Çirkin takas: Al Karadziç'i ver AB üyeliğini

Post Reply
User avatar
deniz
Posts: 449
Joined: 06 Dec 2007, 13:33
Kan Grubu: A (+)

Çirkin takas: Al Karadziç'i ver AB üyeliğini

Post by deniz »

Onbir yıla yakındır bir türlü bulunamayan Karadziç'in önceki güne kadar nerelerde ne kılıklarla dolaştığına ilişkin ortalığa salınmış iddiaları okuyorum. Binbir çeşit hikaye...



Yok Kaliforniyalı bir estetik cerrahın müdahalesi sırasında öldü; yok Yunanistan'da Athos'a sığındı; yok Bosna yakınlarında bir manastırda saklanıyor; falan filan...

Oysa herkes biliyordu ki Karadziç, Belgrad yönetiminin bilgisi dahilinde Sırbistan'da ikamet etmekteydi.
Şairliği ve psikiyatrlığını soykırımla uzlaştırmayı becerebilmiş bu Sırp kahramanının yakalanması üzerine aklımda kalan bazı yazılarıma dönüp tekrar baktım.

Üç yıl önce Srebrenitsa katliamı dolayısıyla Potoçari'de düzenlenen uluslar arası törenle ilgili bir yazı yayımlamışım. Başlığı şöyle imiş: “Srebrenitsa'yı unutanlar arasında biz de vardık”. Bu başlığı atmışım, çünkü dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de katıldığı tören “Türk medyası”nın neredeyse tamamı tarafından yok hükmünde sayılmış. Avrupa'nın kayıtsızlığı geride bırakıp işi Sırp ordusunu cesaretlendirmeye vardıran bencil siyasetinin sonucu olarak (Avrupa'dan söz ederken, Lahey'deki mahkemenin eski savcısı Carla del Ponte'nin Le Monde'a yaptığı şu açıklamayı da hatırlatalım: “Boris Yeltsin, Jacques Chirac'a, Karadziç'in tutuklanmamasını, aksi halde Rusların müdahale edeceğini söylemişti.”) açılan çukurlara doldurulan 8.000 insanın anısına düzenlenen törene rağbet eden gazete sayısı o kadar azmış ki, zamanın Kronik Medya'sı olarak hayret etmişiz. Tören sadece “laik basın” tarafından değil, “İslamcı basın” tarafından da büyük ölçüde atlanmış. O zaman da söylediğim gibi, adına genel olarak “iç siyaset” denilen alanda yaşanan “vıdı vıdı”lar herkesi o derece hakimiyeti altına almış ki, kimse de Srebrenitsa'yı filan hatırlayacak psikoloji bırakmamış...

Söz konusu yazıda, Lahey Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin o dönemdeki savcısı Carla del Ponte'nin Karadziç ve Mladic'ten hiç değilse birinin yakalanıp mahkeme huzuruna çıkarılmadan törene katılmayacağını açıklamasını da hatırlatmışım. Del Ponte şöyle devam etmiş: “Siz, uluslararası camianın üyeleri! Karadziç ve Mladiç'i tutuklamadan Srebrenitsa'yı anma törenlerine gitmeyi kendinize yedirebiliyorsunuz! Kurbanların gömülmesine katılmak kolay!”

Sonra, 2007'nin ikinci ayında “Belgrad'a AB yolunu açan karar” başlıklı yazıyı yayımlamışım. Şimdi bakıyorum da o da iyi yazıymış doğrusu! Finali de yerindeymiş: “Srebrenitsa soykırımındaki sorumluluğundan yağdan kıl çeker gibi kurtarılan Sırbistan, Avrupa Birliği'ne hayırlı olsun...”

Bu “final”a önem veriyorum, çünkü Karadziç'in yakalanmasıyla Belgrat'ın önündeki AB kapısı –nihayet- açılmıştır diyebiliriz.

