Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Tarikat-i Aliyyeyi Nakşbendiyye ya müntesip olduğumuz ilk yıllarda, ilk defa muhatab olduğum kitab "tezkiret-ül Evliya" idi.
Müsade buyurursanız bu kitabtan sıra ile bahisler açmak istiyorum irfan soframıza, bi-iznillahi Teala:
Münacat: Padişaha, perverdigara, İzzin ve Celâlin hakkiyçün Enbiya ve mürselin ve Evliya-i salihin ve ülam-i rasihin, radiyallahu anhüm ecmain ervahı şerifeleri hürmeti için ben zayıf ve günahlı kulunu dahi bu kavimden nasipsiz kılma Ya Rabbi ve bu kitabı fünahlarımıza keffaret kıl, son nefeste imanımızı şeytanın mekrinden Sen koru .Amin YaRabbelAlemin.
HAZRETİ ŞEYH ÜVEYSİ KARANİ
(kaddesallahu sırra-hülazim)İki cihan güneşi Efendimiz (s.a.v) hazretleri,üveysi karani hazretlerinin medhinde: "Yemen'den bana Allah aşkının kokusu geliyor" buyurmuştur. Yine Efendimiz (a.s) " Kıyamet gününde yetmişbin melâike hâlk olunacak,Uveys onların arasında Cennete girecek, hiç kimse onu bilmeyecek.
Zira dünyada mahfi(gizli) ibadet ettiği ve kendisini halktan gizlediği için kıyamette (ahirette) onu kimse bilmeyecektir"buyuruyor. Hâk Teala hazretleri buyuruyor:
" Benim velilerim benim kubbelerimin altında gizlidir.Onları benden başka kimse bilemez."
Hazreti Üveys ömrü içinde bir gece yatıp uyumadı.Gece olunca "bu gece leylet-ül Kıyam" diğer gece "leylet-ürrükû" bir diğer gece "leylet-üssucüd", yani bu gece ,ol gece derken sabaha kadar başını secdedn kaldırmazdı. Sordular:
-Namazda huşû nedir?
-Namaz içindeyken süngüyle vurup öbür yanından çıkarsalar bile duymamaktır.
Buyurdular ki " Her kim şu 3 şeyi severse şeytan onu çabuk azdırır:
1-Hoş yemek
2-hoş giymek
3-Kadınlarla oturmak.
Allah ondan razı olsun, bizleride muhabbet ve şefaatlerine erdirsin. (Amin)
Müsade buyurursanız bu kitabtan sıra ile bahisler açmak istiyorum irfan soframıza, bi-iznillahi Teala:
Münacat: Padişaha, perverdigara, İzzin ve Celâlin hakkiyçün Enbiya ve mürselin ve Evliya-i salihin ve ülam-i rasihin, radiyallahu anhüm ecmain ervahı şerifeleri hürmeti için ben zayıf ve günahlı kulunu dahi bu kavimden nasipsiz kılma Ya Rabbi ve bu kitabı fünahlarımıza keffaret kıl, son nefeste imanımızı şeytanın mekrinden Sen koru .Amin YaRabbelAlemin.
HAZRETİ ŞEYH ÜVEYSİ KARANİ
(kaddesallahu sırra-hülazim)İki cihan güneşi Efendimiz (s.a.v) hazretleri,üveysi karani hazretlerinin medhinde: "Yemen'den bana Allah aşkının kokusu geliyor" buyurmuştur. Yine Efendimiz (a.s) " Kıyamet gününde yetmişbin melâike hâlk olunacak,Uveys onların arasında Cennete girecek, hiç kimse onu bilmeyecek.
Zira dünyada mahfi(gizli) ibadet ettiği ve kendisini halktan gizlediği için kıyamette (ahirette) onu kimse bilmeyecektir"buyuruyor. Hâk Teala hazretleri buyuruyor:
" Benim velilerim benim kubbelerimin altında gizlidir.Onları benden başka kimse bilemez."
Hazreti Üveys ömrü içinde bir gece yatıp uyumadı.Gece olunca "bu gece leylet-ül Kıyam" diğer gece "leylet-ürrükû" bir diğer gece "leylet-üssucüd", yani bu gece ,ol gece derken sabaha kadar başını secdedn kaldırmazdı. Sordular:
-Namazda huşû nedir?
-Namaz içindeyken süngüyle vurup öbür yanından çıkarsalar bile duymamaktır.
Buyurdular ki " Her kim şu 3 şeyi severse şeytan onu çabuk azdırır:
1-Hoş yemek
2-hoş giymek
3-Kadınlarla oturmak.
Allah ondan razı olsun, bizleride muhabbet ve şefaatlerine erdirsin. (Amin)
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Es-selamü aleyküm.
H.z Şeyh Hasan Basrî .(kaddesallahü sırrahül azim)
Şeyh-ül meşayıh Hasan Basrî (k.s) Ümmü Seleme R.A .Hz kardeşinden doğmuş ve Ümmü Seleme'den süt emmiştir. S.A.V Efendimizin eşi olan Ümmü Seleme buyurur ki < Hasan küçük cocuk idi. Peygamberimiz Hz 'nin bardağındaki suyu içti. Rasul-i Ekrem suâl buyurdu:
-Benim baradağımdaki suyu kim içti?
-Hasan içti dediler. Risalet Penah Efendimiz dua buyurdular ki:
-Hasan ne kadar su içti ise külûsü ilim olsun.>
Ümmû Seleme R.A, H.z Hasan 'a dua ederdi: (Allah'ım Hasan'ı din içinde imam kıl,ümmet ona itikâd edip uysunlar.) Duası kabul olarak imam oldu.
Hz Hasan R.a yetmiş yıl kadar yere abdestsiz basmadı.
Bir gün Said bin cebir'e nasihat eyledi:<< 3 şeyi işleme>> dedi:
1-Bey'ler (Allah-ü alem mülk sahibi yada iktidar sahibi ) arasına girme,
2- kadınlarla sohbet eyleme(Rabiaî Adevviyye dahi olsa),
3-Kulağını çalgılara verme ,eğer ki velilerden dahi olsan afetten kurtulamazsın.
