2. Bakara Suresi (Kırık Meal) 2/2

Post Reply
seyir

2. Bakara Suresi (Kırık Meal) 2/2

Post by seyir »

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمْKendilerine verdiklerimiz الْكِتَابَKitap يَعْرِفُونَهُOnu tanırlar كَمَا يَعْرِفُونَTanıdıkları gibi أَبْنَاءَهُمْÖz oğullarını وَإِنَّBuna rağmen gerçekten فَرِيقًاBir grup مِنْهُمْOnlardan لَيَكْتُمُونَGizlerler الْحَقَّHakkı وَهُمْ يَعْلَمُونَ Bildikleri halde (146) الْحَقُّO hak مِنْ رَبِّكَRabbindendir فَلَا تَكُونَنَّO halde sakın olma مِنْ الْمُمْتَرِينَ Şüphe edenlerden(147) وَلِكُلٍّHerkes için vardır ki وِجْهَةٌBir yön هُوَ مُوَلِّيهَاOna döndürücüdür فَاسْتَبِقُواO halde koşun الْخَيْرَاتِHayırlara أَيْنَHer nerede مَا تَكُونُواOlsanız da يَأْتِ بِكُمْBiraraya getirir اللَّهُAllah جَمِيعًاHepinizi إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah عَلَى كُلِّ شَيْءٍHer şeye قَدِيرٌ Kadirdir(148) وَمِنْ حَيْثُNereden خَرَجْتَÇıkarsan فَوَلِّÇevir وَجْهَكَYüzünü شَطْرَTarafına الْمَسْجِدِ الْحَرَامِMescid-i Haram وَإِنَّهُMuhakkak ki o لَلْحَقُّBir haktır مِنْ رَبِّكَRabbinden وَمَاDeğildir اللَّهُAllah بِغَافِلٍGafil عَمَّا تَعْمَلُونَ Yaptıklarınızdan (149) وَمِنْ حَيْثُHer nereden خَرَجْتَÇıksan da فَوَلِّÇevir وَجْهَكَYüzünü شَطْرَTarafına الْمَسْجِدِ الْحَرَامِMescid-i Haram وَحَيْثُHer nerede مَا كُنتُمْOlsanız da فَوَلُّواÇevirin وُجُوهَكُمْYüzlerinizi شَطْرَهُOnun tarafına لِئَلَّا يَكُونَBulunmasın لِلنَّاسِ…ki insanlar için عَلَيْكُمْAleyhinize حُجَّةٌBir delil إِلَّا الَّذِينَ ظَلَمُواZulmedenler müstesna مِنْهُمْOnlardan فَلَا تَخْشَوْهُمْO halde onlardan korkmayın وَاخْشَوْنِيBenden korkun وَلِأُتِمَّ … ki tamamlayayım نِعْمَتِيNimetimi عَلَيْكُمْSize olan وَلَعَلَّكُمْUmulur ki تَهْتَدُونَHidayete erersiniz(150) كَمَاGibi أَرْسَلْنَاGönderdiğimiz فِيكُمْVe içinizde bulunan رَسُولًاRasulü مِنْكُمْ Sizden olan يَتْلُوOkuyor عَلَيْكُمْSize آيَاتِنَاAyetlerimizi وَيُزَكِّيكُمْSizi arındırıyor وَيُعَلِّمُكُمْSize öğretiyor الْكِتَابَKitap وَالْحِكْمَةَİle hikmeti وَيُعَلِّمُكُمْÖğretiyor مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَBilmediğiniz şeyleri (151) فَاذْكُرُونِيO halde beni anın ki أَذْكُرْكُمْBen de sizi anayım وَاشْكُرُوا لِيVe bana şükredin وَلَا تَكْفُرُونِيBana küfür (nankörlük) etmeyin(152) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler اسْتَعِينُواYardım isteyin بِالصَّبْرِSabır ile وَالصَّلَاةِVe namaz إِنَّMuhakkak ki اللَّهَAllah مَعَ الصَّابِرِينَ Sabredenlerle beraberdir (153)

146) Kendilerine kitap verdiklerimiz onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup gerçekten bildikleri halde hakkı gizlerler.
147) O hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe eden-lerden olma!
148) Herkes için bir yön vardır ki ona döndürücüdür. O halde hayırlara koşun! Her nerede olsanız da Allah he-pinizi biraraya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye ka-dirdir.
149) Nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir! Muhakkak ki o Rabbinden bir haktır. Allah, yap-tıklarınızdan gafil değildir!
150) Her nereden çıksan da yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir! Her nerede olsanız da, yüzlerinizi onun tarafına çevirin, ki insanlar için aleyhinize bir delil bulunmasın; yalnız onlardan (delilsizce) zulmedenler müstesna. O halde onlardan korkmayın, benden korkun ki size olan nimetimi tamamlayayım; umulur ki hida-yete erersiniz.
151) Sizden olan ve içinizde bulunan Rasulü gönderdi-ğimiz gibi… Size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size kitap ile hikmeti öğretiyor ve size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.
152) O halde beni anın ki ben de sizi anayım ve bana şükredin; bana küfür (nankörlük) etmeyin.
153) Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraber-dir…

وَلَا تَقُولُواDemeyin لِمَنْ يُقْتَلُÖldürülenler için فِي سَبِيلِ اللَّهِAllah yolunda أَمْوَاتٌÖlüler بَلْBilakis أَحْيَاءٌOnlar diridirler وَلَكِنْFakat لَا تَشْعُرُونَ Siz farkedemezsiniz(154) وَلَنَبْلُوَنَّكُمْAndolsun ki sizi imtihan edeceğiz بِشَيْءٍBiraz مِنْ الْخَوْفِKorku وَالْجُوعِAçlık وَنَقْصٍVe eksiltmekle مِنْ الْأَمْوَالِMallardan وَالْأَنفُسِCanlardan وَالثَّمَرَاتِVe ürünlerden وَبَشِّرْMüjdele الصَّابِرِينَ Sabredenleri (155) الَّذِينَOnlar ki إِذَا أَصَابَتْهُمْKendilerine eriştiği zaman مُصِيبَةٌBir musibet قَالُواDerler إِنَّاMuhakkak لِلَّهِAllah’a aitiz وَإِنَّاVe muhakkak إِلَيْهِAncak O’na رَاجِعُونَ Dönücüleriz (156) أُوْلَئِكَİşte onlar var ya عَلَيْهِمْOnlar için صَلَوَاتٌSalavat مِنْ رَبِّهِمْRablerinden وَرَحْمَةٌVe rahmet vardır وَأُوْلَئِكَİşte onlar هُمْ الْمُهْتَدُونَHidayete erenlerin ta kendileridir(157) إِنَّDoğrusu الصَّفَاSafa وَالْمَرْوَةَİle Merve مِنْ شَعَائِرِAlametlerindendir اللَّهِAllah’ın فَمَنْHer kim حَجَّHacceder الْبَيْتَBeyti أَوْVeya اعْتَمَرَUmre yaparsa فَلَاYoktur جُنَاحَHiçbir günah عَلَيْهِKendisine أَنْ يَطَّوَّفَTavaf etmesinde بِهِمَاBu ikisini وَمَنْHer kim تَطَوَّعَKendi isteğiyle yaparsa خَيْرًاBir hayır فَإِنَّMuhakkak ki اللَّهَAllah شَاكِرٌŞakir’dir عَلِيمٌAlim’dir (158) إِنَّDoğrusu الَّذِينَ يَكْتُمُونَGizleyenler مَا أَنزَلْنَاİndirdiğimiz مِنْ الْبَيِّنَاتِApaçık ayetleri وَالْهُدَىVe hidayeti مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُOnu iyice açıklamamızdan sonra لِلنَّاسِİnsanlara فِي الْكِتَابِKitapta أُوْلَئِكَİşte onlar var ya يَلْعَنُهُمْOnlara lanet eder اللَّهُHem Allah وَيَلْعَنُهُمْLanet ederler اللَّاعِنُونَHem de lanet ediciler (159) إِلَّاAncak müstesna الَّذِينَKimseler تَابُواTevbe edip وَأَصْلَحُواDüzelten وَبَيَّنُواVe iyice açıklayan فَأُوْلَئِكَİşte onlar var ya أَتُوبُ عَلَيْهِمْOnların tevbelerini kabul ederim وَأَنَاŞüphesiz ben التَّوَّابُTevvab’ım الرَّحِيمُRahim’im (160) إِنَّDoğrusu الَّذِينَ كَفَرُواKüfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip de وَمَاتُواÖlen kimseler وَهُمْ كُفَّارٌKafir olarak أُوْلَئِكَİşte onlar var ya عَلَيْهِمْOnların üzerinedir لَعْنَةُLaneti اللَّهِAllah’ın وَالْمَلَائِكَةِMeleklerin وَالنَّاسِİnsanların أَجْمَعِينَ Tüm (161) خَالِدِينَSürekli kalıcıdırlar فِيهَاOnun içinde لَا يُخَفَّفُHafifletilmez عَنْهُمْOnlardan الْعَذَابُAzap وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ Ve onlar gözetilmezler(162) وَإِلَهُكُمْİlahınız إِلَهٌİlahtır وَاحِدٌTek لَاYoktur إِلَهَ(ibadete layık) ilah إِلَّا هُوَO’ndan başka الرَّحْمَانُRahman’dır الرَّحِيمُRahim’dir (163)

154) Allah yolunda öldürülenler için "ölüler” demeyin! Bilakis onlar diridirler; fakat siz farkedemezsiniz.
155) Andolsun ki sizi biraz korku, açlık ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edece-ğiz… Sabredenleri müjdele!..
156) Onlar ki, kendilerine bir musibet erişiği zaman “Muhakkak biz Allah’a aitiz ve muhakkak ancak O’na dönücüleriz!..” derler.
157) İşte onlar var ya, onlar için Rablerinden salavat ve rahmet vardır, işte onlar hidayete erenlerin ta kendi-leridir.
158) Doğrusu Safa ile Merve Allah'ın alametlerinden-dir. Her kim beyti hacceder veya umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde kendisine hiçbir günah yoktur. Her kim kendi isteğiyle bir hayır yaparsa, muhakkak ki Allah Şakir'dir, Alîm'dir.
159) Doğrusu indirdiğimiz apaçık ayetleri ve hidayeti, kitapta onu insanlara iyice açıklamamızdan sonra giz-leyenler; işte onlar var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet ediciler lanet ederler!...
160) Ancak tevbe edip düzelten ve iyice açıklayan kim-seler müstesna, işte onlar var ya; onların tevbelerini kabul ederim. Şüphesiz Ben Tevvab’ım, Rahim’im.
161) Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip de kafir olarak ölen kimseler; işte onlar var ya; Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir!..
162) Onun içinde sürekli kalıcıdırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.
163) İlahınız tek bir ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. Rahman’dır, Rahim’dir.