Bu “tahminim”, dün Le Monde'un Karadziç'in yakalanmasının konu edildiği başyazısını okurken daha da güçlendi. Gazete, Karadziç'in tutuklanmasını nefret ettiği Bosnalı Müslümanlar tarafından değil de “hâlâ çok milliyetçi olsa da demokratlar tarafından yönetilen ve komşularıyla giderek uzlaşıp komünoter Avrupa'ya doğru ilerleyen” bir Sırbistan tarafından gerçekleştirilmiş olmasını neredeyse “sevinç”le hatırlatıyordu.

İki yazıda da Lahey'deki mahkemenin Srebrenitsa katliamını soykırım olarak tanımaması yolundaki kararını değerlendirmeye çalışmışım. Bildiğiniz gibi mahkeme, Srebneritsa katliamıyla ilgili olarak “niyetin” soykırım olduğunu kabul etmesine rağmen, “Belgrad'ın soykırıma ilişkin niyeti anlaşılamamıştır” diyerek davayı sonuçlandırmıştı. O dönem Radikal'de Turgut Tarhanlı'nın (üzerinden çok geçti ama adı geçmişken biz yine de soralım: Uluslararası hukuk ve insan hakları konusunda ülkenin en bilgili ve fikirli aydınlarından olan Tarhanlı ile Radikal'in ne alıp veremediği vardı ki, köşesi sessizce kaldırıldı?) yazdığı gibi, mahkeme, “Sırbistan yönetiminin soykırım suçunun işlenmesi konusunda özel kastın varlığını kanıtlayacak yeterli delillerin bulunmadığı tezini” esas almıştı.

Bu davayı özellikle hatırlatıyorum, çünkü yarın bir gün Karadziç'in mahkeme önüne çıkması, “Srebrenitsa ve soykırım” dosyasının açılması için yine bir fırsat olmayacak. 2007'deki karar “devletlerin hangi şartlarda soykırımdan sorumlu tutulabileceğine açıklık getirdiği”(!) için, bu dosya yine açılmayacak.

Yeri gelmişken, eski Radikal yazarı yeni MHP milletvekili Gündüz Aktan'ın söz konusu mahkeme kararına ilişkin o günlerde yayımladığı ve benim –yine o günlerde- itiraz ettiğim önemli bir konuyu da hatırlatayım:

Aktan, o günlerde, yani mahkemenin ilk başkanı Antonio Casse “Lahey'de hukuki bir katliam” başlıklı bir yazı yayımladığı günlerde, son derece “soğukkanlı” olarak “Bosna'daki facia, ne kadar vahim olursa olsun, sözleşmedeki (“Soykırım Sözleşmesi) soykırım tanımının dışında kılıyordu” diyordu. Hem de, “Geçen yazımda Bosna'da vuku bulan facianın, başlangıçta hukuken soykırım olmadığını bilme-mize (buradaki “biz”: Türkiye) rağmen, Sırbistan üzerinde baskı olsun diye, soykırım konusunu ortaya attığımızı söylemiştim” açık sözlülüğü içinde...

Yani özetle, Bosnalılara “Davayı soykırımdan açın” demiştik ama biz bunun imkansız olduğunu ta baştan biliyorduk...

Ve de tabii, mahkemenin Belgrad'ı soykırımdan suçlu bulmamasının bizde yarattığı memnuniyet...

Niçin? Mahkemenin kararı bizde niçin sevinçle karşılanmıştı acaba? Çünkü “soykırım” sözcüğünün telaffuz edilmesi bu ülkede herkesi sinir ediyordu da ondan.

Karadziç mahkeme önüne çıkınca bakalım bu tartışma yine canlanacak mı?


[align=left]Kürşat Bumin[/align]

Ülkemizin geleceği ve AB üyeliği hakkında önemli bir yazı. Yukarıdaki yazıdan sadece bir katilin ne olacağı değil ,AB 'nin nasıl bir işleyişle üyelik aldığından tutun ,küffar gürühunun kendilerini nasıl yanladıklarını da görmek mümkün.Bir takım oyun veya fırıldak çeviremiyorsanız asla bu üyeliğe giremezsiniz.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”