Filistinde hayat

Dünya gündemi, önemli haberler, duyurular, siyasi ve dini gelişmeler...
Post Reply
User avatar
abdullahkull
Posts: 36
Joined: 11 Jan 2008, 16:26
Kan Grubu: 0 (-)
Contact:

Filistinde hayat

Post by abdullahkull »

Güneş ne zaman doğacak?
Pazartesi, 21 Ocak 2008 17:15

Ahmed Dahbur*

Gazetede kendisine ayrılan bu köşenin yazarı şüphesiz bugünlerde hayatının en iyi günlerini yaşamıyor. Millî bütünlük, düşmana karşı koyma yolları gibi konularda yazmanın veya hayat ve dünyayla ilişkilerimiz hakkında düşünmenin gündemini oluşturduğu bu zamanlarda hayatî koşullar onu başka şeylere zorluyor. Şikayet etmeye ve hatta yardım çağrısında bulunmaya veya elektrik, su kesintisi ve evlerde bulunması zorunlu olan zarurî ihtiyaçların yokluğu gibi sıkıntıları ifade etmeye zorluyor.

Sıradan bir okurun önünde kültür ufukları açan ve aslında gazete yazılarından derlenen kitapları okuyoruz. Bu kitapların yazarları arasında Taha Hüseyin, Abbas Mahmud Akkad, Muhammed Mendur, İbrahim Abdulkadir El Mazinî ve Ahmed Hasan Ez Zeyat'ı sayabiliriz. Gazete sayfalarında yayınlanan kültür, vatan, varlık üzerine yaptıkları tartışmaları gelecek nesillerin de faydalanması için kitap haline getirdiler. Fakat kendilerini gazeteciliğe adamış merdivenleri henüz tırmanan yeni neslin durumu nedir? Gaz lambalarının ışığında çalışarak sabahlıyorlar ve günlerinin yarısını biraz domates, muz, pirinç bulma peşinde heba ediyorlar. Evet, şüphesiz onlar bu hayatî krizi görmezden geliyorlar ve kendilerini ekin ambarlarında görüyorlar. Söz konusu hayatî krizlerin çözümleri üzerine kalemlerini oynatacakları zaman ülkeleri ve insanlarıyla ilgili düşüncelerini kendi sorunlarına önceleyerek yazıya geçiriyorlar. Bu zavallı gazeteciler elektrik kesintisini işleyen gazete yazılarıyla ne yapabilirler ki? Bu yazılar bir kitapta bölüm oluşturabilecek kadar kalıcılığı yakalayabilir mi?

Bunları, kesinlikle günlük zarurî konular üzerine yazmayı eleştirmek üzere söylemiyorum. Ve fakat tercih edilebilir olmadığını vurguluyorum. Peki, o halde günlük ihtiyaçlarını tartışmaya mesaî ayıramayacak biri için kültürel konuları konuşmak için zaman ne zaman uygun olacak?

Meşhur bir Arap düşünürün çok tanınan bir şiir kitabıyla ilgili yorumunu hiç unutmam. Şiir kitabının adı "sessizlik"le alakalıydı. Düşünür, söz konusu şairin sessizlikten muzdarip olmasından daha çok kendisinin su ve yakacak yokluğundan muzdarip olduğunu ve bunların yokluğuna katlanmanın daha zor olduğunu söylüyordu. Bu vurucu eleştiri, önemli durumların ve daha önemli durumların olduğuna işaret ediyor. Bu yoruma itiraz olarak yiyecek, giyecek ve ısınmadan daha çoğu için yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bu düşünür Mesih Halide'nin veciz sözüyle bizi karşılayacaktır: İnsanı yaşatan sadece ekmek değildir.

Bugün yaşanan bunalımda ise, ekmeğe ihtiyaç duyduğumuz kadar fikrî üretime ve özgürlüğe ihtiyaç duyuyoruz. Her şeye ihtiyaç duyduğumuza göre aslında bunun anlamı hayata, yaşamaya muhtaç olduğumuzdur. Yoksa rutinin tahakkümü altında yaşayan herhangi bir şeyi gerçekleştiremeye gücü yetmeyen siluetler haline geliriz.

