bir haldir , " o mahiler ki derya içredir , deryayı bilmezler ” durumuna düşmekteyiz , müsrif bir mirasyedi gibiyiz , tüm zenginliklerimizi sür'atle yitiriyor , har vurup harman savuruyoruz.
Korkunç bir çevre kirlenmesi , düzensiz ve gelişi güzel şehirleşme , gece kondu yaşamı , yakılan ormanlar , adaletsiz yağmalanan kıyılar , hoyratça tahrip edilen tabii güzellikler , pislenen akarsular, göller , denizler , yıkılmaya terk olunan sanat harikası yapılar , dışa kaçırılan tarihi eserler , kırılan, körletilen çeşmeler , kasten kazıtılan kitabeler , toprağa gömülen nadide el yazmaları , dışa vagonlarla satılan arşiv vesikaları , yağmalanan vakıf mal ve mülkleri , yıkılan türbeler , istilaya uğrayan mezarlıklar , bozulmaya yüz tutan örf ve adetler , çözülen aile ve cemiyet bağları , yaygınlaşan fesadçılık ve dolandırıcılık , münkariz olan milli sanatlar , dejenere olan dil ve edebiyat , medeniyetten kültürden bihaber genç nesiller, sevgisiz , saygısız , köksüz görgüsüz insanlar…
Hep korkunç bir bunalımın , gelen büyük bir tehlikenin ciddi emareleri ve yaygın sinyalleri mahiyetindedir.
O halde ülkemizin vefakar ve fedakar münevverleri bu konulara acilen eğilmeli , ciddi ve müessir tedbirler bulmak için çalışmalıdırlar.
Sadece vazifelilerin çalışması yeterli olmamaktadır ; millet bütünüyle bu konularda mefahir ve zenginlikleri koruma sorumluluğu taşımakla ve onların bekçi ve muhafızı olmak zorundadır.
HARB GÖRMEMİŞ BİR NESİLİZ :
Kıbrıs harbi hariç , biz harb görmemiş bir nesiliz.
Dedelerimiz İstiklal Harbini gördüler , her yıl bir harple darbe yiyip zaafa uğramak , nüfusun kırılması , iş yapacak insanların helak olması , paraların heba olması ; böyle bir durum yok.
Bu kadar sene harpsiz gelmiş olmamız fevkalade büyük bir avantaj.
KİME ALLAH BİR NİMET İKRAM ETMİŞSE :
Kime Allah bir nimet ikram etmişse , o kimse ; “ Fel yüksir , minel Hamdi lillahe. ”
Allaha hamdü senâ etmeyi çok yapsın , diyor , Peygamber Efendimiz.
Efendimizin tavsiyesi şu : “ Üzerine bir nimet gelen , kimse Allah’a hamd etsin. ”
Hamdi çok yapın. Çünkü ; hamdin sevabı çoktur.
Bir “ elhamdülillah ” demek , şuurlu bir tarzda , anlaya anlaya , seze seze , düşüne düşüne bir “ elhamdülillah ” demek ; semâları , yerleri doldurur.
Sevabı çok büyüktür. İslam’ın yarısı , ibadetin yarısı şükürdür.
Nimetleri düşüneceksin , anlayacaksın , şükredeceksin. İbadetlerin yarısı da sabırdır.
BİLGİ BİRİKİMİNİN AŞIRI BOYUTLARA ULAŞTIĞI BİR ÇAĞDA BULUNUYORUZ :
Bilgisayar kullanma ve bilgi birikiminin , bilginin tasnifinin ve kullanılmasının aşırı boyutlara ulaştığı bir çağda bulunuyoruz.
EN BÜYÜK EKSİKLİĞİMİZ :
Diğer ülkelere el açmağa , boyun eğmeğe , meded dilenmeğe hiç de mecbur değiliz .
En büyük eksikliğimiz kendi imkanlarımızdan habersizliğimiz , birbirimize karşı ilgisizliğimiz , sevgisizliğimiz…
“ O mahiler ki derya içredir , deryayı bilmezler . ”
KAPASİTEMİZİN ALTINDA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİN UTANMALIYIZ :
Tabiî biz gücümüz , tâkatimizle sınırlıyız ; tâkatimizden daha yüksek bir şeyi Mevlâmız bizden taleb etmiyor ; ama kapasitemizin altında çalıştığımız için utanmalıyız.
