2. Bakara Suresi (Kırık Meal) 1/2

Post Reply
seyir

2. Bakara Suresi (Kırık Meal) 1/2

Post by seyir »

(Medine’de inmiştir, 286 ayettir.)

الم Elif, Lam, Mim (1) ذَلِكَBu الْكِتَابُKitap لَاOlmayan رَيْبَHiçbir şüphe فِيهِKendisinde هُدًىHidayettir لِلْمُتَّقِينَ Muttakiler için (2) الَّذِينَO kimseler ki يُؤْمِنُونَİman ederler بِالْغَيْبِGayba وَيُقِيمُونَ Dosdoğru kılarlar الصَّلَاةَNamazı وَمِمَّا رَزَقْنَا Ve rızıklandırdığımız şeylerden de هُمْ Kendilerini يُنفِقُونَ İnfak ederler (3) وَالَّذِينَOnlar ki يُؤْمِنُونَİman ederler بِمَا أُنْزِلَİndirilene إِلَيْكَSana وَمَا أُنْزِلَVe indirilenlere مِنْ قَبْلِكَSenden önce وَبِالْآخِرَةِAhirete de هُمْOnlar يُوقِنُونَ Kesin olarak inanırlar (4) أُوْلَئِكَİşte onlar عَلَى هُدًىBir hidayet üzeredirler مِنْ رَبِّهِمْRablerinden وَأُوْلَئِكَ İşte onlar هُمْ الْمُفْلِحُونَ Kurtuluşa erenlerin ta kendileridir (5)

1) Elif, Lam, Mim.
2) Kendisinde hiçbir şüphe olmayan bu kitap, muttaki-ler için hidayettir.
3) O kimseler ki gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de infak ederler.
4) Onlar ki sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler, onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
5) İşte onlar, Rablerinden bir hidayet üzeredirler; işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

إِنَّ Muhakkak ki الَّذِينَ كَفَرُوا Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseleri سَوَاءٌBirdir عَلَيْهِمْ kendileri için أَأَنذَرْتَهُمْUyarsan da أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْUyarmasan da لَا يُؤْمِنُونَ İman etmezler(6) خَتَمَMühürlemiştir اللَّهُAllah عَلَى قُلُوبِهِمْOnların kalplerini وَعَلَى سَمْعِهِمْ Ve kulaklarını وَعَلَى أَبْصَارِهِمْGözlerinde de vardır غِشَاوَةٌPerde وَلَهُمْOnlar için vardır عَذَابٌBir azap عَظِيمٌ Çok büyük (7) وَمِنْ النَّاسِİnsanlardan مَنْÖyleleri de vardır ki يَقُولُDerler آمَنَّاBiz iman ettik بِاللَّهِAllah’a وَبِالْيَوْمِVe gününe الْآخِرِAhiret وَمَاHalbuki değillerdir هُمْOnlar بِمُؤْمِنِينَ Mü’min (8) يُخَادِعُونَAldatmaya çalışıyorlar اللَّهَAllah’ı وَالَّذِينَ آمَنُواVe iman edenleri وَمَا يَخْدَعُونَOysa aldatmıyorlar إِلَّاbaşkasını أَنفُسَهُمْKendilerinden وَمَا يَشْعُرُونَ …da farkında değiller(9) فِي قُلُوبِهِمْOnların kalplerinde vardır مَرَضHastalık فَزَادَهُمْOnların artırmıştır اللَّهُAllah da مَرَضًاHastalıklarını وَلَهُمْOnlar için vardır عَذَابٌBir azap أَلِيمٌ Çok acıklı بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ Yalanlamalarından ötürü(10) وَإِذَا قِيلَDenildiği zaman لَهُمْOnlara لَا تُفْسِدُواFesat çıkarmayın فِي الْأَرْضِYeryüzünde قَالُواDerler إِنَّمَاAncak نَحْنُBiz مُصْلِحُونَ Islah edicileriz (11) أَلَاDikkat edin إِنَّهُمْDoğrusu onlar هُمْ الْمُفْسِدُونَ Fesat çıkaranların ta kendileridir وَلَكِنْNevar ki لَا يَشْعُرُونَ Farkında değiller(12) وَإِذَا قِيلَDenildiğinde لَهُمْOnlara آمِنُواİman edin كَمَاGibi آمَنَİman ettiği النَّاسُİnsanların قَالُواDerler أَنُؤْمِنُBiz iman eder miyiz كَمَاGibi آمَنَİman ettiği السُّفَهَاءُ O akılsızların أَلَاDikkat edin إِنَّهُمْDoğrusu onlar هُمْ السُّفَهَاءُ Akılsızların ta kendileridir وَلَكِنْNevar ki لَا يَعْلَمُونَ Bilmiyorlar(13) وَإِذَا لَقُواKarşılaştıkları zaman الَّذِينَ آمَنُواİman edenlerle قَالُواDerler آمَنَّاİman ettik وَإِذَا خَلَوْاBaşbaşa kaldıklarında ise إِلَى شَيَاطِينِهِمْŞeytanlarıyla قَالُواDerler إِنَّا Şüphesiz biz مَعَكُمْSizinle beraberiz إِنَّمَاSadece نَحْنُBiz مُسْتَهْزِئُونَ Alay edicileriz (14) اللَّهُAllah يَسْتَهْزِئُAlay eder بِهِمْOnlarla وَيَمُدُّهُمْVe kendilerine mühlet verir فِيİçerisinde طُغْيَانِهِمْAzgınlıkları يَعْمَهُونَ Bocalar bir halde(15) أُوْلَئِكَİşte onlar الَّذِينَ اشْتَرَوْاSatın alan kimselerdir الضَّلَالَةَSapıklığı بِالْهُدَىHidayete karşı فَمَا رَبِحَتْKar getirmedi تِجَارَتُهُمْAlış verişleri وَمَا كَانُواVe olmadılar مُهْتَدِينَ Doğru yolu bulanlardan(16)

6) Muhakkak ki küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseleri uyarsan da uyarmasan da kendileri için birdir; iman etmezler.
7) Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş-tir; gözlerinde de perde vardır. Onlar için çok büyük bir azap vardır.
8) İnsanlardan öyleleri de vardır ki: “Biz Allah’a ve ah-iret gününe iman ettik!” derler, halbuki onlar mü’min değillerdir.
9) Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışıyorlar; oysa kendilerinden başkasını aldatmıyorlar da farkında de-ğiller…
10) Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Yalanlamalarından ötürü onlar için çok acıklı bir azap vardır.
11) Onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman: “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler.
12) Dikkat edin! Doğrusu onlar fesat çıkaranların ta kendileridir; ne var ki farkında değiller…
13) Onlara: “İnsanların iman ettiği gibi iman edin!” denildiğinde: “Biz o akılsızların iman ettiği gibi iman eder miyiz?” derler. Dikkat edin! Doğrusu onlar akıl-sızların ta kendileridir; ne var ki bilmiyorlar…
14) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: “İman ettik.” derler, şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise: “Şüphe-siz biz sizinle beraberiz; biz sadece alay edicileriz!” derler.
15) Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içerisinde bocalar bir halde kendilerine mühlet verir.
16) İşte onlar, hidayete karşı sapıklığı satın almış kim-selerdir. Alış verişleri kar getirmedi ve doğru yolu bu-lanlardan olmadılar.

مَثَلُهُمْOnların durumu كَمَثَلِ الَّذِيتKimsenin durumu gibidir ki اسْتَوْقَدَYakan نَارًاBir ateş فَلَمَّا أَضَاءَتْAydınlatınca مَا حَوْلَهُEtrafını ذَهَبَGiderdi اللَّهُAllah بِنُورِهِمْ Onların nurunu وَتَرَكَهُمْVe onları bıraktı فِي ظُلُمَاتٍKaranlıklar içerisinde لَا يُبْصِرُونَ Görmez bir halde(17) صُمٌّSağırdırlar بُكْمٌDilsizdirler عُمْيٌKördürler فَهُمArtık onlar ْ لَا يَرْجِعُونَ Dönmezler(18) أَوْYa da كَصَيِّبٍBoşalan şiddetli yağmur gibidir ki مِنْ السَّمَاءِGökten فِيهِİçinde vardır ظُلُمَاتٌKaranlıklar وَرَعْدٌGök gürültüsü وَبَرْقٌVe şimşek يَجْعَلُونَTıkarlar أَصَابِعَهُمْParmaklarını فِي آذَانِهِمْKulaklarına مِنْ الصَّوَاعِقِYıldırımlardan حَذَرَKorkusuyla الْمَوْتِÖlmek وَاللَّهُŞüphesiz Allah مُحِيطٌÇepeçevre kuşatandır بِالْكَافِرِينَ Kafirleri (19) يَكَادُNeredeyse الْبَرْقُŞimşek يَخْطَفُKapıverecek أَبْصَارَهُمْGözlerini كُلَّمَا أَضَاءَAydınlattığı zaman لَهُمْOnları مَشَوْاYürürler فِيهِOnda وَإِذَا أَظْلَمَKarardığı zaman عَلَيْهِمْOnlar üzerine قَامُواDikiliverirler وَلَوْ شَاءَDileseydi اللَّهُAllah لَذَهَبَ Elbette giderirdi بِسَمْعِهِمْOnların işitmelerini de وَأَبْصَارِهِمْGörmelerini de إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah عَلَى كُلِّ شَيْءٍHer şeye قَدِيرٌ Kadirdir(20) يَاأَيُّهَاEy النَّاسُİnsanlar اعْبُدُواİbadet edin رَبَّكُمْRabbinize الَّذِي خَلَقَكُمْSizi yaratan وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ Ve sizden öncekileri لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ Ki korunasınız (21) الَّذِيO ki جَعَلَKıldı لَكُمْSizin için الْأَرْضَYeryüzünü فِرَاشًاBir döşek وَالسَّمَاءَGöğü de بِنَاءًBir bina وَأَنْزَلَİndirip مِنْ السَّمَاءِGökten مَاءًSu فَأَخْرَجَÇıkarttı بِهِOnunla مِنْ الثَّمَرَاتِÜrünler رِزْقًاRızık olan لَكُمْSizin için فَلَا تَجْعَلُواArtık koşmayın لِلَّهِAllah’a أَندَادًاeşler وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ Siz de bildiğiniz halde(22) وَإِنْ كُنتُمْ فِيEğer içindeyseniz رَيْبٍŞüphe مِمَّا نَزَّلْنَاİndirdiğimiz şeyden عَلَى عَبْدِنَاKulumuza فَأْتُواSiz de getirin بِسُورَةٍBir sure مِنْ مِثْلِهِOnun benzerinden وَادْعُواÇağırın شُهَدَاءَكُمْŞahitlerinizi de مِنْ دُونِ اللَّهِAllah’tan başka إِنْ Eğer كُنتُمْ iseniz صَادِقِينَ Doğru kimseler(23) فَإِنْŞayet لَمْ تَفْعَلُواYapamazsanız وَلَنْ تَفْعَلُواKi asla yapamayacaksınız فَاتَّقُواO halde sakının النَّارَO ateşten الَّتِي وَقُودُهَاYakıtı olan النَّاسُİnsanlar وَالْحِجَارَةُVe taşlar أُعِدَّتْHazırlanmış لِلْكَافِرِينَ Kafirler için(24)

17) Onların durumu, bir ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki, etrafını aydınlatınca Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içerisinde görmez bir halde bıraktı.
18) Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; artık onlar dön-mezler.
19) Ya da gökten boşalan şiddetli yağmur gibidir ki, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Yıl-dırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Şüphesiz Allah kafirleri çepeçevre kuşatandır.
20) Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek. Onları ay-dınlattığı zaman onda yürürler. Onlar üzerine karardığı zaman dikiliverirler. Allah dileseydi elbette onların işit-melerini de görmelerini de giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
21) Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rab-binize ibadet edin ki korunasınız.
22) O ki; yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla sizin için rızık olan ürünler çıkarttı. Artık siz de bildiğiniz halde Allah'a eşler koşmayın!
23) Eğer kulumuza indirdiğimiz şeyden şüphe içindey-seniz, siz de onun benzerinden bir sure getirin! Allah’-tan başka şahidlerinizi de çağırın; eğer doğru kimseler-seniz!
24) Şayet yapamazsanız, -ki asla yapamayacaksınız-, o halde kafirler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten sakının!

