Geceyi İhya Etmede Zikrin Faydaları

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
mnctosman

Geceyi İhya Etmede Zikrin Faydaları

Post by mnctosman »

GECEYİ İHYA ETMEDE ZİKRİN FAYDALARI
Yazar: Mehmet SÜRMELİ
Eylul 1, 1999



İbadetler, maddî bir menfaat elde etmek için yapılmazlar. “Oysa onlar, dini yalnızca O’na halis kılan hanifler (ALLAH’ı birleyenler) olarak sadece ALLAH’a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam olan) din budur.“1 Ayet-i Kerime dinde ihlasa ve ibadetlerin yalnızca ALLAH (c.c)’a arzına delalet etmektedir. İbadetleri, rûhi boyutundan soyutlayarak maddî bir alan içerisinde ele almak bazı bedensel icraatları kulluk gibi değerlendirmeye veya vasıfları ALLAH tarafından belirlenmiş ibadetleri maddî olarak algılamaya götürür. Fakat her ibadetin maddî faydalarının olduğu da bir gerçektir. Ama ibadetler bu faydaların temini için icra olunmazlar.

ALLAH Teâlâ zikir gibi bir ibadeti engelleyecek olan şeylere karşı kullarını uyarmıştır. Çünkü zikrin derinlik boyutundan istifade edemeyip olumlu değişime uğramayan insanlar hüsrandadır. Rabbımız bu konuda şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi ALLAH’ı zikretmekten “tutkuya kaptırıp alıkoymasın”; “kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.”2 Ne mallarınız, ne evlatlarınız yani dünya işlerinin en vazgeçilmezi olan mal ve evlat işleri, onların bakımı, derdi, zevki bile alıkoymasın. Bunlarla hiç meşgul olmayın değil, fakat bunlar sizi asıl izzetin ruhu olan ALLAH’ın zikrinden alıkoymasın. ALLAH için iş yaptırmayı unutturmasın. Ayetteki “Zikrullah” dan kasıt ALLAH’ı zikir ve ta’zim için yapılan namaz gibi ibadetlere, cuma, cemaat, namaz, oruç, zekat, hacc, cihad, Kur’an okuma, vaaz, nasihat, tehlil, tesbih, hamd gibi sırf ALLAH’a yakınlaşma için yapılan ve daima ALLAH’ı andırıp ALLAH için, ALLAH’a layık güzel işleri düşündürmeye alıştıran ibadetlerden gafil kılmasın.3 Zikrin en büyük faydası ALLAH’ı ALLAH olarak uluhiyyet makamında, kulu da kul olarak ubudiyet makamında hatırlama ve hatırlatmaya vesile olur. Ayet-i Kerime’de geçen zikir; bütün farzlardır. Ayrıca Kur’an diyenler olduğu gibi, cihad şeklinde yorum yapanlar da olmuştur.4 İşte zikir bu farzlardır veya bu farzların tamamlayıcısıdır.

Zikrin en büyük faydası; tevhidî açıdan yakîni kazandırmasıdır. İman’ın vasıf itibariyle zikir sayesinde kemâle ermesidir: “Mü’minler ancak o kimselerdir ki, ALLAH anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rabblerine tevekkül ederler.”5 Sıfat açısından imanların da meydana gelen şuhûd makamını; İslâmî Hareket’in üyelerinde, olmazsa olmaz dediğimiz verâ, sabır, ibadetlerde daimlilik ve mala bakış açısından istikamet halleri takip eder. Tüm bu güzellikler ancak zikirle elde edilir. “Onlar ki, ALLAH anıldığı zaman kalpleri ürperir; onlar kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.”6 ALLAH’tan gelen musibetlere karşı rıza, şer’i tekliflere karşı istek, küfür ehlinin eziyetlerine karşı dayanıklılık zikir sayesinde gerçekleşir.

Mü’minlerin en temel vasıflarından birisi de hüsn-ü muâmele sahibi olmalarıdır. Aynı cümleyi şöyle de ifade edebiliriz. Müslümanlarda davranış bozukluğu olmaz/olmamalıdır. Peygamberimiz (s.a.v)’in başarısının temelinde yatan faktörlerden birisi de budur. Kur’an bu gerçeğe şu şekilde değinir: “ALLAH’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onların kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile, (yapacağın) iş (ler) hakkında onlara danış, karar verince de ALLAH’a dayan; çünkü ALLAH kendisine dayanıp güvenenleri sever.”7 İslâm’da bir davetçi sınıfı yoktur. Davet, dînî bir emir olduğuna göre her müslüman bu vecibe ile mükelleftir. Dolayısıyla kaba ve katı olmamak, davranışlarımızı Peygamber Efendimiz’in pratiği çerçevesinde düzenlemek hepimizin ortak görevidir. Kabalık ve kalp katılığındaki önemli bir etken de zikirsizlik halidir. Zikir kalbi yumuşatır. Kur’an’ın ifadesiyle, onu “leyin” bir hale getirir. Kalpleri katılaşmış insanlar hayatlarının hiçbir cephesinde muvaffak olamazlar.

Hayatımızın tüm alanlarında başarılı olabilmemiz için kalblerimizin ıslah edilmesi lâzım. Bu da zikirle gerçekleşir: “ALLAH, kimin göğsünü İslâm’a yarıp açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir. (öyle) değil mi? Fakat ALLAH’ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay hallerine.İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. ALLAH, müteşâbih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rabblerine karşı içleri titreyerek-korku duyanların O’ndan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri ALLAH’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, ALLAH’ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete eriştirir. ALLAH kimi saptırırsa artık onun için de bir yol gösteren yoktur.”8 Ayette hazif vardır. Bu kelamın akışından anlaşılmaktadır. Takdiri şöyledir: İşte bu kimse, kalbi kör ve İslâm’dan yüz çeviren kimse gibi olur mu? Taberî şöyle der: Dinleyenler bildiği ve ayetin devamı da delalet ettiği için cevap zikredilmemiştir. Takdiri şöyledir: Bu kimse, ALLAH’ın, kalbini katılaştırdığı ve zikirsiz bıraktığı, neticede daralan kimse gibi olur mu?9 Zikirsizlikten dolayı oluşan kasvet hali Hakkı kabul etmek istemez. Tevhide ve O’nun ifade ettiği mutlak doğrulara karşı da kilitlidir.
Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”