Çünkü bizim kapasitemiz şu mevcut durum değildir , bizim kapasitemiz çok daha yüksektir.
ŞU FIRSATLARDAN OLANCA GÜCÜMÜZLE FAYDALANMALIYIZ :
O bakımdan şu boş zamandan , şu imkandan , şu hürriyetlerden , şu fırsatlardan olanca gücümüzle faydalanmalıyız. Bizim hepimizin ana gayesi , Allah’ın dinine hizmet etmektir.
Şimdi , bizden can istenmiyor , mücadelenin şekli değişti ; teknik çalışma isteniyor.
Yani , bir çalım attın mı karşı tarafı alt edebilirsin. Çalım isteniyor , çalışma isteniyor… Bu kadar basit.
HERKES OLANCA GÜCÜYLE İSLAMA HİZMET ETMEK ZORUNDADIR BUGÜN :
Onun için , herkes azami mesaisini , azami imkanını , olanca imkanını İslam’a tahsis etmek ; yani , ölmeyecek kadarını kendisine ayırıp , olanca gücüyle İslam’a hizmet etmek zorundadır bugün !
Tüm mesaisiyle , tüm çalışmasıyla , tüm mesleği ile İslam’a hizmet edecek ; Birazcık dünyalık çalışmaya pay ayıracak…
Asıl çalışması İslam’a hizmet olacak ; birazcık da dünyalık çalışacak…
DÜNYANIN HER YERİNİ ELDE EDERDİK :
Afganistan’a sarf edilen masrafların , maddi masrafların , yani Afgan mücahidlerine verdiğimiz paraların onda birini sulh zamanında harcasaydık Rusya gelmeden önce ; nice Afganistanlar Müslümanların olurdu !
Suriye elden çıkmazdı. Irak maceralara sürüklenmezdi. İran başka türlü olurdu. Dünyanın her yerini elde ederdik.
Bir büyük , tesirli gazeteyi veya dergiyi çıkartmak için feda edeceğimiz miktar bir jet uçağının fiyatının kim bilir kaçta kaçıdır.
Kaç tane jet uçağı düşüyor , kaç tane füze atılıyor , kaç tane bomba patlıyor ?
Harb olduğu zaman , bu kadar masraf yapıyorlar da ; fırsat olduğu zaman , sulh zamanında onun onda birini yapmıyorlar.
Çok büyük şaşkınlık , çok büyük cahillik , çok büyük basiretsizlik , çok büyük vebal , çok yanlış bir durum !
DÜŞMAN HÜCUM ETMEDEN ÇALIŞSANA ! İŞ İŞTEN GEÇMEDEN ÇALIŞSANA :
Yani , iş işten geçtikten sonra kurtarma çalışmaları…
Trenin altında adam ezildikten sonra ayağını alçıya al , dalağını dik , böbrek nakli yap , kan ver , bilmem şöyle yap , böyle yap…
Hurda olmuş bir insanı , ihya etmeye çalışıyorsun. Düşman hücum etmiş bir memlekete , kurtarmaya çalışıyorsun. Düşman hücum etmeden çalışsana ! İş işten geçmeden çalışsana !
Böyle cihad , böyle hizmet , böyle rıza-i Bariyi tahsil mümkün olmaz !
Allah sorar ; çünkü Allah , bizim sakladığımız , kullanmadığımız imkanları da biliyor !
Neyi , ne gibi imkanları hizmete sunduğumuzu , ne gibi imkanları hizmetten esirgediğimizi Allah biliyor. Allamül guyub , her şeyi bilen Rabbimizin karşısında hesap vereceğiz.
HAVA ATMAYA GİDİYOR :
Zaten insanın rızkı , midesinin aldığı kadar bir şeydir ; gerisi havaya gidiyor.
Havaya gidiyor , hava atmaya gidiyor , fiyaka yapmaya gidiyor , boşa gidiyor… yani , bindiği zaman basit bir araba insana yetiyor ama ; Mercedesin 500'ünden aşağısına binmiyor , zengin olduğu zaman adam…
Hava , iki manasıyla hava olmuş oluyor.