إِنَّŞüphesiz فِي خَلْقِYaratılışında السَّمَاوَاتِGöklerin وَالْأَرْضِVe yerin وَاخْتِلَافِBirbiri ardınca gelişinde اللَّيْلِGece ile وَالنَّهَارِGündüzün وَالْفُلْكِGemilerde الَّتِي تَجْرِيTaşıyan فِي الْبَحْرِDenizde بِمَا يَنفَعُFaydalı olan şeyleri النَّاسَİnsanlara وَمَا أَنزَلَİndirip اللَّهُAllah’ın مِنْ السَّمَاءِGökten مِنْ مَاءٍSuda فَأَحْيَاDirilttiği بِهِOnunla الْأَرْضَYeri بَعْدَ مَوْتِهَاÖlü olan وَبَثَّYaymasında فِيهَاOrada مِنْ كُلِّHer çeşit دَابَّةٍCanlıyı وَتَصْرِيفِİdare etmesinde الرِّيَاحِRüzgarları وَالسَّحَابِBulutlarda الْمُسَخَّرِEmre tabi kılınan بَيْنَArasında السَّمَاءِGök ile وَالْأَرْضِYer لَآيَاتٍAyetler vardır لِقَوْمٍBir toplum için يَعْقِلُونَ Aklını kullanan (164) وَمِنْ النَّاسِİnsanlardan مَنْÖyleleri de vardır ki يَتَّخِذُEdinirler مِنْ دُونِ اللَّهِAllah’tan başka أَندَادًاEşler يُحِبُّونَهُمْOnları severler كَحُبِّSever gibi اللَّهِAllah’ı وَالَّذِينَ آمَنُواİman edenlerin ise أَشَدُّDaha güçlüdür حُبًّاSevmeleri لِلَّهِAllah’ı وَلَوْ يَرَى Bir bilselerdi الَّذِينَ ظَلَمُواZulmedenler إِذْ يَرَوْنَGördükleri zaman الْعَذَابَAzabı أَنَّGerçekten الْقُوَّةَKuvvetin لِلَّهِAllah’a ait olduğunu جَمِيعًاBütünüyle وَأَنَّVe gerçekten اللَّهَAllah’ın شَدِيدُŞiddetli olduğunu الْعَذَابِAzabının (165) إِذْ تَبَرَّأَUzaklaştıkları zaman الَّذِينَ اتُّبِعُواKendilerine tabi olunanlar مِنْ الَّذِينَ اتَّبَعُواKendilerine tabi olanlardan وَرَأَوْاGörmüşlerdir الْعَذَابَAzabı وَتَقَطَّعَتْKopmuştur بِهِمْOnlardan الْأَسْبَابُBağlar da (166) وَقَالَDiyeceklerdir الَّذِينَ اتَّبَعُواUyanlar da لَوْKeşke أَنَّ لَنَاBizim için olsaydı da كَرَّةًBir dönüş فَنَتَبَرَّأَUzaklaşsaydık مِنْهُمْOnlardan كَمَاGibi تَبَرَّءُواUzaklaştıkları مِنَّاBizden كَذَلِكَİşte böylece يُرِيهِمْKendilerine gösterecektir اللَّهُAllah أَعْمَالَهُمْYaptıklarını حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْHasretler halinde وَمَا هُمْOnlar değillerdir بِخَارِجِينَÇıkıcı مِنْ النَّارِAteşten (167) يَاأَيُّهَا النَّاسُEy insanlar كُلُواYiyin مِمَّاŞeylerden فِي الْأَرْضِYeryüzündeki حَلَالًاHelal طَيِّبًاVe temiz وَلَا تَتَّبِعُواUymayın خُطُوَاتِAdımlarına الشَّيْطَانِŞeytanın إِنَّهُÇünkü o لَكُمْSizin için عَدُوٌّBir düşmandır مُبِينٌ Apaçık (168) إِنَّمَاAncak يَأْمُرُكُمْSize emreder بِالسُّوءِKötülüğü وَالْفَحْشَاءِHayasızlığı وَأَنْ تَقُولُواSöylemenizi عَلَى اللَّهِAllah’a karşı مَا لَا تَعْلَمُونَ Bilmediğiniz şeyleri (169)

164) Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında; gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde; insanlara faydalı olan şeyleri denizde taşıyan gemilerde, Allah’ın gökten indirip onunla ölü olan yeri dirilttiği suda ve orada her çeşit canlıyı yaymasında; rüzgarları idare etmesinde ve gök ile yer arasında olup emre tabi kılınan bulutlarda aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır…
165) İnsanlardan öyleleri vardır ki Allah'tan başka eşler edinirler de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’ı sevmeleri daha güçlüdür. Zulme-denler, azabı gördükleri zaman gerçekten kuvvetin bü-tünüyle Allah'a ait olduğunu ve Allah’ın azabının ger-çekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi…
166) Kendilerine tabi olunanlar tabi olanlardan uzaklaş-tıkları zaman azabı görmüşlerdir, bağlar da onlardan kopmuştur.
167) Uyanlar da: "Keşke bizim için bir dönüş olsaydı da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaş-saydık!" diyeceklerdir. İşte böylece Allah kendilerine yaptıklarını hasretler halinde gösterecektir; onlar ateş-ten çıkıcı değillerdir!..
168) Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyin; şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.
169) Size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

وَإِذَا قِيلَDenildiği zaman لَهُمْOnlara اتَّبِعُواUyun مَا أَنزَلَİndirdiğine اللَّهُAllah’ın قَالُواDerler بَلْHayır نَتَّبِعُBiz uyarız مَا أَلْفَيْنَاBulduğumuz şeye عَلَيْهِÜzerinde آبَاءَنَاAtalarımızı أَوَلَوْ كَانَYa idiyseler آبَاؤُهُمْAtaları لَا يَعْقِلُونَAkletmeyen شَيْئًاBir şey وَلَا يَهْتَدُونَVe doğru yolda olmayanlar (170) وَمَثَلُ،Misali الَّذِينَ كَفَرُواKüfürlerinde bilinçi olarak ısrar edenlerin كَمَثَلِHaline benzer الَّذِي يَنْعِقُHaykıran kimsenin بِمَاBir şey لَا يَسْمَعُDuymayanlara إِلَّاBaşka دُعَاءًÇağırışdan وَنِدَاءًBağırış صُمٌّSağırdırlar بُكْمٌDilsizdirler عُمْيٌKördürler فَهُمْBundan dolayı onlar لَا يَعْقِلُونَ Akletmezler (171) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler كُلُواYiyin مِنْ طَيِّبَاتِTemiz şeylerden مَا رَزَقْنَاكُمْSizi rızıklandırdığımız وَاشْكُرُواVe şükredin لِلَّهِAllah’a إِنْ كُنتُمْ إِيَّاهُYalnız O’na تَعْبُدُونَ İbadet ediyorsanız (172) إِنَّمَاŞüphesiz ancak حَرَّمَO haram kıldı عَلَيْكُمْSize الْمَيْتَةَÖlüyü وَالدَّمَKanı وَلَحْمَEtini الْخِنزِيرِDomuz وَمَا أُهِلَّKesilenleri بِهِAdına لِغَيْرِBaşkası اللَّهِAllah’tan فَمَنْHer kim اضْطُرَّMecbur kalırsa غَيْرَ بَاغٍZulmetmediği وَلَا عَادٍVe aşırı gitmediği taktirde فَلَا إِثْمَBir günah yoktur عَلَيْهِOna إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌRahim’dir (173) إِنَّMuhakkak ki الَّذِينَ يَكْتُمُونَGizleyip مَاBir şeyi أَنزَلَİndirdiği اللَّهُAllah’ın مِنْ الْكِتَابِKitaptan وَيَشْتَرُونَSatın alanlar var ya بِهِOna karşı ثَمَنًاBir değer قَلِيلًاAz أُوْلَئِكَİşte onların مَا يَأْكُلُونَYedikleri فِي بُطُونِهِمْKarınlarında إِلَّاBaşka bir şey değildir النَّارَAteşten وَلَا يُكَلِّمُهُمْOnlarla konuşmayacak اللَّهُAllah يَوْمَGününde الْقِيَامَةِKıyamet وَلَا يُزَكِّيهِمْVe onları temize çıkarmayacaktır وَلَهُمْOnlar için عَذَابٌBir azap da vardır أَلِيمٌ Acıklı (174) أُوْلَئِكَİşte onlar الَّذِينَ اشْتَرَوْاSatın alanlardır الضَّلَالَةَSapıklığı بِالْهُدَىHidayete karşı وَالْعَذَابَAzabı بِالْمَغْفِرَةِBağışlanmaya karşı فَمَا أَصْبَرَهُمْOnları bu kadar sabrettiren nedir عَلَى النَّارِ Ateşe karşı(175) ذَلِكَ بِأَنَّİşte bunun sebebi muhakkak ki اللَّهَAllah’ın نَزَّلَİndirmesidir الْكِتَابَKitabı بِالْحَقِّHak olarak وَإِنَّŞüphesiz ki الَّذِينَ اخْتَلَفُواİhtilafa düşenler de فِي الْكِتَابِO kitap hakkında لَفِيİçindedirler شِقَاقٍBir ayrılık بَعِيدٍ Uzak (176)

170) Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği za-man: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız!?” derler. Ya ataları bir şey akletmeyen ve doğ-ru yolda olmayanlar idiyseler?..
171) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlerin misali, bağırış çağırışdan başka bir şey duymayanlara haykıran kimsenin haline benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördür-ler; bundan dolayı onlar akletmezler.
172) Ey iman edenler! Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin ve Allah'a şükredin! Yalnız O'na ibadet ediyorsanız.
173) Şüphesiz O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim mecbur kalırsa, zulmetmediği ve aşırı gimediği takdir-de ona bir günah yoktur. Şüphesiz Allah Ğafur'dur, Rahim'dir.
174) Muhakkak ki Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip, ona karşı az bir değer satın alanlar var ya; işte onların yedikleri karınlarında ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaya-cak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onları için acıklı bir azap da vardır…
175) İşte onlar; hidayete karşı sapıklığı, bağışlanmaya karşı azabı satın alanlardır. Onları ateşe karşı bu kadar sabrettiren nedir?
176) İşte bunun sebebi muhakkak ki Allah'ın, kitabı hak olarak indirmesidir. O kitap hakkında ihtilafa dü-şenler de şüphesiz ki uzak bir ayrılık içindedirler…

لَيْسَDeğildir الْبِرَّİyilik أَنْ تُوَلُّواÇevirmeniz وُجُوهَكُمْYüzlerinizi قِبَلَTarafına الْمَشْرِقِDoğu وَالْمَغْرِبِVe batı وَلَكِنَّFakat الْبِرَّİyilik مَنْKişinin آمَنَİman etmesi بِاللَّهِAllah’a وَالْيَوْمِGününe الْآخِرِAhiret وَالْمَلَائِكَةِMeleklere وَالْكِتَابِKitaba وَالنَّبِيِّينَNebilere وَآتَىVermesi الْمَالَMalı عَلَى حُبِّهِOna olan sevgisine rağmen ذَوِي الْقُرْبَىAkrabalara وَالْيَتَامَىYetimlere وَالْمَسَاكِينَYoksullara وَابْنَ السَّبِيلِYolculara وَالسَّائِلِينَDilencilere وَفِي الرِّقَابِVe kölelere وَأَقَامَDosdoğru kılması الصَّلَاةَNamazı وَآتَىVermesi الزَّكَاةَZekatı وَالْمُوفُونَYerine getirmesi بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواAhitleştiklerinde وَالصَّابِرِينَSabretmesidir فِي الْبَأْسَاءِSıkıntıda وَالضَّرَّاءِHastalıkta وَحِينَ الْبَأْسِVe savaşta أُوْلَئِكَİşte onlar الَّذِينَ صَدَقُواSadıklardır وَأُوْلَئِكَİşte onlar var ya هُمْOnlar الْمُتَّقُونَ Muttakilerdir(177) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler كُتِبَYazıldı عَلَيْكُمْSize الْقِصَاصُKısas فِيHakkında الْقَتْلَىÖldürülenler الْحُرُّHür بِالْحُرِّHür ile وَالْعَبْدُKöle بِالْعَبْدِKöle ile وَالْأُنثَىKadın بِالْأُنثَىKadın ile فَمَنْHer kim de عُفِيَ لَهُAffedilirse مِنْ أَخِيهِKardeşi tarafından شَيْءٌBir şey فَاتِّبَاعٌArtık uymalı بِالْمَعْرُوفِÖrfe وَأَدَاءٌVe ödemelidir إِلَيْهِOna بِإِحْسَانٍGüzellikle ذَلِكَİşte bu تَخْفِيفٌBir hafifletme مِنْ رَبِّكُمْRabbinizden وَرَحْمَةٌVe rahmettir فَمَنْHer kim de اعْتَدَىHaddi aşarsa بَعْدَSonra ذَلِكَBundan فَلَهُOnun için vardır عَذَابٌBir azap أَلِيمٌ Çok acıklı (178) وَلَكُمْSizin için vardır فِي الْقِصَاصِKısasta حَيَاةٌHayat يَاأُوْلِي الْأَلْبَابِEy akıl sahipleri لَعَلَّكُمْUmulur ki تَتَّقُونَ Sakınırsınız (179) كُتِبَYazıldı عَلَيْكُمْSize إِذَا حَضَرَGelip çattığı zaman أَحَدَكُمْSizden birine الْمَوْتُÖlüm إِنْEğer تَرَكَBırakacaksa خَيْرًاBir hayır الْوَصِيَّةُVasiyet etmek لِلْوَالِدَيْنِAnaya, babaya وَالْأَقْرَبِينَVe akrabalara بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun bir şekilde حَقًّاBir hak olarak عَلَى الْمُتَّقِينَ Muttakiler üzerine (180) فَمَنْHer kim de بَدَّلَهُOnu değiştirirse بَعْدَSonra مَا سَمِعَهُBunu işittikten فَإِنَّمَاElbette ki إِثْمُهُBunun günahı عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُOnu değiştirenlerin üzerinedir إِنَّ Şüphesiz ki اللَّهَAllah سَمِيعٌSemi’dir عَلِيمٌAlim’dir(181)

177) İyilik yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir, fakat iyilik, kişinin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, nebilere iman etmesi; ona olan sevgi-sine rağmen malı akrabalara, yetimlere, yoksullara, yol-culara, dilencilere ve kölelere vermesi; namazı dosdoğ-ru kılması; zekatı vermesi; ahitleştiklerinde yerine ge-tirmesi; sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabretmesidir. İşte onlar sadıklardır; işte onlar var ya, onlar muttaki-lerdir.
178) Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas yazıldı. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın… Her kim de kardeşi tarafından bir şey affedilirse artık örfe uymalı ve ona güzellikle ödemelidir. İşte bu, Rabbiniz-den bir hafifletme ve rahmettir. Her kim de bundan sonra haddi aşarsa onun için çok acıklı bir azap var-dır…
179) Kısasta sizin için hayat vardır; Ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız!
180) Sizden birine ölüm gelip çattığı zaman, eğer bir hayır bırakacaksa, anaya, babaya ve akrabalara örfe uy-gun bir şekilde vasiyet etmek, muttakiler üzerine bir hak olarak size yazıldı.
181) Her kim de bunu işittikten sonra onu değiştirirse bunun günahı elbette ki onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz ki Allah Semi’dir, Alîm’dir.