Evlerimizi ve bizi yok etmeyi amaçlayan Siyonist saldırı altında bizi bu saldırının her yönüne vakıf kılacak araçlara ihtiyaç duyuyoruz. Peki, gazeteleri basacak yeterince matbaamız yokken, bu gazeteleri satış noktalarına ulaştıracak araçlardan yoksunken, karanlıkları aydınlatıp haberleri okumamızı kolaylaştıracak elektrik yokken, düşüncelerimize pranga vuran soğuk mekanlarımızı ısıtamazken biz bu Siyonist saldırının mahiyetine nasıl vakıf olacağız?

Bu köşenin yazarı bu sıkıntılardan şikayet ediyor ve bunlara katlanamadığını söylüyor değil. Şikayet genel, sıkıntı yaygın ve hükümetin acizliğini protesto eden halk arasında hoşnutsuzluk artıyor. Hükümet Dayton'un teşvikiyle ve yönlendirmeleriyle halkın şikayetlerini dikkate alıyor!! Hepsi aynı derecede ırkçı işgalin kurbanları olmakla birlikte işgal güçleri, hastanın tedavi merkezlerine gitmesine engel olmakla kalmıyor su, elektrik, güvenlik, gıda maddeleri, seyahat özgürlüğü de dahil olmak üzere insanları her şeyden mahrum ediyor. İnsanlar da çoğalmaktan başka bir şey yapamıyorlar! Tabii ki, işgale karşı olmayı önemseyen ve güneşi doğmaya mecbur edecek olan yeni neslin büyütülmesi için bu zamanın değerlendirilmesi de makul bir durum. Peki, bu halkın insanlarının vatanlarının bir olduğunu keşfetmeleri için güneş ne zaman doğacak?

*Filistin, El hayat El Cedide Gazetesi
Ciğerleri yakan bu düşünce, uykumu kaçırdı her gün,
ki, kimin âğûşuna düştün, rü'yâda kimi gördün? Hâdimu'l-fukarâ (MZK)
User avatar
hülyanur
Posts: 162
Joined: 29 Jan 2008, 21:12

Re: Filistinde hayat

Post by hülyanur »

Yarabbi Yarabbi Yarabbi
Her nerde zulüm altınsa yaşamaya çalışan müslüman din kardeşimiz varsa,rahmetinle onalrın üzerine tecelli eyle,sıkıntılarını haklarında hayırlara tebdil eyle.
Zalim ve zulümkarlarada gahhar ismi celilinin hürmetine kahru perişen eyle...
amin amin amin :cry:
BİRBİRİNİZİ CAN KARDEŞLER GİBİ,KAN KARDEŞLER GİBİ,ANA BABA BİR KARDEŞLER GİBİ,HATTA ONDAN DA İLERİ SEVMELİSİNİZ...[marq=right][/marq]
User avatar
ravza
Posts: 60
Joined: 07 Sep 2007, 11:39
Kan Grubu: 0 (+)

Re: Filistinde hayat

Post by ravza »

Image



Ahmet Yasin şehit edilirken üzerindeki elbiseleri....
cahid
Posts: 62
Joined: 01 Aug 2007, 20:36
Kan Grubu: A (-)

Re: Filistinde hayat

Post by cahid »

Allah yardımcıları olsun, Filistinli kardeşlerimizi muzaffer eylesin inşaallah.

Zalimler de kahrolsun, Kassam füzeleri kalplerine ve başlarına insin.

Kudüs'ün kurtuluşunu da inşaallah bizlere göstersin Allah. Amin.
asım
Posts: 280
Joined: 01 Sep 2007, 17:58
Kan Grubu: A (+)

Re: Filistinde hayat

Post by asım »

ZAFERİN SIRRI

Sevmek çok güzel , çok tatlı, çok faydalı bir duygudur; dermansızı ihya kılar, huzursuzu, müsterih ve bahtiyar eder; insana iksir gibi, vitamin gibi, yarar, muazzam bir gayret ve şevk verir, içini enerji doldurur, zor şartlara sabır ve tahammül ettirir, azmi artırır gayeye varmada sebatkar eyler; hayatta her işinde üstün başarılı olmasını sağlar.
Hele sevgi, güzellerin en güzeli, her türlü kemal ve cemalin sahibi, her cins güzelliğin mucidi ve cümle güzelliklerin halıkı, alemlerin Rabbı Allahü taala hazretlerine karşı olursa...

Hayattaki en büyük kazanç ve başarı marifetulaha ve mahabbetullaha erebilmek ve böylece de Allahü teala hazretlerinin sevgisini ve rızasını kazanabilmektir. En büyük insan, Allah'ı en çok seven ve O'nun tarafından en çok sevilen insandır.