Mubarek Hasan Basrî H.z leri vefatı esnasında tebessüm eyledi.Etrafındakiler hayatında hiç gülmeyen bu zata taaccüb edelerken, o ,<<hangi günah>> diyerek ruhunu teslim etti. Bir zât onu rûyasında görüp sordu:
-Ya Şeyh dünyada gülmezdin, ve "hangi günah" dediğine sebeb nedir?"
Buyurdu ki " O halde iken bir nîda işittim -Ya melek-ül mevt şiddetli tut; üzerinde bir günah kalmıştır" hitabı bana hoş geldi>> dedi.
Allah Azimmüşşan rahmet eylesin , bizlere de muhabbetini, himmetini ve şafaatini nasib buyursun. Aminn.
H.z Şeyh Hasan Basrî .(kaddesallahü sırrahül azim)
Şeyh-ül meşayıh Hasan Basrî (k.s) Ümmü Seleme R.A .Hz kardeşinden doğmuş ve Ümmü Seleme'den süt emmiştir. S.A.V Efendimizin eşi olan Ümmü Seleme buyurur ki < Hasan küçük cocuk idi. Peygamberimiz Hz 'nin bardağındaki suyu içti. Rasul-i Ekrem suâl buyurdu:
-Benim baradağımdaki suyu kim içti?
-Hasan içti dediler. Risalet Penah Efendimiz dua buyurdular ki:
-Hasan ne kadar su içti ise külûsü ilim olsun.>
Ümmû Seleme R.A, H.z Hasan 'a dua ederdi: (Allah'ım Hasan'ı din içinde imam kıl,ümmet ona itikâd edip uysunlar.) Duası kabul olarak imam oldu.
Hz Hasan R.a yetmiş yıl kadar yere abdestsiz basmadı.
Bir gün Said bin cebir'e nasihat eyledi:<< 3 şeyi işleme>> dedi:
1-Bey'ler (Allah-ü alem mülk sahibi yada iktidar sahibi ) arasına girme,
2- kadınlarla sohbet eyleme(Rabiaî Adevviyye dahi olsa),
3-Kulağını çalgılara verme ,eğer ki velilerden dahi olsan afetten kurtulamazsın.
Mubarek Hasan Basrî H.z leri vefatı esnasında tebessüm eyledi.Etrafındakiler hayatında hiç gülmeyen bu zata taaccüb edelerken, o ,<<hangi günah>> diyerek ruhunu teslim etti. Bir zât onu rûyasında görüp sordu:
-Ya Şeyh dünyada gülmezdin, ve "hangi günah" dediğine sebeb nedir?"
Buyurdu ki " O halde iken bir nîda işittim -Ya melek-ül mevt şiddetli tut; üzerinde bir günah kalmıştır" hitabı bana hoş geldi>> dedi.
Allah Azimmüşşan rahmet eylesin , bizlere de muhabbetini, himmetini ve şafaatini nasib buyursun. Aminn.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Hz. Şeyh Malik Bin Dinar
(Kaddesallahü-sırrah-ül aziz)
Ol mütevekkili velâyet,mahremi esrar,salik-i tayyar,Eş-şeyh Malik Bin DinarH.z,Hasn-ı Basri'nin sevdiği ,dostu idi.Babası kul,fakat kendisi hür azad idi.
Malik Bin Dinar bir gemiye binmiş idi.Deniz ortasına gelice herkesten ücret taleb edildiği gibi mubarekten de taleb edilince -Parası olmadığını söyledi.Israr ettiler ve arkasında şiddetle dövdüler.Darbe dayanamayınca bayıldı.Ayılınca gemi hakkını vermezse denize atacaklarını söylediler.Malik Dinar H.z balıkları göstererek işaret etti,her biri ağızlarında birer kırmızı altın ile geldiler. Malik H.z elini uzatıp iki altın aldı ve gemiciye verdi.Malik Bin Dinar H.z gemiden inince su üzerinde yürüyerek yoluna revân oldu.Bundan dolayı kendisine Malik-i Dinar denildi.
kendisine sula edilince:
-Zühd mü evlâdır,rıza mı daha iyidir ?diye,cevap olarak :
-Rıza iyidir.Razı olan kimse artık menzil istemez ,buyurdu.
Yine davamla:
-Bedbahtlık nişânesi 5 şeydir.
1-Gönül katılığı,
2-Göz yaşarmaması,
3-Hayasızlık,
4-Dünyayı sevmek ve
5-Dünya için candan endişe eylemek.
Herkim Hâk'tan korkarsa, herkes ondan korkar.
KULUN, ALLAH KORKUSU,ALLAH'I BİLDİĞİ KADARDIR,buyurur.
Şu 3 şey gönülü öldürür:
1-Çok yemek,
2-Çok uyumak,
3-çok. söz söylemek.
Allah Teala ve Tekaddes H.z ondan razı olsun bizleri de şefaatlerine ilhâk eylesin.
(Kaddesallahü-sırrah-ül aziz)
Ol mütevekkili velâyet,mahremi esrar,salik-i tayyar,Eş-şeyh Malik Bin DinarH.z,Hasn-ı Basri'nin sevdiği ,dostu idi.Babası kul,fakat kendisi hür azad idi.
Malik Bin Dinar bir gemiye binmiş idi.Deniz ortasına gelice herkesten ücret taleb edildiği gibi mubarekten de taleb edilince -Parası olmadığını söyledi.Israr ettiler ve arkasında şiddetle dövdüler.Darbe dayanamayınca bayıldı.Ayılınca gemi hakkını vermezse denize atacaklarını söylediler.Malik Dinar H.z balıkları göstererek işaret etti,her biri ağızlarında birer kırmızı altın ile geldiler. Malik H.z elini uzatıp iki altın aldı ve gemiciye verdi.Malik Bin Dinar H.z gemiden inince su üzerinde yürüyerek yoluna revân oldu.Bundan dolayı kendisine Malik-i Dinar denildi.
kendisine sula edilince:
-Zühd mü evlâdır,rıza mı daha iyidir ?diye,cevap olarak :
-Rıza iyidir.Razı olan kimse artık menzil istemez ,buyurdu.
Yine davamla:
-Bedbahtlık nişânesi 5 şeydir.
