Ticaret ve Ekonomi / MEC

Moderator: Leyla Hanne

Post Reply
erhan3471
Posts: 72
Joined: 15 Nov 2007, 13:07
Kan Grubu: A (+)

Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by erhan3471 »

Rahmetli hocamızın ticaret ve ekonomiyle ilgili yazılarını ve sohbetlerini birleştirdim , fayadalanılması dileğiyle ;

NEDEN PARA ? :
Para ne ? Para da bir vasıta... ( Ni'mel – mâlüs - salih li - racülis - salih )
" Sâlih bir insana para ne kadar iyi gider , ne kadar yaraşır. ”
Çünkü hayır yapar , hasenat yapar , himmet eder , gayret eder , zahmet eder , masraf eder , bir hastane yapar , bir okul açar , bir hayırlı faaliyette bulunur .
Bunlar hep para ile oluyor.
ASIL SEBEP FAKİRLİK :
En sinirli adamın karnını doyurursun , ikram edersin karnı doydu mu keyfi yerine gelir , kavgadan vazgeçer , yani düzelir .
Asıl sebep fakirlik , zengin olsa hiç böyle şey olmayacak.
Fakirlik canına “ tak ” dediği için böyle oluyor.
DÜNYA NE GÜZEL BİNEKTİR :
Dünya ne güzel binektir buyuruyor Efendimiz .
Yani dünyalık ne güzel vasıtadır demek istiyor.
Efendimiz ne güzel bir binektir diye methediyor .
Yani cehenneme düşmekten kurtulur , kendini korur , açlıktan kurtulur , fakirlikten kurtulur , muhtaç olmaktan kurtulur.
Kendisi başkalarına yardım eder. İhtiyaçlarını gören , cenneti kazanmaya yarayacak salih işleri , İcraatı yapan bir insan haline gelir .
KÖR OLASICA PARANIN ÇOK MUAZZAM BİR GÜCÜ VARDIR :
Bir hakîkati daha ortaya koymak istiyorum :
Kör olasıca paranın çok muazzam bir gücü vardır .
Bu güç , Peygamber Efendimizin zamanında da böyleydi .
Peygamber SAS Efendimiz , Hazret-i Ebûbekir Sıddîk Efendimizin muazzam servetini İslâm'a tahsis etmesiyle çok büyük hizmetler ortaya konulduğunu ifade etmiştir hadis-i şeriflerinde...
Ebûbekir Sıddîk Efendimize dua etmiştir .
Osman-ı Zinnûreyn Hazretlerinin muazzam servetini orduların teçhizine vermesiyle , Osman-ı Zinnûreyn Hazretlerine ( Radıyallahu anhüm ecmaîn ) çok dualar etmiştir .
Yâni Peygamber Efendimizin zamanında da mâlî meseleler , mâlî kaynak mühim bir mesele olmuştur.
DÜNYANIZI ISLAH EDİNİZ :
Peygamberimiz buyuruyor ki :
“ Dünyanızı ıslah ediniz , ahiret için hazırlanınız .”
ÖNEMLİ BİR VASITA :
Ama dünyalığın da kıymetini biliyoruz , önemli bir vasıta olduğunu biliyoruz , bu vasıtayı güzel kullanacağız .
İSLÂMIN GELİŞMESİ SAĞLANMIŞTIR :
Mü'minler çok büyük fedâkârlıklarla , ellerinden gelen genişlikte mâlî destekler vererek , mücâhidlerin teçhizatına ve İslâm'ın gelişmesine yardımcı olmuşlardır .
Peygamber SAS Efendimizin zamanında da paranın mühim işler gördüğünü ve zenginlerin büyük miktarlarla İslâmî hizmetleri desteklediklerini biliyoruz.
Ebûbekir Sıddîk Efendimizin varlığını nasıl Allah yoluna verdiğini , Hazret-i Osman-ı Zinnûreyn Efendimizin , sahabe - i kirâmın çoğunun -- rıdvânullahi aleyhim ecmaîn -- nasıl mallarını , canlarını fedâkârca sunduklarını hepimiz biliyoruz .
Belki başkalarına anlatan kimseleriz bunları ; sadece dinleyen kimseler değiliz.
İslâm'ın gelişmesi için Hz. Ebubekr , Hz. Osman... gibi yüce sahabîlerin bütün maddî varlıklarını nasıl hizmete tahsis ettiklerini tarihlerden takdir ve ibretle okuyoruz .
Peygamber SAS Efendimiz de , ashabının zenginlerinin cömertliği ile Müslümanlara çok şeyler kazandırdı. O devirde İslâm'ın gelişmesinde ve Müslümanların hizmetlerinde onların yardımlarını kullandı .
Meselâ Hazret-i Ebûbekir RA , meselâ Hazret-i Osman RA , ordu teçhiz ettiler , fakirlere yardım ettiler. İslâm'a her yönden hizmet ettiler .
Osman-ı Zinnûreyn , koca bir orduyu teçhiz etmiş. Yüz deveyle Şam'dan gelen bütün malları , kıtlık senesinde Medine ahalisine tasadduk etmiş. Yüz deveyi de kesmiş , etlerini de fakirlere dağıtmış .
Yüz deve demek , yüz tane BMC kamyon demek . Yüz tane içi yük dolu , erzak dolu kamyonu bağışlamış. O zamanın kamyonları develerdi. Yüz deveyi mallarıyla beraber bağışlamış.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN ZAMANINDA PARA YOK MUYDU ? :
Peygamber Efendimizin zamanında para yok muydu ?
Peygamber Efendimizin ashabı para harcamadılar mı ?
Peygamber Efendimiz kalkıp cemaate konuştuğu zaman , " Allah rızası için ordu teçhiz edilecek , hadi bakalım ! " demedi mi , istemedi mi ?

PEYGAMBERİMİZ ZAMANINDA DA ÖYLE İDİ :
Peygamberimiz zamanında da öyle idi.
Ebu bekir ve Ömer ( r.anhüm ) ve diğerleri servetlerini Peygamberimizin hizmetine verdiler.
İslam , o büyük servetlerin tahsisiyle , büyük mücadelelerden böyle yüz akıyla çıkmıştır.
Peygamber SAV Efendimizin zamanında da öyle idi. Peygamber Efendimizin hizmetine , Ebûbekir Sıddîk Efendimiz , bilmem kaç bin altınını tahsis etmişti .
Osman-ı Zinnûreyn Efendimiz , bilmem ne kadar büyük servetlerini tahsis etmişti.
İslâm , o büyük servetlerin tahsisiyle , büyük mücadelelerden böyle yüz akıyla çıkmıştı.
KARNIN NASIL DOYACAK ?
Biz ahiret cemaatiyiz. En rahat tarafı bir köşede oturup tesbih çekmek , namaz kılmaktır.
Ondan sonra kendi hayal dünyasında keyifli keyifli yaşamaktır .
Ama karnın nasıl doyacak , Çeçenistandaki kardeşime ben nasıl yardım edeceğim , Bosnadaki kardeşimi nasıl kurtaracağım ?
Onu söyler misiniz ? !
MİSKİNLERE ACIMAK :
( Ve rahime ehlez - zülli vel- meskeneh )
" Bir de düşkün insanlara , fakir insanlara , yoksul insanlara acıyana ne mutlu ! "
Demek ki , fukarayı arayacağız , bulacağız , kollayacağız , yardım edeceğiz , onlara acıyacağız. Türkiye'de çok var...
ÖYLE MAĞDUR İNSANLAR VAR Kİ :
Nice muhtaç insanlar var muhterem kardeşlerim !
Sizin çevrenizde ya vardır , ya yoktur , ya biliyorsunuzdur , ya bilmiyorsunuzdur amma , öyle fukara , öyle yoksul , öyle gariban , öyle mazlum , öyle mağdur insanlar var ki ; Yirminci Yüz yılda kimisi tokluktan mide fesadına uğruyor , çatlayacak gibi göbeğini dolduruyor , kimisi açlıktan kenarda kıvranıyor .
Hem bizim Türkiye'nin içinde böyle durumlar var , hem de İslâm alemini düşünecek olursak , Afrika da , Asya da , Orta Asya da, Balkanlar da böyle insanlar var.



MÜSLÜMANLARIN REFAHI MÂLÎ FEDAKÂRLIKLARA BAĞLIDIR :
Cüz'î bir tefekkürle hemen anlarız ki , Müslümanların toplu refahı , ilerleme ve yükselmesi , savunulması ve korunması , mütecavizin ve düşmanın kovulması , îmanın öğretilmesi ve yayılması , İslâm'ın gelişmesi ve yücelmesi... hep paraya ve mâlî fedakârlıklara bağlıdır .
Bu ; Hz. Peygamber s.a.s. zamanında da böyle idi .
Çağımızda da mazlum ve mağdur Müslümanların kurtuluşu yine bir yönüyle paraya bağlı olup , büyük zahmet ve masraflarla başarılacak bir iştir.
Meselâ böyle bir kolejin , meselâ kaldığımız O İslamic Center gibi yerlerin sağlanması ve işlemesi de hep para ile mâlî desteklerle oluyor .
Naçiz bir kardeşiniz olarak , Müslümanların problemlerine bakıyor , çoğunun çözümünü maddî fedakârlığa bağlı görüyorum .
Bu problemlerin çözümünü incelemek ve ilmî usullerle araştırmalar yapmak üzere el ele müesseseler kurduk ; eğitim , yardımlaşma ve dostluk için.
Aksiyon ve teşebbüslerimiz başarıyla gelişip yayılıyor. O zaman , en yeni bilgileri takip etmek bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Hem de bu bilgileri değerlendirmek ve süratle uygulamaya intikal ettirmek meselesi çıkıyor.
Tabii bu da bir yönüyle aşk ve şevk işi... Bir yönden de maddî bir takım imkanlara sahip olma işi...
Paramız olması lâzım , büyük müesseselerimiz olması lâzım ! Tek başımıza başarılmayacak kadar büyük ve zor bir iş....
HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK İHTİYAÇ VAR :
Mümin ve Müslüman kardeşlerimiz , maalesef , dünyanın bir çok yerinde çeşitli sıkıntılar içinde , mazlum , mağdur ve perişan... düşmanlarımız pek çok , katı ve acımasız , şirret ve zalim ; dostlar ise etkisiz , zayıf ve dağınık ; akla , basirete , ilme , tekniğe , paraya , finansa , imana , ihlasa , tedbire , gayrete , hizmete , fedakarlığa , yardımlaşmaya... her zamankinden daha çok ihtiyaç var .
DÜNYALIK CENNETİ KAZANMASINA SEBEP OLUR :
Dünya , dünyalık , insanı ahirette sevaplara ulaştıran , cenneti kazanmasına sebep olan malzemeyi kazandırır insana.
BİR BAŞARI İÇİN FİNANSMAN GÜCÜ LAZIM :
Bir başarı için ; kaliteli eleman kadrosu ve finansman gücü lazım . Parasız olmuyor , para bizim vasıtamız.
Bir başarı için kaliteli eleman kadrosu lâzım ; bir de finansman gücü lâzım !
Biz paranın kölesi olmayalım. Parayı İslam’a hizmet ettirelim. Dünyalık gerekiyor .
Maalesef gözü kör olasıca para , her yerde ihtiyaç olarak görülüyor . Dünyalık gerekiyor .
PARASIZ OLMUYOR BU İŞLER :
Parasız olmuyor işte , her şey para ile dönüyor.
Parasız olmuyor bu işler... Para bizim vasıtamızdır ;
İSLÂMÎ HİZMETLER İÇİN :
Biz dünyayı sevmiyoruz . ( Hubbüd-dünyâ re'sü külli hatîeh )
" Dünyayı sevmek her türlü yanlış işin başlangıcıdır , kaynağıdır.
" Biz dünyayı sevmiyoruz , ahireti seviyoruz ama , İslâmî hizmetler için dünyalık , para ve diğer mâlî imkânlar gerekli olduğu için , onları da sağlamak lâzım !
YİNE FİNANS ZORLUKLARI ÇIKIYOR :
Durum böyle olunca ; dün akşamki konuşmalardan hatırlayınız , başka ülkelerin araştırma ve geliştirmelere harcadıkları yatırım miktarlarını düşününüz.
Ne kadar büyük miktarlar araştırma ve geliştirmeye sarf ediyorlar.
Biz bunun çok azını sarf edebiliyoruz. Tabii bu da bir dezavantaj...
Biz İslâm'ın savunucuları olarak ; kendimizle ilgili araştırmaları dahi büyük zorluklarla yapabiliyoruz. Bulduğumuz sonuçları uygulamakta da karşımıza yine finans zorlukları çıkıyor .
Onları uygulamak için yine kredi aramak zorunda kalıyoruz .
Parayı nereden bulacağımızı düşünmek zorunda kalıyoruz. Ama bizimle ilgili çalışmaları dahi , gelişmiş ülkeler , zengin ülkeler bizden daha geniş kadrolarla daha derinlemesine yaptıkları zaman ; bizimle onların arasındaki mesafe açılmış oluyor .
DİNEN ZORUNLU BİR ÇOK GÖREV MADDEYE ve FİNANS GÜCÜNE BAĞLI :
Yaşamak için gerekli ve yapılması dinen zorunlu bir çok ödev ve görev maddeye ve finans gücüne de bağlı bulunuyor .
PARA HER KAPIYI AÇAR :
“ Zengin arabasını dağdan aşırır , fakir düz yolda yolunu şaşırır ” demişler .
Neden herkes paranın bu kadar peşinde koşuyor ?
Çünkü her türlü emellerin , arzuların yerine gelmesi için anahtar bu. Yani , parayla her şey oluyor bu dünyada.
ÇARESİ PARA :
Efendim bunun çaresi yok , ondan yapamıyoruz...
Çaresi para ! Para oldu mu , her şeyin çaresi bulunuyor ; kesenin ağzını açtığın zaman her şey oluyor.
MADDEYE ÖNEM VERMELİYİZ :
Evet biz Müslüman olarak dünya ehli değiliz , maddenin esiri değiliz , maddeyi sevmiyoruz ama ; madde İslâm'ın ve Müslümanların hizmetinde büyük faydalar sağladığı için , ona önem vermeliyiz .
PARA HER ZAMAN HER YERDE LÂZIM OLUYOR :
Para her zaman , her yerde lâzım oluyor .
Fukarayı - müslimin Peygamber Efendimize yana yakıla gelip de ;
( Zehebe emrid dusûri bi ucûri ya rasulallah )
" Zenginler bütün sevapları aldı gitti." diye bildirdikleri hadis-i şerifte ,
Tabii bu Allah'ın bir fazlu keremidir.
Yâni , sizin yaptığınız her şeyi yaparlarsa ; ayrıca bir de zenginliklerinden dolayı bazı hayırlar , zekât , sadaka ve cihad için orduyu teçhiz gibi masraflar yapıyorlarsa ; elbette o da onlara Allah'ın verdiği bir lütuftur , fazl u keremdir ." diye bildirildiği için , tabii kuvvetli Müslüman olmak için ve iyi cihad yapmak için finans imkanları gerektiğinden bu konuları inceliyoruz .
Kardeşlerimizin bu konular da güçlerini birleştirmelerini istiyoruz ki güçlü olsunlar ve sadakayı cariyeler de bırakabilsinler .
Kendilerinin arkalarından eser bıraksınlar .
BUGÜNKÜ DEVLETLERİN GÜÇLERİ MÂLÎ DURUMLARIYLA ÖLÇÜLÜYOR :
Bugünkü devletlerin güçleri -- rakamlarla konuşmacılardan dinlediniz -- mâlî durumlarıyla ölçülüyor .
Millî gelirleriyle ölçülüyor , ithalât , ihracatlarıyla ölçülüyor .
Netice itibariyle parası çok olan , paranın gücüyle çok büyük atılımlar da yapabiliyor.
Daha büyük adımlarla ileriye gidiyor.
O bakımdan , bizim vakıflarımızın koordinasyon kurulu olarak , ne yaparız da mâlî meseleleri aşabiliriz diye çok düşünmüşüzdür .
SENET, PARA , FİNANS GÜCÜ ÖNEMLİ KUVVETLERDİR :
Senet , para , finans gücü önemli kuvvetlerdir.
Parası olan işini yürütüyor .
Bu sebeple Avrupalının dinleri , imanları para olmuş .


BUNLARIN ÖNEMİNİ DAHA ÖNCEKİ YÜZ YILLARDA ANLAMIŞLAR :
Adamlar , bunların önemini daha önceki yüz yıllarda anlamışlar .
Meselâ ; Yahudiler , bin sekiz yüzlü yılların başında , her yerde sığıntı ve mağdur durumdaydı. Şehirler de mahallelerin en fakirleri Yahudi mahalleleriydi... İtilmiş , kakılmış insanlardı.
Theodor Herzl vs . toplanıyorlar , diyorlar ki :
" Böyle olmaz. Çalışalım , çabalayalım , Yahudileri bu zilletten kurtaralım ! "
" Ne yapalım ? " " Para önemli . " Ve , paraya hakim olma çalışmalarına başlıyorlar . Bankalar, vs. ler...
İşte o zamandan beri çalışmalarıyla hangi noktalara ulaşmış olduklarını , bugün görüyorsunuz .
Başka devletler de paranın , ilim ve teknolojinin , diğer saydığım şeylerin önemini anladıkları için çalışmışlar .
Şimdi karşımızda yediler , süperler dediğimiz bir takım güçlü devletler var ; Amerika , Rusya , Çin , Japonya , İngiltere , Almanya , Fransa... gibi .
Tabii bunların arasında meselâ Amerika ; koca bir kıtaya sahip ve büyük bir nüfusu var... Teknolojisi çok güzel... Sosyal çalışmaları çok kuvvetli... Hakikaten dünya’ya da hakim ve dünya’yı da sömürüyor .
Biz bunları şimdi öğreniyoruz. Yâni , eski devirlerde öğrenememişiz .
Ticarete gereken önemi vermemişiz , denizciliğe gereken önemi verememişiz .
RUSYAYA HAKİM OLAN KOMÜNİST PARTİSİDİR :
Bunları bir devlet olarak , bütün olarak görüyoruz. Bunların içine de mikroskopla veya teleskopla veyahut bir aletle yine baktığımız zaman ; bunların içinde de hakim gruplar olduğunu görüyoruz.
Meselâ Rusya ya hakim olan komünist partisidir , KGB sidir vs. dir .
Öteki kalabalıkları onlar darbeyle , şiddetle , terörle idare ederler . Halklar gık diyemez . O iç odaklar ne yapacaksa yapar...
Amerika ya hakim olan büyük ölçüde güçler , kuvvetler vardır ; başta siyonistler olmak üzere...
HAKİM OLAN BÜYÜK ÖLÇÜDE KATOLİK KİLİSESİDİR :
Almanya’ya , Avrupa’ya , Güney Amerika’ya hakim olan büyük ölçüde Katolik Kilisesi dir ; parası var , pulu var , teşkilâtı var , mülkleri var , sayısız emlâki var...
Ondan sonra da çeşitli milletlerin kendilerine mahsus millî ve mahallî duyguları var ; hedefleri , idealleri var... Bunların hepsi birer güç olarak dünya piyasasında görülüyor .
EN ZOR İŞLERDEN BİRİSİ İNSANLARDAN PARA İSTEMEK :
En zor işlerden birisi insanlardan para istemek muhterem kardeşlerim , çok zor !
Ben bir iki defa vakfın namına para istedim.
Sitelerde bir dükkana girdik , ikincisine giremedik.
Oturduk çay içtik filan... " İşte , vakfımızın şu kadar öğrencisi var , paranız varsa verin zekâtınızdan ; işte bunlar okusunlar ." diyeceksiniz.
Çok zor muhterem kardeşlerim !
Para istemek kadar , el açmak kadar zor bir iş yok...
Bize devlet desteği yok bu işleri yapın diye ; biz nerden yapıyoruz bu işleri ?
Para istemek de ağır geliyor bize...
Ben bir kaç defa zekâtlarınızı şuraya verin , buraya verin dedim ; millet ya veriyor , ya vermiyor .
BİZ KUVVETLİ MÜSLÜMAN OLACAĞIZ :
Bunları biz niçin inceliyoruz ; niye size anlatıyorum ?
Biz kuvvetli Müslüman olacağız ; karşımızda da bunlar var...
Bunlarla durumumuzun ne olduğunu düşünmemiz gerekecek de onun için bunları söylüyorum.
Eski zamanın ve gelecek zamanın önemli amaçlarından biri mala , mülke sahip olmak , paraya ve imkana sahip olmak …
KUVVETLİ MÜSLÜMAN , ZAYIF MÜSLÜMANDAN DAHA HAYIRLI :
Kardeşlerimizin âhiretlerine faydalı olmak , onlara takvâ yolunu göstermek , Allah'ın sevdiği sıfatlara sahip olmalarını , razı olduğu amelleri işlemelerini , böylece iki cihanda aziz ve bahtiyar olmalarını sağlamak birinci emelimiz ve en önde gelen görevimiz ; ama onların dünyalarının da ma'mur ve mes'ud olmasını , aslâ acı ve sıkıntı çekmemelerini , kimseye muhtaç duruma düşmemelerini , sağlam ve sıhhatli , zengin ve her yönden kuvvetli olmalarını da istiyor ve bu yolda da çalışıyoruz ; çünkü sevgili Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve alâ âlihî ve sellem hazretleri " Kuvvetli Müslüman , zayıf Müslüman’dan daha hayırlı ve Allah'a daha sevgilidir , her ne kadar her ikisi de hayırlı ise de..." buyurmuş .




TİCARETİN ÖNEMİ :
PARA ÇOK BÜYÜK BİR İSTİSMAR ALETİDİR :
Ekonomiyi bilenler , paranın ne kadar fasa – fiso , eften - püften bir aldatma aleti olduğunu çok iyi bilirler .
Para çok büyük bir istismar aletidir, uydurmaca bir şeydir. Öylece bir düzen kurulmuş , millet de kapılmış gidiyor rüzgâra...
Halbuki büyük bir istismar dönüyor , çok büyük oyunlar dönüyor . Paranızın bir gerçek değeri var , bir nominal değeri var...
Bu sene bu para ile şu kadar mal alabilirken , önümüzdeki sene o kadar alamıyorsun. Daha az alıyorsun , daha bir acaib duruma düşüyor insan...
Alım gücünün azalmasına enflasyon diyoruz. Bu enflasyon da böyle , tasarruf sahibinin , fukaranın cebinden paranın gizlice tırtıklanma vasıtasıdır.
Sessizce alıverirler. Polise de intikal etmez .
Millet durduğu yerde fakirleşir. Benzin deposunun kapağı açık kalmış da , uçmuş gitmiş gibi olur. Onun için , bu para oyununa gelmeyin !
Biriktirdiğiniz şeyleri daha akıllıca şeylere , yenilir , içilen , işe yarayan şeylere yatırın !
BEN NE YAPTIM ŞAHSEN KENDİM ? :
Ben ne yaptım şahsen kendim ?
Ben bir üniversite hocasıydım. Biriktirdiğim parayı " Toprak çürümez , eskimez , küflenmez ” diye toprağa yatırdım. Ankara da arsa aldım , Yalova da arsa aldım.
Ucuz yerlerden aldım , kolay yerlerden aldım .
“ İHTİYAÇLAR YARATILIR ” DİYORLAR :
Ben ekonomi bahislerini bir yerde okuyorken gördüm . Diyor ki ; bu işletmeciler , ekomistler : “ İhtiyaçlar yaratılır ” diyorlar. İhtiyacı yaratacaksın .
Ondan sonra malı hazırlayıp , piyasaya sürüp tatlı tatlı satacaksın , paraları cebine koyacaksın. Ekonomi buna dayanıyor .
SON GÜNLERDE ÜLKEMİZİN EKONOMİSİYLE OYNANMAYA BAŞLANMIŞTIR :
Onun için son günlerde ülkemizin ekonomisiyle oynanmaya başlanmıştır. Çok iyi biliniz ki , bu bir savaş taktiğidir .
Güçlü ve kuvvetli bir Türkiye istemeyenler bizi iktisâdî yönden çökertmeğe çalışıyor ; bunun arkasından ülkenin bölünüp parçalanmasını getirmek istiyorlar .
Yönetimde ve içimizde aç gözlülükleri ve maddî ihtirasları yüzünden bu işe doğrudan veya dolaylı yoldan bulaşanlar , ülkemize en büyük kötülüğü yapıyorlar .
BU DALAVERELERİ PLANLAYANLAR GAYRİMÜSLİMLER ve VATAN HAİNLERİDİR :
Bu dalavereleri planlayanlar gayrimüslimler ve vatan hainleridir ; tarih onları lânetle anacak.
Devletin ilgili bölümlerinin onları bu gözle , amansız bir takiple takip edip yakalaması , en şiddetli şekilde cezalandırması , haksız kazandıkları tüm maddî varlıklarına -- hileli yollarla başkalarına satmış görünseler bile -- hemen el konulması , zararın mâsum ve bîçare halktan değil , aç gözlü vurgunculardan çıkarılması mutlaka gereklidir. Maddî varlık ve millî gelirlerimizin azaltılıp küçültülmesine , çar çur edilip yağmalanmasına asla müsaade etmemeli , bu yolda alınmak istenen sinsi kararlara şiddetle ve birlikte karşı çıkmalıyız.
Malumdur ki elmas ülkemizde üretilmiyor . Bu ve emsali kıymetli taşlar Güney Afrika ve Afganistan gibi ülkelerden ne büyük zulümler bahasına çıkarılıyor bilmektesiniz. Ayrıca bunların fakir ülkelerimize sokulması da gazetelerden öğrendiğimize göre çoklukla kaçakçı şebekeleri ve gayrimüslim hainler tarafından yapılmakta , böylece bir kaç yönden büyük zararlara uğratılmaktayız.
TİCARETİ ÇOK ÖNEMLİ GÖRMEYE BAŞLADIM :
Ben ticareti çok önemli görmeye başladım . Yani ideolojimiz bakımdan , İslâm bakımından çok önemli görüyorum ticareti...
Ben , ticareti ideolojimiz bakımından , İslam bakımından çok önemli görüyorum .
Ben en son , yavaş yavaş ekonomik ilimlere , iktisadi ilimlere daha çok önem vermeye başladım .
BEN EN SON EKONOMİK İLİMLERE DAHA ÇOK ÖNEM VERMEYE BAŞLADIM :

