Sultanların Sohbete Katıldığı Dergah

Tekkemizin yolu, prensibleri, adâb ve erkânı, vs.
Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

Sultanların Sohbete Katıldığı Dergah

Post by Halil Necati »

Sultanların Sohbete Katıldığı Dergah

Türkiye'nin manevi dinamiklerinden olan Kotku Hocaefendi aynı zamanında Türkiye'nin geleceğine damga vuran bir neslin yetişmesine de önayak oldu. Gümüşhanevi Tekkesi'nin önde gelen isimlerinden Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin (k.s) Şeyhi, Ömer Ziyâüddin Dağıstani Hazretleri'nin (k.s) torunu Prof. Dr. Cüneyt Binatlı, Hocafendi'nin vefatının yıl dönümü vesilesiyle konuştu. Binatlı, Gökçen Göksal'ın sorularını cevapladı.

Dedeniz Ömer Ziyâüddin Dağıstani Hazretlerinden (k.s) bahsedermisiniz?

Dedem Aslen Kafkas kökenli. Çocukluğu ve gençliği Kafkasya'da geçiyor. Dini eğitimini de burada alıyor. Büyük dedem Abdullah Efendi de alim bir kişiymiş. Dedem 1877-1878'de Osmanlı Rus savaşında, Ruslara karşı savaşmış. Savaş sonrası İstanbul'a hicret etmiş. İstanbul'a hicret edince de Ahmet Ziyâüddin Gümüşhanevi Hazretlerine intisap etmiş. Ondan sonra da ömrü hayatını, son nefesine kadar bu yola harcıyor. Tabi dedemin yaşadığı dönem dünya da büyük bir karmaşa var. Osmanlı'da da öyle. Dedem sıradan bir alim değil tabi. Meselelere hakim. Yaşanan olaylara kayıtsız değil.

Peygamber Efendimiz Şeyh Efendi'ye sahip çıkıyor

Bir örnek verebilirmisiniz?

Dedem 31 Mart Vakası'na karşı çıktığı için Medine'ye sürgün gönderilir. Adı üstünde sürgün elde yok avuçta yok. Burada başından geçen bir olay var. Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa rüyasında Peygamber Efendimizi (s.a.v) görür. Peygamberimiz kendisine "Medine'ye git. Kabe'ye yaslanmış bir adam göreceksin. O adamın adı Ömer. Onu yanına alacaksın. Abbas Hilmi Paşa rüyanın hemen ardından Medine'ye hareket eder. Kabe'ye gider ve Kabe duvarına yaslanmış bir adam görür. Hem onunla konuşmaya başlar. İşte o adam Şeyh Efendidir. Abbas Hilmi Paşa, dedemi alıp Müntezeh Sarayı'na götürür. Dedem sarayda hocalık yapmaya başlar. Oranın dini önderi olur. 6 ya da 7 yıl kaldıktan sonra yeniden İstanbul'a gelir. Hatta babamın sünnet düğünü o sarayda olmuş. Hep anlatırdı babam, sünnetinde nar şerbeti ikram edildi diye.

Dedem İngilizlerin oyununa engel oldu

İngilizler dedemi hiç rahat bırakmıyor. Önce İstanbul'dan sürüyorlar. Mısır'da da peşini bırakmıyorlar. Dedem işgale karşı çıkıyor. Müslümanların birliği için vaaz veriyor, yazıp çiziyor. I.Dünya savaşı yılları, İngilizler Arapları Türklere karşı kışkırtıyor. Dedem buna engel olup fetva yayınlıyor Mısır'da. Sakın ola ki Türklere karşı savaşmayın diye. İngilizler dedemi idam cezasına çarptırıyorlar. Sonrasında cezayı infaz etmiyorlar, edemiyorlar. Dedemin Kurtuluş Savaşı'nda da çok önemli hizmetleri olmuştur. Zaten sonrasında 1921 yılında vefat ediyor.

Dedenizin vefatından sonra ailenizin durumu ne olmuş?

Rahmetli babaannem dedemin vefatı sonrasında adeta ortada kalmış. Sonra Saraydan bir Hanım Karagümrük'te bir ev vardı ben onu çok iyi hatırlıyorum. Karagümrük stadının arkasında bir köşk. O köşke yerleştirmiş onları. Siz bana bakın ben de size evimi kullandırtayım demiş. Ailemiz o köşkte kalmış, birbirlerine bakmışlar öldükten sonra da o evleri babaanneme bağışlamış. Allah yardım etmişte. 6 çocuğa bakmak, elde yok avuçta yok. Dedem vefat ettiğinde babaannem halama 6 aylık hamileymiş. Vaziyeti bir düşünün.

Sonra ne oluyor peki... Çocuklar nasıl yetişiyor?

