Kalplerin Azığı

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
mnctosman

Kalplerin Azığı

Post by mnctosman »

Kalplerin Azığı

Bismillahirrahmanirrahim

Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri “Tasavvuf ALLAH’u Teâlâ’nın ahlakı ile ahlaklanmaktır.” diye tarifini yaptığı tasavvufa gönül bağlayan müritlerin kalplerinin ALLAHu Teâlâ’yı daim zikretmesi ve ruhlarının kötülüklerden temizlenmesi için uyması gereken kurallar vardır.

Tasavvuf ilmi, insana imanın yerleşmesini, ibadetlerini seve seve ve kolaylıkla yapmasını, ALLAHu Teâlâ’nın sevgisine kavuşmasını, kalbin kötü huylardan temizlenmesini, ALLAH (c.c.) sevgisi dışında sevgilerin kalpten çıkarılmasını sağlar.

Tasavvuf: ‘’ Bir müslümanın İslam ahlakı ile ahlaklanması için lazım olan bilgileri ve kuralları öğreten bir ilimdir.’’ Bir insanın islamı yaşayabilmesi için birinci kural doğru bir iman sahibi olması gerekir. İkinci kural islamiyetin emir ve yasaklarını öğrenmektir. Üçüncü kural kalbin kötülüklerden temizlenmesidir.

ALLAHu Teâlâ Rad suresi 28. Ayetinde buyurdu ki:

-Kalplere imanın sinmesi, yerleşmesi ancak ve yalnız zikir ile olur.

İmam Gazalinin dev eseri İhya-u ulumiddini hazırlarken başvurduğu temel kaynaklardan olan Şeyh Ebu Talib El-Mekki (r.a.) nin 4 ciltlik Kutü’l Kulüb* (kalplerin azığı) adlı tasavvufla ilgili eserinde müritlerin uyması gereken kurallar ile diğer önemli temel konularla ilgili açıklamalar bulunmaktadır.

Bu kurallar aşağıda belirtilmiştir:

1-- MÜRİDLERİN UYMASI GEREKEN KURALLAR

[ Ulemadan bir zat öyle demiştir. Halk üç şey ile perdelenir. Para aşkı, önderlik sevdası ve kadınlara teslimiyet. Bir arif ise şöyle dedi. Kulu, ALLAHu Teâlâ’ya ibadetten üç şey alı koyar. Müritlikte samimiyetin azlığı, tariki bilmemek ve şer âlimlerinin hevaya dayalı konuşmaları.

Müridin şu yedi haslete sahip olması gerekir:

1.Müritlikte sıdk ki bunun alameti hazırlık yapmaktır.

2.ALLAHa (c.c.) itaatte sebep oluşturmaktır ki bunun alameti; kötü arkadaşları terk etmektir.

3.Nefsinin halini bilmek ki bunun alameti; nefsin afetlerini keşfetmektir.

4.ALLAH’ı (c.c.) bilen âlimlerin meclislerine katılmak ki bunun alameti; böyle âlimleri diğerlerine tercih etmektir.

5.Tövbeyi Nasuh ile tövbe etmektir ki bunun alameti; heva ile bağları kesmektir.

6.Nefsin arzuladığı şeyde züht sahibi olmak ve ilmin zemmetmediği helal lokmayı yemektir ki bunun alameti; onu aramaktır. İlmin nefsine hâkim olması ise, şeraitin hükmüne uygun olan mubah yollarla olmalıdır.

7.Bütün bunlarda kendisine destek olacak Salih bir arkadaş sahibi olmaktır ki, Salih arkadaşın alameti; kendisine takva ve iyilikte yardım etmesi, günah ve saldırganlıktan men etmesidir.

Bu yedi haslet, müritliğin azığı olup, müritliğin dürüst ve sağlam oluşu bunlara bağlıdır. Bu yedi haslete ulaşabilmek için de şu dört şeyden istifade edilir. Bu dört unsur, meskur yedi hasletin binasının sağlam, temellerini güçlü olmasını temin eder.

Bunlar şöyle sıralanabilir

1.Açlık
2.Uykusuzluk
3.Sükût
4.Halvet

Bu dört unsur, nefsin hapsi ve hareket sahasının daraltılması, onun ezilerek bağlanmasını sağlar. Böylelikle nefsin tabi sıfatları zayıflatılıp muamelesi güzelleştirilir. Bu dört unsurdan her birinin kalp üzerinde belli bir müspet tesiri vardır.

1.Açlık: Açlık kalpteki kanı azaltarak onu ağartır. Bu aklaştırma, kalbin nurunun beyazlaşmasını temin ederek, kalbin yağını eritir. Kalbin yağının erimesi, onun yumuşaklık ve şefkatini artırır. Yumuşaklık ise her hayrın anahtarıdır. Katılık (kasavet) ise her türlü şerrin anahtarıdır.