1-Gönül katılığı,
2-Göz yaşarmaması,
3-Hayasızlık,
4-Dünyayı sevmek ve
5-Dünya için candan endişe eylemek.
Herkim Hâk'tan korkarsa, herkes ondan korkar.
KULUN, ALLAH KORKUSU,ALLAH'I BİLDİĞİ KADARDIR,buyurur.
Şu 3 şey gönülü öldürür:
1-Çok yemek,
2-Çok uyumak,
3-çok. söz söylemek.
Allah Teala ve Tekaddes H.z ondan razı olsun bizleri de şefaatlerine ilhâk eylesin.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
-
- Posts: 1395
- Joined: 22 Nov 2007, 21:24
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Amin. Bir şey merak ediyorum Hasan Basri hz. Rabia Adeviyyeyle aynı dönemde yaşıyor değil mi yoksa bu bir söylenti asılsız haber mi ?
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Selam aleyküm ve rahmetullah,
Leyla Hanım , İslam Ansiklopedisi "Hasan-ı Basri" babını da dikkatle okudum, diğer mutasavvıflarında bilgilerini değerlendirince; Hasan-ı Basri,Rabia-tün Adevviyye ve Malik Bin Dinar H.z verilen bilgiler ışığında çağdaş oldukları ortaya çıkıyor. Daha net bilgiler isterseniz, inşaallah vermeye çalışırız.
Leyla Hanım , İslam Ansiklopedisi "Hasan-ı Basri" babını da dikkatle okudum, diğer mutasavvıflarında bilgilerini değerlendirince; Hasan-ı Basri,Rabia-tün Adevviyye ve Malik Bin Dinar H.z verilen bilgiler ışığında çağdaş oldukları ortaya çıkıyor. Daha net bilgiler isterseniz, inşaallah vermeye çalışırız.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
-
- Posts: 1395
- Joined: 22 Nov 2007, 21:24
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
A.S
Allah razı olsun efendim. Benim için bu kadarı yeterli elh. Çalışmalarınızın devamını diliyorum. Allah kolaylık versin.
Allah razı olsun efendim. Benim için bu kadarı yeterli elh. Çalışmalarınızın devamını diliyorum. Allah kolaylık versin.
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Bu konuda az önce bir menkabe dinledim..
Hasan-ı Basri hz. Bağdat da her cuma günü vaaz edermiş. Binlerce kişi dinlemeye gelirmiş. Cemaat arasında mânâdan anlayan gönül ehli insanlar varsa vaaz eder şevke gelirmiş. Eğer yok ise sükut edermiş, hiç konuşmazmış. Birgün memleketin beyleri, büyükleri toplanıp gelmişler vaaz dinlemeye. Hasan-ı Basri hazretleri kürsüye çıkmış ama hiç konuşmamış.
Cemaatten birisi;
-Efendi hazretleri buyursanıza, sizi dinlemeye şuraların beyleri büyükleri, binlerce insan geldi..
Hasan-ı Basri hazretleri;
-Şurdaki direğin ardındaki ihtiyar kadın geldi mi?"
Cemaat;
-Gelmedi
Hasan-ı Basri hazretleri
-Ders yapmayacağız! Zira ben bir fil için hazırladığım lokmayı karıncanın ağzına nasıl sığdırırım!!
demiş, kürsüden indiği gibi gitmiş.
Her zaman o direğin arkasına gelen yaşlı kadın ise Rabiatül Adeviyye hazretleriymiş.
Hasan-ı Basri hz. Bağdat da her cuma günü vaaz edermiş. Binlerce kişi dinlemeye gelirmiş. Cemaat arasında mânâdan anlayan gönül ehli insanlar varsa vaaz eder şevke gelirmiş. Eğer yok ise sükut edermiş, hiç konuşmazmış. Birgün memleketin beyleri, büyükleri toplanıp gelmişler vaaz dinlemeye. Hasan-ı Basri hazretleri kürsüye çıkmış ama hiç konuşmamış.
Cemaatten birisi;
-Efendi hazretleri buyursanıza, sizi dinlemeye şuraların beyleri büyükleri, binlerce insan geldi..
Hasan-ı Basri hazretleri;
-Şurdaki direğin ardındaki ihtiyar kadın geldi mi?"
Cemaat;
-Gelmedi
Hasan-ı Basri hazretleri
-Ders yapmayacağız! Zira ben bir fil için hazırladığım lokmayı karıncanın ağzına nasıl sığdırırım!!
demiş, kürsüden indiği gibi gitmiş.
Her zaman o direğin arkasına gelen yaşlı kadın ise Rabiatül Adeviyye hazretleriymiş.
- mehmetemin
- Posts: 677
- Joined: 02 Nov 2007, 16:45
- Kan Grubu: 0 (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
bu konuyuda arştıran oldumu bilmiyorum ama veysel karani hazretlerinin medineye hiç gelmediği,o, rasulullahı evde bulamayıp geri döndüğü hadisenin hiç olmadığını ileri sürenler vardı ,banada pek mantıksız gelmedi.
hemen tezkiretül evliyayı açtım böyle bir bahis yok
hadis kitaplarını karıştırdım ,yine böyle bir bahis yok
bir söylenceden mi ibaret karar veremedim
bilmem sizinde dikkatinizi çektiniz mi acaba bu hadiseyi anlatan ciddi bir kaynakla karşılatınızmı,
başlıkla alakasız gibi gözükebilir ama veysel karani ile başlayan bir eser olduğu için aklıma geldi sizlerle bir paylaşayım dedim.