Ben en son , yavaş yavaş böyle ekonomik ilimlere , iktisadî ilimlere daha çok önem vermeye başladım .
Uzak doğu ve Batı medeniyetlerinin iş birliği , farklı kültürlerin kompozisyonu , hızlı çağdaş ticaret ve çok canlı turizm , burayı ilginç bir kompütür çağı şehri haline getirmiş .
İnsan ister istemez kendi ülkesi ile mukayese yapıyor üzülüyor. ( SİNGAPUR )
İKTİSADEN GÜÇLENME SAVAŞI :
İktisaden çok güçlü olmamız gerekiyor ; kalkınmayı , çağı yakalamayı , hasım ve rakipleri geçmeyi mutlaka sağlamalıyız .
Üçüncü savaş , kalkınma ve iktisaden güçlenme savaşıdır. Bu konuda başarılı olursak , ilk iki savaşı da kazanacak bir seviyeye gelebiliriz. O halde bu üçüncü savaşın önemini herkesin çok iyi kavraması lazım .
Halkımız genellikle ekonominin ne kadar önemli olduğunu idrak edemiyor . Bakıyoruz da ekonomiye suikast yapanları şiddetle cezalandırmıyor ; konuyu azim ve dikkatle takip etmiyor , mes'ullerin yakasına yapışmıyor , koruyucu tedbirleri uygulamıyor.
Onların üçüncü amaçları da bizi iktisâden fakir düşürmek ve çökertmektir.
KÜÇÜK MEMURLAR OLMAYACAKSINIZ :
Ticarete önem vereceksiniz ve birlik beraberlik içinde çalışacaksınız ; Küçük memurlar olmayacaksınız .
Toplaşacaksınız , toplanacaksınız , bir araya geleceksiniz , sermayelerinizi güçlerinizi birleştireceksiniz ve büyük imalata , kritik imalata yöneleceksiniz.
ŞÖYLE DÜŞÜNDÜM : BİR GÜN BENİ MEMURİYETTEN ATARLARSA ! ! ! :
Şöyle düşündüm . " BİR GÜN BENİ MEMURİYETTEN ATARLARSA , giderim tarlama…
Tenekeden bir kulübe yaparım . Ön tarafını kazmayla eşerim ; domates , maydanoz yetiştirir satarım , geçinirim.
Toprak benim . Kimse buradan çık diyemez ki ! " diye düşündüm.
Bu olabilir , başka şeyler olabilir .
MAAŞ İÇİN ÇALIŞAN BASİT İNSANLAR OLMAYIN :
Üç kuruşluk çalışan basit insanlar olmayın. İdealleri unutmayın .
Hayallerinizi bir kere de serbest çalıştırın.
Çizeceğiniz tablolara bir kayıt tanımadan , içinizi , arzularınızı dışarıya bir kere çizgilerle bir dökün. Nasıl bir dünya istiyorsunuz ?
İdrakinizi , hayalinizi , İslam için olabildiğine genişliğine çalıştırın .
O bakımdan lütfen üç kuruşluk maaş için çalışan basit insanlar olmayın !
Bu idealleri unutmayın ! Bundan belki daha güzellerini siz düşünebilirsiniz .
Hayallerinizi bir kere de serbest çalıştırın !
Yâni bir sanatkâr gibi , bir ressam gibi , çizeceğiniz tablolara bir kayıt tanımadan , içinizi , arzularınızı dışarıya bir kere çizgilerle bir dökün !
Nasıl bir dünya istiyorsunuz ?
GEÇİMLERİN BOZULMAMASINI ESAS ALIYORUZ :
Biz işleri götürürken , kardeşlerimizin ekonomik durumlarının ve geçimlerinin bozulmamasını esas alıyoruz .




ZÎNET EŞYALARINI ASGARİYE İNDİRELİM :
Zînet eşyalarını asgariye indirelim .
Hele hele hanımlar sonsuz bir yarış sahası ; zümrütler , yakutlar , pırlantalar filan derken hepsi bir iki Yahudiye ve Ermeniye gidiyor. Yâni İsrail’e ve Karabağ’a gidiyor demektir.
Onların fazlalarını değerlendirebilirsek pek çok televizyon da kurabiliriz , pek çok radyo da kurabiliriz...
Aç da kalmayız , açık da kalmayız , sarsılmayız bile... Sadece parmaklarımızda yüzük olmaz , o kadar... Yâni beş parmağımızda beş tane yüzük olmaz ; bir tanesinde olur . Bunu da yapabiliriz .
Lükse iltifat etmeyin.
İnsanlar dışlarını süslemekle meşgulken , sen içini süslemeye bak !
Geliniz , bu aşırı süslenmeye , dışarıdan büyük dövizler sarf ederek ithal edilen kozmetik sanayi mamüllerine , elmasa , pırlantaya , şatafatlı ev eşyalarına , lüzumsuz fazlalıktaki kat kat perdelere rafları , sehpaları dolduran ıvır zıvır biblolara , vazolara , kristallere , avizelere... beraberce karşı çıkalım .
TASARRUFA RİAYET :
O bakımdan ; alım ve satımlarımızı , paramızı kullanma istikametimizi çok iyi düşünmeliyiz.
Tasarruf ; yani , ihtiyaç fazlası kazançlarımızı bir yerde biriktirmek önemli bir iş oluyor. Bu biriktirme işine girin , bunu önemli bir vazife olarak üstlenin !
Tasarruf etmemiz , para biriktirmemiz lâzım !
Sizin , bizim , hepimizin biriktirmesi lâzım !
Fazlalıkları israfa harcamamak lâzım , boşa heba etmemek lâzım !
Harcamalarınızda tasarruf yaparak a'zamî tasarruf sağlayın !
Harcamalarınızda kısıntı yaparak a’zami tasarruf sağlayın !
EVLERİMİZDE SADECE FAYDALI EŞYA BULUNSUN :
Evlerimizde sadece akla uyan , işe yarayan , lüzumlu , faydalı eşya bulunsun ; ölçülülük , sadelik ziynetimiz olsun , lüksten israftan kaçınalım .
Mümkün oldukça yerli malı ve iç piyasa imali malzeme kullanalım .
Kat'iyyen , evinizin içine lüzumsuz eşya doldurmayın !
Kat'iyyen , milyonları ıvır - zıvıra yatırmayın ; işe yarayan şeye yatırın !

TASARRUFU TİCARETTE DEĞERLENDİRİN :
Tasarrufa önem verin , israfa kaçmayın .
Tasarrufu da ticarette ve diğer çalışmalarda değerlendirin .
Onun için ekonomi çok önemli bir ilim.
Para her z aman her yerde lazım oluyor .
DEVİR TASARRUFU İYİ İŞLETME DEVRİDİR :
Devir , tasarrufu iyi işletme , enflasyon üzerinde kâr ve kazanç kazanma devridir .
Bunu başaramayanlar gitgide fakirleşir , mahvolurlar .
Onun için tasarruflarımızı mutlaka birleştirmeli , dev iktisâdî teşekküller haline getirmeliyiz.
Bu maksatla önümüzdeki aylarda camiamızın kolej ve hastane gibi çok kâr getiren diğer müesseselerinide ihvanımıza açacağız , küçük sermaye ve tasarruf birikimlerini , enflasyondan zarar görmeyen , bil - akis helâl kazanç ve kâr sağlayıp geçimlerine destek olan aktif ve verimli bir hale dönüştüreceğiz .
TİCARET BEREKETLİ BİR YOLDUR :
Ticaret , Peygamber SAS Efendimiz bizzat kendisinin yaptığı kazanç yoludur , bereketli bir yoldur .
“ Dünyadan nasibini de unutma , ihmal etme . ”
Ticaret bereketli bir yoldur , elinin emeğiyle sanatıyla , hüneriyle , ustalığıyla , alnının teriyle kazanmak sevaplı bir yoldur .
Başka , ziraat olabilir. Toprağı ekersin , biçersin , satarsın , kazanırsın .
Yâni Amerika böyle çalışıyor , parayla her işini hallediyor .
Japonya onun istilası altında... Filânca yer onun hegemonyası altında...
Ama parayla , teknik şeylerle işini hallediyor .
Onun için yapılacak şeyleri siz de düşünün , tedbirlerini düşünün , çaresini düşünün ; nasıl yapmak gerekiyorsa öyle yapın !
Şimdi ben bugünkü sohbetlerimde öyle şeyler duydum ki ; meselâ , Japonya'nın en çok kazanan şirketlerinden birisinden bahsettiler. Japonya zâten zengin , şirketleri zâten büyük...
En çok kazanan Japon şirketlerinden biri Türkiye'den bir şeyler alıp götürüyormuş , oradan kazanmış bu kadar serveti...
Bakın bu bir bilgi ; o şeyi biz kendimiz toplar , kendimiz ihraç edersek , kendimiz satarsak , o kazancı biz sağlayabiliriz .
TİCÂRÎ HAYAT EN REEL , EN AKTÜEL HAYATTIR :
Bunları sağlaması lâzım Müslümanların... , Çünkü ticârî hayat , en reel , en aktüel hayattır .
Ötekilerin hepsi ütopiktir , farazîdir , nazarîdir , hayalîdir...
Ama ticaret , en gerçekçidir. Tıkır tıkır , sapasağlam yürür ticaret...
EN REALİST İNSANLAR TÜCCARLAR OLUYOR :
Onun için , ticaret tecrübesi olmayan insanlar , sağlam insan olmuyor , benim gördüğüm...
En realist insanlar , tüccarlar oluyor. Hele bir de Müslümansa tüccar , fevkalâde güzel oluyor .
GÜVENİLİR BİR KİMSE İSE :
( Ettâcirus- sadûkul- emîni mean- nebiyyîne ve s-sıddîkîne veş- şühedâi yevmel- kıyâmeh )
" Eğer ticareti yapan insan , doğru sözlüyse , güvenilir bir kimseyse , eğer dürüst bir ticaretçi ise ; yâni sadık , sözü doğru , emîn , emniyetli ise ; rûz-i mahşer de , Arş-ı A'lâ'nın gölgesinde nurdan minberler de oturacak ; peygamberlerle , sıddîklarla , şehidlerle eşit muamele görecek. "
Ticaret güzel bir yoldur.
Biliyorsunuz rızkın kazanç yolları çeşitlidir .
İnsanın en temiz kazancı , elinin emeğidir .
Bu güzel bir kazançtır , başkasının hakkı geçmeden kendi elinin emeğiyle , alnının teriyle geçinmektir .
CİHAD ETMEK BİR KAZANÇ YOLUDUR :
Cihad etmek de bir kazanç yoludur .
Cihad ettikten sonra , ganimetin beşte dördü gaziler arasında taksim edilir , beşte biri devlete ayrılır. Cihad faziletli , sevaplı bir faaliyet olduğundan , bizim ümmetimize cihaddan hâsıl olan , düşmandan alınan ganimetler helâl kılınmıştır .
Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor :
"Allah'ın bana beş özel ikramı oldu. Onlardan birisi de, bana ganimetler helâl kılındı. "
Eski ümmetlerde öyle değilmiş , ama Peygamber Efendimize ganimetler helâl kılınmış .
O da bir helâl kazanç yoludur .
İSLAMIN RUHBANLIĞI CİHADDIR :
İslam’ın ruhbanlığı Cihaddır diyor , Peygamber Efendimiz . Gene bir aktivite , bir çalışma , bir gayrete teşvik ediyor ; pasif hayatı tasvip etmiyor .
BİZİM TEMENNİMİZ VE DUAMIZ :
Tabii bizim temennimiz ve duamız , Allah hepinizi işçi olmaktan kurtarsın , patron eylesin...
Anahtarınız elinizde olsun , dükkanınızı istediğiniz gibi açın , gününüzü istediğiniz gibi programlayın . Peygamber SAS Efendimiz ne diyor ? :
" Âfâkı dolaşıp rızık aramaktan daha fazla rızık verir. " diyor ; bol kazançlara da sahip eylesin...
BEN İSTİYOR ve TEMENNİ EDİYORUM Kİ :
Ben istiyor ve temenni ediyorum ki , maddeten ve iktisâden çok büyük ve çok güçlü olalım .
Çünkü dînî hizmetlerimiz böylece çok daha fazla gelişir ve genişler , Müslüman kardeşlerimize daha çok yardım ederiz .
İSLAM TOPLUMUNUN MALİ YÖNDEN KUVVETLİ OLMASI LAZIM :
İslam toplumunun mali yönden de kuvvetli olması lazım !
Peygamber Efendimiz s.a.s onun için buyuruyor ki :
" Her ikisinde de hayır olmakla beraber kavi Müslüman zayıf Müslüman’dan hem daha hayırlı , hem de Allah Tealâ yanında daha sevgilidir .
" O halde mutlaka her yönden güçlü ve kuvvetli olmalıyız.
Şüphe yok ki aslında güç ve kuvvet Allah'ın dır ; O'na dayanan , bir imanla bağlanmalı , yardımı O'ndan dilemeli , O'nun sevdiği kul olmağa itina göstermeliyiz .
İki cihanda Aziz ve galip , muzaffer ve muvaffak olmanın manevi sırrı budur .
Mâlî yönden kuvvetli eylesin...
Hiç kimseye el açıp , boyun büktürtmesin , muhtaç duruma düşürmesin...
Siyâseten kuvvetli eylesin , başka devletlerin karşısında hor , zelîl olmayalım !
Allah-u Tealâ Hazretleri izzetle , îtibarla , şevketle , devletle yaşamayı nasib eylesin...
Her yönden Mevlâmız bizi kuvvetli eylesin... Hem dünyada , hem ahirette aziz ve bahtiyar eylesin...
İktisaden çok güçlü olmamız gerekiyor ; kalkınmayı , çağı yakalamayı , hasım ve rakipleri geçmeyi mutlaka sağlamalıyız .



EKONOMİK YÖNDEN ÇOK GÜÇLÜ OLMAK İÇİN :
O halde Müslüman’ da ekonomik yönden çok güçlü olmak için gece gündüz çalışmalıdır .
En verimli ve kârlı iş sahalarını arayıp bulmalı , rakîplerinden daha çok mesai yapmalı , daha çok üretim sağlamalı , ihracatı artırmalı , ithalâtı mümkün olduğu kadar kısmalı , israfı önlemeli , tasarrufa riayet etmeli , düşmanın mal ve üretimini kullanmamalı , mümkün olduğu kadar dost ve müttefik malını tercih etmeli , içte ve dışta sermaye güçlerini birleştirerek , büyük firmalar kurarak çalışmalıdır .
Allah : “ Kim bizim uğrumuzda cihad ederse , biz onlara hidayet ederiz , yollarımızı mutlaka gösteririz ” ( Ankebut 69 ) buyuruyor .
Para yönünden kuvveti olduğu zaman , bütün işleri kolayca yapmak ve en iyi cihazlarla , en hızlı şekilde yapmak mümkün oluyor .
SON DERECE ZENGİN OLDUĞUNU GÖRDÜK :
Burayı gezdiğimiz zaman , toplumda dikkatimizi çeken en mühim nokta , din müesseselerinin ve din adamlarının – burada tabii hristiyanlar var , hristiyanların çeşitli mezhebleri var , yahudiler var , Hindular var -- son derece zengin olduğunu gördük .
Binalarından belli , mülklerinden belli , ellerindeki imkânlar son derece fazla .
FİKİRLERİ YANLIŞ DA OLSA :
İşte böyle bu imkânlar onlar tarafından kullanıldığı için , fikirleri yanlış da olsa yanlışları saklayıp , kendilerini güzel gösterip taraftarlarını koruyabiliyorlar .
Buna rağmen azalma oluyormuş ama , yine de dimdik ayaktalar .
Toplumun dine ve din adamlarına son derece saygılı olduğunu görüyoruz ve dini yaşadığını görüyoruz .
HER ŞEY BİR BAKIMA MADDİYATA DAYANIYOR :
Çünkü her şey bir bakıma da maddiyata dayanıyor .
Yâni , " Bunun sermayesini nerden bulacağız , bu işi nasıl yapacağız ? " diye her atılımın bir parasal yönü oluyor. Bunu çok açık olarak bu seyahatimde gördüm .
PARA İMKÂNLARINI , MADDÎ İMKÂNLARI BİR ARAYA GETİRMEK LÂZIM :
Hakîkaten Müslümanların para imkânlarını , maddî imkânlarını bir araya getirmesi lâzım !
Yapması gereken hayır hizmetlerini böylece yapması lâzım !
Veyahut diğer millî ve dînî atılımlarını paralarını bir araya getirerek yapması lâzım !



TASAVVUFUN KONUSU HELAL LOKMADIR :
Ekonomik konularla ilgileniyoruz. Çünkü tasavvufun konusu helal lokmadır.
Haramı ancak ateş temizler. Onun için hepimizin helal lokma yemeğe çok dikkat etmemiz gerekiyor .
Onun için muhterem kardeşlerim , her şeyin başı helâl lokma olduğu için , buralarda maksadımız ramazanı anlatmak ama , yeri gelmişken altını çizip , koca harflerle söyleyelim .
Her şeyin başı helâl lokma olduğundan kazancın helâl olmasına ve boğazdan haram lokma gitmemesine çok dikkat etmeliyiz.
Çoluk çocuğumuza haram lokma yedirmemeye çok dikkat etmeliyiz . Helâlinden kazanmanın yollarını iyi ve doğru öğrenmeliyiz.
Keşke fakültelerimiz çeşitli meslek erbabına ilk önce... Meslekleri öğretiyor ; doktor oluyor , mühendis oluyor , veteriner oluyor , ziraatçi oluyor , hukukçu oluyor... Çok güzel , Allah adetlerini arttırsın , mâşaallah...
Amma temenni ediyorum ki , ilk önce kendi mesleklerinde ne yaparsa haram olur , ne yaparsa helâl olur ; keşke ilk önce onu öğretse de insanlar kurtulsa... Çünkü , haram lokma yedi mi mutlaka cehenneme gidecek.
O zaman ibadeti de kabul olmuyor. Hac yapıyor , kabul olmuyor. Dua ediyor , kabul olmuyor. Çok feci bir durum olmuş oluyor .
O bakımdan bu arada , helâl lokmaya dikkat etmenizi hatırlatalım .
İŞ HAYATININ PRENSİPLERİNİ BİLMEK ZORUNDAYIZ :
Bir şeyler yapmak istiyorsak , iş yapmak istiyorsak , iş hayatının prensiplerini bilmek zorundayız .
Yâni şu işletmecilik dediğimiz hizmet üretmek veya ürün üretmek işi ; bunun kanunlarını bilmek ve başarıyla uygulamak zorundayız .
Çünkü , sonuç almak bizim için sadece bir onur meselesi değil , alkış meselesi değil , maddî kâr , rant meselesi değil ; aynı zamanda saadet-i dâreynin , hem dünyada , hem ahirette mes'ud ve bahtiyar olmanın , taltif olunmanın , Allah'ın rızasına ermenin bir şartı olduğu için bizim için çok önemli...
Yâni biz , " Ya kazanacağız , ya kazanacağız ! ” Başka çaresi yok , başarmak zorundayız .
Başarmak için de , başarının kanunlarını bilmek zorundayız .
Şimdi görülüyor ki , başarı kazanmak için bir çok kimse çalışıyor ama , her millet bu başarıyı becerememiş . Herkes aş yapıyor ama , yemek tatlı olmuyor . Herkes kaşık yontuyor ama , sapını ortaya denk getiremiyor .


BİR MÜESSESEYİ KURMAK ÖNEMLİ DEĞİLDİR :
Biliyorsunuz bir müesseseyi kurmak önemli değildir , işletmek önemlidir .
Rantabilite önemlidir , kârlı bir şekilde yönetmek önemlidir.
Sermayeyi kediye yükletmemek için çalışmak lazım gelir .
MERTÇE TİCARET YAPACAKSINIZ :
Ticaretin kaidelerine uygun olarak , mertçe ticaret yapacaksınız .
HELALİNDEN KAZANMALI :
O halde bizler para kazanırken serin kanlı davranmalı , hırstan uzak olmalı , maddeye tapmamalı , onun kazanılış şeklinin meşru olmasına özel bir itina göstermeliyiz .
Dünya ve ahiret saadeti her şeyden önce buna bağlıdır .
Haydi parayı meşru yoldan ve çok miktarda kazandığımızı farz edelim . O zaman da harcamada itidalli olmalıyız .
SAKIN SİZ İNSANLARIN SIRTINA YÜK OLMAYINIZ :
Sakın siz insanların sırtına yük olmayınız .
Bedavacı başkasından istifade eden , başkasının üzerine yük olan , onun imkanlarıyla geçinen kimse olmayınız diyor .
Sakın insanların üstüne beleşçi , bedavacı , yük olmayın .
“ Onların sırtından geçinen insanlar durumuna düşmeyin ” diyor Peygamber Efendimiz .
TASAVVUFUN TARİFLERİNDEN BİRİSİ :
Tasavvufun çok hoşuma giden tariflerinden birisi :
Yar olup , bar olmamaktır ; gül – i gülzar olup , har olmamaktır .
Dost ol ama yük olma .
ÖNÜMÜZDE BÜYÜK MALÎ ve EKONOMİK GÜÇLÜKLER VARDIR :
Önümüzde milletçe büyük malî darboğazlar ve ekonomik güçlükler de vardır .
Mutlaka ve muhakkak , fert ve cemiyet olarak daha çok üreten , daha çok kazanan , ama tasarrufa a'zamî dikkat ve riayet göstererek , daha az harcayan , israftan şiddetle kaçan ve yatırım yapan kişiler haline gelmeliyiz .



AŞILMAZ DAĞLAR MÂLÎ MESELELERDİR :
Çok faydalı ve önemli yatırımları görüyoruz. Onlara ilerlememiz gerektiğini düşünüyoruz.
İlerlediğimiz zaman karşımıza aşılmaz dağlar çıkıyor.
O aşılmaz dağlar , mâlî meselelerdir.
O kadar büyük rakamlar çıkıyor ki , bakıyoruz , " Biz bu dağı tırmanıp öbür tarafa gidemeyiz ! " diyoruz , geri çekiliyoruz .
Eğer mâlî imkânımız olsa , bunları aşacağız ve hizmet ortaya konulacak , güzel çalışmalar yapılacak .
EKONOMİK GÜÇLERİ BİRLEŞTİRMEK :
Sonra , ekonomik güçleri birleştirmek zorundayız.
Yâni , organize olacağız , faaliyetlerimizi birleştireceğiz...
Ekonomik güçleri birleştireceğiz . Küçük küçük şeylerden , büyük şirketler kuracağız... Büyük şirketler kurmaya yöneleceğiz .
Ayrıca ekonomik güçlerinizi ve atılım imkanlarınızı birleştirip , İslam'ın zaferi ve Müslümanların selameti için seferber edip , dev müesseseler kuracak , büyük hamlelere girişeceksiniz .
Biz bunları biliyoruz. Bunun için temel , ekonomik bakımdan birikim sağlamak , mahalli bir güç oluşturmaktır .
Mâlî bakımdan güçlü olmak için küçük sermayelerinizi birleştirin , şirketler kurun !
Sonra mâlî ve iktisâdî bakımdan çok kuvvetli olmağa yönelelim , dev şirketler kuralım ( ilmî araştırmaları da bunlar daha güzel yaparlar ).
Bunu için küçük tasarruflarınızı birleştiriniz. Ölü ve âtıl sahalara boş yere para bağlamayınız. Onun için , gelin güçlerimizi birleştirelim !
Bu müessesenin yarısı vakıf , yarısı özeldir. Biz zaman zaman müesseselerimizi de özel sektöre açıyoruz ki , iştirakler olsun , bizim yükümüz azalsın ; " Biz de başka yerde , başka hizmetler yapalım ! " diyoruz .
İktisâdî konulardaki iş birliğini de fevkalâde mühim görüyorum .
Paralarımızı akıllı ve dikkatli kullanabilirsek çok büyük dînî , millî , maddî , mânevî kârlar sağlayabiliriz . Tasarrufların yastık altında , sandıkta bekletilmesi de vebaldir , hay huya sarf edilmesi de !
Tabii en iyi çare , birikimleri birleştirip , kuvvetli sermayeli şirketler kurmak ve parayı basiretli , mütehassıs yöneticiler tarafından kullanmaktır .
Kendi aramızda tasarruf ederek , sermayelerimizi birleştirip çok iyi kullanacak emin ellere teslim etmeliyiz .
ŞÖYLE BİR ŞEY DÜŞÜNDÜK :
O bakımdan , şöyle bir şey düşündük .
" Kardeşlerimizin tasarruflarını toplayabileceğimiz ve düşündüğümüz atılımlarda kullanacağımız müesseseler yapabilir miyiz ? " diye düşündük. Bunun çözümünü bulduk .
Onun için atıl sermayelerin , boşa bağlanmış paraların hareketli hale gelmesini , paranın sahibine dönüp bir rant , kâr getirmesini de düşünüyoruz .
BU MÜESSESELER VASITASIYLA :
İstiyoruz ki bu müesseseler vasıtasıyla aramızdaki köklü kardeşlik bağlarını canlı tutalım , ele ele verelim , maddî ve mâlî güçlerimizi birleştirelim , canla başla çalışalım ki dünyada huzur ve refaha , ahirette fevz-ü felahâ ermek müyesser olsun .
YAPILACAK ŞEYLERİN YAPILMAMASININ SEBEBİ NEDİR ? :
Yani , yapılacak şeylerin yapılmamasının sebebi nedir ?
Mali imkansızlıklardır .
Siz bir şeyin nasıl olacağını biliyorsunuz da yapamıyorsanız , neden yapamıyorsunuzdur ?
Mali imkanınız yoktur da , onun için yapamıyorsunuzdur .
Onun için mali imkanlarımızı birleştirmemiz lazım !
Ama , bu mali imkanların birleştirilmesinde biz size , " Mali imkanlarınızı getirin , şuraya koyun ; Allah rızası için bu paralar harcanacak , gözünüz burada kalmasın , unutun bunu ! ” da demiyoruz . Çünkü bu en son anda yapılacak bir şeydir .
Yani , artık bıçak kemiğe dayandığı zaman , böyle yapın denilebilir.
Biz böyle demiyoruz.
MALİ İMKANLARINIZI KÜÇÜK İŞLERLE OYALAMAYIN :
Biz diyoruz ki , " Mali imkanlarınızı küçük küçük , abuk sabuk işlerle oyalamayın !
Gelin birleştirelim bunları , bu birleştirdiğimiz mali güçle , karşımızdaki insanlarla mücadele edebilecek klasta çalışmalar yapalım ! "
Bunu diyoruz . " Para senin olsun , istemiyoruz senden paranı , pulunu ! ” diyoruz .
Onun için diyoruz ki :
" Mali imkanları birleştirerek , büyük dev müesseseler kurarak , enflasyon canavarından da paçamızı kurtararak , zarar etmeden büyük atılımlar yaparak , kendimizi hem ekonomik yönden güçlendirelim ; hem de bu adamların karşısında neler yapacaksak , onları daha rahat yapabilelim !