Kalbin kanı eksildiği zaman düşmanların ona nüfuz etmesi zorlaşır. Çünkü şeytanın yeri kalpteki kandır. Kalp rikkat bulup yumuşadığı zaman, düşmanın hâkimiyeti de zayıflar. Filozoflar (kalp kanın böbreğidir) derler. Bu sözlerinde dayandıkları delil ise insan öldüğü zaman vücudundaki kanı ancak ruhunun teslimiyle birlikte kaybeder olmasıdır.

Filozofların bazıları ise, nefsin yatağının kan olduğunu söylemişlerdir. Bizce sıhhatli olan görüşte budur.

ALLAH Resulünden s.a.v. rivayet edilen şu hadiste bunu doğrular: ‘’ şeytan, Âdemoğlunun kanında hareket eder. Açlık ve susuzlukla onun kanallarını daraltır’’ (Ebu Davud)

Açlıkta ise kanın eksilmesi söz konusudur. Kanın eksilmesi, insanın ezeli düşmanı olan şeytanın yoları olan damarların daralmasını ve mekânın darlığından dolayı nefsin meskeninin zayıflamasını sağlar.

Açlık, zühdün anahtarı ve ahretin kapısıdır. Açlıkla nefsin zilleti, teslimiyeti, zayıflatılması ve kırılması mevzu bahistir. Bütün bunlarda kalbin hayat ve salahının özünü teşkil ederler. Açlık ile ulaşılabileceklerin en alt noktası, sükûtun tercih edilmesidir. Sükûtta ise selamet vardır.

Sehl (r.a.) der ki: ‘’hayrın tamamı şu dört şeyde toplanmıştır. Abdalın abdal olması da bunlar sayesindedir. Karınların boş tutulması, sükût, uykusuzluk ve insanlardan uzaklaşma. Kim açlığa ve zarara karşı sabredemezse bu işin hakikatine ulaşamaz.’’

2.Uykusuzluk: Abdulvahit b. Zeyd, ALLAH üzerine yemin ederek şöyle derdi: ‘’çünkü açlık ve uykusuzluk kalbi nurlandırıp onu parlatır. Kalbin nurlanması gabya yakından temas etmeyi, kalbin parlaması ise yakini imanın saflaşmasını sağlar. Nurlanma ve parlaklık, kalbe aklık ve yumuşaklık kazandırır.‘’

Harise el-Ensari (r.a.) bu babda şöyle bir nitelemede bulunmuştur. ‘’Nefsim dünyadan geçtiğinde sanki RABBİMin arşını apaçık dururken görür gibi oldum. Sanki birbirlerini ziyaret eden cennet ehline ve birbirlerine düşmanlık eden cehennem ehline bakıyor idim. ‘’

ALLAH Resulü s.a.v. mümin kalbini vasf ederken şöyle buyurmuştur. ‘’ kalpler dört çeşittir. Bir kalp vardır ki içinde yalnızca ışık saçan bir çerağ vardır. Bu müminin kalbidir.’’ (İbni Hanbel)

Şunu bil ki âlimlerin uykusu, ancak uzun süren uykusuzluğun ardından uykusun ağır basmasıyla olur.

Abdal zümresinin sıfatları arasında şunlar sayılır. ‘’Yemeği ölmemek için yemek, sözü ancak zaruret halinde söylemek. Geceyi sevdiği ALLAHu Teâlâ için uykusuz geçiren kimse elbette gündüz onun emirlerine muhalefet etmeyecektir. Çünkü o, bütün gecesini ona hizmetle geçirmiştir.’’

3.Sükut: Sükuta gelince sükut aklı aşılayan Vera( Takvâ, sakınma, korunma, günahtan hassasiyetle kaçma ve korkma, haramlar bir tarafa, şüpheli olan şeylerden, mâlâyânî ve boş şeylerden uzak kalma. Vera', kısaca "dînî hükümlere riayette titizlik" manasına gelir.) yı eğiten ve takvayı celbeden bir fazilettir. ALLAHu Teâlâ sükût ile kula sahih tevil ve tercih edilen bir ilim ile çıkış nasip eder ve sükûtu tercih etmesi sebebiyle onu sözde ve amelde doğruluğa muvaffak kılar.

Ukbe bin Amir (r.a.) şöyle demiştir : ‘’ Ey ALLAH Resulü kurtuluş nasıl olur? Buyurdu ki: dilini tut evin sana yetsin ve günahın için ağla.’’ (İbni Hanbel)

Abdullah bin Süfyan (r.a.) babasından şu ahdisi rivayet etti ‘’Dedim ki: Ey ALLAH Resulü bana İslam için öyle bir vasiyet et ki, senden sonra onu hiç kimseye sormayayım. ALLAH Resulü s.a.v. buyurdu ki ‘’RABBİM ALLAH’tır de, sonrada istikamet üzere ol.’’ Bunun üzerine şöyle dedim. ‘’Bunları yaptıktan sonra neden sakınayım?’’ O zaman ALLAH Resulü s.a.v. : ‘Bu’ buyurdu ve dilini işaret etti.

