Biraz da Felsefe Yapalım

Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Abdüllatif »

Gözünle gördün mü deyince ben de alınmıştım.
Hakkınızı helal ediniz, ben helal ediyorum. :x
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by mehmetemin »

yani biz buralarda tutup koca koca alimleri bile eleştiriyruz yeri geliyor hatası var diyoruz,bu şahsı eleştirmemiz niye abartılmış.işte başta dediğimiz noktaya geldik,bu tip kişilere kendilerine gösterilemeyecek itibar gösteriliyorda ondan.

biz kişinin samimiyetinide sorgulamadık,binlerce hatalı iş yapan müslüman yok mu var yığınla bu adam daha iyi işler yapmış ,kötüden iyiye gidiyor ,fakat iyiye giderken bu kişi birden normal mutad değil anormal olarak ilerliyor.

eyüp sultana gidince insanlar hergördüğü sakallı sarıklı adamın elini mi öpüyor.hayır bir meşhur hoca olur,alim olur,devlet kademesinde bir kişi olur şu olur bu olur.bu şahıs ne eski mesleğinden gelen şöhreti kullanıyor.esas kendisinin bundan kaçınması lazım.doğru olanın bu şekilde olduğunu düşünüyorum ve artık konuyu değiştirsek olur.
konumunu bilmesi lazım.
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Duru »

Abdüllatif wrote:Gözünle gördün mü deyince ben de alınmıştım.
Hakkınızı helal ediniz, ben helal ediyorum. :x
Estagfirullah kardeşim,bir hakkımız yoktur..varsada helal olsun,,

Yeni konumuz;

Etkili dinleme olsun mu ?Birbirimizi neden devamlı yanlış anladığımızın farkına varmış oluruz belki..
Yada Empati olsun,yada ikisi birarada olsun (mu?) (:
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Abdüllatif »

Bunun cevabı basit.. Yazı ortamında konuştuğumuz için jest ve mimikler ve ses tonu yazılara dahil olmuyor. Bu da aslında hiç alakası olmayan şekilde karşı tarafın anlamasına sebep oluyor. ;)
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Duru »

Sadece sanal olarak bakmayalım ama gerçek hayat içinde yorumlarınızı almak isterim..
çünkü insanlar devamlı anlaşılmamaktan yada yanlış anlaşılmaktan dem vurup duruyor..

Bence yeterince empati kuramadığımızdan (:
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
seyir

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by seyir »

Şeytanın cirit attığı sahalardan birisi.
"Bak böyle demek istedi, böyle anlaman lazım, hakarettir bu, tepki ver, altında kalma, saldır...." Oysaki karşı tarafın aklından bile geçmemiştir. Hatta bir söz söylemese bile vesveseler artar. "Niye suskun, buna niye cevap vermedi, yoksa şöylemi anladı, kızdı mı, sessizlikle cevap mı veriyor...." Hem öyle olabiliyor, hemde olmayabiliyor. Doğru da çıkabiliyor yanlışta.
Netten de yazışsak, yüzyüze de konuşsak aklımız, sinsi vesvesecinin tarlası oluveriyor. Bin türlü senaryoya elverişli. Bu da temiz olmayışından herhalde. Hele birde önyargımız bolsa... Oooohh.. Akıl mantık bir yana, emmareler çarpışa...
Gaflet içre olduğumuzdan ve özellikle şeytandan Allah(cc)'a sık sık sığınmayışımız en büyük sebeplerinden. Allahu alem..

Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup düşünmek genel ve güzel bir çözüm (Sanırım empati derken bunu kastettiniz). Fakat bu de yetersiz oluyor bazen. Hiç olmadık bir sebep-mantık-anlayış çıkabiliyor. Ama gerekli bişey.

Açık olmak ve anlayışı sorgulamak güzel bir çözüm. "Bak kardeş, ben senin şu sözünden şöyle birşey anladım, bana dokundu. Bunu bir açıklarmısın, gerçekten böyle mi demek istedin?" gibi sorgulamak. Pek uygulanmayan birşey ama uygulandığında samimiyeti ve iletişimi daha sağlıklı hale getirebilir. Özellikle ihvan arasında uygulamaya elverişli bir metod.
Bunun, empatinin, etkili dinlemenin bir alışkanlık haline gelmesi de çok verimli olabilir. Netice, düşünerek dinleme-konuşma özelliğine burdanda kad'a dayanıyor....