BİZİM PROGRAMIMIZDA RASYONEL ÇALIŞMAK VAR :
“ Çok kazandığımız için ezilmeyeceğimizden , daha rahat yapabiliriz. ” diyoruz .
Onun için , bir çok müessese kurduk... Biz bunlarla büyük veya orta veya az kar sağlıyoruz.
Evet , biz dini hizmet yapıyoruz ama , bizim programımızda rasyonel çalışmak var...
Ekonomik meselelere önem vermek var...
Ekonomik meselelere önem vermediğimiz zaman yıkıldığımız için , çöktüğümüz için , devletler çöktüğü için ; biz her yaptığımız işin bu yönden iyi olmasını düşünüyoruz.
Dergi çıkartıyorsak , ekonomik yönden dengeli...
Radyo yayını yapıyorsak , ekonomik yönden dengeli...
Hangi hizmeti yapıyorsak , ekonomik yönden dengeli ve çok fayda sağlıyor .
Şimdi biz bu sağladığımız faydaların arkadaşlarımıza yayılmasını istiyoruz , Anadolu'ya yayılmasını istiyoruz.
Kardeşlerimizin güçlenmesini istiyoruz.
Müslüman kardeşlerimizle ekonomik yönden bütünleşerek kuvvetlenmeyi , kuvvetlenmenin bir şekli bu olduğu için , hatta tabanı bu olduğu için istiyoruz .
Sizin paranız sizin olacak. Sizin kazancınız , sizin kendi imkanlarınızla yaptığınız işlerden , kazandığınız kazançlardan Allah'ın izniyle çok daha fazla olacak. Ekonomik yönden iyi edeceksiniz ama büyük bir birlik meydana getireceğiz , büyük işler yapacağız.
Bu büyük hengamede , büyük vartada , büyük tehlikelerin karşısında beraber düşünerek , ekonomik entegrasyonun arkasından daha büyük entegrasyonlarla , uyumlarla , bir araya gelmelerle , inşaallah Malatya'yı İsrail'e vermeyeceğiz. Türkiye'yi Avrupa'ya kaptırmayacağız. Balkanları Hristiyanlara yutturmayacağız. Kafkasya’yı Rusya’ya ezdirmeyeceğiz.
Onlara İslam'ı anlatacağız. Romayı Müslüman edeceğiz. Romayı Lailahe illallahla Müslüman yapacağız. Allah'ın vaadi bu bize ; bu olacak . Ama ne zaman olacak ?
Biz onun hazırlığını yapmakla mükellefiz.
Böylece ihvanımız , hem eğitim , yardımlaşma ve dostluk çalışmalarına sermayeleri ile katılarak hayratu hasenatı yaygınlaştırmada üzerine düşen görevi yapmış , hem biriktirdiği servet , para ve mal varlığını korumuş , hem de üstelik yeni kazanç kaynakları kazanmış olacak , birlik ve beraberliğin , sevgi ve kardeşliğin tatlı meyvelerini devşirmiş , güzel sonuçlarına ermiş olacak inşallah !
Bütün bunlar maddenin ve mâlî , ekonomik meselelerin önemli olduğunu gösteriyor .
Bu bizim için fertler olarak , cemaatler olarak önemli olduğu gibi , Müslüman devletler için de önemli. Çünkü onlar kuvvetli olduğu zaman , yardıma muhtaç diğer İslâm ülkelerine rahatlıkla yardım gönderebiliyorlar .
BU BİRİKEN PARALARI ÖNEMLİ YATIRIMLARA YÖNELTMEMİZ GEREKİYOR :
Bu biriken paraları da önemli yatırımlara yöneltmemiz gerekiyor .
Bu yatırımların her çeşidini yapabilecek düzeyde bulunuyoruz. Teknik yönden , bilimsel yönden en çok kâr getirecek yatırımları yapabilecek kadrolara sahibiz.
Bu bakımdan tasarruf yapmayı , tasarrufları beraber grup olarak değerlendirmeyi düşünüyorum. Bunların daha iyi olacağını tahmin ediyorum.
HERKES PARAYI KULLANMASINI BİLMİYOR :
Herkes parayı kullanmasını bilmiyor.
O kadar para bizim elimizde olsaydı , neler yapardık Allah'ın izniyle…
Parayı kullanmasını bilmek de bir hünerdir.
Onun için , parayı bizim planladığımız şekilde güzel kullanmak için siz de hayırlara iştirak edeceksiniz .
BİZ HEDEFLERİ SİZE GÖSTERECEĞİZ :
Allah size emrediyor. Bakın bizim dinimizde zekât da İslâm'ın farzlarından birisi.
Zekât yâni malının bir miktarını , parasının bir miktarını Allah yoluna vermek ; bu da bir ibadet ! Namaz bir ibadet , oruç bir ibadet , hac bir ibadet ; zekât da bir ibadet , para vermek de ibadet.
Onun için , parasal bakımdan da destek olacaksınız birbirinize.
Sevgi ve saygı içinde , muhabbetle birbirinize sarılacaksınız.
Biz hedefleri size göstereceğiz .
ŞAHSÎ TEDBİRLERLE KORUMAK ZOR :
Basit halk , tasarrufunu bankaya verince bir şey kazandığını sanıyor ; halbuki onu enflasyona karşı bile koruyamıyor , üstelik haram yeme bataklığına düşmüş oluyor.
Birikim ve tasarruflarımızı korkunç rakamlı enflasyon canavarından şahsî tedbirlerle korumak zor olacağından , birleştirmeli ve ekonomiyi çok iyi bilen ve takip eden idareci kardeşlere teslim etmeliyiz ; yani , ya güzel kâr getirmekte olan mevcut şirketlerimize , ya da yeni şartlara göre kuracağımız müesseselerimize ortak olmalıyız .
EMİN ELLERE TESLİM ETMELİYİZ :
Kendi aramızda tasarruf ederek , sermayelerimizi birleştirip çok iyi kullanacak emin ellere teslim etmeliyiz .


TEKKEMİZİN ŞİRKETLERİNİ İYİ TAKİB EDİN :
Onun için tekkemizin yeni ekonomik atılımlarını , kurduğu şirketleri iyi takib edin , mutlaka siz de katılın , yardım edin , ortak olun !
Onun için çağdaş bütün vasıtaları arayacağız , bulacağız , Allah rızası için onları kullanacağız.
-- Hocam ben bunları anlamıyorum , oturalım , toplanalım , konuşalım !
-- Biz oturduk , toplandık , konuştuk , karar verdik , ortaya çıktık , yapıyoruz ; bizi izlemeye devam edin ! Bu kadar basit... Vakıf kurmuşuz , dernek kurmuşuz , neler yaptığımızı yazmışız.
Vakıflarımızın , derneklerimizin , şirketlerimizin her türlü kültürel , dînî , sosyal ve ekonomik faaliyetlerine var gücünüzle katılınız.
Yeni teşekkül etmiş olan “ SERVER Sosyal Hizmetler ve Şirketler ” grubumuza mutlaka , siz de iştirak ediniz .
Meselâ , bizim şahsen kurduğumuz “ SERVER HOLDİNG Sosyal Hizmetler ve Şirketler ” grubumuza siz de üye olunuz , sermayelerinizi orada işletmeniz -- Allah'ın izniyle -- sizin şahsî işletmenizden çok daha kârlı olabilir.
Meselâ “ Deva Holding ” ; doktor , eczacı , veterinerler böyle bir şey kurmuşlar, küçük paralarla .
Batsa bile , bundan büyük bir zarar görmezler. Böyle müesseseler kurun !
Mâlî imkânlarınızı birleştirip büyük şirketler , kooperatifler , kolejler kurunuz ; hem daha güçlü olur , hem daha çok kâr eder , hem de hayır yapıp daha çok sevap kazanırsınız .
Tek başınıza , kenarda , atıl ve yalnız durmayınız , birlikten çok büyük kuvvetin doğduğunu hiç unutmayınız .
BİZİM HİÇ KARANLIK TARAFIMIZ YOK :
-- Efendim , tarikatlar gizli , karanlık kuruluşlar...
Bizim hiç karanlık tarafımız yok...
İşte vaazımız burada , biz de karşınızdayız. Elhamdülillâh , çok şükür , Allah'a hamd ü senâlar olsun. İnsanı Allah sevsin , kimsenin sevgisini istemiyoruz biz...
Tamam , vakıflarımız var ; Hak Yol vakfımız var , İlk Sav vakfımız var , Sağlık vakfımız var , kardeş vakıflarımız var...
Derneklerimiz var yüzlerce , beş yüze yakın kuruluş var... Neden ?


BU İCTİMÂÎ KURULUŞLAR NEDİR ? :
Bu ictimâî kuruluşlar nedir ?
Bunlar silahtır , bunlar araçtır , bunlar hayrı çok yapmak için faydalı bir düzendir. Bunlarla çalışmalar güzel oluyor.
Hayrün Nisâ Hastanemiz var , hanımlarımız gidiyorlar , Allah razı olsun diyorlar , tedavi oluyorlar.
Şâdiye Hatun Kliniğimiz var , Allah razı olsun , hastalara bakıyorlar.
Doktorlarımız var , oda açtılar , burada haftada iki gün cemaati muayene ediyorlar .
DEVİR CİDDİ MÜESSESELER KURMA DEVRİ :
Devir , müşterek teşebbüsler , sermayeleri birleştirip büyük ve ciddi müesseseler kurma devri ; küçük sermaye ve tasarruflar , enflasyon canavarından ve piyasa iniş çıkışlarından kendini koruyamıyor , küçülüyor ve kayboluyor.
Faizli , enflasyonlu , dalavereli bir ekonomik düzende , halkımızın ve özellikle ihvanımızın bu gizli aldatma ve hırsızlıklardan , ekonomik haksızlık ve zulümlerden korunmasını mutlaka sağlamak gerekiyor .
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER KURMAYA GEÇMEK İÇİN :
Küçük çaptaki geçim ve kazanç kuruluşlarından , bundan böyle ithalat ve ihracata , kaliteli ve güçlü imalata , uluslar arası rekabete yönelik dev ticari müesseseler , holdingler ve çok uluslu şirketler kurmaya geçmek için , iş sermayelerinizi mutlaka birleştirmeliyiz .
DEV TİCARİ MÜESSESELER TEŞKİL ETMEYE DAVET EDİYORUM :
Dev ticari müesseseler teşkil etmeye davet ediyorum.
TEK TEK MEMURİYETLER ALACAĞINIZA birleşin büyük müesseseler kurun.
Demin bir arkadaşınız geldi , " Ben veterinerim ” dedi .
" Biz bir besi ve gıda şirketi kurmaya karar verdik , ismi ne olsun ? " filan diye sordu.
Çok hoşuma gitti. Yani on tane veteriner arkadaş birleşmeli bir güçlü kuruluş kurmalı.
Biz de Koç'un Maret'inden , Pınar'ın bilmem ne sucuğundan yemekten kurtulmalıyız .
Çünkü biz bunların ne olduğunu biliyoruz .
Daha çok ç alışın , daha kaliteli üretim yapın , daha çok tasarrufta bulunun , lüksü ve israfı terk edin , yeni ve modern , büyük müesseseler kurmağa gayret edin !
Hepinizi şirketleşmeye ve büyük çok uluslu şirketler kurmaya davet ediyorum .

OKUL ARKADAŞLARIYLA TİCARİ BİRLİKTELİKLER KURUN :
Tüm arkadaşlar , mezun oldukları okul arkadaşlarıyla ticari v.b. birliktelikler kursunlar , birbirleriyle temas halinde olsunlar.
İlahiyatçılar , bir kompütür alsın ; hukukçular alsın veya topluca alınsın isim adres tespiti yapılsın .
Yakın arkadaşlarınızla iş ortaklıkları kurarak ticaret imkanlarınızın kapasitelerini büyütünüz !
BÜYÜK MÜESSESELER KURUN :
Daha çok çalışın , daha kaliteli üretim yapın , daha çok tasarrufta bulunun , lüksü ve israfı terk edin , yeni ve modern , büyük müesseseler kurmağa gayret edin !
Tasarruflarınızı birleştirip , büyük kuruluşlar teşkil edin .
21. YÜZ YILA HAZIRLANMALIYIZ :
Biz de 21. Yüz yıl için bir asırlık plan yapalım .
Onar yıllık , 5’er yıllık plan yapalım ona göre çalışalım. Çok fedakarca , çok dikkatli , çok bilgili , çok şuurlu olmalıyız.
Bütün varımızı , yoğumuzu Müslümanların hizmetine tahsis ederek 21. Yüz yıla hazırlanmalıyız diyorum .
Kuvvetli Müslüman olmak ve iyi cihad yapmak için finans imkanları gerektiğinden , ekonomik konuları inceliyoruz.
Kardeşlerimizin bu konularda güçlerini birleştirmelerini istiyoruz .
Önce ekonomik birlik oluyor , sonra daha güzel münasebetler gelişiyor .
Ekonomik yönden güçlü ve kuvvetli olmak zorundayız. Tasarruflarınızla , sevdiğimiz , güvendiğiniz , başarılı müesseselere sermaye sağlayın , güçlü ortaklıklar kurun.
Karlı müesseselerin sahibi olan zengin kardeşlerimiz , sermayelerini diğer ihvana açmayı ve onların tasarruflarını nemalandırmayı bir görev telakki eylesin ; herkes kendisini her türlü haram kazançtan ve faizden korusun ve koruma çarelerini arayıp bulsun.
Para ve birikimlerinizi mümkün olduğu kadar aktif işletmeye çalışın , yani kâr getirici iş ve ticarette döndürün .
Kârlı ve istikrarlı iş ve müessese sahibi kardeşlerimiz de , dostlarının birikimlerini kendi çalışmaları içinde ortak ederek kullansın ve onları iktisâdî yönden bu faizli sistemde enflasyondan zarar görmemelerine yardımcı olsun .



BÜYÜK ŞİRKETLERİN ZARAR ETTİĞİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ ? :
Siz hiç ciddî büyük şirketlerin , Koç'un , Sabancı'nın , bankaların zarar ettiğini gördünüz mü ?
Eğer tek tük zarar eden müessese varsa mutlaka yöneticilerinin hainliğinden ve suistimal’indendir.
Onun için sizlere her konuda birlik ve beraberlik , basiretli bir yardımlaşma ve dayanışma içinde olmanızı , bu işe , hem yurt içinde , hem dış ülkelerde ciddi ekonomik çalışmalara başlayıp girişmenizi tavsiye eder , hepinize daha iyi günler ve mutlu yarınlar dilerim .
BİR FİNANS KURUMU KURMALIYIZ :
Bir finans kurumu kurmamız bana çok önemli ve ilk adım olarak görünüyor .
ÖZELLEŞTİRİLECEK DEVLET İKTİSÂDÎ TEŞEKKÜLLERİ ÇOK MÜHİM :
Özelleştirilecek devlet iktisâdî teşekkülleri de çok mühimdir , bunların takibi ve mümkünse alınması , çok avantajlı olacaktır.
Satışa çıkarılan devlet fabrika , tesis , teşekkül ve mallarını asla yabancılara sattırmamağa , olanca gücümüzle bu durumu engellemeğe ve mümkünse birleşerek onları kendimiz almağa çalışmalıyız.
Son devalüasyonlarla o malların fiyatı yabancılara üçte bir fiyatına indirilmiş yani onlara % 65 tenzilat yapılmış oldu , belki bu da bir oyun ve hainliktir.
Ayrıcı şimdiye kadar satılanlardan devlet fevkalâde az menfaaat sağlamış , gelen paranın % 90 - 95'i aracı firmaların cebine girmiş de deniliyor.
NE BİÇİM TARİKAT ŞEYHİSİN SEN ? :
Şimdi bize herkes söylüyor :
" -- Yâ ne biçim tarikat şeyhisin sen , ne diye politika ile uğraşıyorsun ?
Ne diye şu işleri yapıyorsun , bu işleri yapıyorsun ? ”
İhvânımız tenkid ediyor .
" -- Ne diye şirketlerle uğraşıyorsun ? ”
Anlamıyor musunuz ? Ne yapmak istediğimizin farkında değil misiniz ?
Çalışmıyor mu kafanız ?
Bizim dünyada gözümüz yok ! Sizin de olmaması lâzım !
Dünya bizim gayemiz değil ki !
Bizim gayemiz Allah'ın rızasını kazanmak , ölmek , şehid olmak...Belki de öleceğiz , ölümden de kaçamayız .
NAKŞİLER HOLDİNG KURDU :
Şimdi diyorlar ki : " Nakşiler holding kurdu . ”
Tabii kurarız. İstememek için , dilenmemek için kuruyoruz .
Başımız dik olsun diye , kimsenin karşısında ezik olmayalım diye , bunları yapmaya çalışıyoruz.
Yirmi kadar şirketimizden orjinal olduğu için bunu söylüyoruz.
Sav Market ; yani silah ve av malzemeleri tüfek , çadır , el fenerleri vs. satan dükkan bunlar neticede...
Bizim elemanlarımız satıyor , kârıyla dergilerimizi götürüyoruz.
KRİTİK İMALATTAN KASTIM ŞUDUR :
Kritik imalattan maksat :
Silah ve gıda imali , dar günlerde işimize yarayacak şeylerin üretimine geçmemizdir.
Zevk , eğlence , balon , ciklet vs. şeylerle uğraşmamalıyız .
Kritik imalattan kastım şudur :
Balonlu ciklet de imal edebilirsiniz ama hiç bir işe yaramaz.
Ama diyelim ki , av tüfeği imal edersiniz ; bir zaman gelir , bir işe yarar...
Veyahut gıda imal edersiniz ; dünya kıtlık darlık içindeyken , sizin elinizin altında stoklar olmuş olur. Yani , böyle dar günlerde işimize yarayacak şeylerin üretimine geçmeliyiz. Büyük imalata , kritik imalata yöneleceksiniz .
RENKLİ TELEVİZYON BELÂSI ÇIKTI :
Ondan sonra , renkli televizyon belâsı çıktı. Renkli televizyonla öteki televizyonlar atıldı. Kompütür çıktı ; onlar ithal ettiler , onlar kazandılar. Türkiye bir kompütür mezarlığı haline geldi , deniliyor .
BUNLARI BİZİM KENDİMİZ YAPMAMIZ LÂZIM :
Yani bunları bizim kendimiz yapmamız lâzım...
Ham maddesini alıp kendimiz imal edip , kendimiz geliştirmemiz gerekiyordu .
Onun için , kritik imalatlara yönelmek derken bunu kastediyorum .
YA KRİTİK İMALAT, YADA MÜSLÜMAN ÜLKELERLE TİCARET :
Yani ya kritik imalat , YADA MÜSLÜMAN ÜLKELERLE TİCARET , Müslümanlarla ticaret...
Bunu mutlaka önemli bir iş olarak algılayacaksınız .
SADECE YURT İÇİNDE KALMAYINIZ :
Atılımlarınızda sadece yurt içinde kalmayınız , mümkünse yurt dışında da sağlam ve garantili iş yerleri edinmeğe yöneliniz !
Özellikle geri kalmış Müslüman ülkelere yardımcı olmağa , bilgi , görgü ve teknolojik birikimlerinizden onları faydalandırmağa gayret ediniz ; çünkü ileri , gayrimüslim ülkeler onları çok kandırıyor , merhametsizce sömürüyor.
DIŞ TİCARETE BÜYÜK ÖNEM VERECEKSİNİZ :
Dış ticarete büyük önem vereceksiniz.
Yâni , başarının bir yolu , ticarette başarı sağlamaktır .
Kara deniz bölgesi çalışmaları var , Ak deniz bölgesi çalışmaları , Afrika'ya ticaret , Orta Asya'ya ticaret... Kafkasya ile irtibatlar , İran’la , Pakistan'la irtibatlar , Suud'la , Ortadoğu ile irtibatlar...
Mutlaka dışa açılacaksınız.
Ortak olarak , ortaklıkları destekleyerek büyük şirketler kuracaksınız .
DIŞ TİCARETE , İHRACATA ÇOK ÖNEM VERMELİ , gözümüzü dört açarak üretimimizi pazarlamalı , döviz kazanmalıyız ; çok uluslu şirketler kurmalıyız .
DEV KURULUŞLARIN İÇİNE GİRİLMELİ :
Oluşan büyük dev kuruluşların içine de girmemiz lazım .
Yani AT’ın içine , Amerika’nın , Rusya’nın içine girmemiz lazım .
İŞÇİ OLMAKTAN PATRON OLMAYA :
İşçi kardeşlerimizi organize etmeliyiz.
İşçi olmaktan patron olmaya , grup halinde şirket kurup çalışmaya , kuvvet noktaları haline sevk etmeliyiz .
MÜSLÜMANLARIN EKONOMİK BİRLİKLER KURMALARI LÂZIM ! :
İslâm ülkeleri arasında , mutlaka ekonomik iş birliğini sağlamamız lâzım.
Avrupalıların AT'yi kurduğu gibi , Amerikalıların NAFTA'yı kurduğu gibi , Pasifik'te Ocean Ekonomik Birliği kurdukları gibi , Müslümanların da bu 21. Asır da , kendi aralarında ekonomik birlikler kurmaları lâzım !
Öncelikle İslam milletleriyle çok yakın münasebetler ve sağlam iş ve ticaret ilişkileri kurmalı , kendi içimize kapalı kalmamalı , yurt dışına cesaretle açılmalı , dünyaya yayılmalı , her yere yerleşip oralarda koloniler kurmaya gayret göstermeliyiz .
İlk önce bizimle sağlam kültür , din ve menfaat birliği olan ülke ve milletleri tesbit edip onlarla etkili ve samîmî bir iş birliği içine girmeli ; varsa aradaki sun'î ve cüz'î ihtilâfları izâle etmeli ; askerî , siyâsî ve iktisâdî ittifaklar hazırlamalıyız .
DIŞ ÜLKELERDEN DOSTLAR EDİNMELİ :
Dış ülkelerden yeni ve ihlaslı , dürüst ve inançlı şahıslar tanımalı , dostlar edinmeli , gruplarla iyi ilişkiler geliştirmeli , sağlam koloniler kurmalı , yerli halklarla her türlü kültürel , sosyal , ticari ve iktisadi bağları , sağlam bir şekilde temin ve tesis etmeliyiz.
İLK ÖNCE EKONOMİK BİRLİKLER OLUYOR :
Biliyorsunuz Avrupa Topluluğu , Avrupa Ekonomik Birliği olarak AET olarak başladı. Ondan sonra AT'ye döndü. Ondan sonra daha da genişleme yolunda şu anda...
Demek ki ilk önce ekonomik birlikler oluyor ; onun arkasından daha güzel münasebetler geliyor .
Biz de şu anda tarihin bize bahşettiği yeni fırsatlarla karşı karşıyayız . Balkanlar'la , Kırım'la , Kafkasya'yla , Orta Asya'yla , Afrika'yla , diğer yerlerle...
TİCÂRÎ İŞ BİRLİKLERİ YAKINLAŞMAYA SEBEP OLUYOR :
Ticârî iş birlikleri yakınlaşmaya sebep oluyor ; ekonomik iş birlikleri sonunda siyâsî iş birliklerine dönüşüyor.
EKONOMİK BAĞLAR , ÜLKELERİN BİRBİRİNİ TANIMALARINDA ÇOK BÜYÜK ETKİYE SAHİP :
Çünkü Ekonomik bağlar , ülkelerin birbirini tanımalarında , sevmelerinde , yakınlaşma ve birleşmelerinde çok büyük etkiye sahip.
Bu , denenmiş ve olumlu sonuç daima alınmış .
Hem maddi kâr sağlanılıyor , hem sosyal , kültürel ve siyasal menfaat kazanılıyor , hem de dinimiz ve inancımızın emrettiği birlik ve beraberliğe , dostluk ve kardeşliğe ulaşılıyor.
Yurt içinde ve dışında elle tutulup gözle görülür mühim iş sahalarında birlik ve beraberlik içinde çalışacaksınız .
Yakın arkadaşlarınızla iş ortaklıklarınızı kendiniz veya kardeş müesseseler aracılığıyla yapınız , dış piyasaya mutlaka açılınız !
İSLÂM TİCARET YOLUYLA YAYILMIŞ :
Mesela Afrika da ve Güney Doğu Asya da İslâm ticaret yoluyla yayılmış.
Yâni kılıç yolundan ziyade tüccarlar gitmiş İslâm'ı anlatmış , İslâm yayılmış.
Belki bu tanışmalardan ve ticaretlerden daha büyük faydalar olacak .
Onları sağlamamız lâzım diye düşünüyoruz. Onun için , biraz da bu konularda ağırlıklı oluyor, bizim bu toplantılarımız...
Mesela Suriye , Irak , İran , Kafkasya ve Balkan , Orta Asya , Orta ve Uzak Doğu ülkeleriyle ulaşım , ticaret , ekonomi alanlarında bağları çok kuvvetlendirmeliyiz .