وَبَشِّرْMüjdele الَّذِينَKimseleri آمَنُواİman edip وَعَمِلُواİşleyen الصَّالِحَاتِSalih amel أَنَّMuhakkak لَهُمْOnlar için vardır جَنَّاتٍCennetler تَجْرِيAkan مِنْ تَحْتِهَاAltından الْأَنْهَارُNehirler كُلَّمَاHer رُزِقُواHer rızıklandırıldıklarında مِنْهَاOrada مِنْ ثَمَرَةٍÜrünlerden رِزْقًاRızık olan قَالُواDerler هَذَاBu الَّذِي رُزِقْنَاRızıklandırıldığımızdır مِنْ قَبْلُDaha önce وَأُتُواVerilecektir بِهِOnlara مُتَشَابِهًاBirbirinin benzeri olarak وَلَهُمْOnlar için vardır فِيهَاOrada أَزْوَاجٌEşler de مُطَهَّرَةٌTertemiz kılınmış وَهُمْOnlar فِيهَاOrada خَالِدُونَ Sürekli kalıcıdırlar (25) إِنَّDoğrusu اللَّهَAllah لَا يَسْتَحْيِيÇekinmez أَنْ يَضْرِبَVermekten مَثَلًاMisal مَا بَعُوضَةًBir sivrisineği فَمَا فَوْقَهَاVeya ondan daha üstün olan herhangi bir şeyi فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواGerçekten iman edenler فَيَعْلَمُونَBilirler ki أَنَّهُO kesinlikle الْحَقُّBir haktır مِنْ رَبِّهِمْRablerinden وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواKüfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler ise فَيَقُولُونَDerler مَاذَاNeyi أَرَادَKastetmiştir اللَّهُAllah بِهَذَا مَثَلًاBu misal ile يُضِلُّSaptırır بِهِOnunla كَثِيرًاPek çoğunu وَيَهْدِيHidayete erdirir بِهِOnunla كَثِيرًاBir çoğunu da وَمَا يُضِلُّSaptırmaz بِهِOnunla إِلَّا الْفَاسِقِينَ Fasıklardan başkasını (26) الَّذِينَOnlar ki يَنقُضُونَBozarlar عَهْدَ اللَّهِAllah’ın ahdini مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِPekiştirilmiş sözünden sonra وَيَقْطَعُونَKeserler مَا أَمَرَEmrettiği şeyi اللَّهُAllah’ın بِهِKendisiyle أَنْ يُوصَلَBirleştirilmesini وَيُفْسِدُونَVe fesat çıkarırlar فِي الْأَرْضِYeryüzünde أُوْلَئِكَİşte onlar هُمْ الْخَاسِرُونَ Hüsrana uğrayanların ta kendileridirler(27) كَيْفَNasıl تَكْفُرُونَKüfür üzere oluyorsunuz بِاللَّهِAllah’a karşı وَكُنتُمْSiz idiniz de أَمْوَاتًاÖlüler فَأَحْيَاكُمْSizi diriltti ثُمَّSonra يُمِيتُكُمْSizi öldürecek ثُمَّSonra da يُحْيِيكُمْSizi diriltecektir ثُمَّSonra إِلَيْهِYalnız O’na تُرْجَعُونَ Döndürüleceksiniz (28) هُوَ الَّذِيO’dur خَلَقَYaratan لَكُمْSizin için مَا Ne varsa فِي الْأَرْضِYeryüzünde جَمِيعًاHepsini ثُمَّSonra اسْتَوَىİstiva edip إِلَى السَّمَاءِGöğe فَسَوَّاهُنَّOnları düzenleyen سَبْعَYedi سَمَاوَاتٍGök halinde وَهُوَO بِكُلِّHer شَيْءٍŞeyi عَلِيمٌ Hakkıyla bilendir (29)

25) İman edip salih amel işleyen kimseleri müjdele! Muhakkak onlar için altından nehirler akan cennetler vardır. Orada rızık olan ürünlerden her rızıklandırıldık-larında: "Bu, daha önce rızıklandırıldığımızdır.” derler. Onlara birbirinin benzeri olarak verilecektir. Orada on-lar için tertemiz kılınmış eşler de vardır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
26) Doğrusu Allah bir sivrisineği veya ondan daha üstün olan herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez. Gerçekten iman edenler bilirler ki, o kesinlikle Rab-lerinden bir haktır. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler ise: “Allah bu misal ile neyi kastetmiştir?” der-ler. Onunla pek çoğunu saptırır. Bir çoğunu da onunla hidayete erdirir. Onunla fasıklardan başkasını saptır-maz.
27) Onlar ki, Allah'ın ahdini pekiştirilmiş sözünden sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini em-rettiği şeyi keserler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridirler.
28) Allah’a karşı nasıl küfür üzere oluyorsunuz? Siz ölüler idiniz de sizi diriltti; sonra sizi öldürecek, sonra da sizi diriltecektir. Sonra yalnız O'na döndürüleceksi-niz.
29) Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip yedi gök halinde onları düzenleyen O'dur. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

وَإِذْHani قَالَBuyurmuştu da رَبُّكَRabbin لِلْمَلَائِكَةِMeleklere إِنِّيMuhakkak ben جَاعِلٌYaratacağım فِي الْأَرْضِYeryüzünde خَلِيفَةًBir halife قَالُواOnlar demişlerdi أَتَجْعَلُ Mi yaratacaksın فِيهَاOrada مَنْBir kimse يُفْسِدُFesat çıkaracak فِيهَاOrada وَيَسْفِكُVe dökecek الدِّمَاءَKanlar وَنَحْنُOysa biz نُسَبِّحُ Tesbih etmekteyiz بِحَمْدِكَSeni hamd ile وَنُقَدِّسُVe takdis etmekteyiz لَكَSeni قَالَBuyurmuştu إِنِّيŞüphesiz ben أَعْلَمُBilirim مَاŞeyleri لَا تَعْلَمُونَ Sizin bilmediğiniz (30) وَعَلَّمَÖğretti آدَمَAdem’e الْأَسْمَاءَİsimleri كُلَّهَاBütün ثُمَّSonra عَرَضَهُمْOnları göstererek عَلَى الْمَلَائِكَةِMeleklere فَقَالَBuyurdu أَنْبِئُونِيBana haber verin بِأَسْمَاءِİsimleriyle هَؤُلَاءBunları إِنْEğer كُنتُمْİseniz صَادِقِينَ Doğru kimseler (31) قَالُواDediler سُبْحَانَكَSeni tesbih ederiz لَاYoktur عِلْمَ لَنَاİlmimiz إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاSenin bize öğrettiğinden başka إِنَّكَŞüphesiz sensin أَنْتَYalnız sen الْعَلِيمُAlim الْحَكِيمُ Ve Hakim olan(32) قَالَBuyurdu ki يَا Ey آدَمُAdem أَنْبِئْهُمْOnlara bildir بِأَسْمَائِهِمْBunları isimleriyle فَلَمَّا أَنْبَأَهُمْOnlara bildirince بِأَسْمَائِهِمْOnları isimleriyle قَالَBuyurdu أَلَمْ أَقُلْDemedim mi ki لَكُمْSize إِنِّيŞüphesiz ben أَعْلَمُBilirim غَيْبَGaybını السَّمَاوَاتِGöklerin وَالْأَرْضِVe yerin وَأَعْلَمُBilirim مَا تُبْدُونَAçıkladıklarınızı وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ Ve gizlediklerinizi de(33) وَإِذْHani قُلْنَاBiz demiştik de لِلْمَلَائِكَةِMeleklere اسْجُدُواSecde edin لِآدَمَAdem’e فَسَجَدُواHemen secde ettiler إِلَّاMüstesna إِبْلِيسَİblis أَبَىKaçındı وَاسْتَكْبَرَKibirlendi وَكَانَVe oldu مِنْ الْكَافِرِينَ Kafirlerden(34) وَقُلْنَاDedik ki يَا Ey آدَمُAdem اسْكُنْYerleşin أَنْتَSen وَزَوْجُكَVe eşin الْجَنَّةَBu cennette وَكُلَاYiyin مِنْهَاOrada رَغَدًاBol bol حَيْثُ شِئْتُمَاDilediğiniz yerde وَلَا تَقْرَبَاFakat yaklaşmayın هَذِهِŞu الشَّجَرَةَAğaca فَتَكُونَاYoksa ikiniz de olursunuz مِنْ الظَّالِمِينَ Zalimlerden (35) فَأَزَلَّهُمَاBunun üzerine o ikisini kaydırdı الشَّيْطَانُŞeytan عَنْهَاOradan فَأَخْرَجَهُمَاVe onları çıkarttı مِمَّا كَانَا فِيهِBulundukları yerden وَقُلْنَاDedik ki اهْبِطُواİnin بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍKiminiz kiminize عَدُوٌّDüşman olarak وَلَكُمْSizin için vardır فِي الْأَرْضِYeryüzünde مُسْتَقَرٌّYerleşim yeri وَمَتَاعٌVe geçimlik إِلَى حِينٍ Belli bir vakte kadar(36) فَتَلَقَّىDerken aldı آدَمُAdem مِنْ رَبِّهِRabbinden كَلِمَاتٍKelimeler فَتَابَ عَلَيْهِTevbesini kabul etti إِنَّهُÇünkü O’dur هُوَYalnız O التَّوَّابُTevvab الرَّحِيمُ Ve Rahim olan(37)

30) Hani Rabbin meleklere: “Muhakkak ben yeryüzün-de bir halife yaratacağım.” buyurmuştu da onlar: “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek bir kimse mi yaratacaksın? Oysa biz seni hamd ile tesbih ve takdis etmekteyiz.” demişlerdi. “Şüphesiz ben sizin bilmediği-niz şeyleri bilirim.” buyurmuştu.
31) Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları melek-lere göstererek: "Eğer doğru kimseler iseniz bunları isimleriyle bana haber verin!" buyurdu.
32) “Seni tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka ilmimiz yoktur. Şüphesiz Alîm ve Hakim olan sensin, yalnız sen!” dediler.
33) “Ey Adem! Bunları isimleriyle onlara bildir!" dedi. Onları isimleriyle onlara bildirince de: “Size demedim mi ki, şüphesiz ben göklerin ve yerin gaybını bilirim; açıkladıklarınızı ve gizlediklerinizi de bilirim!” buyur-du.
34) Hani biz meleklere: "Adem'e secde edin!” demiştik de hemen secde ettiler. İblis müstesna. Kaçındı, kibir-lendi ve kafirlerden oldu.
35) Dedik ki: "Ey Adem! Sen ve eşin bu cennette yer-leşin ve orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın; yoksa ikiniz de zalimlerden olur-sunuz!"
36) Bunun üzerine, şeytan o ikisini oradan kaydırdı ve onları bulundukları yerden çıkarttı. Dedik ki: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için belli bir vakte kadar yerleşim yeri ve geçimlik vardır.”
37) Derken Adem Rabbinden kelimeler aldı. Tevbesini kabul etti. Çünkü Tevvab ve Rahim olan O’dur, yalnız O!

قُلْنَاDedik ki اهْبِطُواİnin مِنْهَاOradan جَمِيعًاHepiniz فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْSize gelir de مِنِّيBenden هُدًىBir hidayet فَمَنْKim تَبِعَUyarsa هُدَايَBenim hidayetime فَلَا خَوْفٌKorku yoktur عَلَيْهِمْOnlar için وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَVe onlar üzülecek de değillerdir (38) وَالَّذِينَ كَفَرُواKüfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip وَكَذَّبُواYalanlayanlar var ya بِآيَاتِنَاAyetlerimizi أُوْلَئِكَİşte onlar أَصْحَابُHalkıdırlar النَّارِAteş هُمْOnlar فِيهَاOrada خَالِدُونَ Sürekli kalıcıdırlar(39) يَابَنِي إِسْرَائِيلَEy İsrailoğulları اذْكُرُواHatırlayın نِعْمَتِيNimetimi الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْSize verdiğim وَأَوْفُواVe yerine getirin ki بِعَهْدِيAhdimi أُوفِBen de yerine getireyim بِعَهْدِكُمْAhdinizi وَإِيَّايَVe yalnız benden فَارْهَبُونِي Benden korkun(40) وَآمِنُواİman edin بِمَا أَنزَلْتُİndirdiğime مُصَدِّقًاTasdik edici olarak لِمَا مَعَكُمْBeraberinizdekini وَلَا تَكُونُواVe olmayın أَوَّلَİlki كَافِرٍİnkar edenlerin بِهِOnu وَلَا تَشْتَرُواDeğişmeyin بِآيَاتِيAyetlerimi de ثَمَنًا قَلِيلًاAz bir pahaya وَإِيَّايَVe yalnız benden فَاتَّقُونِيBenden sakının(41) وَلَا تَلْبِسُواKarıştırmayın الْحَقَّHakkı بِالْبَاطِلِBatılla وَتَكْتُمُواGizlemeyin الْحَقَّHakkı وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ Bildiğiniz halde(42) وَأَقِيمُواBir de dosdoğru kılın الصَّلَاةَNamazı وَآتُواVerin الزَّكَاةَ Zekatı وَارْكَعُوا Ve siz de rüku edin مَعَ الرَّاكِعِينَ Rüku edenlerle birlikte(43) أَتَأْمُرُونَEmredersiniz de النَّاسَİnsanlara بِالْبِرِّİyliği وَتَنسَوْنَUnutur musunuz أَنفُسَكُمْKendinizi وَأَنْتُمْOysa siz تَتْلُونَOkuyorsunuz الْكِتَابَO kitabı أَفَلَا تَعْقِلُونَ Hala akletmez misiniz(44) وَاسْتَعِينُواYardım isteyin بِالصَّبْرِSabır ile وَالصَّلَاةِVe namaz وَإِنَّهَاBu, şüphesiz لَكَبِيرَةٌAğır gelir إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَHuşu duyanlardan başkasına(45) الَّذِينَ يَظُنُّونَKesin olarak bilirler أَنَّهُمْOnlar şüphesiz مُلَاقُوKavuşacaklarını رَبِّهِمْRablerine وَأَنَّهُمْVe yine şüphesiz إِلَيْهِYalnız O’na رَاجِعُونَ Döneceklerini(46) يَابَنِي إِسْرَائِيلَEy İsrailoğulları اذْكُرُواHatırlayın نِعْمَتِيNimetimi الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْSize verdiğim وَأَنِّيVe gerçekten فَضَّلْتُكُمْSizi üstün kıldığımı عَلَى الْعَالَمِينَ Alemler üzerine(47) وَاتَّقُواSakının ki يَوْمًاGünden de لَا تَجْزِيÖdeyemeyeceği نَفْسٌKimsenin عَنْ نَفْسٍKimse için شَيْئًاBir şey وَلَا يُقْبَلُKabul edilmez مِنْهَاOndan شَفَاعَةٌHiç bir şefaat وَلَا يُؤْخَذُVe alınmaz مِنْهَاOndan عَدْلٌFidye de وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ Kendilerine yardım da edilmez(48)

38) Dedik ki: "Hepiniz oradan inin, benden size bir hi-dayet gelir de kim benim hidayetime uyarsa, onlar için korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.”
39) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip ayetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar ateş halkıdırlar; onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
40) Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki ben de ahdinizi yerine geti-reyim ve benden; yalnız benden korkun!
41) Beraberinizdekini tasdik edici olarak indirdiğime iman edin ve onu inkar edenlerin ilki olmayın! Ayet-lerimi de az bir pahaya değişmeyin ve benden, yalnız benden sakının!
42) Hakkı batılla karıştırmayın ve bildiğiniz halde hak-kı gizlemeyin!
43) Bir de namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin!
44) İnsanlara iyliği emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Oysa siz o kitabı okuyorsunuz. Hala aklet-mez misiniz?
45) Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Bu, şüphesiz huşu duyanlardan başkasına ağır gelir.
46) Onlar, şüphesiz Rablerine kavuşacaklarını ve yine şüphesiz yalnız O'na döneceklerini kesin olarak bilirler.
47) Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi alemler üzerine gerçekten üstün kıldığımı hatırlayın!
48) Kimsenin kimse için bir şey ödeyemeyeceği gün-den de sakının ki, ondan hiç bir şefaat kabul edilmez ve ondan fidye de alınmaz. Kendilerine yardım da edil-mez!..