فَمَنْHer kim de خَافَKorkup مِنْ مُوصٍVasiyet edenin جَنَفًاYanılacağından أَوْVeya إِثْمًاGünaha düşeceğinden فَأَصْلَحَDüzeltirse بَيْنَهُمْOnların aralarını فَلَاYoktur إِثْمَHiç bir günah عَلَيْهِKendisi için إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌ Rahim’dir (182) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler كُتِبَYazıldı عَلَيْكُمْSize de الصِّيَامُOruç كَمَاGibi كُتِبَYazıldığı عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْSizden öncekilere لَعَلَّكُمْ Umulur ki تَتَّقُونَ Sakınırsınız(183) أَيَّامًاGünlerdir مَعْدُودَاتٍ(Oruç) Sayılı فَمَنْHer kim كَانَOlursa مِنْكُمْSizden مَرِيضًاHasta أَوْVeya عَلَى سَفَرٍYolculukta فَعِدَّةٌSayılı olarak (oruç tutmak) vardır مِنْ أَيَّامٍGünlerde أُخَرَBaşka وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُOna güç yetiremiyenlere de vardır فِدْيَةٌFidye طَعَامُDoyumu مِسْكِينٍBir fakir فَمَنْHer kim de تَطَوَّعَGönlünden yaparsa خَيْرًاBir hayır فَهُوَİşte bu خَيْرٌDaha hayırlıdır لَهُKendisi için وَأَنْ تَصُومُواOruç tutmanız خَيْرٌDaha hayırlıdır لَكُمْSizin için إِنْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ Eğer bilirseniz(184) شَهْرُAyı ki رَمَضَانَRamazan الَّذِي أُنزِلَİndirilmiştir فِيهِOnda الْقُرْآنُKur’an هُدًىHidayet olan لِلنَّاسِİnsanlar için وَبَيِّنَاتٍApaçık deliller halinde مِنْ الْهُدَىDoğru yolu gösteren وَالْفُرْقَانِVe hak ile batılı ayıran فَمَنْHer kim شَهِدَŞahid olursa مِنْكُمْSizden الشَّهْرَO aya فَلْيَصُمْهُOruç tutsun وَمَنْKimse için كَانَ مَرِيضًاHasta olan أَوْVeya عَلَى سَفَرٍYolculukta bulunan فَعِدَّةٌSayılı olmak üzere مِنْ أَيَّامٍGünlerden (tutsun) أُخَرَDiğer يُرِيدُİster اللَّهُAllah بِكُمْSizin için الْيُسْرَKolaylık وَلَا يُرِيدُİstemez بِكُمْ Sizin için الْعُسْرZorluk َ وَلِتُكْمِلُواBöylece tamamlayasınız الْعِدَّةَSayıyı وَلِتُكَبِّرُواYüceltesiniz اللَّهَAllah’ı عَلَى مَا هَدَاكُمْSizi doğru yola ilettiğinden dolayı وَلَعَلَّكُمْUmulur ki تَشْكُرُونَ Şükredersiniz(185) وَإِذَا سَأَلَكَSana sorarlarsa عِبَادِيKullarım عَنِّيBenden فَإِنِّيMuhakkak ben قَرِيبٌYakınım أُجِيبُKabul ederim دَعْوَةَDuasını الدَّاعِيDua edenin إِذَا دَعَانِيBana dua ettiği zaman فَلْيَسْتَجِيبُواO halde uysunlar لِيBana وَلْيُؤْمِنُواVe iman etsinler ki بِيBana لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ Doğru yola iletilsinler (186)

182) Her kim de vasiyet edenin yanılacağından veya günaha düşeceğinden korkup onların aralarını düzeltir-se, kendisi için hiç bir günah yoktur. Şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.
183) Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere yazıldığı gibi size de yazıldı; umulur ki sakınırsınız.
184) (Oruç) Sayılı günlerdir. Sizden her kim hasta veya yolculukta olursa, sayılı olarak başka günlerde (oruç tutmak) vardır. Ona güç yetiremeyenlere de bir fakir doyumu fidye vardır. Her kim de gönlünden bir hayır yaparsa işte bu kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilir-seniz; oruç tutmanız sizin için daha da hayırlıdır.
185) Ramazan ayı ki, insanlar için hidayet olan Kur'an, doğru yolu gösteren ve hak ile batılı ayıran apaçık deliller halinde onda indirilmiştir. Sizden her kim o aya şahid olursa oruç tutsun. Hasta olan veya yolculukta bulunan kimse için, sayılı olmak üzere diğer günlerden (tutsun). Allah, sizin için kolaylık ister, sizin için zor-luk istemez; böylece sayıyı tamamlayasınız ve sizi doğ-ru yola ilettiğinden dolayı Allah'ı yüceltesiniz; umulur ki şükredersiniz…
186) Kullarım sana benden sorarlarsa muhakkak ben yakınım. Dua ettiği zaman, bana dua edenin duasını ka-bul ederim. O halde bana uysunlar ve bana iman etsin-ler ki doğru yola iletilsinler…

أُحِلَّHelal kılındı لَكُمْSize لَيْلَةَGecesi الصِّيَامِOruç الرَّفَثُYaklaşmak إِلَى نِسَائِكُمْKadınlarınıza هُنَّOnlar لِبَاسٌÖrtüdür لَكُمْSizin için وَأَنْتُمْSiz de لِبَاسٌÖrtüsünüz لَهُنَّOnlar için عَلِمَBiliyordu اللَّهُAllah أَنَّكُمْGerçekten de كُنتُمْOlduğunuzu تَخْتَانُونَİhanet etmekte أَنفُسَكُمْNefislerinize فَتَابَ عَلَيْكُمْArdından tevbenizi kabul etti وَعَفَاVe affetti عَنْكُمْSizden فَالآنَArtık بَاشِرُوهُنَّOnlara yaklaşın وَابْتَغُواDileyin مَا كَتَبَYazdığını اللَّهُAllah’ın لَكُمْSizin için وَكُلُواYiyin وَاشْرَبُواİçin حَتَّى يَتَبَيَّنَAyırt edilinceye kadar لَكُمْSizce الْخَيْطُİpliği الْأَبْيَضُBeyaz مِنْ الْخَيْطِİpliğinden الْأَسْوَدِSiyah مِنْ الْفَجْرِFecrin ثُمَّSonra da أَتِمُّواTamamlayın الصِّيَامَOrucu إِلَى اللَّيْلِGeceye kadar وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّOnlara yaklaşmayın وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَİtikafta bulunduğunuzda فِي الْمَسَاجِدِMescitlerde تِلْكَİşte bunlar حُدُودُSınırlarıdır اللَّهِAllah’ın فَلَا تَقْرَبُوهَا Onlara yaklaşmayın كَذَلِكَİşte böyle يُبَيِّنُİyice açıklıyor اللَّهُAllah آيَاتِهِAyetlerini لِلنَّاسِİnsanlar için لَعَلَّهُمْUmulur ki يَتَّقُونَ Sakınırlar(187) وَلَا تَأْكُلُواYemeyin أَمْوَالَكُمْMallarınızı بَيْنَكُمْAranızda بِالْبَاطِلِBatıl sebeplerle وَتُدْلُوا بِهَاAktarmayın إِلَى الْحُكَّامِHakimlere لِتَأْكُلُواYemek için فَرِيقًاBir kısmını مِنْ أَمْوَالِMallarından النَّاسِİnsanların بِالْإِثْمِGünah ile وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَBildiğiniz halde (188) يَسْأَلُونَكَSana sorarlar عَنْ الْأَهِلَّةِHilallerden قُلْDe ki هِيَO مَوَاقِيتُBelirlenmiş vakitlerdir لِلنَّاسِİnsanlar için وَالْحَجِّVe hacc وَلَيْسَDeğildir الْبِرُّİyilik بِأَنْ تَأْتُواGelmeniz الْبُيُوتَEvlere مِنْ ظُهُورِهَاArkalarından وَلَكِنَّFakat الْبِرَّİyilik مَنْKişinin اتَّقَىTakvasıdır وَأْتُواGirin الْبُيُوتَEvlere مِنْ أَبْوَابِهَاKapılarından وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ… ki kurtuluşa eresiniz (189) وَقَاتِلُواSavaşın فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْSizinle savaşanlarla وَلَا تَعْتَدُواAşırı da gitmeyin إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah لَا يُحِبُّSevmez الْمُعْتَدِينَAşırı gidenleri(190)

187) Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için örtüdür, siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize gerçekten de ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Ardından tevbenizi kabul eti ve sizden affetti. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığını dileyin. Fecrin beyaz ipliği siyah ipli-ğinden sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için; sonra da geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta bulunduğunuzda onlara yaklaşmayın. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır; onlara yaklaşmayın! Allah insanlar için ayetlerini işte böyle iyice açıklıyor; umulur ki sa-kınırlar.
188) Mallarınızı aranızda batıl sebeplerle yemeyin ve bildiğiniz halde insanların mallarından bir kısmını, gü-nah ile yemek için hakimlere aktarmayın!
189) Sana hilallerden sorarlar. De ki: “O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. Evlere arkalarından gelmeniz iyilik değildir; fakat iyilik kişinin takvasıdır. Evlere kapılarından girin ve Allah’tan sakının ki kur-tuluşa eresiniz.”
190) Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın! Aşırı da gitmeyin. Şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez.