AKDENİZ EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ TEŞKİLATI KURULMALI :
Ak denizi önemli bir bölge olarak görüyorum.
Doğu Akdeniz , Afrika'nın kuzeyine doğru Suriye , Lübnan , Ürdün , Mısır , Tunus , Libya , Fas bizim eski eyaletlerimizdir. Oralarla ilgili çalışmalar yapmamız lâzım.
Ak deniz Ekonomik İş birliği teşkilâtı kurulmasını teklif ediyorum.
O bakımdan , Ak denizde ki bu ülkelerle ekonomik iş birlikleri kurmaya çalışmalıyız .
KARADENİZ EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ PROJESİNİ GÜZEL KARŞILIYORUM :
KEİB'i , yâni Karadeniz Ekonomik İş birliği projesini güzel karşılıyorum .
İhtiyatlı fakat iyi bir atılım olarak görüyorum .
BUNLARIN ÇARELERİ ARANMALI ! :
Bizim pazarımızı genişletebilir ama , bazı tehlikeleri de vardır. Gazeteler de onları yazıyorlar. Kültürel yönden yozlaşma , ahlâken dejenere olma... gibi dezavantajları vardır .
Bunların çareleri aranmalı !
ARNAVUTLUĞA BÜYÜK ÖNEM VERMELİ :
Balkanlar da Arnavutluğa büyük önem vermek gerektiğini düşünüyorum ; çünkü nüfusu , kültürü ve yapısı itibariyle bize yakındır , müstakil bir ülkedir.
BULGARİSTANI ÖNEMLİ GÖRÜYORUM :
Bulgaristan'ı önemli görüyorum ; ilişkilerimizi geliştirmeliyiz ve Balkan ülkeleri ile ilgili çalışmaları çoğaltmalıyız.
KAFKASYAYI ÖNEMLİ BİR BÖLGE OLARAK GÖRÜYORUM :
Kafkasya'yı önemli bir bölge olarak görüyorum.
İçindeki yurttaşlarımız , dindaşlarımız , gönüldaşlarımız dolayısıyla...
Burada bizim onlarla bütünleşmemize bir çek senet çeken , Gürcü ve Ermeni duvarı var...
Tabiî bunun da düşünülmesi , halledilmesi lâzım .
Azerbeycana çok önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum .
Çünkü , kardeşlik bağlarımız yanında Orta Asya'ya ve Kazakistana doğru açılan sahaların üzerindedir .
İSLÂM ÜLKELERİ ARASINDAKİ HER TÜRLÜ İŞ BİRLİĞİNİ GELİŞTİRMELİYİZ :
İslâm ülkeleri arasındaki her türlü iş birliğini geliştirmeliyiz. Göstermelik olarak yapılan İslâm ülkeleri ekonomik İşbirliği ( İSEDAK ) çalışmalarını halklar olarak güçlendirmemiz lâzım.
İRAN’I ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜLKE OLARAK GÖRÜYORUM :
Doğuda İran’ı çok önemli bir ülke olarak görüyorum .
İran'la bizim zıtlaşmamızın tarihte hiç bir faydası olmamıştır .
İran'la biz problemlerimizi çözebilirsek , Güney doğu Asya ve Orta Asya'yla tıkanıklığı açmış olacağız , bütünleşme imkanı bulacağız ; bunu mutlaka yapmalıyız !
İran'ın 50 - 60 milyon nüfusu , bizim 60 milyon nüfusumuzla birleştiği zaman , batının istediği her şeyi yapmak zorunda olmayan bir güç oluşturabiliriz.
Gerçi bunu politikacılar düşünmüşler ve CENTO vs. gibi kuruluşlar ile bir takım iş birliği çalışmaları yapmışlardır ; ama , verimli bir tarzda işletememişlerdir.
SURİYE İLE ARAMIZIN DÜZELTİLMESİ LÂZIM :
Suriye ile de aramızın düzeltilmesi lâzım.
Çünkü hududun öbür tarafında , hududun bu tarafındaki ailelerin yarısı vardır ; kültürümüz aynıdır , halklar aynı halklardır .
IRAK'IN KURTULMAK İÇİN BİR TEK ÇARESİ VARDIR :
Irak’a bu adamların gördüğü gözlükten başka bir gözlükle bakmamız ve mutlaka problemleri çözmemiz lazım.
İki komşu ülkeyiz , Amerika'nın gözlüğüyle meseleleri görmek zorunda değiliz.
" Irak'ın bütünlüğüne saygı duyuyoruz " sözü güzel bir şeydir ama hakikaten saygı duyup da , meseleyi beraber çözersek ; yorganını hırsızlara kaptıran Nasrettin Hocanın durumuna düşmeyiz .
Irak'ın kurtulmak için bir tek çaresi vardır :
" Biz Osmanlı zamanında Türkiye ile beraberdik " deyip , Türkiye ile birleşmek...
Belalardan kurtulmak için başka türlü seçeneği yok !
KİMİN MALINI NİÇİN ALACAĞIMIZI DÜŞÜNMEK :
Tahmin ediyorum ki ; ne alacağımızı , kimin malını niçin alacağımızı derin derin düşünüp , iyice hesapladıktan sonra almak zorundayız.
Galiba bu da bir savaş...
Bazılarının malını almadığımız zaman , dize gelecekler gibi geliyor bana...
Yabancı ve düşman malı ve üretimi kullanmamaya çok dikkat edin !
Kendi üretimlerimizi arayıp bulun !

KİMİN MALINI KULLANACAĞIZ ? BU ÇOK ÖNEMLİ :
Suudî Arabistan'dan geliyorum şimdi... Uçaklara hacı babalar , umre yapmış kardeşlerimiz , ellerinde fileler , paketler ; zor girdiler , yâni zor sığdılar.
Hepsi gâvur malları... Japon malı , Çin malı , Kore malı... Bilmem ne ?
Hatta , benim aldığım saat... Hep paracıklarımız onlara gidiyor.
Onlar kuvvetleniyorlar ; ondan sonra da bize darbeyi vuruyorlar.
Biz zayıflıyoruz , onlar kuvvetleniyorlar.
Onun için ticarette ; " Tüketim mallarını kimlerden alacağız ?
Ticareti kimle yapacağız ?
Kimin malını kullanacağız ? " bu çok önemli...
O halde hasım ve düşmanın üretim ve imalatını almamak da düşmanla mücadele ve savaşın çok etkili bir yönüdür .
Bu söylediklerim bir iktisadi savaştır ; cihadın görülmeyen , ihmal edilen veya kasten dikkatten kaçırılan önemli bir yönüdür .
İslam ülkeleri bu gerçekleri göremiyor , düşmanların mallarına boykot uygulayamıyor.
Pazarlarında hep hasım ve rakip ve düşmanlarının malları satılıyor ; böylece cephelerde kendilerine sıkılan kurşunların paralarını düşmanlarına kendileri vermiş oluyorlar .
EKONOMİK SAVAŞ :
En önemli mücadele sahalarından biri de " ekonomidir ”.
Bugün dünya üzerinde kıyasıya bir ekonomik savaş sürdürülüyor .
Bazı ülkeler bozuk ekonomik dengeleri sebebiyle çöküp dağılırken , diğer başkaları da güçlü ekonomileri sayesinde esaret ve bağımlılıktan kurtuluyor , hürriyetini satın alıyor , refah ve mutluluğa ulaşıyor.
Çünkü her türlü hizmet ve hamle , çalışma ve ilerleme , yardım ve destek , hayır ve hasenat ve yükselme para ile oluyor ; devletler mâlî ve iktisâdî yönden kuvvetli olursa ayakta dik duruyor , halklar refaha eriyor , nesiller bilgili yetişiyor , gerekli yatırımlar yerinde ve zamanında yapılıyor , ülke ilerliyor ve yükseliyor .
Aksine mâlî ve iktisâdî yönden durumu bozulan devletler geriliyor , ülke çöküyor , hatta esarete düşüyor .
Ekonomik yönden güçlü , süper devletler hep böyle üretim ve ticaret ile gelişmiş ve yükselmişlerdir .
Üretim ve dış ticaretini iyi düzenleyemeyen büyük devletler de görüldüğü üzere , sömürücü , askeri , zorba güçlerine rağmen çökme ve dağılma durumuna düşüyorlar .
JAPONYA’NIN EKONOMİK SAVAŞI :
Japonya , biliyorsunuz Amerika'ya yenildi.
Ama , ekonomik bakımdan şu anda boğazını sıkıyor .
Ben iki üç sene önce Amerika'yı göreyim diye gittiğim zaman , orada bir kitap verdiler bana... Kütüphanemde var , İngilizce... Bir Amerikalı yazar feryad ediyor , " Amerika , Japonların istilâsı altında ! " diye. Kitabı öyle yazmış .
Şirketlerin sermayelerini veriyor , ne kadar paraya sahip olduklarını anlatıyor. Bütün Amerikan şirketlerinin listesini vermiş ; hisse senetleri Japonların elinde vs.
Yâni Japonya , Amerika'yı içinden , ekonomik bakımdan fethediyor.
" Japonların ekonomik istilâsı altındayız ! " diye feryad ediyor adam , kitabında...
İşte ekonomik savaş bu...
Yabancı malı dediğimiz ; Türkiye içinde üretilse bile , Müslüman’ın üretmediği maldır.
Mümkün olduğu kadar yabancı malı kullanmayacaksınız. Bu büyük bir savaştır.
Bu , büyük bir savaştır . Bu , savaşın önemli şartlarından birisidir .
Çünkü sen onun malını aldığın zaman ona bir kazanç sağlıyorsun , onu güçlendiriyorsun , başına bela alıyorsun. Malını almakla başına bela almış oluyorsun.
İhracata yönelik üretim ve imalat yapmağa , ithalatımızı mümkün olduğu kadar kısmağa , yabancı mal ( hele düşman milletin malını ) kullanmamağa azami dikkat ve gayret göstermeliyiz.
Düşmandan aslâ mal almamak , ona verebileceğimiz en büyük cezadır , bunu hiç unutmayalım.
Yâni , bugün devletler ekonomiden yıkılıyor , ekonomiden ilerliyor.
Savaş ekonomik alanda oluyor.
Rakiplerin , hasımların , düşmanların mallarını mecbur olmadıkça asla kullanmamalıyız.
Bugün devletler ekonomiden yıkılıyor , ekonomiden ilerliyor.
Savaş ekonomik alanda oluyor .
Çok dikkat etmeliyiz , gayrimüslimlerden hiç bir şeyi almamaya gayret etmeliyiz .




PAPALIK TİCARET YOLLARINI VURMAK İÇİN TEDBİRİNİ DAHİ KOYUYOR :
Yıllar önceden makalelerim de dikkatinizi çekmiştim.
Papalık , Müslümanlarla çarpışmak için , ticaret yollarını vurmak ve ekonomilerini çökertmek tedbirini dahi koyuyor.
Yâni , " Bunları çökertmek için , ticaretlerine imkân vermeyelim , yollarını keselim , Rodosu alalım ; gemiler rahat gidemesin , ticaretleri engellensin , kazançları olmasın ! ” diye .
Onun için , ekonomi çok önemli bir ilim .
Bir Romanyalı diplomat Paris’te doktora yapmış. Bizim bir kardeşimiz de Türkçe ye -- Şekip Arslanın Arapça tercümesinden de faydalanarak çevirmişti :
" Osmanlıları yok etmek için , Avrupalıların düşünmüş oldukları yüz yok etme projesi , plânı ” diye.
Orada öyle konular var ki :
Rodos'tan gelip , Ak deniz'deki ticaret gemilerinin yolunu kesip , ticareti aksatmak suretiyle ekonomilerini zayıf düşürmek , öylece yok etmek de var.
Yâni bu konuları onlar çok iyi biliyorlar.
Osmanlı Devletini çökertmek için Avrupalıların , haçlıların yaptığı çeşitli planların arasında , planların bir kısmı ekonomik...
Meselâ , Aleksandır Cuara isminde bir Romen alimi , Paris'te doktora yapmış. Osmanlı Devletini çökertmek için , Avrupalıların yaptıklarını , kilisenin yaptığı çeşitli planları bir kitapta anlatmış .
Burada , " Ticaret yollarını tutmak , Osmanlı kalyonlarına geçiş imkânı vermemek , ticaretini baltalamak , ekonomik bakımdan zayıf duruma düşürmek... " diye planlar var.
Biz bunları şimdi öğreniyoruz. Yâni , eski devirlerde öğrenememişiz.
Ticarete gereken önemi vermemişiz , denizciliğe gereken önemi verememişiz.
Ama , ihmal etmişiz , yürütememişiz işleri... Bunları mutlaka sağlamamız lâzım.
Onun malını al , Yahudinin malını alma ! Müslüman kardeşinin imalatını al ; Amerikalınınkini alma , Avrupalınınkini alma !
Ticaret yapmasan , çökertirsin adamları...
Savaş yapmaya lüzum yok ki , malını almasan çökertirsin.
Onun için ben dergilerimizde acizâne , nâçizâne bir kampanya açtım ; " Hasımlarımızın hiç bir malını almayın ! ” diye. Yâni , onların malını almadığınız zaman ölecek misiniz ?
Aç mı kalacaksınız , açıkta mı kalacaksınız ?

KİMİN MALINI ALIRSANIZ ONA YARDIM ETMİŞ OLURSUNUZ :
Köyünden başka yeri bilmeyen , şehrinden başka yeri bilmeyen insandan ne hayır gelecek ?
Yabancı dil bilmiyor , karşı taraftan haberi yok...
Müslümanlarla uzlaşmamış , tanışmamış , iş birliği yapmamış , ticaret yapmamış...
Çok mübrem ve zarurî bir sebep yoksa düşman milletlerin mallarını aslâ kullanmayın , onlara boykot ilân edin !
Çünkü , aldığınız her mal onlara bir menfaat sağlar , sonunda sizin ve bizim aleyhimize kullanılır .
Mezun olduğumuz yerlerde mutlaka vakfımızın şubesini veya bir dernek kurun . Mutlaka bir eğitim , öğretim , kültür ve sosyal çalışma içinde yerinizi alın.
Şahsi işinizin yanında mutlaka sosyal iş yapın.
Yani bir ticaret bile yapsanız , ticaretiniz İslam’a hizmet etsin. İslami müessesede gayrimüslimlerin mallarını reklamı var .
Ne diye alet oluyoruz ?
Mümkün olduğu kadar Müslüman’ın imal ettiği şeyi almalıyız.
Çünkü ona yardım etmiş oluyorsunuz. Yani , kimin malını alırsanız ona yardım etmiş oluyorsunuz , desteklemiş oluyorsunuz...
Yani Yahudinin malını aldığınız zaman , Yahudiyi destekliyorsunuz ; Türkün malını kullandığınız zaman , Türkü destekliyorsunuz ; Müslüman’ın malını aldığınız zaman, Müslüman’ı destekliyorsunuz Hristiyanın malını aldığınız zaman , kiliseyi desteklemiş oluyorsunuz ; bunu bilin !
Çünkü kiliseler mutlaka onları sömürüyor ve onlardan büyük bağışlar alıyor.
Zaten her memurdan , her maaşlıdan % 7 kilise vergisi kesiyor Avrupa... Bunu kanuna bağlamış , yâni keyfe de bırakmamış. % 7 vergi , muazzam paralar kiliseye zaten gidiyor.
Kilise de insanları hristiyanlaştırmak için var gücüyle çalışıyor .
Mali , ticari ve iktisadi meselelerin , bir çoklarının dikkatinden kaçan çok önemli bir başka yönü daha var .
Siz her hangi bir mal ve metaı aldığınız zaman , onu üreten , imal eden ve satana çok büyük bir iyilik yapmış , fayda sağlamış , destek vermiş , kuvvetlendirmiş , takviye ve teyit ve teşci etmiş de oluyorsunuz .
Bu bakımdan ne Japon’un malını , ne Alman'ın malını , ne Fransız'ın malını , ne Rus'un malını almamalıyız !

GAYRİMÜSLİMİN MALINI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ALMAYACAKSINIZ :
Diyorum ki yâni , Humeynî öyle söylemiş :
" Her Müslüman bir bardak su dökse , Yahudileri sel alır götürür. ” demiş .
Lüzumsuz malı ve düşmanın malını kullanmamalıyız ; çünkü , biz kuvvetlendiriyoruz onları...
Yâni böyle , evleneceğimiz kızı oğlanı arar gibi , şeceresini sorar gibi , alacağımız malı sormalıyız .
Bu kimin malı ? Kim üretmiş bunu ?
Ermeni mi üretmiş ? Ermeni üretmişse tabii , o benden kazandığı paranın , kârın bir kısmını Ermenistan'a gönderecek ; Azerîlere silah atacak o .
Muhakkak bu böyledir , diye bileceksiniz .
Nisbeten mütevâzi ve dezavantajlı bile olsa , dâimâ kendi mallarımızı veya dostlarımızın üretimlerini alma ve kullanmayı prensip edinin !
Lüks ve israftan şiddetle kaçının !
Kat'iyyen sizin olmayan malı , başkasının malını almayın !
Başkasının malını almak , ona bahşişte bulunmak demektir.
Kan vermek demektir , can vermek demektir , kuvvet vermek demektir...
Ne arabasını alın , ne başka bir şeyini alın ; kendiniz yapın !
Kendimiz bir araya gelelim , parçalarını toplayalım ; İSPA marka bir araba yapalım... Ama onların hiç bir şeyini almayalım !
Kat’iyyen Müslüman olmayanın malını almayın.
Eğer o sahada Müslüman’ın malı yoksa , onun üretimine geçin.
Altına mesela bir İSPA damgası yazılsın , o kullanılsın.
Gayrimüslimlerden hiç bir şey almamaya gayret etmeliyiz.
Mümkün olduğu kadar Müslüman’ın imal ettiği şeyi almalıyız .
Çünkü kimin malını alırsanız ona yardım etmiş , Onu desteklemiş oluyorsunuz .
Gayrimüslimin malını , mümkün olduğu kadar almamak , kullanmamak tarzında bir şuurlu direniş ve çalışma içinde olacaksınız .
Bir gayrimüslimin Müslüman cenaze kaldırma şirketi ; Ermeni’nin , Rum’un Hac ve Umre seyahati tertibi çok garip ve trajik oluyor !

ALACAĞINIZ MALIN MARKASINA DİKKAT EDİN :
Alacağınız malın markasına dikkat edin ; kimler ve ne zihniyette insanlar tarafından üretildiğini mutlaka öğrenin ; şirket ise ortak ve sermayedarları kimdir diye araştırın .
Düşmanın malını almanın -- günümüz şartlarında – büyük bir vebal ; dostların üretimlerini desteklemenin bir şart ve vazife olduğunu unutmayın !
MÜTECAVİZLERE KARŞI BOYKOT UYGULAMALI :
Mütecavizlere her türlü ambargo ve boykotu uygulamalı , ikmal ve destek yollarını kesmeli onlarla ticari münasebetleri zaruret miktarına indirmeli , onlara kar ve kazanç sağlayacak alış verişlerden dikkat ve titizlikle kaçınmalı , asla ve kat’a lüzumsuz kullanmamalıyız .
Çok mübrem ve zaruri bir sebep yoksa - düşman milletlerin mallarını ASLA kullanmayın , onlara boykot ilan edin .
Çünkü aldığımız her mal onlara bir menfaat sağlar , sonunda sizin ve bizim aleyhimize kullanılır .
Hasımlarımızın mallarını boykot edelim .
Ben dergilerimizde acizane bir kampanya açtım ;
“ Hasımlarımızın hiç bir malını almayın ! ” diye. Onların malını almayınca ölmeyiz .
Çünkü Kendi kendine yeterli , her türlü imkâna sahib olan , nadir ülkelerden biriyiz . Suyumuz yeter , gıdamız yeter , her şeyimiz yetebilir .
Boykot yapmak , malını almamak , ticaret yapmamak ; bu fevkalâde önemli...
Bunu açıkça da söylersiniz :
" Ey Fransa , madem ki sen Ermenistan'ı destekliyorsun ; bundan sonra senden hiç bir şey almıyorum ! Gelip yalvarıncaya kadar , pabucumun altını yalayıncaya kadar , senden bir şey almayacağım ! " diyebilirsiniz .
" Ey Almanya , bundan sonra senin hiç bir şeyini kullanmayacağım ! ” diyebilirsiniz . O malın alternatifini ararsınız. Müslüman’a muzır olmayan bir başka malı özellikle alırsınız.
Karabağ’da , Bosna’da , Filistin’de , Afrika’da , Asya’da ve dünyanın her hangi bir yerinde zulümleri kimlerin yaptığını iyi tespit ediniz , o zalimlerin mal ve eşyalarına alanen boykot ilan ediniz , alış veriş yaparak asla onları ticari yönden kuvvetlendirmeyiniz !
Onlara bir kuruş bile kazandırmamağa çok dikkat ediniz !
Onların mallarını satan ve pazarlayan kardeşleri , ikaz ediniz onun yerine alternatif ticaret nelerle yapılabileceğini araştırıp , söyleyiniz !