Anlayış sorunu, özellikle vesveselerle gelen anlaşamama; evli çiftlerde ve özellikle evlenmeye karar vermiş adaylar arasında ve evliliğin ilk yıllarında çok belirginleşiyor. Tabi evlilik, şeytanın istemediği bir şey olduğu aşikar. Bu durumlarda daha çok çalışıyor... Çokça Allah(cc)'a sığınmamız ve açık-net olmamız fırsat vermememiz ayrılığa düşmememiz gerekir diye düşünüyorum.

Karışık oldu, anlaşılırız inş. :)

Allah(cc) cümlemize İslamı en güzel şekilde anlayıp yaşayabilmeyi nasib etsin.

Esselamualeyküm.
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Abdüllatif »

Seyir Abicim, karışık oldu demişsin ama, sen bu yazına bir giriş bir de sonuç kısımları ekle çok hoş bir makale olur. Mail gruplarında da yayınlatırız. Tanıdıklarım var :P
:x
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Duru »

Seyir Hocam;

çok güzel analtmışsınız hemde..
Açık olmak ve anlayışı sorgulamak güzel bir çözüm. "Bak kardeş, ben senin şu sözünden şöyle birşey anladım, bana dokundu. Bunu bir açıklarmısın, gerçekten böyle mi demek istedin?" gibi sorgulamak. Pek uygulanmayan birşey ama uygulandığında samimiyeti ve iletişimi daha sağlıklı hale getirebilir. Özellikle ihvan arasında uygulamaya elverişli bir metod.
ah..keşke böyle bir anlayış yerleşse ...
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by mehmetemin »

uzun zamandır konuşmak istediğim ama nedense gündeme getiremediğim bir konu var bu konuya isterseniz geçebiliriz.

kişinin tedaviyi reddetme hakkı var mıdır.reddeden kişi sizce haklımıdır ama öncelikle çeşitli bilgiler vermek gerekir.

1-kişinin felç gibi veya iyileşmeyecek ıstıraplı hastalığı nedeniyle veya ölümcül bir hastalığa yakalanıp hastalık süresini kıslatmak için kendisinin öldürülmesini istemesine ötenazi denir ve dinende ve hukukende yasaktır.buna aktif ötenazi denir.

2-kişinin kronik bir rahatsızlığı olup tedaviyi reddetmesi ise (şeker tansiyon gibi) kişinin bir reaksiyonla ölümüne sebep olacağı için intihar gibidir ve bunu tartışmayacağız ,bu haklılık olan birşey değildir.tabi kişi kendi bilir reddebilir yapacak birşey yok.

3-kişinin ıstıraplı ama ölümcül olmayan bir hastalığa yakalanıp ilaçlarını kullanmaması nedeniyle ölmesine ise pasif ötenazi denmektedir.bu intihardır.

4-kişinin ölümcül bir hastalığa yakalanıp tedaviyi reddetme hakkı ise vardır.bu hukukende ve araştırdım dinende varmış çünkü resullahın hastalıkta tedavinin yanında tedaviden başka sabrıda tavsiye eden hadislerine dayanılarak kişinin tedaviyi reddetme hakkının olduğunu alimler söylemişler.kişi burada nasıl olsa öleceğim tedavi görerek eziyet çekmek istemiyorum demektedir.buna ise batılılar dolaylı ötenazi demektedir.burada yaşam süresinin kısaltılması varmış mesela kanserli hasta kemoterapi görse 1 yıl görmese 6 yaşar kabilinden.

şimdi esas sorun burada kişinin bu son durumda tedaviyi reddetme hakkını siz destekliyormuzunuz yoksa allahtan ümit kesilmez veya öleceğim ama eldeki mevcut tedavi yöntemlerinide deneyeceğim belki allah şifa verir anlayışımı daha doğru.yoksa hastanenin eziyetini çekeceğime evimde ölmek istiyorum.ki halk arasında bu tür bir anlayış yaygındır sizce hangisi

benim şahsi görüşüm son zamana kadar tedaviden vazgeçmemek.
Abdüllatif
Posts: 1556
Joined: 28 Jul 2007, 15:32
Kan Grubu: AB (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Abdüllatif »

Peygamber efendimiz, ilaçla tedaviyi olunuz diyor ama şifayı ilaçtan değil; Allah'tan beklemek gerekiyor. Hem ilaç kullanacağız hem de şifayı ilacın değil Allah'ın vereceği bilincinde olacağız.