hemen tezkiretül evliyayı açtım böyle bir bahis yok
hadis kitaplarını karıştırdım ,yine böyle bir bahis yok
bir söylenceden mi ibaret karar veremedim
bilmem sizinde dikkatinizi çektiniz mi acaba bu hadiseyi anlatan ciddi bir kaynakla karşılatınızmı,
başlıkla alakasız gibi gözükebilir ama veysel karani ile başlayan bir eser olduğu için aklıma geldi sizlerle bir paylaşayım dedim.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Estağfirullah Mehmed Bey, başlıkla alakasız değil, bilhassa içerikle alakalı bir husus.Bİzde kendi imkânlarımızla araştırma yapalım inşaallah;en kısa sürede haberdâr etmek isteriz.mehmetemin wrote:başlıkla alakasız gibi gözükebilir ama veysel karani ile başlayan bir eser olduğu için aklıma geldi sizlerle bir paylaşayım dedim.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Esselamu aleykum ve rahmetullah,
Hocam, işaallah yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için sorduğunuz sorunun cevabını bir çok hadis ve tasavvuf tarihi kitaplarnda araştırdım , fakat geniş ve detaylı bir zaman ayırma ve okuma gerektiren bir durum hasıl oldu. Şu sebeble ki,Hz. Peygamberin bu mübarek şahıs için söylediği ifade buyurlan hadisleri araştırmak gerekiyor.Bunun yanında tasavvuf tarihi ve bilahassa Esad Hoca'mın bu mübarek zât hakkında neler beyan buyurduğunu okumak gerekiyor .Netteki yazılarını okudum ve Mehmed Zahid Efendimizin bu mübarek şahıs hakkında söyledikleri sadece;
Onlarda hikmetler vardır. Çünkü, Allah onların kalplerine hiç umulmadık nimetler vermiştir. Onlardan birisi Veysel Karani Hazretleri... Hiç dünyalığı yoktu. Dünyaya da hiç iltifat etmedi ama, içi hikmetle dolu... Bak bugün bile burda, Hırka-i Şerif Camii'nde, onun hırkasını Ramazan-ı Şerif'te herkes ziyaret etmekte...
Gönüllerimize bir sürur geliyor. Bin küsür yıl geçtiği halde Veysel Karanî'yi bir türlü unutamıyoruz. Halbuki, nice resimleri olan insanlar var ki, çoktan unutuldu. Ama, o unutulmuyor. Niçin? Ona Allah o sevgiyi vermiş, bize de vermiş; biz de onu seviyoruz işte... Onun için, siz miskinleri, yani böyle dünyadan geçmiş insanları sevin ve onlara yakın olun!..
Veysel Karani Hazretleri'nin nesi vardı?.. Nesi vardı ama, bu gün efdal-ül beşer... Herkes hürmetle anıyor onu. Neden?.. Allah'ın rızasını kazanmak için, her şeysini feda etmiş; meczub bir hale gelmiş. Kendisine de hakim değil.
sözlerini ve hallerini nakl etmişler.
Yine tasavvuf tarihi kitaplarında da bu nev-i bahisler geçmekte.Hayatı hakkında doyurucu bir bilgiye henüz ulaşamadım.Geniş bir zaman zarfında bu konu ile ilgili detaylı araştırma tekrar yapıp inşaallah bilgilerinize sunarız.
Yine Tezkiret-ül Evliya bahsinde geçen Rasulullah Efendimiz e Üveys'in nerede olduğunda sual ettiler:
-Yemen vilayetinin Karn köyünden buyurdular.
-Ya Resulullah Üveys Zati Pehalarınızı gördü mü?
-Gördü velakin zahirde görmedi,buyurdular.
Bu nasıl aşktır dediler,sizi görmüyor? Efendimiz:
-iki sebebi var, birisi hâl galebesinden ,ikincisi şeriat azametinden ,yani âmâ annesi var evi yalnız bırakıp gelmedi.Şeriat emrini tuttu. Sahabelerin :
-Biz onu görebilecek miyiz? suallerine :
-Ebubekir görmeyecek amma Ömer ve Ali görürler buyurdular.
Bu bahisle beraber Hz. Ömer ve H.z Ali 'nin onu gördükleri konuştukları bilinmektedir.
Teşekkür ederim.
Hocam, işaallah yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için sorduğunuz sorunun cevabını bir çok hadis ve tasavvuf tarihi kitaplarnda araştırdım , fakat geniş ve detaylı bir zaman ayırma ve okuma gerektiren bir durum hasıl oldu. Şu sebeble ki,Hz. Peygamberin bu mübarek şahıs için söylediği ifade buyurlan hadisleri araştırmak gerekiyor.Bunun yanında tasavvuf tarihi ve bilahassa Esad Hoca'mın bu mübarek zât hakkında neler beyan buyurduğunu okumak gerekiyor .Netteki yazılarını okudum ve Mehmed Zahid Efendimizin bu mübarek şahıs hakkında söyledikleri sadece;
Onlarda hikmetler vardır. Çünkü, Allah onların kalplerine hiç umulmadık nimetler vermiştir. Onlardan birisi Veysel Karani Hazretleri... Hiç dünyalığı yoktu. Dünyaya da hiç iltifat etmedi ama, içi hikmetle dolu... Bak bugün bile burda, Hırka-i Şerif Camii'nde, onun hırkasını Ramazan-ı Şerif'te herkes ziyaret etmekte...
Gönüllerimize bir sürur geliyor. Bin küsür yıl geçtiği halde Veysel Karanî'yi bir türlü unutamıyoruz. Halbuki, nice resimleri olan insanlar var ki, çoktan unutuldu. Ama, o unutulmuyor. Niçin? Ona Allah o sevgiyi vermiş, bize de vermiş; biz de onu seviyoruz işte... Onun için, siz miskinleri, yani böyle dünyadan geçmiş insanları sevin ve onlara yakın olun!..
Veysel Karani Hazretleri'nin nesi vardı?.. Nesi vardı ama, bu gün efdal-ül beşer... Herkes hürmetle anıyor onu. Neden?.. Allah'ın rızasını kazanmak için, her şeysini feda etmiş; meczub bir hale gelmiş. Kendisine de hakim değil.
sözlerini ve hallerini nakl etmişler.
Yine tasavvuf tarihi kitaplarında da bu nev-i bahisler geçmekte.Hayatı hakkında doyurucu bir bilgiye henüz ulaşamadım.Geniş bir zaman zarfında bu konu ile ilgili detaylı araştırma tekrar yapıp inşaallah bilgilerinize sunarız.
Yine Tezkiret-ül Evliya bahsinde geçen Rasulullah Efendimiz e Üveys'in nerede olduğunda sual ettiler:
-Yemen vilayetinin Karn köyünden buyurdular.
-Ya Resulullah Üveys Zati Pehalarınızı gördü mü?
-Gördü velakin zahirde görmedi,buyurdular.