Kur'an-ı Kerim'de:
"Eğer Allah size yardım ederse, hiçbir kimse size galip olamaz (sizi yenemez, mağlup edemez); eğer sizi hizlana duçar ederse (yardımsız bırakır, desteğini çeker, terk ederse) artık o zaman size, O'nun yardımı olmaksızın, kim yardım edebilir?" buyuruluyor. (Âl-i İmrân Sûresi-3, 160. âyet-i kerimesi)

Yani yardım, zafer, galibiyet, nusret, avn ü inayet, hıfz u himaye, izzet ü şevket, hakimiyet, satvet ü saltanat Allah'dandır. O'nun lütfu, ikramı ve ihsanıdır; O'nun izni, takdiri, müsaadesi, iradesi olmadan olmaz: Çünkü mülkün (egemenliğin) sahibi, kainatın, hadisatın ve şu(natın halıkı, alemlerin müdebbir ve mutassarrıfı, olanı olduran, öleni öldüren, ateşi yandıran söndüren, insanları kaldıran indiren, ikbal ve idbarı, izzet ve zilleti alan ve veren sadece ve sadece O'dur. Bunun için bizler, namazlarımızın Fatiha surelerinde günde en aşağı 40 defa "Ancak sana ibadet ederiz, ancak Senden yardım dileriz, ya Rabbi"deriz. (Fâtiha sûresi-1, 4. âyet-i kerîmesi)

Demek ki Bosna-Hersek'teki Karabağ'daki, Kafkasya'daki, Hindistan'daki, Almanya'daki, Seylan'daki, Somali'deki, Filistin'deki... acı ve feci olaylar, katliamlar, vahşetler, dehşetler de Allah'tandır. Kesinlikle O'ndandır çünkü biliyor ve dilimizle söylüyoruz ki. "Hayrihi ve Şerrihi minallahi te(la": "Kaderin, mukadderatın başımıza getirdiği cümle işler, ister hayr ister şerr görünümünde tecelli etsin, hepsi Allah'tandır."

Ama niye bu felaketler?
Çünkü müslümanlar genellikle dinlerinin özünün unuttular, ana hedeften saptılar, dinin emirlerini korkunç bir umursamazlıkla ihmal ettiler, şeriatın yasaklarını fütürsuzca çiğnediler; kafirler gibi dünyaya daldılar; ahireti unuttular, fani ve boş, faydasız ve gereksiz şeylerle oyalandılar; küçük dünyevi menfaatçilerle tatmin oldular; "İslam kardeşliği"nin gereğini yapmadılar, birbirleriyle birleşip yardımlaşmadılar; aksine birbirleriyle didiştiler, tefrikaya düştüler, yanlış reisler edindiler, politikada başlarındaki hain ve zalimleri desteklediler, emr-i maruf, nehy-i münker, irşad ve tebliğ vazifesini ihmal ettiler; alimlerin ve mürşidlerin sözlerini tutmadılar, onlara karşı geldiler, asi oldular, tasavvufu reddedip küstahlık yaptılar; masiva'yı sevdiler, marifetullah ve mahabbetullahı tahsile çalışmadılar, kainatın halikı yüce Allah'ın dostluğunu kazanmada gayret göstermediler...

Bunlar İslâm ahkâmı ve prensipleriyle taban tabana zıd durumlar; İslâm bu, zamane müslümanlarının zihniyetlerinde, yaşantılarında ve hareketlerinde, görülenden çok farklı, çok değişik bir hayat tarzı... "Eyne s-ser( minessüreyya" nerde bu yerdeki toprak; nerde semadaki Süreyya yıldızı!?!

Müslümanlar işte bunun için Allah'ın sevgisini, lütfunu, yardımını, desteğini kaybettiler; kahrına, gazabına uğradılar, ceza ve bela çekmekteler..