BİZE REKABET EDEN ÜLKE ve DEVLETLERİ İYİ TESPİT ETMELİ :
İkinci olarak bize rekabet eden ve husumet gösteren ülke ve devletleri iyi tespit etmeli , onları bu davranışlardan vazgeçmeye yönelik zorlama ve yaptırımlara geçmeliyiz.
Özellikle onların bizden sağladıkları ekonomik menfaatlerini kısıtlamağa yönelmeliyiz .
Çünkü ilk ve kolay ve en etkili tedbir budur .
Ne radyosunu alın , ne saatini alın , ne otomobilini alın , ne gıdasını alın , ne kumaşını alın ; hiç bir şeyini almayın !
DÜŞMANLARI ÇÖKERTMEK MÜMKÜN :
Hepimizin elimizdeki fazla şeyleri vermesi suretiyle düşmanları çökertmek mümkün...
Onların mallarını almamak suretiyle çökertmek mümkün...
Zaten , ekonomik bakımdan çıkmaz içindeler ; etraftan borç arayıp duruyorlar .
Avrupa'nın ekonomileri en sağlam ülkeleri , sarsıntı içinde...
İslâm Alemi , onlardan alış veriş yapmamakla bile onları çökertebilir .
Onun için diyorum ki kardeşlerimize : " Mümkünse hiç bir düşman malı almayın , kullanmayın ! ” Yâni dört tekerlekli araba yapalım , ama mümkünse kullanmayalım.
Almanya'yla Türkler şu anda bütün alış verişi kesseler ki , bilmiyorum biz onlara ne kadar muhtacız. Bütün alış verişleri kesseler bize gelirler.
Zaten , bir zamanın çok ters yüzlü , abus çehreli Fransız reisi cumhurunun şimdi güler yüzle bize gelmesi , yine bir menfaat kaygısı ve duygusudur.
Mümkün oldukça düşman ve rakiplerin üretimlerini , mallarını kullanmayınız , çünkü onlar parayı bizden kazanıyor , sonra bizim aleyhimize kullanıyorlar .
Ve bu arada -- çok önemle söylüyorum –- hasımların , rakiplerin , düşmanların mallarını , mecbur olmadıkça asla kullanmamalıyız.
BUNLARIN HEPSİNİN ÇÖZÜMÜ , SİZİN NESLE AİT BİR ŞEY OLACAK :
Şimdi Ruslar Avrupa'dan silahlarını , ordularını çektiler ; o tarafa güç harcamıyorlar . Kafkaslara yığdılar , Orta Asya'ya yığdılar .
Yani bizimkiler , güya hürriyetlerini elde ettiler ama , -- Özbekistan , Tacikistan , Kırgızistan vs . -- aslında ekonomik özgürlüklerini bile kazanamamış durumdalar... Mallarını doğrudan doğruya satma imkanları yok , ulaşım imkanları yok... Gittiler Ruslarla da yeni anlaşmalar imzaladılar , onların yükümlülüğü altına girdiler ; ekonomik istikballerini onlara ipotek ettiler . Çok acıklı durumdalar. Mallarını ucuz fiyatlara satıyorlar , kendi paralarını basamıyorlar , kendi devlet hazinelerini teşkil edemiyorlar , kârlarını kendileri muhafaza edemiyorlar.
Büyük bir oyun , büyük bir istismar , büyük bir sömürme , yeni bir veche ile devam ediyor . Bunların hepsinin çözümü , sizin nesle ait bir şey olacak .
ANCAK ve SADECE FİKİRDAŞ ve GÖNÜLDAŞLARIMIZIN ÜRETİMİNİ KULLANIN :
Hayatınızda prensibiniz olsun :
Aldığımız mal , bir Müslüman kardeşinizin malı olsun ; bir Müslüman’ın ürettiği mal olsun !
Yurt içinde veya yurt dışında , kat'iyyen başkasının malını almayın !
Müslüman milletlerin ürettikleri ürün , eşya ve malları tercih etmekle , İslâm'a dolaylı yoldan yardım etmiş olacağınızı aslâ aklınızdan çıkartmayınız .
Alışverişlerimiz de tercihlerimiz de fevkalâde önemlidir .
Mutlaka bildiğimiz , sevdiğimiz dostumuzun malını almalı , düşman mallarına şuurla direnmeli , boykot etmeli , marka seçmeliyiz .
Böylece dostları desteklemiş , düşmanlara iyi bir ders ve külliyetli bir zarar vermiş oluruz.
Tüm İslâm alemi olarak böyle yapabilsek , din düşmanları bizden eman diler , dize gelir , hizaya girer ; Bosna – Hersek , Azerbaycan , Orta doğu , Afrika , Asya problemlerimiz kolayca çözülürdü .
Ancak ve sadece fikirdaş ve gönüldaşımızın üretimini kullanın !
Alış verişlerinizi kendi öz müesseselerimizden yapınız !
İç ve dış seyahatlerinizi , hac ve umrelerinizi kendi öz müesseselerinizle gerçekleştiriniz !
İthalat ve ihracatlarınızı kendiniz veya kardeş müesseseler aracılığıyla yapınız , dış piyasaya mutlaka açılınız !
Hayır ve yardımlarınızı mutlaka kendi kuruluşlarımıza , sevdiğimiz , yakından tanıdığımız öz hayır müesseselerimize veriniz !
Biz yıllar önce dergilerimizde , bazı deterjan markaları üzerinde bunun denemesini yaptık ; hiç de o deterjan firmasından maddî menfaat istemeden...
Hattâ o şahıs , belki bunu bilmez bile ; bizim ona yaptığımız iyiliğin farkında bile değildir. " Şu markayı kullanın ! ” dedik.
Bana mektuplar geliyor , içi şişkin zarflar geliyor ; meselenin şuurundan haberdar değil...
Yok efendim , çamaşırı iyi yıkamıyormuş da , şöyle oluyormuş da , böyle oluyormuş da…
Niye bizi buna alıştırıyorsunuz ? vs.
Yâni milletin , bu işin öneminden haberi yok ! Sağlam yürümek daha iyi... Bildiğiniz insanlarla , samimi dostlarınızla iş yapmanızı tavsiye ederiz .

İŞE YARAMAZ ŞEYLERDEN DÜNYANIN PARASINI VURDULAR :
Türkiye'de bizim düşmanlarımız , hep keyiften , zevkten başladılar ; şampuan , balonlu ciklet , jilet...
Bakın , dikkat ederseniz hep bizim işimize yaramayan şeyler !
Ya ben bu sakalımı kazımasam ne olacak ?
Daha iyi olur , sünnete uygun olur.
Jiletle , dünyanın parasını kazandılar ; permatikler , bilmem neler , şunlar , bunlar...
Balonlu ciklet ; hediyeli , bilmem neli , şunlu , bunlu , resimli , karikatürlü... derken , dünyanın parasını kazandılar .
Sonra böyle tüketim malları ; şampuan , parfüm , after shave , bilmem ne… ve sair işe yaramaz şeylerden dünyanın parasını vurdular .
ZENGİNLİK BİZDE KALIYOR :
Yâni mümkünse , -- bunu da yazacağım inşallah -- ne paralarını alın , ne mallarını alın !
Mümkün olsa da hiç bir şeylerini almasak...
Çünkü biz onların parasını almadığımız zaman , malını almadığımız zaman , zenginlik bizde kalıyor.
Kendi mallarımızı alsak , kendi kardeşlerimizin mallarını alsak , zenginlik bizde kalıyor.
Hacca bile gittiğimiz zaman , Çekoslovakya'dan gelen tesbihi alıyoruz , Çin'den gelmiş takkeyi alıyoruz , Japon'dan gelmiş bilmem neyi alıyoruz ; paracıklar onlara gidiyor.
Onlar da kâfir , müşrik , putperest... Onlar zenginliyor.
Ya lüzumsuz eşya almayalım , ya aldığımız insanın bizim kardeşimiz olmasına dikkat edelim !
Başkasının parasını almayalım ! " Ne bu para ? ” diye yüzüne çat diye çarpalım , almayalım !
Biz alıyoruz ; adam gidiyor matbaada basıyor. Basıyor parayı...
Gönderiyor bize deste deste... Üstünde yüz yazıyor , bin yazıyor , on yazıyor .
" Haa , iyi ! " diyorsun , malını veriyorsun , buğdayını veriyorsun , pamuğunu veriyorsun... Ne cesaret... Verilip gidiyor .
Ekonomi çok ince bir ilim , önemli bir ilim ; inşallah ona göre hareket edin !


KENDİ EVİMİZDEN BAŞLAYALIM :
İşte kendi ülkemizden , kendi evimizden başlayalım ; lükse , israfa ve düşmanı palazlandıracak alış verişe son verelim !
Müslümanların sırtından geçinip , sonunda yine onları kalbinden hançerleyenlerin kalleş oyunları artık bitsin !
DOLAR NE DEMEK ? :
Hepimizin cebinde -- benim de dahil ; yâni , cebimde değil de çantamda-- dolar var .
Dolar ne demek ?
Amerika'ya her yıl % 11 vergi veriyorsun demek ; dolarını kullandığın zaman .
Çünkü , doların enflasyonu % 11 dir , % 12 dir .
O seni sömürüyor. Dolar bir çıkıyor , bir iniyor , bir şöyle oluyor , bir böyle oluyor...
GİZLİ BİR SÖMÜRÜ VASITASI :
Kâğıt para ve döviz , günümüzde kapitalist ekonomik sistemlerin , böyle gizli bir sömürü vasıtası durumundadır , gördüğünüz üzere...
DÖVİZ KULLANMAYIN :
Döviz ve yabancı para kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçının ; çünkü bir olağan üstü hal durumunda derhal değerden düşer ve çok büyük zarara uğramanıza sebep olur.
Eğer paranızı böyle çok kârlı bir işte döndüremiyorsanız , ya da kısa zamanda kullanmak gerektiği için elde tutmak mecburiyetinde iseniz , değerini korumak için asla dövize yatırmayınız .
DÖVİZ YERİNE ALTIN , GÜMÜŞ , PLATİN :
Döviz yerine altın , gümüş , platin gibi değeri nisbeten ve her yerde geçerli maddelere veya kolay satılabilen kısa zamanda kâr ve pirim yapan eşyalara , gıda ve ihtiyaç maddelerine yatırım yapmak daha uygun olur .
Döviz yerine mutlaka “ altın , gümüş ” kullanın !
Asla yabancı döviz kullanmamağa , bunun yerine geçerli mal veya altın , gümüş almağa , yatırım yapmağa çalışmalıyız .
Yabancı para kullanmaktan kaçının .



ONUN DOLARINI KULLANMAYACAKSIN :
Onun dolarını kullanmayacaksın , markını kullanmayacaksın ; onun hiç bir şeyine , malına vs. sine itibar etmeyeceksin ... Cebinde onun parası olunca , sen ona beleşten , bedavadan para veriyorsun. O da onu biliyor , bütün dünyayı sömürüyor .
Zaten , Suudî Arabistan’ı sömürüyor , Kuveyt’i sömürüyor .
Beş yüz milyon dolar Suudî Arabistan’a borcu var. Onun iki misli Kuveyt’e borcu var Amerika'nın... Neden ?
Onun petrolünü almış , parasını vermemiş. O borcunu ödeyecek de değil .
Öder mi ? Erkekse gelsin alsın , diyecek. Nasıl gidecek , nasıl alacak ?
Kral Fahd oraya gittiği zaman , " Size çok teşekkür ederiz. ” demişti. "
Çok teşekkür ediyoruz ey Amerikalılar size ; bizi Türklerden kurtardınız ! ” demişti . Gidip de onlardan parayı nasıl ister ?
MUAZZAM SİLAHLARA DA SAHİPLER :
Tabii , bu devletler aynı zamanda teknoloji bakımından da iyi durumdalar ve atom gücüne de sahipler... Muazzam silahlara da sahipler ve muazzam silahlarla da Müslümanların canına okuyorlar .
DÖVİZLERİN MUTLAKA BİR ENFLASYONU VARDIR :
Bu arada şunu da önemle belirteyim ki , düşman devletlerin para ve dövizlerini kullanmak , biriktirmek ve bulundurmak da , onlara , o paralarını yıllık enflasyon miktarları kadar gizli vergi vermek demektir , % 6 , % 11 v.s. gibi...
Ayrıca elinizdeki döviz düşse ve telef olsa , o kadar miktarı o devlete bağışlamış olursunuz.
Meselâ ; bugün tahmînî hesaplara göre , sırf dolardan dolayı ABD'ye yılda iki milyar dolar ( 70 trilyon TL ) menfaat sağlanmış oluyor.
Görün ki ne müthiş bir aldanma ve sömürülme !
Aynı miktarı Suud riyali olarak saklasaydık , aynı menfaat Suudi Arabistan'a gidecekti .
Çünkü dövizlerin de az veya çok ama mutlaka bir enflasyonu vardır. Siz onu TL 'nin enflasyonunun altında olduğu için anlayamıyorsunuz . Tabii şimdi diyorlar ki :
" Türk parasının değeri çok kayboluyor ; dolar alırsak , mark alırsak pirim yapıyor. ”
Pirim yapması filân yok... Onların da enflasyonu var ama , onların enflasyonu % 7 , % 10 civarında olduğundan , bizimkinden daha az olduğundan , bizimkine göre pirim yapıyor gibi oluyor. Hepsi aldatmaca...
Meselâ 100 Amerikan doları bir yıl elimizde kalsa , ABD'ye yüzde 12 civarında menfaat sağlamış , yâni 12 dolar hibe etmiş oluyorsunuz ve paranız gerçekte 88 dolara iniyor .
MÜSLÜMAN MİLLETLER GENELLİKLE YOKSUL ve FAKİR :
Müslüman milletler bir kaç istisnası hariç genellikle yoksul ve fakir .
Bu yüzden millî ve dînî eğitim seviyeleri düşük. Zengin olanlar da istenilen ve özlenen mükemmellikte değiller.
Bunda , şüphesiz emperyalizm ve sömürü düzenleri de çok etkili olmuş .
Böylece okuyanları da İslâm düşmanlarının fikrine ve keyfine göre yetişmişler.
Onun için İslâm ülkeleri üzerinden , gayrimüslim , İslâm düşmanı , yabancı ve kâfir baskıların , yalanların , şaşırtmacaların , propagandaların ve kültür emperyalizminin kaldırılmasına var gücümüzle çalışmalı , bu uğurda canla başla mücadele etmeliyiz .
TAVSİYELER :
MECBUR OLMADIKÇA TARLA ve ARAZİ SATMAYIN :
Mecbur olmadıkça tarla ve arazi satmayın , hele yabancı ve gayrimüslimlerin ülkemizin güzel yerlerini ele geçirmelerine asla fırsat vermeyin , aksine aranızda para toplayıp , geniş arazileri almaya , satışa çıkarılan kârlı fabrikaları elde etmeğe çalışın. Böylece çocuk ve aile eğitimi ve korunması daha kolaylıkla mümkün olabilir .
UCUZ ARAZİLERİ SATIN ALIN :
Bölgenizdeki değerlendirilmemiş alanları , ucuz arazileri satın alarak şahsî mülkünüz olarak ağaçlandırın !
Bir kısım tasarruflarınızı arazi alımına kaydırarak , şahsen veya aile , grup , dernek , vakıf olarak o araziyi ihyâya çalışın ; mer'a , mezrâ , kavaklık , fidanlık , spor sahası , meyvelik , koruluk , sosyal alan , park , bahçe yapın !
Bataklık , çoraklık , taşlık , çöl , bayır dağ demeyin , sondaj vurun su çıkarın , yoksa tankerle , traktörle , kovayla su taşıyın , küfeyle toprak getirin , yüzlerce , binlerce ağaç dikin ! ( Özellikle fıstık çamı teşviklidir , ceviz güzel ve kıymetlidir. )
10 sene , 20 sene , 100 sene sonrasını , çocuklarınızı , torunlarınızı düşünün !
Var gücünüzle ve tam aile olarak çalışın , tatili , bayramı , emekliliği , mesâi haricini hep bu yolda değerlendirin !
ALLAHIN RIZÂSINI KAZANMAYA EN UYGUN OLAN MESLEĞİ SEÇMEYE ÇALIŞMAK LÂZIM ! :
Meslekler çeşitlidir. İnsanlar mesleklerini keyiflerine , temâyüllerine ve kendi yapılarına göre seçerler.
Ama bizim bu kürsüden insanların meslekleri hakkında bir şey söylememiz gerektiği zaman , söyleyeceğimiz : Allah'ın rızâsını en çok kazandıracak bir yol tuttur !
Madem yeni bir meslek seçmeğe yeni karar vermek durumundasın , hayatını yeni kuruyorsun ; o halde Allah'ın rızâsını kazanmaya en uygun olan mesleği seçmeye çalışmak lâzım !
BUNUN İÇİN NE GEREKİYORSA YAPILMALI :
Bunların yanı sıra mutlaka ekonomik ve ticari bağlantıların geliştirilmesi lazım .
Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı , meselâ gümrük mevzuatları düzenlenmeli , sınırlar yumuşatılmalı , geçişler , nakliyeler , ithalat ve ihracatlar kolaylaştırılmalı , müşterek yollar , yatırımlara , tesislere öncelik ve hız verilmeli , birbirimizin mal ve üretimlerini kullanmaya önem verilmeli .
ÇOK DÜZENLİ ve DİKKATLİ OLALIM :
Çok düzenli ve dikkatli olalım ki , mağduriyetler , istismarlar , zulümler , sıkıntılar sona ersin ; huzurlu , düzenli , şerefli , aydınlık , güzel günler çabucak gelebilsin !
MALÎ ve MESLEKÎ ÇALIŞMALARINIZI SAVAŞ ŞARTLARINA GÖRE AYARLAYIP DÜZENLEYİN :
Malî ve meslekî çalışmalarınızı savaş şartlarına göre ayarlayıp düzenleyin !
İKİ TARAFI BİRDEN GÖTÜRECEKSİNİZ :
Ne ahiretiniz için dünyayı terk edeceksiniz , ne dünyaya dalıp ahiretinizi terk edeceksiniz. iki tarafı birden götüreceksiniz .
Hem ibadetinizi yapacaksınız , sevap kazanacaksınız , hem dünya için çalışacaksınız , kimseye muhtaç olmamak için ; kimsenin sırtına yük olmamak için ; aksine başkalarına iyilik yapabilecek , ahiret sevabı kazanabilecek maddi imkanı sağlayabilmek için çalışacaksınız .
Ne ibadeti terk edeceksiniz , ne çalışmayı. Beleşten geçinmek yok .
NİMET ÇOĞALDIKÇA ŞÜKÜR AZALIYOR :
( İnnel-insâne leyetga. En raâhüstağnâ )
[ İnsan oğlu kendini müstağnî sayarak azgınlık eder .] buyruluyor ayet-i kerimede...
Maalesef garip bir ters durum.
Nimet çok oldukça şükrün çok olması lâzım gelirken , nimet çoğaldıkça şükür azalıyor , itaat azalıyor , isyan çoğalıyor .
Allah parayı verdikçe , zenginliği verdikçe , taşkınlık , eğlence , içki , kumar , lüks , sefahat , kibir , ücub , debdebe , çalım , saltanat , şa'şaa... aksine böyle şeyler oluyor .
Halbuki parası arttıkça , nimeti arttıkça Allah'a şükrünün , itaatinin artması lâzım gelirken , umûmiyetle insan oğlu , zenginleştikçe tuğyanı da artıyor .
İnsanoğlu parayı gördü mü şımarıp şaşırabiliyor .
Para insanı azdırıyor , paralı insanların etrafında da böyle mendeburlar , çalgı , eğlence...
Dur bakalım , sen bir de gel fukarayı gör !

ALLAH’IN KANUNU BUDUR :
Allah'ın kanunu budur. Mal isterim diyorsun vermiyor .
İstemeyince veriyor ; isteyince alıyor.
Sen , Allah yolunda canımı veririm , diyorsun , Allah ömür veriyor.
Dünya istemem , aman eksik olsun fani dünya , istemem diyorsun , o zaman Allah fani dünyayı veriyor .
Sen dünya ehli olduğun zaman , ehl-i dünya olduğun zaman , Allah yolundan döndüğün zaman , tam teslimiyeti kaybettiğin zaman , Allah her şeyi elinden alıyor , mahrum ediyor , mahkum ediyor. Tersine ; ters orantılı .
Sen dünyaya kızdıkça dünya sana geliyor , sen dünyayı sevdikçe dünya senden kaçıyor .
İyi Müslüman olmaktan başka çare yok .
Aldatamazsın ki , Rabbülalemîn içini de biliyor , dışını da biliyor , aklını da biliyor ; geçmişini de biliyor , geleceğini de ; öleceğini de biliyor , her şeyini biliyor .
KAZANCIMIZI HAK YOLDA HARCAMASINI BİLMEMİZ LÂZIM :
Kazancımızı hak yolda harcamasını , infak etmesini bilmemiz lâzım.
Tabii insan kazandı mı , kazancını çeşitli şekillerde değerlendiriyor , kullanıyor.
Kimisi yıl başı geldiği zaman hindi alıyor , çam ağacı alıyor , üstünü parlak bir şeylerle süslüyor... Pastalar , çerezler , leblebiler... vs.
Türkiye'de de bayağı yaygınlaştı , evler de böyle yıl başı kutlama âdeti... Böyle şeyler oluyor. Bu ne ?
Masraf.... Eve gâvur âdetini , gayrimüslim âdetini getiriyor .
Al işte yanlış bir yola para sarf etti.
Efendimiz , " Kazandığı parayı günah olmayan yere harcayana ne mutlu ! ” diyor .
Paramızın artanında diğer fakirlerin , biçarelerin göz yaşlarını dindirmeğe , yaralarını sarmağa ; maddeten ve ma'nen kalkınmasına sarf ederek dünya ve ahiretin mutluluğuna erelim.
ÇENESİ ŞERLİ OLAN İNSANLARIN ŞERRİNİ ENGELLEYİN :
Bütçemizden biraz fasıl ayırıp , etrafımızdaki insanlardan gönlünü çekebilecek , insanların gönlünü çekebilecek , insanların gönlünü kazanacak veya çenesi şerli olan insanların şerrini engelleyebilecek bir şeyler de yumuşaklıkla olacak.


ALLAH YOLUNDA VERMEDİĞİN ZAMAN :
Biz Allah’ın dinine yardım etmek , cihad etmekle vazifeliyiz. Allah’ın emirlerinin en önemlilerinden birisi bu .
Şimdi İslâm için çalışacaksın ! Çalışmadın...
Çalışmadığın zaman işler daha berbada gidiyor , o zaman çok büyük zahmetlerle , çok büyük paralarla düzelecek duruma geliyor .
O zaman da çalışmadın , paraları da vermedin... O zaman iş daha büyük felâkete dönüşüyor , bu sefer savaşa dönüşüyor ; veremediğin , kıyamadığın para da gidiyor , can da gidiyor. Allah'ın imtihanı böyle...
Benim etrafıma baktığım zaman , dünya üzerindeki İslâm ülkelerinde cereyan eden olaylardan gördüğüm bu...
İMANINA YAPILAN HİZMETİN KIYMETİNİN FARKINDA DEĞİL :
Millet yapılan mânevî hizmetin , insanın gönlüne , kafasına , imanına yapılan hizmetin kıymetinin farkında değil .
Ona para vermiyor , onun için koşturmuyor. Onun için Müslümanlar çok vebal altında...
Bunlar çalışmadığı için de öbür taraftaki Müslümanlar çok mazlum , çok mağdur , çok miskin , dünyadan habersiz , çok zavallı...
Tarihin içinden , sanki zaman tünelinden geçmişler buraya gelmişler. İyi ki dinimizde hac ibadeti var .
İyi ki dinimizde hac ibadeti var da , biraz kendi kabuklarını yırtıp da başka diyarlardan geçip Mekke-i Mükerremeyi bir görüyorlar, Medine-i Münevvereyi bir görüyorlar , çok eğitim oluyor. Uçağı havada görenler , uçağın içine giriyorlar hiç olmazsa... Biraz dünyayı öğreniyorlar .
BÜTÜN İŞLER İMANA DAYANIYOR ASLINDA :
Muhterem kardeşlerim ! " Bütün işler paraya dayanıyor. ” diyorlar .
Ben tabii tam katılmıyorum. Bütün işler imana dayanıyor aslında .
İman oldu mu , parasız insanlar da büyük işler başarıyorlar .
Peygamber SAS Efendimizin parası yoktu. Sahabe-i kiramın üstüne giyecek giyimi yoktu. Ama çok büyük işler başardılar.
Fakat o iman olduktan sonra da , yine işlerin yapılması paraya dayanıyor .
Ebûbekr-i Sıddîk bütün servetini Peygamber SAS'in önüne koymuş. Müslüman olduğu zaman kırk bin mi , altmış bin mi altını varmış , onların hepsini Peygamber Efendimizin emrine tahsis etmiş .
Zengin insanken , çoluk çocuğuna hiç bir şey bırakmamış , " Allah ve Rasûlü yeter bana...” demiş , bütün parasını Rasûlüllahın emrine vermiş .
BU HİZMETLER FEDÂKÂRLIKLA OLUYOR :
Tabii , bu hizmetler fedâkârlıkla oluyor.
Bakın burasının şu kadar kirası vardır, şu kadar masrafı vardır... Bu masrafları bazı kıymetli fedâkâr , vefakâr kardeşlerimiz kendi keselerinden yapıyorlar , yâni ses çıkartmıyorlar. Bazen masraflar onların kendi üzerlerine yığılıyor , kenara herkes çekiliveriyor , onlar ödüyorlar . Ama , Allah da onlara daha çok veriyor tabii...
Hizmetler çok kere finans gücüyle desteklenip yürütüldüğünden , zengin Müslümanlar mal , mülk ve sair maddi varlıklarından , zekat , öşür , sadaka vermek... gibi mali mükellefiyetlerle de , ibadet olarak , yükümlü kılınmışlardır .
O halde namaz , oruç , hacc gibi ibadetlerimizin yanı sıra, mali ibadetlerimize de çok önem vermeliyiz .
Zekatı verilmeyen mal , kendi içinde pislenir , kirlenir , temizlenmesi ancak zekatı verilerek yapılabilir . Zekatı verilmeyen malı Allahu Teala manevi yönden cezalandırır, bereketini giderir , afet ve felaketlere uğratır , o cimri sahibini muhakkak dünyada da hüsrana ve ziyana maruz tutar .
NE KADAR PARA ÇOK OLURSA :
Bizim de Allah yolunda kazancımızı sarf etmeğe çalışmamız lâzım , masraflara da iştirak etmemiz lâzım ! Ne kadar para çok olursa , hizmetler de o kadar fazla olur .
Biz elhamdülillâh Türkiye'de bu şeyi aştık ; şimdi çok büyük müesseselerimiz var , kolejlerimiz var , okullarımız var , radyolarımız var , televizyonlarımız var...
Şimdi Türkiye'ye sağ olup dönersem , yeni radyoların açılış merasimlerini yapacağız , hastahanelerin açılışlarını yapacağız...E , bunlar parayla oluyor. Para da nerden geliyor ?
Müslümanlardan geliyor , Müslümanlar bu hayırları yapıyorlar , parayla destekleri veriyorlar , bu işler öyle oluyor .
SADAKA VERMEKTEN MÜ'MİNİN MALI AZALMAZ :
Peygamber SAS Efendimizin yeminli bir sözü var :
" Vallahi hayır ve sadaka vermekten mü'minin malı azalmaz ! ” diyor Peygamber Efendimiz... Vallahi azalmaz ! Neden ?
Allah-u Teâlâ Hazretleri kat kat fazla veriyor ; çünkü rezzak olan o dur. Rızkı veren , kazancı veren , insanı yükselten o dur .
( Ve tüizzü men teşâü ve tüzillü men teşâ' ) Allah-u Teâlâ Hazretleri dilediğini aziz kılıyor , yükseltiyor , zengin ediyor , mevkî makam sahibi ediyor .
Dilediğini de alçaltıyor , zelil ediyor , hor ediyor , mevkî makamdan düşürüyor , mahvediyor, kahrediyor .
Çünkü , Allah yolunda harcanan para zayi olmaz. Peygamber Efendimiz yemin ediyor :
" Vallahi , hayır ve sadaka yapmakla mal azalmaz ! ” diye.
HER ŞEY ONUN ELİNDEDİR :
Her şey onun elindedir. Muiz de o dur, müzil de o dur , mu'tî de o dur , ma'nî de o dur ; yâni veren de o dur , alan da o dur , yükselten de alçaltan da o dur .
PARAYI ALLAH YOLUNDA KULLANIN :
Parayı Allah yolunda kullanın !
Parayla ülke alınabiliyor , cihadda zafer kazanılabiliyor , güzel sonuçlar alınabiliyor , fakirlerin yüzü güldürülebiliyor .
( Zâlike fadlullahi yü'tîhî men yeşâ' )
"Allah'ın insanlara verdiği bir özel ikrâm ! ”
Yâni , hem ibadet eder , hem zengin olur , hem çalışırsa ötekilerinin erişemeyeceği kadar yüksek sevaplar kazanması mümkün oluyor .
ALLAHI UNUTARAK YAPILDIĞI ZAMAN OLMUYOR :
Bir insan Allah'tan gafil değilse , Allah rızası için çalışmakta ve gayret göstermekteyse, ticaret yapabilir , iş yapabilir , çeşitli meşguliyetlerde bulunabilir ama , mesele Allah'dan gafil olmaması ve niyetinin iyi olmasıdır. Allah'ı unutarak yapıldığı zaman olmuyor , dünyaya yönelik çalışma kişiye hayır getirmiyor.
İNSAN AHİRETE RAĞBET ETMELİ :
Yâni diyelim ki bir meşguliyet tutturmuş kişi , Allah'ı unutturuyor .
O meşguliyet isterse para kazanmaya yönelik bir şey olmasın , o da dünyadır. Bir kenarda ömür tüketiyor boş yere , onun peşine takılmış ; o da dünyadır.
Yâni , Allah'tan insanı alıkoyan her şey dünyalık sayılır ve mel'undur , makbul değildir .
İnsan ahirete rağbet etmeli , Allah'ın rızasını kazanmaya gayret etmeli !
ZEKAT ve HAYIRLAR YERİNE ULAŞMAZSA :
Zekat ve hayırları yerli yerine , münasip kişilere ; müstehak fakirlere ulaştırabilmek zordur , büyük dikkat ve çok sıkı takip ister ; aksi takdirde yerine ulaşmaz , arada edepsiz cercilerin , haramzadelerin ve istismarcıların elinde çarçur olabilir .
AYNI ZAMANDA BİR İLİM ve İRFAN İŞİDİR :
Zekatın bu yerli yerinde kullanılabilmesi işi , aynı zamanda bir akıl ve zeka , bir ilim ve irfan işidir .
" Ehemmi , mühimi ” bilip en uygun yere sarf edebilme , çok basiret sahibi olmayı gerektirir .