وَاقْتُلُوهُمْOnları öldürün حَيْثُNerede ثَقِفْتُمُوهُمْYakalarsanız وَأَخْرِجُوهُمْVe siz de onları çıkarın مِنْ حَيْثُYerden أَخْرَجُوكُمْSizi çıkardıkları وَالْفِتْنَةُFitne أَشَدُّDaha kötüdür مِنْ الْقَتْلِÖldürmekten وَلَا تُقَاتِلُوهُمْOnlarla savaşmayın عِنْدَYanında الْمَسْجِدِMescid-i الْحَرَامِHaram حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْOnlar sizinle savaşıncaya kadar فِيهِOrada فَإِنْEğer قَاتَلُوكُمْSizinle savaşırlarsa فَاقْتُلُوهُمْOnları öldürün كَذَلِكَİşte böyledir جَزَاءُCezası الْكَافِرِينَ Kafirlerin (191) فَإِنْ انتَهَوْاArtık vazgeçerlerse فَإِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌ Rahim’dir(192) وَقَاتِلُوهُمْOnlarla savaşın حَتَّىKadar لَا تَكُونَKalmayıncaya فِتْنَةٌFitne وَيَكُونَVe oluncaya الدِّينُDin de لِلَّهِAllah için فَإِنْ انتَهَوْاEğer vazgeçerlerse فَلَاArtık yoktur عُدْوَانَDüşmanlık إِلَّا عَلَى الظَّالِمِينَ Zalimlerden başkasına (193) الشَّهْرُAy الْحَرَامُHaram بِالشَّهْرِAy ile الْحَرَامِHaram وَالْحُرُمَاتُHürmetler قِصَاصٌKarşılıklıdır فَمَنْO halde kim اعْتَدَىSaldırırsa عَلَيْكُمْSize فَاعْتَدُواSiz de saldırın عَلَيْهِOna بِمِثْلِGibi مَا اعْتَدَىSaldırdığı عَلَيْكُمْSize وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah مَعَBeraberdir الْمُتَّقِينَMuttakilerle (194) وَأَنفِقُواİnfak edin de فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah وَلَا تُلْقُواAtmayın بِأَيْدِيكُمْKendi ellerinizle إِلَى التَّهْلُكَةِTehlikeye وَأَحْسِنُواİhsan edin إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah يُحِبُّ Sever الْمُحْسِنِينَ Muhsinleri (195) وَأَتِمُّواTamamlayın الْحَجَّHaccı وَالْعُمْرَةَVe umreyi de لِلَّهِAllah için فَإِنْ أُحْصِرْتُمْEğer alıkonulursanız فَمَا اسْتَيْسَرَKolay olan vardır مِنْ الْهَدْيِBir kurban وَلَا تَحْلِقُواTraş etmeyin (ihramdan çıkmayın) رُءُوسَكُمْBaşlarınızı حَتَّى يَبْلُغَUlaşıncaya kadar الْهَدْيُKurban مَحِلَّهُYerine (Mina’ya) فَمَنْHer kim كَانَİse مِنْكُمْSizden مَرِيضًاHasta أَوْYa da بِهِKendisinde أَذًىBir rahatsızlık varsa مِنْ رَأْسِهِBaşından فَفِدْيَةٌFidyedir مِنْ صِيَامٍYa oruç أَوْYa صَدَقَةٍSadaka أَوْYa da نُسُكٍKurban فَإِذَا أَمِنتُمْGüvenlikte olduğunuz zaman فَمَنْ تَمَتَّعَFaydalanmak isteyen için بِالْعُمْرَةِUmreyle إِلَى الْحَجِّHacca kadar فَمَا اسْتَيْسَرَKolay olan مِنْ الْهَدْيِBir kurbandır فَمَنْHer kim لَمْ يَجِدْBulamazsa فَصِيَامُOruç tutmalıdır ثَلَاثَةِÜç أَيَّامٍGün فِي الْحَجِّHac sırasında وَسَبْعَةٍYedi gün إِذَا رَجَعْتُمْDöndüğünüzde تِلْكَİşte bu عَشَرَةٌon eder كَامِلَةٌTam ذَلِكَBu لِمَنْ لَمْ يَكُنْOlmayanlar içindir أَهْلُهُAilesi حَاضِرِيHazır الْمَسْجِدِMescid-i الْحَرَامِHaram’da وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah شَدِيدُ Çok şiddetli olandır الْعِقَابِCezası(196)

191) Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkar-dıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar orada sizinle savaşıncaya kadar onlarla Mescid-i Haram yanında savaşmayın. Eğer si-zinle savaşırlarsa onları öldürün. Kafirlerin cezası işte böyledir!
192) Artık vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.
193) Fitne kalmayıncaya ve din de yalnız Allah için oluncaya kadar, onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
194) Haram ay ile haram ay ve hürmetler karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa –size saldırdığı gibi- siz de ona saldırın. Allah’tan sakının ve bilin ki, şüphesiz Al-lah muttakilerle beraberdir.
195) Allah yolunda infak edin de kendi ellerinizle tehli-keye atmayın; ihsan edin. Şüphesiz Allah muhsinleri sever.
196) Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolay olan bir kurban vardır. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Sizden her kim hasta ise ya da kendisinde başından bir rahatsızlık varsa ya oruç, ya sadaka, ya da kurban fid-yedir. Güvenlikte olduğunuz zaman, hacca kadar um-reyle faydalanmak isteyen için kolay olan bir kurban-dır. Her kim bulamazsa hac sırasında üç gün, döndüğü-nüzde de yedi gün oruç tutmalıdır. İşte bu tam on eder. Bu, ailesi Mescid-i Ha-ram’da olmayanlar içindir. Al-lah'tan sakının ve bilin ki şüphesiz Allah, cezası çok şiddetli olandır.

الْحَجُّHacc أَشْهُرٌAylardır مَعْلُومَاتٌBilinen فَمَنْHer kim فَرَضَFarz ederse فِيهِنَّO aylarda الْحَجَّHaccı فَلَا رَفَثَKadına yaklaşmak yok وَلَا فُسُوقَFasıklık yok وَلَا جِدَالَVe kavga etmek yok فِي الْحَجِّHacda وَمَاNe تَفْعَلُواYaparsanız مِنْ خَيْرٍHayırdan يَعْلَمْهُOnu bilir اللَّهُAllah وَتَزَوَّدُواBir de azık edinin فَإِنَّŞüphesiz ki خَيْرَEn hayırlısı الزَّادِAzığın التَّقْوَىTakvadır وَاتَّقُونِيBenden sakının يَاأُوْلِي الْأَلْبَابِ Ey akıl sahipleri (197) لَيْسَYoktur عَلَيْكُمْSize جُنَاحٌBir günah أَنْ تَبْتَغُواAramanızda فَضْلًاHerhangi bir lütfu مِنْ رَبِّكُمْRabbinizden فَإِذَا أَفَضْتُمْHep birlikte indiğinizde مِنْ عَرَفَاتٍArafat’tan فَاذْكُرُواZikredin اللَّهَAllah’ı عِنْدَYanında الْمَشْعَرِ الْحَرَامِMeş’ar-ı Haram’ın وَاذْكُرُوهُO’nu zikredin كَمَا هَدَاكُمْSize hidayet ettiği gibi وَإِنْ كُنتُمْMuhakkak siz idiniz مِنْ قَبْلِهِOndan önce لَمِنْ الضَّالِّينَ Sapıklardan(198) ثُمَّSonra أَفِيضُواSiz de akın edin مِنْ حَيْثُ أَفَاضَAkın ettiği yerden النَّاسُİnsanların وَاسْتَغْفِرُواBağışlanma dileyin اللَّهَAllah’tan إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌ Rahim’dir (199) فَإِذَا قَضَيْتُمْYerine getirdiğinizde مَنَاسِكَكُمْİbadetlerinizi فَاذْكُرُواArtık zikredin اللَّهَAllah’ı كَذِكْرِكُمْAndığınız gibi آبَاءَكُمْAtalarınızı أَوْHatta أَشَدَّDaha da kuvvetli ذِكْرًاBir anışla فَمِنْ النَّاسِİnsanlardan مَنْÖylesi de vardır ki يَقُولُDer رَبَّنَاRabbimiz آتِنَاBize ver فِي الدُّنْيَاDünyada وَمَاYoktur لَهُOnun için فِي الآخِرَةِAhirette مِنْ خَلَاقٍ Hiç bir nasip (200) وَمِنْهُمْOnlardan مَنْÖylesi de vardır ki يَقُولُDer رَبَّنَاRabbimiz آتِنَاBize ver فِي الدُّنْيَاDünyada حَسَنَةًİyilik وَفِي الْآخِرَةِAhirette de حَسَنَةًİyilik ver وَقِنَاKoru عَذَابَAzabından النَّارِ Ateş(201) أُوْلَئِكَİşte onlar var ya لَهُمْOnlar için نَصِيبٌBir nasip vardır مِمَّا كَسَبُواKazandıklarından وَاللَّهُAllah سَرِيعُÇok süratli olandır الْحِسَابِ Hesabı (202)

197) Hacc bilinen aylardır. Her kim o aylarda haccı farz ederse hacda kadına yaklaşmak yok, fasıklık yok ve kavga etmek yok! Hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir. Bir de azık edinin. Şüphesiz ki azığın en hayırlısı, takvadır; ey akıl sahipleri, benden sakının!
198) Rabbinizden herhangi bir lütfu aramanızda size bir günah yoktur. Arafat’tan hep birlikte indiğinizde Meş’ar-ı Haram’ın yanında Allah’ı zikredin. Size hida-yet ettiği gibi O’nu zikredin! Muhakkak siz ondan önce sapıklardan idiniz.
199) Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz ki Allah Ğa-fur’dur, Rahim’dir.
200) İbadetlerinizi yerine getirdiğinizde, artık atalarını-zı andığınız gibi –hatta daha da kuvvetli bir anışla- Allah’ı zikredin. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbi-miz bize dünyada ver!" der, onun için ahirette hiçbir na-sip yoktur.
201) Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz bize dün-yada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş aza-bından koru!" der.
202) İşte onlar var ya onlar için kazandıklarından bir nasip vardır. Allah hesabı çok süratli olandır.

وَاذْكُرُواZikredin اللَّهَAllah’ı فِي أَيَّامٍGünlerde مَعْدُودَاتٍSayılı فَمَنْ تَعَجَّلَAcele etmesinde فِي يَوْمَيْنِİki gün içinde فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِGünah yoktur وَمَنْ تَأَخَّرَGeri kalmasında da فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِGünah yoktur لِمَنْKimse için اتَّقَىSakının وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّكُمْMuhakkak siz إِلَيْهِAncak O’na تُحْشَرُونَ Toplanacaksınız (203) وَمِنْ النَّاسِİnsanlardan مَنْÖylesi vardır ki يُعْجِبُكَSenin hoşuna gider de قَوْلُهُSözü فِي الْحَيَاةِHayatındaki الدُّنْيَاDünya وَيُشْهِدُŞahit tutar اللَّهَAllah’ı عَلَى مَا فِي قَلْبِهِKalbindekine وَهُوَHalbuki o أَلَدُّAzılı الْخِصَامِ Bir düşmandır (204) وَإِذَا تَوَلَّىDöndüğü zaman da سَعَىÇalışır فِي الْأَرْضِYeryüzünde لِيُفْسِدَ فِيهَاFesat çıkarmak için وَيُهْلِكَYok etmek الْحَرْثَEkini وَالنَّسْلَVe nesli وَاللَّهُAllah ise لَا يُحِبُّSevmez الْفَسَادَ Fesadı (205) وَإِذَا قِيلَDenildiğinde de لَهُOna اتَّقِKork اللَّهَAllah’tan أَخَذَتْهُKendisini sürükler الْعِزَّةُGururu بِالْإِثْمِGünaha فَحَسْبُهُArtık ona yeter جَهَنَّمُCehennem وَلَبِئْسَNe kötü الْمِهَادُ Bir yatak (206) وَمِنْ النَّاسِİnsanlardan مَنْÖylesi de vardır ki يَشْرِيSatar نَفْسَهُNefsini ابْتِغَاءَAramak için مَرْضَاةِRızasını اللَّهِAllah’ın وَاللَّهُAllah da رَءُوفٌRauf’tur بِالْعِبَادِ Kullarına karşı (207) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler ادْخُلُواGirin فِي السِّلْمِTeslimiyete كَافَّةًHep beraber وَلَا تَتَّبِعُواUymayın خُطُوَاتِAdımlarına الشَّيْطَانِŞeytanın إِنَّهُMuhakkak o لَكُمْSizin için عَدُوٌّBir düşmandır مُبِينٌApaçık (208) فَإِنْ زَلَلْتُمْKayarsanız مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمْSize geldikten sonra الْبَيِّنَاتُApaçık deliller فَاعْلَمُواArtık bilin ki أَنَّMuhakkak اللَّهَAllah عَزِيزٌAziz’dir حَكِيمٌ Hakim’dir (209) هَلْmi يَنظُرُونَGözlüyorlar إِلَّا أَنْ يَأْتِيَهُمْKendilerine gelmesini اللَّهُAllah’ın فِيİçinde ظُلَلٍGölgelikler مِنْ الْغَمَامِBuluttan وَالْمَلَائِكَةُVe meleklerin وَقُضِيَVe gerçekleşmesini الْأَمْرُEmrin وَ Oysa ki إِلَى اللَّهِAllah’a تُرْجَعُDöndürülür الْأُمُورُ Bütün işler(210)

203) Sayılı günlerde de Allah’ı zikredin! Sakınan kim-se için, iki gün içinde acele etmesinde günah yoktur, geri kalmasında da günah yoktur. O halde Allah’tan sa-kının ve bilin ki muhakkak siz ancak O’na toplanacak-sınız.
204) İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı hak-kındaki sözü senin hoşuna gider de kalbindekine Al-lah’ı şahit tutar. Halbuki o, azılı bir düşmandır.
205) Döndüğü zaman da yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. Allah ise fesadı sevmez.
206) Ona: “Allah’tan kork!” denildiğinde de gururu kendisini günaha sürükler. Artık ona cehennem yeter. Ne kötü bir yatak!
207) İnsanlardan öylesi de vardır ki nefsini Allah’ın rı-zasını aramak için satar. Allah da kullarına karşı Ra-uf’tur.
208) Ey iman edenler, hep beraber teslimiyete girin ve şeytanın adımlarına uymayın! Muhakkak o sizin için apaçık bir düşmandır.
209) Size apaçık deliller geldikten sonra kayarsanız artık bilin ki, muhakkak Allah Aziz’dir, Hakim’dir.
210) Buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin kendilerine gelmesini ve emrin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa ki bütün işler Allah’a döndürülür.