وَإِذْ نَجَّيْنَاكُمْHani sizi kurtarmıştık ki مِنْ آلِHanedanından فِرْعَوْنَFiravun يَسُومُونَكُمْSize tattırıyorlardı سُوءَ الْعَذَابِAzabın en kötüsünü يُذَبِّحُونَBoğazlıyorlar أَبْنَاءَكُمْOğullarınızı وَيَسْتَحْيُونَSağ bırakıyorlardı نِسَاءَكُمْKadınlarınızı da وَفِي ذَلِكُمْBunda sizin için vardı بَلَاءٌBir imtihan مِنْ رَبِّكُمْRabbinizden عَظِيمٌ Çok büyük(49)"50.ayetin çalışması eklenmemiş" وَإِذْ وَاعَدْنَاHani biz vaadetmiştik مُوسَىMusa’ya أَرْبَعِينَKırk لَيْلَةًGece ثُمَّSonra اتَّخَذْتُمْSiz (ilah) edindiniz الْعِجْلَO buzağıyı مِنْ بَعْدِهِOnun ardından وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ Zalimler olarak(51) ثُمَّSonra عَفَوْنَاAffetmiştik عَنْكُمْSizi مِنْ بَعْدِArdından ذَلِكَBunun لَعَلَّكُمْBelki تَشْكُرُونَ Şükredersiniz diye(52) وَإِذْHani آتَيْنَاVermiştik مُوسَىMusa’ya الْكِتَابَKitabı وَالْفُرْقَانَVe furkan’ı لَعَلَّكُمْBelki تَهْتَدُونَHidayete erersiniz diye(53) وَإِذْHani قَالَDemişti ki مُوسَىMusa لِقَوْمِهِKavmine يَاقَوْمِEy Kavmim إِنَّكُمْGerçekten siz ظَلَمْتُمْZulmettiniz أَنفُسَكُمْKendinize بِاتِّخَاذِكُمْ(İlah) edinmekle الْعِجْلَO buzağıyı فَتُوبُواHemen tevbe edin de إِلَى بَارِئِكُمْYaratanınıza فَاقْتُلُواÖldürün أَنفُسَكُمْNefislerinizi ذَلِكُمْBu خَيْرٌDaha hayırlıdır لَكُمْSizin için عِنْدَKatında بَارِئِكُمْYaratanınız فَتَابَ عَلَيْكُمْBunun üzerine tevbenizi kabul etti إِنَّهُŞüphesiz ki O هُوَ التَّوَّابُTevvab’dır الرَّحِيمُRahim’dir(54) وَإِذْHani قُلْتُمْSiz demiştiniz de يَامُوسَىEy Musa لَنْ نُؤْمِنَAsla inanmayız لَكَSana حَتَّىKadar نَرَىGörünceye اللَّهَAllah’ı جَهْرَةًApaçık فَأَخَذَتْكُمْHemen çarpmıştı الصَّاعِقَةُBir yıldırım وَأَنْتُمْ تَنظُرُونَ … ki siz görüyordunuz(55) ثُمَّSonra بَعَثْنَاكُمْSizi dirilttik مِنْ بَعْدِArdından مَوْتِكُمْÖlümünüzün لَعَلَّكُمْBelki تَشْكُرُونَ Şükredersiniz diye(56) وَظَلَّلْنَاGölge yaptık عَلَيْكُمْÜzerinize الْغَمَامَBulutu da وَأَنزَلْنَاİndirdik عَلَيْكُمْSize الْمَنَّKudret helvası وَالسَّلْوَىVe bıldırcın كُلُواYiyin مِنْ طَيِّبَاتِGüzel şeylerden مَا رَزَقْنَاكُمْRızık olarak verdiğimiz وَمَا ظَلَمُونَاOnlar bize zulmetmediler وَلَكِنْFakat كَانُواİdiler أَنفُسَهُمْKendi nefislerine يَظْلِمُونَ Zulmetmekte(57)

49) Hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık ki, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı ise sağ bırakarak size azabın en kötüsünü tattırıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden çok büyük bir imtihan vardı.
50) Hani sizin için denizi yarmış ve sizi kurtarmıştık. Firavun hanedanını da boğmuştuk, ki siz görüyordunuz.
51) Hani biz Musa’ya kırk gece vaadetmiştik; sonra siz onun ardından zalimler olarak o buzağıyı (ilah) edindi-niz.
52) Sonra bunun ardından belki şükredersiniz diye sizi affetmiştik.
53) Hani belki hidayete erersiniz diye Musa'ya kitabı ve furkanı vermiştik.
54) Hani Musa kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Ger-çekten siz o buzağıyı (ilah) edinmekle kendinize zul-mettiniz; hemen yaratanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu yaratanınız katında sizin için daha hayır-lıdır.” Bunun üzerine tevbenizi kabul etti. Şüphesiz ki O, Tevvab’dır, Rahim’dir.
55) Hani siz; “Ey Musa! Allah’ı apaçık görünceye ka-dar sana asla inanmayız!" demiştiniz de sizi hemen bir yıldırım çarpmıştı, ki siz görüyordunuz.
56) Sonra ölümünüzün ardından belki şükredersiniz di-ye sizi dirilttik.
57) Bulutu da üzerinize gölge yaptık. Size kudret hel-vası ve bıldırcın indirdik. “Rızık olarak verdiğimiz gü-zel şeylerden yiyin!” Onlar bize zulmetmediler; fakat kendi nefislerine zulmetmekteydiler.

وَإِذْ قُلْنَاDemiştik ادْخُلُواGirin هَذِهِŞu الْقَرْيَةَKasabaya فَكُلُواYiyin مِنْهَاOrada حَيْثُ شِئْتُمْDilediğiniz yerde رَغَدًاBol bol وَادْخُلُواGirin الْبَابَO kapıdan سُجَّدًاSecde ederek وَقُولُواDeyin ki حِطَّةٌBizi affet نَغْفِرْBağışlayalım لَكُمْSize خَطَايَاكُمْHatalarınızı وَسَنَزِيدُDaha da artıracağız الْمُحْسِنِينَ Muhsinlere(58) فَبَدَّلَDerken değiştirdiler الَّذِينَ ظَلَمُواZulümlerinde bilinçli olarak ısrar edenler قَوْلًاBir sözle غَيْرَBaşka الَّذِي قِيلَ لَهُمْKendilerine söyleneni فَأَنزَلْنَاBiz de indirdik عَلَىÜzerine الَّذِينَ ظَلَمُواO zulmedenlerin üzerine رِجْزًاİğrenç bir azap مِنْ السَّمَاءِGökten بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ Fasıklık ettikleri için(59) وَإِذْ اسْتَسْقَىHani su istemişti de مُوسَىMusa لِقَوْمِهِKavmi için فَقُلْنَاDedik اضْرِبْVur بِعَصَاكَAsanla الْحَجَرَTaşa فَانفَجَرَتْHemen fışkırdı مِنْهُOndan اثْنَتَا عَشْرَةَOn iki عَيْنًاPınar قَدْKesin olarak عَلِمَBildi كُلُّHepsi أُنَاسٍİnsanların مَشْرَبَهُمْİçecekleri yeri كُلُواYiyin وَاشْرَبُواİçin مِنْ رِزْقِRızkından اللَّهِAllah’ın وَلَا تَعْثَوْاFakat taşkınlık yapmayın فِي الْأَرْضِYeryüzünde مُفْسِدِينَ Fesat çıkarıcılar olarak(60) وَإِذْ قُلْتُمْHani siz demiştiniz ki يَامُوسَىEy Musa لَنْ نَصْبِرَAsla sabır gösteremeyiz عَلَى طَعَامٍYemek üzerinde وَاحِدٍBir فَادْعُDua et de لَنَاBizim için رَبَّكَRabbine يُخْرِجْÇıkarsın لَنَاBize مِمَّاŞeylerden تُنْبِتُBitirdiği الْأَرْضُYerin مِنْ…ndan بَقْلِهَاBaklası وَقِثَّائِهَاAcuru وَفُومِهَاSarmısağı وَعَدَسِهَاMercimeği ile وَبَصَلِهَاSoğanı قَالَDedi ki أَتَسْتَبْدِلُونَDeğiştirmek mi istiyorsunuz الَّذِي هُوَ أَدْنَىDaha aşağı olan o şeyi بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌO daha hayırlı olan ile اهْبِطُواİnin مِصْرًاBir şehre فَإِنَّ لَكُمْO taktirde sizin olacaktır مَا سَأَلْتُمْİstediğiniz şeyler وَضُرِبَتْBöylece vuruldu عَلَيْهِمْÜzerlerine الذِّلَّةُAlçaklık وَالْمَسْكَنَةُVe yoksulluk وَبَاءُواUğradılar بِغَضَبٍBir gazaba مِنْ اللَّهِAllah’dan ذَلِكَİşte bu بِأَنَّهُمْ كَانُواSebebiyledir يَكْفُرُونَBilinçli olarak inkar etmeleri بِآيَاتِ Ayetlerini اللَّهِAllah’ın وَيَقْتُلُونَÖldürmeleri النَّبِيِّينَNebilerini بِغَيْرِ الْحَقِّHaksız yere ذَلِكَİşte bu بِمَاSebebiyledir عَصَوْاİsyan etmeleri وَكَانُوا يَعْتَدُونَ Ve haddi aşmaları (61)

58) Hani: “Şu kasabaya girin ve orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin, o kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi affet) deyin ki size hatalarınızı bağışlaya-lım; muhsinlere daha da artıracağız…” demiştik.
59) Derken zulümlerinde bilinçli olarak ısrar edenler kendilerine söyleneni başka bir sözle değiştirdiler. Biz de fasıklık ettikleri için o zulmedenlerin üzerine gökten iğrenç bir azap indirdik.
60) Hani Musa kavmi için su istemişti de: “Asanla taşa vur!” dedik. Hemen ondan on iki pınar fışkırdı; böy-lece insanların hepsi içecekleri yeri kesin olarak bildi. “Allah’ın rızkından yiyin, için; fakat yeryüzünde fesat çıkarıcılar olarak taşkınlık yapmayın!”
61) Hani siz demiştiniz ki: “Ey Musa! Bir yemek üze-rinde asla sabır gösteremeyiz. Bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiği şeylerden; baklası, acuru, samısağı, mercimeği ile soğanından çıkarsın." Dedi ki: "Daha aşağı olan o şeyi o daha hayırlı olan ile değiştirmek mi istiyorsunuz?! Bir şehre inin; o taktirde istediğiniz şeyler sizin olacaktır.” Böylece üzerlerine alçaklık ve yoksulluk vuruldu. Allah’dan bir gazaba uğradılar; işte bu, Allah’ın ayetlerini bilinçli olarak inkar etmeleri ve haksız yere nebilerini öldürmeleri sebebiyledir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir.