HAYR İŞLERİNİZİ BİZE DANIŞMADAN YAPMAYIN :
Bizler onun için vakıflar , dernekler , şirketler , müesseseler , enstitüler kurduk ; yurt içi ve yurt dışı seyahatler yapıyor , en uygun kişileri , en münasip sarf yerlerini ve yollarını tespit ediyoruz .
Bu sebeple , hayır işlerinizi bize danışmadan yapmayın , mutlaka bizimle istişare edin !
İslam'ın , Müslümanların lehine , mali cihadın en faydalısını yapmağa ihtimam gösterin !
BU NE BİÇİM SEVGİ , SAYGI , İLGİ ve KARDEŞLİK :
Ben şahsen , bizim camiadan olup da başka yerlere gelişi güzel yardım yapan ihvanımı çok ayıplıyorum.
Bu ne biçim sevgi , saygı , ilgi ve kardeşlik ! ?
Ağacın tarlası , kökü bizde , dalları başka yere sarkmış , meyvelerini yabancılar topluyor , telef ediyor !
Bu durum bizim hizmetlerimizi daha etkin ve sür'atli yapmamızı geciktirmekle kalmıyor , aynı zamanda bazen , hasım ve düşmanı kuvvetlendirmeye sebep olabiliyor .
Onun için kardeşlerim lütfen bu konuya büyük önem versinler !
DUT AĞACI GİBİ :
Dut ağacı gibi ; başkası yiyebilir , herkes istifade edebilir...
Nakşîler dut ağacı gibidir , buyurun , bütün herkes istifade edebilir.
Para istenmiyor , zekât istenmiyor , herkes kendi bildiğini yapıyor. Ne oluyor ?
" Şirket kuralım , çalıştıralım , kârıyla şu işi yapalım ! ” diyoruz , didiniyoruz , uğraşıyoruz. Üniversite kuracağız , hastane kuracağız , kolej kuracağız , radyo - televizyon kuracağız .
Ben de biraz onurlu bir insanım , kimseden para istemek istemiyor canım...
Olmadığı zaman da küsüyorum. Söylüyorum , yapılıyor.
Yapılmazsa , " Ben söyledim bana ne ? ” diyorum , " Gidip de yalvaracak değilim ya ! ” diyorum.
Onun için , ahirette fayda verecek , bize yararı dokunacak işleri bu dünyada yapmağa çalışmak için bu faaliyetleri yapıyoruz. Sizin de katılmanızı dileriz.
Şu bakımdan diliyoruz. Sizin de kendinize özel hayırlarınız vardır. Herkesin sadakası vardır , zekâtı vardır , düşüncesi vardır , planı vardır... Belki vakfı vardır...
Bilmiyorum amma ; biz câmia olarak , bu işleri planlı bir şekilde uzmanlara danışarak , profesörlerle istişâre ederek , zaman zaman gazetelere giren toplantılarla yapıyoruz . " Yeni gelişen şartlara karşı İslâm'ı korumak için ne tedbirler almamız lâzım ? ” diye devamlı araştırma içindeyiz .
SEMTİMİZE UĞRAMIYORLAR :
Benden ders almış adamlar , " Tamam hocam , sana derviş olacağız ! ” demişler ; semtimize uğramıyorlar.
" Hani ey zalim benimle ahd ü peymân ettiğin ? ”
Hani ahd ü peyman etmiştik , hani sen Allah yoluna girmiştin , Allah'ın askeri olmuştun , Allah'ın dinine hizmet edecektin , derviş olmuştun ; ne oldu ?
Avustralyalılar bizim yayınları dinlemek istiyor .
Nasıl olur bu ?
Cebimde para olsaydı , milyarder olsaydım ; bir uydu da oradan geçen uydulardan kiralardım , Avustralya da ki kardeşim de dinlerdi benim vaazlarımı , hadisleri , ayetleri nasihatleri , bütün yaptığımız çalışmaları ; İsveç de dinlerdi , Amerika da dinlerdi .
Gelip dolaşıp paraya dayanıyor , tekniğe dayanıyor .
ULUSAL TELEVİZYONA GEÇEMEDİK :
Radyo , televizyon da ulusal televizyona geçemedik.
Neden ? Paramız yok , geçemedik.
Para olsaydı geçerdik. Biz de uydu kirasını verseydik , şu kanallardan birisi de bizim olacaktı. Ama yapamadık. Neden ?
Parasızlıktan... Para olmadığından mı ?
Para var ama para toplanmıyor , beraber iş yapılmıyor .
Zeyneb Büşra
Genel Yetkili
Genel Yetkili
Posts: 872
Joined: 28 Jul 2007, 18:09

Re: Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by Zeyneb Büşra »

Selamünaleyküm
Sanırım Hocamızın aynı konudaki sohbetlerinin birleştirilmesi konusunda forumda daha önce bir fikir öne sürmüştünüz. Görülüyor ki bu fikrinizi gerçekleştirme yönünde ilk adımı atmışsınız. Esasen böyle kişisel olarak bağımsız bir şekilde Allah rızası için ortaya konulan şeyleri büyük takdirle karşılıyorum. Bu bir internet sitesi yapmak olabilir, kaset çözümlemesi olabilir.

Velhasıl istifade etmeyi Allah nasib eylesin. Allah razı olsun.
mahinur
Posts: 754
Joined: 30 Apr 2008, 20:06
Kan Grubu: A (+)
Contact:

Re: Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by mahinur »

Allah razı olsun.Çok faydalı bir çalışma harika bir hizmet. Tebrik ederim. :x
Devamı da gelir inşaallah..
:)
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor
.
maneviyat

Re: Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by maneviyat »

mahinur wrote:Allah razı olsun.Çok faydalı bir çalışma harika bir hizmet. Tebrik ederim. :x
Devamı da gelir inşaallah..
:)
erhan3471
Posts: 72
Joined: 15 Nov 2007, 13:07
Kan Grubu: A (+)

Re: Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by erhan3471 »

Şu anda bitirdiğim konular :

İLİM , YURT DIŞINA ÇIKMANIN ÖNEMİ , TEMİZLİK VE SAĞLIK , BESLENME VE SAĞLIK ,
SPOR VE RİYAZATUN NEFS , ZAMANIN ÖNEMİ , DİNLER TARİHİ, EĞLENCELER , ŞEHİR VE KÖY HAYATININ KARŞILAŞTIRILMASI , MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZ , TESPİTLER , KUVVET UNSURLARI , SAHİP OLDUĞUMUZ İMKANLAR , AVRUPA BİRLİĞİ , NATO , YENİ DÜNYA DÜZENİ, TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLARI , İÇ DÜŞMANLAR , CİHAD , SAVAŞA HAZIRLIK VE FERDİ HAZIRLIK , HAKKA BAĞLILIK DUYGUSU , ADALET VE ZULÜM , YÖNETİCİLİK VE LİDERLİK , İÇ VE DIŞ POLİTİKA İSLAMDA SİYASETİN ÖNEMİ , İLETİŞİM BASIN YAYIN DERGİ GAZETE TELEVİZYON VE RADYO

Şimdiye kadar hazırladığım konular bunlar , çalışmam devam ediyor , yalnız ben bu hazırladığım notları , başlıklarını kendi hazırladığım şekilde kitap olarak bastırmayı düşünüyorum , mükemmel bir şekilde dizayn ve dizgisi yapılmış olarak ve hocamızın resimleriyle de zengileştirilmiş olarak renkli bir kitap olsun istiyorum , yani okuyanların kitabı okudukları zaman içleri açılsın , ellerinden bırakamasınlar ve hocamızın gösterdiği hedeflere gerek ferdi gerekse grup olarak motive olalım ve hayatımıza yansıtalım diye , bu konuda yardım edebilecek kardeşlerimin görüş ve fikirlerini bekliyorum , bitmesi gerekli olan 5 - 6 konu kaldı.
mahinur
Posts: 754
Joined: 30 Apr 2008, 20:06
Kan Grubu: A (+)
Contact:

Re: Ticaret ve Ekonomi / MEC

Post by mahinur »

Kitap halinde olsa çok daha iyi olur kesinlikle. Harika bir çalışma bu. Tebrik etmek istiyorum sizi :x
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor
.
erhan3471
Posts: 72
Joined: 15 Nov 2007, 13:07
Kan Grubu: A (+)

NEDEN İLİM ?

Post by erhan3471 »

HAZIRLADIĞIM İLİM KONUSUNDAN , İLK BÖLÜM OLAN NEDEN İLİM KONUSUNU KOYUYORUM , İNŞAALAH FAYDALANIRIZ.

İSLÂMIN İLME VERDİĞİ ÖNEM :

İslam dini ilme , hiç bir dinin vermediği önemi vermiştir. Böyle olmuşta ne olmuş ?
Çölün okuma - yazma bilmeyen bedevisi üç kıtaya hakim imparatorluk kurmuştur , hem de yarım asır içinde .

İLİM NİÇİN ÖĞRENİLİR :

İlim niçin öğrenilir ?

Bâtılı reddetmek için , dalâleti ortadan kaldırmak için , sapıklığı engellemek için , gerçeği anlatmak için öğrenilir .

NEDEN İLİM ? GÜZEL KULLUK İLİMLE OLUR :

Acaba ne yaparsa Allahın rızâsına uygun olur, ne yaparsa Allahın rızâsına aykırı olur ?

Ne yaparsa Allah sever , ne yaparsa Allahın gazabına uğrayabilir ?

Allah’a güzel kulluk etmenin çaresi nedir ?

Cahillikle güzel kulluk edilmez .

Öğrenecek ; hikmet öğrenecek , ilim , irfan , Kur’an öğrenecek , din , iman öğrenecek ; ondan sonra edep , ahlâk öğrenecek ve Allah’a güzel kulluk edecek ; Allah da onu sevecek . Kendisine itaat edeni sever.

İbadeti güzel yapmak için , hayatı Allah’ın rızâsına uygun geçirmek için de hemen görülüyor ki ; bilgi lâzım !

Bunları bilmesi lâzım ! O halde hemen karşımıza bilgi ARAPÇA İLİM meselesi çıkıyor .

İbadetten önce ve ibadetin , kulluğun , hayatın güzel tanzim edilmesi için ilme sarılmamız gerekiyor .

İLİM PEYGAMBERLERİN MİRASIDIR :

Peygamber Efendimizden önce , insanların doğru yolu görmeleri için Allah tarafından
her beldeye gönderilmiş sayısını bilemediğimiz kadar çok peygamberler , mürseller var ; onların varisi olmuş olur. Bu da çok büyük bir şeref alim için...

O halde ilme , Peygamber Efendimizin ve diğer bütün peygamberlerin mirası olarak sımsıkı sarılmak gerekiyor .

CAHİLLİK İSLAM’IN ZIDDIR :

Cahillik fevkalade kötü bir sıfat . Bilmemek , bilgili olmamak , bilgisiz olmak , ilimsiz olmak son derece kötü bir durum . Cahilin ahirette sonu hüsran olacak. Cahillik adeta İslam’ın zıddı gibi oluyor . Cahillik İslam’ın tam zıddı olan bir durum .

ALLAHI BİLMEK İSLAMLA MÜMKÜN :

Dikkatinizi çekmek istediğim konu ilim konusudur.

İlim Arapça da bilmek mânâsına mastardır. “ To know ” denir İngilizce de.
Mânâ olarak bilmek...

ÖNCE ALLAHI BİLMEK :

Neyi bilmek ? Bilinecek şeyler çok tabii...

Başta , her şeyden önce ve her şeyden yüce ve yüksek olarak Allah’ı bilmek.

Çünkü insanların çoğu maalesef yaradanlarını iyi bilmiyorlar.

Maalesef ve maalesef çok yanlış biliyorlar. Yaradan hakkında , Rabbül - alemîn hakkında , alemlerin Rabbi hakkında , insanlar bugün o kadar yanlış fikirlere sahipler ki şöyle sınıfı geçen , iyi not alan insan çok azdır.

Gayrimüslimler bir kere hepsi sınıfta kalır, hattâ tard olunur okuldan.

Müslümanların çoğu da sınıfta kalır, bir çoğu ikmale kalır , bir çoğu zar zor geçer.
Yâni , iyi not alan çok azdır.

ALLAHI BİLMEK İSLÂMIN İÇİNDE OLACAK :

Allah'ı bilmek İslam’ın içinde olacak , İslâm'la mümkün olacak , İslam’ın kılavuzluğunda mümkün olacak.

Aksi takdirde insanlar Allah hakkında yanlış fikirlere sahip oluyorlar, yanlış şeylere tapınıyorlar.

Ne Japonunda akıl var ; Evet pratik bir şeyler görünüyor sanayilerinde , teknolojilerinde ama ; ne Japonunda Allah bilgisi bakımından böyle bir ma'kul durum var, ne Amerikalısında , ne Avrupalısında , ne Yahudisinde , ne masonunda , ne dinlisinde , ne dinsizinde doğru düzgün bir şey var.

Bilgi yok yâni... Arıyorsunuz getir bakalım koy ortaya , ne varsa görelim !
diyorsunuz ; sıfır...

İslam’ın her hangi bir yasağını veya her hangi bir emrini incelediğimiz zaman ,
hepsinin yerli yerinde olduğunu görüyoruz.

Ama incelediğimiz zaman , öğrendiğimiz , araştırdığımız zaman ; E , O halde , dünya üzerindeki Müslümanlar 1.2 milyar ise , dünya nüfusunun beşte biri ise , beşte dördü
o zaman yanlış yolda...

Yanlış bilgilerle bilgilendirilmiş ve yanlış işler yapıyorlar. Boşuna kürek çekiyorlar , kaş yapayım derken göz çıkartıyorlar , ömürleri boşa gidiyor, ahiretleri de mahvoluyor.

Hem güyâ iyi kulluk etmek istiyorlar, hem de bütün emekleri hebâen mensûrâ , havaya savrulmuş toz toprak gibi boş oluyor , işe yaramıyor .

İNSANLIĞIN EN BÜYÜK MESELESİ BİLGİDİR :

O zaman bu beşte dört insanın ne yapması lâzım ?

İnsan toplumunun dünya üzerindeki insan cinsinin , insanların yüzde sekseni yanlış yoldaysa ; geriye kalan yüzde yirminin de yarısı cahil , yarısı bilgisiz , yarısı gafil , yarısı şeytana uyan , yarısı nefsine esir , yarısı şöyle , yarısı böyleyse , O zaman insanlığın en büyük meselesi bilgi olmuş oluyor .

Yâni dünyanın kurtuluşu , nizamı , mutluluğu , harbin darbin ortadan kalkması ; haksızlığın , öldürmenin çalmanın çırpmanın , sömürmenin yok olması için en mühim çare İslâm oluyor.

İslam’ın içinde de , insanın iyi Müslüman olması yine ilimle mümkün oluyor ,
iyi kulluk etmesi İlimle mümkün oluyor .

İLMİ ÇALIŞMALAR İBADETTİR :

Her şeyden önce ilmi çalışmalar ibadetten madudtur ; mesela ilim meclisleri bir çeşit zikir meclisi sayılır.

İSLAM ŞUURLA UYGULANIR :

İlim olduğu zaman İslâm şuurla uygulanır , ihlâs ve samimiyetle yaşanır, iman sağlam olur , ibadetler halisane yaşanır, sosyal hizmetler iyi yapılır , kötülüklerle ciddî mücadele edilir , düşmana karşı mükemmel hazırlanılır, savaşta cansiperane çarpışılır, iman galip gelir , küfür mağlup düşer , İslâm yayılır, Müslümanların yüzü güler, yer yüzüne hayır hakim olur .

İslam’ın canlanması için ilme sarılmamız gerekiyor ; imanın sağlam olması için , ayakta kalması için ilme sarılmamız gerekiyor .

İLİM HER TÜRLÜ HAYRIN ve BAŞARININ ANAHTARIDIR :

Çünkü ilim her türlü hayrın ve başarının anahtarı ; aksine cahillik de her türlü kötülüğün , zarar ve ziyanın kaynağıdır .

İLİM İSLAM’IN HAYATIDIR :

El' ilmü hayâtül - islâm " İlim İslam’ın hayatıdır.

" Yâni İslam’ın canıdır. İlim olmadığı zaman İslam’ın canı gitmiş oluyor , canı çıkmış oluyor.

Yâni , cahil insanların elinde İslâm canı çıkartılmış bir Müslümanlık oluyor , posası çıkartılmış bir Müslümanlık oluyor .

HAYAT STANDARDINI YÜKSELTME İLME BAĞLI :

Açıkça görülmektedir ki milli bekamız , ilerleme ve kalkınmamız , halkımıza yönelik hizmetlerimiz , hayat standardını yükseltme , gelir ve konfor sağlama çalışmalarımız da ilme bağlı demektir .

HALKA HİZMET ETMEK İÇİN DE İLİM LAZIM :

Halka hizmet etmek , O da Allah'ın sevdiği bir şey... Ama O da işte ilimle oluyor .
Bunların hepsi din ilmiyle oluyor . İnsafla , imanla , ihlâsla oluyor.

Allah - u Tealâ Hazretleri herkese bunları versin . Yâni yöneticilere , sorumlulara ilim
versin , irfan versin .

HAKKIN BİLİNMESİ İÇİN İLİM LÂZIM :

Hakkın bilinmesi için ilim lâzım ! Bizim yolumuz , ilim yoludur .

Bizden önceki büyüklerimizin yolu da ilim yoluydu .

BAŞARI KAZANMAK İÇİN İLİM ŞART :

Evet , İnsan dünyada yaşamak için de , başarı kazanmak için de ilme sarılmak zorunda .

İslâm dini bunu böyle emrediyor . Onu özellikle belirtmek istiyorum .

Yâni bizim dünyadaki başarımız için de ilme sarılmamız lâzım !

Biliyorsunuz , İslam’ın da temeli ilimdir , dünyadaki başarının ve ilerlemelerin de
temeli , kaynağı ilimdir . Demek ki dünyada ki başarıların da kaynağı ilim .

Ahiretin mükâfâtlarını almak , cennete girmenin de sebebi ilim.

İnsan alim olmalı , ilme değer vermeli !

Biz Müslümanlar hepimiz ilme sımsıkı sarılmalıyız ; çünkü ilim İslam’ın canıdır ,
damarıdır , direğidir , can damarıdır, son derece kıymetlidir .

Bu önemli , alim de onun için çok önemli ve çok değerli bir kimse oluyor.

Kur'an'ı bilen insanlar , İslâm'ı bilen insanlar çok değerli oluyor .

Bakın Pîrî Reis , Amerika'yı haritasında işaretlemiş , kıyıları , kuzey güney , Amerika gayet güzel görünüyor. Amerika'yı keşfetmiş yâni .

İslâm coğrafyacılarının Kristof Kolomb'dan asırlarca önce gittiğini kitaplar yazıyor , biliyoruz . Pîrî Reis'in haritasında var...

Meselâ niye oraya gidip Avrupalıların yaptığı işi biz yapmamışız ?

Niye daha sonraki devirlerde bu dünyanın keşfedilmemiş öbür yerlerine gitmemişiz ?

Niye yarısını yeşil Afrika yaptığımız Müslüman Afrika'nın , aşağısına inmemişiz ?

Neden elimizdeki şeyleri koruyamamışız ?

İLİM’ de GERİ KALININCA DÜNYA’ da GİDER AHİRET’ de :

Tabii bunlar hep ilimden geri kalmanın sonucu .

Yâni insan ilimde geri kaldığı zaman dünyası da gidiyor , ahireti de gidiyor .

İLİM İNSANI KURTARACAK EN ÖNEMLİ SİLÂHTIR , EN ÖNEMLİ VASITADIR :

Yâni çağı bilen , çağdaş yaşamı yaşayan ve bizim de onların teknik ve sanayi çalışmalarına hayranlık duyduğumuz , onlara yetişmeye çalıştığımız ülkeler .

O gelişme nasıl oluyor ?

Onun için bizim yolumuz ilim yoludur . İlim insanı kurtaracak yoldur .

İlim insanı kurtaracak en önemli silâhtır , en önemli vasıtadır .

İlme dayanmadan , ilimden müstağni kalarak , ilme bakmadan , ilimden ilgisini
keserek , kitapları kapatarak , kütüphanenin semtine uğramadan , olmaz.

Aziz ve muhterem kardeşlerim !

Bu Amerika , Kanada , Avrupa gezisinde çok kesin olarak gördüm ki hayatın devamı için ilim çok önemli...

Mutlaka çağdaş ilmi yakalamalıyız ve mutlaka hepimizin ilme sımsıkı sarılması , ilmî vasıtaları elde etmesi ve kullanması lâzım !

Bunları kullanmadan bu ileri ülkelere yetişmemiz ve çağı yakalamamız , onların karşısında hürriyetimizi , istiklâlimizi korumamız bile mümkün olamayacak.

Onun için , topluca bir ilim seferberliği yapmalıyız.

Yâni çağdaş ilmi yakalamak için Yirmi birinci Yüzyıla hazırlanmak için mutlaka ilme sarılmalıyız.

Bilgisayarla , kütüphanelerle , ansiklopedilerle , özel ilimlere dâir en yeni , en kıymetli bilgileri alarak , yabancı dil öğrenerek , özellikle Amerika'yı , Avrupa'yı ihmal etmeden , Japonya'yı , Çin'i göz ardı etmeden mutlaka ilme sımsıkı sarılıp çalışmamız ve bir şeyler yapmamız gerekiyor . Bir şeyler arayıp bulmamız gerekiyor.

Gerçek mutasavvıfların hayatlarını incelerseniz her birinin aynı zamanda çok
büyük alim olduğunu görürsünüz .

Misal vereyim . Abdullah ibn-i Mübârek . Çok büyük evliyaullahtan , mutasavvıf çok
büyük muhaddis . Devrinin İslâm aleminin en büyük alimlerinden .