Benim Abdullah amcam vardı Büyük postanın tam karşısında Türkiye Lastik şirketi vardı. İstanbul Ticaret odasına kayıtlı ilk anaomim şirketlerden biri 1800'lerde kurulma. Amcam orayı kuranlara damat oluyor. Bak Allah nasıl yardım ediyor. Sonra amcam ticareti iyi biliyordu. Topçularda bir ayakkabı fabrikası kurdu. O zaman Topçular Rami bomboş tabi. Çocukları amcam yetiştirmiş sonra. Kimse açta açıkta kalmadı. Allah yardım etti. Herkes okudu. Hepsi hayatını kurdu. Babam hep onu derdi. Yokluk içersinde büyüdük, ama aç kalmadık. Memlekette de bir şey yok zaten o zamanlarda 1920'li yıllar ne olacak. Allah'tan başlarında evleri varmış O ev olmasaydı çok zorlanırlardı.

Devletten maaş alınarak din öğretilmez

Şeyh Efendi bir şey bıraktı mı aileye?

Dedemin 30-35 altına tekamül eden bir maaşı varmış, ama dedem bu maaşı hiç almaz dağıtırmış. Devletten maaş alınarak din öğretilmez dermiş. Dedem vefat edince zaten aile ortada kaldı. Ne bir evi ne kıyıda köşede parası vardı, dedemin. Bir çöp bırakmadı bu dünyaya.

Dedenizden sonra Tekke ne durumda kaldı?

Aileden devam eden oldu mu?
Dedemden sonra Tekke'de irşad vazifesi devam etti. Aile'den babam devam ettirdi. İhvanlar babamı ziyarete gelirlerdi. Babam Fatihi, çok severdi. Fatih'in dışında başka yerde oturmak istemedi. O yüzden pekte iyi şartlarda olmayan bir evde sırf bu çevrenin dışında olmasın diye bir süre ikamet ettik. Fatih'teki evimize Türkiye'nin her yerinden ihvanlar gelirdi, Babamla sohbet ederler, hasret giderirlerdi.

Peki eşya falan var mı size kalan?

Dedemden herhangi bir eşya kalmadı. Vefatının ardından müridleri birçok eşyasını aldı. İlla bizde kalsın, diye bir bencillik içinde olmamış aile büyüklerimiz. Sadece bir iki tane kitabı var bende.

Şeyh Efendi'nin ziyaretine gider misiniz...?

Özellikle bayramlarda aile fertleriyle Süleymaniye Camii'nde sabah namazını kılmaya özen gösteririz. Camii'nin içinde dedemin namaz kıldığı imam odasına geçer, namazlarımızı orada eda ederiz. Ardından Camii'nin kabristanına geçer, dedemin ve diğer büyük zatların mezarlarını ziyaret ederiz.

Cağaloğlu'ndaki Tekke'ye hiç gittiniz mi?

Ben İstanbul'da doğdum. Cağaloğlu'ndaki Tekke'ye gittim geldim ama çok küçüktüm tabi. Babam götürüp getirirdi. 1960'larda tekke yıkıldı. Buna rağmen babamım ihvanları vardı. Babam ilahiyat fakültesi dekanlığı da yaptı. Dini bilgisi çok güçlüydü. Allah rahmet eylesin.


Sultanların sohbetlere katıldığı tekke

Tekke'ye Osmanlı devlet adamları da devam ediyor yanılmıyorsam

Evet. Cağaloğlu'ndaki Gümüşhanevi Dergahı 1925'de çıkarılan Kanunla kapatıldı. Camisi 1942 yılına kadar ibadete açık bırakıldı. 1942'den sonra Jandarma deposu olarak kullanıldı. 1957 yılında ise yol geçecek bahanesiyle yıkıldı. Yerine Defterdarlık Binası yapıldı. Oysa Cağaloğlu'nda bulunan Dergah'a Sultan Abdülmecid'in, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid Han'ın gelerek, sohbetlere katıldığı biliniyor.

Mehmed Zahid Efendi'yi gördünüz mü?

Babam görevi nedeniyle İstanbul'dan uzunca bir süre uzak kaldı. Zaten 1960'larda tekke yıkıldı. Ondan sonra da bu silsile devam etti, ama biz babamın mesleği gereği hep İstanbul dışında olduk. İstanbul'da olmadığımız için benim de İskender Paşa Camii'nde gitme gibi bir imkanım olmadı. İstanbul'da yaşasaydım, mutlaka giderdim. Mehmed Zahid Kotku Efendi vefat ettiğinde mesela biz İstanbul'da değildik.


Babam Kotku Hocaefendi'yi çok severdi

Babam kendisiyle görüşürdü. Çok severdi Zahid Kotku Hazretlerini. Kendisini hep sevgi ve duayla anardı. Dedemin yanında Tekke de beraber okumuşlar, haliyle çok anısı vardı Zahid Kotku Hocaefendi'yle. Tabi tekkeler kapatılınca bir dönem münasebetler akamete uğradı. Babamın Kotku Hazretlerini anlattığı bir konuşma var. 1993 yılında İskenderpaşa'da yaptığı. O konuşma internette de mevcut. Okuyucularınızın izlemesini tavsiye ederim. Gümüşhanevi silsilesinin devamında Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin büyük hizmetleri oldu. Allah ondan razı olsun.

Röportaj: Gökçen Göksal
Post Reply

Return to “Gümüşhanevi Dergahı”