Bu nasıl aşktır dediler,sizi görmüyor? Efendimiz:
-iki sebebi var, birisi hâl galebesinden ,ikincisi şeriat azametinden ,yani âmâ annesi var evi yalnız bırakıp gelmedi.Şeriat emrini tuttu. Sahabelerin :
-Biz onu görebilecek miyiz? suallerine :
-Ebubekir görmeyecek amma Ömer ve Ali görürler buyurdular.
Bu bahisle beraber Hz. Ömer ve H.z Ali 'nin onu gördükleri konuştukları bilinmektedir.
Teşekkür ederim.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- mehmetemin
- Posts: 677
- Joined: 02 Nov 2007, 16:45
- Kan Grubu: 0 (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
teşekkürler 7deniz kardeş
dediklerinden az çok haberdarım ,rasululah efendimizle bu dünyada yüzyüze görüşmediler.hz ebubekir efendimizde görmedi,hz ömer ve hz ali efendimiz vasiyet buyurulan hrkayı karen köyüne götürdüler.
anlatılırki hz veysel karanin annesi izin veriyor ve rasulluhaı bulamassan hemen dön diyor ,veysel karani ta yemenden geliyor ve evinde rasullahı bulamıyor geri dönüyor
rastladığım bir yerde rasullulah mescidde diyor geri dönüyor ,ki bu mantıksız çünkü rasullulahın evi ile mescidi birleşik,veysel karani hazretlerinin mescide uğramadan dönmüş olması garip
birinde ise rasulullah gazvede cevabı var bu daha mantıklı çünkü ne zaman döneceği belli değil veysel karani hazretleri beklememiş olabilir ve ashabında çoğunluğu gazvede olduğu için gören olmamıştır .
böyle bilirdik biz hikayeyi ama hadis kaynaklarında veya veysel karani hazretlerini anlatan ciddi eserlerde hiç bu konuya değinilmiyor ,en iyisini Allah bilir
dediklerinden az çok haberdarım ,rasululah efendimizle bu dünyada yüzyüze görüşmediler.hz ebubekir efendimizde görmedi,hz ömer ve hz ali efendimiz vasiyet buyurulan hrkayı karen köyüne götürdüler.
anlatılırki hz veysel karanin annesi izin veriyor ve rasulluhaı bulamassan hemen dön diyor ,veysel karani ta yemenden geliyor ve evinde rasullahı bulamıyor geri dönüyor
rastladığım bir yerde rasullulah mescidde diyor geri dönüyor ,ki bu mantıksız çünkü rasullulahın evi ile mescidi birleşik,veysel karani hazretlerinin mescide uğramadan dönmüş olması garip
birinde ise rasulullah gazvede cevabı var bu daha mantıklı çünkü ne zaman döneceği belli değil veysel karani hazretleri beklememiş olabilir ve ashabında çoğunluğu gazvede olduğu için gören olmamıştır .
böyle bilirdik biz hikayeyi ama hadis kaynaklarında veya veysel karani hazretlerini anlatan ciddi eserlerde hiç bu konuya değinilmiyor ,en iyisini Allah bilir
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Esselamu aleyküm ve rahmetullah,
Hocam , sanırım aradığım bilgiyi ""İmam Suyûtî h.z 'lerinin "el-HASÂİS'ÜL-KÜBRÂ" adlı esrinde buldum,fakat sizin de beyan buyurduğunuz gibi "
bu tür bir rivayete hiç değinilmemiş.Büyük olasılıkla menakîb olarak zikr edilmiş.
İmam Suyûtî :
Peygamber Efendimiz 'in Üveys el Karani'yi bildirmesi
Müslim,Ömer (r.a)'dan nakl ederek şöyle demiştir:
"Allah Rasûlü (s.a.v) bize şunu anlattı:
"Yemen'den annesini orada bırakan bir adam gelecek.Onda alaca hastalığı vardı.Allah'a dua ettiğinde bir dinar kadar kısmı hariç,o hastalığı giderdi.Ona Üveys denir.İçinizden herkim onu görürse, kendisi için Allah'a istiğfarda bulunmasını istesin! (Müslim,Fezail/104
Beyhakî ,başka bir kanaldan Ömer (r.a)'dan nakl ederek şöyle demiştir:
Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Tabiûn içinde kendisine Uveys bin Amr denilen,Karen'den bir adam olacaktır.Onda alaca hastalığı çıkacak ve Allah'a dua edip iyileşecektir.Şöyle diyecektir:"Allahım,nimetini anmam için bedenimde ondan biraz bırak!" Allah da bedeninde o kadar bir şey bırakacak.İçinizden herkim ona erişirse, kendisi için istiğfarda bulunmasını istesin!"
Daha çok bilgi edinmek isteyenler için İmam Suyûtî El-HASÂİSÜ'L-KÜBRÂ sayfa /749
Teşekkür ederim.
Hocam , sanırım aradığım bilgiyi ""İmam Suyûtî h.z 'lerinin "el-HASÂİS'ÜL-KÜBRÂ" adlı esrinde buldum,fakat sizin de beyan buyurduğunuz gibi "
mehmetemin wrote:
Dediklerinden az çok haberdarım ,Rasululah efendimizle bu dünyada yüzyüze görüşmediler.hz Ebubekir efendimizde görmedi,hz Ömer ve hz Ali efendimiz vasiyet buyurulan hırkayı karen köyüne götürdüler.
Anlatılırki hz Veysel Karanin annesi izin veriyor ve rasulluhaı bulamassan hemen dön diyor ,Veysel Karani ta Yemen'den geliyor ve evinde Rasullah'ı bulamıyor geri dönüyor
Rastladığım bir yerde Rasullulah mescidde diyor geri dönüyor ,ki bu mantıksız çünkü Rasullulahın evi ile mescidi birleşik,Veysel Karani hazretlerinin mescide uğramadan dönmüş olması garip
Birinde ise Rasulullah gazvede cevabı var bu daha mantıklı çünkü ne zaman döneceği belli değil Veysel Karani hazretleri beklememiş olabilir ve Ashabında çoğunluğu gazvede olduğu için gören olmamıştır .
bu tür bir rivayete hiç değinilmemiş.Büyük olasılıkla menakîb olarak zikr edilmiş.