Haris ibn-i Esed el- Muhâsibî... Çok eserler yazmış. Çok büyük alim , çok büyük hadisçi , çok büyük mutasavvıf... Her birisi , fıkıhtan eser yazmıştır , kelâmdan eser yazmıştır , ahlâktan eser yazmıştır. Kur'an -ı Kerîmi en ince detayına kadar bilirler .

İLİM DEVAMLI BİR İHTİYAÇTIR :
Hayat devam ettiği için , ilim de devamlı bir ihtiyaçtır .

" Efendim ben yirmi yıl öğrendim yeter ! "

Hayır yetmez ! Beşikten mezara kadar insanın ilme ihtiyacı her an devam eder .

İLİMSİZ TASAVVUF DA OLMAZ :

İlimsiz olmaz ! İlimsiz tasavvuf da olmaz . İlimsiz tasavvuf insanı sapıttırır .
Şeytan , bilgisi olmayan insanı aldatır.

( Mettehazallahu veliyyen câhilâ ) " Allah , cahil bir kimseyi velî edinmez kendisine .

( Velev ittehazahû , leallemehû ) Sevdi mi , kendisine veli edindi mi ; öğretir . Cahil bırakmaz .

Allahın velisine cahillik yakışmaz. Yakışmadığı için , öğretir. Pırıl pırıl hafıza verir , muazzam bir kabiliyet verir . Ötekilerin hepsinden daha alim olur , daha arif olur.

MİLLETLERİN BAŞARISI DA EĞİTİMLEDİR / İLİMLEDİR :

Fertlerin olduğu gibi , milletlerin başarısı da eğitimle ilgilidir.

Çünkü aydınlar , milletvekilleri , bakanlar , başbakanlar da nihayet birer insandırlar , içinden yetiştikleri toplumun bir parçasıdırlar. Milli eğitim iyi ve doğru ise onlar da
iyi ideallere sahip olurlar , ülkeye iyi hizmet ederler ; bu sebeple eğitime fevkalade önem vermek zorundayız , hem dini , hem de dünyevi yönden .

Her tabakadaki insanımızı en güzel , en mükemmel tarzda yetiştirmeğe çok gayret etmeliyiz .

Gezdiğim ve gördüğüm kadarıyla modern toplumlar da eğitime çok büyük değer ve önem veriliyor ; zaferleri , zenginlikleri , başarıları da hep bu sebeptendir .

HUZUR VE İSTİKBALİMİZ İLME BAĞLI :

Nihayet kendi şahsi emniyet ve rahatımız , çocuklarımızın huzur ve istikbali de
bir bakıma ilme bağlı ve onunla kaim olacaktır .

O halde takvalı ve şuurlu Müslümanlar olarak mutlaka çalışkan olmalıyız .

İNSANLIK ATOM , FÜZE , ELEKTRONİK , BİLGİSAYAR ve FEZA ÇAĞINA GELDİ :

İnsanlık , atom , füze , elektronik , bilgisayar ve feza çağına geldi ; bilim ve teknoloji muazzam bir gelişme içinde ; her gün harika buluşlar duyuyor ve görüyoruz .

Hiç şüphesiz , üretim olağanüstü arttığı için insanlar , daha rahat , daha müreffeh bir yaşam düzeyine ulaştılar ; daha az çile çekiyor , daha konforlu yaşıyorlar , ülkeler arası ulaşım , iletişim , turizm ve kültür temasları , insanların birbirlerini daha yakından tanımalarını , evrensel gerçekleri daha net olarak öğrenmelerini sağlayabildi .

TÜM İLERLEMELER İLİMLE OLUYOR :

Net olarak görüyoruz ki , tüm ilerlemeler ilimle oluyor . Tüm kazançlar da ilimle oluyor .

Coğrafi keşifler , ilimler milletlere çok büyük kazançlar sağlamıştır .

Savaşlar , bulunan modern silahlarla , düşmanı pes ettirmeye yarıyor .

Yani , haberleşme araçları , uydular , füzeler ; Körfez savaşında ; gördünüz ne kadar önemli.

Devletin perişan olmasına , yenilmesine , şehirlerin harap olmasına nasıl sebep oluyor .

Bildiğiniz gibi ileri ülkeler , bugünkü üstünlüklerini , coğrafi keşiflerle bakir kıtaları bulmak ve sömürmek suretiyle zenginleşerek , resmi ve ciddi ilim akademileri tesis ederek , ilmi araştırmalara müstesna önem vererek elde ettiler ve maddi başarılarını halen sürdürmekteler .

İngiltere de yapılan bir üniversite araştırmasında , ilim adamları şunu ortaya koymuşlar :

İlme yapılan yatırım , en büyük kârı sağlar .

Kesin olarak anlaşılmıştır ki en kazançlı ve verimli yatırım , ilmi çalışma ve araştırmalara yapılan yatırım olup ilim , kendisine bağlananı çok cömertçe mükafatlandırmaktadır . O halde biz de ilme yönelmeliyiz .

Maddi ve manevi kurtuluşumuz , idealist nesillerimizi ; metodlu çalışmaya , ilmi araştırmalara , dış dünyadaki yenilik ve gelişmeleri dikkatle takibe , yeni ve orijinal , yapıcı görünmektedir .

Yâni dünyevî ilerlemenin de temeli ilim...

İlim olmazsa bu fabrikalar , bu gelişmeler , sanayinin bu yükselmesi , başarıları olmayacaktı tabii .

İLİMDEN AYRILDIĞI ZAMAN , HERKES ZARAR EDER :

Elhamdülillah ilimle beraberiz , ilimle iç içeyiz. Allaha hamd ü senalar olsun...

Allah bizi bu güzel nimetinden ayırmasın...

Çünkü , ilimden ayrıldığı zaman , herkes zarar eder. Ve bir milletin yükselmesi ilimle oluyor .

Teknolojinin gelişmesi ilimle oluyor .

Ekonominin de derlenip toparlanması ilimle oluyor.

İlim sayesinde insan o sahalardaki müşkillerini hallediyor.

Demek ki her şeyin temeli ilim...

DÜNYA HIZLI BİR DEĞİŞME ve İLERLEME İÇİNDE :

Çağlarımız da dünya hızlı bir değişme ve ilerleme içindedir.

Müslümanlar olarak bunları takip etmek ve gerekli tedbirleri alarak yeni gelişmelere ayak uydurmak zorundayız. Şerefle yaşamak ve yükselmek için bu şarttır .

Halbuki pek çok kimse bu seviye de değildir. Değil halkımız , onları eğitmek ve yol göstermek durumunda olanlar dahi bu bakımdan yardım ve desteğe muhtaçtırlar.

Çünkü bu iş kaliteli eleman , kadro , mali güç , iyi vasıta , modern malzeme ve geniş zaman ister .

RÜTBELERİN EN YÜKSEĞİ İLİM RÜTBESİDİR :

Rütbelerin en yükseği ilim rütbesidir .

Sevapların en büyüğü de bilimsel çalışmaya , ilme yönelik çalışmaya verilen sevaptır.

İslam da derecelerin en yükseği nedir ?

Generallik midir , mareşallik midir , devlet başkanlığı mıdır , valilik midir , baş komutanlık mıdır , nedir ? İlim .

Yani kişinin , Allahın seveceği cinsten , marifetullah cinsinden , irfan cinsinden , ilahi hakikatler yönünden ilmi ne kadar çok ise , derecesi de o kadar kıymetlidir , o kadar yüksektir .

Bu hadis-i şeriflerden anladığımıza göre bilgili ve zengin olan Müslüman en yüksek mertebe de bulunuyor.

İLİM MECLİSLERİ ZİKİR MECLİSLERİDİR :

İlmin bizim nazarımızda dini bir kudsiyyeti ve hayati bir önemi vardır .

Biz ilimle laf olsun diye veya gösteriş için , ya da bir özenti olarak ilgilenmiyoruz .

Her şeyden önce ilmi çalışmalar ibadetten madudtur ; mesela ilim meclisleri bir çeşit zikir meclisi sayılır .

Bu prensipler ise ilmin gerçek ve sarsılmaz temellerini teşkil ederler .

Onun için İslam ilk doğuş zamanından itibaren ilimle , alimle iç içe , yan yana , omuz omuza olmuş , gelişmiş ve ilerlemiştir.

İlmin bizim için dini ve uhrevi değeri de vardır .

İLİM YOLU CENNET YOLUDUR :

İlim yolu cennet yoludur. İlim , alim ve müteallim cennettedir.

Peygamberimiz Muhammed - i Mustafâ Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihi vesselem
bizi ilim öğrenmeye çok şiddet ve hararetle teşvik ediyor .

Muhterem Kardeşlerim ! İlim çok sevaplıdır. İlimden bir bahis öğrenmek çok sevaplıdır.

Bir insanın , sabahleyin bir ilim meclisine gitmesi , akşamleyin bir ilim meclisine
gelmesi , dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

Gökte melekler , yerde böcekler , denizde balıklar , böyle ilme koşan , ilme giden , ilme çalışan insana dua ederler . Senin haberin olmaz .

Maddî , manevî , dinî , dünyevî , uhrevî , her şeyi öğrenmek Müslümanlar için zevkli bir görev .

İZZET İTİBAR İSTEYEN İLME SARILSIN :

Din büyüklerimizden birisi diyor ki :

Dünyada izzet ve îtibar isteyen ilme sarılsın !

Yâni , dünyada bir mevkî , makam sahibi olmak istiyorsa birisi , yükselmek istiyorsa ; devlet kademelerinde veya insanların yanında yüksek bir mertebe kazanmak istiyorsa , ilim öğrensin !

Dünyada yükselmek isteyen ilim öğrensin !

Ahirette yükselmek isteyen , ahiretin yüce makamlarını isteyen ; o da ilim öğrensin ! "

Demek ki hem dünya hem ahiretin izzet ve îtibarı ilim ile olacaktır.

O halde ilme sımsıkı sarılmamız gerekiyor .

Fakat bunların üstünde , bir başka sebep var .

Bir de ilminden , irfanından , ahlâkından , meziyetinden , aklından , kabiliyetinden dolayı itibar görür insan. Asıl itibar bu işte !

İnsan kendisi hak etmeli. Mühim olan , aklının , dininin bütün olması .

İSLAMIN YAYILMASI İLİMLEDİR :

Tarihte , İslam’ın müdafaası ve yayılması , Müslümanların ilerlemesi ve yükselmesi ilim sayesinde olmuştur .

DERECELERİ YÜKSEK OLANLAR :

Mücadele Sûresinin bir ayet - i kerimesinde buyruluyor ki :
“ Yerfeillâhüllezîne âmenû minküm vellezîne ûtül - ilme derecât ”

" Ey insanlar ! Allah-u Teâlâ Hazretleri sizin mü'min olanlarınızı ve kendisine ilim verilmiş olanları derece derece fevkalâde yüksek mertebelere yükseltir."

İman insanı öyle bir dereceye yükseltiyor ki , en aşağı seviyedeki bir mü'minin , en yüksek derecedeki bir kâfirden bile muazzam farkı var.

Çünkü bu mü'min , çünkü bu Allah'ın sevdiği daireye girmiş , sevdiği seviyeye ulaşmış , bunun seviyesi yüksek oluyor. Ama orada , “ Vellezîne ûtül-ilme derecât kendisine ilim bahşedilmiş , nasib edilmiş , alim olmuş olanlar ; onların derecesi çok yüksek derecelere yükseltilmiştir . ” buyruluyor .

Dini iyi bilen insan , Allah'ın sevgisini kazanmış ve Allah'ın hayra erdirmeyi murad ettiği
bir kimse seviyesine gelmiş oluyor.

O bakımdan , dini iyi öğrenmek , derinlemesine iyi kavramağa çalışmak çok önemli !
Burada dikkat ederseniz , Yüfekkıhhü fid dîn " Allah o kulu dinde fakih kılar , " deniliyor .

FAKİH NEDİR ? :

Fakih , anlayışı sağlam olan demek. Bir insan kuru kuruya , ezbere şuursuz bilgiliyse tamam , bilgilidir ama , fakih değildir. Eğer sezgisi de sağlam ve kuvvetliyse ; hah , işte o fakihtir.

Allah'ın sevdiği cins alim , bilgisi çok olan alim demek değildir.

Hani diyorlar ki : " Şu kompütürün kapasitesi şu kadar megabayt , şu kadar yüksek !

Aaa , bu daha büyük kompütür , bu daha küçük kompütür. " Haa , bu alimin kafasındaki baytlarla , bilgilerle ölçülmüyor. Ne ile ölçülüyor ?

Ahlâkıyla ölçülüyor , davranışıyla ölçülüyor , hayatını sürüş tarzındaki üslubuyla ölçülüyor.

Neden ?

Böyle yapmıyorsa , Allah'ın rızasını kazanamayacak. Allah'ın rızasını kazanamayacak işi yapan insan da alim değildir , cahildir. Allah'ın rızasına aykırı iş yapıyor , demek ki cahil.

Hazret-i Ali Efendimiz RA de buyurmuş ki :

“ Bir alim , gündüzleri oruçluyken savaş eden , geceleri de abdest alıp ibadet eden , gecesini ihyâ eden bir mücahid abidden daha üstündür." buyurmuş.

Hem oruç tutuyor mübarek , hem de düşmanla savaşıyor ; hem akşam olunca abdest alıyor , herkes uyurken gece ibadeti yapıyor.

Gece ibadeti de çok sevap ama , bir alimin sevabı ondan üstündür buyuruyor.
Neden ? Çünkü !

ŞEHİTLERİN TEMENNİSİ :

" Varlığım kudreti elinde olan Allah-u Teâlâ'ya yemin ederim ki , Allah yolunda öldürülen hakîkî şehidler , ahirette alimlere verilen yüksek dereceleri görünce ; Ah keşke dünyaya tekrar dönsek de , biz de alim olsak ! diye , alim olmak için tekrar dünyaya gelmeyi arzu ve temenni edecekler."

İlim mertebesi , bilgi mertebesi , öğrenmek mertebesi böyle bir mertebe aziz ve muhterem kardeşlerim !

Biliyorum ki , kendim de o yolda yürüdüm , bütün arkadaşları da teşvik ediyorum .
İlmî bakımdan kuvvetli olursak , adamlar mecburen bizden vazgeçemiyorlar .
Ondan sonra da ben Müslümanım diye serbest hareket etmemiz lâzım !

YERYÜZÜNDEKİ İNSANLARIN İLME EN ÇOK İHTİYACI OLANLAR KİMLERDİR ? :

Cevabı : Müslümanlar !

Çünkü İlim , Müslümanın hem dünyası , hem de ahireti için gereklidir.

Cahillikle , Müslümanlık dahi yürümez.
İlmen kalkınmadan ne maddi ne de manevi gelişme ve kalkınma sağlanabilir.

Muhterem kardeşlerim , muhtelif ülkeler gezip gördünüz , ben de gezdim gördüm.
Avrupadaki ülkeleri gördüm , Orta doğu ülkelerini gördüm, İranı gördüm , Suriyeyi , Irakı gördüm , Suudi Arabistanı gördüm , Mısırı gördüm , Libyayı gördüm .

Ve şunu anladım ki ;

İnsanlar arasındaki fark , bilgiden , bilginin farklılığından kaynaklanıyor .
Yani bilen insanlar ileriye gidiyorlar , cahil kalan İnsanlar geride kalıyorlar .

GECE GÜNDÜZ İLME ÇALIŞMALI :

Size acizane , nacizane , gezdiğimden , gördüğümden okuduğumdan hasıl olan fikirlerimi söyleyeceğim .

Hepimiz kaliteli , kalifiye yetişmek zorundayız , zorundasınız.
Son derece bilgili olmak zorundayız . Görgülü , tecrübeli , kültürlü olmak zorundayız .

Onun için gece gündüz ilme çalışmak ; hem dünyayı , hem ahireti , hem garb'ı , hem şark'ı , hem iyiyi , hem kötüyü , hem dostu , hem düşmanı gayet iyi bilmek ve tanımak gerekir .

Mevdûdî'nin bir kitabında hatırlıyorum , rahmetli diyor ki :
" İyi yetişmemiş insanlardan , Pakistan’ da ki İslâmî dava çok şeyler kaybetti ! "

Nâkıs bir Müslüman , Müslümanların hem yüz karasıdır , hem ayak bağıdır, hem yolunun tıkacıdır, yolunun seddidir...

İşte görüyorsunuz , hakkı bulmamak için ne kadar tuzaklar var ! Hakka ulaşma yolunda , ulaşılmasın diye konulmuş nice mâniler var .

Bunları aşmak için de ilim lâzım ! Hepimiz ilme râm olmalıyız !

Hepimiz ilme hürmet etmeliyiz ! Hepimiz ilme teslim olmalıyız !
ZAYIF OLMAYIN :

Zayıf olmayacaksınız , kuvvetli olacaksınız , kuvvetli Müslüman olacaksınız .

Kafa yönünden kuvvetli olacaksınız , din yönünden kuvvetli olacaksınız , ahlâk yönünden kuvvetli olacaksınız , her yönden kuvvetli olmağa çalışacaksınız ; Bu sizin vazifeniz.

Allah'ın dinine hizmet etmek için kuvvetli olmak zorundasınız ona göre çalışın !

BİLGİ KUVVETTİR :

Eskiler " kim bilgili olursa kuvvetli olur " demişler .

Ha bu unvan bir şey... Hem benim için bilgi , bilgi kuvvettir ; hem de karşı taraf için muteber bir şey...

Sizin bu bilgileriniz kuvvettir sizin için...

Doktor olacaksınız , inşaallah doçent olacaksınız , profesör olacaksınız ; bunlar kuvvet...

KUVVETLİ MÜSLÜMAN ZAYIF MÜSLÜMANDAN HAYIRLIDIR :

Sevgili Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam bir hadis-i şerifinde ;

Hepsinde hayr olmakla beraber , kavi Müslüman , Allah indinde zayıf Müslüman dan daha hayırlı ve daha sevgilidir " buyurmuştur.

Onun için kendimizi her yönden kavi Müslüman haline getirmeğe çalışmalıyız .

Hem ruhen , hem bedenen , hem aklen , hem ilmen , hem mali yönden , hem edep , irfan , kültür bakımından… v.s.

Çocuklarınıza yazı yazmayı , Silah atmayı ve yüzmeyi öğretiniz . Hadis - i şerifi de bize bunu gösteriyor. Kuvvetli Müslüman daha makbuldür ;

" Hepsinde hayır vardır ama , kuvvetli Müslüman zayıf Müslüman dan daha hayırlıdır ve
Allah'a daha sevgilidir." ( Hadis )

O zaman hepimiz vücut bakımındım , sıhhat ve kalp bakımından , akıl ve ekonomik güç bakımından kuvvetli olmak zorundayız iyi Müslüman olmak için .

Sıradan insanlar sıradan ölçülere tabi olurlar .

GÜÇLÜ OLDUĞUNUZ ZAMAN RAHAT EDERSİNİZ :

Güçlü olduğunuz zaman kendi kültürünüzle gidersiniz , rahat hareket edersiniz.

Öbür tarafa da , eze eze kabul ettirirsiniz .

KUVVETİN EN SAĞLAM TEMELİ İLİM :

Kuvvetin en sağlam temeli en güçlü kaynağı , en mükemmel araç ve aleti ise ilimdir ; çünkü her müşkil onunla çözülür , her derde deva , her hastalığa şifa ondadır.

İlme yönelmek ve en büyük yatırımları ilim sahasında yapmak akl-ı selimin ve modern asrın gereğidir .

Maddi ve manevi , teknik ve kültürel , her sahadaki başarı ilim sayesindedir ; her çeşit savaşta ilim yardımıyla zafere ulaşılabilir.

Ahiret saadeti bile ilimle kazanılır. Onun için biz Müslümanlara cahil kalmak
hiç yakışmaz ve yaramaz. Dünyayı istediğimiz zaman da ilme yapışmalıyız .

Genel bir kaide olarak dinimiz de ilim öğrenmek , vakti , amele , ibadete sarf etmekten daha faziletlidir .

VAZGEÇİLMEZ ELEMAN OLUN :

Benim de size en büyük tavsiyem :

Bulunduğunuz dalda vazgeçilmez eleman olmağa çalışın ! En yüksek eleman olmağa çalışın !

Her şeyi bilmeğe çalışın ! Bilmediğiniz bir şeyin kalmamasına çalışın !

Kütüphaneniz ihtisas kütüphanesi olsun. Hiç bir kimse de bulunmayan kitap sizde bulunsun.

O dilde olmayan , yabancı dilde olan eserleri de kütüphanenize alın.

Adam sizinle konuştuğu zaman hayretler içinde kalsın...

" Ya , adam Rus Edebiyatını da takib etmiş , Alman Edebiyatını da takib etmiş , İngilizi de incelemiş , Amerikalıları da incelemiş ; kendi sahasıyla ilgili her şeyi biliyor ! " desin.

Bu bakımdan sizi ilim yolunda çalışmaya davet ederim.

Devamlı çalışmaya davet ederim , her gün çalışmaya davet ederim.

HER ÇEŞİT BİLGİ LAZIM :

Onun için , sizin hepiniz ilâhiyatçı değilsinizdir ; hukukçusunuzdur , iktisatçısınızdır , teknik elemansınızdır. Bu çeşitlilik güzel bir şey ve lâzım.

İlmin her çeşidi Müslüman için gereklidir .

İslam’ın , İslâm Aleminin , İslâm ümmetinin her çeşit bilgiye son derece büyük ihtiyacı var .

BÜTÜN İLİMLER LAZIM :

Çin de bile olsa ilmi alın ne demek ? Gayri dini olan ilimler de lazım , hepsi lazım.

Ve bir ilim de Müslümanlardan hiç bir temsilci ve hiç bir araştırıcı olmazsa , bütün Müslümanlar vebal alırlar ! Çünkü , oraya bir elemanlarını ayırmamışlar , göndermemişler .

Alimler başımızın tacıdır , hocalarımız da başımızın tacıdır. İslam ilme çok büyük önem veriyor , alime çok büyük önem veriyor. Ama nasıl ?

" Bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum ! " buyuracak kadar ilim sevgisi veriyor İslam , mü'minlerin kalbine.

Yani maneviyatı öğretmek , asıl mürşid olmak filân vs. değil... Harf öğretenin bile kölesi olurum diye bir şey.

Çin de bile olsa alın ! " diyor. Hikmet , maneviyat Mekke de Hicaz da...

Dünya üzerinde ne kadar ilim varsa , o kadar ilimler de Müslümanların çalışan elemanları olması lâzım .

Eğer yeni yeni bir takım , adını yeni duyduğumuz duymadığımız ilimler var da , Müslümanlar onu bilmiyorlarsa ; O zaman bütün ümmet vebal altında kalır. Neden ?

Şurada bir zavallı , yoksul , gariban ölse , cenazesini kimse kaldırmasa , bütün ümmet mes'uldür .
Ama , üç kişi kaldırıp cenâze namazını kıldı mı , öteki ümmetten o farziyyet düşer .
Çünkü , farz-ı kifâyedir ; birisi yaptı mı , ötekisinden kalkıyor .

İlim de öyledir. Bütün ilimlere sarılmalıyız .

FENDE ÖNDERLİK :

Tarihte , İslamın müdafaası ve yayılması , Müslümanların ilerlemesi ve yükselmesi ilim sayesinde olmuştur.

Bizim ve İslam aleminin son bir kaç asır ki gerilemesi de yine ilmi ve fenni ( teknolojik ) üstünlüğün hasımların inanç ve ahlakta olduğu kadar ilim ve fende de önderliği tekrar ele alması gerekmektedir.

Bu bir ölüm kalım meselesi halini almıştır.

Çünkü İslam düşmanları dünyanın her yerin de , İslam ülkelerine saldırmış , temiz imanımızı , masum kardeşliğimizi toptan imhaya yönelmiş görünüyor ; meş'um heveslerini icra için kullandıkları vasıtaları ise korkunç ilmi ve fenni gelişmeler , elektronik cihazlar , füzeler , uzay uyduları , jetler , kimyasal silahlar , atom , hidrojen , nötron bombaları v.s. dir .

EĞİTİMİN HER ÇEŞİDİNE ÖNEM VERİYORUZ :

Onun için biz eğitim ve öğretimin her çeşidine çok büyük önem veriyoruz.

Kitap ve dergi , radyo ve televizyon yayınları yapıyor ; vaaz , seminer ve konferanslar tertipliyor , kadın - erkek kültür dernekleri , vakıflar ve şirketler kuruyor , her yönde çalışıyoruz .

Rahmetli Abdülaziz Bekkine Hoca efendimiz , genç ve fedâkâr müridlerini başlangıçtaki mahrumiyetlerine rağmen , yüksek tahsile ve üniversiteler de hoca olma yoluna sevk etmiş ; halefi aziz ve mübârek şeyhimiz Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri de o yetişen kadroları sanâyie , devlete , sosyal ve siyâsî hizmetlere yönlendirmişti .

Böylece tekkemizden yetişen çok kıymetli elemanlar her sahada , herkesin bildiği , nice nice hayırlı hizmetler ürettiler , ümmete nice nice faydalar sağladılar , sağlamağa devam ediyorlar .

Biz de açılan bu çığırda devam ediyoruz ; hizmetlerimizin altın zincirine her gün bir kaç yeni halka ekleniyor. Türkiyenin en etkili , en önde gelen hayır çalışmaları , değerli , dürüst ve bilgili kardeşlerimiz tarafından yürütülüyor .