O bakımdan , tüm imkanlarımız Allah’ın bildiği ve hesap soracağı şekilde , Din-i Mübin-i İslam’ın hizmetine sunmak durumundayız.
Bu , çok tatlı bir hizmet , çok risksiz bir hizmet , çok kolay bir hizmet…
Burada can pazarlığı bahis konusu değil , İnsanın ölmesi bahis konusu değil .
Ama eğer bunu yapmazsanız cana gelecek , canınızı isteyecekler !
Canınızı da vermezseniz , cihaddan kaçmış insanlar olarak öleceksiniz !
Onun için önce mal imtihanını başarmamız lazım ki , öteki şeye hacet kalmasın…
DEVİR FEDAKARLIK DEVRİDİR :
Onun için , devir fedakarlık devridir ve fedakarlıktan bir zarar hasıl olmaz bana !
Size bir zarar hasıl olmaz , " Vallahi zekat vermekten , sadaka vermekten mal azalmaz ! " diyor Peygamber Efendimiz. Malınız da azalmaz , Allah daha fazlasını verir.
SADECE FİNANS ZORLUĞU ÇEKİYORUZ :
Yeterli ve olgun bir bilim kadromuz da oluştu.
Şimdi sadece finans zorluğu çekiyoruz.
BAŞARIYA KISA ZAMANDA ULAŞACAĞIZ İNŞAALLAH :
İnsanlar olarak tüm bilgi ve görgülerimizi birleştirdiğimiz ; ürettiğimiz projelerimize mali kaynaklarını sağladığımız zaman , başarıya kısa zamanda ulaşacağız İnşaallah .![Ünlem :!:](./images/smilies/icon_exclaim.gif)
" Her şey zıddı ile zâhirdir. " derler.
Ne demek ? Her şey aksi ile daha iyi anlaşılır.
Karanlık olmasa aydınlığın kıymeti anlaşılmaz.
Dağ taş , toprak yol , çamur ; orda arabanla gidiyorsun tangur tungur , teker batıyor , çıkıyor , aksları kırılıyor... Bilmem ne...
Asfalta çıkıyorsun , " Oh yâ , asfalt ne nimetmiş ! " diyorsun.
Basıyorsun gaza , orada yüz elli ile gidiyorsun. Öbür tarafta yirmi ile gidiyordun , onla gidiyordun.
Neden ? Devlet baba yol yapmış , asfalt döşemiş ; kayıp gidiyor araba...
Bunun güzelliği nerden anlaşılıyor ?
Sen bir toprak taşlı yolda git de , gör asfaltın kıymetini...
Karanlıkta , ışıklar gitsin de gör bakalım aydınlığın kıymetini...
Bir mahrumiyet bölgesine git de , gör bakalım şehirdeki nimetlerin kıymetini...
İşte her şey aksiyle , zıddıyla zahir oluyor , anlaşılıyor .
NİMETLERİN ÇEŞİTLERİ VAR :
Nimetlerin çeşitleri var.
Sıhhat , büyük nimet ;
Evlat , çoluk çocuğu olması ;
Kazancı , evi olması ;
Sofrasının bol olması ;
Gözünün görmesi ;
Kulağının işitmesi , elinin tutması ;
Camiye geliyor elhamdülillah ! İbadetini yapıyor ; büyük nimet.
KADEME KADEME SIRALAYACAK OLURSAK :
Elhamdülillah ülke ve halk olarak , eşsiz güzelliklere , sayısız zenginliklere sahip bulunuyoruz.
Kademe kademe sıralayacak olursak.
Öncelikle Harika manzaralar , pırıl pırıl güneş , taptaze hava, sıhhat dolu kırlar, karlı dağlar, yeşil ormanlar, şahane yaylalar, münbit ovalar, temiz denizler, nefis koylar, bol ve çeşitli av hayvanları , türlü meyveler , çeşitli sebzeler , şifalı otlar , sayısız ılıca ve kaplıcalar , akarsu – göl, deniz ve denizaltı imkan ve varlıkları… gibi imrenilen tabiat zenginlikleri hatıra ve göz önüne gelir.