Kimin ne zaman öleceğini kimse bilemez. Dolayısıyla ben zaten ölecem deyip ilacı bırakmak, yada ilaç kullanırsam ölmeyeceğim gibi bir düşünce zaten olmamalı.
Vay, yüz bin vay kim dildardan ayrılmışam
Fitne–çeşm ü sahir u hunhardan ayrılmışam
Bülbül-i şûride em gülzârdan ayrılmışam
Kimse bilmez kim ne nisbet yârdan ayrılmışam!
seyir

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by seyir »

Önerilen tedaviden iyileşme umuluyorsa tedaviye başvurmak gerekir tabiki. Şifayı talep-gayret bizden, bu vesileyle şifayı verecek ve yaratacak olan Allah(cc).
Lakin tedavinin iyileşmeye sebebiyet verme oranı ile tedaviye başvurmadan beklemenin iyileşmeye götüreceği oran eşit ise karar biraz zorlaşıyor. Yani, hasta tedavi olmaz ise %50 yaşama şansı var deniyor, tedavi olmayı diler ise bu ameliyatta, masadan kalkan hasta oranı da %50 deniyor. Bu durumda neyi seçerdiniz?

Kıymetli bir hocamızın anlattığı bir kıssa geldi aklıma.
Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi(rha) Efendimizin Yusuf adında bir talebesi varmış (Trabzonlu). Yusuf'un kardeşi Trabzonda kuduz olmuş. Yanılmıyorsam kurt ısırmış. Yusuf, tedavi için kardeşini almış İstanbula gelmişler. Edeben hastaneden önce Şeyhi Gümüşhanevi Hazretlerini ziyarete gitmişler. O sırada Şeyh Efendi dergahta dervişleri halvete sokuyormuş. Bunlar girmiş dergaha, hoş beş demeye fırsat kalmadan Şeyh Efendi "atın bunlarıda içeri"(halvete) demiş. Ne olduğunu anlamadan ikiside kendilerini halvette bulmuş. Bir zaman sonra Yusufun kardeşi "abi bende kuduzun alametleri(kudurma) başladı, burda çevreme zarar vermekten korkarım doktora gitmem tedavi görmem lazım vs.." demiş. Yusuf, halvet sorumlusuna olayı bildirmiş. Sorumlu derviş Şeyh Efendiye durumu anlatınca Gümüşhanevi Hazretleri "bizim halvetten doktora adam gitmez! mutfaktan bir bardak çay götürün içsin" demiş. Çayı götürmüşler, içmiş. 40 gün sonra halvetten çıkan 2 kardeş icazet alarak Trabzona dönmüşler.
halil
Posts: 109
Joined: 11 Feb 2008, 14:20

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by halil »

kazanlı abdulazız hocamızın talebesınden bırı anlatıyor
Tıp talebesi idim. Hocaefendi hastalık hususunda bize şunları söyledi:

"Allah CC bir kuluna şifa verecekse sudan da verir. İnsanların hasta olduklarında bir hekime gitmek mecburiyetleri yoktur. Yâni hekime müracaat etmemelerinde mes'ul olmazlar. Fakat ehliyetli bir hekime müracaat ederse, sebebe tevessül etmiştir. Bu durumda hekimin söylediğine uyması gerekir. Yoksa mes'ul olur."

İslâm'da her şeyde olduğu gibi hekimlikte de ehliyet aranır. Bu bakımdan kendisine sormuştum: "Kadın, kadın doktora mı gitmelidir?" sualime: "Kadın doktorla, erkek doktor aynı ehliyete sahipse, kadın kadını tercih eder. Erkek daha ehliyetliyse o zaman erkeğe gider." cevabını vermiştir.

Hocaefendi'nin o esnada oniki yaşındaki büyük oğlu Mahmud hastalanmıştı. Yüksek ateş ile yatıyordu. Bu hastalık birkaç gün sürdü. Ben tıp talebesi idim. Hocaefendi Mahmud'un hastalığını benimle konuşuyordu. Hastayı ziyarete gelenlerin arasnıda Vedat ağabeyim vardı ve Hocaefendi'ye:

"--İzin verirseniz Mahmud'u bir doktora götürelim." dedi.