إِنَّMuhakkak الَّذِينَ آمَنُواİman edenler وَالَّذِينَ هَادُواYahudiler وَالنَّصَارَىHristiyanlar وَالصَّابِئِينَSabiilerden مَنْHer kim آمَنَİman edip بِاللَّهِAllah’a وَالْيَوْمِ الْآخِرِVe ahiret gününe وَعَمِلَİşlerse صَالِحًاSalih amel فَلَهُمْOnların vardır أَجْرُهُمْEcirleri عِنْدَKatında رَبِّهِمْRableri وَلَا خَوْفٌKorku yoktur عَلَيْهِمْOnlar için وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ Ve onlar üzülecek de değillerdir(62) وَإِذْ أَخَذْنَاHani almış مِيثَاقَكُمْSizin kesin sözünüzü وَرَفَعْنَاKaldırmıştık فَوْقَكُمْÜzerinize الطُّورَTur’u da خُذُواSarılın مَا آتَيْنَاكُمْSize verdiğimize بِقُوَّةٍKuvvetle وَاذْكُرُواHatırlayın ki مَا فِيهِİçindekileri لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ Korunasınız (63) ثُمَّSonra تَوَلَّيْتُمْSiz yüz çevirdiniz مِنْ بَعْدِArdından ذَلِكَBunun فَلَوْلَاEğer olmasaydı فَضْلُLütfu اللَّهِAllah’ın عَلَيْكُمْÜzerinizde وَرَحْمَتُهُVe rahmeti لَكُنتُمْElbette olurdunuz مِنْ الْخَاسِرِينَ Hüsrana uğrayanlardan(64) وَلَقَدْAndolsun ki elbette عَلِمْتُمْBildiniz الَّذِينَ اعْتَدَوْاHaddi aşanları مِنْكُمْİçinizden فِي السَّبْتِCumartesi günü فَقُلْنَاBiz de dedik لَهُمْOnlara كُونُواOlun قِرَدَةًMaymunlar خَاسِئِينَ Aşağılık(65) فَجَعَلْنَاهَاOnu kıldık نَكَالًاİbret verici bir ceza لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَاÖncekileri وَمَا خَلْفَهَاVe sonrakileri için وَمَوْعِظَةًBir öğüt kıldık لِلْمُتَّقِينَ Muttakiler için(66) وَإِذْ قَالَ Hani demişti de مُوسَىMusa لِقَوْمِهِKavmine إِنَّDoğrusu اللَّهَAllah يَأْمُرُكُمْSize emrediyor أَنْ تَذْبَحُواBoğazlamanızı بَقَرَةًBir sığır قَالُواDediler أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًاBizimle alay mı ediyorsun قَالَDedi أَعُوذُSığınırım بِاللَّهِAllah’a أَنْ أَكُونَOlmaktan مِنْ الْجَاهِلِينَ Cahillerden(67) قَالُواDediler ki ادْعُDua et de لَنَاBizim için رَبَّكَRabbine يُبَيِّنْİyice açıklasın لَنَاBize مَاNasıl olduğunu هِيَOnun قَالَDedi ki إِنَّهُMuhakkak O يَقُولُ buyuruyor ki إِنَّهَاGerçekten o بَقَرَةٌBir sığırdır لَا فَارِضٌNe yaşlı وَلَا بِكْرٌNe de genç عَوَانٌOrta yaşta بَيْنَ ذَلِكَBunların arasında فَافْعَلُواArtık yapın مَا تُؤْمَرُونَ Emrolunduğunuz şeyi(68) قَالُواDediler ki ادْعُDua et de لَنَاBizim için رَبَّكَRabbine يُبَيِّنْİyice açıklasın لَنَاBize مَا لَوْنُهَاOnun renginin ne olduğunu قَالَDedi ki إِنَّهُMuhakkak O يَقُولُBuyuruyor ki إِنَّهَاDoğrusu o بَقَرَةٌBir sığırdır صَفْرَاءُ فَاقِعٌSapsarı لَوْنُهَاOnun rengi تَسُرُّFerahlık verir النَّاظِرِينَ Bakanlara(69)

62) Muhakkak iman edenler, yahudiler, hristiyanlar ve sabiilerden her kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip salih amel işlerse, onların Rabbleri katında ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.
63) Hani sizin kesin sözünüzü almış, Tur’u da üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimize kuvvetle sarılın, içinde-kileri hatırlayın ki korunasınız!”
64) Sonra siz bunun ardından yüz çevirdiniz; eğer üze-rinizde Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, elbette hüs-rana uğrayanlardan olurdunuz…
65) Andolsun ki içinizden cumartesi günü haddi aşan-ları elbette bildiniz. Biz de onlara: "Aşağılık maymun-lar olun!” dedik.
66) Onu öncekileri ve sonrakileri için ibret verici bir ceza, muttakiler için de bir öğüt kıldık.
67) Hani Musa kavmine: "Doğrusu Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor!" demişti de: “Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi.
68) Dediler ki: “Bizim için Rabbine dua et de bize onun nasıl olduğunu iyice açıklasın!" Dedi ki: "Muhakkak O buyuruyor ki: ‘Gerçekten o, ne yaşlı, ne de genç, bun-ların arasında orta yaşta bir sığırdır.’ Artık emrolun-duğunuz şeyi yapın!”
69) Dediler ki: "Bizim için Rabbine dua et de bize onun renginin ne olduğunu iyice açıklasın.” Dedi ki: "Mu-hakkak O buyuruyor ki; 'Doğrusu o sapsarı bir sığırdır, onun rengi bakanlara ferahlık verir.”

قَالُواDediler ki ادْعُDua et de لَنَاBizim için رَبَّكَRabbine يُبَيِّنْİyice açıklasın لَنَاBize مَا هِيَOnun nasıl olduğunu إِنَّÇünkü الْبَقَرَSığır(lar) تَشَابَهَBirbirine benziyor عَلَيْنَاBize göre وَإِنَّاMuhakkak biz إِنْ شَاءَDilerse اللَّهُAllah لَمُهْتَدُونَ Hidayeti buluruz(70) قَالَDedi ki إِنَّهُMuhakkak o يَقُولُBuyuruyor ki إِنَّهَاO بَقَرَةٌBir sığırdır ki لَا ذَلُولٌZelil olmayan تُثِيرُSürmek suretiyle الْأَرْضَArazi وَلَا تَسْقِيSulamayan الْحَرْثَEkin مُسَلَّمَةٌKusursuz لَا شِيَةَHiçbir alaca فِيهَاOnda قَالُواDediler ki الْآنَİşte şimdi جِئْتَGetirdin بِالْحَقِّHakkı فَذَبَحُوهَاNihayet onu boğazladılar وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ Ama neredeyse yapmayacaklardı(71) وَإِذْ قَتَلْتُمْHani siz öldürmüştünüz de نَفْسًاBir kişiyi فَادَّارَأْتُمْBirbirinizle çekişmiştiniz فِيهَاOnun hakkında وَاللَّهُHalbuki Allah مُخْرِجٌÇıkarıcıdır مَا كُنتُمْOlduğunuz şeyi تَكْتُمُونَ Gizlemekte(72) فَقُلْنَاBir de dedik اضْرِبُوهُOna vurun بِبَعْضِهَاBir parçasıyla كَذَلِكَ İşte böyle يُحْيِDiriltir اللَّهُAllah الْمَوْتَىÖlüleri وَيُرِيكُمْVe gösterir ki آيَاتِهِAyetlerini لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ Akledesiniz(73) ثُمَّSonra قَسَتْKatılaştı قُلُوبُكُمْKalpleriniz مِنْ بَعْدِArdından ذَلِكَBunun فَهِيَO كَالْحِجَارَةِTaşlar gibi أَوْYahut أَشَدُّDaha da şiddetlidir قَسْوَةًKatılık bakımından وَإِنَّÇünkü مِنْ الْحِجَارَةِTaşlardan öylesi vardır ki لَمَا يَتَفَجَّرُFışkırır مِنْهُOndan الْأَنْهَارُNehirler وَإِنَّ مِنْهَا Elbette öylesi de vardır ki لَمَا يَشَّقَّقُYarılır da فَيَخْرُجُÇıkar مِنْهُKendisinden الْمَاءُSu وَإِنَّ مِنْهَاMuhakkak öylesi de vardır ki لَمَا يَهْبِطُYuvarlanır مِنْ خَشْيَةِKorkusundan اللَّهِAllah وَمَاDeğildir اللَّهُAllah بِغَافِلٍGafil عَمَّا تَعْمَلُونَ Yaptıklarınızdan(74) أَفَتَطْمَعُونَÜmid eder misiniz أَنْ يُؤْمِنُواİnanacaklarını لَكُمْSize وَقَدْHalbuki كَانَ فَرِيقٌBir grup var ki مِنْهُمْOnlardan يَسْمَعُونَİşitirlerdi de كَلَامَKelamını اللَّهِAllah’ın ثُمَّSonra يُحَرِّفُونَهُOnu tahrif etmekteydiler مِنْ بَعْدِArdından مَا عَقَلُوهُ Onu akıl erdirmelerinin وَهُمْ يَعْلَمُونَ Bildikleri halde(75) وَإِذَا لَقُواKarşılaştıkları zaman الَّذِينَ آمَنُواİman edenlerle قَالُواDerler آمَنَّاİman ettik وَإِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍFakat başbaşa kaldıklarında قَالُواDerler أَتُحَدِّثُونَهُمْmi onlara haber veriyorsunuz بِمَا فَتَحَAçtığı şeyleri اللَّهُAllah’ın عَلَيْكُمْSize karşı لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِOnunla size delil getirsinler diye عِنْدَHuzurunda رَبِّكُمْRabbinizin أَفَلَا تَعْقِلُونَHala akletmiyor musunuz (76)

70) Dediler ki: "Bizim için Rabbine dua et de bize onun nasıl olduğunu iyice açıklasın; çünkü bize göre sığır-(lar) birbirine benziyor. Allah dilerse muhakkak biz hi-dayeti buluruz.”
71) Dedi ki: "Muhakkak O buyuruyor ki, o arazi sür-mek suretiyle zelil olmayan, ekin sulamayan, kusursuz bir sığırdır ki onda hiçbir alaca yoktur.” Dediler ki: “İşte şimdi hakkı getirdin.” Nihayet onu boğazladılar; ama neredeyse yapmayacaklardı.
72) Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle çekişmiştiniz. Halbuki Allah gizlemekte ol-duğunuz şeyi çıkarıcıdır.
73) Bir de: “Bir parçasıyla ona vurun!" dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve ayetlerini size gösterir ki akledesiniz.
74) Sonra bunun ardından kalpleriniz katılaştı; artık o taşlar gibi, yahut katılık bakımından daha da şiddetlidir. Çünkü taşlardan öylesi vardır ki ondan nehirler fışkırır, elbette öylesi vardır ki, yarılır da kendisinden su çıkar, muhakkak öylesi de vardır ki, Allah korkusundan yu-varlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir!
75) Hala size inanacaklarını ümid eder misiniz? Hal-buki onlardan bir grup var ki, Allah'ın kelamını işitir-lerdi de sonra onu akıl erdirmelerinin ardından bildik-leri halde onu tahrif etmekteydiler.
76) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Fakat başbaşa kaldıklarında: "Allah'ın size açtığı şeyleri, Rabbinizin huzurunda size karşı onunla delil getirsinler diye mi onlara haber veriyorsunuz? Hala akletmiyor musunuz?" derler.

أَوَلَا يَعْلَمُونَBilmiyorlar mı ki أَنَّMuhakkak ki اللَّهَAllah يَعْلَمُBilir مَا يُسِرُّونَGizledikleri şeyleri de وَمَا يُعْلِنُونَ Açıkladıkları şeyleri de(77) وَمِنْهُمْOnlardan أُمِّيُّونَÜmmiler de vardır ki لَا يَعْلَمُونَBilmezler الْكِتَابَO kitabı إِلَّاMüstesna أَمَانِيَّKuruntular وَإِنْ هُمْOnlar إِلَّاSadece يَظُنُّZanda bulunurlar(78) فَوَيْلٌVeyl لِلَّذِينَOnlara ki يَكْتُبُونَYazıp الْكِتَابَKitabı بِأَيْدِيهِمْElleriyle ثُمَّSonra يَقُولُونَDerler هَذَاBu مِنْ عِنْدِKatındandır اللَّهِAllah لِيَشْتَرُواSatabilmek için بِهِ Onu ثَمَنًاBir pahaya قَلِيلًاAz فَوَيْلٌVeyl لَهُمْOnlara مِمَّا كَتَبَتْYazdıkları şeyler sebebiyle أَيْدِيهِمْElleriyle وَوَيْلٌVeyl لَهُمْOnlara مِمَّا يَكْسِبُونَ Kazandıkları şeyler sebebiyle (79) وَقَالُواBir de dediler لَنْ تَمَسَّنَاBize asla dokunmayacaktır النَّارُAteş إِلَّاDışında أَيَّامًاGünler مَعْدُودَةًSayılı قُلْDe ki أَاتَّخَذْتُمْ…mü aldınız عِنْدَKatından اللَّهِAllah عَهْدًاBir söz فَلَنْ يُخْلِفَÖyleyse asla bozmaz اللَّهُAllah عَهْدَهُAhdini أَمْYoksa تَقُولُونَSöylüyorsunuz عَلَى اللَّهِAllah hakkında مَا لَا تَعْلَمُونَ Bilmediğiniz bir şey mi (80) بَلَىHayır مَنْKim كَسَبَKazanır سَيِّئَةًBir kötülük وَأَحَاطَتْVe kuşatırsa بِهِKendisini خَطِيئَتُهُGünahı فَأُوْلَئِكَİşte onlar أَصْحَابُHalkıdır النَّارِAteş هُمْOnlar فِيهَاOrada خَالِدُونَ Sürekli kalıcıdırlar (81) وَالَّذِينَ آمَنُواİman edip وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِSalih amel işleyenler var ya أُوْلَئِكَİşte onlar أَصْحَابُHalkıdır الْجَنَّةِCennet هُمْOnlar فِيهَاOrada خَالِدُونَ Sürekli kalıcıdırlar (82) وَإِذْ أَخَذْنَاHani almıştık مِيثَاقَKesin söz بَنِي إِسْرَائِيلَİsrailoğullarından لَا تَعْبُدُونَİbadet etmeyeceksiniz إِلَّاBaşkasına اللَّهَAllah’tan وَبِالْوَالِدَيْنِAna-babaya إِحْسَانًاİyilik yapacaksınız وَذِي الْقُرْبَىAkrabaya وَالْيَتَامَىYetimlere وَالْمَسَاكِينِYoksullara وَقُولُواSöyleyeceksiniz لِلنَّاسِİnsanlara حُسْنًاEn güzel sözü وَأَقِيمُواDosdoğru kılıp الصَّلَاةَNamazı وَآتُواVereceksiniz الزَّكَاةَZekatı ثُمَّSonra تَوَلَّيْتُمْDöndünüz إِلَّاHariç قَلِيلًاPek azınız مِنْكُمْSizden وَأَنْتُمْ مُعْرِضُونَ Ve siz hala yüz çeviricisiniz(83)

77) Bilmiyorlar mı ki gizledikleri şeyleri de açıkla-dıkları şeyleri de muhakkak ki Allah bilir.
78) Onlardan ümmiler de vardır ki o kitabı bilmezler; kuruntular müstesna… Onlar sadece zanda bulunurlar.
79) Veyl onlara ki, elleriyle kitabı yazıp sonra onu az bir pahaya satabilmek için: “Bu Allah katındandır!?” derler. Elleriyle yazdıkları şeyler sebebiyle veyl onlara! Kazandıkları şeyler sebebiyle veyl onlara!
80) Bir de: "Sayılı günler dışında bize asla ateş do-kunmayacaktır." dediler. De ki: "Allah katından bir söz mü aldınız? Öyleyse Allah asla ahdini bozmaz; yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsu-nuz?”
81) Hayır! Kim bir kötülük kazanır ve günahı kendisini kuşatırsa, işte onlar ateş halkıdır; onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
82) İman edip salih amel işleyenler var ya, işte onlar cennet halkıdır; onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
83) Hani İsrailoğullarından: “Allah’tan başkasına iba-det etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapacaksınız, insanlara en güzel sözü söyleyeceksiniz, namazı dosdoğru kılıp zekatı verecek-siniz.” diye kesin söz almıştık. Sonra sizden pek azınız hariç döndünüz ve siz hala yüz çeviricisiniz.