Bunlardan sonra çeşitli medeniyetleri temsil eden sayısız harabe - şehirler , muhtelif siyasi hakimiyet devirlerinden kalma yapılar , abideler , büyük mimari külliyeler , irili ufaklı saraylar , köşkler , konaklar , yalılar , şirin şehir ve taşra evleri , hanlar , kervansaraylar , hamamlar , medreseler, nadide eserler , değerli el – yazmaları , kitabeler , kaleler… gibi tarih ve medeniyet zenginliklerimizi sıralayabiliriz.
Üstelik pak dinimiz , safi imanımız , yüksek ahlakımız ve bunlardan kaynaklanan engin insan sevgimiz , olgunluk ve görgümüz, hayır ve hizmet anlayışımız , ali - cenaplık , merhamet , cömertlik, misafirperverlik gibi meşhur hasletlerimiz , sağlam aile ve cemiyet bünyemiz , köklü töremiz , ilim aşkımız , hakikat sevgimiz , alime saygımız , sabrımız , tahammülümüz , cesaretimiz , kahramanlığımız , zengin folklörümüz , bol çeşitli giyim ve mutfak geleneğimiz , muazzam müziğimiz , şahane bedii sanatlarımız , el hüner ve ustalıklarımız , muhteşem dil ve edebiyatımız… gibi iftihar edilecek sosyal ve kültürel değerlerimiz var.
NİMETLERİN İÇİNDE YÜZÜYORUZ , FARKINDA DEĞİLİZ :
Dışarıdan iyice görülüyor ki hiç bir kimseden eksik yanımız yok !
Türkiye çok değerli ve şerefli konumda , tabii aynı zamanda çok sorunlu ve nice tarihi görevlerle yükümlü.
Elinde dini , kültürel , sosyal , jeopolitik , askeri , ekonomik... pek çok avantajlar var.
Bunları iyi tesbit etmeli , yerinde ve zamanında iyi kullanmalıyız.
Bizim üstünlüklerimizi gören , nimetlerimizi kıskanan düşmanlar da çok.
Demek ki , bizim farkına varamadığımız nimetler var.
Nimetlerin içinde yüzüyoruz , farkında değiliz.
DÜNYANIN EN GÜZEL YERLERİNE SAHİBİZ :
Biz kâinata nizam vermeye , potansiyel olarak gücü yetecek bir toplumuz.
Dünya üzerindeki her beş kişiden bir tanesi Müslüman ve dünyanın en güzel yerlerine sahip , dünyanın en stratejik mallarına , madenlerine , petrollerine sahip ; jeopolitik yönden fevkalâde güzel bir konumda , tarih yönünden fevkalâde iyi örnekler sergilemiş bir mâzisi var ve bu bir kişinin beş kişiye yön göstermesi de mümkün...
JEOPOLİTİK DURUMUMUZ FEVKALADE MÜSAİT :
Jeopolitik durumumuz fevkalade müsait…
Ekonomik imkanlarımız , hiç kimseye el açmaya lüzum bırakmayacak kadar yeterli...
Ve elhamdülillah - bizden önceki nesillere göre - sizler ve bizler , çok rahat bir dönemde yaşıyoruz.
NE MUTLU BİZLERE Kİ :
Ne mutlu bizlere ki şu ecdad yadigarı topraklarda elhamdülillah , camilerimiz , tekkelerimiz , vakıf şubelerimiz , derneklerimiz , sıcak toplantılarımız , samimi sohbet halkalarımız , kardeşçe ziyaretlerimiz , cömertçe ziyafetlerimiz , evliya büyüklerimiz , melek küçüklerimiz , fırtına gençlerimiz , mücahide kızlarımız , vefakar kardeşlerimiz , fedakar ihvanımız , candan yaranımız , hayırlı ahbabımız , muhlis duacı dostlarımız var .
MUAZZAM BİR POTANSİYELE SAHİBİZ :
Muazzam bir potansiyele sahibiz ve bu potansiyeli Avrupa görüyor , Amerika görüyor...
İngilizce , Almanca , Fransızca kitaplar neşrediliyor ; " Müslümanlar geliyor , İslam yayılıyor ! " diye. Rusya da kitaplar yayınlanıyor , siyasilerin dilinden gazetelere dökülüyor.
Şimdi bizde un var , şeker var , yağ var ; helva yapmıyoruz.