(211,212,213,214,215. Ayetlerin çalışması eklenmemiş)

كُتِبَYazıldı عَلَيْكُمْSize الْقِتَالُSavaş وَهُوَHalbuki o كُرْهٌHoşunuza gitmez لَكُمْ Sizin وَعَسىOlabilir ki أَنْ تَكْرَهُواSiz hoş görmezsiniz شَيْئًاBir şeyi وَهُوَOysa o خَيْرٌBir hayırdır لَكُمْSizin için وَعَسَىYine olabilir ki أَنْ تُحِبُّواSiz seversiniz شَيْئًاBir şeyi وَهُوَOysa o شَرٌّBir şerdir لَكُمْSizin için وَاللَّهُAllah يَعْلَمُBilir وَأَنْتُمْSiz ise لَا تَعْلَمُونَ Bilmezsiniz(216) يَسْأَلُونَكَSana soruyorlar عَنْ الشَّهْرِAydan الْحَرَامِHaram قِتَالٍSavaşmayı فِيهِOnda قُلْDe ki قِتَالٌSavaşmak فِيهِOnda كَبِيرٌ Büyük bir iştir وَصَدٌّAlıkoymak عَنْ سَبِيلِYolundan اللَّهِAllah وَكُفْرٌİnkar etmek بِهِOnu وَالْمَسْجِدِMescid-i الْحَرَامِHaram’dan وَإِخْرَاجُVe çıkarmak أَهْلِهِHalkını مِنْهُOradan أَكْبَرُ Büyük bir iştir عِنْدَKatında اللَّهِAllah وَالْفِتْنَةُFitne ise أَكْبَرُDaha büyüktür مِنْ الْقَتْلِ وَلَا يَزَالُونَVazgeçmezler يُقَاتِلُونَكُمْSizinle savaşmaktan حَتَّى يَرُدُّوكُمْ Sizi döndürünceye kadar عَنْ دِينِكُمْDininizden إِنْ اسْتَطَاعُواEğer güçleri yetse وَمَنْHer kim يَرْتَدِدْDöner مِنْكُمْSizden عَنْ دِينِهِDininden فَيَمُتْVe ölürse وَهُوَ كَافِرٌKafir olarak فَأُوْلَئِكَİşte onlar حَبِطَتْBoşa gidenlerdir أَعْمَالُهُمْAmelleri فِي الدُّنْيَاDünyada da وَالْآخِرَةِAhirette de وَأُوْلَئِكَİşte onlar أَصْحَابُHalkıdır النَّارِAteş هُمْVe onlar فِيهَاOrada خَالِدُونَ Sürekli kalıcıdırlar (217) إِنَّMuhakkak الَّذِينَ آمَنُواİman eden وَالَّذِينَ هَاجَرُواHicret eden وَجَاهَدُواCihad eden فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah أُوْلَئِكَİşte onlar يَرْجُونَUmarlar رَحْمَةَRahmetini اللَّهِAllah’ın وَاللَّهُŞüphesiz ki Allah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌ Rahim’dir (218) يَسْأَلُونَكَSana soruyorlar عَنْ… dan الْخَمْرِİçki وَالْمَيْسِرِVe kumar قُلْDe ki فِيهِمَاİkisinde de إِثْمٌBir günah كَبِيرٌHem büyük وَمَنَافِعُHem de menfaatler vardır لِلنَّاسِİnsanlar için وَإِثْمُهُمَاFakat günahları أَكْبَرُDaha büyüktür مِنْ نَفْعِهِمَاFaydalarından وَيَسْأَلُونَكَAyrıca sana soruyorlar مَاذَاNeyi يُنفِقُونَİnfak edeceklerini قُلْDe ki الْعَفْوَİhtiyaçtan fazlasını كَذَلِكَİşte böyle يُبَيِّنُİyice açıklıyor اللَّهُAllah لَكُمْSizin için الْآيَاتِAyetleri لَعَلَّكُمْUmulur ki تَتَفَكَّرُون Düşünürsünüz(219)

216) Size savaş yazıldı; halbuki o sizin hoşunuza git-mez. Olabilir ki siz bir şeyi hoş görmezsiniz; oysa o si-zin için bir hayırdır. Yine olabilir ki siz bir şeyi sever-siniz; oysa o sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz ise bil-mezsiniz.
217) Sana haram aydan, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: “Onda savaşmak çok büyük bir iştir. Fakat Allah yolundan alıkoymak ve O’nu inkar etmek; Mescid-i Ha-ram’dan alıkoymak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında ondan daha büyük bir iştir. Fitne ise öldür-mekten daha büyüktür.” Eğer güçleri yetse –sizi dini-nizden döndürünceye kadar- sizinle savaşmaktan vaz-geçmezler. Sizden her kim dininden döner ve kafir ola-rak ölürse işte onlar dünyada da, ahirette de amelleri boşa gidenlerdir. İşte onlar ateş halkıdır ve onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
218) Muhakkak iman eden, hicret eden ve Allah yolun-da cihad eden kimseler, işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.
219) Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: “İkisin-de de insanlar için hem büyük bir günah hem de men-faatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha bü-yüktür.” Ayrıca sana, neyi infak edeceklerini soruyor-lar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını.” Allah sizin için ayet-leri işte böyle iyice açıklar; umulur ki düşünürsünüz...

فِيHakkında الدُّنْيَاDünya وَالْآخِرَةِVe ahiret وَيَسْأَلُونَكَSana soruyorlar عَنْ الْيَتَامَىYetimlerden de قُلْDe ki إِصْلَاحٌIslah etmek لَهُمْOnlar için خَيْرٌDaha hayırlıdır وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْEğer onlarla birarada bulunursanız فَإِخْوَانُكُمْArtık onlar sizin kardeşlerinizdir وَاللَّهُAllah يَعْلَمُAyırır الْمُفْسِدَFesat yapanı مِنْ الْمُصْلِحِIslah edenden وَلَوْEğer شَاءَDileseydi اللَّهُAllah لَأَعْنَتَكُمْElbette sizi zora sokardı إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah عَزِيزٌAziz’dir حَكِيمٌ Hakim’dir (220) وَلَا تَنكِحُواNikahlamayın الْمُشْرِكَاتِMüşrik kadınları حَتَّىKadar يُؤْمِنَّİman edinceye وَلَأَمَةٌBir cariye مُؤْمِنَةٌMü’min خَيْرٌDaha hayırlıdır مِنْ مُشْرِكَةٍMüşrik bir kadından وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْHoşunuza gitse bile وَلَا تُنكِحُواNikahlamayın الْمُشْرِكِينَMüşrik erkekleri de حَتَّىKadar يُؤْمِنُواİman edinceye وَلَعَبْدٌBir köle مُؤْمِنٌMü’min خَيْرٌDaha hayırlıdır مِنْ مُشْرِكٍMüşrik bir erkekten وَلَوْ أَعْجَبَكُمْHoşunuza gitse bile أُوْلَئِكَİşte onlar يَدْعُونَÇağırırlar إِلَى النَّارِAteşe وَاللَّهُAllah ise يَدْعُوÇağırır إِلَى الْجَنَّةِCennete وَالْمَغْفِرَةِVe mağfirete بِإِذْنِهِKendi izniyle وَيُبَيِّنُVe iyice iyice açıklar آيَاتِهِAyetlerini لِلنَّاسِİnsanlar için لَعَلَّهُمْUmulur ki يَتَذَكَّرُونَ Düşünürler (221) وَيَسْأَلُونَكَSana sorarlar عَنْ الْمَحِيضِHayızdan da قُلْDe ki هُوَO أَذًىBir ezadır فَاعْتَزِلُواOnun için uzak durun النِّسَاءَKadınlardan فِي الْمَحِيضِHayız halinde وَلَا تَقْرَبُوهُنَّOnlara yaklaşmayın حَتَّى يَطْهُرْنَTemizleninceye kadar فَإِذَا تَطَهَّرْنَİyice temizlendikleri zaman فَأْتُوهُنَّOnlara varın مِنْ حَيْثُYerden أَمَرَكُمْSize emrettiği اللَّهُAllah’ın إِنَّDoğrusu اللَّهَAllah يُحِبُّSever التَّوَّابِينَÇokça tevbe edenleri de وَيُحِبُّSever الْمُتَطَهِّرِينَÇokça temizlenenleri de(222) نِسَاؤُكُمْKadınlarınız حَرْثٌBir tarladır لَكُمْSizin için فَأْتُواO halde yaklaşın حَرْثَكُمْTarlanıza أَنَّى شِئْتُمْDilediğiniz gibi وَقَدِّمُواTakdim edin لِأَنفُسِكُمْ Kendiniz için وَاتَّقُواBir de sakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّكُمْSiz muhakkak مُلَاقُوهُO’na kavuşucusunuz وَبَشِّرْMüjdele الْمُؤْمِنِينَ Mü’minleri (223) وَلَا تَجْعَلُواKılmayın اللَّهَAllah’ı عُرْضَةًEngel لِأَيْمَانِكُمْYeminleriniz sebebiyle أَنْ تَبَرُّواİyilik yapmanıza وَتَتَّقُواSakınmanıza وَتُصْلِحُواVe düzeltmenize بَيْنَArasını النَّاسِİnsanların وَاللَّهُŞüphesiz ki Allah سَمِيعٌSemi’dir عَلِيمٌAlim’dir(224)

220) Dünya ve ahiret hakkında… Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: “Onlar için ıslah etmek daha hayırlı-dır. Eğer onlarla birarada olursanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah fesat yapanı ıslah edenden ayı-rır. Eğer Allah dileseydi elbette sizi zora sokardı. Şüp-hesiz Allah Aziz’dir, Hakim’dir.”
221) Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlama-yın. Mü’min bir cariye –hoşunuza gitse bile- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın. Mü’min bir köle –hoşu-nuza gitse bile- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. İşte onlar ateşe çağırırlar; Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır ve insanlar için ayetlerini iyice açık-lar; umulur ki düşünürler…
222) Sana hayızdan da sorarlar. De ki: "O bir ezadır; onun için hayız halinde kadınlardan uzak durun ve te-mizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlen-dikleri zaman, Allah’ın size emrettiği yerden onlara va-rın. Doğrusu Allah çokça tevbe edenleri de sever, çok-ça temizlenenleri de sever.”
223) Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanı-za dilediğiniz gibi yaklaşın. Kendiniz için takdim edin. Bir de Allah'tan sakının ve bilin ki siz muhakkak O'na kavuşucusunuz. Mü’minleri müjdele!
224) Allah’ı yeminleriniz sebebiyle iyilik yapmanıza, sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Şüphesiz ki Allah Semi’dir, Alîm’dir.