وَإِذْHani أَخَذْنَاAlmıştık مِيثَاقَكُمْKesin sözünüzü لَا تَسْفِكُونَDökmeyeceksiniz دِمَاءَكُمْKanlarınızı وَلَا تُخْرِجُونَÇıkarmayacaksınız أَنفُسَكُمْBirbirinizi مِنْ دِيَارِكُمْYurtlarınızdan ثُمَّSonra أَقْرَرْتُمْSiz kabul ettiniz وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ Hala da şahitlik ediyorsunuz(84) ثُمَّSonra أَنْتُمْSiz هَؤُلَاءÖyle kimselersiniz ki تَقْتُلُونَÖldürüyor أَنفُسَكُمْBirbirinizi وَتُخْرِجُونَÇıkarıyor فَرِيقًاBir grubu مِنْكُمْİçinizden مِنْ دِيَارِهِمْYurtlarından تَتَظَاهَرُونَYardımlaşıyorsunuz عَلَيْهِمْOnlara karşı بِالْإِثْمِGünah وَالْعُدْوَانِVe düşmanlıkla وَإِنْ يَأْتُوكُمْSize gelirlerse أُسَارَىEsirler oldukları halde تُفَادُوهُمْOnlarla fidyeleşiyorsunuz وَهُوَHalbuki مُحَرَّمٌHaram kılınmıştı عَلَيْكُمْSize إِخْرَاجُهُمْOnların çıkarılması أَفَتُؤْمِنُونَYoksa siz inanıp mı بِبَعْضِBir kısmına الْكِتَابِKitabın وَتَكْفُرُونَİnkar ediyorsunuz بِبَعْضٍBir kısmını فَمَا جَزَاءُŞu halde cezası مَنْKimsenin يَفْعَلُYapan ذَلِكَBunu مِنْكُمْİçinizden إِلَّا خِزْيٌRezillikten başkası değildir فِي الْحَيَاةِHayatında الدُّنْيَاDünya وَيَوْمَGününde de الْقِيَامَةِKıyamet يُرَدُّونَ Döndürülürler إِلَى أَشَدِّEn şiddetlisine الْعَذَابِAzabın وَمَا اللَّهُAllah değildir بِغَافِلٍGafil عَمَّا تَعْمَلُونَ Yaptıklarınızdan (85) أُوْلَئِكَİşte onlar الَّذِينَKimselerdir اشْتَرَوْاSatın almış الْحَيَاةَHayatını الدُّنْيَاDünya بِالْآخِرَةِAhirete karşı فَلَا يُخَفَّفُHafifletilmez عَنْهُمْOnlardan الْعَذَابُAzap وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ Onlara yardım da edilmez (86) وَلَقَدْAndolsun آتَيْنَاVerdik مُوسَىMusa’ya الْكِتَابَO kitabı وَقَفَّيْنَاBirbiri ardınca gönderdik مِنْ بَعْدِهِOndan sonra da بِالرُّسُلِRasuller وَآتَيْنَاVerdik عِيسَى İsa’ya ابْنَOğlu مَرْيَمَMeryem الْبَيِّنَاتِApaçık deliller وَأَيَّدْنَاهُVe onu destekledik بِرُوحِ الْقُدُسِRuhu’l-Kudüs ile أَفَكُلَّمَاNe zaman, öyle mi جَاءَكُمْSize gelse رَسُولٌBir rasul بِمَا Bir şeyle لَا تَهْوَى أَنفُسُكُمْHoşunuza gitmeyen اسْتَكْبَرْتُمْBüyüklük taslayarak فَفَرِيقًاBir kısmını كَذَّبْتُمْYalanlayacak وَفَرِيقًاBir kısmını da تَقْتُلُونَ Öldüreceksiniz (87) وَقَالُواBir de dediler قُلُوبُنَاKalplerimiz غُلْفٌKılıflıdır بَلْBilakis لَعَنَهُمْOnlara lanet etmiştir اللَّهُAllah بِكُفْرِهِمْKüfürleri sebebiyle فَقَلِيلًاBu sebeple ne kadar da az مَا يُؤْمِنُونَ İman ederler(88)

84) Hani: "Kanlarınızı dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” diye kesin sözünü-zü almıştık. Sonra siz kabul ettiniz. Hala da şahitlik ediyorsunuz…
85) Sonra siz öyle kimselersiniz ki, birbirinizi öldürü-yor, içinizden bir grubu yurtlarından çıkarıyor, günah ve düşmanlıkla onlara karşı yardımlaşıyorsunuz. Size esirler oldukları halde gelirlerse onlarla fidyeleşiyorsu-nuz; halbuki onların çıkarılması size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden bunu yapan kimse-nin cezası dünya hayatında rezillikten başkası değildir, kıyamet gününde de azabın en şiddetlisine döndürülür-ler. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir!
86) İşte onlar, ahirete karşı dünya hayatını satın almış kimselerdir; bundan dolayı onlardan azap hafifletilmez ve onlara yardım da edilmez!
87) Andolsun Musa’ya o kitabı verdik ve ondan sonra da birbiri ardınca rasuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile destekledik. Size ne zaman bir rasul hoşunuza gitmeyen bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmını yalanla-yacak, bir kısmını da öldüreceksiniz, öyle mi?!
88) Bir de: “Kalplerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Al-lah küfürleri sebebiyle onlara lanet etmiştir. Bu sebeple ne kadar da az iman ederler.

وَلَمَّا جَاءَهُمْKendilerine gelince كِتَابٌBir kitap مِنْ عِنْدِKatından اللَّهِAllah مُصَدِّقٌTasdik edici لِمَا مَعَهُمْBeraberlerinde bulunanı وَكَانُواHalde مِنْ قَبْلُDaha önce يَسْتَفْتِحُونَFetih istedikleri عَلَى الَّذِينَ كَفَرُواKüfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlere karşı فَلَمَّا جَاءَهُمْKendilerine gelince مَا عَرَفُواO tanıdıkları şey كَفَرُواİnkar ettiler بِهِOnu فَلَعْنَةُArtık laneti اللَّهِAllah’ın عَلَى الْكَافِرِينَ Kafirlerin üzerine (89) بِئْسَمَاNe kötüdür اشْتَرَوْاSattıkları بِهِKendisine karşı أَنفُسَهُمْNefislerini أَنْ يَكْفُرُواİnkar etmekle بِمَا أَنزَلَİndirdiğini اللَّهُAllah’ın بَغْيًاKıskanarak أَنْ يُنَزِّلَİndirmesini اللَّهُAllah’ın مِنْ فَضْلِهِLütfundan عَلَى مَنْ يَشَاءُDilediği kimseye مِنْ عِبَادِهِKullarından فَبَاءُواBöylece uğradılar بِغَضَبٍGazaba عَلَى غَضَبٍGazap üstüne وَلِلْكَافِرِينَKafirler için عَذَابٌBir azap vardır مُهِينٌ Alçaltıcı (90) وَإِذَا قِيلَDenildiği zaman لَهُمْOnlara آمِنُواİman edin بِمَا أَنزَلَİndirdiğine اللَّهُAllah’ın قَالُواDerler نُؤْمِنُİnanırız بِمَا أُنزِلَİndirilene عَلَيْنَاBize وَيَكْفُرُونَİnkar ederler بِمَا وَرَاءَهُOndan sonra geleni ise وَهُوَHalbuki o الْحَقُّHaktır مُصَدِّقًاDoğrulayıcıdır لِمَا مَعَهُمْBeraberlerindekini قُلْDe ki فَلِمَNiçin تَقْتُلُونَÖldürüyordunuz أَنْبِيَاءَNebilerini اللَّهِAllah’ın مِنْ قَبْلُDaha önce إِنْ كُنتُمْidiyseniz مُؤْمِنِينَ Mü’minler (91) وَلَقَدْAndolsun ki جَاءَكُمْSize gelmişti de مُوسَىMusa بِالْبَيِّنَاتِApaçık delillerle ثُمَّSonra اتَّخَذْتُمْ(ilah) edindiniz الْعِجْلَO buzağıyı مِنْ بَعْدِهِOnun ardından وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَZalimler olarak (92) وَإِذْ أَخَذْنَاHani almış مِيثَاقَكُمْSizin kesin sözünüzü وَرَفَعْنَاKaldırmıştık فَوْقَكُمْÜzerinize الطُّورَTur’u da خُذُواSarılın مَا آتَيْنَاكُمْSize verdiğimize بِقُوَّةٍKuvvetle وَاسْمَعُواVe dinleyin قَالُواDediler de سَمِعْنَاİşittik وَعَصَيْنَاVe isyan ettik وَأُشْرِبُواİçirildi فِي قُلُوبِهِمْKalplerine الْعِجْلَBuzağı (sevgisi) بِكُفْرِهِمْKüfürleri sebebiyle قُلْDe ki بِئْسَمَاNe kötüdür يَأْمُرُكُمْ بِهِ Size emrettiği şey إِيمَانُكُمْİmanınızın إِنْ كُنتُمْ Siz gerçekten iseniz مُؤْمِنِينَ Mü’minler (93)

89) Allah katından kendilerine beraberlerinde bulunanı tasdik edici bir kitap gelince -daha önce küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlere karşı (onunla) fetih iste-dikleri halde- o tanıdıkları şey kendilerine gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah’ın laneti o kafirlerin üzerine-dir…
90) Allah’ın, kullarından dilediği kimseye lütfundan indirmesini kıskanarak Allah'ın indirdiğini inkar etmek-le kendisine karşı nefislerini sattıkları şey ne kötüdür!... Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır…
91) Onlara: “Allah’ın indirdiğine iman edin!" denildiği zaman: "Bize indirilene inanırız." derler. Ondan sonra geleni ise inkar ederler. Halbuki o haktır, beraberlerin-dekini doğrulayıcıdır. De ki: "Mü’minler idiyseniz, da-ha önce Allah'ın nebilerini niçin öldürüyordunuz?"
92) Andolsun ki, Musa size apaçık delillerle gelmişti de sonra onun ardından zalimler olarak o buzağıyı (ilah) edindiniz.
93) Hani sizin kesin sözünüzü almış, Tur'u da üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve din-leyin!" "İşittik ve isyan ettik!?" dediler de küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) kalplerine içirildi. De ki: "Siz gerçekten mü'minler iseniz imanınızın size emretttiği şey ne kötüdür?!”