Gıdasızlıktan kenarda aç biilaç serilmiş yatıyoruz. Durumumuz bu.
Yahudiler , Ermeniler, Yunanlılar ; İspanyollar ; İngilizler ; Fransızlar ; İtalyanlar dünyanın her yerine dağılmış , yayılmış , köşe başlarını , zengin kaynakları ele geçirmiş ; ama bizim de onlar da bulunmayan bazı üstünlüklerimiz var , bizler de muazzam bir potansiyele , emsalsiz şeref ve itibara , büyük prestij ve avantajlara sahibimiz .
Her şeyden önce ilmi ve mantıki , yüce ve asil , doğru ve safi bir dinimiz var .
En büyük sermayemiz bu . Bununla hem dünya izzeti hem de ahiret saadeti kazanılır.
Sahabe-i Kiram rıdvanullahi aleyhim ecmain , Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem efendimizden sonra nasıl kendi yurtlarını terk etti , nice uzak diyarlara gitti , İslam’ı cihana yaydı , nice izzet ve şeref hürmet ve itibar , mal ve mülk , mevki ve makam, nam ve şan kazandı ise ; bizler de aynı şekilde İslam’ı yaymak için tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz . Ancak bu yolla o mükafatlara erilebilir ; Allah’ın lütfu , nusret ve inayeti , dünya ve ahiret saadeti ancak böyle elde edilebilir.
İnsanlığa hizmet için , elhamdülillah her şeyimiz vardır ; Müslümanlar olarak çok büyük imkanlara sahibiz .
Nüfus , petrol , para , jeopolitik müstesna durum , ham madde , geniş arazi , birikmiş tecrübe , ilim adamı , teknik personel …. v.s.
İDEOLOJİK BAKIMDAN , EMSALSİZ BİR İDEOLOJİYE SAHİBİZ :
İdeolojik bakımdan , emsalsiz bir ideolojiye sahibiz.
Dünya , Müslümanların elindeki potansiyeli görüyor , korkudan tir tir titriyor ; bunu bilin !
Yayınlarında da var , tir tir titriyorlar ; "Aman bu Müslümanlar gelirse , uyanırsa , halimiz ne olur ? " diye. Allah bize böyle bir imkan vermiş.
DÜNYA ÜZERİNDE MÜTHİŞ BİR SAYI ÜSTÜNLÜĞÜNE SAHİBİZ :
Nüfus imkanımız , kalabalıklığımız yeterli... dünyadaki her beş insandan bir tanesi Müslüman ; yani , dünyanın beşte bir nüfusuna sahip bulunuyoruz.
Dünya üzerinde müthiş bir sayı üstünlüğüne sahibiz. Bu çok büyük bir avantajdır.
Eğer reklam ve propagandaya , eğilim ve haberleşmeye hakim olursak zor oyunu bozacak ve bize zulmeden , insafsız , bencil , mutlu ve putlu azınlığın saltanatından kurtulacağız.
AVANTAJLAR BİZİM ELİMİZDE :
Bütün avantajlar bizim elimizdedir. Bu imkanları kullanmamamızın bize vebali olabilir .
Jeopolitik durumumuz , fevkalade müsait . Ekonomik imkanlarımız , nüfus imkanımız yeterli .
Müslümanlar hizmetlerin başına gelmiş durumdadırlar. Bu kadro personeli patlama noktasına gelmiştir. Harb görmeden uzun bir zaman geçirmiş nesil çok büyük bir avantajdır . Bu geniş imkanları Allah bizden sorar !
Ümitsiz değilim . Çünkü Türkiye'nin pek çok avantajları vardır .
Genç nüfusu var . Genç nüfusun kültürel durumu İslam’a yaklaşma istikametindedir .
Ümitsiz değilim , çünkü Türkiye’de pek çok avantajlar vardır , genç nüfusumuz vardır ve genç nüfusun kültürel durumunu İslam’a yakınlaşma istikametindedir.
Nüfusun ortalama yaşının aşağıda olması ; milli kültürünü , tarihini bilen , seven insanların çoğalması , Orta Asya'nın , Kafkasya'nın bize açılması güzel bir şey . Orta Asya’nın bize yakınlaşması güzel bir şey !