Çare ne?
Tek ve yegane çare,
-tekrar öz ve has, tam ve halis İslâm'a dönmek, bozuk ve dejenere zamane müslümanlığından kurtulup, sahabe müslümanlığına sarılmak;
-isyanı bırakıp Kur'an'a sarılmak, haramları ve günahları derhal terk edip, aşk ve sıdk ile tevbe-i nasuhlar eylemek, pişmanlık ve zari ile istiğfar edip, afv dilemek, sadakatlar verip, adaklar adayıp, hayırlar yapıp, Allah'ın rızasını tekrar kazanmağa çalışmak;
-dinin emirlerini ihl(sla tutup yasaklarından titizlikle kaçınmak;
-pasif müslümanlıktan sıyrılıp, aktif ve faal müslüman olmak;
-ahireti sevip, cenneti arzulamak, dünya sevgisini bırakıp cehennemden şiddetle sakınmak;
-zikrullaha cehd edip seyr-i sülükü tamamlamak, arif-i kamil, aşık-ı sadık ve mühibb-i muhlis haline gelmek.. yani böylece davranış ve yaşayışını tashuh ve tadil ederek Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgi ve rızasını elde etmek...

Çünkü iki cihan saadet ve sel(metinin sebebi, temeli, aslı ve kaynağı sadece ve sadece budur.

Mahmud Esad Coşan (Rh.A.) - Başmakaleler-2 Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri, sy. 274; Kadın ve Aile Dergisi, Aralık 1992
abdullahkull wrote:Güneş ne zaman doğacak?
Pazartesi, 21 Ocak 2008 17:15
Ahmed Dahbur*
İnsanlar da çoğalmaktan başka bir şey yapamıyorlar! Tabii ki, işgale karşı olmayı önemseyen ve güneşi doğmaya mecbur edecek olan yeni neslin büyütülmesi için bu zamanın değerlendirilmesi de makul bir durum. Peki, bu halkın insanlarının vatanlarının bir olduğunu keşfetmeleri için güneş ne zaman doğacak?
*Filistin, El hayat El Cedide Gazetesi
"Tarihimize şöyle geri dönüp bakacak olursak: Bu ümmet-i Muhammed dediğimiz insanların çoğu kendi vatandaşlarımızdı. Büyük bir devlet iken bizle beraberdi, aynı çatı altındaydık. Sonra harplerle, darblarle, çatışmalarla, oyunlarla onları çoğu elimizden gitti ama, kalbimizden çıkmadı. Kaderin cilvesidir, elden çıkabilir ama, gönlümüzden çıkmamalı. Oraların bir zamanlar bizim diyarlarımız olduğunu unutmamalıyız.

İmam Şâfî RA'i --Allah makamını yüceltsin, cennette buluştursun-- çok seviyorum. İmam-ı Azam Efendimiz'in mezhebindeniz ama, onun bir sözü beni çok etkiliyor:

"--Bir zamanlar İslâm diyarı olan bir yer, devir değişse, çeşitli sebeplerle başkalarının eline geçse bile, oralar islam diyarıdır." diyor.

O gözle bakmalıyız. Ve onun tekrar aslî, güzel haline gelmesi için de gayret etmeliyiz. İslâm'ı yaymaya çalışmalıyız, sünnet-i seniyyeyi öğrenmeye öğretmeğe çalışmalıyız!..

Allah-u Teàlâ Hazretleri Peygamber Efendimiz'i sünnetini öğrenmeyi nasib etsin... Sevgisine, şefaatine nail olmayı nasib etsin cümlemize... Rüyalarımızda gül cemâlini görmemizi nasib eylesin... Sünnetine uygun yaşayıp, imân-ı kâmil ile, mü'min-i kâmil olarak ahirete göçtükten sonra, ahirette Peygamber Efendimiz'e komşu olmayı nasîb eylesin...
Allah hepinizden razı olsun... Hepinize candan dualar ederim, dünyanın ve ahiretin hayırlarına nâil olun...
Cenâb-ı Hak nice nice mübarek günlere, gecelere, kandilere, mevlidlere sağlıkla, afiyetle cümlemizi eriştirsin... Bu kandiller, bu açılan yeni devir, yeni bin yıl ümmet-i Muhammed'e hayırlı olsun... "
Mahmud Es'ad COŞAN (Rh.A.) 14.06.2000 Mevlid Kandili Konuşması'ndan
http://www.iskenderpasa.com/MEC/sohbet. ... y=6&gun=14
"Biz herkese hüsn-ü zan eder, kimsenin aleyhinde bulunmayı sevmeyiz. Rahmetli babamdan aldığım ders şudur ki: Oğlum "herkes iyi, ben yaman, herkes buğday, ben saman" de ve öylece kabul et." Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A.)
Post Reply

Return to “Dünya”