لَا يُؤَاخِذُكُمْSizi sorumlu tutmaz اللَّهُAllah بِاللَّغْوِLağiv sebebiyle فِي أَيْمَانِكُمْYeminlerinizdeki وَلَكِنْFakat يُؤَاخِذُكُمْSorumlu tutar بِمَا كَسَبَتْKazandığınızdan قُلُوبُكُمْKalplerinizin وَاللَّهُŞüphesiz Allah غَفُورٌĞafur’dur حَلِيمٌ Halim’dir(225) لِلَّذِينَ يُؤْلُونَYaklaşmamaya yemin edenler için مِنْ نِسَائِهِمْKadınlarına تَرَبُّصُBeklemek vardır أَرْبَعَةِDört أَشْهُرٍAy فَإِنْEğer فَاءُواDönerlerse فَإِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah غَفُورٌĞafur’dur رَحِيمٌ Rahim’dir (226) وَإِنْŞayet عَزَمُواKarar verirlerse الطَّلَاقَBoşanmaya فَإِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah سَمِيعٌSemi’dir عَلِيمٌ Alim’dir(227) وَالْمُطَلَّقَاتُBoşanan kadınlar يَتَرَبَّصْنَBekletirler بِأَنفُسِهِنَّKendilerini ثَلَاثَةَÜç kur’ قُرُوءٍKur’ (hayız veya temizlenme) وَلَا يَحِلُّHelal değildir لَهُنَّKendilerine أَنْ يَكْتُمْنَGizlemeleri مَا خَلَقَYarattığını اللَّهُAllah’ın فِي أَرْحَامِهِنَّOnların rahimlerinde إِنْEğer كُنَّ يُؤْمِنَّİman ediyorlarsa بِاللَّهِAllah’a وَالْيَوْمِVe gününe الْآخِرِAhiret وَبُعُولَتُهُنَّKocaları أَحَقُّDaha çok hak sahibidir بِرَدِّهِنَّOnları almaya فِي ذَلِكَBunda إِنْEğer أَرَادُواİsterlerse إِصْلَاحًاBarışmak وَلَهُنَّOnların da (erkekler üzerinde) vardır مِثْلُGibi الَّذِي عَلَيْهِنَّ(Erkeklerin) Onlar üzerinde (hakları) olduğu بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun (hakları) وَلِلرِّجَالِ(Ancak) Erkekler için عَلَيْهِنَّOnlar üzerine vardır دَرَجَةٌBir derece وَاللَّهُŞüphesiz ki Allah عَزِيزٌAziz’dir حَكِيمٌ Hakim’dir (228) الطَّلَاقُBoşanma مَرَّتَانِİki defadır فَإمْسَاكٌArtık ya tutmalı بِمَعْرُوفٍGüzellikle أَوْYa da تَسْرِيحٌSalıvermelidir بِإِحْسَانٍİyilikle وَلَا يَحِلُّHelal değildir لَكُمْSize أَنْ تَأْخُذُواGeri almanız مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّOnlara verdiğiniz شَيْئًاBir şeyi إِلَّاMüstesna أَنْ يَخَافَاKorkmaları أَلَّا يُقِيمَاKoruyamamaktan حُدُودَSınırlarını اللَّهِAllah’ın فَإِنْ خِفْتُمْFakat korkmaları أَلَّا يُقِيمَاKoruyamamaktan حُدُودَSınırlarını اللَّهِAllah’ın فَلَاYoktur جُنَاحَGünah عَلَيْهِمَاHer ikisine de فِيمَا افْتَدَتْ بِهِKadının bir şeyleri fidye vermesinde تِلْكَİşte bunlar حُدُودُSınırlarıdır اللَّهِAllah’ın فَلَا تَعْتَدُوهَاOnu aşmayın وَمَنْHer kim يَتَعَدَّAşarsa حُدُودَSınırlarını اللَّهِAllah’ın فَأُوْلَئِكَİşte onlar var ya هُمْOnlar الظَّالِمُونَ Zalimlerin ta kendileridir(229) فَإِنْEğer طَلَّقَهَاOnu (bir daha) boşarsa فَلَا تَحِلُّArtık helal olmaz لَهُKendisine مِنْ بَعْدُ حَتَّى تَنكِحَNikahlanmadıkça زَوْجًاBir kocayla غَيْرَهُBaşka فَإِنْEğer طَلَّقَهَا(Bundan sonraki kocası) onu boşarsa فَلَاYoktur جُنَاحَBir günah عَلَيْهِمَاOnlara أَنْ يَتَرَاجَعَاBirbirlerine dönmelerinde إِنْ ظَنَّاİnanırlarsa أَنْ يُقِيمَاKoruyacaklarına حُدُودَSınırlarını اللَّهِAllah’ın وَتِلْكَİşte bunlar حُدُودُSınırlarıdır اللَّهِAllah’ın يُبَيِّنُهَاİyice açıkladığı لِقَوْمٍBir topluluk için يَعْلَمُونَ Bilen (230)

225) Allah sizi yeminlerinizdeki lağiv sebebiyle sorum-lu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandığından sorumlu tutar. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Halim’dir.
226) Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer dönerlerse şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.
227) Şayet boşanmaya karar verirlerse. Şüphesiz Allah Semi'dir, Alîm'dir.
228) Boşanan kadınlar, kendilerini üç kur' bekletirler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorlarsa, Allah'-ın onların rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendile-rine helal değildir. Eğer barışmak isterlerse bunda ko-caları onları almaya daha çok hak sahibidir. (Erkekle-rin) Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun (hakları) vardır. Erkekler için on-lar üzerine bir derece daha vardır. Şüphesiz ki Allah Aziz'dir, Hakim’dir.
229) Boşanma iki defadır; artık ya güzellikle tutmalı ya da iyilike salıvermelidir. -Allah'ın sınırlarını koruyama-maktan korkmaları müstesna- onlara verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir. Fakat Allah'ın sınırları-nı koruyamamaktan korkmaları müstesna kadının bir şeyleri fidye vermesinde her ikisine de bir günah yok-tur. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır, onu aşmayın. Her kim Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar var ya, onlar zalimlerin ta kendileridir!
230) Eğer onu boşarsa, artık başka bir kocayla nikah-lanmadıkça kendisine helal olmaz. Eğer onu boşarsa -Allah’ın sınırlarını koruyacaklarına inanırlarsa- birbir-lerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bun-lar Allah'ın -bilen bir topluluk için- iyice açıkladığı sı-nırlarıdır.

وَإِذَا طَلَّقْتُمْBoşadığınız zaman النِّسَاءَKadınları فَبَلَغْنَUlaştıklarında أَجَلَهُنَّİddetlerinin sonuna فَأَمْسِكُوهُنَّOnları tutun بِمَعْرُوفٍYa güzellikle أَوْYa da سَرِّحُوهُنَّBırakın بِمَعْرُوفٍİyilikle وَلَا تُمْسِكُوهُنَّBir de onları tutmayın ضِرَارًاVe zarar vermek için لِتَعْتَدُواHaksızlıkla وَمَنْKim يَفْعَلْYaparsa ذَلِكَBunu فَقَدْMuhakkak ki ظَلَمَZulmetmiş olur نَفْسَهُKendisine وَلَا تَتَّخِذُواEdinmeyin آيَاتِAyetlerini اللَّهِAllah’ın هُزُوًاEğlence وَاذْكُرُواDüşünün نِعْمَةَNimetini اللَّهِAllah’ın عَلَيْكُمْÜzerinizdeki وَمَا أَنزَلَİndirdiği عَلَيْكُمْSize مِنْ الْكِتَابِKitap وَالْحِكْمَةِİle hikmeti يَعِظُكُمْÖğüt vermek üzere بِهِKendisiyle وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّMuhakkak اللَّهَAllah بِكُلِّHer شَيْءٍŞeyi عَلِيمٌ Hakkıyla bilendir (231) وَإِذَا طَلَّقْتُمْBoşadığınızda النِّسَاءَKadınları فَبَلَغْنَUlaştıklarında أَجَلَهُنَّİddetlerinin sonuna فَلَا تَعْضُلُوهُنَّArtık onları alıkoymayın أَنْ يَنكِحْنَNikahlanmaktan أَزْوَاجَهُنَّKocalarıyla إِذَا تَرَاضَوْاAnlaştıkları takdirde بَيْنَهُمْAralarında بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun olarak ذَلِكَİşte bu يُوعَظُVerilen bir öğüttür بِهِKendisiyle مَنْ كَانَ مِنْكُمْİçinizden يُؤْمِنُİman edenlere بِاللَّهِAllah’a وَالْيَوْمِVe gününe الْآخِرِAhiret ذَلِكُمْİşte bu أَزْكَىDaha faydalı لَكُمْSizin için وَأَطْهَرُVe daha temizleyicidir وَاللَّهُŞüphesiz Allah يَعْلَمُBilir وَأَنْتُمْFakat siz لَا تَعْلَمُونَ Bilmezsiniz (232) وَالْوَالِدَاتُAnneler يُرْضِعْنَEmzirirler أَوْلَادَهُنَّÇocuklarını حَوْلَيْنِİki yıl كَامِلَيْنِ Tam لِمَنْ أَرَادَİsteyenler için أَنْ يُتِمَّ Tamamlamak الرَّضَاعَةَEmzirmeyi وَعَلَىÜzerinedir الْمَوْلُودِÇocuğun doğrulduğu لَهُKendisi için رِزْقُهُنَّYiyeceklerini وَكِسْوَتُهُنَّVe giyeceklerini بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun bir şekilde sağlamak لَا تُكَلَّفُSorumlu tutulmaz نَفْسٌHiç kimse إِلَّاBaşkasıyla وُسْعَهَاGücünün yettiğinden لَا تُضَارَّZarara uğratılmasın وَالِدَةٌAnne بِوَلَدِهَاÇocuğu sebebiyle وَلَا مَوْلُودٌDoğrulduğu لَهُKendisi için بِوَلَدِهِÇocuğu sebebiyle وَعَلَى الْوَارِثِMirasçıya düşen de مِثْلُGibidir ذَلِكَBunun فَإِنْEğer أَرَادَاİsterlerse فِصَالًاkesmek عَنْ تَرَاضٍKendi rızaları ile مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍVe birbirlerine danışarak فَلَاYoktur جُنَاحَBir günah عَلَيْهِمَاİkisine de وَإِنْ أَرَدْتُمْAyrıca isterseniz أَنْ تَسْتَرْضِعُواEmzirtmek أَوْلَادَكُمْÇocuklarınızı فَلَاArtık yoktur جُنَاحَHiçbir günah yoktur عَلَيْكُمْÜzerinize إِذَا سَلَّمْتُمْÖdediğiniz taktirde مَا آتَيْتُمْVereceğinizi بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun olarak وَاتَّقُواSakının اللَّهَAllah’tan وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah بِمَا تَعْمَلُونَYaptıklarınızı بَصِيرٌ Hakkıyla görendir(233)