İmam Suyûtî :
Peygamber Efendimiz 'in Üveys el Karani'yi bildirmesi
Müslim,Ömer (r.a)'dan nakl ederek şöyle demiştir:
"Allah Rasûlü (s.a.v) bize şunu anlattı:
"Yemen'den annesini orada bırakan bir adam gelecek.Onda alaca hastalığı vardı.Allah'a dua ettiğinde bir dinar kadar kısmı hariç,o hastalığı giderdi.Ona Üveys denir.İçinizden herkim onu görürse, kendisi için Allah'a istiğfarda bulunmasını istesin! (Müslim,Fezail/104
Beyhakî ,başka bir kanaldan Ömer (r.a)'dan nakl ederek şöyle demiştir:
Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Tabiûn içinde kendisine Uveys bin Amr denilen,Karen'den bir adam olacaktır.Onda alaca hastalığı çıkacak ve Allah'a dua edip iyileşecektir.Şöyle diyecektir:"Allahım,nimetini anmam için bedenimde ondan biraz bırak!" Allah da bedeninde o kadar bir şey bırakacak.İçinizden herkim ona erişirse, kendisi için istiğfarda bulunmasını istesin!"
Daha çok bilgi edinmek isteyenler için İmam Suyûtî El-HASÂİSÜ'L-KÜBRÂ sayfa /749
Teşekkür ederim.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Hz.Şeyh İbrahim Bin Edhem
(Kaddesallahü sırrah-ül Aziz)
İbrahim İbn-i Edhem hz. sıddıkı zaman,iklimî azam ve çok meşayih yüzü görüp H.z Peygambere teveccüh edenlerden idi.
İlk hallerinde Belh şehrinin sultanı olup tac-ü taht sahibi idi. Bir gece sarayında yatarken , damının üzerinde gürültüler duydu. Nedir? diye seslendi.
-"Deve arıyorum " sadasına mukabil,
-Damda deve mi aranır deyince , cevap geldi:
- Ey gafil! Allah 'ı atlas döşekler içinde mi isterler? sözünü duyunca canına ateş düştü.Sabaha kadar uyumadığı belirtilen İbrahim Edhem H.z sabah olunca saraydan içeri yabancı birinin girdiğini gördüler.Kİmseye birşey söylemedn tahta kadar yanaşır.İbrahim Edhem h.z:
-"Çekil, bu saray benimdir , sen delimisn de buraya kadar geldin "deyince gelen zat;
- Kervansaraydır senden önce kimin idi dedi.
-Babamın, daha evvelinde ise ddelerime aittir.
-Bunlar ne oldular?
-"Öldüler" cevabıba binaen:
-İşte benim dediğim.Kervansaray değil midir ki biri gelir,biri gider? dedi.
O zatın Hızır A.s Olduğu söylenir.
İbrahim Edhem h.z bu olaydan sonra derdi çoğalır, kararı kalmaz.Taaccüb içinde "atları hazırlayın ava gidelim, belki teselli olururm" der.Sahraya çıktıklarında bir ara mahiyetinden ayrılır.Giderken "intebeh"(yani uyan) diye bir ses işitir.Duymamazlıktan gelir.Yine "intebeh"işitir.Üçüncüde "intebah gable en tentebeh"(yani ölmekten evvel uyan).Bunu işitince hemen dünyadan el-etek çeker.
İbarahim Edhem hz. şöyle der:
"Mü'min kişinin nişanı bunlardır; tek durduğu fikir ola, baktığı ibret ola, yürüdüğü taat için ola."
Her kim veliler mertebesine vasıl olmak isterse dünya ve ahirete rağbet etmeyip, ancak Allah'a H.z rabt-ı kalp eyleyip helal lokma yesin.Sordularki neden dualarımız kabul olunmuyor?
-"Hakkı bilip emirlerini tutmazsınız,Peygamberin sünnetlerini icra etmezsiniz,Kur'an okur amel etmezsiniz,Hâlikımızın ni'metlerini yer şükeretmezsiniz,cenneti bildiğiniz halde talep etmezsiniz,cehennemi bildiğiniz halde sakınmazsınız,ölüm var desiniz hazırlanmazsınz,anne ve babalarınızın ölülerini kabre koyduğunuz halde ibret almazsınız,böyle kabahatlerle dua kabul olunur mu?" diye cevap verir.
Allah şefaatlerine nail buyursun .Amin.
lillah-il Fatiha.
(Kaddesallahü sırrah-ül Aziz)
İbrahim İbn-i Edhem hz. sıddıkı zaman,iklimî azam ve çok meşayih yüzü görüp H.z Peygambere teveccüh edenlerden idi.
İlk hallerinde Belh şehrinin sultanı olup tac-ü taht sahibi idi. Bir gece sarayında yatarken , damının üzerinde gürültüler duydu. Nedir? diye seslendi.
-"Deve arıyorum " sadasına mukabil,
-Damda deve mi aranır deyince , cevap geldi:
- Ey gafil! Allah 'ı atlas döşekler içinde mi isterler? sözünü duyunca canına ateş düştü.Sabaha kadar uyumadığı belirtilen İbrahim Edhem H.z sabah olunca saraydan içeri yabancı birinin girdiğini gördüler.Kİmseye birşey söylemedn tahta kadar yanaşır.İbrahim Edhem h.z:
-"Çekil, bu saray benimdir , sen delimisn de buraya kadar geldin "deyince gelen zat;
- Kervansaraydır senden önce kimin idi dedi.
-Babamın, daha evvelinde ise ddelerime aittir.
-Bunlar ne oldular?
-"Öldüler" cevabıba binaen:
-İşte benim dediğim.Kervansaray değil midir ki biri gelir,biri gider? dedi.
O zatın Hızır A.s Olduğu söylenir.
İbrahim Edhem h.z bu olaydan sonra derdi çoğalır, kararı kalmaz.Taaccüb içinde "atları hazırlayın ava gidelim, belki teselli olururm" der.Sahraya çıktıklarında bir ara mahiyetinden ayrılır.Giderken "intebeh"(yani uyan) diye bir ses işitir.Duymamazlıktan gelir.Yine "intebeh"işitir.Üçüncüde "intebah gable en tentebeh"(yani ölmekten evvel uyan).Bunu işitince hemen dünyadan el-etek çeker.