قُلْDe ki إِنْ كَانَتْ لَكُمْYalnız size ait ise الدَّارُYurdu الْآخِرَةُAhiret عِنْدَKatında اللَّهِAllah خَالِصَةًHalis olarak مِنْ دُونِ النَّاسِİnsanlar arasından فَتَمَنَّوْاO halde isteyin الْمَوْتَÖlümü إِنْ كُنتُمْİseniz صَادِقِينَ Doğru kimseler (94) وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُOnu asla arzu etmezler أَبَدًاEbediyyen بِمَا قَدَّمَتْSunduğu şeyler sebebiyle أَيْدِيهِمْEllerinin وَاللَّهُAllah elbette عَلِيمٌEn iyi bilendir بِالظَّالِمِينَ Zalimleri(95) وَلَتَجِدَنَّهُمْMuhakkak ki sen onları görürsün أَحْرَصَEn düşkünü olarak النَّاسِİnsanların عَلَى حَيَاةٍHayata وَمِنْ الَّذِينَ أَشْرَكُواmüşriklerden bile يَوَدُّİster أَحَدُهُمْOnlardan her biri لَوْ يُعَمَّرُYaşamak ister أَلْفَBin سَنَةٍYıl وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِOnları kurtaracak değildir مِنْ الْعَذَابِAzaptan أَنْ يُعَمَّرَHalbuki uzun yaşamak وَاللَّهُAllah elbette بَصِيرٌHakkıyla görendir بِمَا يَعْمَلُونَ Yaptıklarını (96) قُلْDe ki مَنْKim كَانَ عَدُوًّاDüşman ise لِجِبْرِيلَCibril’e فَإِنَّهُGerçekten odur نَزَّلَهُOnu indiren عَلَى قَلْبِكَSenin kalbine بِإِذْنِİzniyle اللَّهِAllah’ın مُصَدِّقًاDoğrulayıcı لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِKendisinden öncekileri وَهُدًىHidayet وَبُشْرَىVe müjde olmak üzere لِلْمُؤْمِنِينَ Mü’minler için (97) مَنْHer kim كَانَİse عَدُوًّاDüşman لِلَّهِAllah’a وَمَلَائِكَتِهِMeleklerine وَرُسُلِهِRasullerine وَجِبْرِيلَCibril’e وَمِيكَالَVe Mikail’e فَإِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah da عَدُوٌّDüşmanıdır لِلْكَافِرِينَ O kafirlerin(98) وَلَقَدْAndolsun أَنزَلْنَاİndirdik إِلَيْكَSana آيَاتٍAyetler بَيِّنَاتٍApaçık وَمَا يَكْفُرُİnkar etmez بِهَاOnları إِلَّاBaşkası الْفَاسِقُونَ Fasıklardan (99) أَوَكُلَّمَاNe zaman عَاهَدُواBağlandılarsa عَهْدًاBir ahidle نَبَذَهُOnu bozuvermedi mi فَرِيقٌBir grup مِنْهُمْİçlerinden بَلْZaten أَكْثَرُهُمْOnların pek çoğu لَا يُؤْمِنُونَ İman etmezler(100) وَلَمَّاNe zaman جَاءَهُمْOnlara geldiyse رَسُولٌBir rasul مِنْ عِنْدِKatından اللَّهِAllah مُصَدِّقٌTasdik eden لِمَا مَعَهُمْBeraberlerindekini نَبَذَAttılar فَرِيقٌBir grup مِنْ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَKitap verilenlerden كِتَابَKitabını اللَّهِAllah’ın وَرَاءَArkasına ظُهُورِهِمْSırtlarının كَأَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Sanki bilmiyorlarmış gibi (101)

94) De ki: "Allah katında ahiret yurdu insanlar arasın-dan halis olarak yalnız size ait ise, doğru kimseler ise-niz, o halde ölümü isteyin!”
95) Oysa ellerinin sunduğu şeylerden dolayı onu ebe-diyyen asla arzu etmezler. Allah elbette zalimleri en iyi bilendir.
96) Muhakkak ki, sen onları insanların hayata en düş-künü olarak görürsün; müşriklerden bile… Onlardan her biri bin yıl yaşamak ister; halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allah elbette yaptık-larını hakkıyla görendir.
97) De ki: "Kim Cibril'e düşman ise, gerçekten onu Al-lah'ın izniyle kendisinden öncekileri doğrulayıcı, mü’-minler için hidayet ve müjde olmak üzere senin kalbine indiren odur."
98) Her kim Allah'a, meleklerine, rasullerine, Cibril’e ve Mikail'e düşman ise, şüphesiz Allah da o kafirlerin düşmanıdır.
99) Andolsun sana apaçık ayetler indirdik. Onları fasık-lardan başkası inkar etmez!
100) Ne zaman bir ahidle bağlandılarsa, içlerinden bir grup onu bozuvermedi mi? Zaten onların pek çoğu iman etmezler.
101) Ne zaman onlara Allah katından, beraberlerinde-kini tasdik eden bir rasul geldiyse, kitap verilenlerden bir grup –sanki bilmiyorlarmış gibi- Allah'ın kitabını sırtlarının arkasına attılar.

وَاتَّبَعُواUydular مَا تَتْلُوUydurduklarına الشَّيَاطِينُŞeytanların عَلَى مُلْكِ Mülkü hakkında سُلَيْمَانَSüleyman’ın وَمَا كَفَرَKafir olmadı سُلَيْمَانُSüleyman وَلَكِنَّAsıl الشَّيَاطِينَŞeytanlar كَفَرُواKüfre girdiler يُعَلِّمُونَÖğreterek النَّاسَİnsanlara السِّحْرَSihri وَمَا أُنزِلَİndirilenleri عَلَى الْمَلَكَيْنِİki meleğe بِبَابِلَBabil’deki هَارُوتَHarut وَمَارُوتَVe Marut adlı وَمَا يُعَلِّمَانِOysa o ikisi öğretmezlerdi مِنْ أَحَدٍHiç kimseye حَتَّى يَقُولَاDemedikçe إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌBiz bir fitneyiz فَلَا تَكْفُرْSakın küfre girmeyin فَيَتَعَلَّمُونَÖğreniyorlardı مِنْهُمَاO ikisinden مَا يُفَرِّقُونَ بِهِAyıracak şeyler بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِKarı ile kocanın arasını وَمَا هُمْ بِضَارِّينَOysa zarar veremezlerdi بِهِOnunla مِنْ أَحَدٍHiç kimseye إِلَّاOlmadıkça بِإِذْنِİzni اللَّهِAllah’ın وَيَتَعَلَّمُونَÖğreniyorlardı مَا يَضُرُّهُمْZarar verecek şeyleri وَلَا يَنفَعُهُمْ Kendilerine faydası olmayıp وَلَقَدْ عَلِمُواAndolsun ki gayet iyi biliyorlardı لَمَنْ اشْتَرَاهُBunu satın alanın مَا لَهُOlmadığını فِي الْآخِرَةِAhirette مِنْ خَلَاقٍBir nasibi وَلَبِئْسَNe kadar kötü olduğunu مَا شَرَوْا بِهِKarşılığında sattıkları şeyin أَنفُسَهُمْKendilerini لَوْKeşke كَانُوا يَعْلَمُونَ Bilselerdi (102) وَلَوْ أَنَّهُمْGerçekten onlar آمَنُواİman edip وَاتَّقَوْاSakınmış olsalardı لَمَثُوبَةٌSevabı مِنْ عِنْدِ اللَّهِAllah katındaki خَيْرٌDaha hayırlı olurdu لَوْKeşke كَانُوا يَعْلَمُونَ Bilselerdi (103) يَاأَيُّهَاEy الَّذِينَ آمَنُواİman edenler لَا تَقُولُواDemeyin رَاعِنَاRaina وَقُولُواDeyin انظُرْنَاUnzurna وَاسْمَعُواDinleyin وَلِلْكَافِرِينَKafirler için عَذَابٌAzap vardır أَلِيمٌ Çok acıklı (104) مَا يَوَدُّArzu etmezler الَّذِينَ كَفَرُواKüfre girenler مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِKitap ehlinden وَلَا الْمُشْرِكِينَVe müşriklerden أَنْ يُنَزَّلَİndirilmesini عَلَيْكُمْÜzerinize مِنْ خَيْرٍHiç bir hayır مِنْ رَبِّكُمْRabbinizden وَاللَّهُOysa Allah يَخْتَصُّHas kılar بِرَحْمَتِهِRahmetini مَنْ يَشَاءُDilediği kimseye وَاللَّهُŞüphesiz Allah ذُو الْفَضْلِLütuf sahibidir الْعَظِيمِ Çok büyük(105)

102) Şeytanların Süleyman’ın mülkü hakkında uydur-duklarına uydular. Süleyman kafir olmadı; asıl şeytan-lar sihri ve Babil'deki Harut ve Marut adlı iki meleğe indirilenleri insanlara öğreterek küfre girdiler. Oysa o ikisi: "Biz (insanlar için) bir fitneyiz; sakın küfre gir-meyin!" demedikçe, hiç kimseye öğretmezlerdi. O iki-sinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreni-yorlardı; oysa onunla, Allah'ın izni olmadıkça, hiç kim-seye zarar veremezlerdi. Onlar, kendilerine faydası olmayıp, zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Andol-sun ki, bunu satın alanın ahrirette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kadar kötü olduğunu keşke bilselerdi!..
103) Gerçekten onlar iman edip sakınmış olsalardı, el-bette Allah katındaki sevabı daha hayırlı olurdu; keşke bilselerdi.
104) Ey iman edenler, "raina" demeyin; "unzurna” de-yin ve dinleyin! Kafirler için çok acıklı bir azap vardır!
105) Kitap ehlinden ve müşriklerden küfre girenler, Rabbinizden üzerinize hiç bir hayır indirilmesini arzu etmezler; oysa Allah rahmetini dilediği kimseye has kılar. Şüphesiz Allah çok büyük lütuf sahibidir…

مَا نَنسَخْBiz nesheder مِنْ آيَةٍBir ayeti أَوْ نُنسِهَاVeya onu unutturursak نَأْتِGetiririrz بِخَيْرٍDaha hayırlısını مِنْهَاYa ondan أَوْYa da مِثْلِهَاOnun benzerini أَلَمْ تَعْلَمْ Bilmez misin ki أَنَّMuhakkak اللَّهَAllah عَلَى كُلِّ شَيْءٍHer şeye قَدِيرٌ Kadirdir (106) أَلَمْ تَعْلَمْBilmez misin ki أَنَّŞüphesiz اللَّهَAllah’tır لَهُKendisine ait olan مُلْكُMülkü السَّمَاوَاتِGöklerin وَالْأَرْضِVe yerin وَمَا لَكُمْSizin için مِنْ دُونِ اللَّهِAllah’tan başka مِنْ وَلِيٍّNe bir veli vardır وَلَا نَصِيرٍ Ne de yardımcı (107) أَمْYoksa تُرِيدُونَ أَنْ تَسْأَلُواSiz de istemeyi mi arzu ediyorsunuz رَسُولَكُمْRasulünüzden كَمَا سُئِلَİstendiği gibi مُوسَىMusa’dan مِنْ قَبْلُDaha önce وَمَنْHer kim يَتَبَدَّلْDeğişirse الْكُفْرَKüfre بِالْإِيمَانِİmanı فَقَدْŞüphesiz ki ضَلَّSapmıştır سَوَاءَDoğru السَّبِيلِ Yoldan (108) وَدَّİsterler كَثِيرٌPek çoğu مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِKitap ehlinden لَوْ يَرُدُّونَكُمْSizi döndürmek isterler مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْİmanınızdan sonra كُفَّارًاKafirler olarak حَسَدًاHasetten dolayı مِنْ عِنْدِ أَنفُسِهِمْİçlerindeki مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَApaçık belli olduktan sonra لَهُمْ Kendilerine الْحَقُّHak فَاعْفُواAffedin وَاصْفَحُواYüz çevirin حَتَّىKadar يَأْتِيَGetirinceye اللَّهُAllah بِأَمْرِهِEmrini إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah عَلَى كُلِّ شَيْءٍHer şeye قَدِيرٌ Kadirdir (109) وَأَقِيمُواDosdoğru kılın الصَّلَاةَNamazı وَآتُواVerin الزَّكَاةَZekatı وَمَا تُقَدِّمُواNe gönderirseniz لِأَنفُسِكُمْKendiniz için مِنْ خَيْرٍHayırdan تَجِدُوهُOnu bulursunuz عِنْدَ اللَّهِAllah katında إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah بِمَا تَعْمَلُونَYaptıklarınızı بَصِيرٌ Hakkıyla görendir(110) وَقَالُواDediler لَنْ يَدْخُلَAsla giremez الْجَنَّةَCennete إِلَّاBaşkası مَنْ كَانَ هُودًاYahudilerden أَوْVeya نَصَارَىHristiyanlardan تِلْكَBu أَمَانِيُّهُمْ Onların kuruntularıdır قُلْDe ki هَاتُواGetirin بُرْهَانَكُمْDelilinizi إِنْ كُنتُمْ صَادِقِينَ Doğru kimselerseniz(111) بَلَىHayır مَنْHer kim أَسْلَمَTeslim ederse وَجْهَهُYüzünü لِلَّهِAllah’a وَهُوَ مُحْسِنٌİhsan edici olarak فَلَهُOnun vardır أَجْرُهُEcri عِنْدَ رَبِّهِRabbi katında وَلَاYoktur خَوْفٌ Korku عَلَيْهِمْOnlar için وَلَا…de değillerdir هُمْOnlar يَحْزَنُونَ Üzülecek(112)

106) Biz bir ayeti nesheder veya onu unutturursak ya ondan daha hayırlısını ya da onun benzerini getiririz. Bilmez misin ki muhakkak Allah her şeye kadirdir.
107) Bilmez misin ki, şüphesiz göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan Allah'tır ve sizin için Allah’tan başka ne bir veli vardır, ne de yardımcı!
108) Yoksa daha önce Musa'dan istendiği gibi siz de rasulünüzden istemeyi mi arzu ediyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse şüphesiz ki doğru yoldan sap-mıştır.
109) Kitap ehlinden pek çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki hasetten dolayı, sizi imanınızdan sonra kafirler olarak döndürmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar affedin, yüz çevirin. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
110) Namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin. Kendiniz için hayırdan ne gönderirseniz, Allah katında onu bu-lursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla gören-dir.
111) (Yahudiler) “Yahudilerden” veya (Hristiyanlar) "Hristiyanlardan başkası asla cennete giremez." dediler. Bu onların kuruntularıdır. De ki: "Doğru kimselerseniz delilinizi getirin!”
112) Hayır, her kim ihsan edici olarak yüzünü Allah’a teslim ederse onun, Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.

