Nakşi yolunun esasları

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
mnctosman

Nakşi yolunun esasları

Post by mnctosman »

İmam Rabbanî, Nakşî yolunun eğitim metotları konusunda başka yerlerde fazlaca bulunmayan güzel bilgiler verir. Böylece Nakşiliğin kendine has özellikleri ortaya çıkar. Ona göre Nakşiliğin, salikleri açısından en büyük özelliği insanı zâti huzura erdirmesidir:

“Zâti huzur (ALLAH'ı her yönde ve yerde hazır ve mevcut bilmek) Nakşibendiyye meşayihi katında daima vardır.” (21. Mektup)

İmam Rabbanî nisbeti sadece manevi bir silsile olarak görmez, ona göre nisbet zâtî huzur manasına gelir. Nakşîlik yolunun kısa sürede insanı ALLAH Teâlâ hazretlerine erdirmesinin arkasında esas bu durum rol oynar. O kadar ki daha samimiyetle bu yola adımını atan salik ALLAH'ın izni ile çok güzel manevi haller elde eder. Nakşî büyüklerinin tabiri ile yolun sonu başında dürülmüştür. Büyük müceddid bu durumu ise şöyle açıklar:

“Bu büyük zatların tarikatında nihayet başlangıç içindedir. Bu manada onlar Resulullah'ın ashabının yolunu izlerler. ALLAH Teâlâ onlara salât ve selam eylesin. Resulullah'ın ashabı onunla yaptıkları ilk sohbette, işin sonunda erecekleri noktaya hemen ermişlerdir. İşbu mana, sonun ilke sığdırılmış olmasının manasıdır. Resulullah s.av. Efendimizin velayet makamı, cümle nebilerin ve resullerin makamlarından üstün olduğu gibi, anlatılan büyüklerin velayet makamları, cümle velilerin makamından üstündür. Nasıl anlatıldığı gibi olmasın ki onların velayeti Sıddîk-i Ekber'e dayanmaktadır. Bu büyük meşayihin bazı fertlerine bu bağlılıktan bir nisbet ulaşır. Ne var ki o, Sıddık-i Ekber'den gelen bir nasiptir. ALLAH ondan razı olsun.

İmam Rabbanî Hazretleri Nakşî yolunda bu kemalatın ancak muhabbetle saliklere aktarıldığını beyan eder. Sevgi eksikliği veya darılıp gücenmeler bu nisbetin müridana ulaşmasına engel teşkil eder.

“Ey Mahdum, sen şer'i vaziyetlerden hangisinde olursan ol, orada sıkıntıya, darlanmaya ve azara mahal yoktur. Bir şartla ki muhabbet bağı kopmaya... Hatta günden güne kuvvetlene. Bir de şu şartla ki iştiyak ateşinin soğumayıp gün be gün artmasıdır... Hatta saat saat sevgi arta.” (262. Mektup)

İmam Rabbanî hazretleri sevginin önemini daha açık şekilde şöyle açıklar:

“Bizim irtibatımız sevgi ve muhabbet üzerine kurulmuştur, nisbetimiz ise dahi in’ikâs ve insibağ (boyanma) yoludur. Bu sebeple yakınlık ve uzaklık fark etmez. Ancak manevi gelişimin hızlılığı yolun bazı özelliklerini bilip bilmemeye bağlıdır.”

Nakşi yolunun erdirici olmasının sırrı İmam Rabbâni hazretlerinin bu sözlerinde yatmaktadır. Salik mürşidine ve bağlı olduğu yola ne kadar çok sevgi duyarsa o kadar çok kendisine kemalat yansır. Bir süre sonra salik farkına varmadan şeyhinin boyasına boyanmış olur. Sevgi ve muhabbet olmadan Nakşi yolunda ilerleme mümkün değildir. Bu sebeple salikin sadece evradını yerine getirmesi yetmez. Nakşilik yolu mürşidin kalbi ile salikin kalbi arasında bir sevgi bağı oluşturarak salikin hızla gelişimini, değişimini ve boyanmasını sağlar.