İbarahim Edhem hz. şöyle der:
"Mü'min kişinin nişanı bunlardır; tek durduğu fikir ola, baktığı ibret ola, yürüdüğü taat için ola."
Her kim veliler mertebesine vasıl olmak isterse dünya ve ahirete rağbet etmeyip, ancak Allah'a H.z rabt-ı kalp eyleyip helal lokma yesin.Sordularki neden dualarımız kabul olunmuyor?
-"Hakkı bilip emirlerini tutmazsınız,Peygamberin sünnetlerini icra etmezsiniz,Kur'an okur amel etmezsiniz,Hâlikımızın ni'metlerini yer şükeretmezsiniz,cenneti bildiğiniz halde talep etmezsiniz,cehennemi bildiğiniz halde sakınmazsınız,ölüm var desiniz hazırlanmazsınz,anne ve babalarınızın ölülerini kabre koyduğunuz halde ibret almazsınız,böyle kabahatlerle dua kabul olunur mu?" diye cevap verir.
Allah şefaatlerine nail buyursun .Amin.
lillah-il Fatiha.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
Hz. Şeyh Bişr-i Hafi
(Kaddesallahü sırrah-ül aziz)
Merv şehrinde doğmuş, Bağdat'a vefat etmiş olan Bişr-i hafi hz leri yaptığı tevbe-i nasuh ile tanınmıştır.
Yerde bulduğu bir kâğıt parçası üzerinde besmele-i şerifi görmüş, hürmet ve ta'zimle öpüp başına koymuş, misk-ü amber kokularına bulayım saklamıştır. O gece rûyasında < Ya Bişr! Sen benim adımı güzel kokularla ağırladın.Ben de senin adını iki cihanda hoş kılacağım> kelâmlarını işitip uyanır,ağlar.
İstiğfar eyleyip nasuh tevbesine yöneldi. Hakk 'ka öylesine aşık oldu ki bir daha ayağına pabuç giymedi bu nedenle kebdisine çıplak ayaklı manasına gelen " hafi" ismi verildi.
İmam Ahmad Bin Hanbel ,Bişr-i hafiyi çok sever, yanına sık sık gelirdi.İmamın talebeleri ve yakınları :
- Neden bu dîvaneyi bu kadar seviyor ve ziyaret ediyorsun? dediklerinde İmam Hanbel:
-"Ben ilmi ondan çok bilirim, fakat o Allah'ı benden çok bilir " buyurmuştur.
Bişr-i Hafi hz.leri fakirin 3 kısım olduğunu buyurur:
1-Kimseden bir şey istemez, verilse de almaz.Bunlar ruhanilerdendir.Hakk'tan başkasına muhtac olmaz ,ihtiyac bildirmez.
2- Halktan bir şey istemezler, verilerse de alırlar, bunlar "gönül ehlidir" (evasıt derler).
3-Sabır edenlerdir, nefislerine asla istediklerini vermezler.
H.z Risaletpenah Efendimiz (s.a.v)bir gece rûyasında buyurdular ki:
-Ya Bişr! Hakk Teala H.z seni akranın arasında niçin yüksek tuttu bilir misin?
-Sünnetlerime uyduğun, kardeşlerine nasihat verdiniğin ve Ehl-i Beyti mi çok sevdiğin için.
Bişr-i Hafi hz. leri ruhunu teslim ederken bir fakir gelmişti,o halde iken üzerindeki gömleğini çıkararak o fakire verdi sonra ruhunu teslim etti.
Allah Teala şefaatlerine erdirsin.
Lillah-il Fatiha.
-Bilemem Yarasuallah!dedi.Efendimiz buyurdular ki:
(Kaddesallahü sırrah-ül aziz)
Merv şehrinde doğmuş, Bağdat'a vefat etmiş olan Bişr-i hafi hz leri yaptığı tevbe-i nasuh ile tanınmıştır.
Yerde bulduğu bir kâğıt parçası üzerinde besmele-i şerifi görmüş, hürmet ve ta'zimle öpüp başına koymuş, misk-ü amber kokularına bulayım saklamıştır. O gece rûyasında < Ya Bişr! Sen benim adımı güzel kokularla ağırladın.Ben de senin adını iki cihanda hoş kılacağım> kelâmlarını işitip uyanır,ağlar.
İstiğfar eyleyip nasuh tevbesine yöneldi. Hakk 'ka öylesine aşık oldu ki bir daha ayağına pabuç giymedi bu nedenle kebdisine çıplak ayaklı manasına gelen " hafi" ismi verildi.
İmam Ahmad Bin Hanbel ,Bişr-i hafiyi çok sever, yanına sık sık gelirdi.İmamın talebeleri ve yakınları :
- Neden bu dîvaneyi bu kadar seviyor ve ziyaret ediyorsun? dediklerinde İmam Hanbel:
-"Ben ilmi ondan çok bilirim, fakat o Allah'ı benden çok bilir " buyurmuştur.
Bişr-i Hafi hz.leri fakirin 3 kısım olduğunu buyurur:
1-Kimseden bir şey istemez, verilse de almaz.Bunlar ruhanilerdendir.Hakk'tan başkasına muhtac olmaz ,ihtiyac bildirmez.
2- Halktan bir şey istemezler, verilerse de alırlar, bunlar "gönül ehlidir" (evasıt derler).
3-Sabır edenlerdir, nefislerine asla istediklerini vermezler.
H.z Risaletpenah Efendimiz (s.a.v)bir gece rûyasında buyurdular ki:
-Ya Bişr! Hakk Teala H.z seni akranın arasında niçin yüksek tuttu bilir misin?
-Sünnetlerime uyduğun, kardeşlerine nasihat verdiniğin ve Ehl-i Beyti mi çok sevdiğin için.
Bişr-i Hafi hz. leri ruhunu teslim ederken bir fakir gelmişti,o halde iken üzerindeki gömleğini çıkararak o fakire verdi sonra ruhunu teslim etti.
Allah Teala şefaatlerine erdirsin.
Lillah-il Fatiha.
