(...)Ankara'dan ben çıktım, pazar günü vaaz vereceğim. Emrediyor bana, Ankara'dan atlıyorum otobüse, buraya geliyorum. Pazar günü vaazı veriyorum, hem de ziyaret etmiş, el öpmüş oluyorum.
Otobüse bindim. Kalbimden bir ilâhi geçiyor:
Gönül âyînesin s�fî,
Eğer kılur isen sâfî,
Açılur sana bir kapı,
Ayân olur cemâlullah!..
Çok güzel bir bestesi de var... Mehmed Bey diye bir kardeşimiz var, Allah selâmetü versin; o da çok güzel sesiyle söylerdi bunu...
Şimdi bu ilâhi gönlüme düştü. İlâhi olarak içim söylüyor, gönlüm söylüyor.
Gönül âyînesin s�fî,
Eğer kılur isen sâfî,
Açılur sana bir kapı,
Ayân olur cemâlullah!..
Ankara'yla İstanbulun arası dokuz saat... Gönlüm bunu söylüyor, ben de hayret ediyorum: "Niye gönlümde bu ilâhi var?" diye... Kendi kendime sun'î olarak zorlama yapıyorum. Diyorum ki: "Takıldı aklım buna, bozuk plak gibi aynı şeyleri söylüyor; başka ilâhi bulayım kendime!.." diyorum. Başka şeyleri söylüyorum, söylüyorum; iradem gevşediği zaman, yine o ilâhi... Uyuyorum, uyanıyorum; yine o ilâhi...
Bütün gece bu ilâhiyi talim ederek, Ankara'dan İstanbul'a geldim. Topkapı garajında indim, sabah namazını ancak orda kılabildim. Minibüse atladım. Vatan Caddesi'nde indim, camiye doğru yürüyorum. Kalbim hâlâ aynı ilâhiyi söylüyor:
Gönül âyînesin s�fî,
Eğer kılur isen sâfî,
Açılur sana bir kapı,
Ayân olur cemâlullah!..
Geldim, içeri girdim, elini öptüm. Namazı kılmışlar, işrağı kılmışlar; oturuyor. Pırıl pırıl yüzü, mütebessim siması; gülerken güleç yüzünden güller açılıyor... Elini öptüm.
"--Bak Es'ad, ne kadar güzel söylemiş şair!"
Orda telefon vardı duvarda, tel rafta... Başka kitap da yoktu. İncecik bir kitap çıkarttı ordan... "Bak, ne güzel söylemiş şair!" dedi. Ben de aldım baktım; aynı şeyi yazmıyor mu?..
Gönül âyînesin s�fî,
Eğer kılur isen sâfî,
Açılur sana bir kapı,
Ayân olur cemâlullah!..
Elyazması bir eser, matbû değil... Elyazması bir yazma eserde bunu gördüm. Şimdi kütüphanesi bana intikal etti. Bana: "Evlâdım bu kitaplar senin!" demişti. Mirasta kitapları bana geldi. Araştırdım, o kitap yok... Ama o gün bana o şiiri böyle göstermişti.(...)
Mehmed Zahid Kotku hazretlerini anlatırken dinledim diye hatırlıyorum.
http://esadcosan.awardspace.com/arsiv/k ... ramet.html