ALLAH Resulünün bir vaazında ise şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir. : ‘’ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbı ile uğraşması, başkalarının ayıplarını aramasını engeller, malının fazlasını infak eder ve sözünün fazlasını tutar. ‘’

Bir âlimde şunu söylemiştir. Bir kulun dili istikamet bulduğunda diğer amellerini de sağlam görürüm. Dilinde yanılma olan kulun ise diğer amellerinde daima fesat görürüm.

Zunnun-i Mısri (r.a.) şöyle derdi ‘’korku kaygılandırır, hayâ ise susturur.’

Hasan el-Basri (r.a.) şöyle demiştir: ‘’müminin dili kalbinin arkasındadır. Konuşmak istediği zaman tefekkür eder. Konuşmak eğer lehinde ise konuşur, aksi halde dilini tutar. Münafığın kalbi ise dilinin ucundadır. Yani o kalbine doğan her şeyi söyler. Konuşmadan önce hiç duraksamaz ve düşünüp taşınmaz.

4.Halvet: Halvet kalbin halktan uzak olması, bütün himmet ve gayretin Halikin emrine yöneltilmesidir. Halvet müridin sebat üzerindeki kararlılığını güçlendirir. Halvet kulun dünyevi hazlar üzerindeki nefsanî arzularını azaltır. Şunu unutmamak gerekir ki gözler, kalbin kapısı gibidir. Kalbin afetleri de gözler yolu ile girer. Kalbin şehvet ve lezzetleri de gözlerde bulunur.

Ulemadan bir zat şöyle demiştir: ‘’bakışları artan kimsenin pişmanlıkları da uzar. Halvet ahret fikirlerini çekerek yakinen gördükleri sayesinde kalbin ahrete olan ilgisini artırır. O kulların hatıralarını unutturup kalbin daima mabudu zikretmesini temin eder. Halvet, sıhhat alametlerinin en büyüğüdür.

ALLAH Resulünün bir hadisinde de bu yönde bir ifade vardır. ‘ALLAH tan afiyet dileyin kula yakini imandan sonra kula yapılan en büyük lütuf afiyettir.’ (Buhari)

Abdulazizden Sehl’in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: ‘velinin insanlara karışması bir züldür. Tek başına kalması ise bir izzettir. ALLAH dostu velileri pek ender olarak halk içinde gördüm.‘

İnsanın tok olması ise dünya hayatında arzu ve hevanın anahtarını teşkil eder.

Sahabeden biri (r.a.) şöyle demiştir: ‘ALLAH Resulünden s.a.v. sonra ortaya çıkan ilk bidat tokluktur. Çünkü insanları karınları doyduğu zaman şehvetleri de azar.’

Ayşe’den (r.a.) rivayet edildi ki : ‘ALLAH Resulü s.a.v. ve ashabı isteksizce acıkırlardı.’

Ebu Cüheyfe (r.a.) ise şunu rivayet etmiştir: O ALLAH Resulünün yanında geğirmişti. ALLAH Resulü şöyle buyurdu: ‘geğirtini bizden uzak tut. Sizin dünyada en uzun tok kalanınız ahrette en aç kalanınız olacaktır.’

Süfyan-ı Sevriden (r.a.) şu söz rivayet edilmiştir; ‘iki şey vardır ki kalbi katılaştırır: uzun süre tokluk ve çok konuşmak.’

Mekhul’dan (r.a.) şu söz rivayet edilmiştir: üç haslet vardır ki ALLAHu Teâlâ onları sevmez. ALLAHu Teâlâ’nın sevdiği hasletler şunlardır: az yemek, az uyumak ve az konuşmak. Onun buğz ettikleri ise şunlardır: çok yemek, çok konuşmak ve çok uyumak.

Dilin günahları arasında yalan, gıybet, koğuculuk ve iftirayı zikredebiliriz.

ALLAH Resulü s.a.v. ‘’ gıybet, bir kulun kardeşi hakkında, onda bulunan bir şeyi yokluğunda söylemesidir.

ALLAH Resulü s.a.v. gıybet zinadan daha ağırdır buyurarak onun kötülüğünü teyit etmiştir. ]

Müritlerin uyması gereken kuralların yukarıda detaylı bir şekilde açıklaması yapılmıştır. Bu meyanda müridin açlığa tahammül etmesi, uykusuzluğa dayanması, sükût ve halvet gibi şartlara uyması, kâmil bir insan sıfatı meydana getirir. Açlıkla kalpteki ve damarlardaki kanın azalması, damarların daralması sebebiylede şeytan barınacağı bir mekân bulamadığından nefisten arınmış bir insan hüviyetine kavuşur.

Hz Muhammed s.a.v. ‘ kişi yemeği azalttığı zaman içi nur ile dolar’ (Deylemi)

ALLAHu Teâlâ nefsimizin ıslah olmasını, kalbimizin temizlenmesini, içimizin nurla dolmasını ve yolunda yürümemizi nasip eylesin.

Âmin.

tevhidgemisi.d.
Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”