-Bilemem Yarasuallah!dedi.Efendimiz buyurdular ki:
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
- deniz
- Posts: 449
- Joined: 06 Dec 2007, 13:33
- Kan Grubu: A (+)
Re: Tezkiretü'l-Evliyâ / Ferîdüddin-i Attar
H.z Şeyh Zennunî Mısrî
(Kaddesallahû sırrah-ül Aziz)
Ol sulatanı ma'rifet,ol hüccet-ül fakri fahrî,kutbu vakit tevhidde naziri yok idi. Mısır halkına karşı kendisini "yaramaz" gösterdiğinden " zındık " derlerdi. Velilerin bir nişanı da budur: Ölünceye kadar sırrını kimse bilmedi.
Zunun Mısrî (r.a) şöyle irşad olmuştur:İki görmez bir kuş ağaçtan yere indi.Gagası ile yeri eşerek altın bir kutu çıkaradı.İçindeki susamları doyuncaya kadar yedi.Tekrar altın bir kutuyu gagasıyla eşerek çıkardı,bunun içinde de su vardı kanıncaya kadar içti.Bu hali gören Zunûn Hakk 'ka tevekkül etti.
Zunnûn Mısrî bir su kenarında abdest alırkaen,karşı tarafta bir köşkün penceresinde güzel libaslar giymiş hüsna bir kadın gözüne ilişti.
-Kim bu? dediği zaman ,âlakasına taaccûb eden kadın:
-Ya Zunnûn! Seni uzaktan görüp uslu,âlim sandım.Yakınıma gelip baktın.Söylediklerini işittim. Deli ,cahil imişsin,Hakk'kı bilmez imişsin deyince:
-Bu sözleri neden söylüyorsun? dedi .o da:
- Deli olmasaydın abdestsiz yere basmazdın,âlim olsaydın nâmahreme bakmazdın.Eğer arif olsaydın başka yerde gözün olmazdı... deyip kayboldu.
Zunnûn der ki:
-Benim edepsizliğimi başıma kaktı,içime bir kor düştü.Oradan bir gemiye bindim. Gemide bir bezirgânın cevheri kayboldu.Aradılar,ittifakla Zunnûn aldı dediler.Tutup çok hırpaladılar, dövdüler.Zunnûn hazretleri denize baktı, tüm balıklar başlarını uzatınca,ağızlarında bir tane de cevher ile göründüler, bir cevheri alarak bezirgâna verdi. Gemidekiler bu kerameti görünce ayağına düşüp helallik dilediler. Bunun üzerine Ona Zunnûn yani balık sahibi denildi.
Zunnûn Mısrî hz. derki:
-Kulu Halıkına eriştiren sıdk ve halvettir. 3 nesne ihlâs nîşanıdır.
1-Medh edildiğinde veya zemm edildiğinde o kişi için birdir.
2-Amellerini unutur.
3-Allah'tan gayrisini gönlünden çıkarır.
Cenazesi götürülürken hava çok sıcak idi fakat kuşlar kanatları ile gölge yaptılar.Cenaze giderken ezan okunur,müezzin şahadet kelimesini söylerken cenaze şehadet parmağını kaldırır.Bu hale vakıf olan halkın bazısı tevbe der bir çok münkir inkarından geçer.
(Kaddesallahû sırrah-ül Aziz)
Ol sulatanı ma'rifet,ol hüccet-ül fakri fahrî,kutbu vakit tevhidde naziri yok idi. Mısır halkına karşı kendisini "yaramaz" gösterdiğinden " zındık " derlerdi. Velilerin bir nişanı da budur: Ölünceye kadar sırrını kimse bilmedi.
Zunun Mısrî (r.a) şöyle irşad olmuştur:İki görmez bir kuş ağaçtan yere indi.Gagası ile yeri eşerek altın bir kutu çıkaradı.İçindeki susamları doyuncaya kadar yedi.Tekrar altın bir kutuyu gagasıyla eşerek çıkardı,bunun içinde de su vardı kanıncaya kadar içti.Bu hali gören Zunûn Hakk 'ka tevekkül etti.
Zunnûn Mısrî bir su kenarında abdest alırkaen,karşı tarafta bir köşkün penceresinde güzel libaslar giymiş hüsna bir kadın gözüne ilişti.
-Kim bu? dediği zaman ,âlakasına taaccûb eden kadın:
-Ya Zunnûn! Seni uzaktan görüp uslu,âlim sandım.Yakınıma gelip baktın.Söylediklerini işittim. Deli ,cahil imişsin,Hakk'kı bilmez imişsin deyince:
-Bu sözleri neden söylüyorsun? dedi .o da:
- Deli olmasaydın abdestsiz yere basmazdın,âlim olsaydın nâmahreme bakmazdın.Eğer arif olsaydın başka yerde gözün olmazdı... deyip kayboldu.
Zunnûn der ki:
-Benim edepsizliğimi başıma kaktı,içime bir kor düştü.Oradan bir gemiye bindim. Gemide bir bezirgânın cevheri kayboldu.Aradılar,ittifakla Zunnûn aldı dediler.Tutup çok hırpaladılar, dövdüler.Zunnûn hazretleri denize baktı, tüm balıklar başlarını uzatınca,ağızlarında bir tane de cevher ile göründüler, bir cevheri alarak bezirgâna verdi. Gemidekiler bu kerameti görünce ayağına düşüp helallik dilediler. Bunun üzerine Ona Zunnûn yani balık sahibi denildi.
Zunnûn Mısrî hz. derki:
-Kulu Halıkına eriştiren sıdk ve halvettir. 3 nesne ihlâs nîşanıdır.
1-Medh edildiğinde veya zemm edildiğinde o kişi için birdir.
2-Amellerini unutur.
3-Allah'tan gayrisini gönlünden çıkarır.
Cenazesi götürülürken hava çok sıcak idi fakat kuşlar kanatları ile gölge yaptılar.Cenaze giderken ezan okunur,müezzin şahadet kelimesini söylerken cenaze şehadet parmağını kaldırır.Bu hale vakıf olan halkın bazısı tevbe der bir çok münkir inkarından geçer.
...Eğer bir mü'minin kalbin kırdıysan,
Hâkk'a eylediğin secde değildir.
Hâkk'a eylediğin secde değildir.