231) Kadınları boşadığınız zaman iddetlerinin sonuna ulaştıklarında, onları ya güzellikle tutun, ya da iyilikle bırakın. Bir de haksızlıkla ve zarar vermek için onları tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak ki kendine zul-metmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence edinmeyin! Al-lah’ın üzerinizdeki nimetini ve size kendisiyle öğüt ver-mek üzere indirdiği kitap ile hikmeti düşünün. Allah’-tan sakının ve bilin ki muhakkak Allah her şeyi hak-kıyla bilendir.
232) Kadınları boşadığınızda iddetlerinin sonuna ulaş-tıklarında -aralarında örfe uygun olarak anlaştıkları tak-dirde- artık onları kocalarıyla nikahlanmaktan alıkoy-mayın! İşte bu içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere kendisiyle verilen bir öğüttür. İşte bu, sizin için daha faydalı ve daha temizleyicidir. Şüphesiz Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz.
233) Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Onların yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun bir şekilde sağlamak, ço-cuğun kendisi için doğrulduğu üzerinedir. Hiç kimse gücünün yettiğinden başkasıyla sorumlu tutulmaz. Ço-cuğu sebebiyle anne ve çocuğu sebebiyle kendisi için doğulduğu zarara uğratılmasın. Mirasçıya düşen de bu-nun gibidir. Eğer kendi rızaları ile ve birbirlerine danı-şarak kesmek isterlerse ikisine de bir günah yoktur. Ay-rıca çocuklarınızı emzirtmek isterseniz –vereceğinizi örfe uygun olarak teslim ettiğiniz taktirde- artık üzeri-nize hiçbir günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَÖlenlerin مِنْكُمْİçinizden وَيَذَرُونَBıraktığı أَزْوَاجًاHanımlar يَتَرَبَّصْنَBekletirler بِأَنفُسِهِنَّKendilerini أَرْبَعَةَDört أَشْهُرٍAy وَعَشْرًاOn (gün) فَإِذَا بَلَغْنَSonuna ulaştıklarında أَجَلَهُنَّİddetlerinin فَلَاYoktur جُنَاحَHiçbir günah عَلَيْكُمْSize فِيمَا فَعَلْنَYaptıkları hususunda فِي أَنفُسِهِنَّKendileri hakkında بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun şekilde وَاللَّهُŞüphesiz Allah بِمَا تَعْمَلُونَYaptıklarınızdan خَبِيرٌHakkıyla haberdardır(234) وَلَاYoktur جُنَاحَHiçbir günah عَلَيْكُمْSize فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِİma etmenizde مِنْ خِطْبَةِNikahlamak istediğinizi النِّسَاءِKadınlara أَوْVeya أَكْنَنتُمْSaklamanızda فِي أَنفُسِكُمْGönüllerinizde عَلِمَBilmektedir اللَّهُAllah أَنَّكُمْKesinlikle سَتَذْكُرُونَهُنَّYakında onları anacağınızı وَلَكِنْFakat لَا تُوَاعِدُوهُنَّOnlarla sözleşmeyin سِرًّاGizlice إِلَّاDışında أَنْ تَقُولُواSöylemeniz قَوْلًاBir söz مَعْرُوفًاMeşru وَلَا تَعْزِمُواKalkışmayın عُقْدَةَAkdine النِّكَاحِNikah حَتَّى...ya kadar يَبْلُغَUlaşınca الْكِتَابُYazılanın (iddet) أَجَلَهُSonuna وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah يَعْلَمُBilir مَا فِي أَنفُسِكُمْİçinizde olanı فَاحْذَرُوهُArtık O’ndan sakının وَاعْلَمُواVe yine bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah غَفُورٌĞafûr’dur حَلِيمٌ Halîm’dir(235) لَاYoktur جُنَاحَBir günah عَلَيْكُمْSize إِنْ طَلَّقْتُمْBoşarsanız النِّسَاءَKadınları مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّKendileriyle temas etmediğiniz أَوْVe تَفْرِضُوا لَهُنَّKendilerine tesbit etmediğiniz فَرِيضَةًMehir وَمَتِّعُوهُنّ َOnları faydalandırsın عَلَى الْمُوسِعِZengin olan قَدَرُهُKendi gücü nisbetinde وَعَلَى الْمُقْتِرِFakir olan da قَدَرُهُKendi gücü nisbetinde مَتَاعًاBir geçimlikle بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun حَقًّاBu bir haktır عَلَى الْمُحْسِنِينَ İhsan edenler üzerine (236) وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّEğer onları boşarsanız مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّKendilerine temas etmeden وَقَدْ فَرَضْتُمْMehir tesbit ettiğiniz halde لَهُنَّOnlara فَرِيضَةً فَنِصْفُYarısı onlarındır مَا فَرَضْتُمْTesbit ettiğinizin إِلَّاDışında أَنْ يَعْفُونَKendilerinin أَوْVeya يَعْفُوَBağışlaması الَّذِي بِيَدِهِElinde olan kimsenin عُقْدَةُAkdi النِّكَاحِNikah وَأَنْ تَعْفُواBağışlamanız ise أَقْرَبُDaha yakındır لِلتَّقْوَىTakvaya وَلَا تَنسَوْاUnutmayın الْفَضْلَFazlı da بَيْنَكُمْAranızdaki إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah بِمَا تَعْمَلُونَYaptıklarınızı بَصِيرٌHakkıyla görendir (237)

234) İçinizden ölenlerin bıraktığı hanımlar kendilerini dört ay on (gün) bekletirler. İddetlerinin sonuna ulaştık-larında, onların kendileri hakkında örfe uygun şekilde yaptıkları hususunda size hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
235) Kadınlara nikahlamak istediğinizi ima etmenizde veya gönüllerinizde saklamanızda size hiçbir günah yoktur. Allah, yakında kesinlikle onları anacağınızı bil-mektedir. Fakat meşru bir söz söylemeniz dışında, on-larla gizlice sözleşmeyin; iddetin sonuna ulaşıncaya ka-dar nikah akdine kalkışmayın ve bilin ki şüphesiz Allah içinizde olanı bilir. Artık O'ndan sakının ve yine bilin ki şüphesiz Allah Ğafur’dur, Halim’dir…
236) Kendileriyle temas etmediğiniz ve kendilerine me-hir tesbit etmediğiniz kadınları boşarsanız size bir gü-nah yoktur. Zengin olan kendi gücü nisbetinde; fakir olan da kendi gücü nisbetinde, onları örfe uygun bir ge-çimlikle faydalandırsın. Bu, ihsan edenler üzerine bir haktır.
237) Eğer onlara mehir tesbit ettiğiniz halde kendile-rine temas etmeden onları boşarsanız -kendilerinin veya nikah akdi elinde olan kimsenin bağışlaması dışında- onlara tesbit ettiğinizin yarısı onlarındır. Bağışlamanız ise takvaya daha yakındır ve aranızdaki fazlı da unut-mayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla gören-dir…

حَافِظُواKoruyun عَلَى الصَّلَوَاتِNamazları وَالصَّلَاةِNamazı da الْوُسْطَىOrta وَقُومُواKaimler olun لِلَّهِAllah için قَانِتِينَ Gönülden itaat ederek(238) فَإِنْEğer خِفْتُمْKorkarsanız فَرِجَالًاYaya olarak أَوْVeya رُكْبَانًاBinek üzerinde فَإِذَا أَمِنتُمْGüvene kavuştuğunuz zaman فَاذْكُرُواAnın اللَّهَAllahı كَمَاGibi عَلَّمَكُمْSize öğrettiği مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَBilmediğiniz şeyleri(239) وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَÖlmek üzere olup da مِنْكُمْİçinizden وَيَذَرُونَGeriye bırakanlar أَزْوَاجًاEşler وَصِيَّةًVasiyet Etsinler لِأَزْوَاجِهِمْEşleri için مَتَاعًاFaydalanmalarını إِلَى الْحَوْلِBir yıla kadar غَيْرَ إِخْرَاجٍ(Evlerinden) çıkarılmadan فَإِنْEğer خَرَجْنَÇıkarlarsa فَلَاYoktur جُنَاحَHiçbir günah عَلَيْكُمْSize فِي مَا فَعَلْنَYaptıklarından dolayı فِي أَنفُسِهِنّKendileri hakkında َ مِنْ مَعْرُوفٍÖrfe uygun olarak وَاللَّهُŞüphesiz Allah عَزِيزٌAzîzdir حَكِيمٌ Hakîmdir(240) وَلِلْمُطَلَّقَاتِBoşananlar için vardır مَتَاعٌBir geçimlik بِالْمَعْرُوفِÖrfe uygun bir şekilde حَقًّاBu bir haktır عَلَى الْمُتَّقِينَMuttakîler üzerine(241) كَذَلِكَİşte böyle يُبَيِّنُİyice açıklıyor اللَّهُAllah لَكُمْSizin için آيَاتِهِAyetlerini لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ...ki akledesiniz (242) أَلَمْ تَرَGörmedin mi? إِلَى الَّذِينَ خَرَجُواÇıkanları مِنْ دِيَارِهِمْYurtlarından وَهُمْ أُلُوفٌBinlerce kişi oldukları halde حَذَرَ الْمَوْتِÖlüm korkusuyla فَقَالَDedi لَهُمْOnlara اللَّهُAllah مُوتُواÖlün ثُمَّSonra أَحْيَاهُمْOnları diriltti إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah لَذُو فَضْلٍBüyük lütuf sahibidir عَلَى النَّاسِİnsanlara karşı وَلَكِنَّFakat أَكْثَرَÇoğu النَّاسِİnsanların لَا يَشْكُرُونَŞükretmezler... (243) وَقَاتِلُواSavaşın فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah وَاعْلَمُواVe bilin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah سَمِيعٌSemîdir عَلِيمٌ Alîmdir (244) مَنْKimdir ذَا الَّذِي يُقْرِضُVerecek olan اللَّهَAllaha قَرْضًاBir ödünç حَسَنًاGüzel فَيُضَاعِفَهُOnu artıracağı لَهُKendisi için أَضْعَافًا كَثِيرَةًKat kat وَ da اللَّهُAllah يَقْبِضُDaraltır وَيَبْسُطُGenişletir de وَإِلَيْهِYalnız Ona تُرْجَعُونَSiz döndürüleceksiniz(245)

238) Namazları koruyun, orta namazını da. Gönülden itaat ederek Allah için kaimler olun!
239) Eğer korkarsanız, yaya olarak veya binek üzerin-de, güvene kavuştuğunuz zaman size bilmediğiniz şey-leri öğrettiği gibi Allah'ı anın!
240) İçinizden ölmek üzere olup da geriye eşler bıra-kanlar, eşleri için (evlerinden) çıkarılmadan bir yıla ka-dar faydalanmalarını vasiyet etsinler. Eğer çıkarlarsa, kendileri hakkında örfe uygun olarak yaptıklarından dolayı size hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah Aziz'-dir, Hakim’dir.
241) Boşananlar için örfe uygun şekilde bir geçimlik vardır. Bu muttakiler üzerine bir haktır.
242) Allah ayetlerini sizin için işte böyle iyice açıklıyor ki akledesiniz.
243) Binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara: "Ölün!" dedi, sonra onları diriltti. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı büyük lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler…
244) Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah Semi'dir, Alîm'dir!
245) Allah’a -onu kendisi için kat kat artıracağı- güzel bir ödünç verecek olan kimdir? Allah daraltır da geniş-letir de. Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.

أَلَمْ تَرَGörmedin mi? إِلَى الْمَلَإِİleri gelenlerini مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَİsrailoğullarının مِنْ بَعْدِ مُوسَىMusadan sonra إِذْ قَالُواHani demişlerdi لِنَبِيٍّNebilerine لَهُمْOnlar ابْعَثْTayin et de لَنَاBize مَلِكًاBir melik نُقَاتِلْSavaşalım فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah قَالَDemişti هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَYa yazılır da عَلَيْكُمْSize الْقِتَالُSavaş أَلَّا تُقَاتِلُواSavaşmazsanız قَالُواDemişlerdi وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَNiçin savaşmayalım? فِي سَبِيلِYolunda اللَّهِAllah وَقَدْ أُخْرِجْنَاUzaklaştırıldık مِنْ دِيَارِنَاYurtlarımızdan وَأَبْنَائِنَاVe çocuklarımızdan فَلَمَّا كُتِبَYazıldığında ise عَلَيْهِمْOnlara الْقِتَالُSavaş تَوَلَّوْاYüz çevirdiler إِلَّاMüstesna قَلِيلًاPek azı مِنْهُمْOnlardan وَ Şüphesiz اللَّهُAllah عَلِيمٌÇok iyi bilendir بِالظَّالِمِينَ Zalimleri(246) وَ de قَالَDedi لَهُمْOnlara نَبِيُّهُمْNebileri إِنَّŞüphesiz ki اللَّهَAllah قَدْ بَعَثَGöndermiştir لَكُمْSize طَالُوتَTalutu مَلِكًاMelik olarak قَالُواDediler أَنَّىNasıl يَكُونُOlur ki لَهُOnun الْمُلْكُMülk عَلَيْنَاBizim üzerimize وَنَحْنُBiz أَحَقُّDaha layığız بِالْمُلْكِMülke مِنْهُOndan وَلَمْ يُؤْتَVe ona verilmemiştir de سَعَةًGenişliği مِنْ الْمَالِMal قَالَDedi ki إِنَّMuhakkak ki اللَّهَAllah اصْطَفَاهُOnu seçti de عَلَيْكُمْSizin üzerinize وَزَادَهُOnun artırdı بَسْطَةًGücünü فِي الْعِلْمِİlimce وَالْجِسْمِVe vücutça وَاللَّهُAllah يُؤْتِيVerir مُلْكَهُMülkünü مَنْKimseye يَشَاءُDilediği وَ Şüphesiz اللَّهُAllah وَاسِعٌVasî’dir عَلِيمٌ Alîm’dir(247) وَ Ayrıca قَالَDedi ki لَهُمْOnlara نَبِيُّهُمْNebileri إِنَّMuhakkak ki آيَةَAlameti مُلْكِهِOnun mülkünün أَنْ يَأْتِيَكُمْSize gelmesidir التَّابُوتُTabutun فِيهِ... ki onda vardır سَكِينَةٌBir sekinet مِنْ رَبِّكُمْRabbinizden وَبَقِيَّةٌKalıntılar مِمَّا تَرَكَBıraktıklarından آلُ مُوسَىMusa ile وَآلُ هَارُونَHarun ailesinin تَحْمِلُهُOnu taşır الْمَلَائِكَةُMelekler إِنَّŞüphesiz ki فِي ذَلِكَBunda vardır لَآيَةًElbette bir ayet لَكُمْSizin için إِنْEğer كُنتُمْKimselerseniz مُؤْمِنِينَ Mümin(248)

246) Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani onlar nebilerine: “Bize bir melik ta-yin et de Allah yolunda savaşalım!" demişlerdi. "Ya sa-vaş size yazılır da savaşmazsanız?” demişti. Onlar: “Niçin Allah yolunda savaşmayalım? Ayrıca yurtları-mızdan ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldık." demiş-lerdi. Savaş onlara yazıldığında ise -onlardan pek azı müstesna- yüz çevirdiler. Şüphesiz Allah, zalimleri çok iyi bilendir.
247) Nebileri de onlara: "Şüphesiz ki Allah size melik olarak Talut'u göndermiştir." dedi. "Bizim üzerimize mülk nasıl onun olur ki biz mülke ondan daha layığız ve ona mal genişliği de verilmemiştir." dediler. Dedi ki: "Muhakkak ki Allah onu sizin üzerinize seçti de onun ilimce ve vücutça gücünü artırdı.” Allah mülkünü dile-diği kimseye verir, şüphesiz Allah Vasi'dir, Alîm’dir.
248) Ayrıca nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun mülkünün alameti size tabutun gelmesidir -ki onda Rabbinizden bir sekinet ve Musa ile Harun ailesinin bı-raktıklarından kalıntılar vardır. Onu melekler taşır. Eğer mümin kimselerseniz, şüphesiz ki bunda sizin için elbette bir ayet vardır.”

فَلَمَّا فَصَلَAyrıldığında طَالُوتُTalut بِالْجُنُودِOrdularla قَالَDedi ki: إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah مُبْتَلِيكُمْSizi imtihan edecektir بِنَهَرٍBir nehirle فَمَنْKim شَرِبَİçerse مِنْهُOndan فَلَيْسَDeğildir مِنِّيBenden وَمَنْKim de لَمْ يَطْعَمْهُOnu tatmazsa فَإِنَّهُŞüphesiz o مِنِّي Bendendir إِلَّاDışında مَنْKim de اغْتَرَفَAldığı غُرْفَةًBir avuç بِيَدِهِEliyle فَشَرِبُواİçtiler مِنْهُOndan إِلَّاMüstesna قَلِيلًاPek azı مِنْهُمْİçlerinden فَلَمَّا جَاوَزَهُNihayet onu geçince هُوَO وَالَّذِينَ آمَنُواVe iman edenler مَعَهُBeraberindeki قَالُواDediler ki لَاYoktur طَاقَةَ لَنَاGücümüz yoktur الْيَوْمَBugün بِجَالُوتَCalut وَجُنُودِهِVe ordularına karşı قَالَDediler الَّذِينَ يَظُنُّونَKesin olarak inananlar ise أَنَّهُمْ مُلَاقُوKavuşacaklarına اللَّهِAllah’a كَمْNice مِنْ فِئَةٍTopluluk قَلِيلَةٍAz olan غَلَبَتْYenmiştir فِئَةًTopluluğu كَثِيرَةًÇok olan بِإِذْنِİzni ile اللَّهِAllah’ın وَ Çünkü اللَّهُAllah مَعَBeraberdir الصَّابِرِينَ Sabredenlerle(249) وَلَمَّا بَرَزُواKarşılaştıklarında لِجَالُوتَCalut وَجُنُودِهِVe ordusuyla قَالُواDediler رَبَّنَا Rabbimiz أَفْرِغْYağdır عَلَيْنَاÜzerimize صَبْرًاSabır وَثَبِّتْSebat ver أَقْدَامَنَاAyaklarımıza وَانْصُرْنَاBize yardım et عَلَىKarşı الْقَوْمِTopluluğuna الْكَافِرِينَ Kâfirler(250) فَهَزَمُوهُمْNihayet onları bozguna uğrattılar بِإِذْنِİzniyle اللَّهِAllah’ın وَقَتَلَÖldürdü دَاوُودُDavud da جَالُوتَCalutu وَآتَاهُ...da ona verdi اللَّهُAllah الْمُلْكَMülk وَالْحِكْمَةَVe hikmet وَعَلَّمَهُAyrıca ona öğretti مِمَّا يَشَاءُDilediği şeyleri وَلَوْلَاEğer olmasaydı دَفْعُDefetmesi اللَّهِAllah’ın النَّاسَİnsanların بَعْضَهُمْBir kısmını بِبَعْضٍBir kısmıyla لَفَسَدَتْFesada uğrardı الْأَرْضُYeryüzü وَلَكِنَّFakat اللَّهَAllah ذُوSahibidir فَضْلٍLütuf عَلَى الْعَالَمِينَ Alemlere karşı (251) تِلْكَİşte bunlar آيَاتُAyetleridir اللَّهِAllah’ın نَتْلُوهَاOnları okuyoruz عَلَيْكَSana بِالْحَقِّHak ile وَإِنَّكَMuhakkak sen لَمِنْ الْمُرْسَلِينَ Gönderilenlerdensin(252)

249) Talut ordularla ayrıldığında dedi ki: "Şüphesiz Al-lah sizi bir nehirle imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir; kim de -eliyle bir avuç aldığı dışında- onu tatmazsa şüphesiz o bendendir." -İçlerinden pek azı müstesna- ondan içtiler. Nihayet o ve beraberindeki iman edenler onu geçince dediler ki: "Bugün Calut ve ordularına karşı gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacak-larına kesin olarak inananlar ise: "Nice az olan topluluk Allah’ın izniyle çok olan topluluğu yenmiştir; çünkü Al-lah sabredenlerle beraberdir!..” dediler.
250) Calut ve ordusuyla karşılaştıklarında: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kafir-ler topluluğuna karşı bize yardım et!" dediler.
251) Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud da Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hik-met verdi. Ayrıca ona dilediği şeyleri öğretti. Eğer Al-lah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla savması olma-saydı yeryüzü fesada uğrardı. Fakat Allah alemlere kar-şı lütuf sahibidir.
252) İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Onları sana hak ile okuyoruz. Muhakkak sen gönderilenlerdensin

تِلْكَİşte o الرُّسُلُRasuller ki فَضَّلْنَاÜstün kıldık بَعْضَهُمْBir kısmını عَلَى بَعْضٍBir kısmına مِنْهُمْOnlardan مَنْ كَلَّمَKendisiyle konuştuğu اللَّهُAllah’ın وَرَفَعَYükseltmiştir بَعْضَهُمْBazısını da دَرَجَاتٍDerecelerle وَآتَيْنَاVerdik عِيسَىİsa’ya da ابْنَOğlu مَرْيَمَMeryem’e الْبَيِّنَاتِApaçık deliller وَأَيَّدْنَاهُVe onu destekledik بِرُوحِ الْقُدُسِRuhul-Kudüs ile وَلَوْ شَاءَDileseydi اللَّهُAllah مَا اقْتَتَلَÖldürmezlerdi الَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْOnlardan sonrakiler مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمْKendilerine geldikten sonra الْبَيِّنَاتُApaçık deliller وَلَكِنْAncak اخْتَلَفُواİhtilafa düştüler فَمِنْهُمْBöylece onlardan مَنْkimi آمَنَİman etti وَمِنْهُمْ مَنْKimi de كَفَرَKüfre girdi وَلَوْ شَاءَDileseydi اللَّهُAllah مَا اقْتَتَلُواBirbirlerini öldürmezlerdi وَلَكِنَّFakat اللَّهَAllah يَفْعَلُYapar مَا يُرِيدُDilediğini(253) يَاأَيُّهَاEy الَّذِينَ آمَنُواİman edenler أَنفِقُواİnfak edin مِمَّا رَزَقْنَاكُمْSize rızık olarak verdiklerimizden مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَGelmeden önce يَوْمٌGün لَاOlmadığı بَيْعٌHiçbir alışverişin فِيهِİçinde وَلَا خُلَّةٌHiçbir dostluğun وَلَا شَفَاعَةٌVe hiçbir şefaatin وَالْكَافِرُونَKâfirler هُمْta kendileridir الظَّالِمُونَ Zalimlerin(254) اللَّهُAllah لَاOlmayandır إِلَهَİlah إِلَّاBaşka هُوَKendisinden الْحَيُّHayy’dır الْقَيُّومُKayyum’dur لَاNe تَأْخُذُهُOnu tutar سِنَةٌBir uyuklama وَلَاNe de نَوْمٌUyku لَهُOnundur مَا فِي السَّمَاوَاتِGöklerde وَمَا فِي الْأَرْضِVe yerde ne varsa مَنْKim ذَا الَّذِي يَشْفَعُŞefaat edebilir? عِنْدَهُOnun katında إِلَّا بِإِذْنِهِİzni olmaksızın يَعْلَمُBilir مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْOnların önlerinde وَمَا خَلْفَهُمْVe arkalarında olanı وَلَا يُحِيطُونَKavrayamazlar بِشَيْءٍHiçbir şeyi مِنْ عِلْمِهِO’nun ilminden إِلَّا بِمَا شَاءَDilediğinden başka وَسِعَKuşatmıştır كُرْسِيُّهُO’nun kürsisi السَّمَاوَاتِGökleri وَالْأَرْضَVe yeri وَلَا يَئُودُهُVe O’na ağır gelmez حِفْظُهُمَاOnların muhafazası وَ Şüphesiz هُوَO الْعَلِيُّAliyy’dir الْعَظِيمُ Azim’dir(255) لَاYoktur إِكْرَاهَZorlama فِي الدِّينِDinde قَدْŞüphesiz تَبَيَّنَİyice ayrılmıştır الرُّشْدُDoğruluk مِنْ الغَيِّSapıklıktan فَمَنْArtık kim يَكْفُرْTekfir edip بِالطَّاغُوتِTağutu وَيُؤْمِنْİman ederse بِاللَّهِAllah’a فَقَدْMuhakkak اسْتَمْسَكَYapışmıştır بِالْعُرْوَةِBir kulba الْوُثْقَىSapasağlam لَا انفِصَامَ لَهَاKopması olmayan وَ Şüphesiz اللَّهُAllah سَمِيعٌSemi’dir عَلِيمٌAlim’dir(256)

253) İşte o rasuller ki biz bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendisiyle konuştuğu vardır. Bazısını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile destekledik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler kendi-lerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldür-mezlerdi. Ancak ihtilafa düştüler; böylece onlardan ki-mi iman etti, kimi de küfre girdi. Allah dileseydi bir-birlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.
254) Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dost-luğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmeden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler, zalimlerin ta kendileridir.
255) Allah kendisinden başka ilah olmayandır. Hayy’-dır, Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama tutar ne de bir uyku. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni ol-maksızın O’nun katında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun ilminden di-lediğinden başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kür-sisi, gökleri ve yeri kuşatmıştır ve onların muhafazası O'na ağır gelmez. Şüphesiz O, Aliyy’dir, Azim’dir.
256) Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz doğruluk sapık-lıktan apaçık iyice ayrılmıştır. Artık kim tağutu tekfir edip Allah'a iman ederse muhakkak kopması olmayan sapasağlam bir kulba yapışmıştır. Şüphesiz Allah Se-mi'dir, Alîm’dir.

(Bakara suresi için mevcut çalışma bu kadar. Çalışmanın devamını temin ettiğim anda eklerim inş.)
Post Reply

Return to “Meal”