Bu konuda İmam Rabbanî şöyle der:

“Onun (mürşidin) bakışı gönül dertlerine deva, teveccühü manevî hastalıklara şifadır. Onun hidayet ve irşad nuru; güneş ışığı gibi elinde olmadan bütün her şeyi kaplamaktadır. Gerçi onun iradesi kendi elinde değildir, ama ya birde kendi iradesi ile bir kimseyi aydınlatırsa ne olur! O çoğu defa kendi iradesini arar fakat onu bir türlü bulamaz. Onun nuruyla hidayeti bulan kimselerin bu sırrı bilmeleri gerekmez. Hatta bunlar gereği gibi irşat olunduklarını bile bilemeyebilirler. Buna rağmen öncü şeyhin kemâlatından nasiplerini alır ve insanları hidayete sevkederler. ALLAH’a vuslat yollarını şeyh elbette bilir. O seyru sülukun tafsilatından haberdardır. Diğerleri onun bilgisiyle yetinir ve onun aracılığı ile kemal ve tekmil mertebelerine ulaşır, fena ve bekayla şereflenir.” (c.II, 260. mektup) İmam Rabbanî bu sözleri ile Nakşi yolunda mürşidin önemini iyice kafalara yerleştirir.

“Bizim ifade ve istifademiz akis yoluyladır. Müridi sahip olduğu muhabbet sayesinde her dem tabi olduğu şeyhin rengiyle renklenir. Akis yoluyla onun nurlarıyla nurlanır… görmez misin ki karpuz her dem güneşin ışığıyla yetişir ve nihayet olgunlaşır. Ne karpuzun geliştiğini bilmesi ve ne de güneşin olgunlaştırdığı şeyin karpuz olduğunu bilmesi gerekir.” (c.II, 260. mektup)

İmam Rabbanî Nakşilikte terbiyenin iki aslına işaret eder ki bunlar yukarıda bir nebze açıklanmıştı. Birincisi muhabbet rabıtası diğeri ise şeyhin teveccühüdür. Müridin muhabbetine karşılık Mürşid bir güneş gibi salikin kalbini ısıtacak ve salik farkına varmasa bile onu erdirecektir. Öyle ki bazı salikler kendilerinden sadır olan harikulade halleri bile fark etmeyebilirler. Onların ALLAH ile olan meşguliyetleri kendi nefislerini görmemeye veya mahviyetleri sebebi ile kerametleri kendilerinden bilmemelerine sebep olur:

“Şu da bilinmeli ki yolun sonuna varmış kimse hallerini bilmese de kendisinden mutlaka harikulade haller zuhur eder. Bazen bu haller onun elinde olmadan ortaya çıkar. Hatta bazen bu gibi hallerin kendinden zuhur ettiğini bilmeyebilir. İnsanlar ondan harikulade haller zuhur ettiğini görür fakat o bunun farkında olmaz.” İmam Rabbanî bu sözlerinin yanlış anlaşılmaması için bilmemekten kastın ne olduğunu şöyle açıklar: “Yukarıda yolun sonuna varmış kimse hallerini bilmese de ifadesini kullanmıştık bu ifadeden maksadım, hallerin ayrıntılarını bilmemesidir. Yoksa yukarıda işaret edildiği gibi hallerini hiç anlamayacak derecede bilmeyecek olması değildir.” (c.II, 260. mektup)

Bütün ALLAH dostları farklı şekillerde de olsa hep aynı gerçekleri dile getirirler. Zaman zaman Mevlana hazreterinden alıntılar yapan İmam Rabbanî’nin nesir olarak ifade ettiği gerçekler Rumî’nin mesnevisinde şu şekilde anlatılır.

Mesnevî’den

• Fakat arslanlığa, yiğitliğe güvenme, ümid ağacının gölgesine (Mürşide) gel, o gölgeye sığın.

• Öyle akıllı bir kişinin gölgesi altına sığın ki, hiç kimse onu rivayetlerle, nakillerle yolundan çeviremesin.

• Kıyamete dek onun, o kâmil insanın vasfını söylesem, onu övsem sonunu getiremem. Sen bu övmenin biteceğini bekleme.

• Sanki, güneş, insan şekline gelmiş, insan suretiyle, insan maskesi ile yüzünü örtmüş, gizlenmiştir. Artık ne demek istediğimi sen anla, doğ­ruyu en iyi bilen ALLAH'tır.

• Bu yolu, mürşidsiz, yalnız aşan da var. Bu pek azdır. Ama bu da yine pîrin himmeti ile olur.

• "Nefs-i emmâre"yi de pîrin, mürşidin gölgesinden başka hiç bir şey öldürmez. Ey Hakk tâlibi; o nefsi öldürenin eteğini sıkı tut!

• Mürşidin eteğini sımsıkı tutmak, ondan ayrılmamak; ALLAH'ın sana mânevî bir lûtfü, bir yardımıdır. Sana ne güç, ne kuvvet gelirse onun çekişinden gelir. (Mesnevi, II, 2528-29)

• Şunu iyi bil ki; bu kirli dünyada kim kendisine yol gösterecek kâmil insandan kaçarsa, o; devletten mutluluktan kaçmış demektir. (Mesnevi, II, 2590-91)


Dr. Süleyman Derin
Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”