mehmetemin wrote: Merkezi vaaz ve merkezi ezan uygulması ki ezan uygulaması için Konya pilot bölgeydi, çok iyi oldu. Diyanetin bu hizmetine başta karşı çıkanlar oldu ama şimdi herkes destek veriyor. Çünkü çok güzel ezan okuyan müezzinleri seçiyorlar, ezan her yerde aynı güzellikte okunuyor ve dinleniyor. Bu konuda da Abdüllatif'e katılamayacağım. Merkezi vaaz da iyi oldu çünkü kenar mahalle camilerine diyanet vaiz göndermiyordu. Şimdi heryerde vaaz dinlenebiliyor ve yine diyanetin vaizleri çeşitli camilerde vaaz veriyor.
Aman "mehmetemin" ağbi!
Bunları siz söylemeyin bari! Aynı lafları malum medya mensupları sık sık söylediler. Herhalde bu yüzden "kanıksadık".
Çok güzel ezan okuyan müezzinler, her kürsüyü dolduracak vaizler yetiştirebilirdik/yetiştirmeye çalışabilirdik.
Yetişmişlerden istifade etmenin yollarını bulabilir, açabilirdik.
Mevcut durumda "Hah işte nihayet beni camiye çekecek bir ezan duydum, haydi camiye gideyim/gideyim." ya da "Vaaz verilmiyor diye camiye gitmiyordum, merkezi vaaz başladı haydi camiye gideyim/gidelim." diyen birini ben görmedim/duymadım. Görülen/duyulanların sayısı, bu uygulama sebebiyle kaybettiğimiz değerlerin kaçta kaçı tutar, bilmiyorum.
Otomatik okunan ezanla birlikte camiye gelen ve kapının açılmasını bekleyen cemaate kapıyı açarak içeri buyur eden "din görevlileri" yerine, vazifeninin şuurunda ve idrakinde imam ve müezzinlerimiz olabilirdi.
Vaiz efendiler, vaaz ettiği camiden kilometreler uzaklıktaki camilerde, kendisini görmemiş/görmeyen insanlara ne verebilir, ordaki insanlar ne kadar istifade edebilirler.
Siz de müşahade etmişsinizdir, vaizin bulunduğu camide dinlediğiniz vaaz ile, naklen yayın yapılan camide dinlediğiniz sesin sağladığı fayda bir değildir.
"Okullar olmasa idi, Milli Eğitimi ne güzel idare ederdim!" diyen beceriksiz yöneticiler ile, kendi beğenisini "din adına" uygulamaya koyan/zorlayan kifayetsiz idarecilerin uygulamalarının/uygulamamalarının ceremesini neden biz çekelim?
Kurgu öyle kuruluyor ki, bizleri de "Yarabbi şükür, camimiz vaazsız, minaremiz ezansız kalmadı" noktasına getiriyor.
Halbuki biz buna razı olamayız/olmamalıyız.
Ezan vakti ile veya ezandan şu kadar önce camiye gelen, tesbihattan sonra cami kapısını kilitleyerek giden bir "din görevlisi" anlayışındaki kardeşlerimizin: "cemaatinin ve cemiyetin dertleriyle ilgilenen", "onlara rehber ve önder olan", "peygambere ve onların hakiki varislerine varis", (Allah c.c. göstermesin, gerektiğinde) "düşman istilasında olan bu toprakta ezan okunmaz, cuma kılınmaz" diye haykırabilecek "Sütçü İmam" emsali gerçek iman erleri ve önderleri haline dönüşmesine muhtacız.
mehmetemin wrote: Bu konuda da Abdüllatif'e katılamayacağım.
demişsiniz, bu konuda ben de, size katılamayağım.
Camisine liyakatlı imam, müezzin, kayyım talebinden vazgeçme noktasına,
(daha düne kadar) karşı olduğu Avrupa Birliği projesinin en büyük destekçisi haline
gelmiş isek (öncelikle kendi nefsim'e), vah ki vah! Hani demişler ya "Ört ki ölem!"
Allah'ım!
Bize hakkı hak olarak göster ve ona tabi kıl. Onun tahakkuku için bize bilgi, azim, gayret ve güç ver.
Bize batılı batıl olarak göster ve ondan uzak tut! Uzak durmasını teminen çalışabilmek için bize bilgi, azim, gayret ve güç ver.
Senin herşeye gücün yeter.
(âmin)