وَقَالَتْDediler الْيَهُودُYahudiler لَيْسَتْDeğildir النَّصَارَىHristiyanlar عَلَى شَيْءٍBir şey üzere وَقَالَتْDediler النَّصَارَىHristiyanlar da لَيْسَتْDeğildir الْيَهُودُYahudiler عَلَى شَيْءٍBir şey üzere وَهُمْHalbuki onlar يَتْلُونَOkuyorlar الْكِتَابَKitabı كَذَلِكَİşte böylece قَالَSöylediler الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَBilmeyenler de مِثْلَBenzerini قَوْلِهِمْ Onların sözlerinin فَاللَّهُAllah يَحْكُمُHüküm verecektir بَيْنَهُمْAralarında يَوْمَGünü الْقِيَامَةِ Kıyamet فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَİhtilafa düştükleri konuda (113) وَمَنْ أَظْلَمُDaha zalim kim olabilir مِمَّنْ مَنَعَAlıkoyan مَسَاجِدَMescitlerini اللَّهِAllah’ın أَنْ يُذْكَرَAnılmasından فِيهَاİçlerinde اسْمُهُ Onun adının وَسَعَىVe çalışandan فِي خَرَابِهَاOnların harap olmasına أُوْلَئِكَİşte onlar var ya مَا كَانَ لَهُمْ Onlara başka bir şey yoktur أَنْ يَدْخُلُوهَاOralara girmekten إِلَّاBaşka خَائِفِينَKorka korka لَهُمْOnlar için vardır فِي الدُّنْيَاDünyada خِزْيٌRezillik وَلَهُمْOnlar için vardır فِي الْآخِرَةِ Ahirette عَذَابٌBir azap عَظِيمٌÇok büyük (114) وَلِلَّهِAllah’ındır الْمَشْرِقُDoğu da وَالْمَغْرِبُBatı da فَأَيْنَمَاBundan dolayı her تُوَلُّواNereye yönelirseniz فَثَمَّOradadır وَجْهُVechi اللَّهِAllah’ın إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah وَاسِعٌVasi’dir عَلِيمٌ Alim’dir (115) وَقَالُواBir de dediler اتَّخَذَEdindi اللَّهُAllah وَلَدًاÇocuk سُبْحَانَهُO münezzehtir بَلْBilakis لَهُO’nundur مَاHer ne varsa فِي السَّمَاوَاتِGöklerde وَالْأَرْضِVe yerde كُلٌّHepsi de لَهُO’na قَانِتُونَ Gönülden itaat edicidir (116) بَدِيعُÖrneksiz yaratandır السَّمَاوَاتِGökleri وَالْأَرْضِVe yeri وَإِذَا قَضَىHükmettiği zaman أَمْرًاBir işe فَإِنَّمَا يَقُولُDer لَهُOna كُنْOl فَيَكُونُ O da hemen oluverir (117) وَقَالَDediler الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَBilmeyenler de لَوْلَاDeğil miydi يُكَلِّمُنَاBizimle konuşmalı اللَّهُAllah أَوْVeya تَأْتِينَاBize gelmeli آيَةٌBir ayet كَذَلِكَİşte böylece قَالَ Söylemişlerdi الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْOnlardan öncekiler de مِثْلَ قَوْلِهِمْOnların sözlerinin benzerini تَشَابَهَتْBirbirine benzedi قُلُوبُهُمْKalpleri قَدْ بَيَّنَّاOysa biz iyice açıklamışızdır الْآيَاتِAyetleri لِقَوْمٍBir topluluk için يُوقِنُونَKesin olarak inanan(118) إِنَّاŞüphesiz biz أَرْسَلْنَاكَSeni gönderdik بِالْحَقِّHak ile بَشِيرًاHem müjdeleyici وَنَذِيرًاHem korkutucu olmak üzere وَلَا تُسْأَلُSen sorulmazsın عَنْ أَصْحَابِHalkından الْجَحِيمِCehennem(119)

113) Bir de Yahudiler: “Hristiyanlar bir şey üzere de-ğildir.” dediler. Hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üze-re değildir.” dediler. Halbuki onlar kitabı okuyorlar. İş-te böylece bilmeyenler de onların sözlerinin benzerini söylediler. Allah kıyamet günü, ihtilafa düştükleri ko-nuda aralarında hüküm verecektir.
114) Allah’ın mescitlerini, içlerinde O'nun adının anıl-masından alıkoyan ve onların harap olmasına çalışan-dan daha zalim kim olabilir? İşte onlar var ya, onlara oralara korka korka girmekten başka bir şey yoktur. Onlar için dünyada rezillik vardır. Onlar için ahirette de çok büyük bir azap vardır.
115) Doğu da, batı da Allah'ındır. Bundan dolayı her nereye yönelirseniz Allah'ın yüzü oradadır. Şüphesiz Allah Vasi'dir, Alîm'dir.
116) Bir de: "Allah çocuk edindi." dediler. O münez-zehtir. Bilakis göklerde ve yerde her ne varsa O’nun-dur. Hepsi de O'na gönülden itaat edicidir.
117) Gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hük-mettiği zaman ona "ol” der; o da hemen oluverir.
118) Bilmeyenler de: "Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de işte böylece onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Oysa biz, kesin olarak inanan bir topluluk için ayetleri iyice açık-lamışızdır.
119) Şüphesiz biz seni hem müjdeleyici hem korkutu-cu olmak üzere hak ile gönderdik. Sen cehennem hal-kından sorulmazsın.

وَلَنْ تَرْضَىAsla razı olmazlar عَنْكَSenden الْيَهُودُYahudiler وَلَا النَّصَارَىVe Hristiyanlar حَتَّىKadar تَتَّبِعَSen uyuncaya مِلَّتَهُمْOnların milletine قُلْDe ki إِنَّ هُدَىHidayeti اللَّهِAllah’ın هُوَ الْهُدَىDoğru yolun ta kendisidir وَلَئِنْ اتَّبَعْتَUyacak olursan أَهْوَاءَهُمْOnların hevalarına بَعْدَSonra الَّذِي جَاءَكَSana ğelen مِنْ الْعِلْمِ İlimden مَا لَكَSenin için مِنْ اللَّهِAllah’tan مِنْ وَلِيٍّNe bir veli vardır وَلَا نَصِيرٍNe de bir yardımcı (120) الَّذِينَ آتَيْنَاهُمْKendilerine verdiklerimiz الْكِتَابَKitap يَتْلُونَهُOnu okurlar حَقَّ تِلَاوَتِهِHakkıyla أُوْلَئِكَİşte onlardır يُؤْمِنُونَ بِهِOna iman edenler وَمَنْHer kim de يَكْفُرْİnkar ederse بِهِOnu فَأُوْلَئِكَİşte onlar da هُمْTa kendileridir الْخَاسِرُونَHüsrana uğrayanların(121) يَابَنِي إِسْرَائِيلَEy İsrailoğulları اذْكُرُواHatırlayın نِعْمَتِيNimetimi الَّتِي أَنْعَمْتُVerdiğim nimetimi عَلَيْكُمْSize وَأَنِّيVe gerçekten فَضَّلْتُكُمْSizi üstün kıldığımı عَلَى الْعَالَمِينَ Alemlere(122) وَاتَّقُواSakının ki يَوْمًاGünden لَا تَجْزِيfaydalı olamayacağı نَفْسٌKimseye عَنْ نَفْسٍKimsenin شَيْئًاBir şeyle وَلَا يُقْبَلُKabul edilmez مِنْهَاOndan عَدْلٌFidye وَلَا تَنفَعُهَاOna fayda vermez شَفَاعَةٌŞefaat وَلَاEdilmez هُمْOnlara يُنصَرُونَ Yardım da(123) وَإِذْHani ابْتَلَىİmtihan etmiş إِبْرَاهِيمَİbrahim’i رَبُّهُRabbi بِكَلِمَاتٍKelimelerle فَأَتَمَّهُنَّO da onları tamamlamıştı قَالَBuyurdu ki إِنِّيMuhakkak ben جَاعِلُكَ Seni kılacağım لِلنَّاسِİnsanlara إِمَامًاİmam قَالَDeyince وَمِنْ ذُرِّيَّتِيZürriyetimden de قَالَBuyurdu لَا يَنَالُUlaşmaz عَهْدِيAhdim الظَّالِمِينَ Zalimlere (124) وَإِذْHani جَعَلْنَاBiz kılmıştık الْبَيْتَBeyti مَثَابَةًToplanma لِلنَّاسِİnsanlar için وَأَمْنًاVe güven yeri وَاتَّخِذُواEdinin مِنْ مَقَامِMakamından إِبْرَاهِيمَİbrahim’in مُصَلًّىBir namazgah وَعَهِدْنَاKuvvetle emretmiştik إِلَى إِبْرَاهِيمَİbrahim وَإِسْمَاعِيلَVe İsmail’e de أَنْ طَهِّرَاİyice temizleyin بَيْتِيBeytimi لِلطَّائِفِينَTavaf edenler وَالْعَاكِفِينَİtikafa çekilenler وَالرُّكَّعِ السُّجُودِRüku ve secde edenler için (125) وَإِذْHani قَالَDemişti إِبْرَاهِيمُİbrahim رَبِّRabbim اجْعَلْKıl هَذَاBurayı بَلَدًاBir şehir آمِنًاGüvenli وَارْزُقْRızıklandır أَهْلَهُHalkından مِنْ الثَّمَرَاتِÜrünlerle مَنْ آمَنَ مِنْهُمْİman edenleri بِاللَّهِAllah’a وَالْيَوْمِGününe الْآخِرِAhiret قَالَdiye buyurmuştu وَمَنْ كَفَرَKafir olanı dahi فَأُمَتِّعُهُ Faydalandırır قَلِيلًاAz bir süre ثُمَّSonra أَضْطَرُّهُOnu mahkum ederim إِلَى عَذَابِAzabına النَّارِAteş وَبِئْسَNe kötü الْمَصِيرُ Bir dönüş yeri(126)

120) Yahudiler ve hristiyanlar, sen onların milletine uyuyuncaya kadar senden asla razı olmazlar. De ki: "Şüphesiz ki Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisi-dir.” Andolsun sana gelen ilimden sonra onların heva-larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir veli vardır ne de yardımcı!
121) Kendilerine kitap verdiklerimiz onu hakkıyla o-kurlar; Ona iman edenler işte onlardır. Her kim de onu inkar ederse işte onlar da hüsrana uğrayanların ta ken-dileridir.
122) Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi gerçekten alemlere üstün kıldığımı hatırlayın!..
123) Kimsenin kimseye bir şeyle faydalı olamayacağı bir günden sakının ki, ondan fidye kabul edilmez ve ona şefaat fayda vermez; onlara yardım da edilmez!..
124) Hani Rabbi İbrahim'i kelimelerle imtihan etmiş o da onları tamamlamıştı. Buyurdu ki: "Muhakkak ben seni insanlara imam kılacağım." "Zürriyetimden de…” deyince "Ahdim zalimlere ulaşmaz!” buyurdu.
125) Hani biz beyti insanlar için bir toplanma ve güven yeri kılmıştık. "İbrahim’in makamından bir namazgah edinin." İbrahim ve İsmail'e de: "Beytimi tavaf edenler, itikafa çekilenler, ruku ve secde edenler için iyice temizleyin!" diye kuvvetle emretmiştik.
126) Hani İbrahim: "Rabbim! Burayı güvenli bir şehir kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır." demişti. Buyurdu ki: "Ka-fir olanı dahi az bir süre faydalandırır, sonra onu ateş azabına mahkum ederim. Ne kötü bir dönüş yeri!"

وَإِذْHani يَرْفَعُYükseltiyordu إِبْرَاهِيمُİbrahim الْقَوَاعِدَTemellerini مِنْ الْبَيْتِBeytin وَإِسْمَاعِيلُİsmail ile رَبَّنَاRabbimiz تَقَبَّلْKabul buyur مِنَّاBizden إِنَّكَŞüphesiz sensin أَنْتَYalnız sen السَّمِيعُSemi’ الْعَلِيمُ Ve Alim olan (127) رَبَّنَاRabbimiz وَاجْعَلْنَاİkimizi de kıl مُسْلِمَيْنِTeslim olmuş kimselerden لَكَSana وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَاVe soyumuzdan أُمَّةًBir ümmet çıkar مُسْلِمَةًTeslim olmuş لَكَSana وَأَرِنَاBize göster مَنَاسِكَنَاİbadet yollarımızı وَتُبْ عَلَيْنَاTevbemizi kabul buyur إِنَّكَŞüphesiz sensin أَنْتَYalnız Sen التَّوَّابُTevvab الرَّحِيمُ Ve Rahim olan (128) رَبَّنَاRabbimiz وَابْعَثْGönder ki فِيهِمْOnlara رَسُولًاBir rasul مِنْهُمْKendilerinden يَتْلُوOkusun عَلَيْهِمْOnlara آيَاتِكَSenin ayetlerini وَيُعَلِّمُهُمْOnlara öğretsin الْكِتَابَKitap ile وَالْحِكْمَةَHikmeti وَيُزَكِّيهِمْOnları arındırsın إِنَّكَŞüphesiz sensin أَنْتَYalnız sen الْعَزِيزُAziz الْحَكِيمُ Ve Hakim olan (129) وَمَنْKim يَرْغَبُYüz çevirir عَنْ مِلَّةِMilletinden إِبْرَاهِيمَİbrahim’in إِلَّاBaşka مَنْ سَفِهَSefih kılandan نَفْسَهُKendini وَلَقَدْAndolsun اصْطَفَيْنَاهُBiz onu seçtik فِي الدُّنْيَاDünyada وَإِنَّهُMuhakkak o فِي الْآخِرَةِAhirette de لَمِنْ الصَّالِحِينَ Salihlerdendir (130) إِذْ قَالَBuyurduğunda لَهُOna رَبُّهُRabbi أَسْلِمْTeslim ol diye قَالَDemişti أَسْلَمْتُTeslim oldum لِرَبِّRabbine الْعَالَمِينَ Alemlerin (131) وَوَصَّى بِهَاOnu vasiyet etti إِبْرَاهِيمُİbrahim بَنِيهِOğullarına وَيَعْقُوبُYakub da… يَابَنِيَّOğullarım إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah اصْطَفَىSeçti لَكُمْSizin için الدِّينَBu dini فَلَاÖyleyse تَمُوتُنَّCan verin إِلَّاAncak وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ Müslümanlar olarak (132) أَمْYoksa كُنتُمْ شُهَدَاءَSiz şahitler miydiniz إِذْ حَضَرَGelip çattığı zaman يَعْقُوبَYakub’a الْمَوْتُÖlüm إِذْHani قَالَO demişti de لِبَنِيهِOğullarına مَا تَعْبُدُونَNeye ibadet edeceksiniz مِنْ بَعْدِيBenim ardımdan قَالُواOnlar demişlerdi نَعْبُدُİbadet edeceğiz إِلَهَكَSenin ilahına وَإِلَهَİlahı olan آبَائِكَAtaların إِبْرَاهِيمَİbrahim وَإِسْمَاعِيلَİsmail وَإِسْحَاقَVe İshak’ın da إِلَهًاBir ilaha وَاحِدًاTek وَنَحْنُBiz لَهُYalnız O’na مُسْلِمُونَ Teslim olanlarız(133) تِلْكَOnlar أُمَّةٌBir ümmetti قَدْElbette خَلَتْGeçti لَهَاKendilerinin مَا كَسَبَتْOnların kazandıkları وَلَكُمْSizindir مَا كَسَبْتُمْSizin kazandıklarınız da وَلَا تُسْأَلُونَVe siz sorulmazsınız عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ Onların yaptıklarından (134)