Ecdadımızın bize bıraktığı şanlı miras dolayısıyla ; Türkiye’mizin kendine her yönden yeterli , bütün hudutları kapansa , kendi kendine yaşayabilecek imkanlara sahip bir devlet olması güzel bir şey .
Orta Doğu’nun, Kuzey Afrika’nın, Uzak Doğu’nun bize sempati duyması iyi bir avantaj….
Türkiye’mizin kendine her yönden yeterli bir devlet olması güzel bir şey .
Bilimsel yönden gelişiyoruz , yükseliyoruz. Bizim de yapacağımız şeyler var . “ Lütfen siz de düşünün " diyorum .
21. ASIR MÜSLÜMANLARIN LEHİNE AVANTAJLARA SAHİP :
Tek tek olayların parçaları bir araya getirilse 21. asrın Müslümanların lehine avantajlara sahip olduğu ortada .
Müslümanların bu avantajlarını Avrupalılar daha önce sezdikleri için ; bu avantajların bizim elimize geçmemesi için yoğun çalışma içindeler . Çok mühim günlerdeyiz.
Devletin kalkınmak için yaptığı 5 yıllık planlar gibi planlar yapmamız gerekiyor .
BİZDEN ÖNCEKİLERİN HAYAL VE TAHMİN EDEMEYECEKLERİ KADAR :
Bizden öncekilerin hayal ve tahmin edemeyecekleri kadar , hareket imkanlarına şu anda sahibiz. Yani , bundan 40 yıl önceki insanlar , belki bu diyarlarda İslam’ın bekasından ümidlerini kesmişlerdi…
Elli yıl önceki insanlar belki , " Artık buralarda Allaha ibadet edilmez ” diye düşünüyorlardı… Ama şu anda , onların hayallerine sığmayacak kadar , tahmin edemeyecekleri kadar hareket imkanına sahibiz.
Elhamdülillah Müslümanlar , memleketini seven insanlar , bu imkan ve fırsatlara sahip olmuş durumdadırlar…
Hizmetlerin başına gelmiş durumdadırlar … Çalışma ve hizmet fırsatı var… Çalışma ve hizmet fırsatı oluştu , doğdu ve karşımızda duruyor. Bu kadro personeli patlama noktasına gelmiştir.
BUNLARA İYİ SAHİP ÇIKAMIYOR KORUYUP KOLLAYAMIYORUZ :
Var amma , doğrusu istenirse , bunlara iyi sahip çıkamıyor , koruyup kollayamıyoruz.
Bu acı ve feci bir haldir , " o mahiler ki derya içredir , deryayı bilmezler ” durumuna düşmekteyiz , müsrif bir mirasyedi gibiyiz , tüm zenginliklerimizi sür'atle yitiriyor , har vurup harman savuruyoruz.
Korkunç bir çevre kirlenmesi , düzensiz ve gelişi güzel şehirleşme , gece kondu yaşamı , yakılan ormanlar , adaletsiz yağmalanan kıyılar , hoyratça tahrip edilen tabii güzellikler , pislenen akarsular, göller , denizler , yıkılmaya terk olunan sanat harikası yapılar , dışa kaçırılan tarihi eserler , kırılan, körletilen çeşmeler , kasten kazıtılan kitabeler , toprağa gömülen nadide el yazmaları , dışa vagonlarla satılan arşiv vesikaları , yağmalanan vakıf mal ve mülkleri , yıkılan türbeler , istilaya uğrayan mezarlıklar , bozulmaya yüz tutan örf ve adetler , çözülen aile ve cemiyet bağları , yaygınlaşan fesadçılık ve dolandırıcılık , münkariz olan milli sanatlar , dejenere olan dil ve edebiyat , medeniyetten kültürden bihaber genç nesiller, sevgisiz , saygısız , köksüz görgüsüz insanlar…
Hep korkunç bir bunalımın , gelen büyük bir tehlikenin ciddi emareleri ve yaygın sinyalleri mahiyetindedir.
O halde ülkemizin vefakar ve fedakar münevverleri bu konulara acilen eğilmeli , ciddi ve müessir tedbirler bulmak için çalışmalıdırlar.