Hocaefendi ise:

"--Götüreceğim, götüreceğim de Allah'tan utanıyorum." dedi.

http://www.dervisan.com/silsile/azizefendi/index.htm
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by mehmetemin »

benim demek istediğimi abdülaziz bekkine hz leri çok güzel ifade etmiş.

hekime gitmezsek mesul değiliz. ama gidersek sebebe tevessül ediyoruz.

ikiside meşru hangi görüş bize daha yakın gelir ona bakalım dedik.

gerçi bu tarz ümitsiz hastalığa yakalanan kişiler tedaviden ziyade manevi desteğin kendilerine daha iyi geldiğini söyleyen çok ve tedaviden kaçınabiliyorlar.hasta gözüylede bakmak lazım.zor ve ıstıraplı tedaviler,hastaneye bağımlı kalmalar,hele bazı hastalar en yakınlarından bile tecrit edilerek artık yapayalnız kalmaları ,doktorların hastaları bir çeşit tedavi denemleri için kullanmaları ,bunlarında göz ardı edilmemesi lazım tabi.
User avatar
Duru
Posts: 439
Joined: 19 Apr 2008, 16:22

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by Duru »

Merhaba Arkadaşlar ! (:

Yeni bi konu geldi aklıma ve sizlerin düşüncelerini merak ettim,bilgilerinizi paylaşırsanız bahtiyar oluruz..

Konumuz:İslamda büyü,sihir v.s şeyler ve bunların tesirleri?

Yani Allah izin vermedikten sonra kimse bişey yapamazki..(di mi (: )

Bide sende büyü var deyip şu duaları oku demek yada muska gibi bişe yazılması doğru mu ?

Hocamızın konuyla ilgili yazılarını paylaşırsanız çok çok mutlu oluruz..awardspace uzantılı adres açılmıyor maalesef : (
[align=right]İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın...
Bir hâl gelir... ağlayamazsın, susamazsın!
[/align]
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Biraz da Felsefe Yapalım

Post by mehmetemin »

102. (Yahudiler, kitaplarından yüz çevirip sihirle meşgul oldukları için,) Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytan(ların ve şeytan ruhlu insan)ların: “Bunu sihirle elde etti.” şeklindeki (uydurma) sözlerine uydular. Halbuki Süleyman (bir peygamber olarak, mucize gösterdi; onların iddia ettiği gibi, sihir yaparak) küfretmedi/nankör olmadı. Fakat o şeytanlar, insanlara Babil’deki Hârût ve Mârût isimli iki meleğe indirilen (ilhamla bildirilen) şeyi(1) (yani) sihri (büyüyü) öğreterek kâfir oldular. Halbuki onlar, (o iki melek, mucize ile sihrin farkını bildiriyor ve): “Biz ancak bir imtihan için (gönderilmiş)izdir; sakın (sihir yapıp da) kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmiyorlardı. Buna rağmen (yahudiler) kadınla kocasının arasını ayıran şeyleri bunlardan (kötü niyetle) öğreniyorlardı. Ama onlar, Allah’ın izni olmaksızın onunla hiçbir kimseye zarar verecek değillerdi. Yine de onlar, (o yahudiler) kendilerine fayda sağlayacak olanı değil, zarar verici şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu satın alan (ve satan) için, âhirette (cennetten) bir nasip olmadığını biliyorlardı. (Onların sihir yapmayı benimsemekle) kendilerini sattıkları şey ne kötü! Keşke bilselerdi.

(Eski kavimlerin çoğu sihre çok inandıkları için Hz. Süleyman’a verilen mucizeler için “sihir yapıyor” diyorlardı. Âyet-i kerîmede iki husus göze çarpmaktadır: 1. Şeytanlara uyanların Hz. Süleyman’a sihir isnad etmeleri. 2. İmtihan için gönderilen Hârût ve Mârût’un insanlara bir şey öğretirken: “Sihir yaparak kâfir olmayın.” diye uyarmaları. Çünkü melekler bunu yapmazlar. Bir şeyin kötü ve zararlı yönlerini söyleyerek onun hakkında bilgi vermenin bir mahzuru olmayıp, onun zararını önlemede etkilidir. Cumhûrun ve müfessirlerin görüşü budur. Nitekim Bîrûnî (972-1080): “Kötülüğü bilmeyen, ondan sakınamaz; iyiliği bilmeyen de ona ulaşamaz.” demiştir. Şarabın hem yapılışını öğretmek hem de haram olduğunu söylemek gibi.)


bakara suresi 102.ayeti kerime meali(feyzül furkan ) bu konu ile ilgili.
Post Reply

Return to “Anketler”