127) Hani İbrahim İsmail ile beytin temellerini yüksel-tiyordu. “Rabbimiz bizden kabul buyur, şüphesiz Semi' ve Alîm olan sensin, yalnız sen!"
128) “Rabbimiz ikimizi de sana teslim olmuş kimseler-den kıl ve soyumuzdan yalnız sana teslim olmuş bir üm-met çıkar, bize ibadet yollarımızı göster ve tevbemizi kabul buyur. Şüphesiz Tevvab ve Rahim olan sensin, yalnız sen!"
129) “Rabbimiz onlara kendilerinden bir rasul gönder ki onlara senin ayetlerini okusun, onlara kitap ile hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz Aziz ve Hakim olan sensin, yalnız sen!"
130) Kendini sefih kılandan başka kim İbrahim’in mil-letinden yüz çevirir? Andolsun biz dünyada onu seçtik. Muhakkak o, ahirette de salihlerdendir.
131) Rabbi ona: "Teslim ol!" diye buyurduğunda: “Alemlerin Rabbine teslim oldum." demişti.
132) İbrahim onu oğullarına vasiyet etti, Yakub da… "Oğullarım, şüphesiz Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse, siz de ancak müslümanlar olarak can verin!"
133) Yoksa siz ölüm Yakub'a gelip çattığı zaman şa-hitler miydiniz? Hani o oğullarına: "Benim ardımdan neye ibadet edeceksiniz?" demişti de onlar: "Senin ila-hına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın da ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz. Biz yalnız O'na teslim olanlarız!" demişlerdi.
134) Onlar bir ümmetti, elbette geçti. Onların kazan-dıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız da sizindir ve siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.

وَقَالُواDediler كُونُواOlun ki هُودًاYahudiler أَوْVeya نَصَارَىHristiyanlar تَهْتَدُواDoğru yolu bulasınız قُلْDe ki بَلْBilakis مِلَّةَMilletine إِبْرَاهِيمَİbrahim’in حَنِيفًاHanif olarak وَمَا كَانَ مِنْ الْمُشْرِكِينَ … ki müşriklerden değildi (135) قُولُواDeyin ki آمَنَّاİman ettik بِاللَّهِAllah’a وَمَا أُنزِلَİndirilene إِلَيْنَاBize وَمَا أُنزِلَİndirilenlere إِلَى إِبْرَاهِيمَİbrahim وَإِسْمَاعِيلَİsmail وَإِسْحَاقَİshak وَيَعْقُوبَYakub وَالْأَسْبَاطِTorunlarına وَمَا أُوتِيَVerilenlere مُوسَىMusa’ya وَعِيسَىVe İsa’ya وَمَا أُوتِيَVerilenlere النَّبِيُّونَNebilere مِنْ رَبِّهِمْRableri tarafından لَا نُفَرِّقُAyırmayız بَيْنَArasını أَحَدٍHiçbirinin مِنْهُمْOnlardan وَنَحْنُBiz لَهُAncak O'na مُسْلِمُونَTeslim olanlarız (136) فَإِنْEğer آمَنُواİman ederlerse بِمِثْلِGibi مَا آمَنتُمْİman ettiğiniz بِهِOna فَقَدْŞüphesiz اهْتَدَواDoğru yolu bulmuş olurlar وَإِنْ تَوَلَّوْاYüz çevirirlerse فَإِنَّمَاDoğrusu ancak هُمْOnlar فِي شِقَاقٍAyrılık içindedirler فَسَيَكْفِيكَهُمْOnlara karşı sana yeter اللَّهُAllah وَهُوَŞüphesiz O السَّمِيعُSemi’dir الْعَلِيمُ Alim’dir (137) صِبْغَةَBoyası اللَّهِAllah’ın وَمَنْKim vardır أَحْسَنُDaha güzel مِنْ اللَّهِAllah’tan صِبْغَةًBoyası وَنَحْنُBiz لَهُYalnız O’na عَابِدُونَİbadet edenleriz (138) قُلْDe ki أَتُحَاجُّونَنَاBizimle tartışıyor musunuz فِي اللَّهِAllah hakkında وَهُوَO olduğu halde رَبُّنَاBizim de Rabbimiz وَرَبُّكُمْSizin de Rabbiniz وَلَنَاBizim أَعْمَالُنَاBizim yaptıklarımız وَلَكُمْSizindir أَعْمَالُكُمْSizin yaptıklarınız da وَنَحْنُBiz لَهُO’na karşı مُخْلِصُونَ İhlaslı olanlarız(139) أَمْYoksa تَقُولُونَSöylüyorsunuz إِنَّMutlaka إِبْرَاهِيمَİbrahim وَإِسْمَاعِيلَİsmail وَإِسْحَاقَİshak وَيَعْقُوبَYakub وَالْأَسْبَاطَVe torunlarının كَانُواOlduklarını mı هُودًاYahudi أَوْVeya نَصَارَىHristiyan قُلْDe ki أَأَنْتُمْSiz misiniz أَعْلَمُDaha iyi bilen أَمْYoksa اللَّهُAllah mı وَمَنْKim olabilir أَظْلَمُDaha zalim مِمَّنْ كَتَمَ Giizleyenden شَهَادَةًBir şahitliği عِنْدَهُYanında bulunan مِنْ اللَّهِAllah tarafından olup da وَمَاDeğildir اللَّهُAllah بِغَافِلٍGafil عَمَّا تَعْمَلُونَ Yaptıklarınızdan(140) تِلْكَİşte onlar أُمَّةٌBir ümmetti قَدْElbette خَلَتْGeçti لَهَاKendilerinin مَا كَسَبَتْOnların kazandıkları وَلَكُمْSizindir مَا كَسَبْتُمْSizin kazandıklarınız da وَلَا تُسْأَلُونَSiz sorulmazsınız عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَOnların yaptıklarından(141)

135) (Yahudiler) “Yahudiler” veya (hristiyanlar da) "hristiyanlar olun ki doğru yolu bulasınız,” dediler. De ki: "Bilakis hanif olarak İbrahim'in milletine ki müşrik-lerden değildi."
136) Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Mu-sa'ya ve İsa'ya verilenlere ve nebilere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasını ayır-mayız. Biz ancak O'na teslim olanlarız!”
137) Eğer sizin ona iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, şüphesiz doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse doğrusu onlar ancak ayrılık içindedirler. Onlara karşı Allah sana yeter. Şüphesiz O Semi'dir, Alîm'dir.
138) Allah’ın boyası!.. Allah'tan daha güzel boyası olan kim vardır?! “Biz yalnız O’na ibadet edenleriz.”
139) De ki: "O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde bizimle Allah hakkında tartışıyor mu-sunuz?! Bizim yaptıklarımız bizim, sizin yaptıklarınız da sizindir. Biz O’na karşı ihlaslı olanlarız.”
140) Yoksa (siz yahudiler) İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının mutlaka "yahudi" veya (siz hris-tiyanlar da) "hristiyan” olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Daha iyi bilen siz misiniz yoksa Allah mı? Al-lah tarafından olup da yanında bulunan bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıkla-rınızdan gafil değildir.
141) İşte onlar bir ümmetti, elbette geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız da sizindir ve siz onların yaptıklarından sorulmazsı-nız.

سَيَقُولُYakında diyecekler السُّفَهَاءُBazı akılsızlar مِنْ النَّاسِİnsanlardan مَاNedir وَلَّاهُمْOnları çeviren عَنْ قِبْلَتِهِمْKıblelerinden الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَاÜzerinde bulundukları قُلْDe ki لِلَّهِAllah’ındır الْمَشْرِقُDoğu da وَالْمَغْرِبُBatı da يَهْدِيO iletir مَنْ يَشَاءُDilediğini إِلَى صِرَاطٍYola مُسْتَقِيم ٍ Dosdoğru(142) وَكَذَلِكَBöylece جَعَلْنَاكُمْSizi kıldık أُمَّةًBir ümmet وَسَطًاVasat (seçkin, adaletli) لِتَكُونُواOlmanız شُهَدَاءَŞahitler olmanız عَلَى النَّاسِİnsanlar üzerine وَيَكُونَOlması için الرَّسُولُRasulün de عَلَيْكُمْSize شَهِيدًاŞahit olması وَمَا جَعَلْنَاYaptık الْقِبْلَةَKıble الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَاSenin üzerinde bulunduğunu da إِلَّاSadece لِنَعْلَمَAyırdetmek için مَنْ يَتَّبِعُUyanları الرَّسُولَRasule مِمَّنْ يَنقَلِبُDönecek olanlardan عَلَى عَقِبَيْهِ İki ökçesi üzerinde وَإِنْ كَانَتْMuhakkak ki bu لَكَبِيرَةًAğır gelir إِلَّاBaşkasına عَلَى الَّذِينَ هَدَىHidayet ettiği kimselerden اللَّهُAllah’ın وَمَا كَانَElbette değildir اللَّهُAllah لِيُضِيعَBoşa çıkaracak إِيمَانَكُمْİmanınızı إِنَّŞüphesiz اللَّهَAllah بِالنَّاسِİnsanlara karşı لَرَءُوفٌRauf’tur رَحِيمٌ Rahim’dir (143) قَدْElbette نَرَىGörüyoruz تَقَلُّبَÇevrilip durduğunu وَجْهِكَYüzünün فِي السَّمَاءِGöğe doğru فَلَنُوَلِّيَنَّكَGerçekten şimdi seni çeviriyoruz قِبْلَةًKıbleye تَرْضَاهَاKendisinden hoşnut olacağın فَوَلِّÇevir وَجْهَكَYüzünü شَطْرَTarafına الْمَسْجِدِ الْحَرَامِMescid-i Haram وَحَيْثُNerede مَا كُنتُمْOlursanız فَوَلُّواÇevirin وُجُوهَكُمْYüzlerinizi شَطْرَهُOnun tarafına وَإِنَّŞüphesiz الَّذِينَ أُوتُواVerilenler الْكِتَابَKitap لَيَعْلَمُونَElbette bilirler أَنَّهُ الْحَقُّBunun bir hak olduğunu مِنْ رَبِّهِمْRablerinden وَمَاDeğildir اللَّهُAllah بِغَافِلٍGafil عَمَّا يَعْمَلُونَOnların yaptıklarından (144) وَلَئِنْ أَتَيْتَSen götürsen de الَّذِينَ أُوتُوا الكِتَابَKitap verilenlere بِكُلِّ آيَةٍHer türlü ayeti مَا تَبِعُواUymazlar قِبْلَتَكَSenin kıblene وَمَا أَنْتَ بِتَابِعٍUyacak değilsin قِبْلَتَهُمْOnların kıblelerine وَمَا بَعْضُهُمْ بِتَابِعٍOnlardan bir kısmı uymaz قِبْلَةَKıblesine de بَعْضٍBir kısmının وَلَئِنْ اتَّبَعْتَAndolsun ki uyacak olursan أَهْوَاءَهُمْOnların hevalarına مِنْ بَعْدِSonra مَا جَاءَكَSana gelen مِنْ الْعِلْمِİlimden sonra إِنَّكَMuhakkak sen de إِذًاO takdirde لَمِنْ الظَّالِمِينَ Zalimlerden olursun(145)

142) Yakında insanlardan bazı akılsızlar: "Onları üze-rinde bulundukları kıblelerinden çeviren nedir?” diye-cekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır batı da. O dilediği-ni dosdoğru yola iletir."
143) Böylece sizi, insanlar üzerine şahitler olmanız, Rasulün de size şahit olması için vasat bir ümmet kıldık. Senin üzerinde bulunduğunu da sadece Rasule uyanları, iki ökçesi üzerinde dönecek olanlardan ayırd-etmek için kıble yaptık. Muhakkak ki bu, Allah'ın hidayet ettiği kimselerden başkasına ağır gelir. Elbette Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah insanlara karşı Rauf’tur, Rahim’dir.
144) Senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu elbette görüyoruz. Gerçekten şimdi seni kendisinden hoşnut olacağın kıbleye çeviriyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız yüz-lerinizi onun tarafına çevirin! Şüphesiz kitap verilenler bunun Rablerinden bir hak olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından gafil değildir!
145) Andolsun ki sen, kitap verilenlere her türlü ayeti götürsen de senin kıblene uymazlar; sen de onların kıb-lelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmı-nın kıblesine de uymaz. Andolsun ki sana gelen ilim-den sonra onların hevalarına uyacak olursan muhakkak o takdirde sen de zalimlerden olursun!
Post Reply

Return to “Meal”