Sadece vazifelilerin çalışması yeterli olmamaktadır ; millet bütünüyle bu konularda mefahir ve zenginlikleri koruma sorumluluğu taşımakla ve onların bekçi ve muhafızı olmak zorundadır.
HARB GÖRMEMİŞ BİR NESİLİZ :
Kıbrıs harbi hariç , biz harb görmemiş bir nesiliz.
Dedelerimiz İstiklal Harbini gördüler , her yıl bir harple darbe yiyip zaafa uğramak , nüfusun kırılması , iş yapacak insanların helak olması , paraların heba olması ; böyle bir durum yok.
Bu kadar sene harpsiz gelmiş olmamız fevkalade büyük bir avantaj.
KİME ALLAH BİR NİMET İKRAM ETMİŞSE :
Kime Allah bir nimet ikram etmişse , o kimse ; “ Fel yüksir , minel Hamdi lillahe. ”
Allaha hamdü senâ etmeyi çok yapsın , diyor , Peygamber Efendimiz.
Efendimizin tavsiyesi şu : “ Üzerine bir nimet gelen , kimse Allah’a hamd etsin. ”
Hamdi çok yapın. Çünkü ; hamdin sevabı çoktur.
Bir “ elhamdülillah ” demek , şuurlu bir tarzda , anlaya anlaya , seze seze , düşüne düşüne bir “ elhamdülillah ” demek ; semâları , yerleri doldurur.
Sevabı çok büyüktür. İslam’ın yarısı , ibadetin yarısı şükürdür.
Nimetleri düşüneceksin , anlayacaksın , şükredeceksin. İbadetlerin yarısı da sabırdır.
BİLGİ BİRİKİMİNİN AŞIRI BOYUTLARA ULAŞTIĞI BİR ÇAĞDA BULUNUYORUZ :
Bilgisayar kullanma ve bilgi birikiminin , bilginin tasnifinin ve kullanılmasının aşırı boyutlara ulaştığı bir çağda bulunuyoruz.
EN BÜYÜK EKSİKLİĞİMİZ :
Diğer ülkelere el açmağa , boyun eğmeğe , meded dilenmeğe hiç de mecbur değiliz .
En büyük eksikliğimiz kendi imkanlarımızdan habersizliğimiz , birbirimize karşı ilgisizliğimiz , sevgisizliğimiz…
“ O mahiler ki derya içredir , deryayı bilmezler . ”
KAPASİTEMİZİN ALTINDA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİN UTANMALIYIZ :
Tabiî biz gücümüz , tâkatimizle sınırlıyız ; tâkatimizden daha yüksek bir şeyi Mevlâmız bizden taleb etmiyor ; ama kapasitemizin altında çalıştığımız için utanmalıyız.
Çünkü bizim kapasitemiz şu mevcut durum değildir , bizim kapasitemiz çok daha yüksektir.
ŞU FIRSATLARDAN OLANCA GÜCÜMÜZLE FAYDALANMALIYIZ :
O bakımdan şu boş zamandan , şu imkandan , şu hürriyetlerden , şu fırsatlardan olanca gücümüzle faydalanmalıyız. Bizim hepimizin ana gayesi , Allah’ın dinine hizmet etmektir.
Şimdi , bizden can istenmiyor , mücadelenin şekli değişti ; teknik çalışma isteniyor.
Yani , bir çalım attın mı karşı tarafı alt edebilirsin. Çalım isteniyor , çalışma isteniyor… Bu kadar basit.
HERKES OLANCA GÜCÜYLE İSLAMA HİZMET ETMEK ZORUNDADIR BUGÜN :
Onun için , herkes azami mesaisini , azami imkanını , olanca imkanını İslam’a tahsis etmek ; yani , ölmeyecek kadarını kendisine ayırıp , olanca gücüyle İslam’a hizmet etmek zorundadır bugün !
Tüm mesaisiyle , tüm çalışmasıyla , tüm mesleği ile İslam’a hizmet edecek ; Birazcık dünyalık çalışmaya pay ayıracak…
Asıl çalışması İslam’a hizmet olacak ; birazcık da dünyalık çalışacak…
DÜNYANIN HER YERİNİ ELDE EDERDİK :
Afganistan’a sarf edilen masrafların , maddi masrafların , yani Afgan mücahidlerine verdiğimiz paraların onda birini sulh zamanında harcasaydık Rusya gelmeden önce ; nice Afganistanlar Müslümanların olurdu !