BİLİMSEL YOLDA YÜKSELİN :

Ben zaten bütün arkadaşlarıma , benimle istişare yaptığı zaman diyorum ki :

İlim yoluna girin , bilimsel yolda yükselin , ilerleyin , mümkünse Profesör olmaya çalışın !

Çünkü o zaman Allahı daha iyi bilebilirsiniz , anlayabilirsiniz ." diyorum.

MÜSLÜMAN DAHA BAŞARILI OLMALI :

Müslüman , Amerika’daki , Japonya’daki , Avrupa’daki meslekdaşlarından daha ileri daha yüksek , daha başarılı olacak. Onları mutlaka yakalamalı , geçmeli , geride bırakmalıyız .

Aksi taktirde İslâm " aziz " olamaz , Müslüman izzetli , itibarlı , saygın , sözü geçerli olamaz , yeryüzünde fitne , fesad , zulüm , katl , gadr , harp , darp eksik olmaz.

O halde ilme sarılacağız , gerçek alim olacağız , Müslümanları kaliteli , meziyetli , bilgili , görgülü , ahlâklı yetiştireceğiz.

İKİ GÜNÜ EŞİT OLAN ZİYANDADIR :

( Men istevâ yevmâhü , fehüve mağbûnün ) " İki günü de eşit olan , ziyandadır. "

BİZ EN DİNAMİK TOPLUMUZ :

Biz , cihanın gözleri üzerinde olan bir toplumuz. Cihanın medet umduğu bir toplumuz.

Cihana medet erdirmek için , Allahın görevlendirdiği toplumuz biz...

İHMAL EDİLEN DÜNYA BİLGİSİ :

Muhakkak ki ilimlerin en yükseği , Allahı bilme ilmidir , ma'rifetullah ilmidir.

Amma , bugün artık acı tecrübelerle çok iyi olarak biliyoruz ki ihmal edilen dünya bilgisi de Müslümanlara bir ahiret azabı sebebi olabiliyor !

Bir Müslüman ülkenin felaketine sebep oluyor , düşman karşısında hezimetine sebep oluyor ; yıkılmasına , ezilmesine , zulme uğramasına sebep oluyor.

Onun için , ilimlerin hepsi bizim için sevimlidir , sevgilidir , muhteremdir , baş tacıdır...

İLİMDEN İLGİYİ KESMENİN SONUCU :

Ve İslâm Aleminin kaybı , koskoca imparatorluklarımızın güldür güldür yıkılması ; güzelim ezanların okunduğu diyarlarımızın , kâfirlerin çizmesinin altına düşmesi , hiç bir zaman kâfir diyarı olmamış olan Orta Asyaların , Kafkasyaların büyük mücâhidlere rağmen , büyük mutasavvıf mücâhidlere rağmen böyle ayaklar altına gitmesi , ezilmesi , çiğnenmesi ; namusların pâyümâl olması ; Kur'anların yırtılması , yakılması , yıkılması , hep ilimle olan ilgi kesildiği için olmuştur.

Onun için bizden önceki tekkemizin büyükleri , hocalarımız , dervişlerini Teknik Üniversitede asistan olmaya sevk etmiştir , falanca yerde hoca olmağa sevk etmiştir ;
İlim en önemli silâh olduğu için...

İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMUN ANA ve TEMEL SEBEBİ :

İslam aleminin ve Müslümanların bugün içinde bulunduğu acı durumun ana ve temel sebebi İslâm dan uzaklaşmamız ve gafletimizdir .

Ana sebepten neş’et eden tâli sebepler ise ilim ve teknolojide düşmandan geri kalma , tembellik , dünyadan habersizlik , ulaşım ve muharebe imkânlarının zayıflığı , dünya sevgisi , ölüm korkusu , marazî merhamet , tedbirsizlik … gibi şeylerdir.

İslamdan kopunca , muhabbet ve birlik - beraberlik duygusunu , îlâ-yı kelimetullah azmimizi , düşmana mukabele fikrini , hasma karşı hazırlanma işini , mesuliyet duygusunu yitirmiş ; dostu düşmanı ayırt edemez duruma düşmüş , şifa diye zehir yutmuşuz.
Düşmanı dost bellemiş , hilesini anlayamaz hale gelmişiz.

Genel de Müslümanların hali acınacak durumda , sömürülmüş , fakir , eğitimsiz ,
bilgisiz bırakılmıştır .

GELİŞME TOPLUMSAL BİR OLAY , TOPTAN OLUYOR :

Yâni bir tarafı gelişip , bir tarafı durmak olmuyor.

İnanç hürriyeti de oluyor , vicdan hürriyeti de oluyor. Fikir hürriyeti de oluyor , ibadet hürriyeti de oluyor. Çalışma da oluyor, gelişme de oluyor. Bir tarafı kısıtladığın zaman , öbür taraf ilerlemiyor. Hepsi birden duruyor. Bu önemli bir şey.

DÜNYA İLE İLGİLENECEKSİNİZ :

Onun için , ilim öğreneceksiniz ve dünya ile ilgileneceksiniz .

Ben bunun için arkadaşlarıma çok acaib şeyler söyledim. Dedim ki :

Türkiye dışından evlenin ! Tayland’dan evlenin , Endonezya’dan evlenin , Etyopya’dan
evlenin , Sudandan evlenin ! Neden ?

Müslümanlar kardeş değil mi ?

Sen , o kardeşinden nasıl haberdar olacaksın ?

Dilini bilmiyorsun , kültürünü bilmiyorsun , ülkesini bilmiyorsun , gelip gitmiyorsun.

Nasıl haberdar olacaksın ? Oturduğun zaman temennîler , dilekler , şeyler...

Nasıl olacak bu birlik ve beraberlik ?

Kaynaşacaksın... Sudanlı kızı alacaksın , Sudanlı kayınpederin olacak , Sudan da arazin olacak. Kalkacaksın gideceksin , orada oturacaksın ; orda bir koloni meydana gelecek.
Oradan buraya göndereceksin.

Sudanlı bazı kimseleri evlendirdik burada biz... Burada okumaya gelmiş ; evlendirdik.
Neden ? Kaynaşma olsun diye...

Pakistan da karşılaştığım bazı kardeşlerime dedim :

" Gidin , Endonezya daki falanca yerde , filân yerde ; Malezya Federasyonundaki bilmem nerde ; oradan evlenin ve oralara yerleşin ! Köprü başı olun ! Ben oraya gittiğim zaman , yalnızlık çekmeyeyim. Oradan bize haber getirin ! İslâm kardeşliği böyle olur.

Birbirinden haberdar olmayan insanlardan , bir büyük iş birliği , bir büyük hamle , bir büyük sonuç getirecek iş olmaz.

Onun için biz bu halkayı , bu zinciri , bu bukağıyı ; boynumuza geçirilmiş , ayağımıza kolumuza geçirilmiş şeyi kırmalıyız. Bunları kırmamız lâzım geliyor .

Bu da ilimle olur, hareketle olur , cevvaliyetle olur , dinamizmle olur...
Olağan çalışmaların üstünde çalışmayla olur .

Köyünden başka yeri bilmeyen , şehrinden başka yeri bilmeyen insandan ne hayır gelecek ?

Yabancı dil bilmiyor , karşı taraftan haberi yok...

Aziz ve muhterem kardeşlerim , İlme çok önem verin !

Kur'anı öğrenin , hadisi öğrenin dinimizi öğrenin !

Ama , bizim metodumuz sabır ve sevgi metodudur.

SÜLEYMAN (AS)’ ın DUASI :

Süleyman AS demiş ki :

" Yâ Rabbi ilim isterim , ilim irfan isterim. Hakkı bileyim , hayrı bileyim , senin rızan yollarını bileyim ! " demiş. Allah'ın sevdiği yolları bileyim de , cahil olmayayım da , gafil olmayayım da , bilgili bir mü'min olayım da bilgili olarak yaşayayım.

Bilgimin icabını yapayım da , senin razı olduğun işleri yapıp, rızanı kazanayım , imtihanı başarayım , huzuruna sevdiğin kul olarak geleyim ; bunu istiyorum yâ Rabbi !

Mülk istemem , yâni egemenlik , hükümdarlık , meliklik , devlet başkanlığı istemem , mal da istemem , zenginlik de istemem , onların peşinde değilim ; ilim istiyorum ! " demiş.

( Fahtârel-ilm ) " İlmi tercih etti."
Tabii çok güzel yapmış. Biz , peygamberlerin tercihlerinden ibret almak için dinleriz .

Demek ki bizim de öyle yapmamız lâzım !

İnsanın neyi seçmesi lâzım ?

İlmi , irfanı , hem maddî ilmi , hem manevî ilmi , Allahın rızasını kazanmaya sebep olacak bilgileri öğrenmesi lâzım !

Sonuç ne olmuş ? “ Feu'tiyel - mülke vel - mâle liihtiyârihil - ilm ”

" Allah onun ilmi seçmesinden onu sevdi memnun oldu. İsabetli bir seçiş yaptı diye , ona hem ilim verdi , peygamber oldu..."

İlmi seçmiş. Tabii o , bunlar , keyifli , zevkli şeyler diye , bunlar kendisine verilsin diye istemedi , ilmi , irfanı istedi , Allahın sevdiği kul olmanın yolunu öğrenmek istedi.

Allahın sevgili kulu olunca da , Allah ona bunları ihsân ediyor. Peygamberlere mûcize , evliyâullaha da keramet olarak bunları ihsân ediyor.

Süleyman AS ( Fahtârel-ilm ) ilmi tercih etti. ( Feu'tiye ) Bunun üzerine Allah tarafından kendisine ( el-mülk ) mülk de verildi , Süleyman AS hükümdar da oldu , devlet başkanı da oldu.

Hazineleri oldu , devleti oldu , ordusu oldu , hakimiyeti oldu. Geniş bir devlet , ta Yemene kadar yayılmış , Orta Doğu da büyük bir devleti de oldu.

Mülk , yâni meliklik , egemenlik , hükümranlık , hükümdarlık da verildi.
( Vel-mâl ) Çok da mal sahibi oldu , çok para sahibi oldu."

İlimden bir bahsi öğrenmek , dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

Aziz ve sevgili kardeşlerim ! İlmi seçince , Allah ötekilerini de verdi.

Bu büyük bir kanun - u ilâhîdir , Allahın imtihanıdır. Ama bir de lütfudur.

ALLAH İMTİHAN EDER :

Allah insanları kendisinin karşısında imtihan eder. Önüne ihtimaller çıkartır .

" Bakalım dünyayı mı tercih edecek , ahireti mi tercih edecek ; hangisini seçecek ?

Bakalım gönlü kayacak mı ? Bakalım imtihanı kazanacak mı , kaybedecek mi ? " diye.
Ahireti seçerse , Allah ahireti seçtiği için sevap da verir ama , dünyalığı da verir.

Dünyalıktan da mahrum bırakmaz ! Hem dünyadan nasibini alır hem sevabı kazanmış olur.
Dünyayı tercih ederse ahireti mahvolur , imtihanı kaybetmiş olur.

Ahireti tercih ettik mi , irfanı tercih ettik mi , ma'rifetullahı tercih ettik mi , sevabı tercih ettik mi , Allah hem dünyasını hem ahiretini iyi yapıyor insanın...

İşte , Osmanlıların ilk devrinde küçük bir uç beyi iken , koca bir Devlet - i Aliye - i Osmâniyye olması gibi. Bizim tarihimizden bir ibret.

Daha önce Sahabe - i kiram zamanında başlamış. Mazlum ve mağdur , işkenceden şehit olan sahabelerden , her birisi bir ilin valisi olan sahabelere zamanla işler dönüştü.

Neden ? Allah ilmi tercih edenlere hem mülk hem mal verir. Yâni hem egemenlik , yönetim hakkı verir , onları destekler hem de zenginlik verir.

Ama onlar yine zenginliği kendi şahsî işleri için kullanmazlar , hayra hasenâta harcarlar.

CAHİLE SÖZÜMÜZ YOK :

Gerçeklerin insanlar arasında yaygınlaşmamasının , herkes tarafından benimsenmemesinin sebeplerinden birisi cahilliktir. Ona bir şey demiyoruz . Konuyu bilmeyene ne diyelim , cahile sözümüz yok ; bir şey diyemiyoruz. Cahil adam , meseleyi tam bilmiyor , yanlış biliyor yalan biliyor.

Bunun için , bizim büyükler çok güzel söylemişler :

" Yarım doktor candan eder , yarım hoca dinden eder. " demişler.

Yarım oldu mu , dinden imandan çıkartır insanı… Yarım ilim tabii yanlış gösteriyor , gerçekleri çarpıtıyor , ters gösteriyor ; bu mani oluyor.

Elhamdülillâh biz de biraz fizik , kimya okuduk da , susturuyoruz.

Yoksa Müslümanların tepesine çıkarlar , " Siz bilmiyorsunuz ." derler.

Biz sizin bildiğinizi de biliyoruz ama , siz bizim bildiğimizi bilmiyorsunuz.

Biz sizin bildiğiniz her şeyi okuduk , sen bizimkini okudun mu ?

Boynunu bük , el pençe divan dur , biz de öğretelim .

EZBERLENMESİ GEREKEN BİR HADİS -İ ŞERİF :

Yazımızı SAS Efendimizin çok önemli bir hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum.
( Bunu bütün kardeşlerim ezberlesinler ! ) :

" İlim öğrenin , çünkü ilmin Allah rızası için öğretilmesi haşyettir ; öğrenilmeye çalışılması ibadettir ; karşılıklı müzakere edilmesi tesbihtir ; araştırılması cihaddır ; bilmeyene öğretilmesi sadakadır ; lâyık olan ehil olan kimselere sunulması kurbiyettir ;

Zira ilim , helâl ve haramın bilinme yeridir , Cennet yolunun nurlu işaret feneridir , tenhalıkta insanın enîsi , yalnızlıkta arkadaşı , halvette sohbetdaşı , darlık ve genişlikte sıkıntı ve sevinçte kılavuzu , düşmana karşı silahı , dostlarına karşı ziyneti , diyar-ı gurbette yakınıdır. Allah ilim ile bazı insanları yüceltir , yükseltir , cennette server eyler.
( Râmûz , I / 254 , 7 ) "

İnsan , hiç kimsenin olmadığı bir yerde tek başına kaldığında onun yoldaşıdır .

Gurbette yol arkadaşıdır insana.

DÜŞMANLARA KARŞI SİLAHTIR :

Biz düşmanlara karşı neden yenildik ?

Bu sorunun cevabı hadis-i şerifte karşımıza çıkıyor .

İlmi bıraktık . Düşmana karşı silahımız zayıf olduğu için , ilim de geri kaldığımız
için yenildik .

İlim düşmana karşı silahtır .

Allah bu ilme sahip olan kişileri , kavimleri , toplulukları bu ilmin bereketiyle yükseltir , yüce insanlar yapar. Ve bu insanları , hayır yolunda komutanlar , yöneticiler haline getirir. Peşinden gidilen önderler haline getirir.

İLİM GÖNÜLLERİN CAN DAMARIDIR :

Çünkü ilim , gönüllerin canlılığının sebebidir , gönüllerin can damarıdır , can kaynağıdır.

Gönüller ilimle canlanır , ilim olmazsa ölür. İlim olmayan gönül ölür.

Adam ayakta gezer ama hayat yok , manevi hayat yok. Hiç kıymeti olmaz.

Cahillerin kurtulup gönüllerin hayat bulmasına sebep olur.

Karanlıklarda gözlerin nuru olur , karanlıkları gösterir.

İlim sayesin de basit bir kul en hayırlı insanlar mertebesine yükseltir.

ÖĞRENMEYENE YAZIKLAR OLSUN :

Ebû Nuaym el - Isfehânî ( Rh.A )' in kitabından bir hadis-i şerifle başlıyorum.
Efendimiz buyurmuş ki :

“ Veylün limen lâ ya'lem ve veylün limen alime sümme lâ ya'mel. Sadaka rasûlüllah
fî mâ kal , ev kemâ kal. ”

Kısa bir hadis-i şerif , zaten kısa hadisleri seçiyorum mümkün olduğu kadar ama
anlamı deryalar kadar engin , ummanlar kadar geniş.

Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki :
( Veylün ) " Yazıklar olsun ! " Veylün , yazıklar olsun mânâsına bir edât-ı tevbih ,
yâni azarlama , üzülme , yanlış olduğunu belirtme kelimesi olmuş oluyor.

Bir de hadis - i şerif var :

Veyl , cehennemde bir derenin adıdır. O cehennemdeki en derin , en korkunç.
Veyl olsun demek , cehennemdeki o dereye düşsün mânâsına da gelir.

“ Veylün limen lâ ya'lem " Bilmeyene , öğrenmeyene , cahil kalana veyl olsun ! "
Ya yazıklar olsun , ya da o cehenneme gider. Azabların olduğu yere atılır.
Orada cayır cayır yanar , azab görür demek.

Bilmemek yazıklar olsun demeye sebep ve azab görmeğe sebep .

Onun için dînî bakımdan da , dünyevî bakımdan da bilgili olmak zorundayız .
Okumak zorundayız , öğrenmek zorundayız , çalışmak zorundayız , anlatmak zorundayız .

Tabii bildiğimizi uygulayarak , ilmi kendimize ışık ve rehber edinerek çalışmak zorundayız .

Onun için hadisin devamında buyruluyor ki : “ Ve veylün limen alime sümme lâ ya'mel. ”
Yine yazıklar olsun o kimseye ki , biliyor da , bildiği halde , bilmesine rağmen bildiğini uygulamıyor. Meselâ , toplumumuz da yaygın olan bir hatayı göz önüne serelim.

Sigaranın zararları doktorlar tarafından kesin olarak bildiriliyor. Bu sigaranın içindeki duman ciğerlere , ciğerlerden kana geçiyor. Kandan damarların tıkanmasına , çeşitli hastalıklara , ciğerler de kansere yol açıyor.

İşte bilip de uygulamamaya , keyfimize , zevkimize , nefse gözü kapalı uymamıza
günlük hayatımızdan güzel bir örnek...

Veylün limen lâ ya'lem Bilmeyene yazıklar olsun !

Ve veylün limen alime sümme lâ ya'mel. Bir de bilip de , bildiğini uygulamayana da
yazıklar olsun ! diyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki bileceğiz , öğreneceğiz , çalışacağız , çoluk çocuğumuza öğreteceğiz , ilim
erbabı olacağız.

Demek ki aziz ve sevgili kardeşlerim , Yazıklar olsun bilmeyene ! diyor. Peygamber Efendimiz ; bilmeyen insan durumunda olmayacağız. Bilip de uygulamayana da yazıklar olsun ! diyor ; demek ki , bildiğimizi de uygulayacağız .
İLİM İCRAATIN İMAMIDIR :

Yani icraat ilme tabidir. İmam ilimdir , icraat onun arkasından gelir.

EN CÖMERT ALLAH :

Peygamberimiz , serverimiz , önderimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi - ihsânin ecmaîn Hazretleri bir hadis-i şerifinde buyurmuşlar ki : ( Râmûz , I / 163 , 5 ) :

" Size en cömert kimdir bildiriyorum , dikkat edin , mütenebbih olun ! En cömert Allah’tır , en cömert Allah’tır , en cömert Allah’tır ve ben de Âdemoğullarının en cömerdiyim.

Benden sonra onların en cömerdi , ilim öğrenen ve öğrendiği ilimleri neşreden ,
öğreten kişidir ki o kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak ba's olunacaktır.
( Ne yüce makam , ne büyük şeref ! ) ;

Bir diğer en cömert kişi de canını fî sebîlillah fedâ edip , şehid edilinceye kadar çarpışandır. ( Enes RA'dan rivâyet olunmuştur. ) "

HER ŞEYDEN ÖNEMLİDİR DİN İLİMLERİ :

“ Havadan , sudan , ekmekten , yemekten , yaşamdan , her şeyden daha önemlidir , ( din ilimleri ) ahiretini kurtarmasına yarayacak bilgilerdir ” diye.

Bu konuda o kadar çok hadis-i şerif , o kadar kuvvetli teşvikler vardır ki , onları okuyunca , bütün o işleri bırakıp , hemen ilim yoluna girme arzusu doğar insanın içine.
Başka her şeyi bırakacak gibi olur.

İLİM UYGULANMAK İÇİNDİR :

İnsan bir şeyi ne için bilir ? Koleksiyon yapmak için mi ?

İnsan , kütüphanenin rafları boş kalmasın diye mi kitap alır ?

Başkalarına ne kadar bilgili olduğunu göstermek için mi tahsil görür ?

Hayır. İlim , uygulanıp istifade edilmek içindir.

Başkalarına anlatmak , onlara da doğru yola çekmek , kurtarmak içindir.

Onun için bildiklerimizi yakınlarımıza , çevremize anlatmak çok önemli bir esas ve kaide oluyor.

ALLAH MAĞFİRET EDER :

Kim ilimden bir parça bir şey öğrenirse , bir harf öğrenirse , Allah onu mutlaka
mağfiret eder !

Muhakkak , Allah ona mağfiretini ihsan eder ! Mağfur olur o kimse !

İCTİHAD :

İctihadın , kelime olarak manası önemli , bunu bilelim.

Çünkü kelimelerin etimolojisinin , nereden çıktığının , hangi kökten geldiğinin , kelimeyi
iyi anlamakta faydası vardır.

İctihad demek , cehdetmek demek.

Cehd yani gayret etmek , ter dökmek , çalışmak demek.

“ İctihad ederim ” ne demek ?

“ Gerçeği bulmakta ter dökerim , uğraşırım , araştırırım , didinirim , sorarım ” demek.
İctihad bu. İctihad , oturup, sırtını koltuğuna dayayıp hüküm vermek değil.

Gayret sarf edecek , araştıracak , inceleyecek , düşünecek , taşınacak , ondan sonra ictihadının sonucunu söyleyecek.

HAKEM İLİM OLACAK :

O zaman ihtilâflar hallolacak. Başka türlü bir yol yok !

İlim adamı ne söylerse söyleyecek , hakem ilim olacak. Hakem ilim olunca da , işler düzelecek.

İnsan bilgin oldu mu , alim oldu mu Allahın ayetlerini daha iyi anlar , Allaha daha
güzel kulluk eder.

Câhil Allahı bilmez.

İSLAMI ÖĞRENMEK EN ÖNEMLİ MESELE :

Dünya üzerindeki Müslümanların ikinci önemli meselesi bilgi kazanmaktır.

İslamı öğrenmek , imanı öğrenmek , ilahi gerçekleri öğrenmek. İnsanların çoğu bunu bilmiyor.

Demek ki , insanların bilgilendirilmesi çok önemli.

Yani İslam’ı bilmeyenlerin bilmesi , bilip Müslüman olanların da kendi dinlerini doğru olarak tanıması çok önemli.

Profesör olmuş ama İslam’dan haberi yok , ayeti bilmiyor , hadisi bilmiyor.

Demek ki , bilgi çok önemli. Hem gayrimüslimler için önemli ; İslam’ı bilsinler , gerçekleri anlasınlar, cehennemde yanmasınlar , ahiretleri mahvolmasın diye ; hem bizler için önemli , İslam’ı doğru bilelim , yaşayalım diye.

SEVABIMIZ ÇOK OLACAK :

İlme sarıldığımız zaman , devamlı ilimle meşgul oldukça , ilmi öğrenmeye çalıştıkça ibadet yapmanın sevabını alacağız ve bunun dışında yapmış olduğumuz ibadetlerimiz , ilmin ışığında yapıldığı için Allahın rızâsına uygun olacak , böylece sevabımız çok olacak.

Çünkü , alimin uykusu bile ibadettir. Onun namazı , alimâne huşû ile hudu ile kılınan namaz , cahilin namazından , orucundan , haccından çok daha fazla sevaplıdır. O büyük sevapları alacak demektir.

İşte İslam bunu on dört asır önce , bin dört yüz küsûr yıl ortaya koymuş ve hiç ilmin kıymetinin bilinmediği ortamda bu sözleri söylemiş. Yeniliği orada getirmiş. Eskilerin bilemeyeceği , hatırından geçmeyen şey olarak söylemiş bunları.

Bizim nazarımızda bütün ilimlerin böyle birbirleriyle irtibatı vardır ve hepsinin de sonucu bizi götüreceği nokta Allah - u Teala hazretlerini bilmek ve onun rızasını kazanmaktır.

ÜMMET ORGANİZE GÜÇLER KARŞISINDA MAĞLUP :

Ümmet bir iki asırdır organize güçlerin karşısında mağlup ve mağdur durumda. "

Niçin ayağa kalkıp toparlanamıyoruz ? "

diye sorduğumuz zaman mesele , dini konulardan beşeri , dünyevi , maddi konulara ; baraja , elektriğe , elektroniğe , makineye , inşaata kayıyor.

O konular da ümmeti Muhammedin bilgilenmesi gerektiği anlaşıldığından , bizim dini hizmet gayesiyle çıktığımız yolda başkaları bizi , dini olmayan başka işleri yapıyor
diye görünce şaşırıyor .

Onlar İslam’ın ana yapısını bilmediği için ; biz ise Allah'ın rızasını düşündüğümüzden , Allah’ın rızasının da nerede olduğu meselesi ince bir mesele olduğundan , bunu anlamak da güzel bir bakış , doğru bir muhakeme ve hassas bir sezgiye bağlı olduğu için anlamıyorlar.
Post Reply

Return to “Kritik Analitik Düşünce ve Kişisel Gelişim”