Suriye elden çıkmazdı. Irak maceralara sürüklenmezdi. İran başka türlü olurdu. Dünyanın her yerini elde ederdik.
Bir büyük , tesirli gazeteyi veya dergiyi çıkartmak için feda edeceğimiz miktar bir jet uçağının fiyatının kim bilir kaçta kaçıdır.
Kaç tane jet uçağı düşüyor , kaç tane füze atılıyor , kaç tane bomba patlıyor ?
Harb olduğu zaman , bu kadar masraf yapıyorlar da ; fırsat olduğu zaman , sulh zamanında onun onda birini yapmıyorlar.
Çok büyük şaşkınlık , çok büyük cahillik , çok büyük basiretsizlik , çok büyük vebal , çok yanlış bir durum !
DÜŞMAN HÜCUM ETMEDEN ÇALIŞSANA ! İŞ İŞTEN GEÇMEDEN ÇALIŞSANA :
Yani , iş işten geçtikten sonra kurtarma çalışmaları…
Trenin altında adam ezildikten sonra ayağını alçıya al , dalağını dik , böbrek nakli yap , kan ver , bilmem şöyle yap , böyle yap…
Hurda olmuş bir insanı , ihya etmeye çalışıyorsun. Düşman hücum etmiş bir memlekete , kurtarmaya çalışıyorsun. Düşman hücum etmeden çalışsana ! İş işten geçmeden çalışsana !
Böyle cihad , böyle hizmet , böyle rıza-i Bariyi tahsil mümkün olmaz !
Allah sorar ; çünkü Allah , bizim sakladığımız , kullanmadığımız imkanları da biliyor !
Neyi , ne gibi imkanları hizmete sunduğumuzu , ne gibi imkanları hizmetten esirgediğimizi Allah biliyor. Allamül guyub , her şeyi bilen Rabbimizin karşısında hesap vereceğiz.
HAVA ATMAYA GİDİYOR :
Zaten insanın rızkı , midesinin aldığı kadar bir şeydir ; gerisi havaya gidiyor.
Havaya gidiyor , hava atmaya gidiyor , fiyaka yapmaya gidiyor , boşa gidiyor… yani , bindiği zaman basit bir araba insana yetiyor ama ; Mercedesin 500'ünden aşağısına binmiyor , zengin olduğu zaman adam…
Hava , iki manasıyla hava olmuş oluyor.
O bakımdan , tüm imkanlarımız Allah’ın bildiği ve hesap soracağı şekilde , Din-i Mübin-i İslam’ın hizmetine sunmak durumundayız.
Bu , çok tatlı bir hizmet , çok risksiz bir hizmet , çok kolay bir hizmet…
Burada can pazarlığı bahis konusu değil , İnsanın ölmesi bahis konusu değil .
Ama eğer bunu yapmazsanız cana gelecek , canınızı isteyecekler !
Canınızı da vermezseniz , cihaddan kaçmış insanlar olarak öleceksiniz !
Onun için önce mal imtihanını başarmamız lazım ki , öteki şeye hacet kalmasın…
DEVİR FEDAKARLIK DEVRİDİR :
Onun için , devir fedakarlık devridir ve fedakarlıktan bir zarar hasıl olmaz bana !
Size bir zarar hasıl olmaz , " Vallahi zekat vermekten , sadaka vermekten mal azalmaz ! " diyor Peygamber Efendimiz. Malınız da azalmaz , Allah daha fazlasını verir.
SADECE FİNANS ZORLUĞU ÇEKİYORUZ :
Yeterli ve olgun bir bilim kadromuz da oluştu.
Şimdi sadece finans zorluğu çekiyoruz.
BAŞARIYA KISA ZAMANDA ULAŞACAĞIZ İNŞAALLAH :
İnsanlar olarak tüm bilgi ve görgülerimizi birleştirdiğimiz ; ürettiğimiz projelerimize mali kaynaklarını sağladığımız zaman , başarıya kısa zamanda ulaşacağız İnşaallah .
![Ünlem :!:](./images/smilies/icon_exclaim.gif)